Tanrı

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
Düşüncelerimizin hiç biri
Tanrı kavramını ihata edemediği gibi hiç bir lisan da onu tasvir edemez. Gayri maddi, görünmez ve şekilsiz olanı, duyularımız kavrayamaz; ezeli-ebedi olan, şu sınırlı zaman kavramıyla ölçülemez; Demek ki Tanrı söze, dile sığmaz olandır. Şurası muhakkaktır ki, Tanrı, mükemmelliği hakkında bir nebzecik bir şeyler sezip algılayabilsinler diye bizi seçkin varlıklarına, doğal şeylerin üzerine yükselme yeteneğini lütfedebilir; ama bu seçkin insanlar, kendilerini tepeden tırnağa ürpertmiş olan gayri
maddi rüyeti anlatacak, tasvir edecek söz bulamazlar. Bu
seçkin insanlar, diğer insanlara ancak, gözlerinin önünden evrensel hayatın imajları halinde geçen yaratılışların ikincil nedenlerini anlatabilirler; ilk neden daima perdeli durumdadır ve biz onu ancak ölümü katedip onu
gerilerde bıraktığımız zaman anlamaya başlayabiliriz."
 
Ü

Üye silindi 58480

Vallahi bu sefer olmuş ama. Bende kapı açtı. ?
 

göçmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
719
Tepkime puanı
128
Yaş
48
Konum
Manisa merkez
İş
Elektironik müh.
Tanrı dediğiniz hayat gücünün sizi ya da herhangi bir şeyi yargılama yeteneği bile yok, çünkü hayat kendini iyi kötü, doğru yanlış, kusurlu kusursuz diye ikiye ayıran egolu bir karaktere sahip değildir. Eğer Tanrı bir egoya sahip olsaydı, kendini egosu doğrultusunda değiştirme, saptırma yeteneğine de sahip olacaktı. Eğer Tanrı bir an bile ikilem içinde kalsaydı, Tanrı olan hayat o anda durur ve asla yeniden “olamaz”dı! Tanrı tümüyle iyiliksiz ve kötülüksüzdür, ne negatif ne de pozitiftir. Tanrı mükemmel değildir, çünkü en son nokta olan mükemmellik sürekli ve değişken hayatı sınırlar. Tanrı sadece “olan”dır, ancak bu şekilde her şey olan hayatı olduğu gibi ifade edebilir. Tanrı sınırsız olanın bölünmemiş bütünlüğüdür. Tanrı her şey olduğu için, doğruda olduğu gibi yanlışta da, güzellikte olduğu gibi çirkinlikte de, yücelikte olduğu gibi alçaklıkta da var. Yaptığınız, düşündüğünüz şey ne kadar kötü, alçakça ya da harika olursa olsun, Tanrı tarafından “olmak” tan başka bir şey gibi görülmez asla.

Tanrı hayatınızı istediğiniz biçimde yaratmanız için size özgürlük verdi. Tanrı sizi daima sevdi, sizi başka türlü de algılayamaz, çünkü siz O’sunuz. Hayatın tomurcuklarını da siz yaratıyorsunuz, çirkinliğini de! Tanrı çirkinlik de olacaktır, tomurcuk da! Hangisinin iyi olduğunu asla yargılamayacaktır. O yalnızca “olan” dır, her şey olduğu için size istediğinizi seçme özgürlüğü verir. İyi ki öyledir, çünkü insanın yarattığı Tanrı kavramına benzeseydi hiç biriniz cennetin kapısını göremezdiniz, tek kişi bile! İçinizden tek bir kişi bile insanın yarattığı bu Tanrının beklentilerine göre yaşayamaz!

Başarısızlık duygusuna kapılmanızın nedeni yine kendinizsiniz. İstediğiniz realiteyi yaratma yeteneğinizle yaşamınızın tek yargıcı sizsiniz. Neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar veren hep siz oldunuz. Çünkü hayat denen “olmak” bunların hiçbiri değildir, Tanrı denen “olan” ın bir parçasıdır sadece. Yargılarınız bu katta yarattığınız bir illüzyondur. Ne yaparsanız yapın Tanrı sizi sever, çünkü yaptığınız ya da düşündüğünüz her şey size olgunluk kazandırarak Tanrıyı genişletir. Bu dünyadan ayrılıp hayat boyu yaptıklarınızı düşündüğünüz zaman (ki düşüneceksiniz) Tanrı orada da olacak, sizi tüm yarınlarınızda yine sevecek, çünkü Tanrı hayallerinizi ve düşlerinizi yarattığınız platformdur.

Tanrının en yüksek biçimi nedir? Düşünce! Evet hayatınızı yarattığınız platform, her şeyin yaşam gücü ve özü olan Tanrı, daha büyük bir anlayışla düşüncedir, çünkü düşünce her şeyin yaratıcısı, her şeyin kendinden meydana geldiği özdür. Düşünce, Tanrı Bilinci denen Sonsuz Zekadır. Her şeyi kendi özgün model ve biçimiyle bir arada tutan şeyin ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Düşünce, yani sevgi denen “kozmik zamk” tır bu, tüm maddeyi bir arada tutan odur. Hiçbir ölçü tanımayan bu sevgi Tanrıdır, bedeniniz bile sevgiyle bir arada tutulur.

Düşünce olmasaydı bedeniniz var olmayacaktı, madde de var olmayacaktı.
Tanrının korkulacak bir varlık olduğunu mu sanıyorsunuz? Değil, Tanrı tümüyle hazdır, çünkü başka türlü olmayı bilmez. O uyum içinde titreşen tüm hayat formlarıdır ve bu uyumlu titreşim bir kahkaha tufanını andırır. Eğer dikkatle dinlerseniz Tanrının müziğini, Tanrının gülüşünü duyabilirsiniz! Bir kez bile O’nun ağladığını duymadım..!


Tanrı olayına felsefi açından bakarsak tanrı işret sıfatı ile işte şu diye gösteremeyeceğimiz, olmaması muhtemel ama olması da olası bir varlıktır... Bütün yaratılanları bir araya getirmiş bile olsak asla tanrının varlığı kanıtlanamayan bir varlık olarak görülebilir... Olaya din inanç ve kutsal kitaplar açısından baktığımızda, bir yaratan var ve ulaşılamaz erişilemez güç yetirilimez her şeyden haberdar olan bir yaratıcı olması muhtemel görünüyor... tanrı tanımına felsefe açısından bakmış olsak ta dini inançlar ve öğretileri felsefesi açısından bakmış olsak ta, her ikisi de test edilmeye ispatlanmaya muhtaç yorumlardan öte bir anlam ifade etmeyecektir...

Hiç kimsenin öteki aleme gidip olayları araştırıp test etme ve tanrı tanımını doğrulama imkanı olmadığını da düşünürsek, her ikisi de ispatı denemesi ve tecrübesi mümkün olmayan sadece bir iddiadan öte bir anlamı olmayan kişisel tahmin ve yorumlardan öte bir anlam taşımayacaktır sonuçta..
 
Son düzenleme:
Ü

Üye silindi 58480

İçinde tanrı parçacığı olmayan kişi tanrıyı bulamayacağı şekilde yaratılmıştır. Ve bu insanlar poligon görevi görürler.

Dünya bir sürgün gezegendir. Tamam mevsimler var, döngüler var. Bilim, biyoloji var. Ama tüm bilimselligin üstünde bir kozmik tarih ve olayların makro kozmosta başlayan bir orijin hikayesi var.


Adem dünyaya kapsül içinde güvenli iniş yaptı.


Burası kozmik ölçekte bakabilene bir hapishanedir.

Tamam bilim var. Ama bilim dediğimiz gelismisligin çapı bile hapishanenin duvar uzunluğu, tuğla cinsi, ısıtma ve yemek saatleri gibi lokal bilgilerden ibarettir.


Tanrıyı ancak içinde tanrının kendisi olan kişi bilebilir.

Bir dekoder ancak içindeki cihaz uyduya bağlı ise çalışır.

Ayet var :

Siz onları diri sanırsınız ama onlar ölüdürler. Kuran.

Yani yerler, içerler, biyolojik tabakada bir nevi bitkisel hayatta yaşarlar diyor.

Canlı olma hali Kuranda hayy olmak yani idrak sahibi olmaktır. Bitkisel hayatta yaşayan insan sorumlu değildir. Cenin de canlıdır. Sperm de canlıdır biyolojik olarak. Ama Kurana göre canlı olmak idrak sahibi olmayı gerektirir.

Ciddi anlamda idrak sahibi olmayan insan elbet birgun açılım yaşayabilir. Ama açılım yaşayamayacak olan yeryüzü mahluku primatlar da olacak aramızda. Bunu kuran söylemiş. Yani ahiret tabakasında karşılığı olmayacak olan, bu dünyada ise kendilerinin bile farkında olmadan otonom yaşanmış hayatlar var diyor etrafınızda.

