İlahi adalet yok demek keyfi bir yaklaşım değildir, gözümüzün önünde olup bitendir. İlahi adalete örnek sayıldığı kadar en az ben de aksini gösteren örnek sayabilirim. Aslında ilahi adalet dediğiniz şey, herkesin hayatında kötü şeyler olduğu için, eninde sonunda kötülük yapanların da kötülük görmesidir. Ama bu kötülerin hepsi için, hatta belki de çoğu için geçerli değildir. Hitler çektirdiği onca acıdan sonra kafasına sıkıp öldü. Sebep olduğu acı miktarınca acı çekti mi? Hayır. İntihar etti ve kurtuldu. Bu dünyada adalet yerini bulmamış oldu böylece. "İlahi adalet var" demenin tek yolu başka bir hayatın varlığına inanmaktır.
Günahsız bir çocuğun üstüne bombalar yağıyor ve çocuk ölüyor. Düşünelim, adalet nedir? İnsanın yaptığı şeyin, ona eşit derecede karşılığını alması. Bu çocuk neyin karşılığını almıştır? Şimdi böyle bir durumda, ve bu durumun yaşandığı dünyada ilahi adalet var demek, nasıl insan uydurması bir teselliden ileri gidebilir?
Masum çocukların hesabını hepimiz vermeliyiz gerçekten de. Ama biri suçluysa, acaba ilahi adaletin kaynağı olan, omnipotent zat mı daha suçludur, yoksa kendi hayatımızdaki kötülerle bile baş etmeye güç yettiremeyen bu konu başlığındaki bizler mi. Önünüzde biri dayak yiyor ve yanınızda herkesi dövebilen bir kişi var. Siz müdahale etseniz dayak yersiniz, ama o kişi kimsenin zarar veremediği, onunsa herkesi alt edebildiği kişi, fakat müdahale etmiyor ve sadece izliyor. Dayak yiyen kişiye yardım edilmediğinde, siz mi daha suçlusunuzdur, yoksa o güçlü kişi mi?
Buna dair gösterilen bir gerekçe o kişinin aslında bizim eylemlerimiz üzerimizden adaleti sağlıyor olması. Halbuki bu da mantıksızdır. Eğer adaleti siz sağlıyorsanız, ortada ilahi adalet yoktur, sizin sağladığınız adalet vardır. Düşünün ki yandaki apartmana hırsız girdiğine şahit oluyorsunuz. Polisi arıyorsunuz, çalıyor ama açan yok. Defalarca kez arıyorsunuz ve kimse açıyor. Sonra da "başlarım böyle işe" deyip hırsızlara müdahale etmeye gidiyorsunuz. Hırsızları alt ediyorsunuz ve ellerini bağlıyorsunuz ama onlar da sizi feci şekilde hırpalayıp yaralıyor. Bu olay yaşandıktan sonra polis geliyor, ve siz "ben bunun için mi vergi veriyorum, telefonu aradım kimse açmadı, olay bitti şimdi mi geldiniz? Siz nasıl polissiniz, görevinizi mi yaptınız şimdi?" diyorsunuz ve polis size şu cevabı veriyor: "Aslında o hırsızı yakalayan sen değilsin biziz. Biz telefonu açmayarak senin hırsıza müdahale etmeni sağladık. Ve bu şekilde polisliğimizi yapmış olduk. Şimdi sus ve devlete vergi vermeye devam et."
Böyle bir saçmalık olabilir mi?
Acılar insanı güçlendirir. Ama bu en başta acıların var olması için bir sebep değildir. Bu sadece insanın, doğası gereği, acıyı ve ilerlemekten başka yolu olmadığını kabullenip, dayanıklılığını arttırmasıdır. Yani burda söylenecek doğru şey, "acı, insan güçlensin diye vardır" değil, "insanın cennet gibi bir hayat sürmesi varken niye en başta acılarla mücadele edip güçlenmesi gereksin?" dir.
Gökten müdahale gelmediğini kabullendikten sonra yapabileceğimiz tek şey, güçlü olmaktır. Dayanıklılığınızı arttırırsanız, en azından aynaya baktığınızda "ben güçlüyüm" diyebilirsiniz sevgili insanlar.