Depresyon

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Depresyona neden olan olumsuz düşüncelerden kurtulmak için onları günlük olarak kağıda dökmek ve daha sonra dönüp tek tek cevap vermeyi denemek işe yarar bir çözüm olabilir.Belki de farkında olmadan güç verdiğiniz olumsuz düşüncelerle kendinize haksızlık ediyorsunuzdur.

Bilişsel Çarpıtmaların Tanımları

1-Hep ya da Hiç Düşüncesi

Bu çarpıtma kişisel özelliklerinizi siyah ya da beyaz gibi uç noktalarda görmeniz demektir. Örneğin, ünlü bir politikacı bana '' Belediye başkanlığı seçimlerini kaybettim. Ben bir hiçim! '' demişti. Her zaman A alan bir öğrenci B aldığında '' İşe yaramazın tekiyim'' sonucuna varır. Hep yada hiç düşüncesi mükemmeliyetçiliğin temelini oluşturur. Herhangi bir yanlış ya da hatadan korkarsınız: çünkü o zaman kendinizi başarısız, beceriksiz, yetersiz ve değersiz hissedersiniz.

Olayları bu şekilde değerlendirmek gerçek dışıdır; çünkü hayat çok seyrek olarak ''ya öyle ya da böyle'' dir.Örneğin, hiç kimse bütünüyle zeki ya da tamamen aptal değildir.Aynı şekilde, hiç kimse her şeyiyle çekici ya da tamamen çirkin değildir.Oturduğunuz odanın yerlerine bakın şimdi.Mükemmel temizlikte mi ? Her noktasında kir ve tozlar mı birikmiş? Ya da kısmen mi temiz? Bu evrende mutlak yoktur.Eğer yaşantınızı ''mutlak'' lık sınırlarına doğru zorlarsanız, sürekli bunalımda hissedersiniz: çünkü yaptığınız hiç bir şey abartılmış beklentilerinizi karşılayamaz.Bu algısal yanlışlığın teknik adı '' kutupsal düşünme'' dir.Her şeyi siyah beyaz görürsünüz ve griler yoktur.

2- Aşırı Genelleme

On bir yaşındayken, Arizona Eyalet Fuarında, Svengali Destesi denen bir hile destesi satın aldım. Belki de bu basit ama etkileyici yanılsamayı sizde görmüşsünüzdür : Size desteyi gösteriyorum , her kart değişik. Rastgele bir kart seçiyorsunuz .Örneğim Maça Valesi. Bana ne olduğunu söylemeden, yerine koyuyorsunuz. Ben svengali diye bağırıyorum .Desteyi çevirdiğimde , tüm kağıtlar Maça Valesi'ne dönüşmüş oluyor.Aşırı genellediğinizde, Svengali 'nin zihinsel versiyonunu oynamış oluyorsunuz.Kendinizce, başınıza bir şey geldiğinde tekrar yineleneceğini, Maça valesi gibi çoğalacağı sonucuna varırsınız. Olaylar hep tatsız olduğundan, kendinizi üzgün hissedersiniz.

Depresyon geçirmekte olan satış görevlisi bir bey, arabasının camındaki kuş pisliğini görüp '' Bu da benim şansım.Kuşlar hep benim camımı buluyor.'' demişti.Geçmişi sorguladığımda ise, yirmi yıldır yaptığı seyahatlerde, bunun dışında camına kuş pislediğini hatırlamadı.

Reddedilmenin acısı, neredeyse her zaman, aşırı genellemeden kaynaklanır.Gerçeklerle aşırırı genelleme olmaksızın bir yüzleşme , geçici olarak hayal kırıklığı yaratsa da , ciddi bir rahatsızlığa yol açmaz.Utangaç bir genç adam, bir kıza çıkma teklif etmek için bütün cesaretini toplar.Kız, daha önce verdiği bir sözden dolayı kibarca onu reddettiğinde , o da kendi kendine:''Hiç flörtüm olmayacak.Hiç bir kız benle çıkmak istemeyecek.Hayatım boyunca yalnız ve mutsuz olacağım '' der.Çarpıtılmış bilişlerinde, kız onu bir kez reddettiği için, hep böyle olacağı ve bütün kadınlar %100 aynı zevki taşıdığından, her zaman ve defalarca dünyadaki her kadın tarafından reddedileceği sonucuna varır.Svengali!

3- Zihinsel Filtre

Bir olaydaki olumsuz bir detayın üstünde odaklanarak bütün olayın olumsuzmuş gibi algılanmasıdır.Örneğin depresyon geçirmekte olan bir üniversite öğrencisi en iyi arkadaşı ile alay edildiğini duyar ve sinirlenir çünkü , düşüncesi ''Bütün insanlar acımasız ve duyarsızdır'' şeklindedir.Aslında, yakın zamanda acımasız davranan ancak bir kaç kişi olmuştur.Başka bir olayda, yarı yıl sınavında yüz sorudan on yedisini kaçırmış olduğunu görür.Sadece bu on yedi soruya aklı takılır ve üniversiteyi bitiremeyeceğine karar verir.Kağıdı geri geldiğinde üstüne iliştirilmiş bir not dikkatini çeker.''100 sorudan 82 doğrunuz var.Bu yıl alınmış en yüksek not A+''. Depresyondayken, olumlu olan her şeyi filtreleyen bir gözlük takmış gibi olurusunuz.Bilincinize takılan her şey olumsuzdur.Bu zihinsel filtrenin farkında olmadığınız için her şeyin olumsuz olduğuna karar veririsiniz.Bu işlemin teknik adı '' seçici odaklanma''dır.Sizi gereksiz bir acıya sürükleyen kötü bir huydur.

4- Olumluyu Geçersiz Kılmak

Daha da etkileyici bir zihinsel yanılsama, bazı depresif kişilerin olumlu deneyimleri sürekli olarak olumsuza çevirme eğilimidir.Olumlu olaylar göz ardı edilmekle kalmayıp, akıllıca ve çabucak bir manevra ile karabasana çevrilebilir.Buna '' Ters Simya'' diyorum. Ortaçağ simyacıları, metalleri altına çevirmeyi başarmışlardı.Depresyondaysanız, tam tersini yapma becerisini geliştirmiş olabilirsiniz: altın bir mutluluğu anında duygusal bir kurşuna dönüştürebilirsiniz.Bu işlemi, kendinize ne yaptığınızın farkında bile olmadan kasıtsız olarak yapabilirisiniz.

Bunun basit bir örneği , övgülere karşı vermeye alıştığımız tepkilerdir.Biri görünüşünüzü ya da işinizi takdir ettiğinde, kendinize otomatik olarak.'' Aslında sadece kibar olmaya çalışıyor.'' diyebilirsiniz.Ani bir yumrukla bu övgüyü zihinsel olarak diskalifiye edersiniz.''Hiç önemli bir şey olan her güzel şeyin üstüne bir kova soğuk su dökerseniz, hayat tabi ki size hep''rutubetli ve kasvetli ''görünecektir!

Olumluyu geçersiz kılmak, bilişsel çarpıtmaların en yıkıcı türüdür.Basit hipotezine bilimsel destek arayan bilim adamı gibisinizdir.Depresif düşüncelerinize hakim olan hipotez genelde'' Ben ikinci sınıfım''türündendir.Olumsuz bir deneyim yaşadığınızda '' İşte: bu, hep düşündüğüm şeyi ispatlıyor.'' sonucuna varırsınız.Tersine olumlu bir olayda '' Bu bir rastlantıydı.Sayılmaz.'' dersiniz.Bu eğiliminiz için ödediğiniz bedel yoğun bir acı ve olan güzel şeylerin değerini bilememektir.

Bu çeşit bilişsel çarpıtma yaygın olarak görülmekte ve bazı ağır ve dirençli depresyon tiplerinin temeli olabilmektedir.Örneğin ağır bir depresyon döneminde hastaneye yatırılan genç kadın bana '' Ben değersiz bir insanım ve hiç kimse beni önemsemiyor.Yalnızlığa mahkumum.'' dedi.Hastaneden çıkarken bir çok hasta ve görevli onu çok sevdiklerini ve önemsediklerini söylemişti.Bu durumu nasıl önemsizleştirmişti biliyor musunuz? '' Bunun önemi yok çünkü beni dışarıda tanımıyorlar.Hastane dışındaki gerçek bir insan beni umursamayacaktır.'' Ben de ona dışarıda onu gerçekten önemseyen birçok bir çok arkadaş ve aile ferdinin olmasını nasıl açıklayacağını sordum '' Onlar da sayılmaz Çünkü onlar, gerçek ben'i bilmiyorlar.Görüyorsunuz Dr. Burns aslında ruhum tamamen yozlaşmış.Ben dünyadaki en kötü insanım.Kimsenin beni bir an için bile sevmesi mümkün değil.''Genç kadın, bu olayda olumluyu geçersiz kılarak, hayatında olup bitenle örtüşmeyen ve gerçek dışı olumsuz bir düşünceyi sürdürmektedir.
Sizin olumsuz düşünceleriniz bu kadar uç olmasa bile, yaşadığınız olumlu deneyimleri bir çok kez göz ardı ettiğiniz olmuştur.Bu hayatın zenginliğini götürür ve üstünüze gereksiz bir kasvet çöker.

5- Sonuçlara Atlamak

Durumun gerçekleriyle bağdaşmayan olumsuz bir sonuca atlarsınız.Bunun iki örneği '' Zihin Okumak'' ve ''Falcılık yapmak'' dır.

* Akıl Okumak : Başka insanların sizi aşağıladığını varsayar buna da öylesine ikna olursunuz ki, araştırma gereği bile duymazsınız.Diyelim ki mükemmel bir konferans veriyorsunuz ve öndeki dinleyicinin uyukladığını fark ettiniz.''Dinleyiciyi çok sıktım.'' diye düşünebilirsiniz.Aslında, sıktığını düşündüğünüz dinleyici bir gece önce sabaha kadar bir partide eğlendiği için sizi izlememektedir ama aklınıza ilk gelen onun '' Bu sıkıcı adamı dinleyeceğime uyurum daha iyi.'' diye düşünerek uykuya daldığıdır.Yolda yanınızdan bir arkadaşınız geçiyor ve '' Merhaba'' demiyor ünkü derin düşüncelere dalmış olduğundan sizi fark etmiyor bile Yanlış bir kanıya varıp''Beni görmezlikten geliyor.Belki de artık beni sevmiyor.'' diye düşündünüz.Eşinizi akşam biraz sessiz görüyorsunuz; çünkü, işyerinde sorunlar yaşamış bunu konuşmak bile istemiyor.''Bana çok kızgın ne yaptım ki?'' Bu hayali olumsuz olaylara geri çekilme ya da saldırı ile karşılık verebilirisiniz.Bu zarar verici davranış kendini doğrulayan bir kehanet olarak işleyebilir ve ilişkide başlangıçta var olmayan gergin bir durum yaratabilir.

5- Falcılık Yapmak

Bu elinizde sadece acı haber veren sihirli bir küreniz olmasına benzer.Kötü birşey olacağını düşünüp , gerçekçi olmamasına rağmen bu tahmini doğru kabul etmektir.Endişe atakları geçiren bir lise kütüphane görevlisi kendisine devamlı '' Ya bayılacağım ya da çıldıracağım.'' demektedir.Bu tahminler gerçek dışıdır çünkü hayatında daha önce hayatında hiç bayılmamış yada çıldırmamıştır.Delirmek üzere olduğunu gösteren herhangi ciddi bir belirti de yoktur.Bir terapi seansında, ağır depresyon geçiren bir doktor, kariyerini neden bıraktığını anlatıyordu.'' Sonsuza kadar depresif kalacağımın farkındayım.Sefaletim sürecek, ve bu ya da başka bir tedavinin başarısız olacağına eminim.''Durumu hakkındaki bu olumsuz teşhis, ümitsiz hissetmesine neden oluyordu.Terapiye başladıktan kısa bir süre sonra kat ettiği gelişme ise falcılığının aslında ne kadar temelsiz olduğunu gösteriyordu.Siz de bazen böyle çıkarımlar yaptığınızın farkında mısınız? Diyelim ki telefon ettiğiniz arkadaşınız uygun bir zaman içinde size geri dönmedi.Arkadaşınızın mesajı aldığını ama size geri arayacak kadar önemsemediğini düşündünüz ve üzüldünüz.Çarpıtmanız? Zihin okumak.Öfkelendiniz ve tekrar ramak istemediniz; çünkü kendi kendinize '' Tekrar ararsam altta kalmış olurum.Kendimi aptal durumuna düşürmüş olurum.'' dediniz.Bu olumsuz varsayımlardan ötürü (falcılık yapmak) dışlanmış hissederek arkadaşınızla karşılaşabileceğiniz ortamlardan kaçındınız ve üç hafta sonra aslında arkadaşınızın mesajı almadığını öğrendiniz.Bütün bu sıkıntının kendi kendinize yarattığınız bir saçmalıktan ibaret olduğu ortaya çıktı.Zihinsel sihrinizin bir başka acı veren ürünü!

