Bunları izledim. Hayret ettim. Aydınlandım. Önceden bildiklerim pekiști.
Șu sonuca vardım:
Beyninize sakın inanmayın, güvenmeyin de.
Beyin, gerçekten onu kontrol edebilecek bir ruhsatınız yoksa, sizi hertürlü gerçekliğe bürüyebilecek bir organ. Gerçek ile hayali zaten ayıramıyor. Gerçek ile hayal, biraz felsefe yapınca bile birbirine karışmaya zaten müsait. Beynin en büyük kozu, belki de rastgele șartlanmıșlıkları doğrultusunda müthiș bir algıda seçicilik bașlatarak, en olmaz şeyleri bile oldurtmak için kendine bir kehanet koridoru olușturmayı bașarıyor olmasıdır.
Beyninize inanmayın, beyninize güvenmeyin. Ruh, yani bilinç, beyni yönetmek için var. Yer yer beyni hızlı çalışmaya zorlamak, yer yer onu susturmak, pratik çözüm yolları taratmak, bilgileri kıyaslatmak için.
Ama beyin asla kendine emanet edilemez, çünkü nöron imparatorluğundan oluşan bir organ olarak iktidarı ele geçirirse, sahibini ele geçiren bir yapay zekaya dönüşür. Bunu yaparken de zaptedilememesi için gereken tüm tedbirleri de almayı bilir. Beyin ikna edici fikirler, halisülasyonlar hatta psișik dokunuşlar üretmede kendi haline bırakılırsa, sahibine geçmiş olsun.!!