Ezoterik sırlar Sembollerde Gizli

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Bazı Tanrı sem­bolleri bazen kullanıldıkları yere göre birden fazla da anlama sahip olabilmektedir. Yani aynı isim birden farklı anlamlarda da kullanılmıştır. Aynı durum diğer semboller için de geçerli­dir. Bu, mitolojik anlatımın bir özelliğidir. Sırlar kat kat birbi­ri içine bohçalanarak saklandığı için, tek bir sembolle, birden fazla anlam iç içe bohçalanmış durumdadır. Buna bir örnek vermek gerekirse Osiris'i gösterebiliriz. Osiris hem birinci, hem de dördüncü gruptaki Tanrılar sembolizmine ait nitelik­lere sahiptir. Yani bazen biri, bazen ise diğeri mitlojik bir un­sur olarak kullanılmıştır. Hangisinin nerede kullanıldığını an­layabilmek için kullanılış şekline bakmak yeterlidir.

Evet... Artık Mısır Kozmogonisi'ni oluşturan Tanrılar sembollerini bilinen ve bilinmeyen yönleriyle teker teker ele almaya başlayabiliriz. (Parantez içindeki numaralar, o Tanrı Sembolü'nün hangi gruba ait olduğunu göstermektedir.)

Nu (I ,3,5)

Tanrı Nu tüm tezahürlerin babasıdır. Tüm hayatın tohum­larını barındıran denizdir.

Ra-Atum (1 ,3,5)


Osiris, İsis, Neftis ve Set'in baba­sıdır. Ra'nın sembolü daire ve güneştir. Doğmamış haldeki ya da batan güneş ise Atum adını alır.





Tem (1 ,3, 5)


En yaşlı Tanrılar'dandır. Batan güneş olarak ifade edilen yaratıcı bir Tanrı'dır. Kuzey ve Güney Tacı'nı giyen kral ola­rak gösterilir.

Nu, Ra,Tem (5)

Mısır Mitolojisi'nde Nu, Ra ve Tem'in birlikte ele alındı­ğı bir bölüm vardır. Bu Mitolojik anlatımda söz konusu Tanrı­lar sadece 5. Grup'taki anlamlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Eski bir Mısır yaradılış efsanesine göre:

Ancak hemen belirtelim ki, bu yoktan varoluşu ifade eden ilk başlangıç değildir. Bizim devremizin başlangıcıdır. Yani "Demir Çağı"nın başlangıcı...

Burada Tanrı Nu olarak ifade edilen sembol. Mu Uygarlığı'na karşılık gelmektedir. Mu ile ilgili bilgilerin kayıtlı oldu­ğu tüm eski yazıtlarda, insanlığın ilk ana vatanının Mu olduğu açık bir şekilde dile getirilmiştir. Mu'nun sulara gömülmüş olmasından dolayı, Mu'nun sembollerinden biri de denizdir.

Mısır Kozmogonisi'nde Nu'dan, "tüm hayatın tohumlarım barındıran denizdir" diye sözedilmesinin nedeni de budur. Ayrıca "Nu" sözcüğü ile "Mu" sözcüğünün benzerliğine
de dikkatlerinizi çekmek isterim.

Buradaki suyla ilgili anlatımlar, farklı toplumların kutsal kitaplarında da geçer. Örneğin Tekvin Bölümü'nde dünyanm yaradılışıyla ilgili ilk satırlar şöyle başlar:

Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah'ın Ruhu sula­rın yüzü üzerinde hareket ediyordu. (Tekvin Bap 1/1-2)

Kutsal kitapları bilimsel bulgularla karşılaştıran birçok araştımıacı, dünyanın yaradılışı ile ilgili olduğu varsayılan bu metinlerde geçen suların ne anlama geldiğini bir türlü bula­madıkları için, evrenin bu başlangıç aşamasında bir gaz kütle­si ile dolu olduğunu ve orda suyun bulunduğunu söylemenin tamamen bir hata olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Burada hesaba katılmayan mesele söz konusu metinlerde anlatılan başlangıcın hangi başlangıç olduğudur. Burada dile getirilen başlangıç dünyanın ilk varoluşu değil, dünyanın Tu­fan sonrası yeni bir çağa geçtiği dönemdir. Ve burada geçen sular kavramı mecazi değil, reel bir kavramdır. Bilinen anla­mıyla dünya üzerindeki birçok bölgenin Tufan sırasında sular altında kalmasını anlatmaktadır.

Kaldığımız yerden devam edelim...

Efsanenin ayrıntılarında da bu konuyla ilgili hayli önem­li ipuçları bulunmaktadır.

Efsaneye göre:

isyan eden bu halk hakkında efsanede başka bir bilgi ya da ipucu verilmez. Bu da, efsanede sözü edilen halkın bizim devremize ait bir halk olmadığı fikrini destekler. Bu efsanede anlatılanlar, Mu Uygarlığı'nın varlığını sür­dürdüğü dönemlerde hayli ileri düzeyde bir kültürün dünya­ya hakim olduğundan söz eden ezoterik bilgi ve kayıtlarla bü­yük bir paralellik gösterir.

"Nu"dan sonra "Ra" yönetimi ile anlatılmak istenen "Atlantis Dönemi"dir Gerçekten de Atlantis'in ilk dönemle­rinde Mu Kültürü'nün hakim olduğu hayli ileri düzeyde bir yaşam düzeyinin mevcut olduğunu, ancak zaman ilerledikçe bu kültürün dejenere olmaya başladığını biliyoruz. Efsanede bu husus, mitolojik bir üslupla sembolik olarak anlatılmıştır.

Efsanedeki bu mitolojik anlatım üslubu içindeki sembol­leri alt alta maddeler halinde sıralayalım:

"Ra'nın genç ve şevkli olduğu günler": Atlantis'in ilk dönemleridir.

"Barış sever yönetim": Atlantis'teki Altın Çag'ı anlatır. Ancak zamanla bu gidiş negatif anlamda bir iniş göster­miştir. Atlantis'in son dönemlerine doğru çıkan pozitif nega­tif çatışması en sonunda ciddi bir savaşa dönüşmüştür ki, ef­sanede bu durum, açıkça şu satırlarla belirtilmiştir:

"Ancak yaşı ilerledikçe kendisine bağlı olanlar onun za­yıfladığını hissedip ona başkaldırarak isyan etmişlerdir."

Efsane bu isyandan sonrasını özetle şöyle anlatır:

Pano06.jpg


Güneşin gözünün insanlara intikam için yönelmesi, baş­lı başına kozmik bir felâketin göstergesidir. Dünyamızda meydana gelen ve bizim devremizin başlangıcını oluşturan
Tufan, bu yönelmenin sonunda gerçekleşmiş olmalıdır. Efsane bizim devremizin başlangıcını ise şöyle anlatır:

Daha önce aynı sembolün birden farklı anlamlarda kulla­nılmış olduğundan söz etmiştik. Burada bunun açık bir örne­ğiyle karşılaşmaktayız. Ra'nın daha önce Atlantis Kültürü'nü sembolize ettiğinden söz etmiştik. Burada da yine aynı şekil­de Atlantis'teki bilgeliğin sembolü olarak kullanılmıştır. Ra'nın "insanlardan intikam alması" ve "evrenin ötele­rine gizlenmesi" dünya üzerinde yaşayan insanların bilgelik­ten uzaklaşmaya başlayacağını anlatmaktadır. Bu da, başla­yan bizim devremize ait insanların bilgiden mahrum yaşaya­caklarının açık bir sembolüdür. Efsanenin bu bölümünde De­mir Çağ'ın başlangıcı anlatılmaktadır.
Demek ki önceden Doğu'dan Batı'ya hareket etmiyordu. Bu da dünyanın kutupsal bir değişime maruz kaldığını göster­mektedir. "Yeni düzen" tanımlamasıyla Tufan'dan sonra başlayan bizim devremize ait süreç anlatılmaktadır "Tanrıça Nut" sembolü ise Kur'an-ı Kerim'de geçen "Nuh Tufanı"na karşılık gelir.

İlk başta son derece basit bir efsane gibi görülen bu an­latımlarda gördüğünüz gibi, Dünya'nın ezoterik geçmişi ile ilgili pek çok sır, perdeli bir şekilde Tanrılar ve Tanrıçalar sembolleri kullanılarak anlatılmış durumdadır.

Şu ve Tefnut (2,3)

"Şu": Ra ve Hathor'un oğlu, Tefnut'un ikiz kardeşidir. Gökyüzünü yani Nuit'i kaldırdı ve topraktan yani Seb'den ayırdı. Elinde tüy olan ya da iki tüylü başlığı olan insan şek­linde gösterilir.

"Tefnut": Ra ve Hathor'un kızı, Şu'nun ikizidir. Nemdir, aynı zamanda güneş ışığının yaratıcı gücüdür. Aslan başlı in­san şeklinde gösterilir. Başının üstünde bir disk vardır. Firavunlar döneminde astrolojik çağ olarak ikizlerin ege­menliği söz konusuydu. Mısır'da ikizler Şu ve Tefnut isimli mitolojik Tanrılar'la semboUeştirilmişti. Mısır Mitolojisi'ne göre İkizlerin görevleri, göklerle yeryüzünü birbirlerinden ayırmak. Mısır'ın Ölüler Kitabı'nda ikiz aslan Tanrılar olarak tanımlanmışlardır.

Bu mitolojik sembolizmin anlamı son derece açıktır. İkiz­ler öncelikle düaliteyi yani ikiliği sembolize eder. Bu Tanrı­lar'in göklerle yeryüzünü ayınnası ise, insanların göksel-semavi irtibatlarını yavaş yavaş kaybetmeye başlayacakları an­lamına gelir. İçine girdiğimiz "Demir Çağ"ın bir anlatımıdır. Ancak bu irtibat eskisi gibi yani Mu'da olduğu gibi açık ve kuvvetli bir şekilde olmasa da yine de belirli bir oranda Mı­sır'da devam ettiğini Tefnut'un Aslan Başlı ancak insan şek­linde gösterilen sembolünden anlayabiliyoruz.

