Tanrı' nın ezgisi

egedesouza

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
236
Tepkime puanı
131
Konum
İstanbul
İş
Öğrenci
57269-3-4-e9cc6.jpg



Savaş başlamak üzere... Savaş alanının ortasındaki bir atlı arabanın içinde, savaşmak istemeyen bir savaşçı diz çökmüş, okunu yayını elinden bırakmış... Arabacısından Bhagavad-Gita'yı dinliyor... Uyanıyor, bilinçleniyor...

Bhagavad Gita : “Sende tanımadığın bilmediğin yüce bir dost mevcuttur. Zira, Tanrı her insanın içindedir, ama pek azı onu bulmayı başarır. Mutluluğunu ve sevincini ve de nurunu kendinde bulan kişi Tanrı’ya kavuşmuş olur. Öyleyse şunu bil ki, Tanrı’yı bulmuş olan ruh, doğumdan ve ölümden de ihtiyarlıktan ve ıstıraptan da kurtulmuş ve de ab-ı hayatı içmiş olur.”

Bhagavad Gita, Mahabharatta destanının bir bölümünü oluşturan kutsal kitaptır. “En yüce olanın/Tanrı'nın şarkısı (ezgisi)" anlamına gelmektedir. Hint inanışa göre M.Ö. 3000 yılında "Dünya Savaşı" denebilecek büyüklükte bir savaş meydana gelir. Bu savaş tüm toplumlarda olduğu gibi iyilerle kötüler arasındadır.

Mahatma Gandhi gibi bazı Hindularca Bhagavad Gita'da anlatılan bu savaşın, savaş arabalarının, savaş atlarının, "sembolik" olduğu düşünülür.
Bhagavad Gita’da insan bir atlı arabaya benzetilirdi. Araba bedeni, atlar hisleri, istekler ve ihtirasları, araba sürücüsü akılı ve arabanın yolcusu onun asıl sahibini temsil etmektedir. Arabacı bilinç, savaş yaşam, tekerlek ise zamandır. Arabanın gayesine ulaşması için dört unsurun ahenkli çalışması gerekir. Eğer araba fazla ağırsa hareket edemez, atlar iyi terbiye edilmemiş ise veya arabacı acemi ise araba atın istediği istikamete gider, bazen yolcuyu felakete sürükler. Duyguların zaman zaman devirmeye çalıştığı bu arabada; akılı temsil eden araba sürücüsü, atlara hâkim ise yolculuk emin ellerdedir, ancak yine de bazen araba sürücü araba sahibinin sesini duymaz ve arabayı kendi bildiği gibi sürer. Bu durumda araba gayesine ulaşmaz. Çünkü araba sahibi insanın asıl benliğidir.

Buddha şöyle der: "Aynen araba tekerleklerinin atları izlemesi gibi, saf olmayan bir akılla konuşan ve davranan kişiyi de acı izler."
Araba örneğinde de dörtlü bir sistemden söz edilebilinir. Ezoterik öğretilerde bu dört unsur; üçgen içinde göz, nokta ya da bir harf ile sembolize edilebilinir. Biri çevreleyen üç ana prensip söz konusudur.

Krişna Bhagavad Gita'da "Her şeyde beni ve bende her şeyi gören biri için ben asla kaybolmam. O kişi de benim için kaybolmaz. Benim bütün yaratıklarda bulunan varlığıma saygı gösteren bilge yaşam biçimi ne olursa olsun bende var olur" der. Ve şöyle devam eder: "Tüm kozmik düzenin kendi kendine yaratılmasını sağlarım. Maddesel doğa benim gözetimimde faaliyet gösterir hareketli ve hareketsiz varlıkları yaratır. Bu düzen yine onun yasalarına uygun olarak durmadan yeniden yaratılır ve yok edilir”.

Hz. Ali şöyle der: “Sen kendini ufak bir nesne sanırsın, hâlbuki sende koca bir cihan dürülmüştür.”

Montaigne ise şöyle devam eder: “Dünyada en önemli şey kendi olmayı bilmektir.”

Arabanın yolda olması...
İşte bu hakikati, Tanrıyı arayıştır...
Bu, kendini tanıma ve bilme yoludur...

Kendi içindeki savaşın farkına varıştır...
Kutuplardan tamamlayıcılığa geçiştir...
Kendini dengelemek ve orta yolda yürümektir...

Hayal kırıklılığının yerini umut...
Acıların yerini tecrübenin almasıdır...
İpleri eline almaktır...

Aydınlanma... Uyanma... Bilinçlenme için adım atmadır...
Işığı arayanların kalbine dolan koşulsuz sevgidir...
Kalbinde büyüttüğün sevginin seni aşması ve Tanrı ile bütünleşmesidir...

Zamandan, mekândan ve beş duyu kısıtından özgürleşmedir...
Gerçek anlamda, Hür olmaktır...
Taş üstüne taş koymaktır...

Öğrencinin hazır olduğunda, ustanın geleceğini biliştir...
O, bu yolda yardım alıştır... Ancak...
Ustayı da kendi içinden doğurmayı becerebiliştir...

Berk Yüksel
 
S

SoNoL

''Bhagavad Gita’da insan bir atlı arabaya benzetilirdi. Araba bedeni, atlar hisleri, istekler ve ihtirasları, araba sürücüsü akılı ve arabanın yolcusu onun asıl sahibini temsil etmektedir. Arabacı bilinç, savaş yaşam, tekerlek ise zamandır. Arabanın gayesine ulaşması için dört unsurun ahenkli çalışması gerekir. Eğer araba fazla ağırsa hareket edemez, atlar iyi terbiye edilmemiş ise veya arabacı acemi ise araba atın istediği istikamete gider, bazen yolcuyu felakete sürükler. Duyguların zaman zaman devirmeye çalıştığı bu arabada; akılı temsil eden araba sürücüsü, atlara hâkim ise yolculuk emin ellerdedir, ancak yine de bazen araba sürücü araba sahibinin sesini duymaz ve arabayı kendi bildiği gibi sürer. Bu durumda araba gayesine ulaşmaz. Çünkü araba sahibi insanın asıl benliğidir.''

O kadar güzel açıklamışki, hepimizin anlayabileceği bir tefsir yapılmış.

Ahmet Sezgin' de, Ruhun sesinde kendini bulmak adlı yazısında şöyle demiştir.
''ilim, ilim bilmektir,
İlim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır?
Emekleriniz dert görmesin,sevgiler.
 

gemzuli83

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ağu 2010
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Konum
izmir
İş
ithalat
Krişna der ki ; İnsanın başkasının ödevini yaparken yaşaması ölüm.... Kendi ödevini yaparken ölmesi yaşamdır........
 
Üst