URUMHAMATAHAYİL
Yönetici
- Katılım
- 5 Haz 2008
- Mesajlar
- 7,128
- Tepkime puanı
- 4,801
- İş
- Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Cinlerin yaratılışı nasıldır?
Cinler insanlardan farklı olarak ateşten (nar) yaratılmışlardır ve bedensiz bir yaşam sürerler. Aslında bir cin pek çok açıdan bedensiz bir insana benzer. Biz insanların bedenlerinin etrafında bulunan biyoenerjetik alan (aura) cinlerin temel yapısını oluşturur.
]Cinler ne zaman yaratılmıştır?
Cinlerin yaratılma zamanının insandan çok daha önce olduğuna dair tüm araştırmacılar hemfikirdir. Şeytanın da cin olması zaten bunun en önemli kanıtıdır.
Cinler insana benzer mi?
Cinler ve insanlar her açıdan birbirine o kadar benzemektedir ki Kur'an her iki türe birden gönderilmiş, cinler de insanların sorumlu tutulduğu her şeyden sorumlu tutulmuştur.
Cinler yaşamlarını sürdürmek için biz insanlar gibi besine ihtiyaç duymazlar. Var olabilmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi Güneş'ten yayılan radyasyon ve kozmik ışınım sayesinde elde ederler.
Cinlerin hastalanması, yaralanması vb. insana özgü sanılan birçok özelliği de söz konusudur. Enerjetik bedenlerinde oluşan bir dengesizlik hastalanmalarına, yine aynı enerjini bloke olması ise yaralanmalarına neden olur. Kendilerine ait tıp bilimleri, hekimleri ve tedavi yöntemleri vardır.
Cinlerin doğumları, yaşamları, ölümleri nasıldır?
Cinler de doğar,büyür, yaşar ve ecelleri geldiğinde ölürler. Doğumları hakkında - bizzat cinlerden aldığımız ve ciddiye aldığımız ve ciddiye alınması oldukça zor beyanlar dışında - ne yazık ki elimizde hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Cinler ile kurmuş olduğum şahsi diyaloglarda doğum için (Dünya zamanı ile) 17 gün süren bir gebelik sürecinin gerektiğini, manyetik anlamda şiddetli enerji içeren bölgelerde doğum yaptıklarını, doğumun daha çok enerjinin bölünmesi olarak tanımlanabileceğini ve doğan yeni cinin insan yavrusu gibi çaresiz bir halde değil kendi yaşamını tek başına sürdürebilecek durumda ortaya çıktığını öğrenmiştim. Değişik cinler bu konuda farklı iddialar da ortaya atmışlardı ancak hemen hemen hepsi yukarıda anlattıklarımın doğruluğunu onaylamışlardı. Yine de cinler kesinlikle güvenilir yaratıklar değillerdir ve bu nedenle doğum konusundaki bu bilgilerin de ne derece doğru olduğu belli değildir.
Cinlerin ömürleri de hemen hemen insana yakın bir süredir ancak aramızda bulunan boyut farkı nedeniyle cinler ortalama 800 - 900 yıl yaşamaktadır. Bu devasa süreye rağmen kendi algılayışlarında bu süre bizim 60 yılımız kadardır.
İnsanlara göre tek şanslı oldukları konu bizim gibi ömürlerinin büyük bölümünü eğitime harcamamalarıdır. Kısa ( bizim süremizle 6 ay) süren temel bir eğitim alırlar ve daha sonra herhangi bir bilgiye ihtiyaç duyduklarında onu "Akaşik" kayıtları adı verilen ve geçmiş zamandaki tüm bilgileri içeren devasa bilgi bankasından temin ederler.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu Akaşik kayıtlarının yalnızca geçmişe dair bilgiler içeriyor olmasıdır. Cinler bu nedenle geçmiş ile ilgili konuları çok net olarak bilebilirler ve böylece gelecek ile ilgili söyledikleri yalanlara inanmanızı sağlayabilirler. Unutulmamalıdır ki cinler geleceği hiçbir suretle bilemezler.
Cinler öldüklerinde arkalarında bir ceset bırakmazlar. Sahip oldukları yoğunlaşmış enerji alanı dağılır ve bir daha hiç kimse ile irtibat kuramazlar. Bir cinin ölümü diğer cinler arasında çok ağır etkiler bırakmaz. Bu olayı çok sakin karşılarlar ve asla yas tutmazlar.
Cinler nerede yaşar?
Birçok araştırmacı cinlerin insanlardan ve hayvanlardan uzak, ıssız yerlerde yaşadıklarını kaydeder. Buna rağmen şahsi görüşüm bu iddianın doğru olmadığı ve cinlerin insanlarla içiçe yaşadıkları yönündedir.
