Masallar ve Toplumsal Cinsiyet- 1- Hansel ve Gretel

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
MASALLAR VE TOPLUMSAL CİNSİYET
Melek Özlem Sezer

Masal masal matitas

Masal… Bir şeyi yüceltmek ya da küçümsemek için bu kadar savurgan kullanılan pek az kelime vardır. Masal gibi bir aşk, masal gibi bir gün, masal gibi bir talih… Masal duygusaldır, şenliklidir, derindir bu anlatımlarda. Öte yandan palavracılar ya da gerçekçilikten alabildiğine uzak hevesler için de hoyratça kullanılır: Bana masal anlatma!

Masalın bu küçümsenen yanı ve her şeyden önce bir “edebi tür” olduğunun unutularak, yalnızca çocuklar için yazıldığının düşünülmesi, yetişkin masalının ise istisna muamelesi görmesi, onu entelektüeller için bile dikkatten azade kılar. Böylece bir ideolojik araç olarak gücü ve genetik hafızanın yardımıyla bilinçaltı kodlarını kullanarak alta yazdığı ikincil hikâyeler fark edilmedikleri için güçlerini perçinler. Oysa masal en ağır politik baskıların olduğu zamanlarda bile anlatım özgürlüğüne sahip olan tek türdür. “Bir zamanlar, ülkenin birinde, bir padişah” diye başladığım bir anlatıda, kimsenin üzerine alınmasına izin vermeden onları işaretlemek için dolaylı göndermeleri rahatça kullanarak istediğimi söyleyebilirim.

Bilinçaltı kodları ise çok daha dolambaçlı yollardan kullanılır, ama bu olmadığında bile nedense klasik masallar eleştirel dikkatten uzak kalır. Bu körleşme, bir ölü olan Pamuk Prenses’in öpülmesinin ki bir ölü olduğuna göre rızası dışında öpülmesinin bizi dehşete düşürmemesini ve masum bir öpücüğün nasıl olup da boğazda takılı kalan bir elma parçasını çıkardığı sorusunun aklımıza bile gelmemesini sağlar. Daha tuhaf olansa, çok daha ortada olan durumların bile akıl basiretini bağlayarak romantik bir tahayyülle belleğe işlemesine sebep olmasıdır.

Daha çok ergenlik dönemine geçişi konu edinen ve çocuğu yetişkin yaşamına hazırlama amacı taşıyan klasik masallar, toplumsal cinsiyet rollerine dair kodlarıyla birlikte ilkel kabilelerdeki erginlenme törenlerinden iki ölçüt kullanır: Cinsellik ve yuvadan ayrılarak bağımsızlığını kanıtlama. Bu duruma iki örnekle bakalım. İlk olarak Hansel ve Gretel.

Mışıl mışıl bir uyku için…

Çocuk soruyor: “Baba fakir olursak, beni ormana terk edecek misin?”

Şimdi nereden çıktı bu diye düşünüyor baba. Öyle sorunsuz, sıcak ve yakın ki ilişkileri… Yine de her çocuğun içinde dehşet verici bir terk edilme korkusunun kurt gibi sinsice gezindiğini unutmamalı. Ne de olsa insan yavrusu tüm diğer canlılardan faklı olarak, çok uzun süre ebeveyn yardımına muhtaç. Yoksa barınması, yiyecek bulması, tüm fiziksel, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değil.

Ki zeminde hâlihazırda böyle güçlü bir korku varken, biz onları tatlı rüyalara dalsınlar diye cicili bicili döşediğimiz odalarda, kucaklarına peluş bir oyuncak ayı verip, alınlarına sıcacık bir öpücük kondurarak, diyelim ki Hansel ve Gretel masalıyla uyutuyoruz.

