"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Nasıl Bir Erkek

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan joys
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Yok hiç de öyle söylenmiyor efendim. Okuma yazma biliyoruz hepimiz. Kadın böyle ulvi bir hale gelmiş de, erkek ne olmuş? Erkek çıtayı yükseltmiş miymiş? Türkçe meali: Kadın süper olmuş da erkek bir moloz yığınıymış.
Yok efendim bir şeyi överken diğerini al aşağı edilmesi yükseliş demek değildir. Bunu savunanlar önce kendi manevi doyumlarına ulaşıp sonra talep etsinler karşı taraftan. Benim demek istediğim budur.

:) Gerçekten tebessüm ederek okuyorum yazdıklarınızı yazılanları.


1 Asırlardır devam edegelen kadın erkek tartışmasını hararetli hararetli konuşmak irdelemek değil niyetim. Ayrıca böyle olsa da görüldüğü üzere anlaşılamayacağı kesin.


2 Sizi pek bi celallenmiş gördüm.:driving: Sn gümüşün deyimiyle "kadın çıtayı yükseltmiş" erkek moloz kalmış. Hayır böyle bi iddia yok. Kadının evin içindeki hapsinden dış dünyaya açılmasına minik kronolojik bir açıklama getirilmiş o kadar. Kadın yükseldi erkek tukaka ezildi aşağılandı diyen de yok.:p


3 Siz bizden daha iyi biliyor olmalısınız ki manevi doyumun sonu yok. Ki bahsi geçen yazıda kadın ben maddiyat değil artık ruhi doyumun, 1 olmanın peşindeyim bunu istiyorum, serzenişinde bulunuyor.



Adama, yıllarca beni maddiyatla kendine bağımlı kıldın. Sana mecbur bıraktın ve bu mecburiyeti egona yenilip koz gibi kullanarak fiziksel psiklojik her türlü eziyetle beni ben olmaktan uzakta tuttun. Eğer kozun buysa artık eşitiz. Senin kadar ben de kendime yetiyorum şimdi. Ama varsan, mükemmeli isteyebiliyorsan en az benim kadar, birlikte yol alalım izahını yapıyor. Evet biraz sert bir üslupla. :smash:


Ve bu nedenle beni dövemezsin, sömüremezsin, yıldıramazsın artık. Ben çok kıymetli olduğumu biliyorum ve en az benim kadar benim kıymetimi, kendi kıymetini bileni, mükemmel olmayı isteyeni istiyorum; yolculuğumda, yanımda dillendirilendir Sayın Chillout. ;)


Sevgiler...
 
Hala şiddeti vurguluyorsunuz. Değil kadına her cana yapılan eziyet zaten insanlık değildir. Ben bu ayrımı sevmiyorum. Sevemeyeceğim. Kadına değil insana şiddet var. Kadın değeri bugün bir iki feminist düşünce veya söz türedi diye değil her zaman vardı. Kadın hep değerliydi. Uğruna savaşıldı, aşk destanları yazıldı, ülkeler yıkıldı ve hatta dünya harikaları yaptırıldı. Ayrıştırma ve ötekileştirme olduğu anda her şey karışır, daha da kötüsü geçmişte verilen değerler değersiz kılınarak bir cinayet işlenir. Kısacası kadın hep değerliydi hala da değerli, kısacası insana hep şiddet vardı hala da var. Hatta başta can demiştim, sadece insana değil bütün canlara şiddet var.
Anlaşamadığımız konu budur. İnsanlık konuşulması lazımken neden tek derdi kadın çekermiş ve bazı fanatiklikler ortaya çıkmadan öncesine kadar hep değersizmiş gibi konuşuluyor? Bunu kabul etmek zalimlik olur geçmişe, şimdiye ve dünyadaki yaşanmışlıklara.
 
Konunu ana hatlarıyla 'Kadının değerinin farkına varması', fakat öyle bir dallanıp budaklanmışki, cımbızla ayıklanarak kadına şiddete gelmiş. Dikkatimi çeken genel olarak erkekler tepki alabileceklerini düşünerek buraya katılım göstermemiş ve cesaret ederek buraya espirili bir dille fikrini beyan eden sevgili chillout' e genel bir saldırı olmuş. Onun da dediği gibi resmen psikolojik baskı kurulmuş. Bu ince bir nüanstır aslında. Neden sizce başka erkek üye buraya yazmamış?
Saldırıya maruz kalacaklarını anlamışlar ve katılım göstermemişler. Medeni cesaretinden ve kararlılığından ötürü Chillout'u kutluyorum. Onu bunu bilmem arkadaşlar, bir bayan olarak şunu söylüyorum ' Erkekleri de yetiştiren bizleriz, önce kendimizi düzeltelim. Oğullarımızın eşlerine kaynanalık yaparak, onları saldırtmayalım kadınlarına. Kız arkadaşlarının şekli şemaline müdahle edip, gözünde karartmayalım.' Herkesin gözünün üstünde kaşı var. Biz değişelim ki, şikayetçi olduğumuz konuda erkekleri iyi yetiştirelim. Erkek egemen toplumda Anne' lerin büyük bir yeri var, bunuda göz ardı etmeyelim. Tamamen basit bir anlatım dili seçtim, halk ağzıyla yazdım. Herhangi bir araştırmacıdan alıntı yapmadım. Olaya sadece sosyolojik boyutundan yaklaştım. Bunlar benim anadolu kadınından edindiğim izlenimler. Bahsettiğim bizim kadınlarımız, Nazım Hikmet' in dediği gibi ''Uğrunda hapisler' de yatılmış''. Kadına değer verilmiş, uğruna savaşlarda yapılmış (Truva savaşı ilk aklıma gelen). Hakkettiği değer, elbette hala azdır. Ama bu şifaeen 'bana değer ver' demeylede olmaz, bizlerde üstümüze düşeni yapmalıyız. Erkek çocuklarını bizler yetiştiriyoruz.
 
Konunu ana hatlarıyla 'Kadının değerinin farkına varması', fakat öyle bir dallanıp budaklanmışki, cımbızla ayıklanarak kadına şiddete gelmiş. Dikkatimi çeken genel olarak erkekler tepki alabileceklerini düşünerek buraya katılım göstermemiş ve cesaret ederek buraya espirili bir dille fikrini beyan eden sevgili chillout' e genel bir saldırı olmuş. Onun da dediği gibi resmen psikolojik baskı kurulmuş. Bu ince bir nüanstır aslında. Neden sizce başka erkek üye buraya yazmamış?
Saldırıya maruz kalacaklarını anlamışlar ve katılım göstermemişler. Medeni cesaretinden ve kararlılığından ötürü Chillout'u kutluyorum. Onu bunu bilmem arkadaşlar, bir bayan olarak şunu söylüyorum ' Erkekleri de yetiştiren bizleriz, önce kendimizi düzeltelim. Oğullarımızın eşlerine kaynanalık yaparak, onları saldırtmayalım kadınlarına. Kız arkadaşlarının şekli şemaline müdahle edip, gözünde karartmayalım.' Herkesin gözünün üstünde kaşı var. Biz değişelim ki, şikayetçi olduğumuz konuda erkekleri iyi yetiştirelim. Erkek egemen toplumda Anne' lerin büyük bir yeri var, bunuda göz ardı etmeyelim. Tamamen basit bir anlatım dili seçtim, halk ağzıyla yazdım. Herhangi bir araştırmacıdan alıntı yapmadım. Olaya sadece sosyolojik boyutundan yaklaştım. Bunlar benim anadolu kadınından edindiğim izlenimler. Bahsettiğim bizim kadınlarımız, Nazım Hikmet' in dediği gibi ''Uğrunda hapisler' de yatılmış''. Kadına değer verilmiş, uğruna savaşlarda yapılmış (Truva savaşı ilk aklıma gelen). Hakkettiği değer, elbette hala azdır. Ama bu şifaeen 'bana değer ver' demeylede olmaz, bizlerde üstümüze düşeni yapmalıyız. Erkek çocuklarını bizler yetiştiriyoruz.
Altına imzamı atıyorum gözüm kapalı.
 
Konunu ana hatlarıyla 'Kadının değerinin farkına varması', fakat öyle bir dallanıp budaklanmışki, cımbızla ayıklanarak kadına şiddete gelmiş. Dikkatimi çeken genel olarak erkekler tepki alabileceklerini düşünerek buraya katılım göstermemiş ve cesaret ederek buraya espirili bir dille fikrini beyan eden sevgili chillout' e genel bir saldırı olmuş. Onun da dediği gibi resmen psikolojik baskı kurulmuş. Bu ince bir nüanstır aslında. Neden sizce başka erkek üye buraya yazmamış?
Saldırıya maruz kalacaklarını anlamışlar ve katılım göstermemişler. Medeni cesaretinden ve kararlılığından ötürü Chillout'u kutluyorum. Onu bunu bilmem arkadaşlar, bir bayan olarak şunu söylüyorum ' Erkekleri de yetiştiren bizleriz, önce kendimizi düzeltelim. Oğullarımızın eşlerine kaynanalık yaparak, onları saldırtmayalım kadınlarına. Kız arkadaşlarının şekli şemaline müdahle edip, gözünde karartmayalım.' Herkesin gözünün üstünde kaşı var. Biz değişelim ki, şikayetçi olduğumuz konuda erkekleri iyi yetiştirelim. Erkek egemen toplumda Anne' lerin büyük bir yeri var, bunuda göz ardı etmeyelim. Tamamen basit bir anlatım dili seçtim, halk ağzıyla yazdım. Herhangi bir araştırmacıdan alıntı yapmadım. Olaya sadece sosyolojik boyutundan yaklaştım. Bunlar benim anadolu kadınından edindiğim izlenimler. Bahsettiğim bizim kadınlarımız, Nazım Hikmet' in dediği gibi ''Uğrunda hapisler' de yatılmış''. Kadına değer verilmiş, uğruna savaşlarda yapılmış (Truva savaşı ilk aklıma gelen). Hakkettiği değer, elbette hala azdır. Ama bu şifaeen 'bana değer ver' demeylede olmaz, bizlerde üstümüze düşeni yapmalıyız. Erkek çocuklarını bizler yetiştiriyoruz.

Sn Chillout'u ben de kutluyorum ve ayrıca kendisini bu konular şakayla bile başlasa bile sonucun nerelere gideceğini geçmiş tecübelerinden biliyor olabileceği tahmini ile Goliath'a karşı Davud sıfatı ile değerlendirdiğimi de ekleyeyim . Ve psikolojik saldırıya maruz kaldığı yorumlarına tamamıyle katılıyorum, bunun olmaması gerekiyordu, üst başlıkta hepimiz beraberiz dememe rağmen bu konu başlığında taraf olmam münasebetiyle saldırıya uğramasının adil olmadığını daha evvel yazmadığım için kendisinden özür diliyorum.