Cinlerin toplulukları nasıl yaşar?
Cinler de ırklara ve milletlere bölünmüştür. Binlerce farklı ırka ve milyonlarca koloniye sahiptirler. Bizdeki ülke tanımına benzemese de (çünkü toprak ve mekanları yoktur) ülkeleri vardır. Ülkeleri krallar yönetir, krallık babadan oğula geçer ve/ya savaşarak kazanılır.
Irkları ve milletleri arasından daima savaşlar olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Kurulan irtibatlar sonucu elde ettiğim bilgilere göre büyük savaşlarda milyarlarca cinin telef olduğu ve bunun ardından binlerce yıl süren uzun barış döneminin yaşandığı bildirilmiştir ancak beyanın kaynağı cinler olduğu için bilgi - ne yazık ki - güvenilir değildir.
Cinler seks yapar mı?
Cinlerin de tıpkı insanlar gibi nefisleri vardır ve birbirleri ile seks ilişkisi içerisindedirler. Bizim gibi üreme amacı gütmeksizin sadece haz amaçlı olarak da seks yaparlar. Bizden farkları utanma duygularının olmaması ve seks konusunda bize nazaran fazlasıyla rahat olmalarıdır.
Cinlerin erkekleri bu konuda çok zayıf bir yaradılışa sahiptir ve çoğu zaman dişi cinler ile yetinmeyerek dişi insan ve hatta hayvanlar ile de birlikte olurlar. Bu amaçla sıklıkla insanlara yaklaşır, önce ikna etmeye çabalar, reddedildiklerinde ise tecavüze kalkışırlar.
Dişi cinler ise bu konuda kendilerine daha hakimdirler ve genellikle insanlar ile birlikte olmak için çaba serf etmezler. Buna rağmen dişi cinler de insanlara aşık olabilmektedir ve aşık oldukları erkekler ile ilişkiye girebilmektedirler.
Tam bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir konu vardır. Bazı araştırmacılar iki türün birbirini gebe bırakabileceğini öne sürer. Ancak elimizde bunu söylemek için gerekli sebeplerin hiçbiri bulunmamaktadır. Her şeyden önce böylesi bir ilişki tamamen ruhsal düzlemde gerçekleşir ve hazza yöneliktir. Bu tarz bir ilişkide kesinlikle fiziksel bir aktarım söz konusu edilemez. Fiziksel aktarım olmaksızın tarafların birbirini ne şekilde gebe bıraktığı sorusunun cevabını ise hiçbir araştırmacı vermeye yanaşmamıştır. Bu nedenle biz de bunun teorik olarak bile gerçekleşme imkanının bulunmadığını kabul etmeyi tercih ediyoruz.
Cinler istedikleri yere gidebilir mi?
Cinler beden sahibi olmadıkları için ışık hızına yakın hızlarda ( ama asla ışık hızında değil) hareket edebilirler ve istedikleri yere anında gidip gelebilirler. Dünya bir yana, diğer gezegenlere seyahat etmeleri bile an meselesidir.
Ancak Güneş Sistemi dışına çıkmaları mümkün değildir. Hatta uzak gezegenler olan Uranüs, Neptün ve Plüton bile onlar için fazlasıyla tehlikelidir. Bunun sebebi bu gezegenlerin mesafesinin uzak olması değil, bu gezegenlerin Güneş'ten çok uzak olmalarıdır. Cinlerin Güneş'ten aldıkları radyasyon ve kozmik ışınım olmadan yaşamlarını sürdürmelerinin mümkün olmadığını daha önce de belirtmiştik.
Cinlerin gezegenler arasında seyahat edebileceklerin fakat yine de geçemeyecekleri bir sınır çizildiği Kur'an'da Rahman / 33. ve 35. ayetlerde açıkça bildirilmiştir ve bu yeterli bir delildir.
Cinlerin bir anda bir yerlere gidip gelebileceklerini bildiren en önemli ayet ise Neml/39'dur. Bu ayette ayrıca cinin gittiği yerden bir nesneyi de beraberinde getirebileceğine işaret vardır.
Çoğu araştırmacı cinlerin maddesel evren üzerinde herhangi bir etkiye sahip olamayacaklarını savunur. Ben de gerek deneyimlerim gerekse mantıksal çıkarımlarım sonucu bu araştırmacılara katılıyorum.
Peki Neml / 39'da geçen "tahtın göz açıp kapanana kadar getirilmesi" olgusu nasıl açıklanabilir? Kanaatimce bunun için Saba 12 - 14 ayetlerine bakılmalıdır. Bu maddesel transfer, cinlere hükmetme yeteneği bulunan Hz.Süleyman (a.s.)'a mahsus bir özellik olarak değerlendirilmelidir. Aslında cinler gerekli yoğunlaşmayı sağlayıp maddesel evren üzerinde de etkili olabilirler ama bunu gerçekleştirmelerini sağlayacak formül biz insanlarda bulunmamaktadır. İşte Hz.Süleyman (a.s.) kendisine verilen bu formül ile cinlerin maddeye tesir etmelerini sağlamış olmalıdır.
Cinler yer kaplar mı?
Cinler maddeye tesir edemeyecekleri gibi, kütlesel yapıları bulunmadığı için mekanda yer de işgal etmezler. Aynı mekanda, örneğin ufak bir odanın içinde, milyonlarca cin bulunabilir.
Yeri gelmişken belirtmekte fayda görüyorum ki cinlerin nüfusları insanlara göre çok fazladır. Aile hayatları vardır ama bu bizim anladığımızdan farklı, daha çok kolonileşme şeklindedir. Bir cin ailesinden onbinlerce (bazen milyonlarca) cin bulunur.
Astroloji cinleri de etkiler mi?
Kozmik ışınım ve yıldızsal hareketler tıpkı insanları ve hayvanları olduğu gibi cinleri de etkiler ancak cinler üzerindeki etki daha belirgin ve daha yoğundur. Bildiğimiz astrolojik kaideler cinler için de geçerli olmasına rağmen insanlar için kullandığımız astrolojik yorumların cinler için hiçbir hükmü yoktur. Bu nedenle kendi astrologları ve kendilerine ait yorumlama yöntemleri vardır ve astroloji bilgileri bizden çok daha fazladır.
Cinler aleminde de hayvanlar var mıdır?
Cinler âleminde de, bizdeki gibi şuursuz canlılar, yani hayvanlar mevcuttur. bu hayvanlardan değişik şekillerde faydalanırlar ama onları öldürüp besin olarak kullanmazlar
Cinlerin yalancılıları
Cinlerin tümü insanlar ile girdikleri diyaloglarda kendilerini üstün varlıklar gibi göstermeye çalışır. Bunun nedeni ateşten yaratılmış olmaktan ötürü kapıldıkları yersiz kibirdir. Oysa ki ateşten yaratılmış olmalarına rağmen cinler insanlardan üstün değillerdir. Tabi ki ilim sahibi olan cin de olsa insan da olsa diğerlerinden üstündür.
Genellikle imanlı cinler ya insanlar ile irtibat kurmazlar ya da sorulan sorulara cevap vermez ve nasihat ederek çeker giderler. İnsanların irtibat kurduğu cinler genellikle kafirdir ve bu nedenle çürümüş (decadencé) bir karakter yapısı sergilerler.
Cinlerin en tehlikeli özellikleri ise çok kolay ve inanılma olasılığı yüksek yalanlar söyleyebilmeleridir.
Tespitlerimize göre cinler en çok şu üç konuda yalana başvururlar: Birincisi daha önce bahsettiğimiz ruh çağırma (ispirtizma) seanslarıdır. Yaramaz cinler ruh çağırma seanslarına katılarak kendilerini ölmüş birinin ruhu olarak tanıtır ve seansa katılan insanların zavallı hallerine kahkahalarla gülerler. Bilinmesi gereken tek nokta ölmüş bir insanın ruhu ile irtibat kurmanın (teorik olarak bile) imkansız olduğudur.
İkincisi gaybdan haber vermeleri yani gelecekle ilgili bilgiler getirmeleridir. Cinler gökten nispeten önemsiz bazı haberler çalıp bire bin katarak irtibatta olduklarını insanları yoldan çıkartırlar ve bundan da çok büyük zevk alırlar.
Aklı başında bir insanın zaten bir cine gelecekle ilgi bir soru sorması söz konusu bile olamaz. Unutulmamalıdır ki ne cinler ne de Allah'tan başkası geleceği bilemez. Bu önemli koşulu ihmal etmek insanın başına türlü felaketler açılmasına neden olur.
Üçüncü önemli konu ise cinlerin büyü yapabildiklerini söyleyerek irtibatta oldukları kişilerin isteklerini yerine getireceklerini vaad etmeleridir. Bu yöntemi genellikle insanlara bir şey yaptırmak isteyen cinler kullanır.
Evet, cinler arasında da büyücüler vardır (gûller) ve büyü ilmi cinler arasında çok gelişmiş bir ilimdir ama cinlerin hepsi büyücü değildir. Büyücüleri ise insanlarla - en azından sıradan insanlarla - irtibat kurmaya tenezzül etmez. Kuracakları olası bir irtibatta ise insanlardan bir şey istemezler. Bilinmesi gereken bir cinin herhangi bir işi gerçekleştirme vaadi ile bazı koşulların yerine getirilmesini istemesinin çok büyük bir olasılık ile dolandırıcılık olduğudur. Bu vaadde bulunan cinler genellikle hiçbir şey gerçekleştirebilecek güçte değildir. Sıklıkla beğendikleri kadınlar ile birlikle olmak için irtibatta oldukları insana bu çeşit vaadlerde bulunurlar. Vaadlerin en yaygını ise define yeri söyleyeceğini iddia etmektir.
Tekrar tekrar belirtiyorum: cinlerin karakter yapıları yalan söylemeye çok müsait olduğu için bir cine güvenmek kesinlikle mümkün değildir.
Kur'an'ın cinleri inananlar ve inanmayanlar olarak ikiye ayırdığını ve inanmayanlara "şeytan" sıfatı ile hitap ettiğini daha önceden belirtmiştik.
Şuara / 221'de mealen "Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? Her bir iftiracı / dönek günahkar üzerine iner onlar. Kulak kabartırlar ama çoğu yalancıdır onların." buyrulmuştur. Bu ayet ile cinlerin çoğunun yalancı olduğu bildirilmiş olmakla kalınmamış, onlarla (yalancı kafir cinlerle) irtibat kuran insanların da iftiracı günahkarlar oldukları vurgulanmıştır.
Ayette açıkça belirtilen "kulak kabartma" hadisesi ise cinlerin gökten haber çalmaya çalışmalarıdır. Nispeten önemli bir haber çaldıklarında bu derhal tespit edilir ve peşlerine "şahab" adı verilen meteorlar düşer. Böylece çaldıkları haberi insan dostlarına getiremeden havada yakılarak öldürülürler. Bu konuda Cin Suresi'nin 8 - 10 ayetleri arasında hiçbir tartışmaya yer bırakmayan bilgiler verilmiştir.
Cinler o kadar rahat yalan söylerler ki uzun süre aynı cinle irtibatta olup cinin dostluğunu kazanan insanlar bile bu yalanlara muhattap olmaktan kurtulamazlar. Yapılması gereken cinden öğrenilen bilgileri akıl ve mantık ile tartmak ve edinilen bilgilerin doğru oldukları düşünülse bile bu bilgilere ihtiyatlı yaklaşmaktır.
Cinlerin insana verdiği zararlar
Cinler mâna aleminde yaşayan varlıklardır ve esas itibari ile maddesel evrende yaşayan biz insanlara herhangi bir zarar vermeleri mümkün değildir. Ancak insanların enerji dengelerini bozarak ve/ya beyne bir takım impulslar (uyarıcı sinyaller) göndererek insanları rahatsız ederler.
Öncelikle katiyyen bilinmelidir ki bir cin - ne kadar güçlü olursa olsun , bir insana fiziksel olarak hiçbir şekilde zarar veremez. Halkın "cin çarpması" olarak adlandırdığı olgu cinden korkan insanın aşırı derecede adrenalin salgılaması sonucu ortaya çıkan fiziksel bir süreçtir ve aynı etkiyi örneğin bir yılan da gerçekleştirebilir. Yılan gördüğünde çok korkan bir insan da aniden kasılacak ve tıpkı "cin çarpması" vakasına maruz kalan insanlar gibi olacaktır. Yani ortada cinin çarpması değil, insanın gereksiz yere korkarak kendi kendisine zarar vermesi diye açıklayabileceğimiz bir olay vardır. Bu nedenle cinlerden hiçbir şekilde korkmamak gerekir. Gerçekten bir cin ile karşılaşılması durumunda bile - ki bu çok seyrek rastlanan bir olgudur - sakinliği elden bırakmamalıyız. Yoksa cin bize zarar veremez ancak biz kendi kendimize çok büyük ve bazen geri dönüşü de olmayan zararlar verebiliriz.
Cinlerin insanlara verdikleri en büyük zarar görünmeyen yollar ile yaptıkları işlerdir, bunların başında ise vesvese gelir.
Vesvese yersiz korku yani kuruntudur. Cinler insanlara varlıklarını hiç hissettirmeden de vesvese verebilirler ve bu vesveseler normal bir insanı bile paranoid hale çevirebilir.
Cinlerin insanlara en çok zarar verdikleri bir diğer alan ise yalan söylemeleridir. Yalanları ile kandırdıkları insanı perişan etmeleri gerçekten çok kısa sürer. Bu nedenle kesinlikle söylediklerine itibar edilmemeli ve her zaman temkinli davranılmalıdır.
Cinler insanlardan farklı olarak ateşten (nar) yaratılmışlardır ve bedensiz bir yaşam sürerler. Aslında bir cin pek çok açıdan bedensiz bir insana benzer. Biz insanların bedenlerinin etrafında bulunan biyoenerjetik alan (aura) cinlerin temel yapısını oluşturur.
]Cinler ne zaman yaratılmıştır?
Cinlerin yaratılma zamanının insandan çok daha önce olduğuna dair tüm araştırmacılar hemfikirdir. Şeytanın da cin olması zaten bunun en önemli kanıtıdır.
Cinler insana benzer mi?
Cinler ve insanlar her açıdan birbirine o kadar benzemektedir ki Kur'an her iki türe birden gönderilmiş, cinler de insanların sorumlu tutulduğu her şeyden sorumlu tutulmuştur.
Cinler yaşamlarını sürdürmek için biz insanlar gibi besine ihtiyaç duymazlar. Var olabilmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi Güneş'ten yayılan radyasyon ve kozmik ışınım sayesinde elde ederler.
Cinlerin hastalanması, yaralanması vb. insana özgü sanılan birçok özelliği de söz konusudur. Enerjetik bedenlerinde oluşan bir dengesizlik hastalanmalarına, yine aynı enerjini bloke olması ise yaralanmalarına neden olur. Kendilerine ait tıp bilimleri, hekimleri ve tedavi yöntemleri vardır.
Cinlerin doğumları, yaşamları, ölümleri nasıldır?
Cinler de doğar,büyür, yaşar ve ecelleri geldiğinde ölürler. Doğumları hakkında - bizzat cinlerden aldığımız ve ciddiye aldığımız ve ciddiye alınması oldukça zor beyanlar dışında - ne yazık ki elimizde hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Cinler ile kurmuş olduğum şahsi diyaloglarda doğum için (Dünya zamanı ile) 17 gün süren bir gebelik sürecinin gerektiğini, manyetik anlamda şiddetli enerji içeren bölgelerde doğum yaptıklarını, doğumun daha çok enerjinin bölünmesi olarak tanımlanabileceğini ve doğan yeni cinin insan yavrusu gibi çaresiz bir halde değil kendi yaşamını tek başına sürdürebilecek durumda ortaya çıktığını öğrenmiştim. Değişik cinler bu konuda farklı iddialar da ortaya atmışlardı ancak hemen hemen hepsi yukarıda anlattıklarımın doğruluğunu onaylamışlardı. Yine de cinler kesinlikle güvenilir yaratıklar değillerdir ve bu nedenle doğum konusundaki bu bilgilerin de ne derece doğru olduğu belli değildir.
Cinlerin ömürleri de hemen hemen insana yakın bir süredir ancak aramızda bulunan boyut farkı nedeniyle cinler ortalama 800 - 900 yıl yaşamaktadır. Bu devasa süreye rağmen kendi algılayışlarında bu süre bizim 60 yılımız kadardır.
İnsanlara göre tek şanslı oldukları konu bizim gibi ömürlerinin büyük bölümünü eğitime harcamamalarıdır. Kısa ( bizim süremizle 6 ay) süren temel bir eğitim alırlar ve daha sonra herhangi bir bilgiye ihtiyaç duyduklarında onu "Akaşik" kayıtları adı verilen ve geçmiş zamandaki tüm bilgileri içeren devasa bilgi bankasından temin ederler.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu Akaşik kayıtlarının yalnızca geçmişe dair bilgiler içeriyor olmasıdır. Cinler bu nedenle geçmiş ile ilgili konuları çok net olarak bilebilirler ve böylece gelecek ile ilgili söyledikleri yalanlara inanmanızı sağlayabilirler. Unutulmamalıdır ki cinler geleceği hiçbir suretle bilemezler.
Cinler öldüklerinde arkalarında bir ceset bırakmazlar. Sahip oldukları yoğunlaşmış enerji alanı dağılır ve bir daha hiç kimse ile irtibat kuramazlar. Bir cinin ölümü diğer cinler arasında çok ağır etkiler bırakmaz. Bu olayı çok sakin karşılarlar ve asla yas tutmazlar.
Cinler nerede yaşar?
Birçok araştırmacı cinlerin insanlardan ve hayvanlardan uzak, ıssız yerlerde yaşadıklarını kaydeder. Buna rağmen şahsi görüşüm bu iddianın doğru olmadığı ve cinlerin insanlarla içiçe yaşadıkları yönündedir.
Cinlerin toplulukları nasıl yaşar?
Cinler de ırklara ve milletlere bölünmüştür. Binlerce farklı ırka ve milyonlarca koloniye sahiptirler. Bizdeki ülke tanımına benzemese de (çünkü toprak ve mekanları yoktur) ülkeleri vardır. Ülkeleri krallar yönetir, krallık babadan oğula geçer ve/ya savaşarak kazanılır.
Irkları ve milletleri arasından daima savaşlar olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Kurulan irtibatlar sonucu elde ettiğim bilgilere göre büyük savaşlarda milyarlarca cinin telef olduğu ve bunun ardından binlerce yıl süren uzun barış döneminin yaşandığı bildirilmiştir ancak beyanın kaynağı cinler olduğu için bilgi - ne yazık ki - güvenilir değildir.
Cinler seks yapar mı?
Cinlerin de tıpkı insanlar gibi nefisleri vardır ve birbirleri ile seks ilişkisi içerisindedirler. Bizim gibi üreme amacı gütmeksizin sadece haz amaçlı olarak da seks yaparlar. Bizden farkları utanma duygularının olmaması ve seks konusunda bize nazaran fazlasıyla rahat olmalarıdır.
Cinlerin erkekleri bu konuda çok zayıf bir yaradılışa sahiptir ve çoğu zaman dişi cinler ile yetinmeyerek dişi insan ve hatta hayvanlar ile de birlikte olurlar. Bu amaçla sıklıkla insanlara yaklaşır, önce ikna etmeye çabalar, reddedildiklerinde ise tecavüze kalkışırlar.
Dişi cinler ise bu konuda kendilerine daha hakimdirler ve genellikle insanlar ile birlikte olmak için çaba serf etmezler. Buna rağmen dişi cinler de insanlara aşık olabilmektedir ve aşık oldukları erkekler ile ilişkiye girebilmektedirler.
Tam bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir konu vardır. Bazı araştırmacılar iki türün birbirini gebe bırakabileceğini öne sürer. Ancak elimizde bunu söylemek için gerekli sebeplerin hiçbiri bulunmamaktadır. Her şeyden önce böylesi bir ilişki tamamen ruhsal düzlemde gerçekleşir ve hazza yöneliktir. Bu tarz bir ilişkide kesinlikle fiziksel bir aktarım söz konusu edilemez. Fiziksel aktarım olmaksızın tarafların birbirini ne şekilde gebe bıraktığı sorusunun cevabını ise hiçbir araştırmacı vermeye yanaşmamıştır. Bu nedenle biz de bunun teorik olarak bile gerçekleşme imkanının bulunmadığını kabul etmeyi tercih ediyoruz.
Cinler istedikleri yere gidebilir mi?
Cinler beden sahibi olmadıkları için ışık hızına yakın hızlarda ( ama asla ışık hızında değil) hareket edebilirler ve istedikleri yere anında gidip gelebilirler. Dünya bir yana, diğer gezegenlere seyahat etmeleri bile an meselesidir.
Ancak Güneş Sistemi dışına çıkmaları mümkün değildir. Hatta uzak gezegenler olan Uranüs, Neptün ve Plüton bile onlar için fazlasıyla tehlikelidir. Bunun sebebi bu gezegenlerin mesafesinin uzak olması değil, bu gezegenlerin Güneş'ten çok uzak olmalarıdır. Cinlerin Güneş'ten aldıkları radyasyon ve kozmik ışınım olmadan yaşamlarını sürdürmelerinin mümkün olmadığını daha önce de belirtmiştik.
Cinlerin gezegenler arasında seyahat edebileceklerin fakat yine de geçemeyecekleri bir sınır çizildiği Kur'an'da Rahman / 33. ve 35. ayetlerde açıkça bildirilmiştir ve bu yeterli bir delildir.
Cinlerin bir anda bir yerlere gidip gelebileceklerini bildiren en önemli ayet ise Neml/39'dur. Bu ayette ayrıca cinin gittiği yerden bir nesneyi de beraberinde getirebileceğine işaret vardır.
Çoğu araştırmacı cinlerin maddesel evren üzerinde herhangi bir etkiye sahip olamayacaklarını savunur. Ben de gerek deneyimlerim gerekse mantıksal çıkarımlarım sonucu bu araştırmacılara katılıyorum.
