Hangimizin derdi yok ki...
Bende sabredeli 10 yıl oluyor. Aynı anda başlayan 7,5 yılda tamamlanan başka bir imtihanım daha vardı. Tabi bunlar öyle şeyler ki hem acısı hem tatlısı bir arada...
İnsan zamanla başındaki dertle yaşamayı da öğreniyor ya hu! Neden ki hep bu isyan?
Yaradılışımız dolayısıyla da bir çok şey bizim canımızı yakabiliyor. Kim bilir onlar ne zamana kadar sürecek öyle değil mi?
Şunu anlamalısınız. Mutluluk görecelidir. Siz kendi hayatınızda mutlu olabileceğiniz şeyleri arayıp bulmalısınız. Mutlu ve huzurlu olanlar güzel şeyleri görebilme yetenegine sahip olanlar. Kiminin önüne dünyaları versen umrunda olmaz kimi bir çiçekle mutluluğu tadar. Bakış açınızı yeniden düzenleyin.
Ve....
Asıl musibet ve zararlı musibet, imanımıza, ahlakımıza gelen musibettir. Bu musibetlerden her zaman Allah’a sığınmamız ve ağlayıp sızlanmamız gerekir.
(bk. Tirmizî, Deavât: 79)
Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bunların bir kısmı
Allah’ın bir ikazı ve uyarısıdır; bir kısmı
günahlara kefarettir; hastalık gibi bir kısmı ise,
Allah’ın bir iltifatıdır, bir temizliktir. (bk. Buhâri, Îman: 39, Müslim, Birr: 52)
Nitekim bir rivayetlerde müjdeleri verilmiştir:
“Meyveleri olgunlaşmış bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.” (Buharî, Merdâ: 3, 13, 16; Müslim, Birr: 45)
“Ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi, bîr müslümanın hastalığı da onun günahlarını giderir "(İbn Mace, Tıb 18)
Başka bir hadiste ise Allah'ın en çok sevdiği kullarına, en ağır ve şiddetli musibetleri verdiği bildirilmektedir:
“İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre bela ve imtihanlara maruz kalır. Eğer dine bağlılığı varsa, belası daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belalar gelir gelir de artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz.” (Tirmizi, Zühd 57; Ahmed b. Hanbel, I/172, 174)
"Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela verir de bu belaya sabrı sebebiyle o makama eriştirilir." (Ahmed b. Hanbel, V/272)
Bu nedenle müminlerin başına gelen bela ve musibetlerin bir çok nedeni ve hikmeti olabilir. Ama hepsi de onun faydasınadır.
1. Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir.
"Size gelen musibet, işlediğiniz (günahlar) yüzündendir..." (Şura, 42/30)
"Sana gelen kötülük, kendindendir, (günahların yüzündendir)..." (Nisa, 4/79)
"...Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez..." (Rad, 13/11)
2. Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti (affolması) için gelir.
"Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider veya günahları azalır."
"Her musibet, affedilecek bir günah için gelir." (Ebu Nuaym)
"Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur." (Buhari)
"Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir." (Hakim)
3. Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir. Bunun için peygamberlere çok bela ve musibetler gelmiştir.
"En şiddetli bela, peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir." (Tirmizi)
"Nimete kavuşması için insana musibet gelir."(Buhari)
"Musibet, kavuşulacak bir derece için gelir." (Ebu Nuaym)
Allah Teâlâ'nın hayrını murad ettiği kul, belaya maruz kalır."(Taberani)
"Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için kâfi gelirdi." (İ. Asakir)
"Mümin, keler deliğine saklansa, ona, eza edecek biri musallat olur." (Beyhaki)
"Dünya, (cennetteki nimetlerin yanında) mümine zindandır." (Müslim)
"Allah’ı ve Resulünü seven, belaya (hazırlıklı olsun) zırh giysin!" (Beyhaki)
Demek ki belanın en şiddetlisi, Allah Teâlâ'nın çok sevdiği kimselere geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber Efendimiz (asm), kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allah Teâlâ'ya dua ederdi.
Selam ile...