Bu sizin kişisel yolculuğunuz, o gibi, şu gibi, ben gibi. Her insan gibi. Tek kaynağa ulaşan yolu hepimiz yalnız yürürüz. Fikirler verebiliriz, bakış açıları sunabiliriz, okuduğunuz her cümle o insanın gözünden okuyacağınız tanrı figürüdür. O tanrı kavramını öyle görüyordur. Ve keskin bir gerçekliğe , bilgiye sahipmiş gibi konuşacaktır. Onların tanrısı, size yarar sağlamaz. İpin koptuğu yeri bulun önce. Ne olduda maneviyatı kaybettiniz? Ama bir tahmin yürüteyim, anne- babanızdan size gelen inancı alıp, üzerine kendinizden bir şey koymadan inandınız şu ana kadar belki de. Ve bir olay karşısında, müslümanların hareketleri karşısında, bir hadis, tek bir ayet... Bam! Birden gözünüze çarptı. Sonra dediniz "bu ne böyle, hayır bu olamaz, doğru değil, doğru gelmiyor, din buysa ben yokum." böyle böyle içinizde kopan fırtınalar dayanılmaz bir noktaya geldi. Kopma anını bulun. Tek bir kopma anı vardır, diğer her şey onun ardından gelir. Pencere bir kere açılır, diğerleri ilmek ilmek gelir. Ve şu an tutunacak bir dalınız yok. Bir tufanda sürüklenip gidiyorsunuz. Yalnız olduğunuzu düşünüyorsunuz, güvenip sırtınızı dayayacak bir varlığa olan inancınız sarsıldı. İnsanlar ile (ki asla anlamak yerine kınayacak, düşüncesini aşılamaya çalışacak düşünce faşistleriyle, dinlemek yerine sözün kendisine gelmesini bekleyecek cahillerle değil) fikir alışverişi yapın, ama unutmayın. Sizin yolunuzda, yalnızca siz yürüyeceksiniz. Siz de kaynağa ulaşmaya çabalıyorsunuz. Ama size bir şey söyleyeyim. Rahat ve huzur alanınızdan çıktığınız anda sürekli bu "sorgulama" eylemi bir kıymık gibi batacak. Aklınıza geldikçe rahatsız olacaksınız. Daha yeni uyandınız. Rahat varsa eylem yoktur, rahatsızlık varsa bir şeyler işlemeye başlamıştır. Bir şeyler oluyordur. Rahatsız hissetmek iyidir, insan rehavet altında yalnızca uyur. Korkmayın, yolculuğa çıkın. Dokunulamaz denilen tanrıya dokunun, sorgulanamaz denilen tanrıyı sorgulayın, onu ulaşamayacağınız yüksek bir kaideye kaldırıp acı çekmek yerine, aşağı indirin, tam yanınıza, sorgunuza, kalbinize. Akıl varsa, ilk iş sorgu vardır, ve onu veren "veriyorum ama asla beni sorgulama" demez. Bu rahatsızlık, iç sıkıntısının onun tarafından verildiğine inanıyorum. Sanki şey deniyor. "HEY, UYAN! VARLIĞIN KAYNAĞINI, BENİ SORGULA İNSAN! EDEN BAHÇESİNDEN ÇIK, VE O MEYVEYİ YE. ACI ÇEK VE DÜŞ. ÇÜNKÜ ANCAK BÖYLE REHAVET VE HUZUR PERDESİNİ YIRTABİLİRSİN. BANA GELEN YOLLAR, GÜLLERLE OLDUĞU KADAR, DİKENLERLE DE ÇEVRİLİ."
İnsan, rahatlık etrafını sarmışken sorgulamaz. Bir şey onu harekete geç diye dürter, rahat vermezse iç dinamikleri işlemeye başlar.