6- Büyütme ve Küçültme

Düşebileceğiniz diğer bir tuzak ise ''Büyütme'' ve ''Küçültme'' dir.Ben buna ''dürbün hilesi'' de diyorum; çünkü etrafınızdakilere ya oransız bir şekilde devleştirir ya da küçültürsünüz.Büyütme genellikle kendi hayatlarınıza, korkularınıza ya da kusurlarınıza bakıp çok önemliymiş gibi büyüttüğünüzde olur:''Aman tanrım! hata yaptım.Ne korkunç! Ne felaket! Her kese yayılacak bu rezil olacağım!'' Hatalarınıza dürbünün onları kocaman , dev gibi gösteren tarafından bakarsınız.Bu aynı zamanda '' felaketleştirme''dir; çünkü gündelik olumsuz olayları kabusa çevirirsiniz.

Başarılarınıza baktığınızda ise tersini yaparsınız; dürbünün her şeyi küçük gösteren, yanlış tarafından bakarsınız.Eğer kusurlarınızı büyütüp iyi taraflarınızı küçümserseniz, kendinizi aşağı hissedeceğiniz kesindir.Ama problem sizde değil, gözlerinizdeki o aptal lenslerde dir.

7-Duygusal Kararlar

Duygularınız gerçeğin ispatı gibi algılarsınız.Mantığınız, '' Kendimi çok başarısız hissediyorum, o zaman ben başarısızım.'' şeklinde işlemektedir.Bu çeşit mantık yürütme yanıltıcıdır; çünkü duygularınız düşüncelerinizi ve inançlarınızı yansıtmaktadır.Eğer bunlar çarpıtılmışsa ki genelde öyledir, duygularınızın bir geçerliliği olmaz.Duygusal mantık yürütmeye bazı örnekler ''Suçlu hissediyorum.Kötü bir şey yapmış olmalıyım'', ''Bunalıyorum ve çok umutsuzum.Problemlerimin çözümü mümkün değil'', ''Kendimi yetersiz hissediyorum.İşe yaramazın tekiyim.'', '' Hiç havamda değilim.Gidip yatmalıyım, ya da ''Sana kızgınım.Bu senin ahlaksızca davrandığını ve benden faydalanmaya çalıştığını gösterir.''

Duygulara göre mantık yürütme, neredeyse bütün depresyonlar da rol oynar.Her şey size çok olumuz geldiği için, gerçektende öyle olduklarını varsayarsınız.Duygularınızı yaratan düşüncelerinizin geçerliliğini sorgulamak aklınıza bile gelmez.

Duygusal karar vermenin bir yan etkisi de ertelemektir.Masanızı temizlemekten kaçınırsınız çünkü kendi kendinize ''Şu masayı düşündükçe kendimi öyle kötü hissediyorum ki, temizlemek mümkün olmayacak.'' demektesinizdir.Altı ay sonra kendinizi biraz zorlayıp yaparsınız.Sonuç memnun edicidir ve o kadar da zor olmamıştır.Hep kendinizi kandırmışsınızdır; çünkü olumsuz düşüncelerinizin davranışlarınızı etkilemesine izin vermişsinizdir.

8- ''- meli, -malı'' Cümleleri:

Kendinizi ''Şunu da yapmalıyım'' , ''Bunu da bitirmeliyim'' diye motive etmeye çalışırsınız.Bu fikirler sizde baskı yaratır ve öfkelendirir.Ama tam tersine, ilgisiz ve isteksiz kalıverirsiniz.Albert Ellis buna ''-meli, -malı'' cılık der.Ben de hayata ''lazımcı'' yaklaşım derim.

Başkalarına ''- meli, -malı'' ifadeleri yakıştırdığınız zaman, genellikle endişeli hissedersiniz.İlk terapi seansına acil bir vaka dan dolayı beş dakika geç kaldığım yeni hastam, ''Bu kadar ben merkezci ve düşüncesiz olmamalı.Vaktinde gelmeli.'' diye düşünmüştü.Bu fikir hırçın bir tutum içine sokarak öfke hissetmesine yol açmıştı.Meli, -malı cümleleri günlük hayatınızda bir çok bir çok gereksiz karışıklığa yol açar.Davranışlarınız standartlarınızın altına düştüğünde , meli -malı'larınız utanç ve suçluluk yaratır.Sık sık olabileceği gibi, diğer insanların tamamen insanca olan performansları beklentilerinizin altına düştüğünde, kendinizi kızgın ve azarlamaya eğilimli hissedersiniz.Ya beklentilerinizi gerçeklerle uyumlu hale getirmeniz gerekir ya da insanların davranışları yüzünden hayal kırıklığına uğramaya devam edersiniz.Eğer kendinizdeki bu kötü ''- meli , -malı'' alışkanlığının farkındaysanız bunlardan kurtulmak kolaydır.

9-Etiketleme

Hatalarınıza dayanarak kendinizi tamamen olumsuz bir şekilde yargılamanızdır.Aşırı genellemenin ilerlemiş şeklidir.Arkasında yatan felsefe ise ''Kişinin ölçüsü, yaptığı hatalardır.'' savıdır.Hatalarınız '' Ben bir...'' şeklinde başlayan cümlelerle ifade ediyorsanız, büyük ihtimalle etiketleme yapıyorsunuz.Örneğin misafirler için hazırladığınız on çeşit mezeden birinin tuzu biraz az olunca ''Bu son mezenin tuzunu biraz az koymuşum.'' yerine '' Ben doğuştan beceriksizim.'' ya da borsada aldığınız kağıt düştüğünde '' Hata yaptım.'' yerine ''Ben bir hiçim.'' dersiniz.

Etiketleme, sadece yıkıcı değil mantıksızdır da.Birey olarak siz, yaptığınız tek bir şeyle ölçülemezsiniz.Hayatınız karmaşık ve sürekli değişen bir düşünceler, duygular ve hareketler akışıdır.Başka bir deyişle bir heykelden çok bir nehirsiniz.Kendinize olumsuz etiketler yapıştırmayı bırakın-bu hem çok basit hem de yanlış bir yorumdur.Yediğiniz için kendinize sürekli '' yiyici'' , ya da nefes aldığınızı için ''soluyucu'' olarak nitelendirebilir misiniz? Bu tam bir saçmalıktır; ama, bu saçmalıklar , kendinizi yetersizliklerinizle etiketlediğinizde acı verici olmaktadır.

Başkalarını etiketlediğinizde, şimşekleri üzerinize çekersiniz.Çok rastlanan bir örnek, arada bir hırçın gördüğü sekreterini '' geçimsiz kadın'' diye nitelendiren patrondur.Bu etiket yüzünden kıza hep kızgınlık besler ve onu eleştirmek için hiçbir fırsatı kaçırmaz.Kız da karşılığında patronunu '' duyarsız şovenist'' diye etiketlemiştir ve her fırsatta hakkında şikayet eder..Böylece diğerinin değersizliğine bir kanıt gibi, birbirlerinin kusurları ve zayıflıklarına odaklanır şekilde elleri sürekli birbirlerinin boğazındadır

Yanlış etiketlemek bir olayı uygun olmayan ve duygusal olarak ağır kelimelerle ifade etmeyide kapsar.Örneğin rejimdeki bir kadın bir kap dondurma yediğinde ''Ne iğrenç bir şey yaptım.Ben bir domuzum!'' diye düşünebilir.Bu düşüncelerde onu o kadar sararki koca kutu dondurmayı bitiriverir.

10-Kişiselleştirme

Bu çarpıtma suçun anasıdır.Hiçbir nedene dayanmadan olumsuz bir olayın sorumluluğunu üstlenirsiniz.Kendinizce, hiçbir sorumluluğunuz olmamasına rağmen olanların sizin suçunuz olduğunu ve yetersizliğinizi yansıttığı sonucuna varırsınız.Örneğin bir hastam kendisine önerdiğim bir yardım çalışmasını yapmadığı zaman kendimi '' Ben kötü bir terapistim'' diye suçlu hissettim.Onun kendisine yardım etmesi için çaba göstermemesi benim hatamdı.Onun iyileşmesi benim sorumluluğumdu.Bir anne, çocuğunun karnesine baktığında, öğretmenden çocuğunun yeterince çalışmadığına dairbir not görür ve hemen kararını verir '' Ben kötü bir anneyim.Bu benim başarısız bir anne olduğumu gösterir.''

Kişiselleştirme, karşısında sizi çaresiz bırakan bir suçluluk hissettirir.Bütün dünyayı sırtınızda taşıdığınızı hissettiren hareketsizleştirici ve ağır bir sorumluluğun altında acı çekersiniz.Başkaları üzerindeki ''etki'' ile ''kontrol''ü karıştırmışsınızdır.Bir öğretmen, terapist, ebeveyn, doktor, satıcı, yönetici, rolünüzle birilerini etkilersiniz; ama, mantıken hiç kimse sizden onları kontrol etmenizi bekleyemez.Başka birinin yaptığı, sizin değil onun sorumluluğudur.Kişiselleştirme eğilimlerinizden kurtulma ve sorumluluk hissinizi baş edilebilir, gerçekçi boyutlara indirme yöntemleri kitapta anlatılmaktadır.

Alıntı.
 

end

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2014
Mesajlar
85
Tepkime puanı
1
Öncelikle şunu belirteyim bu konuyu bencilce sadece kendi konumla sizin gibi güzel insanları meşgul etmek değil, 2011 yılında açılan bir konuya okadar insan yorum yazmış ve yıllar sonra bana faydalı oldu ki, belki ileri yıllarda bu yazışmaları okuyan biri bu konuşmalardan kendine bir fayda sağlar.Kaos görmediğim an akşamları, çünkü telefonlar susuyor, sabaha kadar güvenli vaktim kalıyor. Sağlık problemi olupta bunları okuyan biri hakkını helal etsin, benim problemim belirsizlik ve yakın sürede geleceğimin ne olacağı ile ilgili. "In time" diye bir film vardı, benim durumumun özeti aslında.
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Durumunuz gerçekten çok kötüyse psikiyatriste gidip durumunuzu anlatmanız ve doktor uygun görürsede ilacı almanız gerekiyor.

Psikiyatrik bozukluklarda hangi tedavi yöntemlerine başvurulur?

Psikiyatride çok değişik tedavi yöntemleri kullanılabilir. İlaçlar günümüz psikiyatrik tedavilerinde en çok başvurulan tedavi yöntemidir. Psikoterapi olarak adlandırılan, kendi içerisinde yöntemsel bir tutarlılığı olan, konuşma esasına dayanan ilaç dışı tedavi yöntemleri de vardır. İdeal olan hastanın ve hastalığın durumuna göre en uygun tedavi yöntemini seçmek ya da birden çok tedavi yöntemini birlikte uygulamaktır.

Psikiyatride hangi durumlarda ilaç tedavisine başvurulmaktadır?

Psikiyatrik bozukluklar tüm dünyada sistemli olarak araştırılmakta ve yan etkisi daha az ve daha etkin tedavi yöntemlerine ulaşılmaya çalışılmaktadır. Psikiyatrik ilaçlar yıllar süren titiz araştırmaların ürünüdür. Eğer hastanın yakınmaları, ilaç tedavilerine yanıt verdiği kanıtlanmış bir sendromun belirtilerini karşılıyor ise ilaç başlanabilir. Psikiyatrik ilaçlar mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır. İlacın başlanması, dozu, uygulama şekli, kullanma süresi, olası yan etkiler, başka ilaçlarla etkileşimi, tıbbi duruma uygunluğu, kesilmesi kendine özgü incelikler barındırır.

Psikiyatrik Hastalıklarda Tedavi Mümkün müdür?

En ağır ruhsal hastalıklarda bile hastaların çoğu iyileşir. Şizofreni olgularının %30-35’inde tamamen, %30-35’inde ise kısmen iyileşme söz konusudur. Depresyon, anksiyete, somatoform bozukluklar gibi bozukluklarda iyileşme oranları %80-90 civarındadır.

Psikiyatrik İlaçlar Bağımlılık Yapar mı?

Günümüz psikiyatrisinde kullanılan çok sayıda ilaç bulunmaktadır. Bu ilaçların çok azı bağımlılık potansiyeline sahiptir. Bu potansiyele sahip ilaçlar da zaten kısa süreli kullanılır. Doktor önerilerine uygun kullanıldığında, hiçbir psikiyatrik ilaç bağımlılık yapmaz.

İlaçları Kullanma Süresi Ne kadardır?

İlaçların ne kadar kullanılacağı psikiyatrik bozukluğun cinsine, şiddetine, daha önceki hastalık dönemlerinin bulunup bulunmamasına göre değişkenlik gösterir. Bunun en iyi kararını doktorunuz verecektir.

Kendimi İyi Hissedersem İlaçları Bırakabilir miyim?

Yakınma nedeni olan belirtiler düzelse de doktora danışmadan tedavi sonlandırılmamalıdır. Çünkü psikiyatrik bozuklukların yineleme olasılığı mevcuttur. Koruyucu olarak ilaç kullanılmalıdır.

Tedaviyi Nasıl Sonlandırmalıyım?

Tedavinin sonlandırılmasına karar verildiğinde, bu işlem dozun yavaş yavaş azaltılması şeklinde gerçekleştirilmelidir.

İlaçları Bir Gün Bıraksam, Kötü Oluyorum. Bunu Sebebi Nedir?

Bazı ilaçlar birden bırakıldığında yoksunluk belirtisi ortaya çıkabilir. Hastalar genellikle bu durumu hastalıklarının tekrar ettiği şeklinde yorumlarlar. İlaçlar asla birden bırakılmamalıdır.

Sabah ilacımı alıp almadığı mı hatırlamıyorum. Bir tane daha alsam zararlı olur mu?

Bu kullanılan ilaca göre değişmekle birlikte, fazladan ilaç almak, ilacı kullanmamış olmaktan daha iyidir. Bir doz fazladan almış olmanın sorun oluşturma olasılığı yok denecek kadar azdır.

İlaçların Ne Gibi Yan Etkileri Vardır?

Psikiyatride çok sayıda ilaç kullanılmaktadır. Kullanılan ilacın tipine göre çeşitli yan etkiler ortaya çıkabilir. Antidepresanlar sıklıkla; ağız kuruması, kabızlık, idrar yapma güçlüğü, görme bulanıklığı, bulantı, ishal, çarpıntı, baş ağrısı, iştah ve uyku değişiklikleri, sıkıntı artışı, huzursuzluk, deri döküntüleri, cinsel isteksizlik yapabilir.

Antipsikotikler; kasılma, uyku hali, hareketlerde yavaşlama, titreme, uyku, yerinde duramama, ağız kuruması, tükürük salgısında artış, kilo artışı, tansiyon düşüklüğü, hareket bozuklukları yapabilir.

Antidepresanlar; bulantı, ishal, baş ağrısı, ağız kuruması, iştah ve uyku değişiklikleri, cinsel sorunlar yapabilir.

Benzodiazepinler; uyku ve sersemlik, tansiyon düşüklüğü, koordinasyon ve denge sorunları, bağımlılık oluşturabilir.

Duygudurum dengeleyicileri; kilo artışı, idrar artışı, bulantı, çift görme, karaciğer toksisitesi, kansızlık, döküntü, durgunluk yapabilir.

Şüphesiz, ilaçların burada sayılmayan çok daha fazla birçok yan etkisi vardır. Ancak hastanın ve hastalığın durumuna uygun önlemleri alarak, hiç yan etki oluşturmadan ya da çok az bir yan etki ile tedavi mümkündür.

Psikiyatrik ilaçlar intihar düşüncelerini artırır mı?

Psikiyatrik bozukluklarda intihar olasılığı bulunmaktadır. İntihar oranları bozukluğa göre farklı oranlarda olmakla birlikte, depresyon, madde bağımlılığı ve şizofreni de göreceli olarak daha sık ortaya çıkmaktadır. Bu hastalıkların tedavisinde de genellikle çeşitli ilaç tedavileri uygulanmaktadır. Dolayısıyla intiharın, bozukluktan mı yoksa ilaçtan mı olduğunu ortaya koymak pek mümkün olamamaktadır. İlaç ve intihar ilişkisi birçok araştırmanın konusu olmuştur. Kesin bir sonuca ulaşılmamış olmakla birlikte, bu konudaki veriler şöyle özetlenebilir.
•İlaçların doğrudan intihar oluşumuna katkıda bulunduğu söylenemez. Ancak ilaç yan etkileri ile intihar düşüncelerinin tetiklenmesi arasında bir ilişki olabilir.
•Günümüzde sık kullanılan antidepresanların intiharı tetiklediğine yönelik kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Bununla birlikte özellikle gençlerde kullanırken özen gösterilmelidir.
•İntihar-ilaç ilişkisinde önemli olan, her görüşmede intihar düşüncelerinin araştırılmasıdır.
•Böyle bir etki olur kaygısıyla tedaviden uzak kalmanın da çok sakıncalı olduğu unutulmamalıdır. Doktorunuz tedavinin olumlu ve olumsuz yönlerini değerlendirerek bir karara vardığını unutmayınız

Psikiyatrik ilaçların prospektüsünde birçok yan etki olduğundan söz edilmektedir. Bu yan etkiler tehlikeli midir?

Her türlü ilacın yan etkisi mutlaka vardır. Bu yan etkilerin prospektüste belirtilmesi yasal zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Bir ilaç uygulandığında, önemli yan etkiler konusunda doktorunuz sizi bilgilendirecektir. Yazılı olan her yan etkinin sizde ortaya çıkacağını düşünmeyiniz. Yan etkinin çıkmama olasılığının daha yüksek olduğunu unutmayınız.

Psikiyatrik bozukluklar iyileşir mi?

Psikiyatrik bozukluklarda iyileşme olasılığı yüksektir. En ağır psikiyatrik bozukluklar da bile iyileşme %50’den az değildir. Şüphesiz iyileşme olasılığı ve iyileşme oranı psikiyatrik bozukluğun tipine göre değişmektedir. İyileşmenin süresi de farklılık gösterir. Bazen kısa sürede sonuç alınırken bazen bu süre daha uzun olabilir.

Yıllardır tedavi görüyorum, iyileşmedim. Neden?

Psikiyatrik tedaviler hafiften şiddetliye sıralanarak bir düzen içerisinde uygulanır. İlk başta göreceli olarak daha hafif tedaviler uygulanır ve tedaviye yanıt durumuna göre tedavinin şiddeti artırılır. Bu uygulamaların belirli bir süre getireceği de açıktır. Tedaviye yanıt alınamamasının birçok nedeni olabilir. Ancak şu unutulmamalıdır, gerekli şartlar yerine getirilirse, her türlü psikiyatrik bozuklukta büyük bir olasılıkla sonuç alınır.

Hipnoz yararlı bir tedavi midir?

Hipnoz bazı psikiyatrik bozuklukların tanı ve tedavisinde kullanılmış olan tarihsel bir yöntemdir. Birçok bozukluğun tedavisinde denemiş ve yararlı bulunmamıştır. Günümüz psikiyatri biliminde tercih edilen bir tedavi yöntemi olduğu söylenemez. Buna rağmen halk arasında hipnozla tedavi isteklerinin yoğun olduğu da bir gerçektir. Bazı durumlarda kısa sürede yararlı olduğu ileri sürülse de uzun dönemde yararlı olduğu ya da bilimsel tedavi yöntemlerine bir üstünlüğü olduğu ileri sürülemez.

İlaç Kullanırken Alkol İçilir mi?

İlke olarak psikiyatrik ilaç kullanırken alkol alınmamalıdır. Bazı ilaçlarla birlikte asla alkol almamak gerekirken, alkol ile etkileşimi düşük ilaçlar da bulunmaktadır.

Ömür boyu ilaç mı kullanacağım?

Psikiyatride kullanılan ilaçların ne kadar süre kullanılacağı hastadan hastaya ve hastalıktan hastalığa değişmektedir. En doğru süreyi ancak doktorunuz bilebilir. Bu konuda en doğru yaklaşım, doktorunuzun bilgisi olmadan ilaca başlamamak ya da tedaviyi sonlandırmamaktır.

Yan etkisi olmayan ilaç yok mudur?

Psikiyatrik ilaçlar yaklaşık 50-60 yıldır tedavide kullanılmaktadır. Kullanılan ilaç sayısı giderek artmaktadır ve ülkemizde psikiyatrik tedavi için dünyada kullanılan ilaçların çok bir büyük bir bölümüne ulaşmak mümkündür. Psikiyatrik ilaçların birçok istenmeyen yan etkilerinin olduğu da bir gerçektir. İlaç endüstrisinde yan etkisi daha düşük ilaç elde etme konusunda büyük çabalar gösterilmektedir. Yan etkisi olmayan ilaç yok gibidir ancak ilaçları hekimlik sanatının inceliklerini kullanarak hiç ya da çok az yan etki ile kullanmak mümkündür.

Bitkisel ilaçlar kullanmak daha mı iyidir?

Psikiyatrik ilaçlarla ilişkili ön yargılar nedeniyle bitkisel ilaçlara yönelim eğilimi bulunmaktadır. Bitkisel kökenli ilaçlarla ilişkili çok sayıda bilimsel araştırma yapılmaktadır. Bu tedavilerin etkili olduğuna yönelik veriler de bulunmaktadır. Ancak, bitkisel ilaçlarla ilişkili bilimsel verilerin ve deneyimlerin, güncel psikiyatrik ilaçlarda olduğu kadar güçlü olduğunu söylemek mümkün değildir. Bitkisel ilaçların yan etkisinin olmadığı doğru değildir. Ayrıca bu tedavilerin kullanılacak ilaçlarlarla etkileşime girerek istenmedik sonuçlara yol açma olasılığı bulunmaktadır. Bu nedenle, bitkisel bir ilaç kullanılıyor ise, doktorunuzu mutlaka bilgilendiriniz.

Psikiyatrik bozukluklarda tedaviye başvuru oranları yüksek midir?

Toplumda çok yaygın olmasına karşın, psikiyatri hastalarının çoğu ya psikiyatrik tedaviden kaçınmakta ya da psikiyatri dışı bölümlere başvurmayı tercih etmektedir. Başvurulan bölümlerde de, bedensel belirtiler dile getirildiği ve ruhsal belirtilerden söz edilmediği için doğru tanı koyma olasılığı düşük olmaktadır. Bu durum ne yazık ki birçok olumsuzluklara yol açmaktadır.

Tedaviyi kabul etmeyen olgularda ne yapılmalıdır?

Ağır davranış bozukluklarının görüldüğü psikotik bozukluklarda ne yazık ki hastaların çoğu hasta olduklarını kabul etmezler. Ancak davranış bozukluğu ve işlevsellikteki bozulma o denli belirgindir ki çevre acil bir çözüm arayışına girer. Bu hastaları konuşarak ikna etmek güç olabilir. Hastanın kendine ve çevresine zarar verme olasılığı mevcut ise bazen fiziksel güç kullanarak tedaviye götürmek gerekebilir. Bunu yaparken;
•Güvenlik tedbirlerine özen gösterilmelidir
•Hastaya tutarlı bir şekilde “esas amacın kendisine yardımcı olmak olduğu” belirterek yaklaşılmalıdır. Ancak bir hasta olduğu unutulmamalı ve her söyleneni hemen yerine getireceği beklenmemelidir.
•Hastanın saygı duyduğu kişilerin girişimde bulunması yararlı olabilir.
•Fiziksel müdahalede bulunulacaksa, bu işlem hastayı kontrol edebilecek kadar kişinin bulunduğu bir ortamda gerçekleştirilmelidir.
•Hastanın en kısa sürede, gerekirse hastaneye yatırma olanaklarının da bulunduğu bir merkeze götürülmesi sağlanmalıdır.

Ağır bir hastalık durumu yok ama yine de psikiyatriste başvurmasının iyi olacağını düşünüyorum. Kabul etmiyor, ne yapabilirim?

Ağır ruhsal belirtilerin bulunmadığı psikiyatrik bozukluklarda da başvurunun şiddetle reddedilmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Ebeveynleri, eşin ya da arkadaşların önerilerine rağmen birçok kişi psikiyatrik bozukluk damgası yemek korkusuyla tedaviye başvurmayı kabul etmemektedir. Bu durum genellikle kişiye yaklaşım yanlışlığından ya da tedavi önerisinin çok geç kalmış olmasından kaynaklamaktadır. Hasta tedaviye başvurmayı reddediyorsa;
•Başvurması konusunda ısrar etmeye devam etmek yerine, başvurmaktan kaçınmasının nedenlerini anlamaya çalışın.
•Bu girişimleri bir olayın ardından yaşanan kızgınlık yerine, sakin bir zamanda mantıklı cümlelerle gerçekleştirin.
•Başvurunun normal olduğunu vurgulamak yanında gizliliği güvence altına almaya çalışın.
•Bu konuda başkalarından yardım isterken, kişinin istemediği kişilere sırrının açıklanmasından rahatsız olabileceğini unutmayın.
•Kandırarak doktora götürmenin geçici bir çözüm olacağını ve hatta zararlı olabileceğini göz önünde bulundurun.
•Bir doktora gidelim demek yerine, belirlediğiniz bir doktora gitmeyi önerin ve neden bu doktoru seçtiğinizi açıklayın.
•Tüm çabalar işe yaramıyorsa, olayı sıkıntı yaratacak düzeye getirmeyin. Daha uygun bir zamanda, uygun bir şekilde yeniden deneyin.
•Doktora götürmüş olmanın her şeyi çözmek anlamına gelmediğini unutmayın.

Şok tedavisi nedir? Zararlı bir tedavi midir?

Halk arasında şok tedavisi olarak bilinen elektro konvulziv tedavi (EKT) çok sık başvurulan bir tedavi yöntemi değildir. Günümüzdeki kullanımı genellikle diğer tedavilerden yarar görmeyen şizofreni ve depresyon gibi durumlarla sınırlıdır. Bunun yanında yaşamsal risk oluşturacak derecede ağır depresyon olgularında ve bazı şizofreni türlerinde ilk tercih olarak da kullanılabilir. Çünkü EKT bazı psikiyatrik bozukluklarda en etkili ve en kısa sürede etkisini gösteren tedavi olma özelliğini devam ettirmektedir. Ön yargıların aksine, tehlikeli bir tedavi yöntemi olduğu söylenemez. Her tedavide olduğu gibi EKT’nin de yan etkileri vardır ancak kalıcı bir olumsuz etkisi yok denecek kadar seyrektir.


Psikiyatrist kimdir?

Üniversitelerin tıp fakültelerinden mezun olmuş ve ruh sağlığı ve ruhsal hastalıklar konusunda uzmanlık eğitimi almış hekimdir. Psikiyatri (ruh hekimliği) tıpta uzmanlık dallarından biridir. Bu uzmanlık dalının konusunu ruh sağlığı ve ruhsal bozukluklar oluşturur. Psikiyatri uzmanının ana uğraşı alanı, ruhsal bozuklukların tanı, tedavi ve önlenmesi ve ruh sağlığının geliştirilmesidir. Hastasının ruhsal sağlığı yanında, tıbbın diğer alanlarında çalışan meslektaşları gibi hastasının bedensel sağlığını da dikkate alır.

Psikolog Kimdir?

Psikiyatrist ve psikolog birbirinden farklıdırlar. Psikiyatristler tıp fakültesi sonrası uzmanlık alanı olarak psikiyatriyi seçenler tıp doktorlarından oluşmakta iken, psikologlar sosyal bilimlerden tercihini psikoloji eğitimi üzerine yapanlardır. Psikiyatri biliminin temel ilgi alanı ruhsal bozuklukların tanı, tedavisi ve önlenmesi iken, psikoloji ağırlıklı olarak normal insan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışlarla ilişkili psikolojik, sosyal ve biyolojik süreçleri inceleyen bir alandır. Bu iki meslek grubunun temel farklılıkları olmasına karşın, birbirlerini tamamlayıcı ortak ilgi alanları olduğu bir gerçektir.

Kime Başvurmalıyım?

Ülkemizde insanlar ruhsal sorunlarla uğraşanların tanımlamasını yaparken psikolog yada psikiyatristi aynı anlamda kullanmaktadır. Psikiyatrist ve psikolog farklı disiplinlerden gelmekte ve eğitimleri farklı özellikler taşımaktadır.

Psikiyatri, ruh sağlığı ve hastalıkları üzerine yoğunlaşan, genel tıbbın bir bölümüdür. Psikoloji ise insan ve hayvanların normal davranışları üzerine odaklanmış bir bilim dalıdır. Bir diğer deyişle, konu normal gelişim ise psikoloji, eğer normalden sapma ise psikiyatri alanına girmektedir.

