Düşük bilinç seviyesindeysen, büyüleri kaderin ana etken unsuru zannedebilirsin. Çünkü işleyişi bütüncül tutarlılıkta göremezsin ve bağlantıları kuracak kadar geniş ve ileri algılama kapasitesine ulaşamazsın. Bu da seni kesitler üzerinden yorum yapmaza, birşeyleri zannetmeye ve ilüzyonun yanılgısına düşmeye iter. Cinleri, melek hatta tanrının kendisi bile zannedebilirsin. Çünkü fenomenleri özünden değil, ilüzyonun başladığı yerden yakalıyorsun yani yemi yutmuş olarak anlamaya çalışıyorsun.
Yüksek bilinç seviyesindeysen de şunu görürsün: kaderini büyülerden ziyade bizzat kendi küçük amellerinin toplamı ileriye gönük olarak yazmaya devam eder, yani yazgın genel halini referans alarak bir müddet sonra onaylanır ve bunu takiben kaderine bir kırılma noktası atanır, sonra da sana yapılacak olan büyüler de yazgını yerine getirmeye hizmet edecek doğrultudaysa tutmaya başlar. Çünkü öyle ya da böyle bir kuvvet hakedişlerini sana iade etmek için devreye girmek zorundadır. Evrenin üst üste perdelenmiş olan, ve her defasında farklı bir perdeden olaya müdahil olan gizemli bir kader otoritesi vardır ve bu otorite yeri geldi mi seni güçlü bir büyüden koruyabildiği gibi, seni cılız bir büyüye bile kurban verebilir.