Peki Neml / 39'da geçen "tahtın göz açıp kapanana kadar getirilmesi" olgusu nasıl açıklanabilir? Kanaatimce bunun için Saba 12 - 14 ayetlerine bakılmalıdır. Bu maddesel transfer, cinlere hükmetme yeteneği bulunan Hz.Süleyman (a.s.)'a mahsus bir özellik olarak değerlendirilmelidir. Aslında cinler gerekli yoğunlaşmayı sağlayıp maddesel evren üzerinde de etkili olabilirler ama bunu gerçekleştirmelerini sağlayacak formül biz insanlarda bulunmamaktadır. İşte Hz.Süleyman (a.s.) kendisine verilen bu formül ile cinlerin maddeye tesir etmelerini sağlamış olmalıdır.
Cinler yer kaplar mı?
Cinler maddeye tesir edemeyecekleri gibi, kütlesel yapıları bulunmadığı için mekanda yer de işgal etmezler. Aynı mekanda, örneğin ufak bir odanın içinde, milyonlarca cin bulunabilir.
Yeri gelmişken belirtmekte fayda görüyorum ki cinlerin nüfusları insanlara göre çok fazladır. Aile hayatları vardır ama bu bizim anladığımızdan farklı, daha çok kolonileşme şeklindedir. Bir cin ailesinden onbinlerce (bazen milyonlarca) cin bulunur.
Astroloji cinleri de etkiler mi?
Kozmik ışınım ve yıldızsal hareketler tıpkı insanları ve hayvanları olduğu gibi cinleri de etkiler ancak cinler üzerindeki etki daha belirgin ve daha yoğundur. Bildiğimiz astrolojik kaideler cinler için de geçerli olmasına rağmen insanlar için kullandığımız astrolojik yorumların cinler için hiçbir hükmü yoktur. Bu nedenle kendi astrologları ve kendilerine ait yorumlama yöntemleri vardır ve astroloji bilgileri bizden çok daha fazladır.
Cinler aleminde de hayvanlar var mıdır?
Cinler âleminde de, bizdeki gibi şuursuz canlılar, yani hayvanlar mevcuttur. bu hayvanlardan değişik şekillerde faydalanırlar ama onları öldürüp besin olarak kullanmazlar
Cinlerin yalancılıları
Cinlerin tümü insanlar ile girdikleri diyaloglarda kendilerini üstün varlıklar gibi göstermeye çalışır. Bunun nedeni ateşten yaratılmış olmaktan ötürü kapıldıkları yersiz kibirdir. Oysa ki ateşten yaratılmış olmalarına rağmen cinler insanlardan üstün değillerdir. Tabi ki ilim sahibi olan cin de olsa insan da olsa diğerlerinden üstündür.
Genellikle imanlı cinler ya insanlar ile irtibat kurmazlar ya da sorulan sorulara cevap vermez ve nasihat ederek çeker giderler. İnsanların irtibat kurduğu cinler genellikle kafirdir ve bu nedenle çürümüş (decadencé) bir karakter yapısı sergilerler.
Cinlerin en tehlikeli özellikleri ise çok kolay ve inanılma olasılığı yüksek yalanlar söyleyebilmeleridir.
Tespitlerimize göre cinler en çok şu üç konuda yalana başvururlar: Birincisi daha önce bahsettiğimiz ruh çağırma (ispirtizma) seanslarıdır. Yaramaz cinler ruh çağırma seanslarına katılarak kendilerini ölmüş birinin ruhu olarak tanıtır ve seansa katılan insanların zavallı hallerine kahkahalarla gülerler. Bilinmesi gereken tek nokta ölmüş bir insanın ruhu ile irtibat kurmanın (teorik olarak bile) imkansız olduğudur.
İkincisi gaybdan haber vermeleri yani gelecekle ilgili bilgiler getirmeleridir. Cinler gökten nispeten önemsiz bazı haberler çalıp bire bin katarak irtibatta olduklarını insanları yoldan çıkartırlar ve bundan da çok büyük zevk alırlar.
Aklı başında bir insanın zaten bir cine gelecekle ilgi bir soru sorması söz konusu bile olamaz. Unutulmamalıdır ki ne cinler ne de Allah'tan başkası geleceği bilemez. Bu önemli koşulu ihmal etmek insanın başına türlü felaketler açılmasına neden olur.
Üçüncü önemli konu ise cinlerin büyü yapabildiklerini söyleyerek irtibatta oldukları kişilerin isteklerini yerine getireceklerini vaad etmeleridir. Bu yöntemi genellikle insanlara bir şey yaptırmak isteyen cinler kullanır.