Psikiyatrist tıp fakültesinden mezun olduktan sonra en az 4 yıl psikiyatri alanında eğitim almış hekimlere denir. Böylece aldığı eğitimle insanın hem genel hastalıkları hakkında bilgi sahibi olan hem de ruhsal yapısını tanımlama ve gerektiğinde tedavi etme yetki ve bilgisine sahip bir uzman ortaya çıkmaktadır.

Psikologlar edebiyat fakültesinin psikoloji bölümünden mezun olurlar. Tıp eğitimi almamışlardır ve hastalık tedavisi ile uğraşmaları ancak özel koşullar altında mümkün olabilir.

Psikologlar psikolojinin gelişim psikolojisi, endüstri psikolojisi gibi normal yaşamın gereği birçok alanında işlev görürler. Özel eğitim aldıkları takdirde, ruhsal hastalıkların tedavisinde de rolleri vardır. Ancak bu rol bir hastayı tek başına ele alıp değerlendirme ve tedavi kararı vermekten çok, hastalığın eğitim aldıkları yönünü tedavi etmekle sınırlıdır.

Psikiyatrik bozukluklarla bedensel hastalıkların birçok benzer yönü vardır. Bedensel hastalık-ruhsal bozukluk ayırımı yaşamsal önem taşır ve ancak tıp eğitimi almış profesyonellerce gerçekleştirilebilir. Bu nedenle bir ruhsal bozukluk söz konusu olduğunda başvuru psikiyatriste olmalıdır.

Psikologların tıp eğitimi almadıklarından dolayı ilaç yazamazlar. Psikiyatrik tedaviler mutlaka ilaçla tedavi edilir diye bir kural yoktur. Günlük yaşamda ilaç tedavilerine sıcak bakanların psikiyatriste, ilaç tedavilerinden korkanların psikoloğa başvurduğu sık karşılaşılan bir gerçektir. Başvuruyu bu düşünceyle şekillendirmek doğru değildir. Psikiyatrist ilaç dışı tedavileri uygulayamaz diye bir kural ya da kısıtlama yoktur. Psikiyatrist mutlaka ilaç yazar diye bir uygulama da bulunmamaktadır. İyi bir psikiyatristden beklenen hastayı değerlendirip, doğru tanıyı koyması ve hastaya uygun en doğru tedaviyi uygulamasıdır. Bu uygulama ilaç ta olabilir, ilaç dışı bir tedavi yaklaşımı da.

Klinik tablo, kaygı bozukluğu, panik bozukluk, depresyon, şizofreni, gibi bir ruhsal bozukluk düşündürüyorsa, başvuru psikiyatristlere olmalıdır. Bunun en önemli nedeni şudur. Birçok bedensel hastalık psikiyatrik bozukluk gibi belirtiler verebilir. Bunun tam tersi birçok psikiyatrik bozuklukta da bedensel bir hastalığı düşündüren belirtiler görülebilir. Uygun tedavi için bu ayırımın yapılması çok önemlidir. Bu ayırım ancak tıp doktorları tarafından gerçekleştirilebilir. Bunun dışında, günümüzde birçok psikiyatrik bozukluğun tedavisinde ilaç tedavileri önemli bir yer tutmaktadır. Psikologlar ilaç tedavileri konusunda eğitim almazlar ve ilaç kullanma yetkileri yoktur.

Psikiyatrik bozukluk düşündürecek şiddette olmayan, kişilerarası ilişkiye ait, uyum sorunu, gelişimsel sorunlar gibi durumlarda başvuru psikologlara olmalıdır. Normal şartlarda, ilk değerlendirmeyi izleyen dönemde, her iki meslek grubundan da yanlış başvuruyu düzeltmesi beklenir.

Bunun yanında, özel eğitim almış psikologların bazı psikiyatrik bozuklukların tedavisinde önemli katkılarda bulunacağı da unutulmamalıdır. Günümüzde, birçok psikiyatrik bozukluk, ekip anlayışı ile psikiyatrist-psikolog tarafından ortaklaşa tedavi edilmektedir.

Psikiyatrik bozukluk nedir?

Psikiyatri biliminin sadece ağır ruhsal hastalıklarla ilgilendiği düşüncesi geçerli bir düşünce değildir. Bu anlayış çok eskilerde kalmış ve geçerliliğini yitirmiş bir düşüncedir. Günümüz sınıflandırma sistemlerinde çok sayıda ruhsal bozukluk yer almaktadır ve bunların çok büyük bölümü ağır ruhsal bozukluklar dışında kalan bozukluklardan oluşmaktadır. Örneğin korkular, örneğin mutsuzluk, örneğin çekingenlik, örneğin nedeni bulunamamış ağrılar gibi birçok yakınma psikiyatri alanında değerlendirilen bozuklukların belirtileri olabilir.

alıntı.
 

end

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2014
Mesajlar
85
Tepkime puanı
1
İleride bu mesajları okuyan depresyonda ki arkadaş sana söylüyorum; direnemedim ve sonunda doktora gittim. Yıllar öncede gitmiştim, bir faydası olmaz diye gitmiyordum.
İlk 20 dk anlattım ve yüzüme bakıp öyle dinlemesi ve alakasız cümleleri çok sinirimi bozdu, ilaç yazsında nasıl olsa gelmem diyordum ki, iki vuruşla yere serdi diyebilirim. İki üç cümlede beynimde kilit açtı diyebilirim. Daha önce ki doktorlarda bu olmamıştı. Ayrıca verdiği ilaç neyse artık ilk günden etki etti, anormal stressin yarattığı dalgayı biraz azalttı hissiyat olarak. Bu herşeyi düzeltmeyecek biliyorum ama beynimdeki verdiğim zararı durduracak enazından.
Dolmuş arkası yazısı gibi olacak ama " Olduğu kadar, olmadığı kader"
 

partos

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ocak 2013
Mesajlar
115
Tepkime puanı
4
travma var diyorsun alternatif tıptan önce normal tıpı bi dene o haplar sadece seni uyuşuk tutmak için değil bünyeni toplaman için veriyor ve tedavi sürecince alıyorsun.
 

end

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2014
Mesajlar
85
Tepkime puanı
1
Normal Tıpı dene demişssin devilrose; doktora gittiğimi söyledim.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst