Kısa Kesit Hikayeler. Hayal edin ve onları açığa çıkarın.

PaRaNoiA

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
394
Tepkime puanı
25
Hepimiz heyacanlıydık çünkü enerji bombalarını bulmak için sezgilerimizin kuvvetli olması gerekiyordu bunun için de ayrı bir ders almıştık. Chillout beni çağırdı ve o bombayı benim bulacağımı söyledi ben böyle birşey olamaz der demez elinin tersiyle bi tane çaktı. Ağzımdan kan geliyordu. Mecburen bulacaktım yola koyuldum önce gözlerimi kapatıp nefes egzersizleri yaptım rahatladım. Sonra kendi kendime telkin vermeye başladım. Artık bulabilirdim. Önce yavaş yavaş gezdim ve aklıma Chillout'un sözü geldi. "Bir bombayı bulmak istiyorsan bomba gibi düşünmelisin" bu söz beni çok etkilemişti. Sonra aklıma bir yer geldi elimde ki kürekle kazdım ve bombayı buldum çok şaşırmıştım. Kendimle gurur duydum sonra Chillout'a gidip bombayı imha ettiğimi söyledim beni tebrik etti.

Bir gün urum benden tuz ve su istedi etrafı dolaştım ancak bulamadım kampın az dışına çıkacaktım. Hava kararmıştı ancak çok ilerlerden bir ateş gözüküyordu. Biraz ürktüm gidip bakmaktan başka çarem yoktu yoksa duramazdım. Yavaşça ilerledim gözlerime inanamadım maskeli 4-5 kişi bir kaba kanlarını akıtıyorlardı sanırım bu kişilerin planları büyüktü. Çünkü kanla büyü yapacaklardı altar masalarını da kurmuşlar ne olduğunu anlayamadığım sözler tekrar ediyorlardı. Daha fazla dayanamadım ve ordan kaçtım. Onların kim olduklarını ilerleyen zamanlarda öğrenecektim. Tuz ve suyu sonradan bulup geç kalmıştım. Urum bana niye geç kaldın der demez suratımın ortasına yumruk attı. Yine ağzım kanıyordu. Ama artık yetti derken Moderatörler beni dövmeye başladılar. Çok dayak yemiştim. Önce tedavi olup sonra çadırıma geçtim. O gece çok zor uyudum kim olduklarını çok merak ediyordum.

Ertesi gün tarot bakma dersleri vardı. Öğretmenlerin içinden en vicdanlısı Keiraydı. Belki kadın olduğu için bilmiyorum ancak bize hiç bağırmazdı. Bir derdimiz olduğu zaman ilk ona anlatırdık. Önce kartları önümüze dizdi ve bize öğretmeye başladı. Herkes çok dikkatle dersi dinliyordu. Yapamayanları hiç dövmüyordu bazen çok az bağırdığı oluyordu ama o diğerlerine göre hiçbirşeydi. Ben tarot işine çok merak salmıştım. Her gün fazla ders alıyordum. O da bana anlatıyordu. Bir süre sonra kendi falıma bakmaya başladım. Çok zevkliydi. Bazen geceleri uyumayıp tarot baktığım zamanlar oluyordu.

Günler böyle geçmeye devam ederken urum bir gün hepimizi çağırdı düşmandan bilgi sızdırmamız gerektiğini söyledi. Strateji çok önemliydi. Kim oranın bilgisayarlarını hackleyebilir dediğinde ori24 parmağını kaldırdı. Sonra urum beni de görevlendirdi. Beraber düşmanın bilgisayarlarını hackleyecektik. Ben hack işlerinden anlıyordum. Ori24 de bu işi iyi biliyordu. Düşmanın sitesine SQL İnjection uygulayarak login yaptık tüm bilgileri indirip flash belleğe kopyaladık. Stratejiyle ilgilenen Chillout onlara subliminal mesaj vermemiz gerektiğini söyledi. Bunun için de yare-i yarim görevlendirilmişti. Programa gerekli mesajları yazıp sitelerine attık. Onlar fark etmeden dakikada bir mesajlar ekrana yansıyacaktı. Ajanlığın sanal kısmı tamamlanmıştı artık fiziki kısmı kalmıştı bunun için de farklı birileri görevlendirilecekti.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Uyandım ve bir anlık uyuşma hissettim. Neredeydim, neler oluyordu? Hava kapkaranlıktı ve şehrin birinde ateşe verilmiş tuhaf bir sokaktaydım. Hiçbirşey düşünemiyordum. Bir kadın gördüm ama görür görmez yere yığıldı ve öyle kaldı. Kadını gördükten sonra yerimden kalkmaya tereddüt ettim. Etrafa bakmaya devam ettim. Bir adam beni gördü ve ter kan içinde bana koşmaya başladı. Başım belaya girebilirdi. Koşarken bana 2-3 metre kala yere düştü ve gözlerinden kan gelmeye başladı. Bana tek bir kelimesi beni harekete geçirmeye yetti.

