Ekli dosyayı görüntüle 7249
(11 Ekim 2015 04:12)
Sabaha doğru uyandı. Saate baktığında her saniyenin sessizliği bozduğunu farketti. Tekrar uyumaya çalışmasına rağmen yinede başarılı olamadı. Yatağında uzanmaktan vazgeçtiği an aklında bir bardak soğuk su belirdi. Kalktı.. Terlemiş sırılsıklam atletinin yaydığı koku eşliğinde mutfağa doğru yürümeye başladı. Yürürken neden herşey garip geliyordu? Neden farklı bir hava hissediyordu? Soluduğu havadan neden rahatsız oluyordu? Mutfağa yaklaşmıştı ve artık bunların bir önemi olmadığını düşündü.. Bir bardak soğuk su bütün dağları yıkacak ve ona bir damla huzur sağlayacaktı. O huzuru bulmak umuduyla ışığı yaktığında şok geçirmeye çoktan odaklanmıştı. Yerde yayılan kırmızı lekeleri gözleriyle takip etmesi tam iki saniyesini aldı ama onun için diğer saniyelerin bu dakikada hiç önemi kalmayacaktı. Sessizlik çöktü ve kısa sürede olayı kavrayamadan avazı çıktığı kadar bağırdı. İçeriye doğru koştuğu an ailesi çoktan uyanmıştı. Hala titrek vücudu konuşmaktan uzak bir halde etrafta deliler gibi odadan odaya koşuyordu. Annesi ve ablasının gözü önünde babası sarılıp bir hamlede onu salondayken yere yatırdı. Onu böyle durduramayacağını anlayan babası, kızına ambulansı araması gerektiğini söyledi. Sorunlu dakikalar bitmiş olmalıydı ki camlardan ambulansın ışığı yansıdı ve apar topar hastaneye götürdüler. Hala titriyor ve vücüdunu zaptedemiyordu. Doktor yanına geldiği an doktora canavarmış gibi baktı. Doktor neler olduğunu anlamadı, tek bildiği şok geçirdiğiydi. Ablasının gözlerine baktığında bakışlarıyla birşeyler anlatmaya çalıştı. Doktor onu özel odaya alırken ablasına bakakalmıştı. Ablası ise tedirgindi.
Götürüyorlardı.. Kardeşine neler olduğuna anlam verememişti. Aklını kurcalayan tek şey o anlamlı bakışlardı. Annesinin ağlayışları ve babasının üzgün bekleyişi. Etraf tuhaf gelmeye başlamıştı. Kardeşinin hiçbir sorunu yoktu ama başına ne gelmiş olabilirdi? Annesine, babasına ''buralardayım'' bahanesiyle dışarıya çıktı ve bir taksi çevirdi. Eve doğru giderken kardeşinin o bakışları hala içini yaksa da, bu tuhaf durumun sebebini merak ediyordu. Kardeşinin birşey gördüğüne emindi. Çünkü o denli çıldırmasına sebep sadece bu olabilirdi. Eve gittiğinde yıkılan eşyalardan birkaç tanesini yerine koydu. Kardeşinin odasına doğru giderken içini bir korku kapladı. Odaya girdiğinde herşey normaldi. Ne olabilirdi ki? Ne bekliyordu? Yatağa uzandığında hafiften bir ter kokusu sezdi. Kokudan rahatsız olup kalktığında mutfağın oradan bir karartı geçtiğini görür gibi oldu. Bu onu gerçekten korkutmuştu. Göz yanılması diye düşündü ama bu gece bu gibi şeylere ihtimal vermek istemedi. Babasını aradı ve evde olduğunu söyledi. Telefonu kapattıktan sonra mutfaktan bir ayak uzandığını gördü. Bu da kimdi? Korkudan eli ayağı kaskatı kesilmişti. Işıklar söndü ve odalar karanlığa büründü. Kardeşine bu olmuş olabilir miydi diye düşünürken ona olanlar aklına geldi. Onun başına gelenlerin kendi başına gelmesine izin vermeyecekti. Ayaklandı ve korkusunu gögüsleyerek ''KİMSİN'' diye seslendi. Bu sıra sadece kendi bulunduğu odanın ışıkları geri geldi. Mutfağın kapısına yansıyan ışık sayesinde onu biraz görebiliyordu. Odanın kapısına doğru yürüdüğünde neler olduğuna anlam veremedi. Kendisini elinde bıçakla, kendisine bakarken buldu. Korkudan kendini kaybeder gibi oldukça odanın ışığıda hem sönüp, hem yanıyordu. Mutfaktan çıkan kopyasının, kendine doğru koşmaya başladığını görünce bunun bir rüya olduğuna inanmaya çalıştı ve olduğu yerden kıpırdamadı. Kendine doğru bıçak kalktığında tam kafasına doğru inecekken kendini tutamadı ve bıçaklı elini tutup kopyasını yere yatırdı. Kendisiyle boğuşuyordu. İkiside mutfağa kadar boğuşarak sürüklendiler. Mutfağa yuvarlandıkları sıra ablası, kardeşinin cansız bedenini görünce birden şoka girdi. Diğeri onu bu sırada bıçakladı ve kardeşinin yanına yığılıverdi. Gözleriyle kardeşine bakarken etrafın beyazlaştığına şahit oldu. Işıklar geri gelmişti. Tam bu sırada kulağına kapı sesi geldi. Ama kendisi için artık çok geçti.
Babası evin kapısını açtığında içinde ürperti hissetti. ''Bismillah'' dedi ve içeri girdi. Kızına seslendi ama ses veren olmadı. Işıkların yanmasına rağmen kızından ses seda yoktu. Kapıyı aralık bırakıp içeri girdi. Oturma odasında devrilen eşyalardan başka bir değişiklik göremiyordu. Kimsecikler yoktu. İnleme sesi duyar gibi oldu. Korktu ve kalkıp o yöne doğru yürüdü. Mutfaktan mı gelmişti? Hemen koştu ama gördüğü manzara karşısında dehşete düştü. Oğlu ve kızı yanyana kanlar içinde uzanıyordu. Bu nasıl olabilirdi? Oğlu? Gördüklerine inanamadı. Gerçekle hayali birbirine karıştırdığını düşündü. Çünkü bunun imkanı yoktu. Hayal gördüğüne inanmaya başladı ve hastanenin yolunu tuttu. Ağlıyordu, sürekli ağlıyordu. Hastaneye gittiğinde hemen doktora koşup oğlunu görmek istedi. Doktor kendisini tanımadığını söyledi. Oğlunu getirdiğini söyledi ama doktor onu dinlemedi bile. Danışmaya kayıt için gittiği kadına koştu. Oğlunu görmek istediğini söyledi ama kadın kayıtlarda oğlunun ismine rastlamadı. Etrafta karısını aradı ama bulamayınca neler olduğunu anlayamadan aceleyle eve geri döndü. Ağlamaktan başka birşey aklına gelmiyordu. Şaşkındı! Neler olduğu konusunda bir fikri yoktu. Eve girdiğinde oğluyla kızının cesetleri hala orada duruyordu. Karısı yatağında uzanmış uyuyordu. Gözyaşları içinde karısını uyandırmaya çalıştı. Karısı uyanmadı. Tekrar denedi ama karısı yine uyanmadı. Örtüyü kaldırdığında karısının bağırsaklarının dışarda olduğunu görünce yere düştü ve kustu. Kan kokusunu almamıştı bile. Çocuklarının yanına gitti ve giderken odaların ışıkları bir bir söndü. Adımlarını attıkça kendi sonunun da geldiğine inandı. Evlatları, karısı ve kendisi... Herşeyin sonu buydu. Mutfağa girmesiyle tüm ışıkların sönmesi bir oldu. Aniden yere düştü. Ağzından kanlar gelerek gözleri karanlığa büründü.
Bütün siyahlık toplandı ve bir büyük gölge oluşturdu. Bu gölge hızla o evden çıkarak uzaklaştı.
-Ori Gece Beş Hikayeleri