Çok dikkat etmek gerek çünkü dünya nüfusu şu an ruhu olmayan otonom organizmalarca işgal edilmiş durumda.
 
S

Sehane

Kendimi hiç karışmayayım diye zorladım ama bu konuda yazmazsam içimde kalacak ?

Şimdi konuyu açan kişinin trolleme amacı olduğunu ve ona bu şekilde yaklaşıldığını biliyorum. O tavırlar beni ilgilendirmiyor zaten. Ama Tanrı'nın parçasını taşımayan insanlar veya dünyanın sürgün bir gezegen olduğu cümleleri gerçek realiteye o kadar ters ki.

Kişinin inancı veya zihin yapısı ne olursa olsun, bütün canlıların içinde Tanrı'nın bir parçası/ışığı vardır. Çünkü hepimiz Tanrı'nın evlatlarıyız. Bu gerçeğin değişmesi söz konusu bile olamaz. Değişen tek şey insanların zihin yapısı ve seçimleridir. Ki bu yozlaşmışlığı doğurur.. İnsanlar kendi hırs ve çıkarları uğruna büyük resmi göremez, küçük uğraşlar için kendilerini kaybederler. Bu kişiler için Tanrı'nın yüce merhameti olmaz, çünkü onlar kendilerini bu ışıktan soyutlamıştır.

Dünya neden bir sürgün yeri olsun ki sevgili Dennise? :) Yuva'da tüm ruhlar dünyaya gelirken belli amaçlar ve öğrenecek derslere sahip oluyorlar. Veya hangi boyuta ilerliyorlarsa. Hiçbirimiz amaçsız değiliz burada, aldığınız nefes bile başkaları için kelebek etkisi yaratıyor. Bu durumu görmek beni daha da üzüyor aslında, buna ben de dahil olmak üzere zman zaman herkes hırslarının kurbanı oluyor. Önemli olan bundan kurtulmak ve yozlaşmılığın pençesinde kalmamak. Hangi hayvan sırf hırs için öldürüyor ki? Hepsinin tek amacı hayatta kalmak ve iradeleri yok. Bizim irademiz var diye mi bu kadar yozlaşmak zorundayız?

Ve dini kitapları yorumlamak her zaman çok iyi bir fikir olmuyor. Çünkü anlamları herkese göre değişiyor.. Ortada ki tek gerçek şu an burada bulunuyoruz ve tüm insanların belli ruhsal amaçları, öğrenmesi gereken dersler var. Ama son yazdığınız cümle ile haklısnız ne yazık ki. Bu durum sevgi ile değişmek için oldukça katranlaştı. Doğal yıkımlar ve ilahi cezaların yavaş yavaş ortaya çıkması boşuna değil.
 
Ü

Üye silindi 58480

Dünya neden bir sürgün yeri olsun ki sevgili Dennise? :)

Kimler sürgüne gönderilir?
Bulunduğu yere ya da mevkiye layık olamayan, ve bulundukları hal üzere kaldıkça da işleri tökezleten kişiler. Yani kendine ve etrafına istem dışı ya da kasti olarak zarar veren, bunun farkına varamayan hatta belki kendini de doğru yolda zanneden kişiler sürgün edilir yetkili irade tarafından.

Bu kötü birsey değil ki. Zor yoldan da öğrenmek gerekir. Kalıcılık için bu zaten şarttır da.

Sürgüne gönderildik ama gözden düşürülmedik ki.

Kasıtlı bir sürgün bu.




Hapishaneye sonradan giren kişi ile hapishanede doğan kişi bir olmaz.

Hapishane kötü değildir. İhya merkezidir. Dünya da bizim hapishanemiz. Yani ihya merkezimiz.

Allah sadece perspektifimizi hapishane ile sınırlamamızı istemiyor.


Bir hapishanede spor salonu olabilir, sinema salonu olabilir, çok güzel bahçeler, tarım alanları hatta belli özel koğușlar da olabilir. Hatta belli mahkumları zamanla gardiyan rutbesine de cikarabilirler.

İşte Allah bizim tüm algı tabanımızın, yaşam amacımızın ve bilișsel perspektifimizin hapishane sınırları kadar dar yerde kalmasını istemiyor.


Dünya, kozmik bilince cikilamadikca bir açık alan hapishanesidir. Buradaki makam mevki zenginlik yolun sonunda boşa cikicaktır.

