aris
Kayıtlı Üye
Aişe (r.anha) dan, şöyle demiştir:
“İnsanlar Rasulullah (s.a.v.)’a Kahinlik hakkında sorular sordular. O da (s.a.v.):
“Onlar hiçbir şey değildir (hiçbir şey olamazlar).” dedi. İnsanlar:
“Ya Rasulallah! Ama onlar bazen bir şeyler söylüyorlar gerçek çıkıyor.” dediler. Rasulullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu:
“Cinler, haktan olan kelimeleri işitir ve çalar. Arkadaşlarının kulağına (kahinler v.b.) ve tavuğa onu seslendirip söyler. O arada (batıl kelimelerle hak kelimeleri) birbirine karıştırır ve o hak kelimelere yüzden fazla yalan katar.”12
(12) Müslim rivayet etmiştir.
Abdullah b. Abbas (rha.) dediler ki:
“Bana bir adam (Bu rivayette) Ensarlı sahabelerden bir grup adam haber verdiler. Onlar:
“Rasulullah (s.a.v.) ile bir gece otururlarken bir yıldız yandı (kaydı) ve aydınlık ortaya çıktı. Rasulullah (s.a.v.) onlara:
“Sizler cahiliyyede iken, bu durum karşısında ne derdiniz?” Onlar:
“Allah (c.c.) ve Rasulu daha iyi bilir.” dediler ve devamla bizler:
“O gece büyük bir adam doğdu ve büyük bir adam öldü” derdik. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Yıldız kayması bir kişinin doğumu ya da ölümü ile ilgili değildir. Lakin Yüce Allah (c.c.) bir şeyi emrettiği vakit arşı taşıyan (Melekler) Allah (c.c.)’ı tesbih ederler. Sonra da peşine sema ehli dünya semasına ulaşıncaya dek tesbihe başlarlar. Sonra arşı taşıyanlar sema ehline şöyle derler:
“Rabbimiz ne buyurdu?” Onlar da:
“Yüce Rabbimiz (c.c.) şöyle şöyle... buyurdu.” derler. Sema ehlinin bir kısmı bir kısmından haber isterler. Ta ki bu haber dünya semasına kadar ulaşır. Bir cin de bu haberi işitir ve arkadaşlarına ulaştırmaya çalışır. Hak olan bu haberi cinler bu yönüyle getirirlerse, bu sözler haktır. Lakin o cinler yalan katıp kendileri eklemeler yapıyorlar.”13
(13) Müslim 7/36-37.
b) Cinlerin dostlarına haber verdiği kayıplarla ilgili kehanetler:
Bunlara umumiyetle insanlar muttali olamazlar veya yakın olanlar muttali olsa bile, uzak olanlar muttali olamazlar.
c) Zan, tahmin etme ve sezgiye dayanan kehanetler:
Buna çokça yalan karışsa da, Cenab-ı Hakkın bazı insanlara ihsan ettiği bir kuvvetten ileri gelir.
d) Tecrübe ve adete dayanan kehanetler:
Bunda ise, vukua gelmiş olandan hareketle, maydana geleceği önceden haber verme mevzu bahistir. Sonucu itibariyle sihre benzer.
Bunların hepsi İslam’da kınanmış ve doğru görülmemiştir.
Alıntı
“İnsanlar Rasulullah (s.a.v.)’a Kahinlik hakkında sorular sordular. O da (s.a.v.):
“Onlar hiçbir şey değildir (hiçbir şey olamazlar).” dedi. İnsanlar:
“Ya Rasulallah! Ama onlar bazen bir şeyler söylüyorlar gerçek çıkıyor.” dediler. Rasulullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu:
“Cinler, haktan olan kelimeleri işitir ve çalar. Arkadaşlarının kulağına (kahinler v.b.) ve tavuğa onu seslendirip söyler. O arada (batıl kelimelerle hak kelimeleri) birbirine karıştırır ve o hak kelimelere yüzden fazla yalan katar.”12
(12) Müslim rivayet etmiştir.
Abdullah b. Abbas (rha.) dediler ki:
“Bana bir adam (Bu rivayette) Ensarlı sahabelerden bir grup adam haber verdiler. Onlar:
“Rasulullah (s.a.v.) ile bir gece otururlarken bir yıldız yandı (kaydı) ve aydınlık ortaya çıktı. Rasulullah (s.a.v.) onlara:
“Sizler cahiliyyede iken, bu durum karşısında ne derdiniz?” Onlar:
“Allah (c.c.) ve Rasulu daha iyi bilir.” dediler ve devamla bizler:
“O gece büyük bir adam doğdu ve büyük bir adam öldü” derdik. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Yıldız kayması bir kişinin doğumu ya da ölümü ile ilgili değildir. Lakin Yüce Allah (c.c.) bir şeyi emrettiği vakit arşı taşıyan (Melekler) Allah (c.c.)’ı tesbih ederler. Sonra da peşine sema ehli dünya semasına ulaşıncaya dek tesbihe başlarlar. Sonra arşı taşıyanlar sema ehline şöyle derler:
“Rabbimiz ne buyurdu?” Onlar da:
“Yüce Rabbimiz (c.c.) şöyle şöyle... buyurdu.” derler. Sema ehlinin bir kısmı bir kısmından haber isterler. Ta ki bu haber dünya semasına kadar ulaşır. Bir cin de bu haberi işitir ve arkadaşlarına ulaştırmaya çalışır. Hak olan bu haberi cinler bu yönüyle getirirlerse, bu sözler haktır. Lakin o cinler yalan katıp kendileri eklemeler yapıyorlar.”13
(13) Müslim 7/36-37.
b) Cinlerin dostlarına haber verdiği kayıplarla ilgili kehanetler:
Bunlara umumiyetle insanlar muttali olamazlar veya yakın olanlar muttali olsa bile, uzak olanlar muttali olamazlar.
c) Zan, tahmin etme ve sezgiye dayanan kehanetler:
Buna çokça yalan karışsa da, Cenab-ı Hakkın bazı insanlara ihsan ettiği bir kuvvetten ileri gelir.
d) Tecrübe ve adete dayanan kehanetler:
Bunda ise, vukua gelmiş olandan hareketle, maydana geleceği önceden haber verme mevzu bahistir. Sonucu itibariyle sihre benzer.
Bunların hepsi İslam’da kınanmış ve doğru görülmemiştir.
Alıntı