Esmalar dualar ve niyetler

Aslında bazı şeyler cidden nasip kısmet özellikle de sevgi ve iş tamamen rızık meselesi .....
Çok çalışıp istediğini elde edemeyen de var hiç çalışmayıp torpille çok iyi yerlere kapak atanda
Kpss den 85 alıp açıkta kalanlar da var 60 alıp memur olanlarda
Misal bir bölüme 30 bin atama geldi 60 la kapattı diğer sene az alım geldi 85 alan bile açıkta kaldı aynı bölüm mezunları yani

Rahmetli dedem içeceğin su seni çeker derdi misal evde cok su içmeyen ben girdiğim iş yerlerinden çok su içerdim su insanı çekermiş

Ah alma hakkın çıkması olayında da şunu merak ediyorum misal ben sana haksızlık ettim senin hakkını benden başkası çıkardı şimdi bu başkası da benim ahımı almış olmuyor mu yani demek istediğim karma da bir zincir mi oluşuyor
Sanırım öyle.. ama başkasının çıkardığı hakkın bana ne faydası var, ben bana verilen zararla başbaşa kalıyorsam.
Hak sahibine teslim edilmedikçe bedel ödenir diye biliyorum bu dünyada yada ahirette.
 
Sanırım öyle.. ama başkasının çıkardığı hakkın bana ne faydası var, ben bana verilen zararla başbaşa kalıyorsam.
Hak sahibine teslim edilmedikçe bedel ödenir diye biliyorum bu dünyada yada ahirette.
Aynı düşüncedeyiz .....benim Canım yandıktan sonra unutulmayacak kırgınlık yaşadıktan sonra başkası hakkımı çıkarmış ne fayda kısasa kısas olmalı elbet bu dünyada elbet ahirette herkesin yaptığı önüne gelecek ...hatta bizim büyükler dünya da çıksın ahirete kalırsa daha kötü olur derler

şöyle bir şey de var bir insan parası ile övünürse ya da başka bir vergisi ile övünürse o övündüğü şeylerin elinden gitmesi yani iddiasından vurulması durumu da oluyor bunu yaşadım...
sözde bende eksik sandıkları benim kapıma gelip övündükleri şeyleri kaybedip bana dert yandıklarına da şahit oldum o yüzden şu hayatta ağzından çıkan her şeye dikkat etmek gerekir kul ah etmese bile Allah bir şekilde çıkarıyor bununla ilgili durumlara şahit oldum ...
 
Şu şekilde duaları derledim okumak isteyenler için ;

......Ya Kayyum (sezgilerin kuvvetlensi haberci rüyalar görmek icin )
.......Ya Alim'ul Ya Habir'ul Ya Hakim'ul Ya Mubin'ul Ya Hadi Ya Allam'ul Guyyub ( yine bu dua sezgilerin kuvvetlenmesi haberci rüyalar ve sınavlarda olacak zihin açıklığı için)
......Ya selam ,Ya Aliyy ,Ya Hafız(iş yerinde Ya da herhangi bir toplumda sorun sıkıntı yaşamamak için )

......Ya muktedir (sözün dinlenilmesi güçlü olmak ve sözlü mülakat gibi yerlerde güzel konuşabilmek icin )

......Ya Vedüd ( sevmek sevilmek icin küslerin arasını düzeltmek için )

.....Ya Fettah (her türlü güzel kapıların açılması işlerin kolaylaşması için )

Ya Rezzak ,Ya ganiyy (rızık için iş bulabilmek için )

Elbette uzun dualar surelerde var ama günlük dilimizde kolayca çekebileceğimiz esmaları sıraladım
 
Birde bir yerde okudum gül suyuna 2000 Ya Vedüd okunup sabah akşam o gül suyu yüze sürülünce güzellik ve parlaklık sevimlilik veriyormuş
@Rhea bilgin var mı bilmiyorum bir yerde okumuştum Ya Vedüd çok okunursa başka varlıkların da dikkatini çekermişiz esmaların enerjisi çok yüksek oluyor hangi esmayı okursak okuyalım bence bir korunma yapmamız gerekiyor galiba değil mi ?🙂
 
Birde bir yerde okudum gül suyuna 2000 Ya Vedüd okunup sabah akşam o gül suyu yüze sürülünce güzellik ve parlaklık sevimlilik veriyormuş
@Rhea bilgin var mı bilmiyorum bir yerde okumuştum Ya Vedüd çok okunursa başka varlıkların da dikkatini çekermişiz esmaların enerjisi çok yüksek oluyor hangi esmayı okursak okuyalım bence bir korunma yapmamız gerekiyor galiba değil mi ?🙂
Bi fikrim yok. Ya Vedud okumaya ihtiyaç duymuyorum. Beni bile sevemeyen kimseyi sevemez, öylesiyle uğraşacak vaktim yok.
 
