Sorularla kafa dağıtalım.. :)

Ü

Üye silindi 58480

Sevindim sizin adiniza : )) Ayni zamanda sizi tebrik ederim. Akilci yanitlamissiniz.
Ama yine de issiz ve terkedilmis yerler icin ayni sey gecerli olmayabilir. Konfor alani zaten kendi pozitifinizle yukludur.

Ben sadece sorgulatmak icin dedim.
 

yare-i yarim

Moderator
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
2,247
Tepkime puanı
879
İş
Sanatsal tablolar oluşturmak/Mutfak eşyaları dalında ticaret
İbn-i haldun'un mukaddimesine bazı yabancı yazarlar şerhler yazmışlar bu eserler hakkında bilgisi olan birisi var mı
 
Ü

Üye silindi 58480

Bir insanin ortalama omru 70-80 sene iken, neden agir suclar islediginde 600-700 yil hapis cezasi aliyor ?

Mantigi ne bu isin ? Para cezasina cevrilirse 700 yillik para odesin diye mi ? Her sene af bekleyerek 5er 5er yillari duserek iyi hal etkisi olussun diye mi ?
 

XirisX

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Eyl 2018
Mesajlar
190
Tepkime puanı
832
Konum
İstanbul
Daha önce soruldu mu bilmiyorum, sorulduysa kusuruma bakmayın. :)
Adem ile Havva’nın Bilgi Ağacı’ndan yasaklı meyveyi yemesi, yani insanın bilgi edinmesi Tanrı tarafından neden yasaklanmış olabilir? Bilgi meyvesi neden yasaklıdır veya? :)
 

Aisling

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Tem 2016
Mesajlar
978
Tepkime puanı
1,487
Konum
HARİKALAR DİYARINDA
Kendimce cevap vereyim. Yaratılan insanın merak duygusuna sahip olduğunu elbette biliyor yaratıcı kozmik kuvvet. İnsana "yapma " dersen yapmak için daha istekli olacağını da. Yapma demek, aslında yapın demek. Yaratıcı yapılmasını bal gibide istiyordu zaten. Netice için sebep yaratmak. İnsan böyle tekamulune başladı. Nefsinin böyle farkına vardı. Elmas ve çakıltaşı böyle birbirinden ayrılacaktı.
Bilgiden kasıt ise, ilk iki insanın "avret yerlerinin" birbirine kapalı olduğu, -kadın ve erkekten habersiz oldukları, birleşmeden ve üretmekten- üzerine vurgu yapılır. Bilgi denen şey yaşamın kaynağı.
Kadın ve erkek arasındaki kimya.
Doğum, yer yüzünde yayılma, yeni nesillerin bilgisi. Bunun yolu.
Kendinin Farkına varması, kadın ve erkeğin.
Hasat zamanı geldiğinde çürükler ile olmuşların biribirinden ayrılması ve kesilip biçilmesi için ilk önce toğrağa ekilen tohumlar olmalıydı.
Havva ademe, adem havaya yanaşmalıydı.
İnsanlık varolmaya başlamalıydı.
 

Kont Dracula

Banlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2019
Mesajlar
238
Tepkime puanı
303
Konum
Karanlığın uçurumuna daldım dibe gidiyorum.
Kendimce cevap vereyim. Yaratılan insanın merak duygusuna sahip olduğunu elbette biliyor yaratıcı kozmik kuvvet. İnsana "yapma " dersen yapmak için daha istekli olacağını da. Yapma demek, aslında yapın demek. Yaratıcı yapılmasını bal gibide istiyordu zaten. Netice için sebep yaratmak. İnsan böyle tekamulune başladı. Nefsinin böyle farkına vardı. Elmas ve çakıltaşı böyle birbirinden ayrılacaktı.
Bilgiden kasıt ise, ilk iki insanın "avret yerlerinin" birbirine kapalı olduğu, -kadın ve erkekten habersiz oldukları, birleşmeden ve üretmekten- üzerine vurgu yapılır. Bilgi denen şey yaşamın kaynağı.
Kadın ve erkek arasındaki kimya.
Doğum, yer yüzünde yayılma, yeni nesillerin bilgisi. Bunun yolu.
Kendinin Farkına varması, kadın ve erkeğin.
Hasat zamanı geldiğinde çürükler ile olmuşların biribirinden ayrılması ve kesilip biçilmesi için ilk önce toğrağa ekilen tohumlar olmalıydı.
Havva ademe, adem havaya yanaşmalıydı.
İnsanlık varolmaya başlamalıydı.
Diye söyler, kendisinin o elmaslardan biri olduğunu düşünen insanlar. Kendi dilimden sizin dilinize indirgemeye çalışırsammm - Fakir avutmasının başka bir versiyonu.- Bahsettiğin bu durum doğruysa sorulan çok güzel aynı zaman da klasik bir soru var sayın Aisling, çürüklerin ne suçu var? Çakıl taşları var edilmeselerdi hiç kimse çakıltaşı olmak zorunda olmayacaktı. Yaratıcınız bunu bilerek yaptıysa yaratıcınız tam bir cani olmuyor mu?
 

Aisling

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Tem 2016
Mesajlar
978
Tepkime puanı
1,487
Konum
HARİKALAR DİYARINDA
Karşıt güçler her daim var.
Peki ben de şunu sorayım: Elmas olma potansiyeli varken, çakıltaşı olmakda ısrar ediyorsa kişi yaradanın suçu ne? İrade budur. Ağır yük. İnsan üst bir varlık. Cüzi miktar tanrı parçacığına, irade nimetine sahip. Bunun sonucunda iyilikler gibi kötülüklerde var. Bunuda biz yapıyoruz. Kötülüğü yaratmasaydı, kötüler olmazdıya çıkıyor bu sonuç.
Uzun süre bende böyle düşündüm. İşte insan tıkanıyor burada. Tanrının şefkat doly bir polyanna olduğunu söylemedim, olmak zorundada değil hani. Sevdiği gibi gazap da ediyor. Ve hakkımda böyle kötü zan beslemeniz beni çok üzdü. Ben öylesine "çürük " biriyim ki, hâlâ isyan ediyorum. Bizi içine koyduğu bu cehenneme ne gerek vardı? diye. Ama yoruldum. Her suçu ona atmaktan, dönüşte kendime bakmamaktan yoruldum.
Evet burası kan, pislik, acı ve gözyaşı, çile, hastalık, ayrılık, ölüm ile çevrelenmiş bir bok çukuru. Böyle görmek isteyenler için böyle.
Sınamadan salıverileceğinizi mı sandınız diye gecer kitapta, evet sınama olmadan hiçbir şey bitmeyecek. Gerçek iyi ve gerçek kötüler birbirinden ayrılacaklar.
 
Ü

Üye silindi 58480

çürüklerin ne suçu var?

Çürüklerin hiç bir suçu yok. Tanrı zaten çürüklerden yanadır. Onlar çürük olduklarının idrakına varana kadar bi kere zaten sorumlu bile tutulmuyorlar. Ne güzel işte.

Allah kime gazap edeceğini zaten ayetle sabitliyor :

``Vicdanları kabul ettiği halde kibir ve büyüklenme dolayısı ile inkarda ayak direttiler`` (Kuran)

Haaa demek samimi olarak inanmıyorsa yine masum sayılıyorlar. Ama içten kanahat oluşuyorsa ama kibir ve büyüklenme hissi ile hareket etmeye başladığı anda işte artık suni bahanelerin arkasına saklanmak Allaha geçmiyor. Çünkü çok pis bir inada dönüşüyor. Bediüzzaman buna ``kişi diretmekten artık ene kesilir`` diyor. Yani öyle diretir ki damıtılmış bir ego haline gelir. Şimdi bu kişi derin hipnoz altına sokulsa itirafçı olur : ``Ben kendi nefsimden daha büyük bir makamı bildim ama kendine yediremedim`` der. Ama bunu bu dünyada gizler. Allah bunu zaten biliyor ve hesap gününde sorguya çekerken de bizi derin transa sokarak hipnotize ediyor.

Biz susarız, derilerimiz konuşur. Ayet. Bu ne demek ? Hipnoz ile bilinç altı kusturması yapacak Allah bize hesap günü. Yani laf kıvırma falan yok artık orda. Özdeki art niyet neyse o çıkacak. Artik kisi pismanligini dolu dolu haketmis olacak.

Ama yine vurgulamakta fayda var : Kiside samimi yaratici ve ahiret kanahati olusmadikca zaten masumdur.
 

berksurucu

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
968
Konum
Güzel İzmir
Dinler neden var?

Güzel soru...

Kağıda bir nokta koyun. Bu aydınlanmış kişi olsun... Etrafına kocaman bir daire çizin. Bu daire onun yanındaki insanlar olsun... (sahabeler, havariler, talebeler...)

Bu etraftaki kişiler, "aydınlanmış" kişiyi hiçbir zaman anlamadıkları gibi; kendilerini onu anlamış ve aydınlanmış sansınlar. Ve aydınlandıkları sandıkları öğretiyi yayınsınlar...

Yayılmaları yeni daireler olarak betimleyebilirsiniz... Etrafına bir daire daha... Bir daire daha...

İşte o iç içe daireler dindir... Ortadaki noktayla alakası yoktur. Belki etrafından dolanırsınız.

Noktayı anlamak için bir gün nokta olmak lazım. Yoksa kendi kafanızda yarattığınız dini hak din... İnsansı özellikleri olan tanrısal bir motifi de Allah sanarsınız.
 
Ü

Üye silindi 58480

Daha önce soruldu mu bilmiyorum, sorulduysa kusuruma bakmayın. :)
Adem ile Havva’nın Bilgi Ağacı’ndan yasaklı meyveyi yemesi, yani insanın bilgi edinmesi Tanrı tarafından neden yasaklanmış olabilir? Bilgi meyvesi neden yasaklıdır veya? :)

Sorgulama için tebrik ederim Xsirisx.

Bu koynuda Aisling' in yorumuna katılıyorum. Tamamen fıtri ve tabandan destekli. Aydınlanma şuurunu bașlatan bir yorum yapmıș. Bir terapistin seni çocukluğuna götürüp sorunlarının kaynağını göstermesi gibi Allah ta taaa ilk mühendislik numunesi olan ortak atamız Ademe kadar bizi götürerek '' sizin asıl sorununuz budur'' diyerek genetik analiz raporu veriyor yasak elma psikolojisi ile.


*****

Ama ben yasak elma konusunu bir adım daha öteye götürmenin vakti geldiği kanaatindeyim. Çünkü Kuranın hikmetinin sonsuz olması demek bir ayetin hikmetinin hayatın çok farklı spektumlarına aynı metin kalıbı ile ışık olması demektir :


Ademe ''o ağaca yaklaşma'' deniyor. Ağaç Arapça'da ''secere'' kelimesi ile geçer. Bu aynı zamanda soy demektir. Yani o soya yaklaşma!
Yaklaşmak kelimesi ise Kuranda kadınlara yaklaşmaktan da anlaşılacağı üzere cinsel münasebetir.

''o meyveden yeme'' demek aslında bir anlamda cennet dili ile ''o soydan çocuk edinme'' öğüdüdür. Çünkü çocuk mana dili ile meyvedir. Meyveyi ısırmak artık soy karması oluştuğunu ve melezlerin egemen olmaya başlayacak şeytanın kanalına çekilerek cenneti karıştırmaya başladıklarını da gösteriyor olabilir.

İşte mavi kanın öyküsü. Çünkü mavi kan var.
 

XirisX

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Eyl 2018
Mesajlar
190
Tepkime puanı
832
Konum
İstanbul
Sorgulama için tebrik ederim Xsirisx.

Bu koynuda Aisling' in yorumuna katılıyorum. Tamamen fıtri ve tabandan destekli. Aydınlanma şuurunu bașlatan bir yorum yapmıș. Bir terapistin seni çocukluğuna götürüp sorunlarının kaynağını göstermesi gibi Allah ta taaa ilk mühendislik numunesi olan ortak atamız Ademe kadar bizi götürerek '' sizin asıl sorununuz budur'' diyerek genetik analiz raporu veriyor yasak elma psikolojisi ile.


*****

Ama ben yasak elma konusunu bir adım daha öteye götürmenin vakti geldiği kanaatindeyim. Çünkü Kuranın hikmetinin sonsuz olması demek bir ayetin hikmetinin hayatın çok farklı spektumlarına aynı metin kalıbı ile ışık olması demektir :


Ademe ''o ağaca yaklaşma'' deniyor. Ağaç Arapça'da ''secere'' kelimesi ile geçer. Bu aynı zamanda soy demektir. Yani o soya yaklaşma!
Yaklaşmak kelimesi ise Kuranda kadınlara yaklaşmaktan da anlaşılacağı üzere cinsel münasebetir.