Kuran tahliye günü gelince iyi halden yargılanalım diye indi.

Bize kozmos bilincini indirdi. Dinler olmasaydı biz ne olduğumuzu bile bilmeden otonom yaşayacaktır. İnsan kelime anlamı olarak unutan demektir çünkü. Yaşar ama niçin yaşadığını bilmez. Dinler inmeyecek olsaydi dünyayi döndüren enerji şalteri indirilecekti.
 
S

Sehane

Kimler sürgüne gönderilir?
Bulunduğu yere ya da mevkiye layık olamayan, ve bulundukları hal üzere kaldıkça da işleri tökezleten kişiler. Yani kendine ve etrafına istem dışı ya da kasti olarak zarar veren, bunun farkına varamayan hatta belki kendini de doğru yolda zanneden kişiler sürgün edilir yetkili irade tarafından.

Böyle bir şey yok işte. Evrensel düzende her ruh belli yaşamlar içinden geçerek deneyim kazanır ve bu deneyimler ile yaş alır. Bunun hakkında baya açıklamalar yapmıştım ama geçen senenin konularında kaldı tabii. Bir nevi büyüyüp gelişme sürecinden geçer ruhumuz. Dünya veya diğer evrenler, yaşamlar. Hepsinde karma bir yaş sisteminden oluşmuş ruh toplulukları vardır. Mesela bebek ruhlar, yaşlı ruhlar, bu ikisi insani gelişim durumundan daha farklı iki olgudur. Siz bebeken ruhunuz bebek, byaşlanınca ruhunuz yaşlı gibi bir imaj oluşmasın. Ki şu an bunun hakkında bir konu açmam gerektiğini fark ettim.

Asıl düzen budur, hapishane hayatı değil. Bizler burada bir nevi öğrencileriz, benzetme yapmam gerekirse. Ama çoğu kişi bunun gerçekliğini unutuyor ve dünyevi şeylerin peşinden koşuyor, siz neden burada bulunuyorsunuz? sorusunu cevaplamak için. Dinler veya inanışlar bunun dışında kalır. Dinler ve innaışlar sadece yaşam şeklinizi belirler çünkü.. Burada ki asıl amacını uğraşanlar çeşitli motivasyonlar ile yozlaşıyor ve Tanrı'dan uzaklaşıyorlar, işte o zaman bu sınırsız imkanları kendileri için bir hapishnaeye dönüştürmüş oluyorlar. Şu an ki sahiplendiğiniz düşünce yapısı ile ancak kendinize zarra verir ve varlığınızı küçümsemiş olursunuz. Siz bu değilsiniz, veya insanların asıl amacı doğup, büyüyüp, evlenmek ve ölmek değil.

Asıl bu, sizin dediğiniz hapishane oluyor, insanların kendi kendilerini belli durumlara hapsetmesi.
 
Ü

Üye silindi 58480

Asıl düzen budur, hapishane hayatı değil. Bizler burada bir nevi öğrencileriz, benzetme yapmam gerekirse.


Tmm işte ben de kendi benzetmemi yaptım.

Arka bahçende bataklık varsa sen de yakınmayı bırakırsın ve o bataklığın üstünde lotus çiçeği yetiştirmeyi öğrenirsin. Bataklıkta elini yüzünü yıkamazsın.

Yaşadığın yerin cennet mi cehennem mi olduğu senin bilișsel farkındalığına göre şekillenir.

Dünya hayatı herkes için belli periyotları olan ortak bir deneyim alanıdır.

Herkes için hapishane değildir. Dünyanın hapishane olduğu gerçeği belli kişiler içindir. Belli kişiler için de dünya başka bir deneyim alanıdır sonuçta.

Neticede herkes yaşam alanını kendi kabiliyetine göre değerlendirir.

Dünyayı sürgün yeri olarak gören kişi sürgünden kurtulmaya ve hakikatin eșiklerini aşma yolculuğuna çıkar, ama dünyayı iyi yaşamak için kullanan kişi sadece para kazanmaya çalışır.

Kuran dünya hayatını olabilecek maximum kazanım ile değerlendirmek için herturlu tiyoyu vermiştir. Gelip geçici olduğundan tut ta, ilk insanın Yani ilk akıllı organizmanın tasarladığı labaratuara kadar herşey bildirilmiş.

Şimdi bunu bilen kişi dünyaya dışarıdan bakabilir. Adem, cennet denen bir kusursuz gezegenden tahliye edildi çünkü.