-Kaçç!

Ayağa kalktım ve sol tarafa doğru hızla koşmaya başladım. Neler olduğunu o insanların neden öldüğünü hala anlayamamıştım. Neyden kaçacaktım, nasıl ölüyorlardı? Beyinleri içten patlıyor gibi bir görünümü vardı olayların ama hiçbirşeyden emin olamıyordum. Bir camın önünden hızla koşarken cama baktığımda ikinci bir şok etkisi yaratacak durumla karşı karşıya kaldım. Cama bakakalmıştım. Çünkü bedenim dışında başka bir bedendeydim.

-Ben..? Bu..? Tanrım neler oluyor?

Cama bakmaya devam ettiğimde olaylar daha da ilginçleşiyordu. Yansımadan kendi bedenimi görünce direk arkama baktım. Kendi bedenimi gördüğümde deliler gibi koşuyordu. Hemen peşinden koşmaya başladım. Karanlık ve heryer ateşler içindeydi onu görmek zor oluyordu ama yinede kaybetmiyordum. Peşinden deliler gibi koşuyor ve bağırıyordum.

-Bekleee! Lanet olsun beni bekle!

Dediklerimi duyuyor ama umursamıyordu. En sonunda yorulduğumu hissettim ama benim bedenim hala deliler gibi koşuyordu. Şanslıydım ki yolda bir araba gördüm ve hala çalışıyordu. Sahibi ortalık karışınca bırakıp gitmiş olmalıydı. Kendimi yakalamam gerekiyordu. Onu yakalayabilirsem belki bazı şeyleri daha iyi öğrenebilir ve bu durumu lehime çevirebilirdim. Arabaya atladığım gibi gaza bastım ve peşine tekrar düştüm. Bu sefer yakalayacağımı biliyordum. Ara sokağın birine girdiğini gördüm ve arabayı direk oraya kırıp onu sıkıştırdım. Arabadan indiğimde sırtı dönüktü ama dönmesini bekleyemeden yanına gittim. Arkasında dururken onda farklı birşeyler sezdim. Bana doğru yavaşça döndüğünde alnında ateşle ölüm yazıyordu. Ayaklarım beni geri geri götürüyordu. Korkmuştum. Bu korku beni kendimden geri püskürtmeye yetmişti ama ben kaçtıkça beni kovaladı. En sonunda ter kan içindeyken merdivenlerde bekleyen bir adam gördüm. Ona doğru koşuyordum ve bana bakarken bazı şeyleri daha iyi anlıyordum. Öleceğimi biliyordum.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Hepimiz heyacanlıydık çünkü enerji bombalarını bulmak için sezgilerimizin kuvvetli olması gerekiyordu bunun için de ayrı bir ders almıştık. Chillout beni çağırdı ve o bombayı benim bulacağımı söyledi ben böyle birşey olamaz der demez elinin tersiyle bi tane çaktı. Ağzımdan kan geliyordu. Mecburen bulacaktım yola koyuldum önce gözlerimi kapatıp nefes egzersizleri yaptım rahatladım. Sonra kendi kendime telkin vermeye başladım. Artık bulabilirdim. Önce yavaş yavaş gezdim ve aklıma Chillout'un sözü geldi. "Bir bombayı bulmak istiyorsan bomba gibi düşünmelisin" bu söz beni çok etkilemişti. Sonra aklıma bir yer geldi elimde ki kürekle kazdım ve bombayı buldum çok şaşırmıştım. Kendimle gurur duydum sonra Chillout'a gidip bombayı imha ettiğimi söyledim beni tebrik etti.

Bir gün urum benden tuz ve su istedi etrafı dolaştım ancak bulamadım kampın az dışına çıkacaktım. Hava kararmıştı ancak çok ilerlerden bir ateş gözüküyordu. Biraz ürktüm gidip bakmaktan başka çarem yoktu yoksa duramazdım. Yavaşça ilerledim gözlerime inanamadım maskeli 4-5 kişi bir kaba kanlarını akıtıyorlardı sanırım bu kişilerin planları büyüktü. Çünkü kanla büyü yapacaklardı altar masalarını da kurmuşlar ne olduğunu anlayamadığım sözler tekrar ediyorlardı. Daha fazla dayanamadım ve ordan kaçtım. Onların kim olduklarını ilerleyen zamanlarda öğrenecektim. Tuz ve suyu sonradan bulup geç kalmıştım. Urum bana niye geç kaldın der demez suratımın ortasına yumruk attı. Yine ağzım kanıyordu. Ama artık yetti derken Moderatörler beni dövmeye başladılar. Çok dayak yemiştim. Önce tedavi olup sonra çadırıma geçtim. O gece çok zor uyudum kim olduklarını çok merak ediyordum.

Ertesi gün tarot bakma dersleri vardı. Öğretmenlerin içinden en vicdanlısı Keiraydı. Belki kadın olduğu için bilmiyorum ancak bize hiç bağırmazdı. Bir derdimiz olduğu zaman ilk ona anlatırdık. Önce kartları önümüze dizdi ve bize öğretmeye başladı. Herkes çok dikkatle dersi dinliyordu. Yapamayanları hiç dövmüyordu bazen çok az bağırdığı oluyordu ama o diğerlerine göre hiçbirşeydi. Ben tarot işine çok merak salmıştım. Her gün fazla ders alıyordum. O da bana anlatıyordu. Bir süre sonra kendi falıma bakmaya başladım. Çok zevkliydi. Bazen geceleri uyumayıp tarot baktığım zamanlar oluyordu.

Günler böyle geçmeye devam ederken urum bir gün hepimizi çağırdı düşmandan bilgi sızdırmamız gerektiğini söyledi. Strateji çok önemliydi. Kim oranın bilgisayarlarını hackleyebilir dediğinde ori24 parmağını kaldırdı. Sonra urum beni de görevlendirdi. Beraber düşmanın bilgisayarlarını hackleyecektik. Ben hack işlerinden anlıyordum. Ori24 de bu işi iyi biliyordu. Düşmanın sitesine SQL İnjection uygulayarak login yaptık tüm bilgileri indirip flash belleğe kopyaladık. Stratejiyle ilgilenen Chillout onlara subliminal mesaj vermemiz gerektiğini söyledi. Bunun için de yare-i yarim görevlendirilmişti. Programa gerekli mesajları yazıp sitelerine attık. Onlar fark etmeden dakikada bir mesajlar ekrana yansıyacaktı. Ajanlığın sanal kısmı tamamlanmıştı artık fiziki kısmı kalmıştı bunun için de farklı birileri görevlendirilecekti.
Niye çakıyorum ne oluyor neredeyiz? Hayır bomba bulmaya göndereceğim adama niye elimin tersiyle bir tane çakıyorum ki? Sebebi neydi ki? :)
Bulacağından emin olacağım kişiyi görevlendiririm. Bulamıyorsa da iki sebebi olur, bir ya haindir kafasına sıkarım, ya da onu aşan bir durum ortaya çıkmıştır yardım ayarlarım. Yok ben bu çakma işini sevmedim. :D
 

PaRaNoiA

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
394
Tepkime puanı
25
Niye çakıyorum ne oluyor neredeyiz? Hayır bomba bulmaya göndereceğim adama niye elimin tersiyle bir tane çakıyorum ki? Sebebi neydi ki? :)
Bulacağından emin olacağım kişiyi görevlendiririm. Bulamıyorsa da iki sebebi olur, bir ya haindir kafasına sıkarım, ya da onu aşan bir durum ortaya çıkmıştır yardım ayarlarım. Yok ben bu çakma işini sevmedim. :D

Ahahahaha bir de bu hikaye vardı değil mi :) ben tamamen yazdığımı unutmuşum bunu sizi ne yapayım ? :D
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Urum sakince düşündü. Bir yol bulmak için kendi sınırlarını zorluyordu ama aklında küçük bir ışık dahi parıldamıyordu. Neler yapabilirim diye düşündüğü vakit kapı çaldı. Kapıya giderken bile kimin geldiğini düşünemiyordu. Aklında sadece tek bir düşünce vardı ve onu yiyip bitiriyordu. Kapıyı araladığı an Origanum'u gördü. Kapıyı açtığı gibi Origanum kendini içeri attı. Telaşlıydı, korkuyordu.

