Cevap soruda gizli zaten. Bu konuyu manipülasyondan önce ve sonra diye iki kategoriye ayırmak gerekiyor. Ayırdıktan sonra yine iki kategoriye, yani internetten önce ve sonra diye ayırmak lazım. Manipülasyon ciddi oranda 80 li yılların ikinci yarısında doğanları, internet de özellikle 90 yılların ikinci yarısında doğanları kapsıyor. Manipülasyon o dönemde evlere çizgi filmlerle ekrandan ve sonra beyaz perde ile sinemadan zihinlere giriyordu. Oldukça yıkıcı ve dejeneratif bir toplum mühendisliği biçimiydi. Nispeten engellenebilir ve ulaşacağı kitlenin sınırlı olması nedeniyle toplumların düzenini daha az tehdit eder haldeydi. İnternet ile ise bu durum bireylere tek tek ve ışık hızıyla ulaşabilir duruma geldi. Özellikle bizdeki gibi teknolojiyi üreten değil tüketen toplumlarda bu sıkıntı daha da büyüktü çünkü ebeveynler henüz teknoloji geçişini doğal hız dışında deneyimlediklerinden, çocuklarına bu konuda nasıl yaklaşabileceklerini, zarar ve fayda ayrımı yapamadan yani çocuklarını korumaları gerektiğini bile bilmeden çocuklarını bu teknolojiye boğdular. Öyle ki, sadece ailesel bazda değil, ülke kanun ve yasaları kapsamında dahi korkunç boşluklar sebebiyle olan oldu. Sonra devletler bilinçlenerek, aileleri eğitmeye, bu zararlara karşı filtreler yapmaya ve kullanımı belli kilitlerle sınırlamaya çalıştılar. Ancak dediğim gibi teknolojiyi üretenler anahtarı ellerinde bulundurduklarından çok geç kalındı ve hiçbir önlem bugün işe yaramaz hale geldi.
Teknolojiyi üreten değil, tüketen toplumlar köle olmaya mahkumdur.
Bu minvalde, çocukların bu konuyla olan alakasını irdelerken, köle olmadan öncekileri ve sonrasındakileri ayırmak zorundayız. Biri doğal şekilde yönelirken, diğeri suni ve tamamen olayın gerçekliğine aykırı biçimde yönlendirilendir.
Bu konu insanları ikiye bölmüş vaziyettedir. Bir kısım bunun yanlış olduğunun farkında ve artık ciddi tedbirler alınmasından yana, bir kısım ise bu gelişmelerin yanlış olduğunu bile bile arttırmaktan yana. İşte buradaki kutuplaşma, halkın ilgi alanlarına göre halka da yansıtılmakta ve iki görüş bir birine bu şekilde taraftar bulmaktadır.
Örneğin paranormal konsepte ilgi duyan kitleye; bilginin yayılması ve dağıtılması çağındayız (doğru bilgiyle manipülasyon örneği) ve internet bunu en iyi sağlayan şeydir. Ne oldu, bu kitle bunu bu şekilde aldı yedi ve sindirdi. Cümlenin ilk yarısı doğru ve faydalı bir meyve ise, ikinci yarısı da o meyveye zerk edilmiş uyutucu zehirdir. Bu işler işte böyle yürür.
İnternet öcü değildir, muhteşem bir icattır ve ne yazık ki icat amacı masum değildir. Bu teknolojiyi üreten ve hala da kontrolünde tutanlar asla iyi niyetli değildir. İnternet askeri bir projedir. Yüz yılın en büyük icatlarından ve silahlarından birisidir. Bugün ülkelerin silahlı kuvvetlerinde artık siber güvenlik bölümleri olması bu sebepledir. Tıpkı ileride silahlı kuvvetlerin paranormal güvenlik bölümlerinin de olacağı gibi.
Bu kadar ciddi ve agresif kitlesel mühendislik çalışmalarının arasında hiç kimse, özellikle yeni nesilin uğraşılarını, isteklerini, ilgilerini doğal olarak görmemesi gerekir.
Bir çocuğun bu konuya olan ilgisi, doğuştan başlayan bilinçli standart dışı sistem bağlantısı mı değil mi ancak tek tek çocuklar özel bakım ve testlere alınarak anlaşılır. İşte görüldüğü gibi en büyük amaçlardan biri de at izini it izine karıştırmaktır. Pus yaratmaktır. Zira yırtıcılar pus sever. Eskiden böyle değildi, eskiden hiçbir şey bugünkü gibi değildi. İnsanlar doğal halinden hızla koparıldı. Bundan kastım sadece doğaya küstürmek değil, aynı zamanda ilahi düzenle de küstürmektir. Ki zaten ben doğayı, kainatın kendisi olarak görürüm. Bana göre paranormal hadiseler de doğaldır ve doğanın parçasıdır bu şekilde.
Düşünün ki, insanları tıpkı Texas'ta bulunan inek çiftlikerindeki ineklere çevirdiler. Doğuştan ölüme kadar inek başına 5 m2 beton ve sanayi talaşı içinde ot görmeden, tamamen yem fabrikalarında üretilen GDO'lu yemlerle besleyerek kesiyorlar. İnekler bizden daha bile şanslı o rezil şartlarda, çünkü üstüne bir de insan zihinlerini internete bağlayarak kendine ait bir ilgi alanı, düşünce biçimi, öz benliği olmadan kuklalaştırıyorlar.
Kısaca ha o çiftliklerdeki buzağının günde kaç kere neden mölediğini tartışmışız, ha yeni nesilin küçük yaşta ilgi alanlarını tartışmışız. Bu kadar vahim ve dramatik bir halde işte insanlık..