Korku Hikayeleri Denemelerim.

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Mekan tasvirleri yetersiz kalmış, ana karakterin tanımı net değil, gerilim öğelerinde doruk noktası eksik. Öykünün matematiğine dikkat etmelisin. Dil bilgisi kuralları da hikayenin doğru okunması için önemlidir. İlk dikkatimi çekenler bunlar ancak açık bir anlatımın var üzerinde çalışırsan geliştirebilirsin.
Başarılar.
Teşekkür ederim. Dil bilgim yeterli değil malesef o konuda çok eksiğim var. Dikkat etmeye çabalayacağım sağolun. :)
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Bir çok eleştiri gelmiş yerli yersiz :) Deneme olmasına rağmen çok iyi Ori :) Daha iyisini yapacağın zaten belli :)
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Bir çok eleştiri gelmiş yerli yersiz :) Deneme olmasına rağmen çok iyi Ori :) Daha iyisini yapacağın zaten belli :)

Çok teşekkür ederim içim tuhaf oldu birden böyle deyince. :) Sağolun.
 

repece

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ara 2008
Mesajlar
323
Tepkime puanı
14
Yazılarda biraz paragraf başı olsa iyi olur gibime geldi.Yazı kendine çekmiyor okumak isteyeni noktalama işaretleri falan kullanılsa, ilginç yada dikkat çekiecek cümle yada kelimeler vurgulanarak yazılsa.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Yazılarda biraz paragraf başı olsa iyi olur gibime geldi.Yazı kendine çekmiyor okumak isteyeni noktalama işaretleri falan kullanılsa, ilginç yada dikkat çekiecek cümle yada kelimeler vurgulanarak yazılsa.

Ah ahh şu dil ve anlatımı lisede çalışmadım işte böyle oldu şimdi de vakit bulamıyorum. :)
 

moskov

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Tem 2011
Mesajlar
645
Tepkime puanı
67
önemli olan yaratıcılığın diğerleri zaten sen yapamasan da senin yerine yapılır oricim :) yazdıkça daha iyi olursun bıkmadan usanmadan yazmaya devam ;)
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
önemli olan yaratıcılığın diğerleri zaten sen yapamasan da senin yerine yapılır oricim :) yazdıkça daha iyi olursun bıkmadan usanmadan yazmaya devam ;)

İşte bu çok doğru bir düşünce tarzıydı. :)
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Bir an durdum.. Geride bıraktıklarım mı önüme engel olacaktı yoksa yola çıktıklarım mı? Aklımdan çıkmayan düşüncelerin, ağzımdan dökülen sözlerin tek anlamı buydu oysa. Kimse anlamıyor ve kimse gerçekten dinlemiyordu. Önümde duran ağaç bile o kadar yalnızken nasıl ayakta durmayı başarabiliyordu?
Kimse bilmiyordu aklımdan geçenleri, bu bir hediye miydi? Yanımda yürüyen arkadaşım Jim bir an baktı ve;
- Ne düşünüyorsun? diye sordu.
Ona düşüncelerimden bahsetmem beni belki yokuşa sürükleyecekti ve belki daha kötü bir hale getirecekti. Fakat ona birşey söylememek en iyisiydi ve gülümseyerek ''Hiç..'' demeyi yeterli buldum. Yürüdük bitmek bilmeyen yolu sadece ikimiz yürüdük ve ailelerimiz kim bilir ne haldeydi. Evden çıktığım an hissettiğim duygular yerini özleme bırakmıştı fakat içimde büyüyen nefret bu özlemi yok ediyor, adeta parçalıyordu! Arkadaşımda ailesiyle anlaşamazdı ve ailesinin, onun geleceğini düşünmeden heba ettiğine inanıyordu. Gördüklerini bilmiyordum fakat böyle düşünmesine sebep olan birçok şey olabilirdi. Mesela cahil bir anne ve baba...
Bir an düşüncelerimi aniden kesen bir ses geldi ve karşı tepenin arkasında olan kazaya tanık olduk. Jım koştu ve bekle dememe rağmen beni dinlemedi. Tepeye yetiştiğimde Jım coktan arabada sıkışan adama yardım ediyordu bile. Çok kötü birşey oldu.. Arabadan gelen bir kıvılcım büyük bir patlamaya yol hazırlamıştı. Aniden büyük bir patlama oldu ve beni o tepenin üstünden bile 1-2 metre ileri fırlatmıştı. Bayılmıştım ve uyandığımda birkaç adamın beni bağladığını gördüm. Belli etmeden baygın numarasına devam ettim. Jım'e olanlar aklımdan çıkmıyordu. Yol arkadaşım, can yoldaşım yardım uğruna canından olmuştu. Artık geride bıraktıklarım umrumda değildi bile sadece ne kaybettiğimin değerini anladığım için üzülüyordum.
Beni götürüyorlardı, nereye olduğunu bilmiyordum. Arabanın kasa kısmında olmalıydım ve kapıyı açtıklarında ise karanlık yerini aydınlığa bırakmıştı.. Beni alan adam uyandığımın farkında vardı ve kafama vurduğu bir darbeyle bağırmama neden oldu. Etrafıma baktığımda geldiğimiz yer tuhaf bir mezarlık olduğunu gördüm. Bu beni çok korkutmuştu ve hatırlarken bile tüylerim diken diken oluyordu. Adamın biri geldi ve herkes saygı duruşuna geçer gibi dikildi. Adam bana yaklaştı ve ;
- Orada neler oldu? diye sordu.
Cevap vermeden başımı çevirdim ve şiddetli bir sesle ;
- Sana söylüyorum velet! diye bağırdı.
Olanları anlattım ve beni gayet güzel dinledi. Konuşmamın sonunda bana yaşımın küçük olduğunu ve beni o yüzden serbest bırakacağını söyledi. Adamları beni çözerken adam ayağa kalktı ve benim ayağa kalkmamı bekledi. Ayağa kalktığımda söylediği cümle ''Kendine iyi bak ufaklık, olanlar aramızda kalacak' oldu.. Başımı evet der gibi salladım ve adam gülümsedi. Hepsi gittiğinde ise dünyaya yeni genmiş gibiydim. Fakat o kaza yapan adamın neyi oluyordu ve neden orada olanları bu kadar önemsiyordu anlam verememiştim. Tek düşündüğüm ise bu dünyaya veda eden can dostum Jım'dı..
 
  • Beğendim
Tepkiler: AJA

maceracı

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Eyl 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
3
Konum
Dünya gezegeni
İş
Ders,bilgisayarda takılmak,...
üzücü bir hikaye yazmışsın.(şimdilik ama ileride adrenalin dolu olabilir)
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Aynen gerilim veremedim fazla daha iyi olabilirdi.. :) Bugün de böyle olsun dedim. :)
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Eskiler köylerde cinlerin olduğunu iddaa ederler. Bir gece adamın biri tuvalete gitmek için kalkar ve o zamanlar köylerde tuvaletler dışarıdadır. Dışarı çıkar ve merdivenlerden inerken aşağıda komşunun kızının ona doğru geldiğini görür. Olduğu yerde duraksar ve şaşırmış vaziyette 'gece yarısı bu kızın dışarıda ne işi var' diye düşünür. Kız biraz yaklaştıktan sonra kanlı gözlerini adama diker ve tip tip bakmaya başlar. Adam bir an ürperir, adım adım geri çekilirken ayağı takılır ve merdivenlerden yuvarlanır. Sabah köpeğinin yanı başında havlamasıyla gözlerini açtığında ayağı kalkar ve telaşla komşusuna koşar. Komşusu kapıyı açtığında üstüne atılır ve olanları bir çırpıda anlatır. Direk uyuduğu odaya koşarlar ve kızı uyandırmak için yorganı kaldırdıklarında mosmor cesetle karşılaşırlar.
Olayı yaşayan adam 1 hafta sonra intihar etmiştir.