Diğer taraftan,

Sn Chillout

Gel beraber yürüyelim demenin nesi fanatiklik ben hala anlamadım .

Eski bir kızılderili deyişi, biliyorsunuzdur
"Önümde yürüme, sana yetişemeyebilirim; arkamdan da gelme, bana yetişemeyebilirsin, daima yanımda yürü ve dostum ol" der.

Kadın - erkek olarak sınırlamadan da bazen geride kalırız ve bazen geride bırakırız. Kadın beraber yürüyemediği noktada terkedildiğinde bu normal de erkek beraber yürüyemediğinde kadın terketme sinyalleri verdiğinde neden anormal oluyor ben bunu anlamıyorum. En baştaki 2 yazıya dönüyorum, her ikisinde de siz nasıl algılıyorsunuz açık ama benim baktığım yerden her 2 kadın da eşlerine beraber yürümek için teklif yapıyor, kendisini ilişkide yalnız hissettiğini söylüyor. Uğruna savaşıyor olabilirsiniz, destanlar yazmış da olabilirsiniz ama bu ileri sürüşler aslında sizin öncelik verdiklerinizi söyler. Kadınların serzenişleri de kendilerinin öncelik verdiklerini ve genellersek herkesin serzenişi herkesin kendi öncelikleridir , iletişim için çözüm de benim dorğujm da benim doğrum demekten ziyade serzenişlere kulak vermede yatar.

Bir hikayede etobur bir hayvanla otobur bir hayvanın aşkı anlatılır, her ikisi de diğerini beslemek için en sevdiğini getirirmiş. Otobur sevdiğinin getirdiği en güzel et parçalarına melül mahzun bakarmış, etobur da otobur sevgilisinin ona getirdiği yeşilliklere. İkisi de aç kalmış. Formülü kendilerinin değil birbirlerinin beslenmek için ihtiyaç duyduklarını anlamakta bulmuşlar.



Ve Sn Sonol

Truva savaşı Helen için yapıldı denir ama ders kitapları Helen'in bu savaş için bahane olduğunu da anlatır.
 
''Truva savaşı Helen için yapıldı denir ama ders kitapları Helen'in bu savaş için bahane olduğunu da anlatır.''

Ders kitapları, bir kaç kez değişikliğe uğradığından ve genel olarak bilineni, ilk aklıma geleni yazdım.
Yine ilk aklıma gelen, saraylarda kraliçelerin kışkırtmasıyla savaşlara yön verildiği ve taraf olduğu da rivayet edilir.
İngiltere Kralı VIII.Henry, Anne Boleyn' le evlenmek uğruna ilk eşini boşamış, buna karşı çıkan Vatikanı redederek bütün ülkeye toptan din değiştirtmiştir. Ülke din savaşları, yakılanlar, boynu giyotine vurulanlarla cebeleşirken o kraliçe olarak taç giymiştir.
Cleopatra, Hürrem sultan bunların yönlendirmeleride meşhurdur.
 
''Truva savaşı Helen için yapıldı denir ama ders kitapları Helen'in bu savaş için bahane olduğunu da anlatır.''

Ders kitapları, bir kaç kez değişikliğe uğradığından ve genel olarak bilineni, ilk aklıma geleni yazdım.
Yine ilk aklıma gelen, saraylarda kraliçelerin kışkırtmasıyla savaşlara yön verildiği ve taraf olduğu da rivayet edilir.
İngiltere Kralı VIII.Henry, Anne Boleyn' le evlenmek uğruna ilk eşini boşamış, buna karşı çıkan Vatikanı redederek bütün ülkeye toptan din değiştirtmiştir. Ülke din savaşları, yakılanlar, boynu giyotine vurulanlarla cebeleşirken o kraliçe olarak taç giymiştir.
Cleopatra, Hürrem sultan bunların yönlendirmeleride meşhurdur.

Savaş içerisinde kadın etkisini yadsımam ama savaşın kadın için yapıldığı düşüncesi farklıdır.

Henry VIII, Anne Boleyn'le evlenmek için Vatikan'ı reddeti , ama Jane Seymour ile evlenmek için de görünürde uğruna Vatikan'ı reddettiği kadının, Anne Boleyn'in kafasını uçurttu. ( bir de kadınlara dengesiz derler ;) )

Hürrem için Süleyman'ın aşkına diyecek lafım yok ama mesela oğullarının katl emrini verme nedeni bildiğim kadar Hürrem'im aşkım böyle istiyor değil, oğullarına tahtına rakip, hükmüne başkaldıran olarak görmesinden kaynaklanmaktadır.

Yanlış anlamayın lütfen, erkekler kadın için savaş vermiyor demiyorum, ama verilen örneklerin kadın için olduğu görüşünüe katılmıyorum ve kadının bahane olarak kullanıldığı fikrindeyim.

Kadın için yapılan savaşa örnek olarak topla tüfekle verilenler değil, mesela Kral VIII Edward'ın Wallis Simpson ile evlenebilmek için tahttan vazgeçişini verebilirim. Güncel örnekler de var, gelenekselliğe karşı çıkıp sevdikleriyle bir olmak için yol alma cesaretini gösteren erkekler ve kadınlar.
Toplu tüfekli olmasa da bu da bir tür savaştır özellikle önyargının baskın olduğu toplumlarda.
Kimi meslek grupları evlilikleri onaylama ihtiyacı duyar, karşı koyup evlenenler de bu savaşı verirler.
Kimi toplumlar dil, din, ırkı ayrımı yapar, hepsine rağmen beraber olmayı seçmek de bir tür savaştır ve bunda kadın erkek ayrımı yoktur.
 
