Sohbet Muhabbet

Herkes geliri oranında cazalandırılıyor. Zenginlerin bizden daha çok acı çektiğine eminim.
Zengin olmasan da boyundan büyük acılar yaşayabiliyorsun, dünyaya borçlu gelmiş gibi..
Fırsatçılık, yağmacılık bu toplumda yok yaygın, bunu her durumda gösteriyor süslüman toplumumuz... öyle bir durumda asla kanını doyuracak kadar çalmakla yetineceklerini düşünmüyorum, zenginin malına eşkiya gibi çökmek için gerekirse adamın canını, aklını çalarlar.
 
Timsah değil onlar.. asalaklarin pis işlerinde yardım eden mafyavari metafizik varlıklar namı diğer reptiller.
Benimki zaten asalağın önde gideni 😍 bir de varlığın Allahtan hastalık isteme, insanın iç organlarının değersiz ve işe yaramaz hatta küfür ettirme düşünceleri var ki akıllara zarar, sanki Allah göremeyecek ve bilmeyecek sihir ve cin zoruyla o düşüncelerin geldiğini 🧐
 
Zengin olmasan da boyundan büyük acılar yaşayabiliyorsun, dünyaya borçlu gelmiş gibi..

O dediğin dünyaya borçlu gelmiş olma hissi benim çocukluktan beri hissettiğim bir şey. Akli dengem öyle yerinden oynamaya başlamıştı ki bir dönem, delirmeden önce son kalan akli melekelerimle üst soyları merak edip araştırmaya bile başladım. Doğduğum topraklara her gittiğimde, büyüklerle, konu komşuyla muhabir gibi eskileri konuşmaya başladım. Doğru mu yaptım bilmiyorum eskileri deşmekle. Ama eskilerden kaynaklanan bir his hep vardı içimde. Bana düşman olarak gösterilen, çocuklarıyla asla konuşmamamın tembihlendiği belli aileler vardı köyde. Çocukların suçu olmaz. Ama sorgusuz sualsiz düşman büyütüldüğümüz çocukların ailelerine eski zamanlarda zulmettiğimizi farkettim. Soyda Hak yeme var. Hakkı yendi diye ev basma ocak yıkma var.. Ölçüsüz kuvvet ve hayat karartma var. Beddualar celbetmiş , etrafta haksızca acılara sebebiyet vermiş bir soya yapılacak en büyük bedduda da zaten "çocuklarından çıksın" bedduasırdır. Yani dünyaya borçlu gelen birisinin altyapısı yoksa, nasibi yoksa, ya da nasibi gecikmeliyse mecburen zulumleri 2ye 3e 5e katlayarak ızdıraplarından bir çıkış yolu arıyor. Denklemi kuracak ilimlere ve varoluşsallığa ulaşamadıkça kendini de düzeltemiyor çünkü.
 
Lise yıllarım da çok başarılı bir öğrenciydim.
Öğretmenler bu çocuk derece yapar gözü ile bakıyorlardi.Ben de akilima çok güveniyordum.Bu akıl bende oldukça sırtım yere gelmez diyordum.Deccaliyetin adamlarını örnek alıyordum onlar gibi olmak istiyordum.Tabi bilinçsiz bir şekilde.
Sonra tabi ailemize yapılan büyüler sebebiyle
Akıllı sağlığı mi bozuldu.
Yaratıcı sanki beni öyle bir programa koymuştu ki karşi tarafa geçmemek için bir çok engelle programlamisti.
O yüzden bütün hikmeti varoluşu peygamberinlerin velilerin yolunda buldum.
 
Negatif varlıklar, büyülerde görev alıyor, enerji çalıyor, ben de gördüm defalarca, güçlü varlıklar.
Rhea benim kaderimdeki bazı şeyler senle benziyor.Sende büyü mağdurusun.Ne kadar birbrimizle zıt olasak da.Ama negatif işlemlere kendini veririsen hayatın daha çıkmaza girer.O yüzden pozitif yönel.Kendini arındırmaya temizlemeye bak karma v.b şeylerini.
 
Negatif varlıklar, büyülerde görev alıyor, enerji çalıyor, ben de gördüm defalarca, güçlü varlıklar.
Eskiden 1 hafta kesintisiz rukye dinleyince varlık gidiyordu büyü bozuluyordu 10 gün sonra tekrar mide bulantısı ile beraber yeniden büyü başlıyordu yenilediği için. Bu seferkini başka şehirde bana okumalar yapan hoca da gönderemedi ben de gönderemiyorum ifrit midir nedir bir türlü gitmiyor sürekli bunaltıyor..
 
2005 ya da 2006 yılıydı sanırım yastığımın içinde bir muska bulmuştum. Yapan kişinin de çok yakınım, kan bağım olan biri olduğunu tam 10 yıl sonra anladım. Sadece büyü değil çok çirkin iftiralarla hayatını sürdüren biri. Birçok akraba gerçek yüzünü gördü, bana o büyüleri ne amaçla yaptırdıysa kendisi benden beter oldu.
 
