Bi insan öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bi niyeti vardır,
amaçları belirgin değildir. Hiçbi zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü öğrenmenin zorluklarım
bilmiyordur henüz.
Yavaş yavaş öğrenmeye başlar önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde. Çok geçmeden
düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır. Bu durum, onu korkutur. Öğrenim,
hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğrenimin her adımı yepyeni görevler yükler insana; kişinin korkuları
acımasızca birikirler, baş kaldırırlar. Bi savaş alanına döner yaşamı.
İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bi düşmandır
korku. Bütün yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün
zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye falan ulaşmayı.
Korkup kaçan kimseye ne olur?
Bi şey olmaz. Ama öğrenemez bi daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın öğrenme yolunda bi
adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bi adım daha, bi adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama,
korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı. Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın pes edeceği bi
an gelecektir. Adama güven duygusu gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi öyle korkutucu bi şey gibi
görmez artık.
Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir insan.
Hemen mi olur bu, don Juan, yoksa azar azar mı? Azar azar olur, ama korkusunun kaybolması çabucak
olur. Birdenbire olur.
Ama yeni bir şeyler gelirse başına, gene korkmaz mı adam?
Hayır. Korkusunu bi kez yitirmeyegörsün insan, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini
zihin berraklığı alır korkuyu silen bi zihin berraklığı. Artık, o kimse ne istediğini biliyordur; o isteklerini
nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık hiçbi şey saklı değildir bu adamdan.
Bu da ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: berraklık! Ulaşılması o denli zor olan zihin berraklığı
korkuyu kovar, ama kör eder insanı aynı zamanda.
İnsanın kendisinden kuşku duymamasına yol açar; istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü o
kişi artık her şeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bi türlü durmak bilmez. Ama
büyük bi hata yapmaktadır. Bu işin bi eksik yanı vardır. Adam kendisini bu sözde erke bırakırsa, ikinci
düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bi şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak
ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı seçecektir. Zaman gelecek, artık yeni bi şey öğrenme
yetisini yitirecektir.
İkinci düşmanı, bu adamın bi bilgi adamı olma çabasını kösteklemiştir; artık bu adam, bilgi
adamı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bi savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var
ki, kendisine pek pahalıya mal olan o berraklık hiçbi vakit karanlığa ve korkuya döntişmeyecektir. Yaşamı
boyunca her şeyi açıkça görecektir; ama yeni bi şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir.
Ama, yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?
Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır; berraklığa meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü
daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bi yanlışlık
sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bi an gelecektir ki bu berraklığın, gözleri önündeki bi
noktadan başka bi şey olmadığını anlayacaktır. Böylece ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır; artık hiçbi
şeyin ona zarar veremeyeceği bi yere ulaşacaktır. Bu, bihata olmayacaktır. Bu, gerçek bi erk olacaktır. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü öğrenmekten ürküyorsundur,
öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme
çabasını, ola ki korkusunu yenebilir. Çünkü kendini korkuya bütünüyle bırakmamıştır. Üçüncü düşmanı
nasıl yeneriz, don Juan?
Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin gibi görünen erkin, gerçekten kendimizin olmadığını
kavrayarak... Bütün öğrendiklerimizi dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı
zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, beraklığııı ve erkin hatalardan da kötü olduğunu
görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bi noktaya erişebiliriz. İşte o noktada erkimizi
nasıl ve ne zaman kulanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz.