Hayalet uzuv - Fantom Ağrısı

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Uzvunu kaybeden insanlar hala kesik kollarıın veya olmayan bacaklarının ağrılarını beyinlerinde hissediyor.

Fantom ağrısı bir uzvun kesilmesinden sonra sanki kesilen uzuv yerinde duruyor ve ağrımaya devam ediyormuş gibi ağrı hissedilmesidir. Genellikle kol veya bacak kesilmelerinden sonra ortaya çıkar. Ancak rahmin, gözün ya da son bağırsağın çıkarıldığı operasyonlardan sonra da görülebilir. Ayrıca fantom ağrısı doğuştan kolu ya da bacağı olmayanlarda da ortaya çıkabilmektedir. Vücutta bir uzuv herhangi bir nedenle kesildikten sonra üç değişik ağrı durumu ortaya çıkar.Deprem, savaş veya kaza sonucu uzuvlarını kaybedenler, sanki kolu, bacağı ya da eli hala yerindeymiş gibi hissediyor ve acı çekiyor. Tıbbi adıyla "fantom uzuv sendromu" yaşıyor.

Hayalet kollarının normal kol gibi çalıştığını hisseden hastalar var. Hastaların yüzde 90’dan fazlası bazen hayat boyu fantom ya da uzuv ağrısı çekiyor. Bu ağrının şiddetinden intiharı düşünenler bile oluyor.

Kaliforniya Üniversitesi’nden Hint asıllı bilim insanı Vilayanur Ramachandran son derece basit bir yöntemle, yani ayna kullanarak bu rahatsızlığın tedavisini sağladı.

Uzvunu Kaybedenin Beyni Yeniden Yapılanıyor.

Ramachandran’ın tedavi yöntemi beynin hiçbir değişime uğramadığı görüşünü de değiştirdi. Ramachandran, uzvunu kaybeden hastaların beyninde yeniden yapılanma olduğunu keşfetti.

Beyin, uzvun felç olduğunu ona gönderdiği sinyallere karşılık bulamayarak öğreniyordu. Ramachandran, bu durumu tersine çevirmek için felç olan kolun beyinden gelen komutu yerine getiriyormuş gibi hareket ettiğini görsel aldatmaca yoluyla beyne iletti.

Bunun için de ayna kullandı. Ramachandran, hastasından sağlam kolunu aynanın önüne koyup kaldırıp indirmesini istedi.

Beynin, kol kesik değilmiş ve istediğini yapıyormuş gibi algılaması üzerine hastanın ağrıları yok oldu. Bu yöntem artık herhangi bir nedenle uzvunu kaybeden hastaların tedavisinde başarıyla uygulanıyor.

Dokunma ve acı hissi beyinde oluşur, acı hissi için gerçekten acı verici bir etkene gerek yoktur.


Diğer tüm duyu organlarımız gibi, dokunma hissi de beyinde oluşur. Yani siz bir cisme dokunduğunuzda onun sert, yumuşak, ıslak, yapışkan veya ipeksi olduğunu beyninizde algılarsınız. Parmak uçlarınıza gelen etkiler, beyninize yine elektrik sinyali olarak ulaştırılır ve beyninizde bu sinyaller dokunma hissi olarak algılanır. Örneğin siz pürüzlü bir yüzeye dokunduğunuzda, onun gerçekte pürüzlü olup olmadığını veya pürüzlü bir zeminin gerçekte nasıl bir his uyandırdığını asla bilemezsiniz. Çünkü siz pürüzlü bir yüzeyin aslına hiçbir zaman dokunamazsınız. Sizin pürüzlü zemini hissetmek konusunda bildikleriniz, beyninizin belli uyarıları yorumlama şeklidir.

***
Büyük İslam alimi Muhyiddin Arabi, yaptığımız fiillerin de Allah'a ait olduğunu şöyle açıklar:

Ruhlara gelince, onlardan meydana gelen fiillerin kaynağı da onların zatında değildir. Ruh ve cisimleri devamlı olarak harekete sevk eden kuvvet ancak Cenab-ı Hakk'tır. Ruh ve maddeler mütemeyyiz varlıklardan ve müteayyin hakikatlerden değildirler. İlahi fiillerden, yüce varlığın muhtelif suretlerindendirler. Yine bunun gibi, sonlu ve sonsuz denilen şeyler de, gerçekte başka başka şeyler olmayıp, değişik iki noktadan öyle görünen bir tek şeyden ibarettirler.

Muhyiddin Arabi'nin sözünde de açıkladığı gibi tüm fiileri yaratan, ruhlara bu fiilleri işleyenin kendisi olduğu hissini veren Allah'tır. Allah, tüm ruhlarda bu hissi o kadar gerçekçi olarak yaratır ki, örneğin taşı atan insan gerçekten o taşı atanın kendisi olduğunu zanneder. Oysa, gölge bir varlık olan insan atma eylemini yapamaz. Ancak Allah, insana bu eylemleri kendisi yapıyormuş gibi hissettirir. Allah'ın yaratışındaki mucizenin ve kusursuzluğun bir sonucu olarak, insan bu hissi çok yoğun hisseder ve gerçekten taşı tuttuğunu, kolunu geriye uzatarak hız ve güç aldığını ve taşı attığını zanneder.

İnsan her anında, Allah'a bağımlı olarak yaşar, bilse de bilmese de, kabul etse de etmese de aslında Allah'a boyun eğmiştir. Allah bir ayetinde bunu şöyle bildirir:

''Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na secde eder). ''
(Ra'd Suresi, 15)

Alıntıdır.
 
Üst