Olmaz tabi ki. Doğal ihtiyaçlarını karşılayamayacak hale gelen insana zaten en basitinden çalma hakkı doğar. Bu hak kesin olarak evrenseldir. Dokunulmazdır. Dinlerdeki acımasız şeriat kanunları bile bu hakka itina ile göz yumarlar. Hayatta kalacak kadar çalıyorsa, her gün de çalsa hergün vicdani beraatı vardır. Çünkü hayatta kalma hakkın keyfi değil zaruridir yani bu hakkı her ne pahasına olursa olsun korumak zorundasın. Tabi bu durum sırat köprüsünden geçmek gibidir. Geleceğini inşa etmek için değil, gününü kurtarmak için çalmalısın. Usul budur. Başkalarının hayatlarını değil, o hayatlardan kendi anlık ihtiyacını çalmalısın. Ama dediğin gibi enflasyon evvela ahlakı bozacağından, insanlar çalmaya karar verdiklerinde bu oranı güdemeyecek kadar altyapısız olacaklarından, kul haklarına da girecekler ve kendi fakirlik karmalarına farklı farklı karmalar da takacaklardır.

Bana öyle geliyor ki ekonomik kriz bizim kollektif bir cezamız olmuş olabilir. Herkes geliri oranında cazalandırılıyor. Zenginlerin bizden daha çok acı çektiğine eminim.
Borçlanma tüketim odaklı ekonomilerde oluyor üretim bile olsa yetmiyor arz talep dengesi vergi maliyet kıt kaynaklar vb yurt dışında yaşayan tanıdığımız şöyle dedi yaşadığımız devlet tüketime yönelik eğlence harcama alanları kısıtlıyor halk borçlanmasın mantıklı geldi borç olan yerde tasarruf olmaz kaynakta olmaz malum sorunlar olur bahsettiği devlet halkın borçlanmaması için tüketim politikası yapıyormuş bunu yazarken yurt dışı ülkeyi baz alarak yazıyorum ayaklarımız yere basacak ekonomik parametre neyse ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız uçarı kaçarı havalı trendy yaşamayacaksın öyle düşünürsen aldığın parada yetmez doyumsuz olursun ben kendi şahsıma iki seneye yakın aynı tşört pantolon kıyafet geziyorum kimseye bişey ispat etmek zorunda değilim aşırı tüketim müsrif yaşamak borçlanmak yanlış şeylere iter haz zevkin sonu yok kompleks yapmayada gerek yok hayatın akışına uygun normal yaşa bugün markete gittim bütçem neyse onu aldım fight club ta güzel söz var sahip olmak istediklerin sana sahip olur zaafına yenik düşme.
 
Borçlanma tüketim odaklı ekonomilerde oluyor


***

Hollanda'da kız kardeşim yaşıyor. Yerinde gördüm. Dünyada en fazla bisiklet olan ülke. Hatta bisikletlere özel ayrık yollara özel trafik ışıkları bile var. Ama gel gör ki bisikletlerin yarısından fazlası 1960'lardan kalma. Tek vitesli, oldukça da ağır metal gövdeli oluyorlar. Bazı yaşlılar kendi bisikletlerini kaldırıp indirmede bile zorlanıyorlar. Çok daha hafif ve sağlam olan aleminyum gövdeli akıllı bisiklerlerden almıyorlar mesela. Fiyatları gerçekten çok daha uygun olmasına rağmen "ihtiyacım yok" diyebiliyorlar. Elimdekini 20 yıldır tamir ettiriyorum zaten diyorlar. Hatta genç ve orta yaşlılar bile 10 yıllık 20 yıllık çocukluklarında edindikleri bisikletleri kullanıyorlar. Ve ortaya çok güzel retro görüntüler çıkıyor yollarda. Hollandada ekonomik kriz olması için insanların her sene çıkan yeni modeller için can atmaya başlaması lazım mesela. İşte o zaman ekonomik kriz ben geliyorum der çünkü tüketim fiyat/performans odaklı olmaktan çıkar ve fiyat/gösteriiş odaklı olur. Gösteriş ise ne yazık ki tek kullanımlık bir haz olduğu için tadı damakta kalır ve yeni bir satın alım hayali bir anda doğar. Sonra yeniden v e yeniden.

Şimdi bize dönelim, her sene, hatta eline para geçerse senede 2 kere arabayı değiştirmek, hatta mobilyaları , tabak çanakları yenilemek gibi bir kültür oluşmuş. Pahalı cep telefonu düşkünlüğünü saymıyorum bile. O halde biz ekonomik krizi resmen doğal alışkanlıklarımız dolayısı ile çağırıyoruz. İhtiyaç fazlasını alabiliyorsak acımadan alıyoruz, alamadığımız noktada da isyan ederek ortalığı karıştırmaya çalışıyoruz.