''o meyveden yeme'' demek aslında bir anlamda cennet dili ile ''o soydan çocuk edinme'' öğüdüdür. Çünkü çocuk mana dili ile meyvedir. Meyveyi ısırmak artık soy karması oluştuğunu ve melezlerin egemen olmaya başlayacak şeytanın kanalına çekilerek cenneti karıştırmaya başladıklarını da gösteriyor olabilir.

İşte mavi kanın öyküsü. Çünkü mavi kan var.
Cennetten ayrılış her halükarda gerçekleşecekti, bunun için de böyle bir sebep yaratıldı diye anlıyorum, doğru mu? Elmayı yememiş olmaları gibi bir ihtimal var mıydı mesela? Eğer yemeselerdi, ne olacaktı? ?
 
Ü

Üye silindi 58480

?

Başka ihtimal yoktu çok haklısın. Zaten ilk başta elmayı yemediler. Sonra şeytanın kışkırtmalarına da kulak asmadılar hatta. Yani tam sadık kaldılar. Bilinçlilerdi. Ama Allah kaderdeki mutlak neticeye onları maruz bırakmak için vahiy kanalını bir an için kesintiye uğrattı. Ve şeytanı da son derece kontrollü bir şekilde Ademin üstüne saldı. Allahin bir esması da Ahkamul Hakimin' dir. Yani hükmedenlerin hükmedicisi. Değişkenleri kendi dilediği neticeye hizmet ettiren demektir. Şeytan kendini bişey yapmakta sandıkça piyon olarak kullanıldığını da anlamadı.

Herşey Allahın perdelenmiș kontrolu altındadır. Bunu iskalamamak gerek. Çok haklısın. ☺️☺️☺️
 

Aisling

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Tem 2016
Mesajlar
978
Tepkime puanı
1,487
Konum
HARİKALAR DİYARINDA
Ruhlar bedenlerden önce vardı. Söz verdiler. Söz verdik. Bu kaotik ortamdan evrenden,uzaydan, korunmuş saklı bahçe eden de (Dünya) o ruhlara üçüncü boyut bedenlerin giydirilmesi için kadından bir parçaya, erkekten bir parçaya ihtiyaç vardı. Bizler başka boyutlardan geliriz, anne ve babalarımız gireceğimiz kıyafetler yapıcıdır. Beden işçisidirler. Bedenlerinizi yaparlar.
İlk anne ve ilk baba nesli başlattı. Ruhlara konaklar lazımdı.
 

Kont Dracula

Banlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2019
Mesajlar
238
Tepkime puanı
303
Konum
Karanlığın uçurumuna daldım dibe gidiyorum.
Ruhlar bedenlerden önce vardı. Söz verdiler. Söz verdik. Bu kaotik ortamdan evrenden,uzaydan, korunmuş saklı bahçe eden de (Dünya) o ruhlara üçüncü boyut bedenlerin giydirilmesi için kadından bir parçaya, erkekten bir parçaya ihtiyaç vardı. Bizler başka boyutlardan geliriz, anne ve babalarımız gireceğimiz kıyafetler yapıcıdır. Beden işçisidirler. Bedenlerinizi yaparlar.
İlk anne ve ilk baba nesli başlattı. Ruhlara konaklar lazımdı.

Söylediğiniz her şeyin psikolojik olduğunu düşünüyorum. Korku faktörünün ürünleri bu cümleler. İçinizdeki o korkuya boyun eğiyorsunuz. Başka bir açıklama bulamıyorum. İnsan neden kabul eder ki böyle bir yaratılışı. Ruh olarak var olduğumuz o boyutta neden sınanmadık çok merak ettim şimdi bak?

?

Başka ihtimal yoktu çok haklısın. Zaten ilk başta elmayı yemediler. Sonra şeytanın kışkırtmalarına da kulak asmadılar hatta. Yani tam sadık kaldılar. Bilinçlilerdi. Ama Allah kaderdeki mutlak neticeye onları maruz bırakmak için vahiy kanalını bir an için kesintiye uğrattı. Ve şeytanı da son derece kontrollü bir şekilde Ademin üstüne saldı. Allahin bir esması da Ahkamul Hakimin' dir. Yani hükmedenlerin hükmedicisi. Değişkenleri kendi dilediği neticeye hizmet ettiren demektir. Şeytan kendini bişey yapmakta sandıkça piyon olarak kullanıldığını da anlamadı.

Herşey Allahın perdelenmiș kontrolu altındadır. Bunu iskalamamak gerek. Çok haklısın. ☺️☺️☺️

İnsan en başında kendini ıspatlamış, savaşı daha başlamışken kazanmış ne güzel. Peki Allah bu durumda neden insanları bu savaşa sokuyor? Şimdi senin yaratıcın savaşa sokmuş olmuyor mu senin anlattığına göre?

Ayrıca oradaki elma çoluk çombalak da olamaz bence. En fazla -Bilgi-dir. Şöyle ki insanlar meleklerden farklıdır. Melekler, Yaratıcınn kölesidir. İnsanlara onlardan farklı olması için bilgi edinebilme kapasitesi yüklenmiş olabilir. Bu ne amaçla yapılır tartışılır. Belki bilinçli, varlıklara ihtiyacı vardır.
 
Ü

Üye silindi 58480

Allahın sünnetinde hop suç üstü yakaladım çık cennetten diye birşey yoktur. Kuranda sürece yayma vardır.

O halde yasak elma yerine mesela kokain koyalım :

Ademe o kokaini çekme denir. Adem buna ezbere uyar. Sorgulamadan itaat ettiği için ilk sınavını geçer. Şimdi sıra yasakların hikmetini kavrayarak öğrenme sınavındadır. Allah vahyi kesintiye uğratır bi süre. Adem ara ara şüphe denen hislerle tanışmaya başlar ve Allah bu noktada şeytani oyuna sokar. Şeytan Allahı Ademe kötü tanıtır. Adem Allahın da ona icabet etmediğini gördüğünde şeytana hak vererek gider o kokaini çeker. Buraya dikkaT ,

Adem kokaini çekince çok hoşuna gider. Cennetten de atılmaz. Kokain çeke çeke ve aklını da kaçıra kaçıra upuzun bir zaman geçer. En sonunda isyan eder ve Allah en sonunda vahiyle icabet eder artık : BEn sana kokainden uzak dur demedim mi ?
HOp suc ustu basildin diye bi durum yok yani.

Şimdi yasak elma bir süreçtir. Kutsal bilginin antisi olan bir çeşit felsefe olabilir. Zamanla ilahi nurları balık pulu gibi döke döke insanı dabbeleştiren bir dialektik felsefe olabilir.

Allah her alemi birbirine bilgi ile bağlar. Materyal bilgilerle donanımlanan kişi Allahı bulamaz. Yasak elma bir cesit lanetlenmis kisir bilgidir.

Tabi bir yonu ile.
 

berksurucu

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
968
Konum
Güzel İzmir
Yasak Elma... çok güzel bir konudur.... hadi biraz daha düşünce deneyi yapalım...

Yasak Elma... Yaratılış tarihi; sanatla betimlenirken; Adem ve Havva genelde bir elma ağacının önündedir. dalda da bir yılan vardır. Mutlaka; o kadar çok görmüşsünüzdür Ki ben böyle söyleyince anımsadınız...

Aslında semavi dinlerin Yaratılış Hikayesinde "YASAK ELMA" olarak geçmez. şimdi kaynaklara bakalım... Öncelikle İncil'e... Yeni Ahitte bunu bulamayız. Çünkü Yeni Ahit "İSA" yı anlatır. Dolayısıyla TEVRAT'ın İNCİL'in ve ZEBUR'ın kaynak kitabı "KİTAB-I MUKADDES" Yani eski ahite bakıyoruz....

Yaratılış Kısmının 2. Konusu olan Adem ile Havva başlığındaki mezmurlara bakalım.

8 RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu.
9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.

15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.
16 Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu,
17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”

21 RAB Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
22 Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.
23 Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın’ denilecek, Çünkü o adamdan alındı.”
24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.
25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.


......

