Dilim döndükçe, bildigim ve duydugum kadarıyla muhabbet edyorz.
Tanrının varlık olmaması biraz saçma gelse de insanın beyni kavrayamaz Tanrıyı diyerek kabul edeceğim bu yargıyı.
Filozoflar ontoloji felsefesi adı altında varlığın mahiyetine ve başlangıcına dair bir çok görüş ileri sürmüşler. Cevabı hala tartışılır. Temelsiz bir yere varılamaz bu tip sorularda. Düşünür düşünür dururlar sonra filozof olurlar : )
Felsefe, varlığı akıl yoluyla ve temellendirerek açıklamaya çalışıyor ve üçe ayırıyor: Maddi, ideal ve de düşünsel varlık
Temel kavramları:
Arkhe: Bütün varlıkların ondan çıktığı düşünülen ilk madde (töz, cevher)
Metafizik: Duyusal olarak algılanamayan, kanıtlanamayan varlıkları (Tanrı, ruh, öteki dünya...) inceleyen felsefe dalıdır.
Madde: İnsan bilincinden bağımsız olarak var olan, duyularla algılanan varlık.
İdea: Değişmeden kalan, öncesiz ve sonrasız olan, var olmak için başka bir varlığa ihtiyaç duymayan, mükemmel varlık.
***
Bilim ise varlığı insan zihninden bağımsız olarak ele alır. Bir bütün olarak değil parçalara ayırarak inceler. Fizik, biyoloji...
***
İslamiyette de özellkle masiva kelimesi tanrı dışındaki varlıkların tümünü ifade eder. Masiva nın kaynağıysa bizde Tanrı(Allah).
Şimdi felsefeye yeniden döndüğümüzde filozofların varlıkların temeline illa bir şey koymak zorunda olduklarını müşahade ediyoruz. Töz, cevher, arkhe, insan, madde, değişme, tanrı, doğa...
Bende masiva kelimesine vurgu yaparak tanrıyla yaratılanlar ın arasına bir set çektim, onları ayrı tuttum çünkü tanrı yaratılan bir varlık değil, bizatihi bütün varlıkların kaynağı konumunda.
Şöyle düşün elma kendi tohumundan neşv ü nema bulur ama tohum kendi başına bir elma mıdır?
Tohum, elma nın cevheri oldugu halde onu elma niyetiyle yiyemiyoruz.
İşi şuraya taşıyalım. İlk varlıgın zorunlu olduğuna, yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıktı?, sorusu güzel bir misal olur. Zira biri ilk taşı atmalı.
Ve tanrı nın mahiyeti kapalı değil aksine o kadar çok her yeri ve her şeyi kuşatmıştır ki gördüğümüz halde görmediğimizi zannederiz.
Yoğun bir ışıga maruz kalındıgında gözlerimizin işlevselligini yitirmesi gibi.
Ya da
Ortamdaki kokuya bir süre sonra duyarsızlaşmamız gibi.
Tanrı nın yarattıkları yla o kadar çok içiçeyiz ki onu göremiyoruz.
Bitkiler ve hayvanlar kadar taşlar da birer varlıktır ve hepsinin içinde ruh vardır algısı yanlış mıdır?
Tanrı yarattığı her varlıga münferit bir ruh bahşeder. Burada temel problem ancak ve ancak ruhun mahiyeti olabilir.
Ve yarattığı her tür canlı için değişik kılıf(beden, giysi) hazırlar.
İnsan bedenindeki ruhun konuşma ve düşünme becerisi olur ama taş gibi bir varlıgın olmaz. Hayvanın temel ihtiyaçlarını giderecegi kadar yetisi olur fakat konuşamaz, düşünemez gibi. Tanrı, çeşitli görevleri varlıklara yükleyerek sahayı elverişli bir hale getirmiş. Her ruh sahibi, insan hüviyetine bürünseydi dünya nasıl olurdu/dünyanın var olmasına gerek kalır mıydı?
Daha doğrusu ruh tam olarak nedir?
"Ey Muhammed! Sana ruhtan sorarlar. De ki; "Ruh, Rabbimin emrindendir (O`nun bildiği bir iştir) size ancak az bir bilgi verilmiştir" (el-İsra, 17/85)
Bunu ekstra belirtmem gerekiyor.
İnancıma göre ruhun tam anlamıyla mahiyeti çözülmüş degil.
