Dostların Önemi

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan aris
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
143
DOSTLARIN ÖNEMİ

Dostların birbirlerine yaklaşımı nasıl olmalıdır? Eğer kişi arkadaşını kendinden daha aşağıda görürse ve ona karakterini düzeltilmesi için talimatta bulunursa bu ilişki dostane bir ilişki olmaz, öğretmen öğrenci ilişkisi olur. Ya da bunun tam tersi olarak, kişi arkadaşını kendinden üstün görürse ve ondan iyi şeyleri öğreniyormuş gibi yaklaşırsa, kişi arkadaşını eşit bir dost olarak değil bir hoca olarak görür. Kişi onunla eşit olan birisini ancak dostu olarak kabul edebilir. Dost kelimesi benzer durumdaki insanları içerir. Bu mantıken de açıktır. Eğer görüşleri benzer ise arzuları aralarında bir bağ oluşturur. Birlikte aynı amaca ulaşmak için aynı yolda ilerlerler. Mesela iki ortak aynı düşüncelerle bir kar elde etmek için aynı projede çalışırlar ve kendilerini eşit güçte görürler. Ancak ortaklardan biri kendini diğerinden daha becerikli görürse, ötekisini eşit ortak olarak kabullenmez ve yaptıkları iş doğrultusunda ortaklıklarını yüzdelere ayırmış olurlar (%40 - %60, %30 - %70). Böyle bir ortaklığa eşit bir ortaklık diyemeyiz.

Ama karşılıklı olarak, kardeş sevgisiyle oluşan bir grup için herkesin eşit olması bir gerekliliktir. Dostların birlikleri bu eşitlikten kaynaklanır. Elde ettiklerini eşit dağıtmayan bir gruba birlik demek mümkün müdür? Açıkça görürüz ki birbirinden gizlilik ve kaçakçılık yapmadan, birliğin yarattığı her kar eşitçe dağıtılmalıdır. Ancak böyle bir eşit dağıtım kardeş sevgisiyle birbirine bağlı olan bir grupla olur. Her şey sevgi, dostluk, dürüstlük ve barış içinde yapılmalıdır.

Matan Torah sayfa 142’de, maneviyatta yükselmek ve edinmek için iki koşul gereklidir der;

1. Sürekli etrafındaki insanlar tarafından eleştiriye açık olmak,

2. Kişi birçok insanın arasında olmalı.

"Kralın görkemi büyük bir kalabalığın içerisindedir.” İlk koşulu gerçekleştirebilmek için kişi kendisini birliğin en küçüğü olarak görmelidir. Böylelikle kişi eleştiriyi kabul edebilir; büyük olan birisi küçük olan birisinden eleştirilmeyi kabullenemez. Yüce olan birisi küçük olan bir kişinin sözlerinden ilham alamaz. Sadece kendisini küçük görenler, büyük bir kişiliğin eleştirisinden esinlenebilirler. İkinci koşulu oluşturmak için ise, kişi dostlarını sanki o neslin en yüce manevi hocasıymış gibi onurlandırmalıdır. O zaman insanı çevreleyen dostlar çok büyük bir toplulukmuş gibi gelir. Zira kalite sayılardan daha ağır basar.

“Herkes dostuna yardım etmeli”, deyiminin nedeni eşit ilişki kavramını belirtmesidir ama “herkes dostundan öğrenmeli” deyimi öğrenci öğretmen ilişkisi içermekte, bu değişim her kişinin dostunu kendisinden daha yüce görmesi gerektiğini anlatır.

Peki, kendisinin daha yetenekli, daha iyi karakterli ve arkadaşından daha yüce olduğunu görürken, insan dostunu kendisinden daha yüce nasıl görebilir?

Bunu anlamanın iki yolu vardır:

1. İnsan bu kişiyi hâlihazırda dost olarak seçtiğine göre bu ilişkiyi mantık ötesi bir ilişki olarak görmeye çalışmalıdır.

2. Dostunu zaten seçtiğine göre, kişi kardeş sevgisi yolunu izlemelidir, bu hem daha mantıklı, hem daha doğal bir yoldur. Kişi dostunun iyi yanlarını görmeli ve kötü yanlarını görmemezlikten gelmelidir. Atalarımızın dediği gibi “sevgi, tüm suçları örter”. Görürüz ki insan doğasında kişi komşusunun çocuklarında kötü huyları görür ve kendi çocuğunda iyi huyları görür. Eğer birisi çocuklarıyla ilgili kötü bir şey söylerse hemen çocuklarını savunmaya başlar.

Gerçekte her kişinin iyi ya da kötü yanları vardır. Hem komşusu hem de çocuğun babası doğruyu söylemektedir. Ancak komşu, çocuğa babanın perspektifinden bakmamaktadır. Çünkü çocuğa babanın hissettiği sevgiyi hissetmemektedir. Dolayısıyla komşunun çocuğunda sadece eksileri görür. Bu durum doğamızla daha uyumludur, çünkü kendi çocuklarının daha iyi olduklarını gösterebilir. Gördüğü gerçek budur. Peki, gördüğü gerçek nedir? Sadece işine geleni görmektedir.

Çocuğun babası da gerçekleri görmektedir ama sadece iyi yanlarını kötü yanlarını değil. Zira kötüleri görmek kişiye mutluluk vermez. Sadece ona haz ve mutluluk verecek açılardan görür, yani çocuğun iyi yanlarını görür.

Eğer kardeşçe sevgi var ise, bunun doğal bir kanunu, sadece dostunun iyi yanını görmektir. İnsan dostunda kötü bir huy görürse gerçek aslında şudur; gördüğü kötülük kendisindedir, yani onun dostane sevgisinde bir kusur vardır ve bu yüzden bu kusurları görür. İnsan arkadaşının karakterinin düzeltilmesini arzulamalıdır, kendisinin düzeltilmesini istemelidir. O zaman dostunun hep iyi yanlarını görür.

alıntı
 
Üst