Sevgili gümüş, aslında şunu söylemeye çalışıyorum özet olarak. En büyük zararı kadına, yine ikinci bir kadın veriyor. Kadın entrikalarını asla küçümsememeliyiz. Tekrar diyorum, biz kadınlar erkek çocukları iyi yetiştirmeliyiz ki bir takım değerlerin farkına varılsın ve değer kazansın.
 
Sn Sonol sözlerinizi anlıyorum ve ortada sorun gibi görünenin farklı uçlarından baktığımızın farkındayım. Anneler de anneler dediğimizde , yani erkeklerin farkındalığı yükselsin diye olayı annelere attığımızda, ve bu başlıkta ben bunu söylememeye özen gösteriyordum aslında ama, varılan gizli sonuç erkeklerin bunu tek başlarına anlamaktan uzak oldukları ve kadın yardımına ihtiyaç duydukları oluyor. Yoksa babaları öğretsin der geçerdik. Siz bunu ( anneler -erkek çocuklar olarak) söylediğinizde sorun yok da ben söylediğimde aramızda ki tek erkek üye sanki kendisi Prometheus'muş da ben de ciğerlerini didikleyen kargaymışım gibi tepki gösteriyor, gaaak ! :(
 
Aslında anlaşmazlık şuradan çıkıyor gibi geldi.Kadın dargın kadın acılı, sadece bir kaç fiziksel şiddetle bile sınırlı kalmayan şekilde. Tam yüzdeler verilemese de. Tarihe bakılınca kadın daha cefa çekmiş, dünyaya bakıldığında gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde hala kadının adı cılız. Bizim ülkemizde dahi durum böyle.Tecavüz kadına... sadece fiziksel anlamda öyle olabilir diye bakmayalım tacizinden tutun da manevi baskısına kadar bu böyle) Cinayet kadına, aşk cinayeti namus cinayeti vs vs. Liseli iki aşık olur, kaç erkeğin ailesi oğluna fiziksel ya da manevi şiddet gösterir kaç kızın ailesi yasaklar zorbalıklar koyar?? Nikahsız birliktelikler yaşansın, erkeğe ne denir kadına ne denir? Öyle bir yelpaze ki kınamadan tutun da cinayete kadar alabildiğine gidiyor. Bir zamanlar çalıştırılmazdı ve hatta hala çalıştırılmayan, reşit olmadan evlendirilen ne kadar çok kesim var? Kız kısmı okumaz, kız kısmı sesli gülmez, kız kısmı şöyle giyinmez. Aman adımız çıkacak, sanki namus, ahlak, tüm onur, sade kadının boyun borcu gibi. Sonra evlenir söz laf vs. olmadan, soyadı değişir, hayatı değişir, kayın akrabalar kadına baskıyı bırakmaz. Sanki her hareketiyle, binlerce kere kontrol ve baskı altında gibidir.Yine gelelim, orta gelirin ağırlık olduğu memleketimizde, hem çalışır, hem anne olur hem eş olur. Erkek eve gelip kumandasına yetişene kadar. Yemek, çocuk, bulaşık, yine ayrı bir ezilme ne çok gözlemlenmiştir. Çevre yelpazem geniş, zengin sayılır insanlardan, orta ve düşük gelir düzeyine kadar, hepsinin az çok sıkıntılarını biliyorum ve az bir şanslı kısım dışında tamamen objektif baksam da kadının hak ettiğini yakalayamadığını gözlemliyorum. Doğduğu andan cinsiyet ayrımı yapan hatırı sayılı bir kesim hala var mı var arkadaşlar...Eskiye oranla, çok daha iyi mi evet elbette... iyi ki de... Daha da değişecek mi bu durum, inancım öyle... Şimdi sevgili Chillout'un birikimine, yazdıklarına genel görüşlerine, genel anlamda katılsam da burada ayrıldığımız nokta bu oldu. Kadın hala adil muamele görmüyor. ( eşit demiyorum eşit olmak mümkün değil ama adil hakkaniyeti bulan muameleden bahsediyorum) Yani karşı durulduğunda, kadının hala gördüğü layık olmadığı baskıyı savunduklarını da düşünmüyorum açıkçası ama öyle gibi yansıyabiliyor. Baktığı yeri görebiliyorum ancak olağanca şiddeti hala gören kesimler varken değil bence açıklamaları böyle yansıması da karşı kutuplaşmış gibi görünebilir. Hak verdiğim şu; Kadını bu hale getiren sadece erkekler değildi.O dedikodularla, o kınamalarla, o erkek yanlısı olup, hem de kendi hem cinslerine manevi baskıyı yapan da kadın.O oğulları yetiştiren de kadın.Demek ki kadına haksızlık var ama bu haksızlığın kaynağı yine ortak, sadece erkeklerde değil. O lüzumsuz hakkı onlara veren de sadece erkekler değil. Yine kadına, zaten adil davranan erkeklerin, böyle serzenişlerde bulunması şöyle ki haklı tarafları. Sizi bizden, daha aşağıda görmezken, başkalarının, kadın erkek demeden, ortak yarattığı yanlışı, neden biz çekelim diye düşünmek de hakları çünkü biz bu yanlışa ortak olmayan iken, sürekli uçlama altında duruyor olmaktan da sıkıldık demeleri doğal sonuç. Özetle; kadın hala hak ettiği yerde değil, genel anlamda diyelim çünkü bunu aşmış ve gün geçtikçe de artan bir ciddi kesim var. Bu haksızlık hala var olan gerçekse de... Bunun suçlusunu ah erkekler diye, bütünü yargılamakta da bulmamalı diye düşünüyorum. Ortada bir adaletsizlik hala azıyla, çoğuyla varsa, bunu ortak yarattık. Kadın, erkek diye ayırmadan bakar ve herkes olması gerektiği gibi adil davranırsa, ortada sorun filan kalmayacaktır...
 
Aslında oda, sizde, bende aynı şeyleri farklı cümleler kurarak söylüyoruz. Sonuç aynı. Hani meteoroloji' de hava durumu raporu verilirken kullanılan bir deyim vardır 'Sıcaklık 40 derece ama, nem nedeniyle hissedilen 50 derece' bu mevzu da buna benzedi. Ne kimse rencide olsun, nede incinsin amaç fikirlerimizi beyan etmek. Bildiklerimizi paylaşmak, yanlış biliyorsak düzeltmek. Diğer erkek üyeler katılım gösteremediler, sanırım kadın erkek savaşı olacak diye çekindiler. Ama okundu en azından amaç da bu zaten. Mesaj gerekli yerlere gitmişse ne ala.
 
Bu tartışmaların altında o kadar büyük toplumsal ve psikolojik nedenler yatıyor ki...
Bir kere tartışmaya başlarsak sonu gelmez, yazmaya kalksam sayfalar dolusu yazarım. :)
 
Evet... :) Nasıl bir erkek konu budur. :) Her ne kadar dallansa da budaklansa da tabiri caizse böyle düşünülse de. Makaleyi tekrar buraya kopyalama gereği görmüyorum. Fakat konu çok farklı noktalara geldiği için ki böyle olması çok doğal bitmeyen ve bitemeyecek bir konu asla KADIN ERKEK; Ne incinmek ne DE incitmek. Bu bir forumdur bilindiği üzere. Fikirleri söylemek ve olumlu anlamda farklı bakış açılarından nasiplenmek. Fikirlerdir aslolan, savaşılan onaylanan kabul edilen/edilmeyen. Sizin fikrinizin aksini savunana incinme hakkınız yoktur. Ve aksini savunmak saldırı değildir. Savaş filan ilan edilmedi. :) En azından ben ilan etmedim. :)

Gelelim şiddete. :) Bu çok dikkat çekti. Şiddet sadece kadına erkekler tarafından yapılmıyor. Sn Chillout a sadece bu konuda katılıyorum; evet şiddet her canlıya var. Fakat en mağduru kadın diyorum. Kadına kadındır düşman denilmiş. O kadınların kendi içindeki güç savaşıdır. Bunu bir erkeğin anlaması hiç mümkün değil. KONU oraya saparsa işin içinden hiç çıkılmaz. Buna yorum yapmıyorum. Erkekleri evlatlarımızı biz yetiştiriyoruz önce biz kendimizi değiştirelim denilmiş. Evlat yetiştirmek o zaten apayrı bir durum: çocuk yetiştiriliyor mu yoksa büyütülüyor mu? Orası hiç belli değil. Öyle çok eksikleri/hataları var ki annelerin. Fikirleşilen (tartışılan demiyorum tartışma daha negatif bir durum hissettirir hep. seslerin yükseldiği, hiç bir yere varılamayan havanda su dövülen dialoglar) mevcut yetişkin erkek ve kadındır. kadın ve erkeğin ikili ilişkisindeki malum ilahi 1 olma yolunda ne olduğu ne olmakta olduğu ve ne olması gerektiğidir. Bu yapılırken de kadın ve erkek arasındaki tarihteki, günümüzdeki tüm yaşanmışlıklardan; her iki cinsin olumlu manada kişisel gelişimi tekamülü adına yaptığı ve yapıyor olduğu hataların yerine doğru düşünce ve davranış biçimlerini sergilemesi doğru insan olması için örnekler gösterilmesidir. Cımbız vs ile alınan bişey söz konusu değildir:euro:. :)

Fakat şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Aslında her şakanın esprinin yarısı ciddidir. :) Mutlaka verilmek istenen bir alt başlık derin sularda bir mesaj vardır. Sn. Meffetsegerin Sn. Chilloutun esprili yaklaşımı ile Sn gümüşün konuya katılımı daha sonrası vs ile konunun buralara geldiği gibi... Bilmem anlatabiliyor muyum. Vee erkeklerden katılım olmadığı gözlenmiş. Doğru. :D Erkekliğin yarısı kaçmaktır.


Şunu belirtmem gerektiğini hissediyorum. erkek yanlısı da erkeksi düşünce yanlısı da değilim. Kendi varlığını sürdürürken diğerlerine her iki cinsin hemcinsine ve karşı cinse bile/isteye yada istemeden yaptığı eziyete haksızlığa zulme ya da adı her neyse herşeye rağmen kadını da erkeği de seviyorum. Sadece, insanca var olurken kadınla erkek arasında YARATANIN ADİL sıfatının yaşanması taraftarıyım. Ne kadın ne erkek; bitarafım.

Konunun bir hayli uzamasından dolayı konuma kendi açımdan nokta koymak istiyorum. :)

Bakara suresinde 187 ayette "Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz." diyor ALLAH (c.c.)

Örtünmeniz için; eksikleriniz ayıplarınızı kusurlarınızı yanlışlarınızı hatalarınızı örtmeniz için vesiledir, sebeptir, elbisedir erkek kadına örtü kadın erkeğe örtü. Siz seçim yaparsınız. Teşbihte hata olmaz. Tıpkı mağazadan kıyafet seçer gibi. Doğru ya da yanlış. Sizi en iyi saracak, örtecek, ruhunuzu ısıtacak, size olumlu manada katkısı olacak fayda sağlayacak koruyacak kollayacak bir örtü. Ben madden kendimi koruyorum kolluyorum yetiyorum. Ruhumu ısıtmanı istiyorum. Senin bana manen verebileceklerine ihtiyacım var; sen bana bunu verebilir misin? Daha yolun başında zamanı tüketmeden birbirini hırpalamadan evlilikse ilişkinin adı mahkeme kapılarında sürünmeden net basit açık " erkekçe", mertçe bir istek. Veremeyeceksen mutluluklar diliyorum...
Öyle basit ki... :)
Tüm yorumlar, katkılar, paylaşımlar için çok teşekkür ediyorum.:driving:

Sevgilerimle...
 
Sn Chillout'u ben de kutluyorum ve ayrıca kendisini bu konular şakayla bile başlasa bile sonucun nerelere gideceğini geçmiş tecübelerinden biliyor olabileceği tahmini ile Goliath'a karşı Davud sıfatı ile değerlendirdiğimi de ekleyeyim . Ve psikolojik saldırıya maruz kaldığı yorumlarına tamamıyle katılıyorum, bunun olmaması gerekiyordu, üst başlıkta hepimiz beraberiz dememe rağmen bu konu başlığında taraf olmam münasebetiyle saldırıya uğramasının adil olmadığını daha evvel yazmadığım için kendisinden özür diliyorum.
Diğer taraftan,

Sn Chillout
Gel beraber yürüyelim demenin nesi fanatiklik ben hala anlamadım .
Eski bir kızılderili deyişi, biliyorsunuzdur
"Önümde yürüme, sana yetişemeyebilirim; arkamdan da gelme, bana yetişemeyebilirsin, daima yanımda yürü ve dostum ol" der.


Truva savaşı Helen için yapıldı denir ama ders kitapları Helen'in bu savaş için bahane olduğunu da anlatır.
Öncelikle teşekkür ederim. Bütün olayın özü o kızılderili atasözü bunun içinde teşekkür ederim.
Şimdi genel olarak yazıyorum, bir türlü anlaşılmayan şeyi. Biraz mantıkla okumaya çalışın hanımlar. Erkeğin katı ve düz anlatımıyla anlatacağım.
Burada şikayet edilen şey kadına karşı bir adaletsizlik mi? Şiddet mi? Asıl olayı kaçırıyorsunuz. Kimsenin beyni pc yazılımı değil. Kadına şiddeti kaldıralım diyemezsiniz. GENEL ŞİDDETE karşı bir şey yaparsınız. Sorunun kaynağına bakılmadıkça o sorun ortadan kalkmaz. Bu sorun da sadece kadınlara karşı değil. O yüzden bağırıp çağırıp velveleyi bırakın. Bir tek sizin canınız yanıyormuş gibi davranırsanız hem sorunlarınız çözülmez hem de dikkate alınmazsınız. Şimdiye kadar olduğu gibi.. Ben bütün yazılarda bunu anlattım buna dikkat çektim. Kadına değil insana haksızlık var dedim. Ama yok ille de kadınlar diye tutturuldu. Eee çözülecek mi böyle? Beklersiniz. Ama neyse size rağmen sizi de insanları düşünenler de var. Sorun değil. O sebeple sorunun kökünü görmenizi sizin ve insanlık için rica ediyorum. Kimin canı daha fazla yanıyor, nasıl yanıyor bakın bu ikincil derecede öneme sahip. BU NEDEN OLUYOR? NASIL OLUYOR? ŞİDDETİN DNASI NE? İNSANIN ŞEYTANİ YÖNÜ NE? Asıl işte bunlardır birincil öneme sahip olan. Gerisi lakırdı. Yangının kaynağı söndürülmezse şehirdeki evlere itfaiye yetişemez..

Gelelim Truva Savaşına. Biraz da neşeli olsun. Efendim siyaseti bir yana bırakalım. Tarihin tozlu penceresinden, yazılmışlardan öncesine tanrıların dağı Olympos'a uzanalım. Truva Savaşı kadın yüzünden çıktı lakin bu güzeller güzeli Helen değildi..
Zeus bir şölen verirken Olympos'a bütün tanrı ve tanrıçaları çağırdı. Derler ki bu şölen Kral Peleus ile Deniz perisi Thetis'in evlenmesi üzerinedir. Katılacakların hepsi ittifak ederek nifak tanrıçası Eris'in, tatsızlığa sebep olabilceğinden çağırılmamasını isterler Zeus'tan. O da çaresiz kabul eder ve Eris çağırılmaz. Bunu duyan Eris hemen haberci tanrı Hermes'i çağırır ve altın bir elma verip ''Beni çağırmadılar ama ben kırgın değilim onlara bu hediyemi götür ve masaya koy lütfen''der. Hermes masanın ortasına altın elmayı koyar nereden geldiğini açılar ve elmanın üstündekini okur ''en güzel tanrıçaya!''. Zeus ne olduğunu anlar ama iş işten geçmiştir. Hera elmaya atılır ama Athena karşı çıkar ve aniden kavgaya Aphrodite de katılır! Bir birlerine düşmüşlerdir ve Eris işini layıkıyla oraya gitmeden de yapmıştır. Kafası şişen Zeus yeter der. Tanrıçalar o halde Zeus'a bu elmayı alacak olan tanrıçayı seçmesini ister. Zeus bile korkar bu seçimden! Zavallı Truva Prensi Paris'i hakem olarak seçtiğini bildirir ve tanrıçalardan kurtulur. Karşısına aniden dikilen üç tanrıçayı gören Paris'in nutku tutulur. Korkmamasını söylerler ve durumu izah ederler. Böylece tarihin ilk güzellik yarışması başlamıştır. Elbette işin içinde tanrıçalar varsa biraz hile de olacaktır. Hera ona büyük bir krallık vaad eder. Athena yenilmez bir ordu. Aphrodite tarihin en güzel kadınıyla en büyük aşkını. Hatta Aphrodite biraz da ileri gider ve Helen'i ona gösterir. O anda Paris'in nutku aşktan tutulmuştur. Eh bunda belki biraz da Eros'un okları da hileye karışmıştır ama önemli değildir. Paris seçimini yapar elma artık Aphrodite'e aittir.. Elbette ne seçerse seçsin yanlış seçimdir. Tanrıçalar Zeus'a sonucu kabul edip hakeme direk zarar vermeyeceklerine söz verdiklerinden bütün sinir ve hırslarıyla gerisin geri dönerler. Böylece bildiğiniz Truva savaşının temelleri atılır. Paris Helen'i Truva'ya kaçırır. Hera'nın desteğiyle Agemennon bütün krallıkları toplar, Strateji tanrıçası Athena'nın ilhamıyla Truva atı yapılır ve hazin son yaşanır. Hikayemizin sonu. Bir başka mitolojik anlatıda görüşmek dileğiyle ;)
 
Aslında anlaşmazlık şuradan çıkıyor gibi geldi.Kadın dargın, kadın acılı, sadece bir kaç fiziksel şiddetle bile sınırlı kalmayan şekilde. Tam yüzdeler verilemese de. Tarihe bakılınca kadın daha cefa çekmiş, dünyaya bakıldığında gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde hala kadının adı cılız. Bizim ülkemizde dahi durum böyle.Tecavüz kadına...(sadece fiziksel anlamda öyle olabilir diye bakmayalım, tacizinden tutun da manevi baskısına kadar, bu böyle) Cinayet kadına, aşk cinayeti namus cinayeti vs vs.Liseli iki aşık olur, kaç erkeğin ailesi, oğluna fiziksel ya da manevi şiddet gösterir, kaç kızın ailesi yasaklar zorbalıklar koyar?? Nikahsız birliktelikler yaşansın, erkeğe ne denir kadına ne denir? Öyle bir yelpaze ki kınamadan tutun da cinayete kadar alabildiğine gidiyor. Bir zamanlar çalıştırılmazdı ve hatta hala çalıştırılmayan, reşit olmadan evlendirilen ne kadar çok kesim var? Kız kısmı okumaz, kız kısmı sesli gülmez,kız kısmı şöyle giyinmez. Aman adımız çıkacak, sanki namus, ahlak, tüm onur, sade kadının boyun borcu gibi.Sonra evlenir söz laf vs. olmadan, soyadı değişir, hayatı değişir, kayın akrabalar kadına baskıyı bırakmaz. Sanki her hareketiyle, binlerce kere kontrol ve baskı altında gibidir.Yine gelelim, orta gelirin ağırlık olduğu memleketimizde, hem çalışır, hem anne olur, hem eş olur.Erkek eve gelip kumandasına yetişene kadar.Yemek, çocuk, bulaşık, yine ayrı bir ezilme ne çok gözlemlenmiştir. Çevre yelpazem geniş, zengin sayılır insanlardan, orta ve düşük gelir düzeyine kadar, hepsinin azçok sıkıntılarını biliyorum ve az bir şanslı kısım dışında tamamen objektif baksam da kadının hak ettiğini yakalayamadığını gözlemliyorum.Doğduğu andan, cinsiyet ayrımı yapan hatırı sayılı bir kesim hala var mı var arkadaşlar...Eskiye oranla, çok daha iyi mi evet elbette.. iyi ki de...Daha da değişecek mi bu durum, inancım öyle...Şimdi sevgili Chillout'un birikimine, yazdıklarına genel görüşlerine, genel anlamda katılsam da burada ayrıldığımız nokta bu oldu.Kadın hala adil muamele görmüyor.( eşit demiyorum eşit olmak mümkün değil ama adil hakkaniyeti bulan muameleden bahsediyorum) Yani karşı durulduğunda, kadının hala gördüğü layık olmadığı baskıyı savunduklarını da düşünmüyorum açıkçası ama öyle gibi yansıyabiliyor. Baktığı yeri görebiliyorum ancak olağanca şiddeti hala gören kesimler varken değil bence açıklamaları böyle yansıması da karşı kutuplaşmış gibi görünebilir. Hak verdiğim şu ; Kadını bu hale getiren sadece erkekler değildi.O dedikodularla, o kınamalarla, o erkek yanlısı olup, hem de kendi hem cinslerine manevi baskıyı yapan da kadın.O oğulları yetiştiren de kadın.Demek ki kadına haksızlık var ama bu haksızlığın kaynağı yine ortak, sadece erkeklerde değil.O lüzumsuz hakkı onlara veren de sadece erkekler değil.Yine kadına, zaten adil davranan erkeklerin, böyle serzenişlerde bulunması şöyle ki haklı tarafları.Sizi bizden, daha aşağıda görmezken, başkalarının, kadın erkek demeden, ortak yarattığı yanlışı, neden biz çekelim diye düşünmek de hakları çünkü biz bu yanlışa ortak olmayan iken, sürekli suçlama altında duruyor olmaktan da sıkıldık demeleri, doğal sonuç. Özetle ; kadın hala hak ettiği yerde değil, genel anlamda diyelim çünkü bunu aşmış ve gün geçtikçe de artan bir ciddi kesim var. Bu haksızlık hala var olan gerçekse de....Bunun suçlusunu ah erkekler diye, bütünü yargılamakta da bulmamalı diye düşünüyorum. Ortada bir adaletsizlik hala azıyla, çoğuyla varsa, bunu ortak yarattık. Kadın, erkek diye ayırmadan bakar ve herkes olması gerektiği gibi adil davranırsa, ortada sorun filan kalmayacaktır...