Sanırım öyle.. ama başkasının çıkardığı hakkın bana ne faydası var, ben bana verilen zararla başbaşa kalıyorsam.
Hak sahibine teslim edilmedikçe bedel ödenir diye biliyorum bu dünyada yada ahirette.
Nedenmiş?Bize nasip olmuyorsa ya da elimizde değilse hakkımızı almak tabii ki başkası alsın bizim ah'ımızı,aynı şekilde o kişiler de acıyı yaşasınlar....Zaten biri ya da birileri size kötülük yaptığının farkındaysa artık ayağına taş değse size ettiği haksızlıktan zannedecek....Bu bile yeter....Kimsenin hayatı da dört dörtlük olmadığına göre aslında bir şekilde biz akıllarına geleceğiz yani...Kendim birinden çıkarmaktansa başkası yaşatsın da bizim yapmadığımız şekilde pişman etsinler....Bence kimin yaptığının bir önemi yok....Sadece konu''paraysa''o zaman hakkımı kendim almak isterim....
 
Ah alma hakkın çıkması olayında da şunu merak ediyorum misal ben sana haksızlık ettim senin hakkını benden başkası çıkardı şimdi bu başkası da benim ahımı almış olmuyor mu yani demek istediğim karma da bir zincir mi oluşuyor
Burada da şöyle bir denge var...O başkası da zaten niyetinin olumsuz olduğu bir an'a denk gelip ya da zaten o karakterde biri olduğu için onun da tam böyle bir şey yapıp hatasının bedelini ödeme vakti....Hepimizin dikkat ettiğimiz halde haksızlık yapabileceğimiz zamanlar olmuştur farkında olmadan...İşte o kişi zaten hata yapıp da bedel ödeyecekse zaten ödetilmesi gereken kişinin karşısına çıkıyor belki de...Tevafuk...Ondan sonrası zincirleme oluyor gerçekten de senin dediğin gibi:D

Karmadan ya da ilahi adaletten de önemli bir durum var....Bu olaylar neden'' X'' kişisinin başına ya da'' Y''kişisinin başına geliyor da ''A''kişisinin başına gelmiyor...Çünkü doğduğumuzdan beri inşa ettiğimiz kişilikler yumuşak başlılık ,alttan alma ya da vermeye eğilimli olduğumuzu sezdirmek....Bizim erdem sandığımız herşey başımıza bela oldu ama iyilikten vazgeçecek değiliz....Sadece'' ne zaman ,nerede ve kim''soruları doğru olduğunda ,yani elmayla armudu birbirinden ayırt edip hiç kimseye de durduk yere güvenmeyerek koruyabiliriz iyiliğimizi....

Gerçekten de bazen kendi elimizle karşıya tuğlalar veriyoruz...Başka bir konu başlığı altında yine uyarı niteliğinde yazmıştım...Örneğin sevdiğiniz bir erkek arkadaşınızla evlenmek istediğiniz halde o kişiyi evlilikten uzak gördüğümüz için ,özgür havalarında takılmamız o kişinin ekmeğine yağ sürüyor....Halbuki kaybetmeyi göze alıp kişiliğimizden taviz vermesek hem o kişilerin yaklaşımı değişecek hem de biz doğru insanlarla daha kolay buluşacağız...Ya da birine prensip olarak ''borç vermem''deyip ertesi gün o komşunuzun ısrarı yüzünden çok zor durumda olduuğunu düşünüp bir istisna yapmak ve yüklü miktarda borç verir misiniz?Hiçbir zaman ''borç''olayına girilmez aslında,çünkü az ya da çok isteyince sanki borcu veren kişi borçlu gibi davranılmış oluyor...Bu yüzden ''para'' da hassas konulardan biri...

Ya da bir arkadaşınıza partileri sevmediğimizi söyledik laf arasında,bu kişi herkesi çağırıyor ama sizi çağırmıyor çünkü gitmeyeceğinizi düşünüyor kendi kendine....Yani sorun değil bunlar ama örnek olsun diye söylüyorum....Kendi kişilik anahtarlarımızı karşı tarafa açık edip sonra da aksini bekliyoruz....Burada ilk başta sınırlarımızı iyi belirleyip kendimize dürüst olmamız çözüm olacak...İnsanlarla görüşün,sosyalleşin ama kimsenin duygularına güvenmeyin....İnsanoğlu o kadar değişken ki ;bunu aklımızın köşesinde tutmamız gerekiyor....

Bir örnek daha geldi aklıma adam çocuk istemediğini söylediği halde o kişiden çocuğu olması için uğraşan kadınlar var...Sanıyorlar ki çocuk olunca adam bağlanacak...Adam doğruyu söylüyor,baba olmak istemiyor ya da evlenmek istemiyor....Adam ne bağlanması daha beter neredeyse ülke dışına çıkıyor....Her gün tv'de ne olaylar görüyoruz....İnsanlar bazen kendini kandırıyor...Yapmayalım....

Bazen herşey ortada olduu halde bütün işaretleri kaçırıyoruz ya da uyum sağlamak için rol yapıyoruz....İşyerinde de ''her işi ben yaparım abi''kalıbından çıkalım,bir duruşumuz olsun....Birisi bize bir mobbing yaptığında mahkemeye başvurabilecek kadar hakkımızı aradığımızı bizim söylememize gerek kalmasın...Duruşumuz bunu belli etsin...Yani iş yine kendimizi bıkmadan usanmadan yontulacak bir heykel gibi görmekte ve kişiliğimizle yüzleşmekte...Bilmem sizler ne dersiniz?Bu da ok zor tabii ki....İnsanın kendiyle yüzleşmesi ve farkına varması....Bazen iyilik gibi görünenleri ortaya çıkarıp gölgelerimizle yüzleşmek....Acı olabilir ama eğlenceli bir tarafı da var..Kendinizi yakalıyorsunuz,çok katmanlı soğan gibi.....Uzun bir süreç hep devam ediyor....Hayat boyu da devam edecek...Güzelliği orada....
 
Karmadan ya da ilahi adaletten de önemli bir durum var....Bu olaylar neden'' X'' kişisinin başına ya da'' Y''kişisinin başına geliyor da ''A''kişisinin başına gelmiyor...Çünkü doğduğumuzdan beri inşa ettiğimiz kişilikler yumuşak başlılık ,alttan alma ya da vermeye eğilimli olduğumuzu sezdirmek....Bizim erdem sandığımız herşey başımıza bela oldu
Kesinlikle.. sonra da elimizi verip kolumuzu kaptırıyoruz. Aslında yapılması gereken dalını kıranın ağacını kökten sökmek ama tabi bunu fındık bahçesine iki katlı çit olacak kadar kazık yeyince anlıyoruz.
 
Rüyada evleneceği kişiyi görmek ya da evleneceği kişi hayırlı mı diye bir yorum gördüm paylaşıyorum

ALINTIDIR ;

11 salavat 7 fatıha suresi 11 ıhlas suresı sevabını Peygamber efendımız Hz Muhammed s.a.v ve Seyyıd Abdulkadir Geylani hz. ruhuna bağışlıyoruz sonra 100 er kez YA HABR,YA LATİF çekiyoruz nıyetımızı yapıp yatıyoruz yıne ruyada görmek ıstenılen sey muhakkak gösterılır her uygulama en az 7 gun yapılmalı dıyelımkı görülmedi 3 gun ara ver tekrar yap ve abdest her zaman şart
bunu hiç deneyen oldu mu ? gerçekten evleneceği insanı gören var mı acaba ? bu duaları tam denilenleri uygulayıp tecrübe eden var mı
 
Burada da şöyle bir denge var...O başkası da zaten niyetinin olumsuz olduğu bir an'a denk gelip ya da zaten o karakterde biri olduğu için onun da tam böyle bir şey yapıp hatasının bedelini ödeme vakti....Hepimizin dikkat ettiğimiz halde haksızlık yapabileceğimiz zamanlar olmuştur farkında olmadan...İşte o kişi zaten hata yapıp da bedel ödeyecekse zaten ödetilmesi gereken kişinin karşısına çıkıyor belki de...Tevafuk...Ondan sonrası zincirleme oluyor gerçekten de senin dediğin gibi:D

Karmadan ya da ilahi adaletten de önemli bir durum var....Bu olaylar neden'' X'' kişisinin başına ya da'' Y''kişisinin başına geliyor da ''A''kişisinin başına gelmiyor...Çünkü doğduğumuzdan beri inşa ettiğimiz kişilikler yumuşak başlılık ,alttan alma ya da vermeye eğilimli olduğumuzu sezdirmek....Bizim erdem sandığımız herşey başımıza bela oldu ama iyilikten vazgeçecek değiliz....Sadece'' ne zaman ,nerede ve kim''soruları doğru olduğunda ,yani elmayla armudu birbirinden ayırt edip hiç kimseye de durduk yere güvenmeyerek koruyabiliriz iyiliğimizi....

Gerçekten de bazen kendi elimizle karşıya tuğlalar veriyoruz...Başka bir konu başlığı altında yine uyarı niteliğinde yazmıştım...Örneğin sevdiğiniz bir erkek arkadaşınızla evlenmek istediğiniz halde o kişiyi evlilikten uzak gördüğümüz için ,özgür havalarında takılmamız o kişinin ekmeğine yağ sürüyor....Halbuki kaybetmeyi göze alıp kişiliğimizden taviz vermesek hem o kişilerin yaklaşımı değişecek hem de biz doğru insanlarla daha kolay buluşacağız...Ya da birine prensip olarak ''borç vermem''deyip ertesi gün o komşunuzun ısrarı yüzünden çok zor durumda olduuğunu düşünüp bir istisna yapmak ve yüklü miktarda borç verir misiniz?Hiçbir zaman ''borç''olayına girilmez aslında,çünkü az ya da çok isteyince sanki borcu veren kişi borçlu gibi davranılmış oluyor...Bu yüzden ''para'' da hassas konulardan biri...

