Şansımızı Nasıl Yükseltebiliriz?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan cathrine
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Arabi'nin anlatımıyla : Bunu bir daire gibi düşünmeniz lazım. Allah, ruhları yaratmadan önce onların potansiyelini bilmektedir. Peygamberlerin Kalu Bela'da evet demesi, onların bu potansiyeli fiile çıkarmasıdır. Der.

Hatta konuyla ilgili tasavvufta güzel bir örnek var : '' Güneşin yarın doğacağını biliyoruz. Bizim bilmemiz güneşi doğmaya zorlamaz.'' Allah'ın, peygamberlerin bu ağır yükü kabul edeceklerini bilmesi de onların seçimini ortadan kaldırmaz.
yani tasavvufi açıdan yada Arabi'nin düşüncelerine göre kendi yorumları böyle olabilir tabi... hatta Kalu bela da '' evet '' denmesi kısmı da dahil.... eğer islami inanç çerçevesinde bakarsak, özellikle yaratılıştan önce ''ezelden 'talip olma' durumu'' bunların hiçbirinin ne Kuran da ne Hadis kaynaklarında ben bu tür bir bilgiye rastlamadım.. Bu tür birçok bilgi islam dünyasında ki literatüre '' rivayet olarak '' geçmiş, yani kaynağı ve doğruluğu belirsiz...
yine de bu tür değerli düşünce ve bilgilere saygı duyuyorum..
dediğim gibi 'şans yada şanssızlık konusunun tesadüfi olduğunu söylemiyorum ve tamamen kadersel (Allah'ın takdiriyle takdim edildiğini düşünüyorum)
yani bir bakıma peygamberlere de 'talip olma' yönüyle değil de 'görev verilme' yönüyle peygamberlik verildiğini düşünüyorum..
he belki de bir talip olma durumu da olabilir.. talip olma konusu hakkında tam bilgi sahibi değilim..
 
''ezelden 'talip olma' durumu'' bunların hiçbirinin ne Kuran da
Hani, Rabbin, âdemoğullarından, onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz. Şöyle de demeyesiniz: "Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helâk mı edeceksin?" - Araf

Hadisler rivayet olduğu için ben de bakmam açıkçası ama ayette belirtildiği gibi bir sohbet meclisi kurulduğunu söyleyebiliriz.

dediğim gibi 'şans yada şanssızlık konusunun tesadüfi olduğunu söylemiyorum ve tamamen kadersel (Allah'ın takdiriyle takdim edildiğini düşünüyorum)
yani bir bakıma peygamberlere de 'talip olma' yönüyle değil de 'görev verilme' yönüyle peygamberlik verildiğini düşünüyorum
Şahsen, peygamberlik görevini şans olarak göremiyorum. Yozlaşmış bir ruhban sınıfa sevgi aşılamak günümüzde ne kadar zorsa ; görev yerine getirilirken de o kadar zordu. Ya da kabilecilik oynayan bir kavme adaleti getirmek.. Veya köle olan bir topluma özgürlüğü getirebilmek..

İlahi düzene baktığımızda çok sesli bir senfoni ile karşılaşılıyoruz. Her ruh, başka bir ismin aynası. Siz, benim taşıyamadığım bir ismin aynası olabilirsiniz keza ben de sizin. Fakat bu durum bizi, insani modelde birbirimizden üstün kılmaz. Sadece yükümlülük kısmında farklar yaratır.

Peygamberlik, makam gereği şans gibi görünse de mutlak değeri kulluktur.

Tabii ki sizin düşünceniz farklı bir biçimde olabilir fakat konunun geneli araştırmaya değer midir ? Kesinlikle, evet.
 
yani bir bakıma peygamberlere de 'talip olma' yönüyle değil de 'görev verilme' yönüyle peygamberlik verildiğini düşünüyorum..

Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Görev veriliyor belli kapasitedeki ruhlara. Hatta bunu tersten düşününce daha da iyi anladım.