Evet İşte Gördüğümüz gibi, İlk yaratılış Hikayesinde Yasak Meyve... Bilgi meyvesi; Hatta "iyiyi ve kötüyü bilme meyvesi" olarak tasvir dilmiştir.

Şimdi Kur'an Ayetlerine bakalım...

"Şeytan, oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı..." (Bakara, 2/36),
"Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: Rabbinizin sizi bu ağaçtan alıkoyması melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir." (A'raf, 7/20)
“Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yediler..." (Taha, 20/121)

Bu yaratılış Hikayesi; Monoteist dinlerden alındığı için; uzakdoğu felsefelerinde ve Ezoterik jargonda kaynak bulamıyoruz. Hatta Yasak meyveyi ilk olarak Adem'in mi Havva'nın mı yediği bilinmemektedir. Kitabı'ı Mukaddes'te ikisinde yediğinden bahseder ama ilk kim yedi bilmiyoruz. Bu konuda hiç bir kutsal metin, bilgi, hadis vs yoktur...

........

1) Bu hikaye İnsan'ın Tekamül başlangıcını, gelişimini ve bitişini anlatan sembolik bir hikayedir... Bunu nasıl anlıyoruz... Şimdi yavaş yavaş ilerleyelim.

2) Bilgi Meyvesi; Hatta iyiyi kötüyü bilme meyvesi; kutupluluk içerir. (iyi ve kötü) Dolayısıyla bu bilgiye sahip olmak için dualite evreni gerekirdi. Çünkü iyi ve kötü'yü kıyas yaparak görebiliriz. Cennet gibi tasvir edilen bir mekanda bu dualite olmayacağından daha bölünmüş, daha sınırlı, daha deterministik, daha kaotik bir evrene ihtiyaç vardır. Bizim 3 boyutlu evrenimiz bu tür kıyaslamalara çok uygundur.

3) Kitab'ı Mukaddes ve Kur'an'da Allah'ın zatından bolca bahsederken, Adem ile Havva Konularında RAB sıfatıyla yapar. RAB eğitici öğretici sıfatıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de “Rab”; terbiye eden-geliştiren, kefil-koruyucu, boyun eğilmeye lâyık varlık, sahip ve efendi anlamlarında kullanılır. Bu sıfat; Allah'ın tüm zatını değil, bize üflediği ruhun sıfatından gelir. YANİ RAB... Yüksek Benliğimizdir... Tanrı'nın Kendisi değil... Ama Tanrısal Olan... Şimdi İnceyi anlamaya başladınız mı :))

4) Şimdi Adem ile Havva'nın 3. Konusundaki mezmurlara bakalım...

RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, 3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
4 Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, 5 “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. 7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

Burada anlayacağınız gibi Yılan Nefs'tir... yani bilgiyi topladıkça, biriktirdikçe cevaplara sarılacak, onlara inanacak gerçekten sapacak ve Kendinizi tanrı gibi hissedip hayatı kontrol ettiğinizi düşüneceksiniz... ve bu gerçekten de böyle değilmidir? Bizler Bilim, Felsefe, Din, Parapsikoloji, Psikoloji, Tarih derken 1001 hakikat anlayışı içinde savrulup durmaktayız... halbuki hakikat tek iken...

5) Rab burada "Meyveyi yemeyin, yoksa ölürsünüz" derken "bilginin olduğu boyuta gittiğinizde ölümü de deneyimleyeceğiniz bir boyuta gidersiniz" demektedir. Dolayısıyla cennete geri dönüş bu dualiteden sıyrılıp temizlenmekle mümkündür.

6) Aslında burada Tanrısal Olana karşı gelme yoktur. Dünya da tekamül etme planının çok güzel sembolize edilmesidir. Eski Ahit bize buraya kadar olup bitenle dünya hayatında yaşayacağımız süreci anlatır... İlk önce saf ve temiz geliriz. sonra beynimiz ailemiz ve çevremiz tarafından bilgi bombardımanına tutulur. ve birbirinden kör edici çekirdek inançlar algıda seçiciliğimizi kullanarak "BİLDİĞİMİZİ" düşündürür... bu öylesine inandırıcı bir uykudur ki güçlü inançlarımız güçlü cevaplarımıza ve cevaplarımıza uygun çekim gücümüzle muhattap eder bizi...

7) İşte Eski Ahit bizi buraya getirir ve bırakır... bu süreç Doğmuş ve Büyümüş herkesin başına gelir... Son evreden Pek bahsetmez...

8) Son evreyi Yeni Ahit'te İsa'nın ağzından dinliyoruz... Matta 18 şöyle başlar...

Bu sırada öğrencileri İsa’ya yaklaşıp, “Göklerin Egemenliği’nde en büyük kimdir?” diye sordular.
2-3 İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi: Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz. 4 Kim bu çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göklerin Egemenliği’nde en büyük odur. 5 Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.

Yoldan Dönmek
ve Çocuklar gibi olmak.... hımm neden bu iki metaforu aynı cümlede kullansın... Yolunuzdan dönün diyebilirdi... Ya da sadece Çocuklar da cennete gidebilir diyebilirdi. Yolumdan Dönüp Çocuk gibi olmak... İşte son evre :))) Çocuklar cennete henüz hazır değildir. Çünkü bilgi meyvesinden yememiştir. Çocuk cennete girmeye hazır olan değil, bilgi meyvesinden yemek üzere olup cennetten çıkarılacak olandır yani cennetten yeni gelmiş olandır... (cocukken ki masumiyetlerinizi hatırlayın, Henüz meyveyi yeni yeni yiyorsunuz. gerçeklerle henüz pek tanışmadınız) Çocuk olarak ölenler muhtemelen bu meyveyi yemek için tekrar tekrar dünyaya gelecektir. Ve hayatlarında bilgiyi deneyimleyecek, ta ki teslim olana, affolana, aydınlanana, "Tekrar çocuk masumiyeti" kazanana kadar gelecek ve görevini tamamlayacaktır....

......

eveet buraya kadar çok güzel olduğunu düşünüyorum... (belkide siz benim deli olduğumu düşünüyorsunuzdur : )

Ama hala içimizde bir his var... derinlerde kemiren... "Kutsal Kitaplar, kadim öğretiler ne güzel anlatmış bize tekamül etmeyi, aydınlanmayı, burdan bile yürüsek doğru yoldayız" derken.... Kur'an diye bir gerçek yüzümüze çarpıyor... "benim yolumdan geçmeyen cennete giremez" diyor...

Kur'anda cennetle ilgili sayısız ayet vardır... Ve bunların pek pek çoğu iyi amel işlemiş, arınmış insanların cennete gireceğini söyler. İçerisinde "müslüman olanlar" hiç bir ayet yoktur. Yanlııız !!! öyle ayetler var ki kafa karıştırabilir..

MAİDE 68 de şöyle denmektedir...
Ey Ehl-i Kitab! Siz Tevrat’a, İncil’e ve Rabbinizden size indirilen Kur’ana uymadıkça, doğru yol üzerinde değilsiniz. And olsun, sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. O halde kâfirlerin azgınlığına karşı üzülme!


MAİDE 69 da ise şöyle denmektedir...
İnananlar, Yahudiler, diğer dinlerden olanlar ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe inanır ve erdemli bir yaşam sürerse onlar için bir korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de...


diğer dinlere inananların cennete gitmesi ile tüm ayetlere bakabilir. araştırabilirsiniz. Yahudi ve Hristiyanlardan cehenneme gider diye söz etmez. Ama yahudi ve hristiyan olanların şirke bulaşmış olanları ve müslümanların şirke bulaşmış olanlarından (müşrik) cehennemden bahseder... Ama aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan olanların doğru işlerin yapanlarını da korku ve üzüntülü bir durum beklemektedir. DOĞRU YOL diye tabir edilen MAİDE 68 de son durak KUR'an dır...

Geçmiş yaşamlarınızda Musa ve İsa'nın mesajını anlayıp güzel işler yaptıysanız, bir sonraki yaşantınızda korku ve üzüntünüzün azalacağı bir hayata reankarne olacaksınız... doğru yollarda giderseniz sonlara doğru ve son yaşantınızda Kur'an la tanışacaksınız... Ama sadece Kur'anla tanışmak yetmez. Çünkü müşrik olma durumu da var. Ama Kur'an'ı doğru anlayacağın ve arınacağın bir hayata doğacaksın...