--------------

Arkadaşlar bu olayı etrafımda çok anlatıyorlar. Sizinle paylaşayım. :)

Anlatılanlara göre Göztepe'de 1999 senesinde yaşanan Mavi Çarşı katliamında 6 katlı bina yanmış ve içeride ki insanlar yukarı katlarda yanıp hayatlarını kaybetmişlerdir. Göztepe Burger King'de kapanış temizliği yapan elemanlar gece saat 2:30 ' dan sonra çığlık sesleri duyduklarını iddaa etmiş ve bazı müdürler gece yaşanan olayları kaldıramayıp işten ayrılmışlardır. İşin ilginç tarafı 14 kişi yanmış ama sadece 13 kişinin cesedi bulunmuştur. İçeride olduğu kameralarla kanıtlanan kadının cesedi hala bulunamamıştı.. Gece servisi işini yürüten şöför bizzat ayak sesleri duyduğunu iddaa etmiştir. Elemanlar gece temizliği için 3. kata çıkamadığıda söyleniyor.

Gerilim gerilim gerilimmmm :) Gece herkese bu tip mesajlar atıyorum telefondan :))
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Dabbe'nin yazarı bir hocamın eski öğrencisiymiş.
Hocam okula ilk kez girerken bakmış bir kaç arkadaş bir çocuğun ayaklarından tutmuş okulun en üst katında pencereden aşağı sakırtıyor.
Hocam hemen oraya gitmiş tabii.
Okulda yeni olduğundan kimseyi tanımıyormuş. Çocuklara ne yaptıklarını sormuş. Aşağı sarkıtanlar " Hocam artık bıktık. Hiç durmadan hikaye anlatıp duruyor. Biz ona eğer bir daha analtırsan seni sarkıtıcağız demişitik" demişler.
Hocamda bozuntuya vermeyip "Hııı sarkıtın o zaman " deyip odasına gitmiş. Değişik biridir de..

Sarkan çocuk şu an Dabbe'nin yazarı.
İnşallah arkadaşların seni daha yüksek binalardan sarkıtır ori :D
 
  • Beğendim
Tepkiler: Ori

mevlut96

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2012
Mesajlar
22
Tepkime puanı
1
İlk denemelerine göre başarılı.Çok iyi değil ama eğer ilk denemense çok iyi.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Bir an ne yaptığını farketti ve durdu. Önünde yatan cesede baktı ve hayatına getirebileceği zararı görür gibi oldu. Öfkesi dinmiş ve kendine gelmeye başlamıştı..
Bıçağı bıraktı ve kanlı elleriyle başını sıvazlayarak ağlamaya başladı. Cesedi orada bırakıp hemen oradan uzaklaştı. Hemen en iyi arkadaşına gitti ve kapıya iki tane sert yumruk attı. Kapıyı açan arkadaşı '' Jım bu halin ne senin! Çabuk içeri gel '' diyerek hemen içeri aldı. Jim, başından geçenleri büyük bir pişmanlıkla arkadaşına anlattı. O gece arkadaşında kaldı fakat sabah olduğunda polis sirenleriyle uyandı. Kapıyı zorla açan polis Jim'i hemen kelepçeledi. En iyi arkadaşı Mark onu satmıştı ve Jim arkadaşına büyük bir öfkeyle bakarak söylediği sözlerle arkadaşını korkutmayı başarmıştı.. '' Sen öldün Mark! ''

1 hafta sonra Mark, Jim'in idam kararını duydu ve yıkıldı.. Son bir kere onu ziyaret etmek istedi. Hapishaneye geldi ve ziyaret odasında beklemesi için bilgi verildi. Mark ziyaret odasına doğru ilerlerken yanından geçen bir gardiyan, telsiziyle bir mahkumun firarını bildiriyordu. Aldırmadan odaya doğru devam etti. Odaya girdiğinde etrafına baktı ve üzüntü içinde kaybolan düşüncelerini farketti. Jim'e yaptığından ötürü kendini hiç affetmeyecekti...
Bir masaya geçti ve sandalyeye yavaşça oturdu. Beklemeye başladı.. Arkadaşını göreceği için mutlu ama son görüşü olacağı için de, bir o kadar üzüntü içindeydi..
Bir görevli ona doğru yaklaştı ve ''siz mahkum Jim'in yakını mısınız?'' diye sordu ve Mark ''Evet'' diye yanıtladı ve görevli konuşmaya devam etti;
-Mahkum bugün firar etti. Nasıl olduğunu hala anlayamadık.

Bu sözlerden sonra Mark şoka uğramış ve direk Jim'i götürdüklerinde söylediği sözler aklında şimşek gibi çakmıştı.
Ani bir telaşla masadan kalkıp etrafına baktı. Öyle bir telaşlanmıştı ki artık görevliyi duymuyor ve elleri ayakları titriyordu. Hemen hapishaneden çıkıp ve şehiri terketmek için eve doğru yola koyuldu. Eşyalarını alıp sonsuza kadar burayı terkedecekti. Jim'in kendisi için geleceğini biliyordu. Arabadan indiğinde hemen kapıya koştu ve açıp içeri girdi. Korkudan ne yapacağını bilemiyor ve etrafa boş boş koşturup duruyordu. Hemen yukarı elbiselerini toplamak için çıktı ve aniden kulağına gelen bir kilit sesiyle durdu...

Ceplerine baktı, aşağı kapının anahtarını bir an hatırlamaya çalıştı. Telaştan anahtarı kilitin üstünde unutmuştu. Jim'in kendisi için geldiğini anlamış ve büyük bir korkuyla yavaş hareket etmeye başlamıştı bile.. Başından akan minik ter damlaları, ne kadar korktuğunun göstergesi olabilme niteliğindeydi. Yukarı çıkmaya devam etti ve ayak seslerini dindirmek için ayakkabıları bir çırpıda çıkarıp attı. Hemen polisi aramak için elini cebine attı fakat herşeyi arabada kalmıştı. Yatakodasına doğru hızla yürüdü. Hemen telefon edip polis çağıracak ve bu arkadaşım dediği katilden kurtulacaktı. Aslında herşeyin sebebi kendisiydi, o gün doğru olanı yaptı ama şimdi başına gelenleri bilseydi, bir kerelik yanlışı seçebilirdi.. Odaya girdi ve kapıyı kilitledi. Hemen telefona atıldı ve 911 i çevirdi. Telefonu açan polise telaşla adresi vermeye çalışırken kapıya vurulan balta aklını başından almaya yetti. Jim baltayla açtığı delikten Mark'a baktı ve ''Sen Öldün Markk'' diye ürkütücü bir sesle bağırdı. Deli gibi baltayı kapıya vururken Mark gözyaşları içinde yardım istemekle yetiniyordu. Jim her vuruşta arkadaşına olan nefretini dile getiriyor ve küfür ediyordu. Mark telefonu aniden elinden attı ve pencereye yöneldi. Korkudan ne yapacağını bilmiyordu. Jim kapıyı açtığı vakit Mark pencereyi açmayı başarmıştı. Baltayla üstüne deli gibi koşarken pencereden kendini aşağıya bıraktı ve 2. kattan yere çakıldı. Mark acı içinde kıvranmaya başlamıştı, ayak bileği kırılmış ve yerde sürüklenerek yola doğru ilerlemeye çalışıyordu. Jim hemen aşağıya doğru koştu. Kilitlediği kapıyı açarak Mark'ın üstüne saldıracakken kafasına yediği mermiyle can verdi. Polisler tam zamanında yetişmiş ve Mark'ı kurtarmışlardı ve Mark acılar içinde kıvranırken arkadaşının cansız bedenine bakıp ağlayarak ''Özür dilerim'' demekle yetinmişti..

-Ori
 

Kizir

Banlı Kullanıcı
Katılım
29 Mar 2012
Mesajlar
124
Tepkime puanı
3
İş
Öğrenci
İlk Orhan hikayesi harika :) amatörce ama bi kaç detayı dışında mükemmel olmuş.Şöyle söyleyim uzun yazı okumayı asla sevmem kitap okumam bu yüzden ama bu hikayeyi çekirdek yiye yiye heyecanla okudum :)
 
