Yaratıcıyı anlamak için önce insan bildiği kavramları yeniten tatmalı.
"Ben" dediği şeyi nasıl tecrübe ediyor ? Doğmadan önce de "ben" dediği şeyin bir uzantısı var mıydı ?
Akıl nasıl oluşuyor ? Kendine karşı dürüst ve itirafkar oldu mu hiç ?
Yaratıcı ya başka bir gezegene oturup dünyayı izleyen ak sakallı bir bilge ihtiyar değil de bambaşka bir bilinçli varlık ise ?
Bilinçlerin ya ortak bir bilinç havuzu var ise ? Onu da ya tek bir Bios Bilinç idame ediyorsa ? O size kendi ruhundan üfledi misali ?
***
İnsan bebek olarak değil de 33 yaşında olarak dünyaya gelseydi acaba varlığını o anki ham ve meraklı ve dinç zihni ile daha mı çok sorgulardı ?
Aklını daha mı çok gözlemci olarak kullanırdı Ayette tavsiye edildiği gibi ?
***
Bir çocuk bir tabletle oynarken asıl taktir edilmesi gereken kodlanmış matrixler midir ekranda görülen ? Yoksa tableti icad eden, onu kablosuz şarz eden, kablosuz internete bağlayan, tüm altyapıyı evrensel bir paralellikte tasarlayan mühendislik mi ?
Biz ya sistemin arka planını es geçiyorsak ve birkaç haz ile tablete kanan çocuk gibi bu alemin süsüne kanıyorsak ?
Şimdi sorgulamak ancak ve ancak kendisine ruh verilen kişilerin bir vasfıdır. Yani TAÇ çakrası açık ve 4. boyutun latif sinyallerini bilgeliğe çevirebilen kişilerin bir vasfıdır. Sorgulamayan kişi yine yaşar. Sorunsuz ve zengin bir Playboy hayatı yaşayabilir hatta. Ama ruhu olmadan yaşar. Göz göze gelseniz onun gözleri boşlukta kaybolur. Foton yaymaz. Şimdi bu kişiler aramızda. Bunu Ayet haber veriyor ; Siz onları diri sanırsınız ama onlar ölüdürler diyor. Yani ruh uzantıları olmayan androidlerdir diyor. Bunun gözlemini kim yapabilir ? Tabi ki ruh kanalı üzerinden olayları olduğu gibi kalp gözü ile gören kişiler.