- Origanum iyi misin ne oldu nefes nefesesin!
- Peşimdeler.. Onu istiyorlarrr!
- Aman Tanrım! Çabuk gel benimle!

Arka kapıya doğru ilerledi Urum ve Origanum ise hala nefes nefeseydi. Yürümekte zorluk çekmesine rağmen yinede ayaktaydı. Tam dışarı çıkacakları vakit ön kapıdan 2 el silah sesi geldi. Urum'da telaşlanmıştı. Onu istiyorlardı! Kendi canı kıymetli değildi bu durumda ama onu harekete geçirecek tek kişi olduğu için kendini kurtarması gerektiğinin farkındaydı. Hızla ara sokağa girdiler. Origanum'da yavaş yavaş kendine geliyordu ve sordu..

- Urum şimdi nereye gideceğiz? Bütün dökümanlar evde kaldı. Eğer onu bizden önce bulurlarsa neler olacağının farkındasın değil mi?
- Merak etme dökümanları ezberlemiştim. Artık harekete geçiyoruz!

Urum, Origanum'u tutmayı bıraktı ve yanından büyük bir kararlılıkla geçti. Origanum onu ilk defa böyle görüyordu. Ne yapacağı konusunda bir fikri yoktu ama sonuna kadar onun yanında olacaktı. Onu buldukları vakit herşey istedikleri gibi olacaktı.
 

Mahrusa

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Nis 2014
Mesajlar
97
Tepkime puanı
21
The King ben takipteyim gülümseyerek okuyorum hayli akıcı yazıyorsun. Urum un ölmeyin yoksa öldürürüm , Chillout un bombayı bulmak için bomba gibi düşünmelisin repliklerine bittim. Ama sen de baya dayak yedin bu arada :D
 

PaRaNoiA

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
394
Tepkime puanı
25
Urum Ve Chillout geldi bu sızma işini sonra halletmeliyiz gençler dedi. Tamam komutanlarım dedik. Sonra Chillout bana sen gel bakıyım buraya dedi. Ben de tamam komutanım siz nasıl isterseniz dedim. Ben sana kaç defa dedim diğer üyelere sataşma diye dedi. Ben de özür diledim tamam affettim derken urum geldi chillout sinsi bir gülüş yaptı ve urum bir tane çaktı ben geriye doğru yuvarlanıyordum. Böyle bir şey olamazdı buraya kendi isteklerimle gelmiştim. Sistemi kınıyordum şikayetçiydim. Bu nasıl bir yönetim sistemidir böyle siz nasıl yöneticisiniz derken bütün üyeler coşuyordu adete isyan çıkıyordu gururlanmıştım ben artık bir kahramandım bütün üyelere yürüyün aslanlarım dedim ve resmen yönetimi ele geçirdim. Yeni başkan ben olacaktım. Tabi ne kadar olacaksam. Sonra dedim ki ey gizlimabetin değerli üyeleri ilk aşamamız aramızdaki hainleri temizlemektir dedim. Onlarda ellerini kaldırarak selam başkan dediler bende selam verdim. İnfaz yapacaktım sonra Yule geldi hayır böyle bir şey olamaz diyordu ben de başkan benim ben ne dersem o olur dedim. Önce herkese kontrol yaptık ortaçağda cadı avları gibi üyeleri avladık yaklaşık 3 üyeyi yakalamıştık meydana getirdik enerji topunu aldık herkes enerji toplarını 3 üyeye atmaya başladı canları çok yanıyordu ben de adalet böyledir diye bağırıyordum.