Çünkü Kitab'ı mukaddes Bize cennetten bir çocuk masumiyetinde kovulduğumuzu söyler... Bilgi meyvesini yediğimizi söyler. YENİ AHİT çocuklar gibi tekrar masum olmayı öğütler... Ama bu meyveyi kusup "nasıl" bu masumiyeti kazanacağımızı söylemez... işte bu nasıl Kur'an dır... Kur'an onu okuyan, putlaştıran, mezheplere bölen insanlar için değil, İnsan'ı kamil olma yolunda ilerleyen Kalp Gözleri açılmış insanlara görülen bir anahtardır... Kalp Gözleri açık olanlar Kur'anın Aurasında şöyle bir durum sezerler...

"Affolma, Şükranlık, Hamd, Sevgi"

Hamd: Olanı olduğu gibi kabul edip sevmek şükretmek
Affolmak: başına gelenler senin ve geçmiş yaşamlarının karmik yükleridir. Nerden geldiğini bilmesen de af dileyeceksin
Sevgi: Affolundukça boşluğa sevgi dolar Allah Korkusu Allah Sevgisine Dönüşür
Şükranlık: Allahı sevdikçe verdiklerine daha çok şükredersin ve yukarıdaki HAMD döngüsünü tekrar tekrar katlarsın...

bu paradigma sonunda Ölmeden Önce Ölür... Yüksek Benliğinle tanışırsın. Artık o son yaşamdır... Dünya Realitesi tamamlanmıştır.

Şimdi bir not...

Hayat Adem'den İsa'ya bir yolculuktur. Hz Muhammed; İSA gibi olmanın anahtarını bize vermek için gelmiş çok başka bir ruhtur. Hiç bir mertebe Hz. Muhammed gibi olamaz.

1. mertebe "La İlahe illallah" dır... İlk Monoteist tanrıyı arama ve bulma mertebesidir...
2. Mertebe "La Faile İllallah" dır... Her fiilin Faili'nin o olduğunu anlama makamıdır. Örneğin "Taşı ben atmadım, atan Allah"
3. Mertebe "La Mevsufe illallah"dır... tüm sıfatlar ona aittir... "Güzel, yetenekli, başarılı, zengin, zeki olan ben değilim Allah"
4. Mertebe "La Mevcude İllallah"dır. Tüm mevcudiyet onda vücut bulur. Onun Tezahürüdür.

Buraya kadar FENA mertebeleri denir... Yolculuk ve keşif yolları buraya kadardır... 5. Mertebeden sonra BEKA mertebeleridir. Olayı çözdükden sonraki zahmetli yollar. Artık hayatını Zikir, ibadet, meditasyon vs vs neye verirse kişi... uzun ve çetin bir yol...

5. Mertebe CEM MAKAM-I aynı zamanda sözünü ettiğim İSA MAKAMI'da denir. (Aydınlanma, kurtuluş, beka, Nirvana, Kendini gerçekleştirme) MEYVEYİ KUSMAK :))
Benlik olmadığı için İlahi esinlenme HAKK'dan gelir. Konuşan HAKK sıfatıdır dır... Kul değil. Aydınlanmış bir kişi olan Hallac-ı Mansur Enel Hakk diyerek "Doğru Olanı Hak olanı tertemiz gördüm ve o oldum" demiştir.


Adem'den İsaya giden yol burada biter... DOSDOĞRU YOL “anayol; doğru ve apaçık yol” SIRÂT-ı MÜSTAKÎM geçilmiştir.

6. Mertebe KELAM MAKAMI aydınlanmış ruhların bir mertebe daha ilerlemek istemesidir. Çünkü aydınlanmış ruh cennete hazırdır. Fakat Bu makamdakiler Aydınlansalar bile hatta Cennete gitseler bile geri dönüp, yeniden bedenlenip bize ışık olmak isterler... Onlar cenneti Değil Direk Allah'ı isterler... işte aşk yolunda olanlar bunlardır... Mevlana Mesnevi'yi kelam makamında yazmıştır... Yunus Emre Kelam makamından Yaratana seslenmiştir...

Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları....
Bana seni gerek seni
Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum....
Bana seni gerek seni

7. Mertebe Makam’ı Muhammed'dir. Dünyevi ilmi yoktur. Anlaşılamaz. İdrak edilemez. Sadece Hz. Muhammed'e aittir...

hepinize iyi geceler...
 

[XTR] Similar Threads

Üst