Bu konuda okuduğum en adil ve en güzel yorum bu galiba..Ama diğer tüm yorumları çok sevdim..Hersek çok doğru ve adil yorumlar yapmış bu konu başlığına..Ne güzel..
 
Sayın Chillout, konuda bayan bırakmadınız sizden korkulur ;) Şaka bir yana, konu iki ayrı dallanmaya doğru gitti gibi. Şiddet kadına da erkeğe de olmasın, demeyen tek bir üye var mı acaba? Böyle bakılınca, erkek yanından da aynı zamanda bakan biri olarak, şunu da hatırlatırım ama derim ki misal ; Şiddet kimseye olmasın ama sebep dna'lar vs. erkeğin hormonal durumu, hala savaş iç güdüsünü taşıması, o oldu, bu oldu netice nedir? Kadına da erkeğe de şiddeti yapan yine "erkek"ağırlıklı değil mi? Hani kaynak önemli, kime olduğu değil, dediğiniz için söylüyorum. Peki şiddet yapılanın cinsiyetine ayırmasak da erkeğe şiddeti de yine en çok erkek yapmıyor mu? Şimdi erkek düşmanı olarak görülmek istemem, değilim de empatimi de kurabiliyorum. Şiddet yanlısı olmayan, kadına- erkeğe değil, tüm evrene hak ettiği sevgiyi veren, erkeklerin de diğerlerinden ötürü, yanmasını da doğru bulmuyorum. Ama kaynaksa derdimiz, gerçekleri de görmeliyiz. Şiddetin yüzdesi, asla erkek ağırlık değildir diyebilir miyiz? Yani aslolan şiddete karşı durmak iken, kaynağı da bulmak gerekir demenizden çıksak yola.. Statüsü böyle kaldı, kadınlar buna destek verdi, hormonları bunu gerektirdi, dna'ları böyle süregeldi vs. vs. Belki siz daha da açabilirsiniz nedenleri, üstten geçiyorum konuyu. Şiddetten de öte, erkek kas gücünü, kadına hakimiyet olarak, yıllar boyu iyi de kullandı. Kadını daralttı, kadının hakkını alabilirliği daha yeni yeni. İşin esprilerini, abartılı gelen anlatımlarını da katarak söylüyorum. Kadın diyor ki; "ben çok badirelerden geçtim, çok dönem atlattım, artık arkandan değil, yanından gelmek istiyorum ve buna saygı göster, sen de benimle ol". Ben buna karşı durmam işte, sizin de duracağınızı sanmıyorum, yazınızın ilk cümlesinden de durmadığınız anlaşılıyor. Erkek elbette aynı kalmadı, mümkün mü? İşin esprili ya da ilgi çekici anlatılmasından ibaret durum. Yaradılan insan, hiç bir cinsiyet ötekisinden daha üstün saymasın kendini, ne erkek, ne kadın. Ya da dileyen saysın, benim şahsi kanaatim onlar "BİR"in parçası. Şiddet başlığından baktığınızda, bütünü görün dediniz, haklısınız ama zehirin kaynağı neresiyse temizlemek için, önce kabul etmek gerek. Sadece erkek de şiddet yanlısı değil elbette, genel ağırlıktan bahsettik. Kadın eşinden şiddet görüyor, belki de gidip çocuğuna gücünü yetiriyor olabilir. Kadın erkeğin yanında yer alıyorum derken, itirazı olanlara sözüm yok, diledikleri kadar itiraz etsinler, bu gelişim tamamlanacak, bütüne doğru giderken her şey, bu konu asırlar öncesi gibi kalamazdı zaten. Yan yana yürümelerini doğru buluyorum yorumunuzu baz alıyorum. Konu adalet mi, şiddet mi diye sormuşsunuz. Hepsi...Kadın- erkek ilişkisi içinde ne varsa hepsiydi. Belki de kadınların seslerinin serzenişlerinin çokluğu, uzunnn zamanlar boyu bastırılan, geride duran kimliklerini, şimdilerde daha çok kullanabilmeye başlamalarından olabilir mi? Yanlış anlaşılmaya kalkılsa, neler çıkar ama bir birimizi doğru anlamak umudunda olmalıyız. Erkeğe şiddeti aşılayan her süreç , kadına da maalesef elinden geleni, küçük oyunlarla yapabilmeye itti. Şimdi temizlenme, doğru ve yan yana yürüme zamanının, gün be gün ilerlediğini düşünüyorum.Doğru anlaşırım umarım. İyi forumlar :)
 
Geri
Üst