Sonra ben artık başkanlığı yürütemeyeceğimi uruma yönetimi vereceğimi söyledim ancak bir şartla o da beni cezalandırmamaktı. Tamam dedi. Yönetim eski haline döndü ve her şey yine aynıydı.Aynı şekilde günler devam ederken bir kitap buldum kitabın ismi eski sevgiliyi unutmanın 12 yoluydu. İçini açtım ona küçük sürprizler yapın yazıyordu ne ilginç bir kitaptı böyle. Sonra bir kitap daha buldum Lucifer'ı davet etmenin yollarıydı yok artık dedim. Biraz kahkaha attım sonra kitap açılıp kapandı yav he he dedim bu nasıl kitap ben gidiyorum buradan dedim. O sırada bir ses duydum bak The_King buradan gidersen gününü gösteririm ömür boyu işsiz kalırsın dedi tövbe tövbe sen nasıl bir kitapsın böyle dedim. Sonra aldım kitabı uruma götürdüm diğer yöneticilerde ordaydı origanum Lucifer'ı mı davet edecekmişiz hahahahaha dedi sonra yule gülmeye başladı derken bütün yöneticiler kahkaha atıyordu. Ben de gülmeye başladım ve olanlar belliydi derken ışıklar yanıp söndü herkes dua okuyordu bu da neydi böyle hemen tuzları aldık ve kapılara koyduk. Sonra sesler kesildi ve bütün kampa korunma yaptık. İlerki zamanlarda yapılacak bir çok iş vardı birisi sızmak ikincisi de Lucifer'ı davet etmek.
--
Arkadaşlar hikayem aşırı derecede saçmalık olabilir fakat kafama göre fantezi kuruyorum. Şöyle diyeyim bu kişi ve kurumlar hayal ürünü değildir ancak olaylar hayal ürünüdür.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Aniden uyandığında bu rüyanın ne kadar karanlık olduğu konusunda bir fikri yoktu. Hergün yaptığı gibi kalktı ve hazırlanıp evden çıktı. Yolda yürürken ne tuhaf ki hiçbirşey hissedemiyordu. İnceden bir olumsuzluk sezdi ama düşünmek yerine yürümeyi tercih etti. İşyerine geldiğinde herkes sıradan işlerle uğraşırken yanlarından geçip günaydın diyordu. Hiçkimse dönüp suratına bile bakmıyorken o yinede günaydın demeye devam ediyordu. En sonunda sinirlendi ve bir arkadaşına dönüp ''Küs müyüz?'' diye sordu. Arkadaşı cevap vermedi..
En sevdiği arkadaşı bile ona sırt dönmüşken bunun sebebi neydi? Öfkelendi.. İşini bırakıp dışarı çıktı. Gitmemeyi bile düşünüyordu ama birkaç gün sonra ki durağı yine orası olacağının farkındaydı. Su almak için bir bakkala doğru adım attı ve suyunu alıp kasaya doğru geldi. Suyun parasını ödeyecekken bakkalcının onu farketmediğini düşünüp seslendi. Dönmedi, bakkalcı bile umursamıyordu. Sinirlendi ve suyu fırlatıp orayı terketti. O an bakkalcı raftan bir tane suyun düştüğünü gördü. Sıradan bir gün diye düşündü.
Bakkaldan küfür kıyamet uzaklaşırken bugüne lanetler yağdırıyordu. Kimse suratına bakmıyor ve onu umursamıyordu. Ailesinin evine gittiğinde kapıda bir kalabalık gördü. Korktu ve eve doğru koşmaya başladı. Annesinin çığlıklarını duyarken içi titredi. Onun yanına gittiğinde ağlamaktan gözleri şişmiş ve babasında ise berbat bir sessizlik sezmişti. Ne oldu diye bağırıp çağırdı, kimse duymadı. Öfkelendi, o kadar çok sinirlenmişti ki küfürler içinde dışarı çıktı. O sırada kör bir çocuk konuştu. '' Anne, o küfür eden kim?''
Dışarıda öfkeler içindeyken herkes hazırlanmıştı. Arabalara bindiler ve o ise ufak bir kamyonetin arkasında kalmayı tercih etti. Öfkesi hiç kimseyle konuşmasına izin vermedi. Gittikleri yerin mezarlık olduğunu gördü. Öfkesi bir an yerini şaşkınlığa bıraktığında cenaze arabasınıda gördü. Herkes mezarın etrafında toplanırken duaların sesini duyamıyordu. Mezara yaklaştıkça şaşkınlığı yerini korkuya bıraktı. Adım adım yürürken, damla damla terliyordu.
Toprağa verilirken adının herkesin ağzında olduğunu duydu. Annesinin ve babasının gözyaşları içinde uğurlanırken o da ağlamak istedi. Herşeyi anlayabilmişti. İş arkadaşlarını gördüğünde pişmanlık duydu. Onu yolculamak için gelmişlerdi. Herkes oradaydı.. Kör bir çocuk gördü. Kim olduğunu bilmiyordu ama o bile onu yolculamaya gelmişti. Onun için bu kadar insanın toplanacağını hiç düşünmemişti. Şaşkındı, korkuyordu, üzülüyordu, yavaş yavaş mahvoluyordu. O çocuk ise olmayan gözlerle hep onu izlemişti ama ikiside birbirini farkedemeyecekti. Rüyasının gerçek olabileceğini kim tahmin edebilirdi.