Bu sembol söz konusu göksel irtibatın adresini de bize verir. Bu adresin merkezi Siriusyen Kültür'dür. Çünkü daha önce de değinmiş olduğumuz gibi hem Ezoterizm'de hem de Mitolojiler'de Sirius'un sembollerinden biri de Aslan'dır.

Hathor( 1,2,4)


Bir Gökyüzü Tanrıçasıydı. Çok eski dönemlerde Ra'mn kızı olarak nitelendirilmişti. Sonraları Horus'un eşi Het Heru olarak isimlendirildi. Het Heru "Horus'un Evi" anlamına gelen bir isimdir. Bu eski dö­nemlerin Gökyüzü Tanrıçası genel­likle başında bir disk ve bonuzları olan bir kadın olarak gösterilirdi. Horusla olan ilintisi, Siriusyen Kültür'le olan bağlantısını göster­mektedir. Başının üzerindeki yılan sembolü de bunu desteklemektedir.






Hor- Horus (1 , 2)



Horus ismi Eski Mısır'da "Hor" olarak anılmaktaydı. Ho­rus Eski Yunanca'daki karşılığıdır. Ezoterik Öğretiler'de Dünya Rabbi'nin sembolüdür. Ho­rus'un bilinen en yaygın sembollerinden biri Ra'nın sol gözü olarak ifade edilen göz şeklindeki amblemidir. Dünyayı gö­rüp gözeten ve "Evrensel İdare Mekaniztnası"nın bir unsuru olan "Siriusyen Kültür"ün dünyayı görüp gözeten ve kontrol eden kes­kin gözünün sembolüdür.

Mitolojik anlatımlarda genellik­le şahin ya da şahin başlı insan gö­rünümünde sembolleştirilmiştir. Yolculuğu simgeleyen bir kayık içinde ve başının üstünde bir yıldız amblemi ile temsil edilen şekli en yaygın olanıdır. Yolculuktan kasıt kozmik irtibat ya da bir başka değişle kozmik te­sirlerin dünyamıza gelişidir. Koz­mik tesirlerden kastedilenin ne ol­duğu, şahin başlı insan vücutlu Horus sembolünün üstündeki yıldız ambleminde gizlidir.


Horus ve Seth'in Mücadelesi (1, 2, 3)


Mısır Mitolojisi'nde negatif güçlerin ve şeytani - negatif enerjilerin sembolü olan Seth, Horus ile sürekli bir savaş içindedir. Bu, evrendeki pozitif ve negatif güçlerin sembolü olduğu gibi; bu savaş aynı zamanda vicdanın nefsaniyetle olan mücadelesidir. Bu pozitif ve negatif enerjilerin dünya üzerine de çok büyük etkileri vardır. (-3-)

Hatta Atlantis'te başlayıp daha sonraları bizim kıtaları­mızda birbirleriyle mücadelelerini süren Agarta ile Şambala'nın beslendikleri ana kaynak da, Horus ile Seth'in temsil ettikleri kozmik planlardır. Agarta ve Şambala, bu planlardan aldıkları enerjileri dünyaya yansıtan birer paratoner işlevi gör­müşlerdir. Bu işlevleri bugün de sürmektedir. (-1-)

türlü şeytani silahı kullanan Seth ile mücadelesi, menfiliğe ve karanlığa karşı savaşan ışığın; ışık güçlerinin mücadalasi ola­rak anlatılır. Işık Güçleri, Şahin başlı Horus sembolünün üstündeki Sirius'u ifade eden bir yıldızla gösterilmiştir. Ve Eski Mısır Kültürü'ne ait pek çok ezoterik metinde de Ho­rus, Dünya'ya Sirius'tan gelen tesirlerin kaynağı olarak tanım­lanmıştır. (-2-)

Horus'un karşıt kutbu Seth, Mısır Mitolojisi'nde Osiris'in kardeşi ve katili, Neftis'in kocası ve Ra'nın oğlu olarak tanım­lanır. Mısır Ezoterizmi'nde Seth, Kur'an-ı Kerim tenninoloji-sinde geçen Şeytan sembolüne karşılık gelir.

Seth ile ilgili Mitolojik anlatımlar bu yorumumuzu tam anlamıyla desteklemektedir. Mısır Mitolojisi Seth'i Horus'la güçleri denktir diye tanımlar ve hemen arkasından şöyle bir açıklama yapar. Özetle aktarıyorum:
Sırtlana benzeyen (ama hangi hayvan olduğu tam olarak an­laşılamayan) bir hayvan şeklinde resmedilen Seth ile İlgili an­latılanlar, görmüş olduğunuz gibi Kur'an-ı Kerim termi­nolojisinde Şeytan'la ilgili anlatılanlara tıpa tıp uymakta­dır.

Kur'an-ı Kerim'de de Şeytan'in bir melek olduğu ancak ancak daha sonra Rabbi'ne isyan ettiği için insanları negatif alana yönlendirmek için çalışmaya başladığı anlatılır. İşlenen tema aynıdır. Çünkü anlatılmak istenen bilgi aynıdır. Bu bilgi de Seylan'ın negatif enerji üreten ve bunu insanlığa yansıtan ruhsal bir plan olduğudur... Dini terminolojideki adı Şeytan, Mısır Mitolojisi'ndeki ismi ise Seth'tir. İsimler bile birbirine ne kadar çok benziyor, öyle değil mi?... Tabii Satanizm ismi­nin benzerliğini de ayrıca vurgulamak gerekir.

Anubis (1)

Mısır yazıtlarında Köpek başlı insan olarak sembolleştirilmiştir. Mısır Mitolojisi onu Tuat'ın rehberi ve Neter-Khert'te koruyuculuk fonksiyonu gören bir Tanrı olarak ta­nımlar. Osiris ve Neftis'in oğlu, Horus'un üvey kardeşidir. Horus'un üvey kardeşi olarak nitelendirilmesi de son derece manidardır. Burada ince bir nüansla çok önemli bir bilgi anlatılmak istenmiştir. Üvey kardeş değil de kardeş denseydi sembolde anlatılmak istenen bilgi çok farklı olurdu.
Kısaca bunu açalım...

Horus, Siriusyen Kültür'e ait bir varlığı sembolize ettiği­ne göre, kardeşi denseydi, bu plana ait bir başka varlık ya da bu plana benzer bir başka ruhsal planın burada kastedilmiş olabileceğini düşünürdük. Ama üvey kardeş denmiştir. Yani yine aynı vazifeyle görevli Horus'un temsil ettiği plana karşı sorumlu olan, bir alt kademedeki plan burada kastedilmekte­dir.

Peki bu sistemin kimliği belli midir? Evet... Ezote-rizm'de bunun cevabı mevcuttur. Bu sistemin kimliği Anubis'in şekilsel sembolünde gizli­dir. Anubis'in tüm Mısır yazılı metinlerinde dik kulaklı köpek kafasına sahip bir insan şeklinde sembolleştirilmiş olması önemli bir anlamı vardır. Yani rast gele seçilmiş bir hayvan değildir.

Aynen Eski Türk Gelenekleri'nin en önemli sembollerin­den biri olan Kurt'da olduğu gibi...

Dik kulaklı bir köpek kafası ya da Kurt Büyük Köpek Ta­kım Yıldızı'nın bir üyesi olan Sirius Yıldız Sistemi ile ilintili­dir. Türkler'in Kültür Kökenleri isimli son kitabımda ayrıntıarıyla açıklamış olduğum gibi, Eski Türk Mitolojisi'nin en öz­gün ve en önemli sembolü Kurt'tur. Ezoterizm'de Kurt ya da dik kulaklı köpek Sirius Yıldız Sistemi'nin sembolüdür.

Ancak burada bir başka ayrıntıya daha dikkat etmemiz gerekmektedir. Mısır hiyerogliflerinde resmedilen Anubis'in başı köpek, vücudu ise insan olarak çizilmiştir. Yani sadece köpek ya da sadece insan değil, ikisinin karışımıdır. Bu sembolik özelliği, mitolojide sözü edilen Horus'un üvey kardeşi olmasıyla da büyük bir paralellik gösterir.

Tüm bu inceliklere dikkat ederek konuyu tek bir cümley­le özetleyecek olursak, şunları söyleyebiliriz: Anubus Sirius Kültürü İle dolaylı olarak bağlantılı dünya spatyomunda bedensiz varlıklara yardımcı olan vazifeli bir varlıktır.

Metapsişik araştırmacıların rehber varlıklar olarak isim­lendirdiği türden bir varlıktır. Ya da bu tür vazifeli varlıkların genel ismidir. Mısır Mitolojisi'nde ölülerin kalbini tartması da, bu yorumumuzu desteklemektedir.

Osiris (1,4)


Ölüler Tanrısı'dır Seb ve Nuit'in oğludur. İsis, Neüis ve Set'in kardeşidir Mısır Mitolojisi'ne göre: Başlangıçta Osiris "Doğa Tanrısı"ydı. Kardeşi Set tarafından öldürüldükten ve Thot'un si­hirli asası yardımıyla karısı İsis tarafından tekrar canlandırıl­dıktan sonra "Ölüler Tanrısı" olmuştur Adı "reenkarne olan" demektir.

Evet Mısır Mitolojisi'nde Osiris bu şekilde tanımlanır. Ancak buradaki "Ölüler Tanrısı" tanımlaması bilinen ölüm olayıyla ilgili değildir. Mısır Ezoterismi'nde ölü inisiyeyi sembolize eden Bu sembolik bilgi dikkate alındığında Osi­ris'in İnisiyeler'in başı olduğu anlamı çıkar Yani Mısır İnisiyasyonu'nun lideridir Bu liderin kimliğini daha önce açıkla­mıştık.

Aynı zamanda Evrensel İdare Mekanizması'nin ruhsal planlarından, vahiy mekanizmasıyla ilgili vazifeli planın da sembolüdür. Bu açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, Osiris hem birinci heın de dördüncü gruba ait sembolik anlamlara sahip­tir.


İsis (1,4)



Osiris'in karısı ve kardeşi, Horus'un annesidir. "Güç Söz­lerinin Efendisi" ve "Doğa Tanrıçası"dır. Başında tahta ben­zeyen başlığı olan kadınla gösterildiği gibi bazen de başmda güneş kursu ve boynuzlu başlığı olan bir kadın şeklinde de ifade edilmiştir. Ve heykel ya da resimlerinin çoğunda alnını çevreleyen bir yılan vardır.

Mısır İnisiyasyonu'nda çok önemli bir yere sahip olan kabinelerin sembolüdür. "Güç Sözler'in Efendisi" tanımlamasıyla Mısır Mitolojisi bunun ipucunu vermektedir Aynı zamanda Osiris'te olduğu gibi. Evrensel İdare Mekanizması'nın vazifeli planlanndan da birinin sembolü konu­mundadır. Yani hem birinci hem de dördüncü gruba ait bir
semboldür.


Thot (4)



Mısır Mitolojisi'ne göre "Bilgelik Tanrısıdır. Genellikle balıkçıl başlı insan olarak gösterilir. Maat'ın kocasıdır-. Thot, "Osiris'in Doğruyu Söyleyeni "dır. İnsanların dünyada söyle­diği tüm sözleri ve yaptığı her işi kaydeder ve sonuçları Osiris'e bildirir.

Birçok eski kayıt Thot'tan Mısır topraklarına Yengeç Zod­yak Çağı'nda gelen bir yabancı olarak söz eder. Bu son dere­ce önemli bir tanımlamadır. Çünkü Yengeç Zodyak Çağı Atlantis'in batışından sonraki ilk çağdır.

Eski Mısır kayıtları arasında önemli bir yere sahip olan Pi­ramit metinlerinde Thot'un "Tanrısal Konuşma Bilgisi'ne sahip olduğunu söyler. Yine aynı metinlerde sanat ve bilimle­rin kurucusu olduğu, sesinin çok güçlü bir etkiye sahip oldu­ğu anlatılırken, ondan "Tanrıların Yazıcısı" olarak bahsedilir. Bu mitolojik anlatımlarda geçen üç tanımlama Thot'un ezoterik kimliğini açık olarak olmasa da, üstü örtülü bir şekilde dile getirir.

"Bilgelik Tanrısı", "Osiris'in Doğruyu Söyleyeni", "Tanrısal Konulma Bilgisine Sahip Olmak" ve "Tanrılar'ın Yazıcısı"

Thot'un, kökeni Mu'ya ait olan öğretiyi Atlantis'ten ge­tiren bir rahip olduğunu göz önüne alarak yukarıdaki tanımla­maları değerlendirecek olursak, her şey çok daha anlaşılır bir hale gelecektir...

Bu tanımlamaların ne anlama geldiğini kısaca maddeler halinde sıralayalım:

"Bilgelik Tanrısı": Önde gelen inisiyatörlerden biri ol­duğunu gösterir. Bir sonraki tanımlama bu inisiyasyonun ismini açıkça ortaya koymaktadır. "Osiris'in Doğruyu Söyleyeni"

"Tanrısal Konuşma Bilgisine Sahip Olmak": Mısır'da Tanrılar'la birlikte yaşanan dönemler ve Tanrısal konuşma li­sanı tanımlamalarına sıklıkla rastlanır. Bu ifadelerde kastedi­len dönem Mu Uygarlığı'nın dünya üzerinde varolduğu süreç, Tanrısal Lisan ise Mu'da konuşulan dildir.

Bu konuyla ilgili tarihi kayıtlarımıza geçmiş satırlar da bulunmaktadır. Bu kayıtlar ünlü Tarihçi Herodot'a aittir. Herodot'un Mısır'daki seyahati sırasında Teb Rahipleri ona 341 dev heykel göstermişler ve bunların 11.340 yıllık Mı­sır Tarihi içinde dikildiklerini söylemişlerdi. Teb Rahipleri'nin bu konuda anlattıkları arasında ilginç bir cümle geçmektedir (Herodot bu cümleyi Tarih Kitabı'na ol­duğu gibi almıştır.) Teb Rahipleri bu heykellerin kendi geçmiş nesilleri­ne ait olduklarını ancak bu heykellerin yapımından önce Tanrılar'ın insanlar arasında yaşadıklarını söylemişlerdi.

Gelelim son tanımlamaya...

"Tanrılar'ın Yazıcısı": Thot'un Atlantis'te Osiris Öğretisı adı altında yaşamakla olan Mu Bilgeliğini Mısır'a geliren bir rahip olduğunu ve bu öğretiye ait sırlan kendi adıyla anılan bir kitapta (Thot'un Kitabı) yazmış olduğunu dikkate aldı­ğımızda mitolojik anlatımlarda geçen "Tanrılar Katibi" ta­nımlamasının ne anlama geldiği sanınm tüm açıklığıyla ortaya çıkmaktadır.

Thot'un Asası


Thot'un Asası da başlı başına üzerinde durulması gereken önemli sembolik unsurlara sahiptir. Mu'dan Atlantis yoluyla çevre kıtalara taşman semboller­den biridir. Yunanistan'da, Mezopotamya'da, Hindistan'da arkeolojik kazılarda sıklıkla karşımıza çıkmış olan bir sembol­dür.

Yılan sembolünün "Yılan Oğulları" ya da "Tanrı Oğul­ları" olarak ifade edilen "Galaktik Uygarlığın" sembolü ol­duğunu biliyoruz. Bir eksen üzerine spiral bir tarzda dolanan iki yılan bu Galaktik Uygarlığın adresini göstermektedir. Şeklimizde gör­müş olduğunuz birbirine sarılmış iki yılan Sirius A ve Sirius B yıldızlarının karşılıklı olarak çizdikleri yörüngelerinin sembo­lüdür.

Asa'nın üst noktasındaki kanatlar da daha önce söylemiş olduğumuz gibi Sirius Yıldızı'nın sembolüdür. Böylelikle yı­lan ve kartal bir arada kullanılarak birbirlerini destekleyen bir özellik sergilemektedirler. Böylelikle her iki sembol birbirle­rini desteklemiş olmaktadır.


Ptah (1)


Hayat'ın Efendisi'dir, Mısır Mitolojisi'nin en eski Tanrılarındandır. Yaratıcıdır ve insan bedeni yarattıklarından bir ta­nesidir. Sakallı, başı kel ve sargılarının arasından ellerini çıkar­mış bir vaziyette gösterilir. Elindeki asası diğer asalara göre daha farklıdır.

Gizli Sırlar Öğretisi isimli kitabımda ayrıntılarıyla açıkla­mış olduğum gibi, dünya üzerinde yaşamlarını sürdürecek ilk insan bedenleri (ademleri) Galaktik Uygarlıklar'ca oluşturul­duğundan bahsetmiştim. Ptah, işte dünya üzerinde ilk insanların bedenlerini oluş­turan Galaktik Uygarlıklara ait varlıkların sembolüdür.



Maat(l ,3)



Thot'un karısı, Ra'nın kızıdır Kanun ve adaleti temsil eder. Başında tüylü başlığı olan kadın şeklinde gösterilir. Mısır Metinleri'nde geçtiği yere göre farklılık gösteren, Maat'ın üç ayrı anlamı vardır;

1- Öte Alemi
2- Öte Alem'de işleyen ve varlıkların yaşam planlarını yönlendiren Sebep Sonuç Yasası'nı. Bu yasa Karma Yasası olarak da isimlendirilmektedir.
3- Öte Alem'de bedenini terketmiş olanlara rehberlik eden bedensiz vazifeli varlıkları.




Nuit (1)



Osiris, İsis, Neftis ve Set'in annesidir. Nuit ebedi annedir. Genellikle dünya üzerine eğilmiş bir vaziyette gösterilir Be­deni yıldızlarla süslenmiş olarak resmedilmesi, Nuit Tanrıçası'nın semavi - kozmik tesirlerin sembolü olduğunu göstermektedir.

Nuit'in kızı olarak tanımlanan Neftis de göksel - semavi tesirleri alıp bir paratoner gibi dünyada çevresine yansıtan varlıkları sembolize etmektedir. Üzerinde "Evin Hanımı" hiyeroglifi olan bir başlık takan kadınla gösterilmesi bu yüzdendir.




Neb-er-tçer (3)


Klasik Mısır Mitolojisi'nde Osiris'le eşdeğer tutulmuştur. "Zamanın Efendisi" demektir. Ezoterizm'de "Zaman Enerjisi"ne karşılık gelir.

Seb (3)

Toprak Tannsı'dır. Başında tacı olan insan şeklinde gös­terilir. Ezoterizm'de "Dünya Eneıjisi"n\n sembolüdür.

Khepera (3)

Dışkıböceği yada dışkıböceği başlı insan şeklinde göste­rilir. Yükselen güneştir, çok yaratıcıdır. Klasik Mitoloji kitaplarında Khepera bu şekilde tanımla­nır. Ancak czoterik olarak çok farkh bir anlama sahiptir. Dışkıböceği olarak ifade edilen Khepera kendini feda ederek varoluşa hizmet etmenin sembolüdür. Bu anlamı dışkıböceğinin özelliğinde gizlidir. Bilenler vardır ama bu böce­ğin karakteristik bir özelliğini bilmeyenler için hemen açıkla­yalım:

Dışkıböceği yavrularına besin sağlamak için sırtına nis­petle son derece yumşak olan karnını yemeleri için sırtı üstü yatarak kendisini yemeleri için yavrularına feda eden bir hay­vandır. İşte bu nedenden dolayı inisiyasyonda çok önemli bir anlamı olan "kendini feda ermenin sembolü" olarak bu böcek seçilmiştir.

Feda inisiyasyonun temelidir Kendi egosunu feda ede­bilmek her türlü duygusal zaaflardan kurtulmak demektir ki, bu astral temizliğin yapılabilmesiyle ortaya çıkabilecek bir durumdur. Mısır Mitolojisi'nde çok saygı görmesi ve çok yaratıcı olarak tanımlanmasının nedeni budur.

Alıntı
 

DreamDuality

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
1,067
Tepkime puanı
150
Güzel bir konu açmışsınız,sıkılmadan okudum.
Resimlerde ellerinde tuttukları sembol haç ı andırması
da tuhaf geldi doğrusu.
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Teşekkürler, sayın DreamDuality haç sembolu yaradılışın bir sembolu olarak geçer. Aslında haç değil de gamalı haç olarak belirtilen sembolun yaradanın yaratılış evresinde görevlendirdiği 4 büyük meleği simgelediği söylenmektedir. Aşağıdaki konunda açmış olduğum konuyla ilişkili olduğunu düşünerek devamını getirmek istedim.


Kurt-Köpek Sembolleri ve Sirius Gezegeniyle Olan Bağı

Kurt ya da ehlileştirilmiş biçimi köpek tradisyonlarda kendisine ilâhîlik atfedilen az sayıdaki hayvanlardan biridir. Sembolün, kimi tradisyonlarda doğrudan doğruya Sirius yıldız sistemi ile ilişkilendirildiği, kimi tradisyonlarda insanlara rehberlik eden bir ilahla ilişkilendirildiği, kimi tradisyonlarda ölüm ötesi ile ilişkilendirildiği, kimi tradisyonlarda ise bir ulusun ataları ile ilişkilendirildiği görülmektedir.
Kurt-köpek sembolünü ele almadan önce bu hayvanların özelliklerine göz atmak sembolün anlamlarının ve niye bu hayvanların seçildiğinin anlaşılmasında yararlı olacaktır:
Kurt bir ağaç kovuğunda (yaşam ağacı) veya genellikle 'yeraltında yaptığı yuvasında yaşar. Yedi veya ondört bireyden oluşan sürüler halinde yaşarlar. Kurt gruplarında çok kesin işleyen bir hiyerarşik yapı mevcuttur. Grup içindeki hiyerarşiye çok sadık kalırlar. Lider olan erkek kurt gruptaki diğer erkeklere hükmeder ve grubun dişileriyle tek o çiftleşebilir. Kabarık yelesiyle tanınan liderin kuyruğu kalkık, kulakları diktir, Liderin eşi hiyerarşide ikinci gelir, o da tüm dişilere hükmeder. Lider yaklaşınca diğer kurtlar kulaklarını indirip, kuyruklarını iki bacakları arasına sıkıştırarak yere değdirirler. Avda, tehlikede ve benzeri hallerde hepsi lider etrafında toplanır; stratejiyi tek o belirler. Görme, özellikle işitme ve koklama duyuları çok gelişmiş olduğundan gece de avlanırlar. Kokuyu 300 metreden alıp analiz ederler. Arslanlarda olduğu gibi, belli bir sosyallikleri vardır ve arslanlar gibi, grupça avlanırlar. Grup bireyleri arasında olduğu gibi gruplar arasında da iletişim mevcuttur; iletişim ulumayla sağlanır. Yiyecek için gerekirse gece uyumadan, bir günde 60 km. yol alabilirler. Köpek gibi sadıktırlar. Hamilelik 63 gündür. Doğan yavrular kördür, sonradan görmeye başlarlar. Anne, eti önce kendi çiğner, yavrusunun yiyeceği duruma gelince ağzından çıkarıp yavrusuna sunar. (Analık şefkatinin ya da vazife kavramının bu güzel örneği pelikanlarda da görülür. Kurtlar 200 yıl öncesine kadar yeryüzünün en yaygın memelisiydi. Arslan gibi, kurdun da hiçbir hayvan düşmanı yoktur. Yunuslar ile ortak bazı özellikler taşırlar; Bunlar arasında zoologlar için en ilginç olanı akciğerlerinin çok benzeşmesidir. Yunuslarla diğer ortak özellikleri, memeli olmaları, grupça yaşayıp avlanmaları ve yunusların çıkardıkları sesleri duyabilmeleridir.
Kurdun evcilleştirilmişi olan köpekler de kurttaki birçok özelliğe sahiptir. Kurtlar gibi gece ve gündüz aynı ölçüde dikkatlidirler. Ayrıca sadık yoldaştırlar ve görmeyenlere yol gösterirler. Bu hayvan gösterdiği davranışlarla rehberlik, koruma, sadakat, bağlılık ve vazife kavramlarının simgesi olmaya en uygun hayvanlardan biridir.
Fakat kurt ve köpeğin en önemli özelliği insanların işitemediği sesleri duyabilmeleri, insandan çok daha iyi koku alabilmeleri ve geceleri insandan daha iyi görebilen bir canlı olmalarıdır. Yani üç algılama düzeyi de insandan ileridir. Doğal olarak kurt-köpek sembolü de her şeyden önce, insan duyularının ötesindeki bir algılama düzeyini, algı düzeyi insanlardan yüksek bir varlık toplumunu ve insanların idrak edemediği yüksek hakikatleri simgeler.

Sembolün Kozmik Anlamı

Sembolün Sirius Sistemi'ni ya da Sirius kültürünü simgelediği açıkça belirtilen tradisyonlardan bazıları şunlardır (Sirius yaklaşık 50 yıllık dolanma periyodu olan bir çiftyıldızdır):
- Çin tradisyonlarında Sirius yıldızı, "göksel saray"ın bekçisi "göksel kurt" olarak nitelendirilir. Eski Orta Asya Türkçesi'nde göksel 'kök böri' ya da 'börteçene' denirdi.
- Grek mitolojisinde Sirius köpek-yıldız olarak adlandırılır; Sirius yıldızının yer aldığı takımyıldız da Büyük Köpek Takımyıldızı olarak adlandırılır.
- Pers tradisyonlarmda Sirius'tan "Köpek Yıldızı" olarak söz edilir.
- Tuareg yerlilerinin tradisyonunda Sirius köpek-yıldız olarak nitelendirilir.
- Eski Mısır'da Sirius önceleri büyük bir köpekle temsil edilirdi. İskenderiye'de basılan Grek madeni paralarında yıldızı Sirius olan ilahe İsis bir köpeğe binmiş durumda görülür. Eski Mısır'da kurt ise Sirius-B'yi temsil ettiği sanılan Osiris ile ilişkilendirilirdi. Plütark İsis'in köpek baş¬lı Anubis ile ilişkisi hakkında şöyle yazar: "Neftis görünmez olandır, İsis görünür olandır. Bunlara dokunan çember, ki ona ufuk denir, her ikisinin ortak noktasıdır, Anubis adını alır ve bir köpek biçiminde temsil edilir; çünkü köpekler hem gece hem gündüz görebilirler."
- Hint tradisyonunda Sirius, Samanyolu'nun bekçisi köpek Sarama'dır.
Sembolün Türk Tradisyonundaki Kullanımı
Dünya kavimleri içinde kurt sembolüne en fazla kutsallık vermiş, saygı göstermiş kavim Türkler'dir. (Bir Türk boyu oldukları söylenen İskitler de kurda çok saygı göstermişlerdir.) Eski Türk tradisyonlarındaki kurtla ilgili inanışlar beş grupta toplanmaktadır:
1- Her şeyden önce, kurt, Türk mitolojisinde astronomik bir semboldür. Örneğin Büyükayı takımyıldızının 7 yıldızından "7 azgın kurt" diye söz edilir.
2- Kurt sembolünün ikinci özelliği Gök-kurt'ta görülür: Türklerde Gökkurt (Kök-böri) gökteki Tanrı'nın yerdeki şekillenmiş sembolüdür. Altay Dağlarında, Hunlar'da kurt-tanrı heykellerine rastlanır.
Bazı Türk efsanelerinde kurt, Türklere kılavuzluk eden bir UFO gibi tasvir edilir. Aniden bir ışıkla ortaya çıkar, uçar, kılavuzluk eder, görevini yaptıktan sonra aniden kaybolur. Efsanelere göre Oğuz Kağan'ın ordusuna da zaman zaman böyle bir Gök-kurt önderlik ve kılavuzluk etmekteydi. Ergenekon (Ergenekon) efsanesinde de, yine, böyle bir kurtun kılavuzluk ettiğine inanılır. Kurtun Türkler'e kılavuzluk fonksiyonuna Süryani tarihçileri de değinmişlerdir: Anadolu'ya gelen Türkler, köpeğe benzer bir hayvanın peşinden gelmişler ve hayvan Anadolu'da kaybolunca, Türkler de hayvanın kaybolduğu bölgeye yerleşmişlerdi.
Bazen Tanrı elçisi rolündedir. Halen Sibirya Şamanizmi inançlarında da görüldüğü gibi, eski Türk kavimlerindeki inanışlara göre, kurt, Tanrı'nın bir "haber getiricisi'ydi; kurtlar, Tanrı'dan insanoğluna kutsallıklar taşırlardı ve "Tanrı Türkler'e kurt şeklinde görünerek onlara başarı yolu açardı".
Kurt sembolünün beşinci özelliği, Türkler'in kökeniyle ilgili efsanelerde yer almasıdır. Kurt, Türkler'in türeyişinde ya ilk ana, ya ilk baba olmuş ya da yardımcı rolünü üstlenmiştir. Örneğin Çinlilerce "Kao-Çı" diye adlandırılan, Uygurların ataları olan kavimlerin türeyiş efsanelerinde kurt, baba olmuş, Göktürk efsanelerinde ise anne olmuştur. Buna karşılık Oğuz Kağan destanında rehberlik yaparak yardımcılık rolünü üstlenmiştir. Oğuz Kağan Destanı'nda bu kurttan şöyle söz edilir: "Tan ağarınca Oğuz Kağan in çadırına güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan gök tüylü ve gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı." Destandaki kurt daha sonra ansızın kaybolup yeniden ortaya çıkarak Oğuz Kağan in ordusuna rehberlik yapar. Tukyu efsanesinde, sağ kalan son erkeği alarak, onunla bir mağarada çiftleşip yeniden türeyişi sağlayan bir dişi kurttan söz edilir.
Ergenekon efsanesinde kurdun yardımıyla yeniden türeyişin başları şöyle anlatılır:
"Komşu bir ulus varmış, Türkleri ezip almış, Bir kişi bırakmamış, küçük bir çocuk kalmış...
Düşman ordu göndermiş, 'oğlanı bulun' demiş 'Fakat kutsal bir kurt var uyanık olun!' demiş. Kurt anlamış, kutsalmış, oğlanı hemen almış, Turfan in kuzeyinde mağaralara
dalmış."
Yine, Hun efsanesinde, Dokuz Oğuzlar in türemesini sağlayan kurt insan çiftleşmesi konusu işlenir.
Türk tradisyonlarında kurt-köpek sembolünün kullanımına ilişkin olarak, ayrıca şu örnekler verilebilir:
- Şamanın, trans yolculuğunda karşılaştığı kurt ya da köpek.
- Altay tradisyonunda öte âlemdeki, aşılması gereken köprünün başında bulunan köpekler.
- Türk tradisyonundaki yeniden doğan ve 49 sayısı ile ilişkilendirilen Kerkes kuşunun yumurtalarından çıkan köpek. Kaşgârlı Mahmut bu tradisyondan şöyle söz ediyor: "Türkler'in inancına göre Kerkes kuşu kocayınca iki yumurta yumurtlar ve bunların üzerine oturur imiş. Bu yumurtalardan birinden Barak adlı bir köpek çıkarmış. Çok tüylü bir köpekmiş. Barak, köpekler içinde en iyi koşan ve en iyi de av avlayan bir cins imiş. Öbür yumurtadan da başka bir yavru çıkarmış. (Barak adı ile Hz. Muhammed'in miraçla ilgili göksel atının "Burak" adı arasındaki benzerlik ilginçtir.)
Kazak tradisyonunda kurmay adli kuşun yumurtasından çıkan köpekler.
Yakut Türkleri tradisyonuna göre, büyük yararlıklar göstermiş olan bir kahramanı emzirerek ödüllendiren kurt ilahe.
Proto -Türklere ait, Tamgalı Say'daki kaya resminde yer alan köpek figürü. Kaya resminde ayrıca, muhtemelen bir çift-yıldızı temsilen iki adet güneş, üç sembolünü temsilen üç parmak, arslan, yılan, boğa ve inek sembolleri tasvir edilmiştir.
Bir Proto-Türk yazıtında şöyle deniyor:
Bilge ışığı indi, bizzat kendisi okunun ucuyla, ağzından çıkan sözleri oydu bu dik taşa. Köpek iyi hücuma kalksın. (...)" (Prof. Jansson'un kitabında bulunan eski Türk yazıtlarından)
Kimi Türk-Moğol tradisyonlarında kadınlar bir ışıkla hamile kalır; sonra bu ışık sarı köpek biçimini alarak kaybolur.

Sembolün Kullanımına Çeşitli Tradisyonlardan Örnekler

Kurt-köpek sembolünün kullanımına tradisyonlardan şu örnekler verilebilir:
- Aztek tradisyonunda Güneş'i taşıyan, yıldırımın sahibi ikiz köpek-ilah Xolotl. Yeni insan ırkının yaratılmasında rol oynamıştır.
- Maya tradisyonunda köpek Güneş'i yolunda sevk eden ilahın sembolüdür
- Grek tradisyonunda İlâhî İrade Yasaları'nın gereklerini, bunların varlıkta yansıması olan "vicdan"ı, vicdan sesini ve vicdan azabını simgeleyen Erinyeler'in ilişkilendirildiği köpek.
- Osiris'in köpek başlı asası.
- Grek mitolojisindeki iki başlı köpek orthos.
- Grek mitolojisindeki, başlarından biri kurt ya da köpek olan üç başlı Hekate. Kimi zaman kurt ya da köpek, kimi zaman arslan kılığına girer.
- Grek mitolojisindeki, elli^çocuk sahibi, başlarından biri kurt ya da köpek olan üç başlı Silene (Selene).
- Eski Mısır tradisyonundaki, köpek-ilah .
- Eski Mısır tradisyonunda ışığın düşmanlarını hapsetmek veya yok etmekle ve kutsal olanın kapılarını korumakla vazifeli köpek kafalılar.
- Bir Mezopotamya mühründe üç uçlu yabayı yayıyla fırlatan ilahın üçdilli, kanatlı köpeği.
- Borneo Muratlari tradisyonunda göksel köpek uygarlık getiren bir ilahtır.
- Grek mitolojisindeki, sembolleri 'yay-ok' olan Artemis'in 50 köpeği.
- Kuran'da "mağara" (kehf) suresinde "yedi uyurlar"ı koruyan köpek Kıtmir.
- Moğollar in, soyundan geldiklerine inandıkları bozkurt.
- Tatar tradisyonuna göre, Tanrı'nın, insanı koruması için emanet ettiği köpek.
- Sümer tradisyonundaki, kadere hakim oldukları belirtilen ve bir yay yıldızıyla ilişkilendirilen 50 Annunaki'nin köpek başlı kızkardeşi Bau.
- Bebek Zeus'un mağarasının başına bekçi olarak dikilen altın köpek.
- Güney Amerika tradisyonlarına göre ateşin efendisi ve ilk sahibi olan göksel köpek.
- Grek mitolojisindeki, parlak tahtta 50 kızı olan Danaos ile ilişkilendirilen kurt.
- Grek mitolojisindeki, Likyalı Apollon ile ilişkilendirilen kurt. (Likyalı sıfatının kökeni Anadolu'nun Luvi dilinde ışık anlamına gelen, kurt anlamındaki "lyk" sözcüğüdür ki, sözcük Latincede lux biçimine dönüşmüştür. Apollon sözcüğünün aslı Etrüsk dilinde Aplu, Apulu, Aplum sözcükleriyle belirtilen ilahtır. Kuzey halklarının tradisyonlarında da kurt ışık ile özdeşleştirilir.)
- Eski Meksika zodyağının 13'üncü ve aynı zamanda ilk burcu "köpek takımyıldızı" idi; bu burç ölüm ötesi âlemle, inisiyasyonla ve yeniden doğuşla ilgili görülürdü.
- Roma tradisyonundaki, Romanın efsanevi kurucusu Romulus ile kardeşi Remus'u emziren dişi kurt. Onların dişi bir kurt tarafından emzirildiğine inanıldığından kurt, Roma'da da saygı duyulan bir semboldü. Eski Roma'da 15 şubatta bekçikurtla ilgili bir bayram kutlanırdı. Remus ve Romulus'un bir kurt tarafından korunması ve sütle beslenmesi sembolizminde, İsis'in emzirmesi sembolizminde ve göksel ineğin sütüyle yeryüzündekileri beslemesi sembolizminde, Sirius'un Dünya gezegeni üzerindeki fonksiyonu ile ilgili olan aynı anlam simgelenmektedir.

Sembolün Ölüm Ötesi İle İlgili Kullanımına Örnekler

- Kuzey Amerika kızılderililerine göre, ölüm olayından sonra ruh, gölge bedenden ayrılır. Ruh, "kurt"un hükmettiği âleme gider; yeryüzündekilerin ilişki kurabilecekleri onun "gölge"sidir.
- Polinezya (Maoriler, Hawaililer), Endonezya, Melanezya Japonya ve Pigmeler'in tradisyonlarında gökkuşağı ölülerin dünyayı terk ettiği bir köprüdür ve bazılarında kurt ile ilişkilendirilir.
- Aztek tradisyonunda cehennem dokuz katlıdır, ölülere rehberlik eden bir köpektir.
- Grek mitolojisinde Hades'in bekçisi üç ya da elli başlı köpek Kerberos'dur.
- Rig -Veda'da ölen kişiye Yama'nın dört gözlü köpeklerinden çekinmeden yola devam etmesi öğütlenir.
- Aztek ve İnka ölülerin refakatçisi bir köpektir ki, bu köpekler ölülerin yanma bir okla verilirdi.
- Eski Mısır tradisyonunda psiko-pomp (ölenlerin ruhuna refakat eden) Anubis köpek ya da çakal başlı olarak tasvir edilir.
- Eski Mısır tradisyonunda ölüler ilahı Ophois kurt başlı olarak tasvir edilir.
- Cermen tradisyonundaki köpek Garm ölüler âleminin bekçisidir.
- İran tradisyonunda köpek Ahura Mazda'nm hayvanıdır, kötü ruhları avlar.
- Hades'in 50 köpeği Moiralar'a yardımcı olur.

Sonuç olarak, kullanıldığı tradisyona göre farklı anlamlara gelen sembolün tradisyonlardaki başlıca anlamları şöyle açıklanabilir:
- Sirius Sistemi'ni ve kültürünü simgeler.
- Semavi Yönetim'in yeryüzündekilere rehberlik fonksiyonunu simgeler.
- Semavi Yönetim'in ölüm ötesiyle ilgili fonksiyonlarım (rehberlik, koruma vs.) simgeler.
- Vazifeye sadık oluşu simgeler.

Türkler tarihin çok eski devirlerinde insanlığa karşı yaptıkları kültürel vazifeleri yeniden ve fakat, bu sefer daha üstün şekilde yapmaya hazırlanan yüksek bir varlıktır.
(M. K. Atatürk, 1937, 7-591)
"Sirius varlıkları bir başka boyutun varlıklarıdır. Sirius rehberleri insanların tekamül etmesi, şuurlanması için insanların fiziksel bedenlerinin yanısıra, etherik, astral, mantal ve ışıksal bedenlerinin üzerinde de çalışırlar. Üç boyutlu âlem üzerinde beş duyumuzla algılayamayacağımız süptil yollarla, üst boyutlarda ise kavrayamayacağımız daha doğrudan yollarla çalışırlar. Sirius varlıkları üç boyutlu bir objenin hem içini, hem dışını, hem de üst boyuttaki yansımasını aynı anda görebilirler. Onların boyutuna ancak şuur hallerimiz sırasında, yani şuur kısmımızla nüfuz edebiliriz.
(Lori Tostado)
 

anippe

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Şub 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
2
teşekkürler çok güzel bir konu olmuş...
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Yine yazının devamı olarak ;

Bir açıdan kullandığımız harfler ve rakamlardan tutun,
etrafımızda gördüğümüz geometrik şekillerde, doğanın yarattıklarında ve
oluşlarda dahi sembolizmi görebiliriz. Fakat bizler genellikle bunları
taşıdıkları anlamlardan çok, karşımızdakilere bildiklerimizi aktarmak için
kullanırız. Oysa her harfin, rakamın, geometrik şeklin taşıdıkları anlamlar ve
enerjiler vardır. Sembolizmin en önemli yanı, bir sembole yüklenen anlamın
yıllarca değerini kaybetmeden korunabilmesidir. Fakat bunun bir kötü yanı
da aynı sembole gerçek anlamından veya daha doğrusu esas kullanım
amacından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmasıdır. Bu nedenle semboller
ile uğraşırken dikkatli olmak ve gerçeği araştırmak gerekebilir. Fakat
sembollerin gerçek anlamları ne kadar saptırılmaya çalışılırsa çalışılsın
mutlaka birileri tarafından hep doğru olarak bilinir ve korunur. Sembolizma,
fleksibilitesi ve rölativitesi nedeniyle çağlara uygun dinamizmi sayesinde
temel bilgi aktarım yöntemi olarak gelişmelere hemen adapte olarak hem
demodeliğe meydan okur, hem de varlığını başarıyla korur.
Sırların evrensel dili olan sembolizm; gizleyerek açıklar, açıklayarak gizler.
İnsanlar binlerce yıldır, bir düşünceyi izah etmek için birçok yollar
denemişlerdir. Bir düşüncenin anlamını, kademeli şekilde insanların
anlayışlarına ve olgunluklarına göre birtakım kalıplar içine koyup
sunmuşlardır. Özellikle ezoterik, gizli tutulması gereken birçok bilgi
sembollerle anlatılmıştır. Yani doğrudan doğruya bir düşünce, bir bilgi izah
edilmemiş, üstü adeta örtülerek bohçalandıktan sonra aktarılmıştır.
Bir sembol anlatmak istediği fikri; kısa, en kesin ve en belirli şekilde ifade
eden bir işarettir. Bir şeyi diğer bir şeye benzeterek ve onun içinde adeta
kaybederek anlatma tarzıdır. Konuyu biraz açmaya çalışalım: Farz edin ki,
karşınızda farklı seviyelerde kişiler var. Ve onlara bazı gerçekleri açıkça
anlatma güçlüğü ile karşı karşıyasınız. Bazı insanlara bir meseleyi açıkça,
bir kalıba sokmadan anlatabilirsiniz. Bazı kişilere ise bunu bir benzetme
yoluyla anlatmanız lazım gelebilir. Çünkü o, henüz o meseleyle açık bir
şekilde karşı karşıya gelebilecek durumda olmayabilir. İşte o anda, onun
daha önce bildiği bir şeyden hareket etmeniz gerekecektir.
Yani nasıl? Gibi bir soruyla karşılaştığınız anda, onu bir şeye benzeterek,
mecazi bir tarzda izah etmek zorunda kalırsınız. Benzetme unsurunuz,
bir tabiat olayı olabileceği gibi, herhangi bir nesne yada bir geometrik
şekil de olabilir. İşte o anda bazı olayları sembolik hale getirmiş olursunuz.
Semboller basit veya karmaşık şekillerden meydana gelebilir. Bunlar, sayı,
harf, geometrik bir şekil, doğadaki bir canlı, eşya veya bunların
birleşimlerinden oluşabilir. Hepsinin üzerinde bir düşünce gücü yüklüdür ve
kesinlikle raslantısal özellikler taşımazlar. Semboller çeşitli seviyelerden
anlaşılabilecek farklı anlayışları da bünyesinde barındırmaktadır.
Bu, sembolizmin üstünde durulması ve bilinmesi gereken en önemli
özelliklerinden biridir. Yani bir sembolün 1’nci, 2’nci, 3’ncü, 4’ncü
kademelerdeki anlamını çözdüğünüzde, hemen arkasından 5’ncisinin,
6’ncısının bunu izleyeceğini düşünmek lazımdır. Ezoterik çalışmalarda
karşılaşılan sembollerin 7 ayrı dereceden anlamları bulunduğunu hesaba
katmak gerekir. Bir sembolün gizlediği sırrı anladım dediğinizde, acaba bu
kaçıncı derecedeki anlamıdır? Bunu tam olarak anlamasak bile,
karşılaştığımız bir sembolün daha üstün bilgileri de gizleyebileceğini göz
önünde bulundurmamızda yarar vardır.
Evren, bir matematik ve geometri düzeni içinde hareket eder. Astronomi,
fizik ve bilim dallarıyla ilgilenenler evrenin mükemmel bir ritmik düzen içinde
hareket ettiğini, yaşadığını gayet iyi bilirler. Bu nedenle dinimizde Allah
olarak adlandırdığımız yaratanın varlığını bu mükemmel düzen içinde görmek
mümkündür. Çünkü O’nun varlığına inanmayan bilim adamları bile, en son
teknolojiyi kullanarak elde ettikleri bulgularda, evrenleri yaratan yüce bir
gücün varlığını hissetmeye başlamışlardır. Bu güce kimileri Allah, kimileri
Evrensel Zeka, kimileri ise başka adlar verebilir. Ama bu mükemmel
matematik ve geometrik düzeni kuran güce ne denirse densin varlığı inkar
edilemez. Eski kültürlerde ve bazı ezoterik örgütlerde bu yaratıcı güce bu
nedenle ‘Evrenin Ulu Mimarı veya Geometri Üstad-ı’ denilmektedir. Biz
evrenleri yaratan ve mükemmel bir şekilde işleten enerjiyi tanımlamak için
bazen sembolleri kullanırız. Hatta bunu belki de tahminlerimizden çok daha
önce yapan bir takım kadim uygarlıkların varlığından da söz edebiliriz.
Sembollere ilk anlamlar yükleyen uygarlıkların taş tabletlerden edindiğimiz
bilgiler ışığında bundan yaklaşık 50.000 evvel varlıklarını sürdüren Mu ve
devamı niteliğindeki Atlantis uygarlıkları olduğunu görüyoruz. Mu ve Atlantis
sembollerinin bazılarını detay incelemeden önce temel bazı sayı ve şekiller
hakkında bilgiler vermek istiyorum.
Sayılar ve şekiller sembolizmin içinde kullanılır. Hepsinin üzerinde bir bilgi,
yani güç yüklüdür. Bu güçleri sembollerin gerçek anlamlarını bilerek ortaya
çıkarabilir ve kullanabiliriz. Bu güçler kullanmasını bilenler için o kadar
yoğundur ki iyilik veya kötülük için yönlendirilerek etki mekanizmaları
oluşturulabilir. Beyaz veya kara büyü ile uğraşanlar bunu son derece iyi
bilirler. İşin ilginç yanı benzer sembollerin çok küçük farklılıklar ile kullanılarak
iyiye veya kötüye yönlendirilmesi mümkündür. Az önce de bahsettiğim gibi
aynı sembollere bile farklı anlamlar yüklemek mümkündür. Bunu birazdan
örnekler ile anlatmaya çalışacağım. Fakat emeklemeden koşmak mümkün
değil, önce işin alfabesini hatırlamaya çalışalım. Bunlar belki de sıkça
duyduğumuz ve kullandığımız sayı ve semboller. Fakat üzerlerine yüklenen
gerçek anlamlar sizleri şaşırtabilir.


Sayı : 0
Sembolü : 0
Açıklaması : Sıfır yokluğun, hiçliğin sembolüdür. Ama aynı zamanda
potansiyel varoluşun başlangıcıdır. Sıfır yutan sayıdır, etkisiz sayıdır ama
aynı zamanda çok büyük bir gücü de kendinde barındırır. Dünya kültürlerinde
9 sayısı ile birlikte gösterim şekli hemen hemen hiç değişmeyen iki
rakamdan biridir.

Sayı : 1
Sembolü : •
Açıklaması : Monad olarak adlandırılır. Tekliği ifade eder, yani tek olan
herşeyi. Bu nedenle tüm varlıkların bünyesinden çıktığı tanrıyı tanımlar. Mu
sembollerini incelerken (.) noktanın veya bir daire içindeki noktanın tanrıyı
temsil ettiğini göreceğiz. Bunu aynı zamanda doğada gördüğümüz ‘güneş’
ile özdeşleştirmektedirler. Çünkü sistemimizde güneş de tek ve enerji veren,
yaşamın devamını sağlayan güçtür. Bir sayısı aynı zamanda tanrının
yeryüzündeki yansıması olan insanı da temsil eder. Bu bir bakıma tanrı ile
insanın birleşmesini, yani makro ve mikro kozmosun tekliğini ifade eder.
Eski Mısır’da bu sembol Osiris ile temsil edilir.
Sayı : 2
Sembolü : —
Açıklaması : Diyad olarak adlandırılır. Evrendeki dualiteyi gösterir, yani
birbirinin zıttı veya tamamlayan herşeyi. Bunlar erkek ve dişi enerjiyi, aktif ve
pasifi, bölünmez öz ile bölünebilir cevheri, iyilik ve kötülüğü, tanrının hem
erkek, hen dişil yönünün olduğunu ve insanların bu nedenle iki cins olarak
yaratıldığı ifade eder. İki sembolü ile ayrıca güneş ve ay’ı, kükürt ve civayı da
anlatır. Kükürt erkektir ve akıldır, civa dişidir ve ruhtur. Eski Mısır’da
Osiris ve İsis ile temsil edilir.
Sayı : 3
Sembolü :
Açıklaması : Triad olarak adlandırılır. Monad ile diyad’ın birleşmesinden
oluşur. Yani erkek ile dişi enerjinin birleşiminden oluşan eser, çocuğu anlatır.
Eski Mısır’da Osiris ve İsis’in çocukları olan Horus ile temsil edilir. Bunu
akıldan çıkan, fikirle oluşan eser olarak da görebiliriz. Üç sayısı ve üçgen bu
nedenle en çok kullanılan ve çok kutsal sayılan bir sembolizmadır. Yaratılışın
temelinde birin üçe, üçün bire yansıması yatmaktadır. Birin sembolü olan
nokta(Göz de aynı anlama gelmektedir) ve üçün sembolü olan üçgenin iç
içe kullanıldığı birleşik sembolde de bu anlatılmaktadır. Üç sembolü ayrıca
insanın oluşumundaki ateş, su ve toprak ile tanrının oluşumundaki ruh, can,
bedeni anlatır. Ruh ateşten, can sudan ve beden topraktan üretilmiştir.
Üçgen aynı zamanda evreni de temsil eder.

Sayı : 4
Sembolü :
Açıklaması :Tetrad olarak adlandırılır. Kainatı kaostan düzene geçiren dört
temel gücün ifadesidir. Bunlar Ateş, Su, Toprak ve Havadır. Bunlara
mahşerin dört atlısı da denilir. Mu sembolizması içinde haç sembollerinin bu
dört gücü ifade ettiğini göreceğiz. Bu nedenle kare yerine, Hristiyanlar için
de kutsal sayılan haç veya + işareti de kullanılır. Dört sayısı genellikle dünya
ve fiziksel gerçekle ilgili sayıdır ve düzeni tanımlar. Dünyanın ve fiziksel
gerçeğin dört yönü, dört boyutu ve dört mevsimi vardır. Aristo bunu biraz
daha ileri götürerek dört niteliği belirlemiştir. Bunlar kuru, ıslak, sıcak ve
soğuktur. Her elementin iki niteliği bulunur. Toprak kuru ve soğuktur.
Su ıslak ve soğuktur. Hava ıslak ve sıcaktır. Ateş sıcak ve kurudur. Bundan
da görülebileceği gibi her element bir diğeriyle bir niteliğini paylaşmaktadır.
Bu durumda bir elementin bir niteliğini değiştirerek diğerine dönüşmesi
olasıdır.

Sayı : 5
Sembolü :
Açıklaması : Pentad olarak adlandırılır. İnsanın ve üzerinde yaşadığı dünyanın
sembolüdür. Diyad ile triad’ın toplamı olan pentad dünyasal sevginin ve
evliliğin sembolüdür. Ateş, su, toprak ve havanın toplamından oluşan dünyayı
temsil eder. Yine bu dört elementin birleşiminden oluşan insanı da temsil
eder (5. Element) Burada küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Bu sezon
oynayan filmler arasında 5. Element filmi de vardı. Filmi seyredenler
hatırlarlar, final sahnesinde dört elementi(Bunlar renkleriyle belirlenmiş
değişik kutucuklardı) beşinci element olan mükemmel insan ile
birleştiriyorlardı ve çok güçlü bir silah oluşturarak düşmanlarını yeniyorlardı.
Bu yıldıza Sirius yıldızı da denilir.
Sayı : 6
Sembolü :
Açıklaması : İç içe geçmiş ve iki farklı yöne bakan üçgenler de yine çok eski
bir semboldür. Bu yıldıza adalet yıldızı denilir. İsrail devletinin bayrağında da
yer alan bu yıldız, kralları David’den çok daha önce bulunmuş bir semboldür.
Yıldız evrenin altı yönünü gösterir; kuzey, güney, doğu, batı, aşağı ve yukarı.
Yukarı bakan üçgen tanrıya ulaşmayı, aşağı bakan üçgen ise yeniden doğuş
yasası gereği geriye dönüşü anlatır. Bu uçlardan herbiri bir fazileti temsil
eder.
Sayı : 7
Sembolü :
Açıklaması : Kutsal üçlü triad ile düzeni oluşturan tetrad’ın birleşmesinden
oluşmuştur. Tekamül yasasının sembolüdür. Evrende pekçok şey yedi
üzerine kurulmuştur. Sesin yedi ana notası, ışığın yedi ana rengi, insandaki
yedi ana çakra gibi. Bu sembol Mu sembollerini incelerken kraliyet
armasında da karşımıza çıkacaktır.
Sayı : 8
Sembolü :
Açıklaması : Oktad olarak adlandırılır. İç içe geçmiş iki kareden oluşan,
sekiz kenarlı bir yıldızdır. Özellikle Türk işleme sanatlarında çok
karşılaştığımız bu sembol adaleti temsil eder. Bu sayı dördün iki katı veya
üstün halidir. Fiziksel dünyanın dengelenmesini temsil eder.

Sayı : 9
Sembolü : 9
Açıklaması : Dokuz tamamlama ve hikmeti temsil eder. Dokuz üçün
karesidir ve son tam sayı olarak bir devrenin tamamlandığını haber verir.
Dünya kültürlerinde 9 sayısı hemen hemen hep aynı şekilde gösterilmiştir.
Bazen bunu spiral bir girdaba benzer şekilde de ifade edildiğini görüyoruz.
Yani bir akış ve bitişin simgesi adeta.


Sayı : 10
Sembolü :
Açıklaması : Tetraktis olarak adlandırılır. Dört bölümlü üçgenden oluşmuştur.
İlk dört sayının toplamı olan on sayısı mükemmelliğin sembolüdür. Aynı
zamanda kamil insanı, yani insanla tanrının bir olmasının sembolüdür. Sıfır ile
bir sayısının yan yana gelmesiyle oluşan on sayısı hiçlikle, tekliğin ahengini
ifade eder. Bu nedenle makro kozmosun da kutsal sayısıdır.
Bazı kutsal sayıların ve şekillerin anlamlarını vermeye çalıştım. Bunun dışında
da kutsal sayılan veya üzerine anlam yüklenmiş sayı ve şekiller
bulunmaktadır, fakat bunların hepsini burada anlatmaya imkan yoktur.
Özellikle sayılarla ilgilenenler için Tubitak yayınlarında çıkan Georges
IFRAH’ın ‘Rakamların Evrensel Tarihi’ adlı diziyi okumalarını öneririm.
Burada sizlerle bir yorumumu paylaşacağım. İlk 11 sayıyı genel olarak bir
inceleyelim. Olaya biraz geniş perspektiften baktığımızda ve yukarıdaki
anlamlarla yaklaştığımızda bu sayıların yaratılış sürecini ve tekamül yasasını
anlattığını görüyoruz. Zaten her sayı kendinden evvel gelen sayının veya
sayıların toplamı ile oluşmaktadır. O zaman matematik evrenin içindeki
sırların aslında yaratılışın da sırrı olduğu gerçeği ile yüz yüze geliyoruz.
Bunu isterseniz bir hikaye olarak anlatalım :
“Başlangıçta büyük bir hiçlik vardı. Bu hiçliğin içinde ise büyük bir
potansiyel güç saklıydı. “O” vardı, “O” sıfırdı. Kendini görmek istedi ve
herşey o ilk noktadan, o ilk zerreden fışkırmaya başladı. Artık herşey birdi.
Yaşamı yaratmak için kendini tekrarlaması gerekti. Bir başka Bir’le birleşti.
Dual evren yaratıldı. Yaşamın içindeki zıtlıklar ikinin içine gizlendi. Artık evren
yaratılabilirdi. İki karşıt gücün birleşmesi yeni bir oluşum yarattı, bu üçüncü
oluşum evrendi. Bir’in üç’e yansıması bu şekilde oldu. Evren yaratıldı ve üç
ile sabitlendi, üçgen oldu. Evren içinde yaratmak için dört temel güce ihtiyaç
vardı. Su, hava, toprak ve ateş ile dörtgen oluşturuldu. Evren kaostan düzene
dönmeye başladı. Mahşerin dört atlısı dünyaları oluşturdu. Bu dört elementi
tamamlamak için, beşinci element insan, dört ile birin toplamı ile oluşturuldu.
Dünya ve insan yaratılmış, adeta beş köşeli bir yıldız olmuştu.Yaratan, insana
kendi özelliklerini emanet etti. Yukarı doğru tırmandığında O’na ulaşılacak,
çalışmazsa tekamül yasası gereği tekrar bedenlenecekti. Böylece ruhların
tekamül süreci başladı. İnsan ve tanrı iç içe geçmiş ayrılmaz iki üçgen
olmuştu. Üç sayısının iki defa tekrarı ile altı oluşturuldu. İnsanın nasıl tekamül
edeceği ise yedi ile belirlendi. Tüm ahenk bunun üzerine kuruldu. Kutsal
üçgen ve düzeni oluşturan dörtgen ile yedi oluşturuldu. Tekamülü sınamak
için adaletli bir değerlendirme yapılması gerekmekteydi. Fiziksel düzeni
denetlemek için dört sayısının iki defa tekrarı ile sekiz oluşturuldu.
Değerlendirmenin sonu bir sürecin bitişiydi. Bu tamamlanma ve hikmete
ulaşmaydı. Spiral yolun sonunda varılmak istenen son nokta vardı. Sekiz
köşeli Adalet Yıldızı, Bir ile birleşerek dokuz oluşturuldu. Son noktaya
gelinmişti. Birlik, hiçlikle buluştu, 1 ve 0 yanyana geldi. Ruhlar çıktıkları ana
kaynağa dönmeye başladı. İlk dört sayının, ilk dört anlatımın toplamı olan
On ile mükemmel insan, kamil insan olundu.”
Yukarıdaki yorumum bazılarınıza ters, hatta gülünç gelebilir. Fakat
matematiğe dayalı mükemmel bir evren yaratan “Evrenin Ulu Mimari”
eminim bize gerçeği görmemiz için eserinde küçük ip uçları bırakmıştır.
Doğru bu olmayabilir ama yanlış olduğunu da birilerinin ispat etmesini
isterim.
Şimdi Mu ve Atlantis döneminden kalan bazı kutsal sembollerin
incelemesini yapalım. Özellikle zamanımızda kullanılan bazı sembollerin
aslında ne kadar eski kökene dayandığını ve anlamlarını ne kadar hatalı
bildiğimizi görelim.
Önce Mu Kraliyet Armasını inceleyelim. Bu armadaki şekillerin büyük bir
bölümü, Hintliler, Maoriler, Nevada ve Meksika yerlileri, Guatamalılar ve
Gobi çölünde yaşamış bazı topluluklar tarafından kullanılmıştır. Aşağıda
Mu Kraliyet Arması görülmektedir.

Bu armayı bölüm bölüm incelersek :
A. En dışta yer alan bölüm, Mu alfabesindeki M şeklidir ve ayrıca bu kıtanın
simgesel harfidir. M harfi ile başlayan önemli kişiliklerin (Musa, Mesih,
Muhammed, Mevlana, Mehmet, Mustafa v.s) ve yer adlarının (Mu, Mekke,
Mısır v.s) da kutsal veya seçilmiş olduğu inancı yaygındır. Harfin Mu dilindeki
okunuşu da “Mu” olarak söylenir. Bu şekil aynı zamanda yedi rakamındaki
şeklin benzeridir ve tekamül yasalarını hatırlatır.

B.Armanın merkezindeki hiyeroglif şekil “U-lu-mil” olarak okunur, ki “
….. İmparatorluğu” demektir. Bu şekil aynı zamanda dört sayısını ve
dört gücü de ifade etmektedir.

C. Hiyeroglif şekli çevreleyen daire, güneşi temsil eder. Bu hiyeroglif ile
birlikte “Güneş İmparatorluğu” denebilir. En dıştaki şekil ile üçü bir
arada “Mu güneş İmparatorluğu” anlamına gelir.

D.Armanın içindeki sekiz köşeli yıldız, sekiz temel noktayı simgeler ve
Mu’nun dünyanın her yanına hakim olduğunu gösterir. Çevresindeki daire
ise, bir evren sembolüdür. Bu evren insanındır. Mu’nun ışınları, etkisi bütün
insanlığa ulaşmıştır denilmektedir.

Mu Kraliyet Arması’ndaki şekillerin halen pekçok yaşayan kültürde, üstelik
aynı anlam bütünlüğünde kullanılması ilginçtir. İşte bu gördüğümüz
sembollerin kökeninde yatan gerçek anlamlar buralarda bulunmaktadır.
Bugün özellikle Japonya’nın bayrağındaki güneş şekli ve kendilerini
“Güneş İmparatoru” olarak anmalarının kökeninde bu nedenler yatmaktadır.
Büyük ve eski bir uygarlığın kültür kalıntılarıdır bunlar.
Şimdi de yine Mu’dan kalan “Mu Kozmik Diyagramı” nı inceleyelim. Bunu
önce bir bütün olarak gördükten sonra, parça parça anlamlarına değinelim.
Daha anlaşılması için parçaları renklendirerek anlatmaya çalışacağım.






Önce aşağı doğru inen mavi renk tonlarıyla verilen sekiz şerit ile başlayalım.
Bu sekiz şeritin herbiri ruhun tanrıya ulaşması için tırmanması gereken
aşamaları ifade eder. Ruh en alt kademeden, yani cansız varlıktan
mükemmele, yani kamil insana ulaşmak zorundadır. Bu bölümde ruhun
ölümsüzlüğü ve tekamülü için yeniden doğuşu anlatılmak istenmektedir.
Altı köşeli yıldızın çevresindeki çember, dünyadan başka alemlerin de
bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durması gereken
12 kötü eğilimi simgeler. İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu
dünyasal 12 kötü eğilimden kurtulmak zorundadır. Bu eğilimlerin neler
olduğunu tam detayı ile bilmemekle birlikte, sanırım her kutsal kitapta yer
alan yalan söylemek, hırsızlık yapmak, cana kastetmek v.s. gibi şeyler
olduğunu tahmin ediyorum.
Çemberin içinde daha önce de bahsetmiş olduğumuz çok önemli bir
sembol olan altı köşeli yıldız vardır. Bunu Yahudi dinine mensup kişiler
kendilerine aitmiş gibi göstermekle birlikte sembolün kökeni kadim
uygarlıklara dayanır. Bu Adalet Yıldızı’dır ve iyilik ile kötülüğün bir arada
bulunduğunun simgesidir. Üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yanı tanrıya
ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü
anlatır. Ayrıca yıldızın altı köşesi, insanın tanrıya ulaşması için sahip olması
gereken faziletlerini gösterir. Yıldızın ortasındaki daire güneşin, “Ra” nın, yani
tek tanrının kollektif simgesidir. Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün
daima insanların üzerinde olduğunun simgesidir. Üçgen içindeki daire
yerine göz sembolünün de kullanıldığını söylemiştik. Bu sembol, Osiris ile
Atlantis’e, buradan Hermes ile Mısır’a, Mısır’dan Pisagor ile Yunanistan’a
ve nihayet günümüze ulaşmıştır.





Görüldüğü gibi Mu’nun en önemli sembolü olan Mu Kozmik Diyagramı bize,
kamil insan olma, tanrıyla bir olma yolunu çizmekte. Bütün dinlerin esasında
olan genel yaklaşımları ve tanrının tekliğini bir sembolde anlatılabilmektedir.
Bize Mu’dan kalan bir sembolünde, dört temel gücü simgeleyen haç
olduğunu görüyoruz. Yapılan kazılarda çok değişik haç sembollerine
rastlanmıştır. Bu haçlardan bazılarının uçlarının sağa, bazılarının ise sola
kıvrık olduğunu görüyoruz.


Tarihte ‘Gamalı Haç’ olarak da bilinen Hitler’in uçları sağa kıvrık haçı rastgele
seçilmiş bir sembol değildir. Zira uçları sola kıvrık haç mutluluğun, iyiliğin
gücünü remzederken, uçları sağa kıvrık haç ise mutsuzluğu ve kötülüğü
remzetmektedir. Yazımın başında da değindiğim gibi bazı semboller
üzerinde küçük oynamalar ile anlamlarını değiştirebiliyoruz. Haç sembolü
daha sonra Hiristiyanlar tarafından kullanılmış fakat dört gücü anlatmak
yerine İsa’nın çarmaha gerildiği yeri anlatmak ve bunu hatırlayarak
kutsanmak için kullanılmıştır. Görüldüğü gibi bu sembol de asıl anlamının
dışında kullanılmakta veya bizler onu bu şekilde öğrenmekteyiz.
Bunun dışında birleşik semboller üzerinde oynamalar ile iyi veya kötü
amaçlı etkilemeler yapmanın mümkün olduğunu söylemiştik. Örneğin beş
köşeli yıldız -ki bizim de bayrağımızda bulunan çok değerli bir semboldür-
etrafına çizilen bir çember şeytana tapanların simgesi olarak kullanılır.
Aynı şekilde altı köşeli yıldızın içine konulan ters duran haç ve bunların yine
bir çember içine alınmasıyla şeytana tapanların simgelerinden birini elde
ederiz. Bu nedenle sembolleri doğru tanımlamak gerekir. Bunu yaparsak iyi
ve kötüyü çok rahat ayırabiliriz.
Semboller hakkında söylenebilecek çok şey olmasına karşılık burada bizim
zaman ve mekan kısıtlamamız nedeniyle ancak çok temel bazı bilgileri
aktarmaya çalıştım. Sembollere ilgi duyanların bu bilgilerini arttırmalarını
tavsiye ederim. Çünkü hayatın içinde bazen öyle ilginç olaylar oluyor ki,
bunların nedenini anlamak için sembolleri ve size iletilmek istenen mesajları
anlamak gerekiyor. Sembol dilinden anlayanlar için yaşam farklı bir boyut,
farklı bir tat kazanır. Çünkü herkesin göremediğini belki sadece siz görebilir,
hayatın o an size vermek istediğini ve olayların arkasında yatan gerçeklerin
neler olduğunu bulabilirsiniz.
Daha anlamlı ve çok boyutlu bir yaşam için sizce de buna değmez mi?

Alıntı
 
Üst