Kozmik olcakte bir tarih var.



Ama bazı kör akımlar tanrıyı mekaniklestiriyorlar. Felsefi bir enerji dengesi üzerinde tarif ediyorlar herseyi. Boyke bişey yok tanrı kendi yaşam alanı olan bir varlık. Ve bizimle de bunu adami tasarlayarak tarih bilgisi ile paylaşıyor. Allah Hayy dır. Yani diridir. Yaşayan bir varlıktır.
 

Enneagram

Banlı Kullanıcı
Katılım
28 Eyl 2019
Mesajlar
587
Tepkime puanı
985
Konum
DAİMON
Bu durum sevgi ile değişmek için oldukça katranlaştı. Doğal yıkımlar ve ilahi cezaların yavaş yavaş ortaya çıkması boşuna değil.
Katranlaştı. Çok yerinde bir telaffuz.

Alıntıladıgım yukarıdaki paragrafa dehşetle katıldıgımı ekstra belirtmek istiyorum.
 

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
Böyle bir şey yok işte. Evrensel düzende her ruh belli yaşamlar içinden geçerek deneyim kazanır ve bu deneyimler ile yaş alır. Bunun hakkında baya açıklamalar yapmıştım ama geçen senenin konularında kaldı tabii. Bir nevi büyüyüp gelişme sürecinden geçer ruhumuz. Dünya veya diğer evrenler, yaşamlar. Hepsinde karma bir yaş sisteminden oluşmuş ruh toplulukları vardır. Mesela bebek ruhlar, yaşlı ruhlar, bu ikisi insani gelişim durumundan daha farklı iki olgudur. Siz bebeken ruhunuz bebek, byaşlanınca ruhunuz yaşlı gibi bir imaj oluşmasın. Ki şu an bunun hakkında bir konu açmam gerektiğini fark ettim.

Asıl düzen budur, hapishane hayatı değil. Bizler burada bir nevi öğrencileriz, benzetme yapmam gerekirse. Ama çoğu kişi bunun gerçekliğini unutuyor ve dünyevi şeylerin peşinden koşuyor, siz neden burada bulunuyorsunuz? sorusunu cevaplamak için. Dinler veya inanışlar bunun dışında kalır. Dinler ve innaışlar sadece yaşam şeklinizi belirler çünkü.. Burada ki asıl amacını uğraşanlar çeşitli motivasyonlar ile yozlaşıyor ve Tanrı'dan uzaklaşıyorlar, işte o zaman bu sınırsız imkanları kendileri için bir hapishnaeye dönüştürmüş oluyorlar. Şu an ki sahiplendiğiniz düşünce yapısı ile ancak kendinize zarra verir ve varlığınızı küçümsemiş olursunuz. Siz bu değilsiniz, veya insanların asıl amacı doğup, büyüyüp, evlenmek ve ölmek değil.

Asıl bu, sizin dediğiniz hapishane oluyor, insanların kendi kendilerini belli durumlara hapsetmesi.
Bildiğini sandığın her şey yanlış çarpık ve kötürüm halde çok bilgi kirliliğine uğramışsın toplama konuşuyorsun
 

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
Tanrı dediğiniz hayat gücünün sizi ya da herhangi bir şeyi yargılama yeteneği bile yok, çünkü hayat kendini iyi kötü, doğru yanlış, kusurlu kusursuz diye ikiye ayıran egolu bir karaktere sahip değildir. Eğer Tanrı bir egoya sahip olsaydı, kendini egosu doğrultusunda değiştirme, saptırma yeteneğine de sahip olacaktı. Eğer Tanrı bir an bile ikilem içinde kalsaydı, Tanrı olan hayat o anda durur ve asla yeniden “olamaz”dı! Tanrı tümüyle iyiliksiz ve kötülüksüzdür, ne negatif ne de pozitiftir. Tanrı mükemmel değildir, çünkü en son nokta olan mükemmellik sürekli ve değişken hayatı sınırlar. Tanrı sadece “olan”dır, ancak bu şekilde her şey olan hayatı olduğu gibi ifade edebilir. Tanrı sınırsız olanın bölünmemiş bütünlüğüdür. Tanrı her şey olduğu için, doğruda olduğu gibi yanlışta da, güzellikte olduğu gibi çirkinlikte de, yücelikte olduğu gibi alçaklıkta da var. Yaptığınız, düşündüğünüz şey ne kadar kötü, alçakça ya da harika olursa olsun, Tanrı tarafından “olmak” tan başka bir şey gibi görülmez asla.