Kıtlık şükürsüzlükten doğuyor. Çünkü iki temel duygu var. Biri bilinçli öteki otomatik olarak devreye giriyor. Biri şükür yani yeterlilik bilinci, öteki isyan yani eksik kalma eksikliklere kahrolma bilinci. Elindekilere şükretmeyen mecburen isyan etmeye yönelerek gelecekteki öz kazanımlarını da tehlikeye attığını anlayamıyor.
 
Son düzenleme:
***

Hollanda'da kız kardeşim yaşıyor. Yerinde gördüm. Dünyada en fazla bisiklet olan ülke. Hatta bisikletlere özel ayrık yollara özel trafik ışıkları bile var. Ama gel gör ki bisikletlerin yarısından fazlası 1960'lardan kalma. Tek vitesli, oldukça da ağır metal gövdeli oluyorlar. Bazı yaşlılar kendi bisikletlerini kaldırıp indirmede bile zorlanıyorlar. Çok daha hafif ve sağlam olan aleminyum gövdeli akıllı bisiklerlerden almıyorlar mesela. Fiyatları gerçekten çok daha uygun olmasına rağmen "ihtiyacım yok" diyebiliyorlar. Elimdekini 20 yıldır tamir ettiriyorum zaten diyorlar. Hatta genç ve orta yaşlılar bile 10 yıllık 20 yıllık çocukluklarında edindikleri bisikletleri kullanıyorlar. Ve ortaya çok güzel retro görüntüler çıkıyor yollarda. Hollandada ekonomik kriz olması için insanların her sene çıkan yeni modeller için can atmaya başlaması lazım mesela. İşte o zaman ekonomik kriz ben geliyorum der çünkü tüketim fiyat/performans odaklı olmaktan çıkar ve fiyat/gösteriiş odaklı olur. Gösteriş ise ne yazık ki tek kullanımlık bir haz olduğu için tadı damakta kalır ve yeni bir satın alım hayali bir anda doğar. Sonra yeniden v e yeniden.

Şimdi bize dönelim, her sene, hatta eline para geçerse senede 2 kere arabayı değiştirmek, hatta mobilyaları , tabak çanakları yenilemek gibi bir kültür oluşmuş. Pahalı cep telefonu düşkünlüğünü saymıyorum bile. O halde biz ekonomik krizi resmen doğal alışkanlıklarımız dolayısı ile çağırıyoruz. İhtiyaç fazlasını alabiliyorsak acımadan alıyoruz, alamadığımız noktada da isyan ederek ortalığı karıştırmaya çalışıyoruz.

Kıtlık şükürsüzlükten doğuyor. Çünkü iki temel duygu var. Biri bilinçli öteki otomatik olarak devreye giriyor. Biri şükür yani yeterlilik bilinci, öteki isyan yani eksik kalma eksikliklere kahrolma bilinci. Elindekilere şükretmeyen mecburen isyan etmeye yönelerek gelecekteki öz kazanımlarını da tehlikeye attığını anlayamıyor.
hedonik adaptasyon sorunu egoyu doyurmak için pahalı araba evler şartları zorlayarak alınan mülk araba evler hepsi gösteriş için lüks tüketim kıtlık aslında kaynakların yetmemesi kaynakları zorlamak onda var bende niye yok meselesi (
Şimdi bize dönelim, her sene, hatta eline para geçerse senede 2 kere arabayı değiştirmek, hatta mobilyaları , tabak çanakları yenilemek gibi bir kültür oluşmuş. Pahalı cep telefonu düşkünlüğünü saymıyorum bile. O halde biz ekonomik krizi resmen doğal alışkanlıklarımız dolayısı ile çağırıyoruz. İhtiyaç fazlasını alabiliyorsak acımadan alıyoruz, alamadığımız noktada da isyan ederek ortalığı karıştırmaya çalışıyoruz.) kollektif bilinç te sosyal medya çevre etkenleri kendini ispat için gerçekleştirme ya bir insan beni arabam evim neden yok diye hor görse aşağılasa kompleks etmem o kişi bana ekmek vermiyor ben adam oldum bak araba ev borcuna girip şartları zorlamak güç gösterileri insanlarda üstünlük kazanmak bu kişilik emarasi değil kendini olduğun gibi kabul et kimseye zarar verme borçlanma hak yeme insanlar başkalarına kendilerine böyle zarar veriyor kendi şahsıma münhasıran hayatta kalmak borçlanmamak kimseye bişey ispat etmemek kendi halimde yolumda gitmeyi tercih ederim herkes lüks yaşamak çok zeki harika güzel şahane süpermen olmak zorunda değil biri bana sen geri zekalısın dese kompleks etmem hırs kibir gösteriş çok zararlı şeyler makul olmak lazım ayağın yere basacak .
 
Geri
Üst