Ya da bir arkadaşınıza partileri sevmediğimizi söyledik laf arasında,bu kişi herkesi çağırıyor ama sizi çağırmıyor çünkü gitmeyeceğinizi düşünüyor kendi kendine....Yani sorun değil bunlar ama örnek olsun diye söylüyorum....Kendi kişilik anahtarlarımızı karşı tarafa açık edip sonra da aksini bekliyoruz....Burada ilk başta sınırlarımızı iyi belirleyip kendimize dürüst olmamız çözüm olacak...İnsanlarla görüşün,sosyalleşin ama kimsenin duygularına güvenmeyin....İnsanoğlu o kadar değişken ki ;bunu aklımızın köşesinde tutmamız gerekiyor....

Bir örnek daha geldi aklıma adam çocuk istemediğini söylediği halde o kişiden çocuğu olması için uğraşan kadınlar var...Sanıyorlar ki çocuk olunca adam bağlanacak...Adam doğruyu söylüyor,baba olmak istemiyor ya da evlenmek istemiyor....Adam ne bağlanması daha beter neredeyse ülke dışına çıkıyor....Her gün tv'de ne olaylar görüyoruz....İnsanlar bazen kendini kandırıyor...Yapmayalım....

Bazen herşey ortada olduu halde bütün işaretleri kaçırıyoruz ya da uyum sağlamak için rol yapıyoruz....İşyerinde de ''her işi ben yaparım abi''kalıbından çıkalım,bir duruşumuz olsun....Birisi bize bir mobbing yaptığında mahkemeye başvurabilecek kadar hakkımızı aradığımızı bizim söylememize gerek kalmasın...Duruşumuz bunu belli etsin...Yani iş yine kendimizi bıkmadan usanmadan yontulacak bir heykel gibi görmekte ve kişiliğimizle yüzleşmekte...Bilmem sizler ne dersiniz?Bu da ok zor tabii ki....İnsanın kendiyle yüzleşmesi ve farkına varması....Bazen iyilik gibi görünenleri ortaya çıkarıp gölgelerimizle yüzleşmek....Acı olabilir ama eğlenceli bir tarafı da var..Kendinizi yakalıyorsunuz,çok katmanlı soğan gibi.....Uzun bir süreç hep devam ediyor....Hayat boyu da devam edecek...Güzelliği orada....
Gerçekten çok doğru aslında bazı şeylerden taviz vererek kendimize kazık atma ihanet etme fırsatını karşı tarafa biz veriyoruz tuğlaları biz örüyoruz.....

Ama bazen bazı şartlar elin kolun bağlanmasına sebep oluyor
Misal ben bu çalıştığım yerde istifa etmeyi kaç kez düşündüm ama buradan çıkarsam yeni bir iş hemen bulabilir miyim yeni ortama gireceğim buradan daha mı kötü olur diye diye kaldım birde patron olacak y.vşk da ikna etti bir şekilde ama sonuç noldu adam kendi ihanet etti ....Yani aman durayım aman alttan alayım her yerde olur böyle şeyler gibi taviz verip susmak da sonucu değiştirmiyor çünkü dediğin gibi güvenilecek sözünün eri insan hiç kalmadı bu fırsatı maalesef ki karşı tarafa ben verdim kendisi adam olsaydı ben buna senden memnunum diyerek güvence verdim kal dedim böyle bir şeyi yapmayım derdi ama işte kaliteli insan sayısı artık bir elin beş parmağını geçmiyor ....insanlar ah almaktan hakka girmekten korkmuyor kendisini mahkemeye vereceğimden korktu da Allaha şikayet edeceğimden korkmadı ....




Bende elbette dört dörtlük değilim ama hiç kimsenin ayağını kaydıracak ekmeği ile oynanacak ihanet sinsilik yapmadım
Ufak tefek yaşadığım tartışmalar başka zaman başka kişiler tarafından çıktı karşıma dedim ben de kendi karmamı yaşadım hemen çıktı benden
Ama şöyle de bir şey var ufacık bir şey de hemen cezamı gören ben birine büyük kazık atsam demek ki ağzımdan burnumdan fitil fitil gelir ömür boyu çekerdim bunu

Demek ki bu kötü insanlardan hemen çıkmıyor bazı şeyler çıksa derslerini alırlar belki bilmiyorum teşekkür ediyorum bilgi içeriği yorumunuz için
Cidden bazı şeyleri görüp uyanmaya sebep olacak tarzdan
Bir daha şartlar ne olursa olsun hiçbir şeyi alttan almayacağım sonuç gene hüsran oluyor çünkü ....
 