Tanrı hayatınızı istediğiniz biçimde yaratmanız için size özgürlük verdi. Tanrı sizi daima sevdi, sizi başka türlü de algılayamaz, çünkü siz O’sunuz. Hayatın tomurcuklarını da siz yaratıyorsunuz, çirkinliğini de! Tanrı çirkinlik de olacaktır, tomurcuk da! Hangisinin iyi olduğunu asla yargılamayacaktır. O yalnızca “olan” dır, her şey olduğu için size istediğinizi seçme özgürlüğü verir. İyi ki öyledir, çünkü insanın yarattığı Tanrı kavramına benzeseydi hiç biriniz cennetin kapısını göremezdiniz, tek kişi bile! İçinizden tek bir kişi bile insanın yarattığı bu Tanrının beklentilerine göre yaşayamaz!

Başarısızlık duygusuna kapılmanızın nedeni yine kendinizsiniz. İstediğiniz realiteyi yaratma yeteneğinizle yaşamınızın tek yargıcı sizsiniz. Neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar veren hep siz oldunuz. Çünkü hayat denen “olmak” bunların hiçbiri değildir, Tanrı denen “olan” ın bir parçasıdır sadece. Yargılarınız bu katta yarattığınız bir illüzyondur. Ne yaparsanız yapın Tanrı sizi sever, çünkü yaptığınız ya da düşündüğünüz her şey size olgunluk kazandırarak Tanrıyı genişletir. Bu dünyadan ayrılıp hayat boyu yaptıklarınızı düşündüğünüz zaman (ki düşüneceksiniz) Tanrı orada da olacak, sizi tüm yarınlarınızda yine sevecek, çünkü Tanrı hayallerinizi ve düşlerinizi yarattığınız platformdur.

Tanrının en yüksek biçimi nedir? Düşünce! Evet hayatınızı yarattığınız platform, her şeyin yaşam gücü ve özü olan Tanrı, daha büyük bir anlayışla düşüncedir, çünkü düşünce her şeyin yaratıcısı, her şeyin kendinden meydana geldiği özdür. Düşünce, Tanrı Bilinci denen Sonsuz Zekadır. Her şeyi kendi özgün model ve biçimiyle bir arada tutan şeyin ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Düşünce, yani sevgi denen “kozmik zamk” tır bu, tüm maddeyi bir arada tutan odur. Hiçbir ölçü tanımayan bu sevgi Tanrıdır, bedeniniz bile sevgiyle bir arada tutulur.

Düşünce olmasaydı bedeniniz var olmayacaktı, madde de var olmayacaktı.
Tanrının korkulacak bir varlık olduğunu mu sanıyorsunuz? Değil, Tanrı tümüyle hazdır, çünkü başka türlü olmayı bilmez. O uyum içinde titreşen tüm hayat formlarıdır ve bu uyumlu titreşim bir kahkaha tufanını andırır. Eğer dikkatle dinlerseniz Tanrının müziğini, Tanrının gülüşünü duyabilirsiniz! Bir kez bile O’nun ağladığını duymadım..!


Tanrı olayına felsefi açından bakarsak tanrı işret sıfatı ile işte şu diye gösteremeyeceğimiz, olmaması muhtemel ama olması da olası bir varlıktır... Bütün yaratılanları bir araya getirmiş bile olsak asla tanrının varlığı kanıtlanamayan bir varlık olarak görülebilir... Olaya din inanç ve kutsal kitaplar açısından baktığımızda, bir yaratan var ve ulaşılamaz erişilemez güç yetirilimez her şeyden haberdar olan bir yaratıcı olması muhtemel görünüyor... tanrı tanımına felsefe açısından bakmış olsak ta dini inançlar ve öğretileri felsefesi açısından bakmış olsak ta, her ikisi de test edilmeye ispatlanmaya muhtaç yorumlardan öte bir anlam ifade etmeyecektir...

Hiç kimsenin öteki aleme gidip olayları araştırıp test etme ve tanrı tanımını doğrulama imkanı olmadığını da düşünürsek, her ikisi de ispatı denemesi ve tecrübesi mümkün olmayan sadece bir iddiadan öte bir anlamı olmayan kişisel tahmin ve yorumlardan öte bir anlam taşımayacaktır sonuçta..
boş bir yazı
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst