acid
Kayıtlı Üye
Özgürlüğün ve zenginliğin ne olduğunu kavramak gerekiyor önce. Bu çağın ekonomik sistemi gereği hepimiz kendimizi köle görüyor ve daha fazla parayı özgürlük algılıyoruz. Halbuki daha fazlası olsa da bu arayışımız sona ermeyecek. Sistem daha fazla ihtiyaç duymak, daha fazla istemek, isyan etmek ve şikayet etmek üzerine kurulu.
Para gayet gerekli ve sevilebilecek bir şey. Ancak takas arası, ihtiyaçlarımızı karşılamamızda kullandığımız bir meta olarak.
Konunun esasına inmek istiyorum bu noktada. Hiç kimse eşit şartlarda doğmuyor. Aile, yaşadığı şehir, ülke, mahalle, din, dil... Bunlar dahil olduğumuz dişli sisteminin bir parçası haline getiriyor bizi. Yazdıklarınızı okurken biraz kendi geçmişimi gördüm. İntikam hırsı, daha fazla para sahibi olarak haksızlık yapanların karşına çıkmak, utandırmak, her istediğime sahip olmak, düşünmeden alabilmek...Bir noktadan sonra almış olmak bir takıntıya da dönüştü. Zaten aileden görülmeyen sevginin, ilginin, desteğin. çekilecek acıların yerini doldurabilecek şey para gibi görünüyor. Öğretilen bu.
Onca acıdan sonra özgürlük sanrılarında kendimi ve içinde bulunduğum paradoksu keşfetme sürecine girdim. Gerçek özgürlük bu sistemin bir dişlisi olmaktan çıkabilmek, kendi ihtiyaçlarım ve mutluluğum çerçevesinde yaşamak. İhtiyaçlar sistemin reklamlarda dayattıkları değil. Bir telefonun kullanmayacağım onlarca özelliğine 6 bin lira ödemek benim için gerekli değil. Daha düşük akıllı telefon, kullanacağım kadar eşya, tüketmeyeceğim yiyecekleri almamak, gerekli olmayan, belki de çöpe atılacak gıdaları depolamamak...
Sistemden çıkmak için öncelikle tüm borçlarımı bitirmeye çabalıyorum. Finansal bir eksi olmaması bana hareket alanı katacak. Bu sayede kişiliğime uygun bir alanda yaşayabileceğim. Bu benim için şehre yakın bir köyde mesleğimi devam ettirerek, üreterek, doğayla iç içe, stresten uzak durarak yaşamak anlamına geliyor.
Şimdilerde minimalizm, şehirle iç içe permakültür yaşam gibi kapitalizmin pazarladığı süslü kelimelere bakmadan 'Ben gerçekte ne istiyorum?' sorusunun cevabını keşfetmek gerekiyor. Özgürlüğü satın almak için daha fazla çalışmak, daha fazla köle olmak... Kredi çekip ev alalım, borcunu ödeyelim araba alalım, daha büyük araba, daha büyük ev... İçinde ne kadar yaşayacağımızın dahi belli olmadığı, karşı apartmanı gören dört duvarda, bize bacaklarımızı uzatma alanı bile bırakmayan evin asıl sahibi, bizden daha değerli olarak tanımlanan mobilyalarla (çünkü en az bir aylık emeğinizle alıyorsunuz, çay dökseniz bile üzülüyorsunuz, halbuki sizin için var onlar) birlikte yaşıyoruz. Bence hapishaneler daha özgür. Şu an geçmişteki fedakarlıklarımın doğurduğu hala istediğim ortamda yaşamıyorum bu arada.
Evet bu sistemin içinde doğmuş olmaayı gördüğümüz kadarıyla seçemedik. Ama bu sistemle güvenli bir mesafe kurabiliriz. Bu da bağımlılıkları minimuma indirmekle olacak. Ben başardım mı? 'Henüz' değil. Çünkü madde bağımlılığı gibi kapitalizm. Nefret etseniz de özlersiniz. Fakat tedavi sürecinde yol kat ettim. Kafamdaki para tanımlamasını doğru biçimde oturtarak, iyileşiyorum, özgürlüğümü yaratıyorum.
Bu arada başka varlıklardan, insanlardan her ne alırsanız alın mutlaka bir bedeli vardır. Varlıklarla yapılan maddi odaklı ve görece başkalarını da etkileyen, hırs gibi kötü duygular barındıran çalışmalar tercihim nedeniyle alanım değil. Bilinçaltı kodlamaların değiştirilmesi üzerine çalışmalar önerebilirim sadece.
Para gayet gerekli ve sevilebilecek bir şey. Ancak takas arası, ihtiyaçlarımızı karşılamamızda kullandığımız bir meta olarak.
Konunun esasına inmek istiyorum bu noktada. Hiç kimse eşit şartlarda doğmuyor. Aile, yaşadığı şehir, ülke, mahalle, din, dil... Bunlar dahil olduğumuz dişli sisteminin bir parçası haline getiriyor bizi. Yazdıklarınızı okurken biraz kendi geçmişimi gördüm. İntikam hırsı, daha fazla para sahibi olarak haksızlık yapanların karşına çıkmak, utandırmak, her istediğime sahip olmak, düşünmeden alabilmek...Bir noktadan sonra almış olmak bir takıntıya da dönüştü. Zaten aileden görülmeyen sevginin, ilginin, desteğin. çekilecek acıların yerini doldurabilecek şey para gibi görünüyor. Öğretilen bu.
Onca acıdan sonra özgürlük sanrılarında kendimi ve içinde bulunduğum paradoksu keşfetme sürecine girdim. Gerçek özgürlük bu sistemin bir dişlisi olmaktan çıkabilmek, kendi ihtiyaçlarım ve mutluluğum çerçevesinde yaşamak. İhtiyaçlar sistemin reklamlarda dayattıkları değil. Bir telefonun kullanmayacağım onlarca özelliğine 6 bin lira ödemek benim için gerekli değil. Daha düşük akıllı telefon, kullanacağım kadar eşya, tüketmeyeceğim yiyecekleri almamak, gerekli olmayan, belki de çöpe atılacak gıdaları depolamamak...
Sistemden çıkmak için öncelikle tüm borçlarımı bitirmeye çabalıyorum. Finansal bir eksi olmaması bana hareket alanı katacak. Bu sayede kişiliğime uygun bir alanda yaşayabileceğim. Bu benim için şehre yakın bir köyde mesleğimi devam ettirerek, üreterek, doğayla iç içe, stresten uzak durarak yaşamak anlamına geliyor.
Şimdilerde minimalizm, şehirle iç içe permakültür yaşam gibi kapitalizmin pazarladığı süslü kelimelere bakmadan 'Ben gerçekte ne istiyorum?' sorusunun cevabını keşfetmek gerekiyor. Özgürlüğü satın almak için daha fazla çalışmak, daha fazla köle olmak... Kredi çekip ev alalım, borcunu ödeyelim araba alalım, daha büyük araba, daha büyük ev... İçinde ne kadar yaşayacağımızın dahi belli olmadığı, karşı apartmanı gören dört duvarda, bize bacaklarımızı uzatma alanı bile bırakmayan evin asıl sahibi, bizden daha değerli olarak tanımlanan mobilyalarla (çünkü en az bir aylık emeğinizle alıyorsunuz, çay dökseniz bile üzülüyorsunuz, halbuki sizin için var onlar) birlikte yaşıyoruz. Bence hapishaneler daha özgür. Şu an geçmişteki fedakarlıklarımın doğurduğu hala istediğim ortamda yaşamıyorum bu arada.
Evet bu sistemin içinde doğmuş olmaayı gördüğümüz kadarıyla seçemedik. Ama bu sistemle güvenli bir mesafe kurabiliriz. Bu da bağımlılıkları minimuma indirmekle olacak. Ben başardım mı? 'Henüz' değil. Çünkü madde bağımlılığı gibi kapitalizm. Nefret etseniz de özlersiniz. Fakat tedavi sürecinde yol kat ettim. Kafamdaki para tanımlamasını doğru biçimde oturtarak, iyileşiyorum, özgürlüğümü yaratıyorum.
Bu arada başka varlıklardan, insanlardan her ne alırsanız alın mutlaka bir bedeli vardır. Varlıklarla yapılan maddi odaklı ve görece başkalarını da etkileyen, hırs gibi kötü duygular barındıran çalışmalar tercihim nedeniyle alanım değil. Bilinçaltı kodlamaların değiştirilmesi üzerine çalışmalar önerebilirim sadece.