Sorularla kafa dağıtalım.. :)

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Ori
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Kulağıma bir yerden bir şeyler çalındı...
Ateş kendisine, maşuğu tarafından gül bahçesi yapılan elçi sümerli miydi? Yahut, kökenleri ilintili miydi?
 
Benim için önemli, umarım bu konularda ilim sahibi biri vardır. Konuşanların arasından çekip çıkardım. Belki tabletlerde farklı isim ile geçiyordur peygamber.
 
Dennise'cim kurandaki yaratıcı dede modelli değil mi?

Dede modelli yaratici gormek ve tatmin olmak istiyorsan ``Westworld`` dizisini izle ve
Antony Hopkinsin tanri performansini gor. :cool:

Hepinize tavsiye ederim bu diziyi :)) Tabi uyariyorum once. Dizi gerceklik sapmasi yapabilir dikkatli olun izlerken ; )
 
Beyni ve bedeni klonlayabilseydik eğer. Yani hafızası dahil olmak üzere kendimizin aynısını yapsaydık ruha ne olurdu? O beden için ayrı bir ruh mu oluşurdu? Yoksa ruhu da mı kopyalamış olurduk? Yada oluşturduğumuz canlının ruhu mu olmazdı?



"Aile nedir?" için verdiğiniz cevaplara teşekkür ederim. Ancak biraz daha felsefi sormuştum. Amacım kuzenimle evlenmek caiz midir değil midir öğrenmek değildi.
Dün bir arkadaşımla bu konu üzerinden saatlerce konuştuk ve insanlığın farklılıktaki çeşitliliği dolayısıyla herhangi bir net sonuca varamadık ama yine tatmin etti beni. Bu yüzden daha fazla girmeyeceğim konuya.
 

Aslında çok kısa bir cevap olarak yolda olmaktır diyebilirim. Felsefe tarihini bilmek sistemi düşünme konusunda nasıl düşüneceğim ile ilgili fikir sahibi olmamı sağlıyor. Felsefe tarihini bilmek filozof yapmaz tabi ki ancak filozof olma yolunda oluruz.
Felsefe kaygan bir zemine inşa edilmiş gibi yıllarca uğraşılan sistem tek bir cümleyle çökebilir ama bu kötü bir şey diyemem. Çünkü amaç bir şeye ulaşmak değil yolda olma düsturunu sevmek .

Sizce ruh, insan vücudunun neresindedir @Mr. Şeytan ?

Ruha inancım çok yok aslında sıkıntı buradan başlıyor. Hâlâ mantık çerçeveme sokma derdindeyim ruhu. Bu yüzden bu soruya cevap vermem yanlış tanımlatır beni. Amacım insanların cevabını toplayıp süzgeçten geçirmek.
 
Ruha inancım çok yok aslında sıkıntı buradan başlıyor. Hâlâ mantık çerçeveme sokma derdindeyim ruhu. Bu yüzden bu soruya cevap vermem yanlış tanımlatır beni. Amacım insanların cevabını toplayıp süzgeçten geçirmek.

Ruh kavramını tam anlamıyla çözebilmiş olsaydık, Yaratıcı ve maksadı konusunda da bilgi sahibi olabilirdik.

Bedenimizde bulunan sonsuz enerji ve bu enerjinin açığa çıkardığı titreşimler nedir diye sorulsa, kuşkusuz ruh derdim. Bu yargıya göre de, klonlanan bedenin biyolojik fonksiyonların çalışması demek, onun bir ruha sahip olması anlamına gelir.

Dini açıdan bakarsak.. Geçmişe ve geleceğe olan hakimiyeti, klonlama sürecine de hakim olduğu anlamına gelir.
Bu durumda etki edebilir mi ? Keyfine kalmış durumdur..

Tabi sorgulamadan edemiyor insan. Hayatımızın her alanında bu derece parmağı olan üstün güç, nasıl oluyor da 93 yılında, bir çocuğun ölümünü bekleyen akbabaya müdahale etmiyor ? Ve nasıl oluyor da durumu fotoğraflayan adamın vahşet paparazzisi söylemleri ile intiharına sebep olabiliyor ? Nasıl oluyor da asıl sorumlular sauna keyfi yaparken, durumu göz önüne seren adama yıkılıyor bütün suç ?

Yine yükseldim.
 
Aslında çok kısa bir cevap olarak yolda olmaktır diyebilirim. Felsefe tarihini bilmek sistemi düşünme konusunda nasıl düşüneceğim ile ilgili fikir sahibi olmamı sağlıyor. Felsefe tarihini bilmek filozof yapmaz tabi ki ancak filozof olma yolunda oluruz.
Felsefe kaygan bir zemine inşa edilmiş gibi yıllarca uğraşılan sistem tek bir cümleyle çökebilir ama bu kötü bir şey diyemem. Çünkü amaç bir şeye ulaşmak değil yolda olma düsturunu sevmek .
Güzel. Teşekkür ediyorum cevap için peki o bahsettiğin yola çıkmadan önce mi bilmek yoksa yola bilmeden mi çıkmak?
Sana göre hangisi daha münasip ve neden ve ne derece sağlıklı olur?
Sevgiler.
 
1. Hırsızlık yapanın elini kesin mi ?
2. Hırsızlık yapanın elini, hırsızlıktan kesin mi ?

Hırsızlık yapanın elinin kesilip kesilmemesinin kararı, mali çalınanın inisiyatifine bırakılmalı.

Kişisel gelişimde yükseldikçe caydırıcı değil sevdirici yasaları benimseriz. Bu yatsınamaz. Şeriatı bu yönden gereksiz ve çağ dışı bulabiliriz de hatta.

Ama toplumun sadece yüzde 10`u kişisel gelişim odaklı yaşıyor. Geriye kalan yüzde 90i ne yazık ki tehdit ve caydırıcılık oluşmadıkça had hudut gözetmeyi sevmezler. Siz kendi güç alanınıza sahip çıkmadıkça, caydırıcı olmadıkça enerji yasası gereği kişisel alanınızın derinliklerine kadar istila edilirsiniz. Ve ne siz ne de sizi sömüren kişi bunu farkeder. Enerji öyle akar çünkü.

Bir insanı eğiterek ona doğruyu göstermek için temel mantık kodlarına kadar inmeniz gerekir. Bu zaman alır. Ve ne yazık ki kozmik kanalı kapalı ise o kişi için artık bir üst kavrayış leveli aktif olmaz. Çalma fikrini hayatta kalmak ve pratik çözüm olarak benimseyebilir. Benmerkezciligini kendince hakli tabana oturtabilir. İlkeli mantık ile buna ikna olur ama yakalanınca da pişmanlık rolüne bürünerek toplumdaki bütün vicdani açıkları manipüle edebilir. Sempatik bile olabilir kerata Da Vincinin küçük hirsiz şeytani gibi


Acimasiz basladim yolda yumusadim :D
 
1. yargıda hoşgörü yok ama @dennise oysa din hoşgörü dini değil mi ?

Neden eğitin dememiş olsun ki ? Ya da neden, enerjisel dönüşümden bahsetmemiş olsun ? Elini kesin gibi bir yargı ile hoşgörü uyuşmuyor.
Halbuki eli hırsızlıktan kesmek daha yumuşak ve daha geniş kapsamlı değil mi ?
Sence tefsirlerde hata payı olabilir mi ?

Da Vincinin küçük hirsiz şeytani
Güzel benzetme :)
 
1. yargıda hoşgörü yok ama @dennise oysa din hoşgörü dini değil mi ?

Yargıda tabi ki hoşgürü yoktur. Doğrusu da bu zaten. Hoşgürü dediğin şey taraflar arasında oluşursa oluşur ve mevzu büyümeden kapanır. Hoşgürü, kişisel gelişim ayağıdır. İman ve güzel ahlakın bireysel dairedeki pratiğidir.

Ama olay,

Yargıya/kadıya intikal edecek boyuta ulaşırsa artık iki taraf için mesuliyet doğar. Kadıdan hoşgürülü olmasını beklenmez artık. Gerekirse iki tarafa da ceza kesilir. Kadılar genelde gerekçeleri ortaya koyarak böyle yapar. Çünkü o makam yargı dağıtma makamıdır. Tekke,külliye vs gibi hoşgörü ve nefs terbiyesi üzerinden adam yetiştirme makamı değildir.

Din bütün bu makamları tek tek tarif etmiştir. En önemli makam ilim, güzel ahlak ve hayırlarda yarışmak olarak zaten ortaya konmuş. Din kisisel gelisim olarak inmistir en basta. Kısas meseleleri ise işler çıkmaza girmedikçe göze bile batmaz. Ama işte gereksiz köpürtülüyor.
 
Cassini uydusunun Satürn yüzeyinde görüntülediği altıgen ile ilgili araştırma yapıyorum.
Kozmik altıgen yada altı köşeli yıldız her ne demek isterseniz :)

Su moleküllerinin yapısı, meteor molekülleri, Sümerler, Temur kazık, Süleyman, M61 numaralı galaksi hepsi çorba oldu.
Daha önce araştıran oldu mu ? Olduysa.. başlangıç noktam neresi olmalı ki konuya akıcı şekilde hakim olayım ?
 
Sorum bu başlık altinda merak edilenlerden olmayıp çok basite kaçabilir. Eleştiri ya da yargi değil amacim. Gerçekten neden herşeyi dozunda ve ayarinda birakamayan bir toplumuz ? Konularin, ilişkilerin suyunu çıkarana kadar tabiri caiz se mırc mırc yaşıyoruz?
 
Sorum bu başlık altinda merak edilenlerden olmayıp çok basite kaçabilir.

Basit kaçmaz.
Tam tersi.

Zaruret oluştu ve mabedi bir arada tutan o güç (edilmiş bir dua ya da yapılmış bir majı) bi şekilde bu çıkarımın tezahur etmesini sağlamış oldu.

Gerçekten neden herşeyi dozunda ve ayarinda birakamayan bir toplumuz ?

Acaba neden? Ben de soruyorum.

Konularin, ilişkilerin suyunu çıkarana kadar tabiri caiz se mırc mırc yaşıyoruz?

Doğru radyo frekansını izdüsurene kadar cızırtı duyulur. En doğru frekansta bırakmak en son ince ayar yapılınca oluşur. Şu mesur analog radyolar )))
Biz hayatta herşeyin cıvığını çıkara çıkara ve bunun bize hiçbir getirisi olmadığını göre göre dengeyi sağlamayı öğreniyorz.
 
Geri
Üst