-Ori
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Bilgisayarımı bugünde gayet iyi bir şekilde seçmiştim. Bu kafe gerçekten oldukça hoşuma gitmişti. Bilgisayarları gayet hoş ve klavyeleri yeniydi. Herhangi bir donma veya kasma dahi olmuyordu. Kafenin en köşedeki sessiz sakin bilgisayarına oturmuştum. İnsanlarla yüz yüze gelmek pek tarzım değildi. Yalnızlık daha hoş ve güzeldi. Sessizce yıllardır takıldığım sitelerde tur atıyorken bilgisayarımın ekranı birden gidip geldi. Işıklar ise bu kesintiyle birlikte ufak bir dansa tutulmuşlardı. Herşey normale dönünce bu saniyelik kesinti bana pek sıradan gelmemişti. Neyse deyip geçiştireceğim esnada birden ışıkların hepsi sönüverdi ve sadece bilgisayarların ekranları açık kaldı. Ekranlar ise yanıp sönmeye başlayınca herkes masalardan kalktı ve ayakta durmaya başladı. Ben ne oluyor edasıyla oturup kalmıştım. Olayın sadece elektirik kesintisi olmadığını ekrana çıkan yazıda net bir şekilde anlayabiliyordum. Bütün ekranlarda ''Ayağa kalk.'' yazıyordu. Burada neler olduğunu anlamak için sesimin çıkması gerekiyordu ama bu olay beni biraz ürkütmüştü. Sessizce koltuğun kenarına eğildim ve orada olduğumu kimsenin göremeyeceği pozisyona geldim. Dükkanın sahibi bile ayaktaydı. Tanrım neler oluyor?
 

damned

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
566
Tepkime puanı
53
Sabah uyandığımda kendimi sanki daha yeni uyumuş gibi hissediyordum
Kafamın içinde horon tepen çalar saate gerekli muameleyi yaptıktan sonra gözüm telefona takıldı. Pelerinle hararetli bir mesaj trafiğinin ortasında uyuyakaldığım için cevaplanmamış mesajlarıyla meşgul oldum bir süre. Yataktan çıkabilmek için kendimi epey zorlamam gerekti. Kesinlikle geç kalmamam gereken bir randevuya yetişmek için yalnızca 1 saatim vardı. Alelacele hazırlanıp, kahvaltı niyetine ağzıma tıkıştırdığım reçelli ekmeğimle cebelleşirken apartmanın merdivenlerinden üçer beşer inmeye başlamıştım bile.
Arabamı hazar a ödünç verdiğim için buluşmaya numarasını lviv' den aldığım korsan taksi le gitmek zorundaydım. Neyse ki adamın gelmesi uzun sürmedi lakin
araba oldukça eski model di. Bunun için daha sonra lviv' e özellikle teşekkür etmeyi aklıma not kendimi arka koltuğa attım zira hava oldukça soğuktu. Her ne kadar kuvars' ın ördüğü sıcacık kazağın içinde keyfim yerinde olsa da aynı hafta ikinci kez hastalanırsam fraansula' dan yiyeceğim fırçayı düşünmeden edemiyordum.
Semar' ın iddasına göre bu seferki falcı hepsinden farklıydı. Öyle olsa iyi olur diye düşündüm kendi kendime. Sabahın köründe zorlukla randevu koparmıştım ve yeri oldukça uzaktı. Bu fedakarlığa değmeliydi.
Verilen adrese ulaştığımda oldukça güzel bir binanın önünde duruyordum. Girişinde ori' nin sıkça sözünü ettiği internet kafeye fena halde benzeyen bir yer vardı. Ah harika dedim kendi kendime, çıkar çıkmaz mabete girip paylaşmazsam ayıp olurdu zaten.
Ve derin bir nefes alıp yüzümdeki sırıtma arzusunu güçlükle bastırarak içeri girdim...
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Yoruldum. Bitmeyen karanlıkta süregelen canavarların içinde koşmaktan çok yoruldum. Her zaman ki gibi karanlıktı.. İÇimi titreten bu korku, atmaktan sıkılan kalbimi daha ne kadar hareket ettirecekti bilmiyorum. Mağaranın önüne çıkıp tek silahımla etrafa bakmaya başladım. Nöbetim daha ne kadar sürecekti bilmem ama henüz yeni başlamıştım. Bizim toplulugumuzun gelecegı ne kadar karanlıkta olsa da, hicbir zaman gelmeyecek olan ışıgı bekleyecektık. Evet, bekleyecektık. KImse ınanmıyordu ama ben ve birkaç kişi hala gonulden ınanıyorduk. Bırgun bunlar sona erecek ve bız kazanacaktık. SEsi anıden kulagımda belıren canavarın yaklastıgını hıssedebılıyordum. Bu benım yetenegımdı...

