Yasak Elma... çok güzel bir konudur.... hadi biraz daha düşünce deneyi yapalım...
Yasak Elma... Yaratılış tarihi; sanatla betimlenirken; Adem ve Havva genelde bir elma ağacının önündedir. dalda da bir yılan vardır. Mutlaka; o kadar çok görmüşsünüzdür Ki ben böyle söyleyince anımsadınız...
Aslında semavi dinlerin Yaratılış Hikayesinde "
YASAK ELMA" olarak geçmez. şimdi kaynaklara bakalım... Öncelikle İncil'e...
Yeni Ahitte bunu bulamayız. Çünkü Yeni Ahit "İSA" yı anlatır. Dolayısıyla TEVRAT'ın İNCİL'in ve ZEBUR'ın kaynak kitabı "
KİTAB-I MUKADDES" Yani
eski ahite bakıyoruz....
Yaratılış Kısmının 2. Konusu olan
Adem ile Havva başlığındaki mezmurlara bakalım.
8 RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu.
9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.
16 Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu,
17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”
21 RAB Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
22 Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.
23 Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın’ denilecek, Çünkü o adamdan alındı.”
24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.
25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
......
Evet İşte Gördüğümüz gibi, İlk yaratılış Hikayesinde Yasak Meyve... Bilgi meyvesi; Hatta
"iyiyi ve kötüyü bilme meyvesi" olarak tasvir dilmiştir.
Şimdi Kur'an Ayetlerine bakalım...
"Şeytan, oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı..." (Bakara, 2/36),
"Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: Rabbinizin sizi bu ağaçtan alıkoyması melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir." (A'raf, 7/20)
“Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yediler..." (Taha, 20/121)
Bu yaratılış Hikayesi; Monoteist dinlerden alındığı için; uzakdoğu felsefelerinde ve Ezoterik jargonda kaynak bulamıyoruz. Hatta Yasak meyveyi
ilk olarak Adem'in mi Havva'nın mı yediği bilinmemektedir. Kitabı'ı Mukaddes'te ikisinde yediğinden bahseder ama ilk kim yedi bilmiyoruz. Bu konuda hiç bir kutsal metin, bilgi, hadis vs yoktur...
........
1) Bu hikaye İnsan'ın Tekamül başlangıcını, gelişimini ve bitişini anlatan sembolik bir hikayedir... Bunu nasıl anlıyoruz... Şimdi yavaş yavaş ilerleyelim.
2) Bilgi Meyvesi; Hatta iyiyi kötüyü bilme meyvesi; kutupluluk içerir. (iyi ve kötü) Dolayısıyla bu bilgiye sahip olmak için dualite evreni gerekirdi. Çünkü iyi ve kötü'yü kıyas yaparak görebiliriz. Cennet gibi tasvir edilen bir mekanda bu dualite olmayacağından daha bölünmüş, daha sınırlı, daha deterministik, daha kaotik bir evrene ihtiyaç vardır. Bizim 3 boyutlu evrenimiz bu tür kıyaslamalara çok uygundur.
3) Kitab'ı Mukaddes ve
Kur'an'da Allah'ın zatından bolca bahsederken,
Adem ile Havva Konularında
RAB sıfatıyla yapar.
RAB eğitici öğretici sıfatıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Rab”; terbiye eden-geliştiren, kefil-koruyucu, boyun eğilmeye lâyık varlık, sahip ve efendi anlamlarında kullanılır. Bu sıfat; Allah'ın tüm zatını değil, bize üflediği ruhun sıfatından gelir. YANİ
RAB...
Yüksek Benliğimizdir... Tanrı'nın Kendisi değil... Ama Tanrısal Olan... Şimdi İnceyi anlamaya başladınız mı

)
4) Şimdi Adem ile Havva'nın 3. Konusundaki mezmurlara bakalım...
RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,
3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
4 Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,
5 “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Burada anlayacağınız gibi Yılan
Nefs'tir... yani bilgiyi topladıkça, biriktirdikçe cevaplara sarılacak, onlara inanacak gerçekten sapacak ve Kendinizi tanrı gibi hissedip hayatı kontrol ettiğinizi düşüneceksiniz... ve bu gerçekten de böyle değilmidir? Bizler Bilim, Felsefe, Din, Parapsikoloji, Psikoloji, Tarih derken 1001 hakikat anlayışı içinde savrulup durmaktayız... halbuki hakikat tek iken...
5) Rab burada
"Meyveyi yemeyin, yoksa ölürsünüz" derken
"bilginin olduğu boyuta gittiğinizde ölümü de deneyimleyeceğiniz bir boyuta gidersiniz" demektedir. Dolayısıyla cennete geri dönüş bu dualiteden sıyrılıp temizlenmekle mümkündür.
6) Aslında burada Tanrısal Olana karşı gelme yoktur. Dünya da tekamül etme planının çok güzel sembolize edilmesidir. Eski Ahit bize buraya kadar olup bitenle dünya hayatında yaşayacağımız süreci anlatır... İlk önce saf ve temiz geliriz. sonra beynimiz ailemiz ve çevremiz tarafından bilgi bombardımanına tutulur. ve birbirinden kör edici çekirdek inançlar algıda seçiciliğimizi kullanarak
"BİLDİĞİMİZİ" düşündürür... bu öylesine inandırıcı bir uykudur ki güçlü inançlarımız güçlü cevaplarımıza ve cevaplarımıza uygun çekim gücümüzle muhattap eder bizi...
7) İşte Eski Ahit bizi buraya getirir ve bırakır... bu süreç
Doğmuş ve
Büyümüş herkesin başına gelir... Son evreden Pek bahsetmez...
8) Son evreyi
Yeni Ahit'te İsa'nın ağzından dinliyoruz... Matta 18 şöyle başlar...
Bu sırada öğrencileri İsa’ya yaklaşıp,
“Göklerin Egemenliği’nde en büyük kimdir?” diye sordular.
2-3 İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi:
“Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz. 4 Kim bu çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göklerin Egemenliği’nde en büyük odur.
5 Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.
Yoldan Dönmek ve
Çocuklar gibi olmak.... hımm neden bu iki metaforu aynı cümlede kullansın...
Yolunuzdan dönün diyebilirdi... Ya da sadece
Çocuklar da cennete gidebilir diyebilirdi.
Yolumdan Dönüp Çocuk gibi olmak... İşte son evre

)) Çocuklar cennete henüz hazır değildir. Çünkü bilgi meyvesinden yememiştir. Çocuk cennete girmeye hazır olan değil, bilgi meyvesinden yemek üzere olup cennetten çıkarılacak olandır yani cennetten yeni gelmiş olandır... (cocukken ki masumiyetlerinizi hatırlayın, Henüz meyveyi yeni yeni yiyorsunuz. gerçeklerle henüz pek tanışmadınız) Çocuk olarak ölenler muhtemelen bu meyveyi yemek için tekrar tekrar dünyaya gelecektir. Ve hayatlarında bilgiyi deneyimleyecek, ta ki teslim olana, affolana, aydınlanana,
"Tekrar çocuk masumiyeti" kazanana kadar gelecek ve görevini tamamlayacaktır....
......
eveet buraya kadar çok güzel olduğunu düşünüyorum... (belkide siz benim deli olduğumu düşünüyorsunuzdur : )
Ama hala içimizde bir his var... derinlerde kemiren...
"Kutsal Kitaplar, kadim öğretiler ne güzel anlatmış bize tekamül etmeyi, aydınlanmayı, burdan bile yürüsek doğru yoldayız" derken.... Kur'an diye bir gerçek yüzümüze çarpıyor...
"benim yolumdan geçmeyen cennete giremez" diyor...
Kur'anda cennetle ilgili sayısız ayet vardır... Ve bunların pek pek çoğu iyi amel işlemiş, arınmış insanların cennete gireceğini söyler. İçerisinde
"müslüman olanlar" hiç bir ayet yoktur. Yanlııız !!! öyle ayetler var ki kafa karıştırabilir..
MAİDE 68 de şöyle denmektedir...
Ey Ehl-i Kitab! Siz Tevrat’a, İncil’e ve Rabbinizden size indirilen Kur’ana uymadıkça, doğru yol üzerinde değilsiniz. And olsun, sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. O halde kâfirlerin azgınlığına karşı üzülme!
MAİDE 69 da ise şöyle denmektedir...
İnananlar, Yahudiler, diğer dinlerden olanlar ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe inanır ve erdemli bir yaşam sürerse onlar için bir korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de...
diğer dinlere inananların cennete gitmesi ile tüm ayetlere bakabilir. araştırabilirsiniz. Yahudi ve Hristiyanlardan cehenneme gider diye söz etmez. Ama yahudi ve hristiyan olanların şirke bulaşmış olanları ve müslümanların şirke bulaşmış olanlarından (müşrik) cehennemden bahseder... Ama aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan olanların doğru işlerin yapanlarını da korku ve üzüntülü bir durum beklemektedir.
DOĞRU YOL diye tabir edilen
MAİDE 68 de son durak KUR'an dır...
Geçmiş yaşamlarınızda
Musa ve
İsa'nın mesajını anlayıp güzel işler yaptıysanız, bir sonraki yaşantınızda korku ve üzüntünüzün azalacağı bir hayata reankarne olacaksınız... doğru yollarda giderseniz sonlara doğru ve son yaşantınızda
Kur'an la tanışacaksınız... Ama sadece Kur'anla tanışmak yetmez. Çünkü müşrik olma durumu da var. Ama
Kur'an'ı doğru anlayacağın ve arınacağın bir hayata doğacaksın...
Çünkü Kitab'ı mukaddes Bize cennetten bir çocuk masumiyetinde kovulduğumuzu söyler... Bilgi meyvesini yediğimizi söyler. YENİ AHİT çocuklar gibi tekrar masum olmayı öğütler... Ama bu meyveyi kusup
"nasıl" bu masumiyeti kazanacağımızı söylemez... işte bu nasıl
Kur'an dır...
Kur'an onu okuyan, putlaştıran, mezheplere bölen insanlar için değil,
İnsan'ı kamil olma yolunda ilerleyen Kalp Gözleri açılmış insanlara görülen bir anahtardır... Kalp Gözleri açık olanlar Kur'anın Aurasında şöyle bir durum sezerler...
"Affolma, Şükranlık, Hamd, Sevgi"
Hamd: Olanı olduğu gibi kabul edip sevmek şükretmek
Affolmak: başına gelenler senin ve geçmiş yaşamlarının karmik yükleridir. Nerden geldiğini bilmesen de af dileyeceksin
Sevgi: Affolundukça boşluğa sevgi dolar Allah Korkusu Allah Sevgisine Dönüşür
Şükranlık: Allahı sevdikçe verdiklerine daha çok şükredersin ve yukarıdaki HAMD döngüsünü tekrar tekrar katlarsın...
bu paradigma sonunda Ölmeden Önce Ölür... Yüksek Benliğinle tanışırsın. Artık o son yaşamdır... Dünya Realitesi tamamlanmıştır.
Şimdi bir not...
Hayat
Adem'den İsa'ya bir yolculuktur.
Hz Muhammed; İSA gibi olmanın anahtarını bize vermek için gelmiş çok başka bir ruhtur. Hiç bir mertebe
Hz. Muhammed gibi olamaz.
1. mertebe "La İlahe illallah" dır... İlk Monoteist tanrıyı arama ve bulma mertebesidir...
2. Mertebe "La Faile İllallah" dır... Her fiilin Faili'nin o olduğunu anlama makamıdır. Örneğin
"Taşı ben atmadım, atan Allah"
3. Mertebe "La Mevsufe illallah"dır... tüm sıfatlar ona aittir...
"Güzel, yetenekli, başarılı, zengin, zeki olan ben değilim Allah"
4. Mertebe "La Mevcude İllallah"dır. Tüm mevcudiyet onda vücut bulur. Onun Tezahürüdür.
Buraya kadar
FENA mertebeleri denir... Yolculuk ve keşif yolları buraya kadardır... 5. Mertebeden sonra BEKA mertebeleridir. Olayı çözdükden sonraki zahmetli yollar. Artık hayatını Zikir, ibadet, meditasyon vs vs neye verirse kişi... uzun ve çetin bir yol...
5. Mertebe CEM MAKAM-I aynı zamanda sözünü ettiğim
İSA MAKAMI'da denir. (Aydınlanma, kurtuluş, beka, Nirvana, Kendini gerçekleştirme)
MEYVEYİ KUSMAK
)
Benlik olmadığı için İlahi esinlenme HAKK'dan gelir. Konuşan HAKK sıfatıdır dır... Kul değil. Aydınlanmış bir kişi olan Hallac-ı Mansur Enel Hakk diyerek
"Doğru Olanı Hak olanı tertemiz gördüm ve o oldum" demiştir.
Adem'den İsaya giden yol burada biter... DOSDOĞRU YOL “anayol; doğru ve apaçık yol”
SIRÂT-ı MÜSTAKÎM geçilmiştir.
6. Mertebe KELAM MAKAMI aydınlanmış ruhların bir mertebe daha ilerlemek istemesidir. Çünkü aydınlanmış ruh cennete hazırdır. Fakat Bu makamdakiler Aydınlansalar bile hatta Cennete gitseler bile geri dönüp, yeniden bedenlenip bize ışık olmak isterler...
Onlar cenneti Değil Direk Allah'ı isterler... işte aşk yolunda olanlar bunlardır... Mevlana Mesnevi'yi kelam makamında yazmıştır... Yunus Emre Kelam makamından Yaratana seslenmiştir...
Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları....
Bana seni gerek seni
Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum....
Bana seni gerek seni
7. Mertebe
Makam’ı Muhammed'dir. Dünyevi ilmi yoktur. Anlaşılamaz. İdrak edilemez. Sadece Hz. Muhammed'e aittir...
hepinize iyi geceler...