Talip olmakta da aslında bir sakınca yok. Ameller niyetlere göredir sonuçta. Ama birden çok talipli bir araya geldiğinde ne olacak? Tarihte bunlar hep yaşanmış. Senin peygamber olmaya talepkar olman, olsa olsa 3. veya 4. nefs mertebesinin basit bir farkındalık imtihanı bile olabilir. Bu talep senin nefsinden mi kaynaklanıyor, şeytan içinde kılık mı değiştiriyor , Allah tarafından seçildiğine mi inanmak hoşuna mı gidiyor anlaman lazım. Hz. Peygamberin talepkar olmadığını zaten biliyoruz. İnsanlardan kaçıyor tabiri caizse. Enerjisi düştükçe kendini dengelemek için sessiz bir yere çekiliyor ve Dedesi Hz. İbrahimden kalan belli duaları okuyor. Şimdi talepkar olursan ve talebinde ısrar edersen ayetleri uydurmaya da başlayabilirsin bir noktada. Doğaçlamaların kontolden çıkabilir. Allaha uymak yerine, Allahı kendi talebine uydurmaya da çalışabilirsin. Kaç tane yalancı peygamber geldi geçti. Her biri de buna inandı. Tanrının temsilcisi olduğu konusunda başkalarını bile inandırmayı başaranlar oldu. Çünkü ortalama bir spritüel farkındalığa yükselmekte bir keramet yoktur. Buna üstük manevi mesajları güzel veren herkes dikkatleri üstüne çekebilir, daha düşük titreşimli insanları bir-iki level yukarıya bile çekebilir. Özgürleşme hissine uyanan insanlar, minnettarlık duyguları ile ne yapacağını bilemeyebilirler de.. Çok dikkatli olmak gerek.


Peygamberlerin tamamının bizzat seçildiklerini düşünüyorum.
 
Son düzenleme:
Peygamberlerin tamamının bizzat seçildiklerini düşünüyorum.

Mesela Hz. Yusuf.
Ailede dışlanan, içine kapanık ve yüzüne de pek bakılmayan bir çocuk. Kollektifle tam uyumsuz ve belki de moralsiz bir yapısı var. Hassas ve zayıf bir yapıda olduğu için de babası dengeyi sağlamak için ona extra yakınlık vermek zorunda kalıyor. Kardeşlerinin gözünden bakarsak Yusufun yaşamasına bile gerek yok. Zayıf çünkü. Güçlü olsa aralarına alırlardı. Onu gözü tırmalayan bir looser gibi görüyorlar. Ayette ne diyorlar ? "biz üstünüz, güçlüyüz, birbirimizi pekiştiren bir topluluğuz diyor." Yusuf bizdeki bu üstün özelliklerin hiçbirine sahip olmadan babamızın özel ilgisini cezbettiği için suçlu ve ortadan kaldırılmalıdır diyorlar.

Yani zayıfların yer kaplamaması gerektiğine inanıyorlar. Ortada daha bir peygamberlik iddiası bile yok. Bu tipik bir israiloglu özelliğidir. Hz. Musa muazzam güçlüydü. Hz. Davut keza. Hz. Süleyman titreten cinstendi.. İsrailoğullarına bu denli çok celalli ve gözlerinin yaşına bakmayan peygamberler gelmesi de onların aslında her devirde zaptedilmeleri gerektiğine bir atıftır.

Ama Yusuf meğerse çoktan seçilmiş. Tüm şartlar aleyhine olmasına rağmen seçilmiş. Elimizdeki bilgiye bakarsak daha çocukken şeçilmiş. Mutsuzluğunun ve yalnızlığının içindeyken kaderi yazılmış.
 
@cathrine Bu insanın elindemi bilemiyorum sürekli manifest yapmak ve gerçekten böyle içten candan istemek bunu yapabiliyorsak yolun bi kısmını aşmış oluyoruz.Ben mesela bundan yaklaşak 8-10 sene önce elimi neye atıyorsam,kimle tanışıyorsam hep yararıma oldu.Hep bi bereket hem maddi hem manevi.Sonra dedim ki kendi kendime ne ballısın falan gerçekten bazı noktada öyle bişey oluyordu ki çok zor olacak halledilecek durumlar ip söküğü gibi taranıp geliyordu.Ve ben bunun bi müddet farkına varmadım.Ta ki çevremdeki insanların boğuştuklarını görene kadar.Onları gördükten sonra evet ben neye elimi atsam kimle muhattap olsam hep bir + getirmiş.Sonra döndüm bi baktım kendime bu kadar şans,kısmet,nasiplik bi yrlerden geliyor olmalıydı.Evet rahmetli Annanem o zamanlar sağ ve gönlünü kırmazdım yanında yaşamazdım ama hep göz kulak olurdum işlerini hallederdim nasıl bi dua ettiyse artık benim kısmet tavan yaptı.Ve Dua beklentisiz,karşılıksız ve daimi olarak kendi okudugum dualar sevabına diye amelime okuduklarım aslında bu Dünya'daki düzenimi de oluşturuyorlarmış.Hergün sekmeden Yasin ve Tebareke Surelerini yıllarca okudugumu biliyorum buda kısmeti,bereketi arttırmış.Sonra tabi hep böyle devam etmiyor.Hayatın getirdiği döngü meşguliyet, girdiğin çevre,Yaradanla aranda illaki mesafe oluşturdu.İlk başlarda o günlük rutinden çıkar oldum akşamları sürekli dışarda sabah iş koşturmacası vs derken o alışkanlık bende önceleri azaldı sonraları tamamen bitti.☹️ Memnunmuyum değilim.Tamamen islama yönelmek istediğim halde şu anda kendimi veremiyorum versem eminim ben bir adım atsam Yaradan binbir kapısını açacak.Tabi o zamanki kısmet,bereket,şansım da şu anda yok mesela. Birşeyleri daimi ve beklentisiz,karşılıksız kul olarak yaptığımızıda o bereketin içinde buluyoruz kendimizi.Bence ..
Sürekli manifestlemek belki bir yoldur ...Ama en önemlisi eylemlerimiz...O şanslı olduğunuz döneme kısaca bir göz atın...Neyi farklı yapıyordunuz?Sürekli dua etmenin yanında günlük hayatta bilmeden uyguladığınız sıradan gibi görünen günlük akışınızı yeniden hatırlarsanız şansınızın iyi yönlü gidişatınızı yeniden canlandırabilirsiniz...Örnek vermem gerekirse;Belki maddi manevi daha paylaşımcıydınız ya da her gün düzenli spor yapıyordunuz,belki düzenli olarak sadaka veriyordunuz ya da her gün müzik dinliyordunuz...Tamamen kafadan atarak yazıyorum.......Her gün bir ağacın yanına gidip onu seyrediyordunuz...vb...Günlük tutanlar daha kolay hatırlayabilir tabii...Günlük tutmayanlar ise geçmişe dönüp hatırlamaya çalışabilir....Ben bunu hep düşünürdüm....Örneğin ikili ilişkilerimin daha kolay aktığı yılllar ben neyi farklı yapmışım?Maddi manevi kısmetimin açık olduğu dönemlerde hayatıma neler dahil etmişim ya da neyi eksiltmişim?Bunu sonraları başka bir kişiden sosyal medyada bir yazı paylaşımında okudum...Ve kollektif bilincin de bir şekilde devrede olduğunu anladım..Benim gibi düşünüp hissedip geçmişi modelleyenler var...Ben şu an kadar geçmişi de çok önemserim...Bugünlerde söylendiği gibi sadece ''şimdiki zamana ''odaklı yaşamak bana göre olmadı hiç....Geçmişe bakıp bazen kendi hayatımızdan örnek alabiliriz gerektiğinde....Demek istediklerimi özetleyebilmişimdir umarım...Hiç aklımıza gelmeyen ,sıradan hareketler de olabilir...İyi düşünün...Her gün belirli bir kafeye gidip çay mı içiyordunuz mesela?Bunlar çok önemli....Bu şans konusunu birlikte konuşa konuşa geliştirebileceğimize inanıyorum...Herkesin kendi hayat örüntülerinden örnekler alması gerekiyor...O yüzden birbirimize sadece yolu gösterebiliriz...Çünkü herkesin hayatında farklı işler bu şans döngüsü....Ama deneyimlerimizi paylaşmak da bolluk ve bereketi harekete geçirirmiş:)
 
Geri
Üst