Evet, cinler arasında da büyücüler vardır (gûller) ve büyü ilmi cinler arasında çok gelişmiş bir ilimdir ama cinlerin hepsi büyücü değildir. Büyücüleri ise insanlarla - en azından sıradan insanlarla - irtibat kurmaya tenezzül etmez. Kuracakları olası bir irtibatta ise insanlardan bir şey istemezler. Bilinmesi gereken bir cinin herhangi bir işi gerçekleştirme vaadi ile bazı koşulların yerine getirilmesini istemesinin çok büyük bir olasılık ile dolandırıcılık olduğudur. Bu vaadde bulunan cinler genellikle hiçbir şey gerçekleştirebilecek güçte değildir. Sıklıkla beğendikleri kadınlar ile birlikle olmak için irtibatta oldukları insana bu çeşit vaadlerde bulunurlar. Vaadlerin en yaygını ise define yeri söyleyeceğini iddia etmektir.
Tekrar tekrar belirtiyorum: cinlerin karakter yapıları yalan söylemeye çok müsait olduğu için bir cine güvenmek kesinlikle mümkün değildir.
Kur'an'ın cinleri inananlar ve inanmayanlar olarak ikiye ayırdığını ve inanmayanlara "şeytan" sıfatı ile hitap ettiğini daha önceden belirtmiştik.
Şuara / 221'de mealen "Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? Her bir iftiracı / dönek günahkar üzerine iner onlar. Kulak kabartırlar ama çoğu yalancıdır onların." buyrulmuştur. Bu ayet ile cinlerin çoğunun yalancı olduğu bildirilmiş olmakla kalınmamış, onlarla (yalancı kafir cinlerle) irtibat kuran insanların da iftiracı günahkarlar oldukları vurgulanmıştır.
Ayette açıkça belirtilen "kulak kabartma" hadisesi ise cinlerin gökten haber çalmaya çalışmalarıdır. Nispeten önemli bir haber çaldıklarında bu derhal tespit edilir ve peşlerine "şahab" adı verilen meteorlar düşer. Böylece çaldıkları haberi insan dostlarına getiremeden havada yakılarak öldürülürler. Bu konuda Cin Suresi'nin 8 - 10 ayetleri arasında hiçbir tartışmaya yer bırakmayan bilgiler verilmiştir.
Cinler o kadar rahat yalan söylerler ki uzun süre aynı cinle irtibatta olup cinin dostluğunu kazanan insanlar bile bu yalanlara muhattap olmaktan kurtulamazlar. Yapılması gereken cinden öğrenilen bilgileri akıl ve mantık ile tartmak ve edinilen bilgilerin doğru oldukları düşünülse bile bu bilgilere ihtiyatlı yaklaşmaktır.
Cinlerin insana verdiği zararlar
Cinler mâna aleminde yaşayan varlıklardır ve esas itibari ile maddesel evrende yaşayan biz insanlara herhangi bir zarar vermeleri mümkün değildir. Ancak insanların enerji dengelerini bozarak ve/ya beyne bir takım impulslar (uyarıcı sinyaller) göndererek insanları rahatsız ederler.
Öncelikle katiyyen bilinmelidir ki bir cin - ne kadar güçlü olursa olsun , bir insana fiziksel olarak hiçbir şekilde zarar veremez. Halkın "cin çarpması" olarak adlandırdığı olgu cinden korkan insanın aşırı derecede adrenalin salgılaması sonucu ortaya çıkan fiziksel bir süreçtir ve aynı etkiyi örneğin bir yılan da gerçekleştirebilir. Yılan gördüğünde çok korkan bir insan da aniden kasılacak ve tıpkı "cin çarpması" vakasına maruz kalan insanlar gibi olacaktır. Yani ortada cinin çarpması değil, insanın gereksiz yere korkarak kendi kendisine zarar vermesi diye açıklayabileceğimiz bir olay vardır. Bu nedenle cinlerden hiçbir şekilde korkmamak gerekir. Gerçekten bir cin ile karşılaşılması durumunda bile - ki bu çok seyrek rastlanan bir olgudur - sakinliği elden bırakmamalıyız. Yoksa cin bize zarar veremez ancak biz kendi kendimize çok büyük ve bazen geri dönüşü de olmayan zararlar verebiliriz.
Cinlerin insanlara verdikleri en büyük zarar görünmeyen yollar ile yaptıkları işlerdir, bunların başında ise vesvese gelir.
Vesvese yersiz korku yani kuruntudur. Cinler insanlara varlıklarını hiç hissettirmeden de vesvese verebilirler ve bu vesveseler normal bir insanı bile paranoid hale çevirebilir.
Cinlerin insanlara en çok zarar verdikleri bir diğer alan ise yalan söylemeleridir. Yalanları ile kandırdıkları insanı perişan etmeleri gerçekten çok kısa sürer. Bu nedenle kesinlikle söylediklerine itibar edilmemeli ve her zaman temkinli davranılmalıdır.