Kesinlikle.. sonra da elimizi verip kolumuzu kaptırıyoruz. Aslında yapılması gereken dalını kıranın ağacını kökten sökmek ama tabi bunu fındık bahçesine iki katlı çit olacak kadar kazık yeyince anlıyoruz.
Dalımızı kırıyorlar ama köklerini sökecek imkanımız olsa keşke intikam alacak imkanımız olsa ....
Oda olmayınca unutup affetme ya da kendimizi teselli etme yoluna gidiyoruz
Nasıl bir ihanet yaşadın bilmiyorum ama inan yapanın yanına kar kalmaz o kişi elbet gün gelir yaşar yaptığı kötülüğün bedelini
Bizde hemen bir şeylerin çıkması Allah bize ders vermek istiyor bu kötü kişilerde bazı şeylerin geç çıkması daha da kötülük etsinler de belalarını daha büyük vereyim diye oluyor
 
bunu hiç deneyen oldu mu ? gerçekten evleneceği insanı gören var mı acaba ? bu duaları tam denilenleri uygulayıp tecrübe eden var mı
Hiçbir dua okumadan bile görenler var o kadar çok ki hem de ...
Ama galiba bu rüya görme olayı kadınlarda daha çok oluyor erkeklere bakarak

Geneli evleniyor olarak görmüyorlar da gördükleri kişi rüyalarında kendilerine yiyecek bir şey ya da su veriyormuş

Misal Bir kadın nişanlı iken ne hikmetse kadir gecesi günü kiminle evleneceğim diye rüyaya yatmış nişanlı olmasına rağmen :))))) Mahallelerinde bulunan bir çocuğu görmüş gene aynı mahallede yaşlı bir amca bunlara incir vermiş yemişler bu şekilde görmüş
Kadın sonra nişanı atmış bu çocukla aralarını o gördüğü yaşlı adam yapmış onunla evlenmiş
Ben olsam rüya ile amel etmeye korkar bilinçaltı derim bilmiyorum
 
Ben olsam rüya ile amel etmeye korkar bilinçaltı derim bilmiyorum
Rüyaları hayatın bir parçası olarak görürüm...Ama onlara göre davranmam....Sadece olduğunda işaretleri verilmişti diyebiliriz...Yani o rüyayı gören kişi nişanlısından ayrılmamıştır ,muhtemelen kızın nişanlısı uzaklaşmıştır belki..Bu da nişan atılmasına sebep olmuştur...Aslında burada rüyayı haberci bir rüya olarak değerlendirebiliriz....Çünkü nişanlıyken bir insan neden ''rüyaya''yatsın..Demek ki bilinçaltı o kişiyle evlenmeye ikna olamamış bilinçaltında....Rüyalar bambaşka bir alem.....Yorumluyorum ama şu anda yanlış birşey söylemekten de korkuyorum....Bunlar sadece benim yorumum....Kim bilir bizim bilmediğimiz ne sırlar var rüyalarda...Tarih boyunca rüya araştırması hiç bitmedi,bitmeyecek...
 
Bir daha şartlar ne olursa olsun hiçbir şeyi alttan almayacağım sonuç gene hüsran oluyor çünkü ....
Alttan alıyormuş gibi görünmüyor biz bunları yaşarken....Sonradan farkına varıyoruz tabii ki....Ama artık bazı gerçeklere uyandıktan sonra isteseniz de alttan alamazsınız zaten....Siz öğrenmişsiniz bence....
Biraz daha açarsam bunu diyelim ki yakın bir arkadaşınız var....Her görüşmeden önce ya buluşmaya sürekli geç geliyor ya da buluşmayı günlerce erteliyor....Her telefon edildiğinde siz aynı anda açıyorsunuz ama o üç gün sonra dönüyor...Size sürekli bahane üretiyor...Ama bu 1 kere değil 2 kere değil....İşte bunlar hep işaret...Eğer siz o kişiye öfke duyup sınır koymazsanız o kişi size öfkelenip uzaklaşıyor...Aslında sizin uzaklaşmanız gereken yerde siz alttan alırsanız bütün duygular karşı tarafa geçermiş...Yani sırf seviyoruz diye kimseyi alttan almamalıyız...Haklı olduğumuz halde güç karşı tarafa geçiyor,onlar kendini haklı sanıyor...Ama sadece haklı saymakla bitmiyor bir de uzaklaşıp suç bizdeymiş gibi bir izlenim yaratıyorlar....Kaç kere yaşamışızdır....Çok iyi davrandığımız halde biten arkadaşlıklarımız olmuştur...İşte bunlardan...Herkes yanında rahat olabileceği insanları ister...Ama bazı insanlar kolay ,su gibi akan ilişkileri değersiz görür...Düşünün bizi diken üstünde tutan kaç kişiye hep hoşgörülü davrandık...Ama artık iyi davranmak bile yetmiyorsa ve zaten sonunda bu ilişkiler devam etmiyorsa neden biz de kurallar koymayalım....Bakın ''sınırlar''iş yerinde de arkadaşlar arasında da ilişkinin devamlılığını sağlar....Hatta ''Sınırlar''diye bir kitap var...Okumanı tavsiye ederim...Arkadaş,sevgili,aile,iş yeri ilişkileri ;düzgün gitmesini istiyorsak bizim de sınırlarımız olmalı...Uzun süreli ilişkilerin temeli buna dayanıyor....


Kitaptan bazı alıntılar:

---Doğruyu söylemeniz terk edilmenize yol açıyorsa zaten sevilmiyorsunuz demektir.

---Birbirimize kesinlikle ihtiyacımız var ama kimse yeri doldurulamaz değildir.

---Tepki verdiğinizde denetimi ellerinde buluunduranlar onlardır,yanıt verdiğinizde sizsiniz.

---Unutmayın ki sınırlar insanın mülkünü tanımlar.

---Hayır demekten korkarsak ''evet''imizin bir anlamı yok.

----Sadece kendinizi değiştirme gücüne sahipsiniz,başkalarını değiştiremezsiniz.

---Gerçek sevgi insana mutluluk getirir,depresyona sürüklemez.

---Uygun sınırlar koyduuğunuzda,başkalarına ilgi gösterme yeteneğinizi arttırırsınız.Son derece gelişmiş sınırlara sahip olan kişiler,dünyada başkalarını en çok düşünen kişilerdir.

Henry Cloud/Sınırlar

Burada bahsedilen özet olarak en temel ihtiyacımız sevgi ,aidiyet ve yuva hissimiz...Bunu kabul edelim....Ama karşı tarafın sınırlarına da kendi sınırlarımıza da saygı duyalım...Yakın olalım tabii ki,derinleşmek için bu en önemli unsur...Sürekli tetikte olamayız ama burada önemli olan gerekte istemediğiniz bir şeyi yapmamak..

Şöyle düşünün:Bahçeli bir eviniz var ,sadece çitle çeviriyoruz...Onu korumak için...Duvarlar demiyoruz....Kendimizi bir ülke gibi düşünelim...Mesela ülkelere girmek vizeyle....Her önüne gelen giremez ve o ülkenin kurallarına saygı duymak zorundayız...O ülke nasıl ki kendini koruyor ve bir sürü şartı oluyor...Ama kimse gitmekten vazgeçmiyor ve çok değerli olarak görülüyor....Katı ve sert sınırlardan bahsedilmiyor....Bu sınırlar sevgiyi reddetmek değil aksine sevgimizi ve saygımızı canlı tutabilmek için...

Bizim kültürümüzde bile yok mu?''Çok muhabbet tez ayrılık getirir''gibi....Aslında bu sınırlar bizim daha yakın olmamızın ilk aşaması...Samimi ilişkiler bize çok şey katar...Derinleştirir...Yani sürekli dikkatli olmaktan değil,sadece bazı şeyleri baştan belirleyip kendi içimizde kendimize sahip çıkalım...Eğer kişisel gelişime dair kitaplar okumak isterseniz bu kitabı da listenize ekleyin....Bir de Rolle May /''Kendini Arayan İnsan'', İrvin D.Yalom/Nietzsche Ağladığında....Yine nerelere geldim ama aklıma geldikçe böyle kitap öneririm:)
 
Alttan alıyormuş gibi görünmüyor biz bunları yaşarken....Sonradan farkına varıyoruz tabii ki....Ama artık bazı gerçeklere uyandıktan sonra isteseniz de alttan alamazsınız zaten....Siz öğrenmişsiniz bence....
Biraz daha açarsam bunu diyelim ki yakın bir arkadaşınız var....Her görüşmeden önce ya buluşmaya sürekli geç geliyor ya da buluşmayı günlerce erteliyor....Her telefon edildiğinde siz aynı anda açıyorsunuz ama o üç gün sonra dönüyor...Size sürekli bahane üretiyor...Ama bu 1 kere değil 2 kere değil....İşte bunlar hep işaret...Eğer siz o kişiye öfke duyup sınır koymazsanız o kişi size öfkelenip uzaklaşıyor...Aslında sizin uzaklaşmanız gereken yerde siz alttan alırsanız bütün duygular karşı tarafa geçermiş...Yani sırf seviyoruz diye kimseyi alttan almamalıyız...Haklı olduğumuz halde güç karşı tarafa geçiyor,onlar kendini haklı sanıyor...Ama sadece haklı saymakla bitmiyor bir de uzaklaşıp suç bizdeymiş gibi bir izlenim yaratıyorlar....Kaç kere yaşamışızdır....Çok iyi davrandığımız halde biten arkadaşlıklarımız olmuştur...İşte bunlardan...Herkes yanında rahat olabileceği insanları ister...Ama bazı insanlar kolay ,su gibi akan ilişkileri değersiz görür...Düşünün bizi diken üstünde tutan kaç kişiye hep hoşgörülü davrandık...Ama artık iyi davranmak bile yetmiyorsa ve zaten sonunda bu ilişkiler devam etmiyorsa neden biz de kurallar koymayalım....Bakın ''sınırlar''iş yerinde de arkadaşlar arasında da ilişkinin devamlılığını sağlar....Hatta ''Sınırlar''diye bir kitap var...Okumanı tavsiye ederim...Arkadaş,sevgili,aile,iş yeri ilişkileri ;düzgün gitmesini istiyorsak bizim de sınırlarımız olmalı...Uzun süreli ilişkilerin temeli buna dayanıyor....


Kitaptan bazı alıntılar:

---Doğruyu söylemeniz terk edilmenize yol açıyorsa zaten sevilmiyorsunuz demektir.

---Birbirimize kesinlikle ihtiyacımız var ama kimse yeri doldurulamaz değildir.

---Tepki verdiğinizde denetimi ellerinde buluunduranlar onlardır,yanıt verdiğinizde sizsiniz.

---Unutmayın ki sınırlar insanın mülkünü tanımlar.

---Hayır demekten korkarsak ''evet''imizin bir anlamı yok.

----Sadece kendinizi değiştirme gücüne sahipsiniz,başkalarını değiştiremezsiniz.

---Gerçek sevgi insana mutluluk getirir,depresyona sürüklemez.

---Uygun sınırlar koyduuğunuzda,başkalarına ilgi gösterme yeteneğinizi arttırırsınız.Son derece gelişmiş sınırlara sahip olan kişiler,dünyada başkalarını en çok düşünen kişilerdir.

Henry Cloud/Sınırlar

Burada bahsedilen özet olarak en temel ihtiyacımız sevgi ,aidiyet ve yuva hissimiz...Bunu kabul edelim....Ama karşı tarafın sınırlarına da kendi sınırlarımıza da saygı duyalım...Yakın olalım tabii ki,derinleşmek için bu en önemli unsur...Sürekli tetikte olamayız ama burada önemli olan gerekte istemediğiniz bir şeyi yapmamak..

Şöyle düşünün:Bahçeli bir eviniz var ,sadece çitle çeviriyoruz...Onu korumak için...Duvarlar demiyoruz....Kendimizi bir ülke gibi düşünelim...Mesela ülkelere girmek vizeyle....Her önüne gelen giremez ve o ülkenin kurallarına saygı duymak zorundayız...O ülke nasıl ki kendini koruyor ve bir sürü şartı oluyor...Ama kimse gitmekten vazgeçmiyor ve çok değerli olarak görülüyor....Katı ve sert sınırlardan bahsedilmiyor....Bu sınırlar sevgiyi reddetmek değil aksine sevgimizi ve saygımızı canlı tutabilmek için...

Bizim kültürümüzde bile yok mu?''Çok muhabbet tez ayrılık getirir''gibi....Aslında bu sınırlar bizim daha yakın olmamızın ilk aşaması...Samimi ilişkiler bize çok şey katar...Derinleştirir...Yani sürekli dikkatli olmaktan değil,sadece bazı şeyleri baştan belirleyip kendi içimizde kendimize sahip çıkalım...Eğer kişisel gelişime dair kitaplar okumak isterseniz bu kitabı da listenize ekleyin....Bir de Rolle May /''Kendini Arayan İnsan'', İrvin D.Yalom/Nietzsche Ağladığında....Yine nerelere geldim ama aklıma geldikçe böyle kitap öneririm:)
İnsanların çoğuna iyilik yaramıyor.. net.
Sen alttan aldıkça uyum sağlamaya çalıştıkça kıymetsiz oluyorsun. Yani aslında değersiz kişileri yücelttigimizde onlar bunu bizi aşağılamak için fırsat biliyor. Bi de şunu fark ettim sende takdir etmesi gereken güzel huyları seni eleştirmek için kullandığında mesela sen hiç kurmaz değilsin ilişkilerde hesaplı davranmıyorsun diyerek sistematik olarak seni ezdiginde, kendisine sende beğenmediği o saflık iyi niyet özelikleri olmayan tam istediği gibi akıllı(!) adam/kadın çekiyor ve onlar tarafından kullanılıp kandırılıyor.
Arkadaşlıklar konusunda da önemli noktalara değinmişsin.
 
İnsanların çoğuna iyilik yaramıyor.. net.
Sen alttan aldıkça uyum sağlamaya çalıştıkça kıymetsiz oluyorsun. Yani aslında değersiz kişileri yücelttigimizde onlar bunu bizi aşağılamak için fırsat biliyor. Bi de şunu fark ettim sende takdir etmesi gereken güzel huyları seni eleştirmek için kullandığında mesela sen hiç kurmaz değilsin ilişkilerde hesaplı davranmıyorsun diyerek sistematik olarak seni ezdiginde, kendisine sende beğenmediği o saflık iyi niyet özelikleri olmayan tam istediği gibi akıllı(!) adam/kadın çekiyor ve onlar tarafından kullanılıp kandırılıyor.
Arkadaşlıklar konusunda da önemli noktalara değinmişsin.
Söylediklerine katılıyorum...''Kendini değersiz''hisseden insana ''değer''verdiğimizde uzaklaşır....Normal psikolojideki insan sevinir ama derinden ''değersiz''hisseden kişiye verilen değer ,maalesef inandığı değeri yansıtmadığı için ilişkiler bozuluyor....Yani eğer değeri daha az verirsek o kişi bizimle kalabiliyor...Kendini ½20 değerli gören birine %60 değer verdiğimiz zaman dengeyi bozmuş oluyoruz....Etrafta hesap makinesi gibi gezecek halimiz yok ,sağlıklı ruh halindeki iyi insanlarla karşılaşsak yeter...Herkesin bazı arızaları ,zayıflıkları vardır ama bunu yönetmeyi başarabilen insanlar ,kendine mizahla yaklaşabilen ve diğerlerine de bunu yansıtabilen insanlar bu yüzden hem daha mutlulardır hem de insana kendini sorgulatmazlar.....En güzel ilişki ''etiketlenmediğimiz''ilişkilerdir....Ben çok mu aradım ya da o kişi çok mu aradı diye düşünmediğimiz ilişkiler doğal ve samimidir...Ve daha buna benzer bir sürü özellik...Zaten ''kendimize değer vermek''cümlesinin son yıllarda bu kadar önemsenmesi de bundan...Kendine değer veren insanı istediğiniz kadar sevebilir ve ona değer verebilirsiniz..Bundan rahatsız olmaz,şikayet etmez ,belli saygı çerçevesinde....
 
Söylediklerine katılıyorum...''Kendini değersiz''hisseden insana ''değer''verdiğimizde uzaklaşır....Normal psikolojideki insan sevinir ama derinden ''değersiz''hisseden kişiye verilen değer ,maalesef inandığı değeri yansıtmadığı için ilişkiler bozuluyor....Yani eğer değeri daha az verirsek o kişi bizimle kalabiliyor...Kendini ½20 değerli gören birine %60 değer verdiğimiz zaman dengeyi bozmuş oluyoruz....Etrafta hesap makinesi gibi gezecek halimiz yok ,sağlıklı ruh halindeki iyi insanlarla karşılaşsak yeter...Herkesin bazı arızaları ,zayıflıkları vardır ama bunu yönetmeyi başarabilen insanlar ,kendine mizahla yaklaşabilen ve diğerlerine de bunu yansıtabilen insanlar bu yüzden hem daha mutlulardır hem de insana kendini sorgulatmazlar.....En güzel ilişki ''etiketlenmediğimiz''ilişkilerdir....Ben çok mu aradım ya da o kişi çok mu aradı diye düşünmediğimiz ilişkiler doğal ve samimidir...Ve daha buna benzer bir sürü özellik...Zaten ''kendimize değer vermek''cümlesinin son yıllarda bu kadar önemsenmesi de bundan...Kendine değer veren insanı istediğiniz kadar sevebilir ve ona değer verebilirsiniz..Bundan rahatsız olmaz,şikayet etmez ,belli saygı çerçevesinde....
Sadece değersiz hissetmek değil mevzu.
Her insan bir değil kimse de insan olarak dünyaya geldiği için değerli değil.
Bahsettiğim etik kaygıları olmayan tipler.
Yüzü kızarmadan yalan üstüne yalan söyleyen, kimseye zararı olmayan insanlara bulaşıp manipüle ederek kendi amaçları için kullananlar. Masum insanların enerjisini, parasını, zamanını çalanlar, maddi manevi sömürüp tüketenler.
 
Sadece değersiz hissetmek değil mevzu.
Her insan bir değil kimse de insan olarak dünyaya geldiği için değerli değil.
Bahsettiğim etik kaygıları olmayan tipler.
Yüzü kızarmadan yalan üstüne yalan söyleyen, kimseye zararı olmayan insanlara bulaşıp manipüle ederek kendi amaçları için kullananlar. Masum insanların enerjisini, parasını, zamanını çalanlar, maddi manevi sömürüp tüketenler.
Aynı konudan bahsediyoruz aslında...Etik yönden zayıf olanlar zaten sonuçta yine kendine değer vermeyenler....Çünkü kendisine bu tür davranışları yakıştırabilen başka nedir?Birinden borç alıp ödemeyen ya da birini''aşk''adı altında oyalayıp aslında o sırada rol yapan ya da herhangi bir iş için yardım edeceini söyleyip telefonu açmayanlar.....Benim için ''değersiz'' de değil safi kötüler zaten bunlar....Değerli demişken senin dediğin gibi etik açıdan kaygı duyabilen kişileri kast ediyorum....Evet gezegende bir noktayız...Kimse insan olduğu için değerli değil ama bazı melekelerimiz var...Bunu anlamış olan insanlar zaten bir insanı yanıltmanın varoluşa ihanet olduğunu bilir....Konu çok derin:geek:
 
Geri
Üst