  • Beğendim
Tepkiler: Ori

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Karanlıktan Aydınlığa

Bölüm:1

Artık bunaldım. Her günümü ziyan ediyorum gibi geliyordu. Müdürümden izin isteyememiştim o gün ve zaten istememe değecek bir neden de yoktu. 14 Şubat günü herkes el ele dolaşırken ben evde pinekleyecektim. Müdürüm o gün ofis işlerini bana kitlemiş son model karısıyla gezmeye gidecekti. Aptallar.. Neyse zaten beni ilgilendirmiyordu fakat şu ofis işleri çok moralimi bozmuştu. Neden ben hep Allah'ımmmmm!
Akşam saat 10 gibi 3 katlı sözde lüks ofisime gittim. Ben gittikten hemen sonra müdür kasadan bir miktar para alıp karısıyla birlikte yemeğe gidiyoruz diye çıktılar. Koskoca 3 katlı bina herkesin sevgilisi kolunda eğlenceler, içkiler oh gel keyfim gel. Bense dosyalar arasında kaybolmuş vaziyette mağdur dilenci pozisyonunda çalışıyordum. Neyse işler saat gece 2 gibi bitti ve bende elimi yüzümü yıkamak için lavoboya doğru yürümeye başladım. Aniden merdivenlerden bir ses geldi. Sanki biri anahtar düşürmüştü gibi bir sesti. Hiç umursamadan devam ettim ve lavaboya girdiğimde umursamadığım o ses yerini çığlıklara bırakmıştı.. Bir anda bir çığlık koptu ve boğazı yırtılıncaya kadar bağıran bir kadın canlandı gözümde. İstemeden de olsa ürpermiştim. Arkamı döndüm ve duvara yaslandım. Çok telaş yapmıştım, kendimi kaybeder gibi olmuştum. Kapıyı yavaşça araladım ve yerde ayak izleri gördüm. Bu ne kadar korkmama sebep olsa da izlerin 'Kan'dan olması beni daha da korkutmuştu..
Yavaşça kapıyı kapattım ve kabinden birine girdim. O kadar çok korkmuştum ki ellerim ölümüne titriyordu. Dışarı çıkacak kadar cesaretli değildim ve kabinden çıkıp lavobonun önünde kısa süreli düşüncelere daldım. Buradan nasıl kurtulacağım? Havalandırma kapağı dikkatimi çekti fakat yerde olmasıyla birlikte biraz da dardı. Girebilecek kadar geniş mi diye hızlıca kontrol ettim ve sığacağım diye havalandırmaya girmeye başladım. Düşüncelerim beni yanıltmamıştı, biraz dar olmasına rağmen sığmayı başarmıştım. Bir an nerde o filmlerde ki tavan havalandırmaları diye düşünmeden edemedim. Durduk yere sövmeye başladım ki havalandırmanın bir filtresinden merdivenleri gördüm. Orada bayan Marry kan revan içinde yatıyor ve boğazından kanlar fışkırıyordu. Bu manzarayı görmem kalp atışlarımın daha da hızlanmasına yetmişti. Üzerime gelen ürperme yüzünden hareket edemiyor, titreye titreye kendimi sürüklemeye çalışıyordum. Havalandırmadan çıkmam şarttı. Nihayet bir odanın havalandırma kapağından çıktım. Ayağa kalktım ve toparlandım ama yinede şu titremeyi üzerimden atamamıştım. Yavaş ve sessizce yürüdüm.. Odanın kapı tokmağını yavaşça çevirdim. Merdivenlere doğru yürümeye başladım. Karşı odanın kapısı aniden açıldı ve dışarı çıkan David ürkek bakışlarıyla bana doğru yürüdü. Ağzında birşeyler gevelerken ben ise hemen ona doğru koştum. Yanına geldim ve elimi omuzuna attığımda yüzüstü yere düştü. Arkasında ki bıçak ise beni dehşete düşürdü!
Ne yapacağımı bilemeden aniden bağırdım ve merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. Aşağıya geldim ve kapıdan çıkarak oradan hemen uzaklaştım. Polisle geri geldiğimde ise müdür ofisine gelmiş ve saat gece 3 olmasına rağmen bazı çalışanlar yerlerindeydi. Bayan Marry ve David ise ortalıkta yoktu. Hemen müdüre olanları anlattım ve ofis arkadaşlarımla birlikte polislerin yanında beni küçük düşürücü laflarıyla ezmeye çalıştılar. Onların bu tavrına anlam verememiştim fakat David ve Marry yi görmek istiyordum. Müdüre herkesin içinde ''Onları hemen buraya çağır!'' diye bağırdım. Bir an sessizlik oldu, yanımda ki polis beni sakinleştirmeye çalışsa da kendimi tutamıyordum. Polisler beni saldırgan tavırlarım yüzünden dışarı çıkardı. Birlikte merkeze gittik ve yolda polisleri gördüğüm olaylara inandırmaya çalışıyordum. 2 kişi öldü ve bana kimse inanmıyordu! Bu beni çıldırtıyordu. Ön koltukta oturan polis arkasını döndü ve konuşmaya başladı;
-Müdürün bile senden şüphe ediyor dostum, senin kaçık olduğunu düşünüyor. David ve Marry dediğin arkadaşların o gün işe bile gelmemiş. dedi.
Şaşırmıştım ve bir an donakalmıştım. Ne olursun bu işin peşini bırakmayacaktım!

-Ori
 

DarkAnqeL

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
199
Tepkime puanı
8
hikayeler güzel, ancak bazı anlatımlarda olaylar zincirinde bir kaç kopukluk var. Bunun dışında sondaki 2 hikayeye kadar hayal edebildim :) iyi forumlar.
 

arzuhal

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Kas 2011
Mesajlar
580
Tepkime puanı
34
Konum
nurnberg-almanya
İş
su an evdeyim maalesef
Ori çok beğendim :) Bende yazmıştım lisedeyken ama biraz komik olmuştu, bir ajandaya yazmıştım hala saklarım :D Okurken aklıma o geldi.

Umarim sizin yazdiklarinizida okuruz,Komedi karisimi korku hikayeleride cok hos oluyor,sahsen ben cok begeniyorum.Arkadasimiz ori yede paylasimi icin tesekkür ederim.Ben begendim:willy_nilly:
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Eskiden köyün birinde çocuğun biri kaybolmuş ve köy halkı her yeri aramasına rağmen çocuğu bulamamış. Sadece ''Soğuk Dağ'' denilen, köylerinin karşısında ki dağa çıkmaya cesaret edememişler. Annesi, babası çocuğun öldüğüne inanmamış ve akrabaları alıp dağa aramaya gitmişler. Dağ'la ilgili bir efsane dilden dile gezermiş. Derler ki eskiden Ermeni bir büyücü köy halkı tarafından öldürülmek üzereyken dağa kaçmış ve dağa lanet salmış. O günden sonra dağa çıkan kimse bir daha geri dönememiş.
Anne, baba ve akrabalar dağın girişine ulaştığında büyük bir deprem olmuş ve akrabaların çoğu kayaların altında kalıp can vermişler. 18 kişi geldikleri dağın girişinde sadece 4 kişi kalmışlar. Dağın girişi kayalıklarla kapandığından geri dönememişler. Korkuyor olsalar da dağın tepesine doğru yürümeye devam etmişler. Hayatta kalanlar ise kayıp çocuğun babası ve 3 kardeşiymiş. Herkes kayıplarının verdiği acıyla ağlamaya başlamış. Birden ufak bir kayalığın arkasından gelen sesle ayaklanmışlar. Aniden kayalığın önünde tuhaf siyah giysili, saçları karma karışık ve elinde çuval olan bir kadın görünmüş. Baba ve kardeşleri donakalmış. Kadın elinde tuttuğu çuvaldan 4 yüzük çıkarıp onlara doğru yavaşça fırlatmış ve eklemiş;
- Herkes yüzüğünü dikkatli seçsin ve taksın. Her kim doğru yüzüğü seçerse canı bağışlanacak.
Baba, yüzüğü taktığı gibi kendini köyde toz duman içinde buluvermiş.
Köyde yaşanan deprem çok büyük kayıplara neden olmuş. Adam büyük bir şaşkınlıkla akrabalarını aramış ama akrabalarının ne ölüsünü ne de dirisini bulabilmiş. Hemen dağın girişine koşmuş. Deprem yüzünden kapanan girişten geçememiş ama kayalıklara biraz tırmandığında gördüğü karısının ve birkaç akrabasının cesedi adamı delirtmeye yetmiş.

-Ori

Biraz efsane tarzı yazmak istedim. :) Kısa ama idare eder sanırım. :)
 
Üst