Masal kuşkusuz çocuğun dilsel, bilişsel ve duygusal gelişiminde, hayal gücünün çıtasını yükseltmede asla vazgeçilemeyecek kadar değerli bir unsur. Ancak sahip olduğu bu güç, iyileştirici olabildiği gibi doğrudan maraza da sebep olabilecek bir etkiye sahip. Eğer doğru masallar ve o masallarla doğru bir ilişki biçimi seçilmezse…

Örneğin çocuğun neden babasına fakir kalırlarsa, onu ormana terk edip etmeyeceğini sorduğuna bakalım. Yani Hansel ve Gretel’e… Terk edilme, yamyamlık, hırsızlık, cinayet figürleriyle çocuklar için çekilmiş bir korku filmini andıran Hansel ve Gretel, çocuklukta bilinçaltına ne tür korkular yerleştirdiğimizi de düşünmemizi sağlıyor. Eğer bu bir masal olmasaydı, şu durumlara ne tepki verirdik?

Yiyeceğini paylaşmak istemediği için çocuklarını ormana bırakan baba
· Bu yalanın farkında olan ama eve geri dönüş yolunu bulmak için işaretler bırakan çocuklar, bu durumun iki kez tekrar etmesi
· Gece, eve ilk geri döndüklerinde anne babanın onları tekrar evden atacağını işitip de işitmemiş gibi davranan çocukların travmatik bir bekleyiş süreci: Sabah kendilerini korumakla yükümlü ilk kişi olan öz babaları tarafından ormana terk edileceğini bilmek ve bilmiyormuş gibi davranarak uyumak
· Ormanda kaybolan, açlık ve susuzluktan kıvranan, ayrıca her an vahşi hayvanlar tarafından parçalanma tehdidi altında olan çocuklar
· Çocukların şeker ve çikolatadan bir evle, yani en sevdikleri şeylerle kandırılması
· Yine çocukların düşkün olduğu, dost bildiği sevimli bir figür olan kuşların ekmekleri yiyerek eve geri dönüşlerini engellemesi
· Yamyam bir cadı… Onun yemeği olacağını bilerek bekleyen ve bu sırada da hapis altında olan bir kız… Bu duruma seyirci kalan ve cadı tarafından köle olarak kullanılan bir oğlan
· Besiye çekilmiş avının yeterince şişmanlayıp şişmanlamadığını kontrol etmek için ondan her gün parmağını uzatmasını isteyen cadının korku psikolojisine tekrarlarla katkısı. Tabii eğer cadı bir dal parçasıyla ya da bir tavuk kemiğiyle üzerinde et olan, sıcak insan parmağının arasındaki farkı anlamayacak kadar aptal ve mantıksızsa…
· Çocukların cadıyı fırına atıp yakarak öldürmeleri, çocuk tarafından işlenen cinayet! Bu cinayetin normalleştirilmesi
· Cadının altınlarını alarak çocukların eve dönmeleri, yani masum görülen bir hırsızlık
· Çocuklarını ölüme terk eden babanın, onları altınlarla döndüklerinde kabul etmesi… (Artık yiyecek ve para derdi yok, öyleyse çocuklar sevilebilir.) Kopmayı da, birleşmeyi de sağlayan şeyin ekonomik bir neden olması
· Üvey annenin ölümü de zenginliğe eklenince yaşanan mutluluk tablosu… Babanın hiç sorgulanmaması, hesaplaşmanın olmaması, babanın iradesizliği, suç ortaklığı ve son derece patalojik bir yeniden birleşme

Sevginin bile patolojik bir anlatımla aktarıldığı bu masal, çocukların sağlıklı yetişkinler olmak üzere büyümesine sebep olabilir mi? Masallar ve Toplumsal Cinsiyet adlı kitabımda klasik masallardaki gizli iletilerin bizi ne tür bir yetişkin yaşamına hazırladığının daha derin ve geniş çaplı çözümlemeleri var. Özellikle bireyin kendisiyle kurduğu ilişkilerin ve kadın-erkek, aile ilişkilerinin yaşadığı açmazların arkasındaki toplumsal düşünce örgütlenmesinin masal aracılığıyla nasıl işlediğinin açıklamalarına yer verdim. Ki bu araştırmayı yaparken keşfettiklerimle hayret etmenin sınırlarını da keşfettim bir bakıma. Masalların toplumsal yapıdaki temeller ve birey üzerindeki işleyişi oldukça geniş ve özetlenemeyecek çetrefiller içeriyor. Onun için ben size küçük bir örnek daha vermek istiyorum.

Devamı için: http://www.gizlimabet.com/showthread.php?t=42432&p=293280#post293280

Alıntıdır
 
Üst