Kendi düşüncemi başka ayetleri göz önünde bulundurarak söyleyecek olursam da yaratılmış ruhların en gelişmişi insan da bulunuyor. Çünkü insan onu en olgun haliyle taşıyacak mükemmellikte yaratıldı. Geri kalan canlılardaysa verildiği bedenin, kalıbına, istidadına göre çeşit çeşit yeteneklerde oluyor.
Yalnız insanı başka, hayvanı başka, bitkiyi başka, dağı taşı başka kategorilerde değerlendirmeliyiz. Örnegin: hayvanlarda insandaki gibi merhamet ve şefkat duygusu var ama bitkide yok. Taşta da bitkideki seviye yok. Derece derece gidiyor.
Bizim ruhumuz diğer varlıklara göre daha üstün buna tamam neyse ama ruh ile beyin arasındaki fark ne?
Farklı mahiyette ve farklı boyuttan iki ayrı varlık. Biri bu dünyadan değil, diğeri bu dünya için özel olarak tasarlanmış.
Bir bedende birlikte çalışan iki ayrı işçi.
Beyni güçlü bir bireyin ruhunun daha güçlü olması yanlış bir önerge olmaz mı? Veya tam tersi.
Ruh stabil oluyor. Kapasitesi büründüğü varlık sahasının genişligi ölçüsünce anlam buluyor demiştik. Malumunuz doğuştan getirdiğimiz mizaç ve yeteneklerimiz söz konusu, zekanın bile doğuştan geldigi kanıtlandı. Genetik aktarım. (bu arada genetik aktarımlar sürpriz değil, o da bir imtihan dahilinde ilk insandan bu yana ruhumuz için uygun zemin oluşturacak şekilde hazırlanıyor. Biraz karışmış olabilir. Bu tanrının kudreti ve ilmiyle oluyor elbette.)
bitki ve hayvanlardaki ruhlar ölünce cennet veya cehennemde bir yeri olacak mı?
Bu çok meşhur bir soru. Hayvanlar için ahirette muhasebenin(hesabın) ayrı bir hikmeti olacak.
Ne tam insan gibiler ne de bitki... Arasında bir yerde.
Mahiyetini bilmediğimiz bir şekilde hesapları görüldükten sonra Allah ın onlara toprak olun diyeceği sırada, kafirlerin de, keşke bizde toprak olsaydık, diye yana yakıla söylenecekleri meşhur bir hadisle varid olmuş.
Bazı hayvanların toprak olmayacağı söz konusu ise de kesinlik atfedemiyoruz. Yazayım duymuş olalım.
** Mişkâtü’l-Envar, Dürretü'n-Nâsih gibi kaynaklarda belitildiğine göre cesetleriyle varlığını koruyacak hayvanlar şunlar:
1. İbrahim' in (as) buzağısı.
2. İsmail'in (as) yerine kesilen koç.
3. Salih Aleyhisselâmın bir mucizesi olan deve.
4. Yunus Aleyhisselâmı yutan balık.
5. Musa Aleyhisselâmın ineği.
6. Uzeyir Aleyhisselâmın merkebi.
7. Süleyman Aleyhisselâmın karıncası.
8. Belkıs’in hüdhüd kuşu.
9. Ashab-ı Kehf’in Kıtmir isimli köpeği.
10. Peygamberimizin Kasva isimli devesi.
Bu kadarla iktifa edelim. Normalde çok şey yazılır fakat hepsi şerhe muhtaç.
Hatta Dünya dediğimiz gezegenin ruhunun olduğunu düşünüyorum. Ahiret zamanı bunlara ne olacak?
Kıyametle birlikte dünyanın yok olacağına inandığım için hiç dünya hakkında böyle şeyler düşünmemiştim.
O zaman sesimiz içinde şöyle diyebiliriz; Sesimiz yaratılmış oldugu için cennete mi cehenneme mi gidecek?
Hiç dünyada gözünün önünde yok olan çürüyen bir şey görmedin mi?
Aslen cennet ve cehennem mükâfat yeri oldugu için ödül ve ikaba muhatap olmayanın işi ne ki orada?
Yani cennet ve cehenneme gitmeleri bu koşullar altında mantıksız ve de anlamsız oluyor ki ulema ve de bazı hadîslerde de durum bu şekilde.
Birde kıyamet gibi dehşetli bir günden geriye bir şey kalır mı, meçhul.
___________________________________________
daha yeni kaydolup mabeti bu kadar iyi kullanmak bana biri olabileceğinizi şüphelendirdi...
Hayat dolusu yalanla yaşanamaz, ama bir kuru gerçekle yaşanabilir.
Ve
Kapalı durmakta ısrar eden pencereleri duvardan saymak gerekir. Ne önemi var!?