Toplulugu uyandırdım. Ivıv sasırmıs ve bır o kadar korkmustu. Kuvars bunu farkedince yanına gidip ona sarıldı ve cesaret içeren güzel cümleler sarfetti. Herkese hareket etmemız gerektıgını soyledım. Urum yanıma gelerek fısıldadı;
- NE kadar vaktımız var ori, biliyorsun onlarla karşılaşamayız.
- Bılıyorum Urum ama hazırlanmaya yetecek kadar vaktımız var.

Chillout tavrımızdan anlamış olacak ki sırt çantasını sırtlamış ve kararlı bir şekilde ''Gidiyoruz!'' diyebilmişti. Sanki bütün olacaklara hazır gibiydi. Hepimiz yola çıkmak için hazırdık ama Hazar bacağını ovalayarak kalkması güç bir şekilde ayağa dikildi. Ona ''Neyin var?'' dememle cevap bulmam bir olmuştu. ''Ben iyiyim artık gidelim.''

Günlerce yürüdük, canavarların yakında olduğunu biliyordum. Onlarla savaşabilirdik ama karanlık bizi ve yeteneklerimizi zayıf kılıyordu. Bu yüzden sürekli kaçıyorduk. Işığı özlemiştik bir hayli ihtiyacımızda vardı. Yola devam ederken Hazar sendeledi ve benim dikkatimi tekrar çekti. Bacağında bir sıkıntı vardı ama neden söylemiyordu. Acid'e baktığımda farkındayım gibisinden kafasını sallayarak onay verdi. Topluluğu durdurdum ve Urum'a anlatmaya karar verdim. Bu durum bizim için bir risk taşıyordu. Urum bana yaklaşarak;

-NEden durduk?
-Hazar, Urum.. Onun bacağında bir problem var.
-Peki bunu ne zamandır biliyorsun?
-Mağaradan beri.
-Hayır.. Bunu şimdi mi söylüyorsun ha!

Bırden sohbeti bölen bir çığlık uzandı en gerilerden.. Bu Nefertiti! Chillout bizden önce oraya varmıştı. Bir o kadar da şaşırmıştı ''Aman Tanrım!''.
İçimizden birini daha kaybediyorduk. Ağzından çıkan siyah buhar, yasaklanan meyvelerden yediğini gösteriyordu.

Chillout sinirlenmişti ve başını ovalamaya başlamıştı bile. ''Lanet olsun! ona yememesi gerektiğini söylemiştim!''

Origanum yaklaştı ve onu sakinleştirmeye çalıştı. Bu sırada Urum gözünü Hazar'a dikmişti. Yanına giderek;

-Ayağa kalk Hazar.
-Neler oluyor Urum?
-SAna ayağa kalk dedim.
-PEki kalkı...
demesine kalmadan Urum ellerini ona doğru uzatıp sihirli kelimeleri şiddetle bırakmıştı dudakları arasından.. Hazar'ın canının ne kadar yandığı çığlıklarından anlaşılıyordu. Urum birden yere düştü ama o düşerken Hazar'dan çıkan siyah bir buhar görünmüştü. O zaman anlamıştık ki Nefertiti gibi o da intihar etmek istemişti. İkiside yere düşerken biz sadece izlemiştik. Hemen yardım etmek için ikisinide kaldırdık ama Urum bir hayli tükenmişti. Onu taşımamız gerekecekti. Yule gerilerden ''Urum'u ben taşırım.'' dediğinde herkesin minnettarlığını bir anda kazanmıştı. Yola devam etmemiz gerekiyordu. Hazar kalktığında ona ''Bunu neden yaptın!'' dedim fakat sus pus olmuştu. Ağzından tek kelime çıkmıyor ama içinde ne büyük fırtınalar koptuğunu anlayabiliyordum. Hiç kolay değildi. Kolay değildi ama geleceği gören biriydi. Kötü şeyler görmüş olabilir miydi?

Vakit kaybetmiştik. Canavarlar bize çok yaklaşmıştı. Koşarak kaçamayacagımızı anladıgımızda artık Chillout'un devreye girmesi gerekti. HEmen savaş ekibini topladık ve plan yapmaya başladık. Bir sığınak bulup bitkin düşenleri oraya koyduk. Chillout bizlere baktı ve sanki veda eder gibi bir konuşma yaptı. Neden böyle yaptıgını anlayamamıştım ama takımımızın yeterlı olmadıgının bende farkına varmıstım. Onun yanına gıderek espırı tarzında ''Veda mı edıyorsun Chıll?'' dedım ve cevabı benı ve bizi dinleyen Katinacı'yı mutlu etmıstı. ''Savasa hazırlanıyorken sıze gıdecek gıbı mı gorundum?''

Birden titredim ve Pelerin ise o sıra en son fişeği ateşleyiverdi. İkimizde aynı anda söyledik.
-GELİYORLAR!
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
Kendimi amerikan filmlerinde gibi hissettim:D En son fişeği patlatmalar falan:D Hikaye de o tarz olmuş zaten baya keyifle okudum:) Ellerine sağlık bir daha böyle uzun aralar vermezsin artık orican:D
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Kendimi amerikan filmlerinde gibi hissettim:D En son fişeği patlatmalar falan:D Hikaye de o tarz olmuş zaten baya keyifle okudum:) Ellerine sağlık bir daha böyle uzun aralar vermezsin artık orican:D

Devamını yazacaktım aklımda çok güzel bir senaryo vardı ama işyerinde biraz fazla kafa patlattım sanırım. Cogu aklımdan sılındı ve yorgunlukta cabası. :)
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Samimi bir itirafta bulunacağım;
Ben the_king'in o hafif sadistik hikayelerini özledim.
 

Quadra

Banlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2016
Mesajlar
18
Tepkime puanı
2
Tribe giricek bir durum yoktu aslında...
O son vuruş aklımı başımdan almıştı.Nerden gelmişti iblislerin baş komutanı?Kendime gelmem biraz zaman aldı daha önce bu denli güçteki bir iblisle karşılaşmamıştım.Ayağa kalktım ama çoktan kaçmıştı mavi ankam gözünü korkutmuş olmalıydı.Biraz soluklanıp yola koyulmak için oturduğum taş havalanıyor,havalandıkça eterikleşmeye başlıyordu bedenim...
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,258
Tepkime puanı
3,163
Durdu. Arkasına baktığında geride kalan öfkesi şiddetli ve bir o kadar dehşet vericiydi. Kanlı ellerini alnından akan terler için kullandığı vakit farkediverdi onu rahatsız eden pişmanlığı. Ne vardı ki çok geçti artık. Yürümeye devam etti. Adımlarını saymanın iyi bir fikir olacağını düşündü ve saymaya başladı. Her rakamın arasında aklında şimşek gibi beliren o kanlı simaya engel olamadı. Pişmanlığı rakamların önüne geçerken içten bir küfür dile getirdi. Yaptığı işe mi yoksa pişmanlığına mı, kendi bile kestiremedi. Karanlığın vermiş olduğu şiddet dolu hisleri tekrar dile getirdi öfkesini.. Çığlık çığlığa küfürler saydırırken sessizliği bölüyor ve adeta parçalıyordu. Uçan kargalar, sallanan ağaçlar hepsi rahatsızdı bu durumdan ama dile gelip söyleyemediler. Anlaşılan adam pişmanlığıyla kaldı, gece ise yayılan haykırışlarla..
 
Üst