"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İnancı kaybetmek

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Leghorn
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Leghorn

Kayıtlı Üye
Herkese merhaba. Bundan birkaç ay önceye kadar oldukça inançlı biriydim. Fakat birşeyler oldu ve dinimden şüphe duymaya başladım. Şüphelerimi yok etmek için uzun süre araştırma yaptım fakat bu sadece maddi olmayan şeylere inancimin yok olmasını sağladı. Birçok kez meditasyon yapmayı denedim fakat olmadı. Allaha, maneviyata olan inancımı geri kazanmamda lütfen yardımcı olur musunuz?
 
Kardeşlerim İnanın söylediklerime sizi benden daha çok anlayacak heralde sayılı insanlardanım herkesin yükü elbetteki kendine ağırdır lakin sabretmekten başka da hiçbir çaremiz de yok ???
 
Ben şüpheye düşüp araştırmaya başladıktan sonra ateist oldum. Sizi rahatsız eden konun üstüne daha fazla gidin. Arada kalmak fazlasıyla kötü bir durum çünkü. Asla peşinizi bırakmaz. Hep bir şüphe, huzursuzluk. Daha çok araştırma yapın. Yolun sonunda ya sağlam bir inanca kavuşacaksınız ya da tamamen yitireceksiniz.
 
Ben şüpheye düşüp araştırmaya başladıktan sonra ateist oldum. Sizi rahatsız eden konun üstüne daha fazla gidin. Arada kalmak fazlasıyla kötü bir durum çünkü. Asla peşinizi bırakmaz. Hep bir şüphe, huzursuzluk. Daha çok araştırma yapın. Yolun sonunda ya sağlam bir inanca kavuşacaksınız ya da tamamen yitireceksiniz.
Ben şahsen allahın varlığıyla ilgili bir şüphem asla yok çünkü en azından yaşadığımız dünyada onun var oluşuna o kadar çoookk ispat varki ama işte dualara icabet olmayınca ama öyle göbeğini kaşıya kaşıya duadan bahsetmiyorum ağlaya ağlaya hıçkıra hıçkıra edilen namazla sabırla edilen ama icabet olmayan dualardan bahsediyorum o zaman gerçekten insan şu dünyada çoook zorlanıyor ve o zaman sorgulamaya başlıyor
 
Bu mesajı inanç zayıflığı yaşayan arkadaşlarıma yazmak istedim; sözlerime sizin dininiz üzere değilim demekle başlıyorum. Yıllar önce, ben henüz gençken ailemin ve çevremdeki insanların yönlendirmesiyle dini bütün biri oldum. Müslümandım, hiç tanımadığım din kardeşlerimin günahları için çoğu gece sabahlara dek ağladığımı bilirim. Seneler sonra bir şeyler eksik gelmeye başladı ve sanki hiçbir şey yolunda değildi. Araştırmalara, Allah dediğim ilahı sorgulamaya, diğer dinlerle İslamʼı kıyaslamaya ve ideolojileri de inceleyerek Tanrı figürü hakkında fikir sahibi olmaya başladım. Ne var ki edindiğim fikirler önceki belirsizlikten daha da kötü hissettirdi, bir Allah var ve en iyisini ben bilirim edasıyla herkesin etlisine-sütlüsüne karışacak, kimse çıkıp da Oʼna "hooop" diyemeyecek, dilediğini yapacak, hayatımızın içine edecek ve bizler "bu işte bir hikmet olmalı" demekle yetineceğiz sadece. Böyle bir buhrandayken çok iyi bildiğim bir hadisle başbaşa kaldım; kendini bilen, Rabbini bilirʼdi, bilirdi bilmesine de o an kafamdaki Tanrı figürü aslında kıyaslarımın meyvesiydi ve kıyas; göz varsa vardı, oysa Allah dediğim şeyʼi bir kez bile görmüş değildim ki? Yanılgımı o anda farkederek, yalnızca kendi kendimi bilebileceğimi gördüm ve bulacağım şeyin kendimden başkası olmayacağını anladım. Ve tüm fikirlerimle elimde bir Tanrı yoktu, kendim vardım. Böylece Ezoterizmʼe yöneldim ve dinlerin arka bahçelerinde senelerce inceleme yaparak bizatihi Allahʼı görebilecek bir duruma ulaştım. Şimdilerde zamansızlık-mekansızlık ekseninde yaşamamla beraber böylesine ciddiye aldığınız bu dünya, bana, sırf ışığın oluşturduğu, kütle adındaki katıksız enerjiyle yönetilen ve rüyavari bir atmosfere sahip simülasyondan ibaret bir ortam, bir şov, bir gösteri yeri olarak görünüyor. Elbette bilginin ardındaki 'hikmet' yalnızca bilgeliktir. Bilgelik; bilginin işlevselliği kadardır, zira ışık veren her şey sıcaktır da, biz daima, ışığın açığa çıkardıklarını -renkleri- ışığa tercih ediyor ve onlarla perdelenerek hem ışığı ve hem de ardındaki sıcaklığı gözden çıkarıyor, görmezden geliyoruz. Kurʼan'da "ey iman edenler, iman ediniz." der. İnanmış olup şimdi inanç zayıflığı çektiğini söyleyen sizler, gerçekte hiç inanmış olmadığınız için şu an böyle hissediyorsunuz. Kurʼan'da beni hatırlayın diyor, sizlerin inancıysa maalesef ki hatırladığınız bir Allahʼa değil de sonradan öğrendiğiniz bir Tanrı figürüne sadece. O figüre binlerce sene Allah dense bile -tonla samimiyet yığsanız da- ardındaki aşkın realiteye yaklaşmak yerine her adımda daha da uzaklaşıyorsunuz. Allah, bir halının enine ve boyuna olan iplikleri gibi, "insan" ile içli-dışlıdır; insan zaten kelime anlamıyla unutan demektir. Hatırlayan kişi, artık "insan" değil, başka bir Şeyʼdir, ki zaten hatırlayanlar o Şeyʼe her an artan haz ve zevkin yoğunluğundan sebep Allah bile demezler. Sevgilerimi sunuyorum, kendi zindanınızdan kaçma konusunda hepinize başarılar dilerim.
 
Si
Bu mesajı inanç zayıflığı yaşayan arkadaşlarıma yazmak istedim; sözlerime sizin dininiz üzere değilim demekle başlıyorum. Yıllar önce, ben henüz gençken ailemin ve çevremdeki insanların yönlendirmesiyle dini bütün biri oldum. Müslümandım, hiç tanımadığım din kardeşlerimin günahları için çoğu gece sabahlara dek ağladığımı bilirim. Seneler sonra bir şeyler eksik gelmeye başladı ve sanki hiçbir şey yolunda değildi. Araştırmalara, Allah dediğim ilahı sorgulamaya, diğer dinlerle İslamʼı kıyaslamaya ve ideolojileri de inceleyerek Tanrı figürü hakkında fikir sahibi olmaya başladım. Ne var ki edindiğim fikirler önceki belirsizlikten daha da kötü hissettirdi, bir Allah var ve en iyisini ben bilirim edasıyla herkesin etlisine-sütlüsüne karışacak, kimse çıkıp da Oʼna "hooop" diyemeyecek, dilediğini yapacak, hayatımızın içine edecek ve bizler "bu işte bir hikmet olmalı" demekle yetineceğiz sadece. Böyle bir buhrandayken çok iyi bildiğim bir hadisle başbaşa kaldım; kendini bilen, Rabbini bilirʼdi, bilirdi bilmesine de o an kafamdaki Tanrı figürü aslında kıyaslarımın meyvesiydi ve kıyas; göz varsa vardı, oysa Allah dediğim şeyʼi bir kez bile görmüş değildim ki? Yanılgımı o anda farkederek, yalnızca kendi kendimi bilebileceğimi gördüm ve bulacağım şeyin kendimden başkası olmayacağını anladım. Ve tüm fikirlerimle elimde bir Tanrı yoktu, kendim vardım. Böylece Ezoterizmʼe yöneldim ve dinlerin arka bahçelerinde senelerce inceleme yaparak bizatihi Allahʼı görebilecek bir duruma ulaştım. Şimdilerde zamansızlık-mekansızlık ekseninde yaşamamla beraber böylesine ciddiye aldığınız bu dünya, bana, sırf ışığın oluşturduğu, kütle adındaki katıksız enerjiyle yönetilen ve rüyavari bir atmosfere sahip simülasyondan ibaret bir ortam, bir şov, bir gösteri yeri olarak görünüyor. Elbette bilginin ardındaki 'hikmet' yalnızca bilgeliktir. Bilgelik; bilginin işlevselliği kadardır, zira ışık veren her şey sıcaktır da, biz daima, ışığın açığa çıkardıklarını -renkleri- ışığa tercih ediyor ve onlarla perdelenerek hem ışığı ve hem de ardındaki sıcaklığı gözden çıkarıyor, görmezden geliyoruz. Kurʼan'da "ey iman edenler, iman ediniz." der. İnanmış olup şimdi inanç zayıflığı çektiğini söyleyen sizler, gerçekte hiç inanmış olmadığınız için şu an böyle hissediyorsunuz. Kurʼan'da beni hatırlayın diyor, sizlerin inancıysa maalesef ki hatırladığınız bir Allahʼa değil de sonradan öğrendiğiniz bir Tanrı figürüne sadece. O figüre binlerce sene Allah dense bile -tonla samimiyet yığsanız da- ardındaki aşkın realiteye yaklaşmak yerine her adımda daha da uzaklaşıyorsunuz. Allah, bir halının enine ve boyuna olan iplikleri gibi, "insan" ile içli-dışlıdır; insan zaten kelime anlamıyla unutan demektir. Hatırlayan kişi, artık "insan" değil, başka bir Şeyʼdir, ki zaten hatırlayanlar o Şeyʼe her an artan haz ve zevkin yoğunluğundan sebep Allah bile demezler. Sevgilerimi sunuyorum, kendi zindanınızdan kaçma konusunda hepinize başarılar dilerim.
Siz şimdi özetle allah yokmudur diyorsunuz yani bu dünyada herşey kendi kendine mi oluyor diyorsunuz
 
Madem manevi anlamda bu kadar ilerlediğini, mertebenin yükseklerde olduğunu ve iddia ettiğin gibi kütle adındaki katıksız enerjiyle yönetilen ve rüyavari bir atmosfere sahip simülasyonda yaşadığımız biliyorsun. Burada bulunma amacın ne? Gerçeği bildiğini söylüyorsun fakat yardım etmek yerine ucu açık cümleler kullanıyorsun.
 
Siz şimdi özetle allah yokmudur diyorsunuz yani bu dünyada herşey kendi kendine mi oluyor diyorsunuz
Yazdığım yazı 'Allah yoktur, vardır' kavgasının alevini harlamak için değildi. Siz anladığım kadarıyla gerçekte Oʼnu aramıyor, var mı, yok mu, sadece fikir yürütüyorsunuz. O öyle Varʼdır ki; varlığı, varʼın da yokʼun da Ötesindedir. Özür dilerim, zihninizi meşgul ettim. Allah yoktur mesajını ancak özensizce okuyan biri çıkarabilir, özen göstermekten mahrum birinin duyabileceği kelimelerim yok benim.
 
Bu mesajı inanç zayıflığı yaşayan arkadaşlarıma yazmak istedim; sözlerime sizin dininiz üzere değilim demekle başlıyorum. Yıllar önce, ben henüz gençken ailemin ve çevremdeki insanların yönlendirmesiyle dini bütün biri oldum. Müslümandım, hiç tanımadığım din kardeşlerimin günahları için çoğu gece sabahlara dek ağladığımı bilirim. Seneler sonra bir şeyler eksik gelmeye başladı ve sanki hiçbir şey yolunda değildi. Araştırmalara, Allah dediğim ilahı sorgulamaya, diğer dinlerle İslamʼı kıyaslamaya ve ideolojileri de inceleyerek Tanrı figürü hakkında fikir sahibi olmaya başladım. Ne var ki edindiğim fikirler önceki belirsizlikten daha da kötü hissettirdi, bir Allah var ve en iyisini ben bilirim edasıyla herkesin etlisine-sütlüsüne karışacak, kimse çıkıp da Oʼna "hooop" diyemeyecek, dilediğini yapacak, hayatımızın içine edecek ve bizler "bu işte bir hikmet olmalı" demekle yetineceğiz sadece. Böyle bir buhrandayken çok iyi bildiğim bir hadisle başbaşa kaldım; kendini bilen, Rabbini bilirʼdi, bilirdi bilmesine de o an kafamdaki Tanrı figürü aslında kıyaslarımın meyvesiydi ve kıyas; göz varsa vardı, oysa Allah dediğim şeyʼi bir kez bile görmüş değildim ki? Yanılgımı o anda farkederek, yalnızca kendi kendimi bilebileceğimi gördüm ve bulacağım şeyin kendimden başkası olmayacağını anladım. Ve tüm fikirlerimle elimde bir Tanrı yoktu, kendim vardım. Böylece Ezoterizmʼe yöneldim ve dinlerin arka bahçelerinde senelerce inceleme yaparak bizatihi Allahʼı görebilecek bir duruma ulaştım. Şimdilerde zamansızlık-mekansızlık ekseninde yaşamamla beraber böylesine ciddiye aldığınız bu dünya, bana, sırf ışığın oluşturduğu, kütle adındaki katıksız enerjiyle yönetilen ve rüyavari bir atmosfere sahip simülasyondan ibaret bir ortam, bir şov, bir gösteri yeri olarak görünüyor. Elbette bilginin ardındaki 'hikmet' yalnızca bilgeliktir. Bilgelik; bilginin işlevselliği kadardır, zira ışık veren her şey sıcaktır da, biz daima, ışığın açığa çıkardıklarını -renkleri- ışığa tercih ediyor ve onlarla perdelenerek hem ışığı ve hem de ardındaki sıcaklığı gözden çıkarıyor, görmezden geliyoruz. Kurʼan'da "ey iman edenler, iman ediniz." der. İnanmış olup şimdi inanç zayıflığı çektiğini söyleyen sizler, gerçekte hiç inanmış olmadığınız için şu an böyle hissediyorsunuz. Kurʼan'da beni hatırlayın diyor, sizlerin inancıysa maalesef ki hatırladığınız bir Allahʼa değil de sonradan öğrendiğiniz bir Tanrı figürüne sadece. O figüre binlerce sene Allah dense bile -tonla samimiyet yığsanız da- ardındaki aşkın realiteye yaklaşmak yerine her adımda daha da uzaklaşıyorsunuz. Allah, bir halının enine ve boyuna olan iplikleri gibi, "insan" ile içli-dışlıdır; insan zaten kelime anlamıyla unutan demektir. Hatırlayan kişi, artık "insan" değil, başka bir Şeyʼdir, ki zaten hatırlayanlar o Şeyʼe her an artan haz ve zevkin yoğunluğundan sebep Allah bile demezler. Sevgilerimi sunuyorum, kendi zindanınızdan kaçma konusunda hepinize başarılar dilerim.

Her şeyi o kadar güzel açıklamışsınız ki, üzerine söylenecek söz yok. Bu sözler gerçekten de O’nu bilme arzusunda olan biri için layıkıyla okunduğunda çok şey katacaktır.
 
Madem manevi anlamda bu kadar ilerlediğini, mertebenin yükseklerde olduğunu ve iddia ettiğin gibi kütle adındaki katıksız enerjiyle yönetilen ve rüyavari bir atmosfere sahip simülasyonda yaşadığımız biliyorsun. Burada bulunma amacın ne? Gerçeği bildiğini söylüyorsun fakat yardım etmek yerine ucu açık cümleler kullanıyorsun.
Yardım, bilgiʼde değil ki, eylemdedir. Siz etkili bir yardım için üç şeyi öngörüyorsunuz; yardımın kendi, ulaştıracak kişi ve ulaşacağı birey. Oysa, bu, yardım değildir; al gülüm, ver gülümʼdür yalnızca. Sizler 'birey olma' rüyasına öyle derin köklenmişsiniz ki bana kızabiliyor ve beni yardım etmemekle itham edebiliyorsunuz. Benim perspektifimde bu üç şey birʼdir. Arayan kişi, aradığı şeyʼin kendidir ve 'arayış' daima kişinin içerisindedir. Ama siz birey olma sevdanız yüzünden isteseniz bile arayan, aranılan ve arayış üçlüsünü asla "bir" kılamazsınız. İnsan acıkınca -hele bir de ölümüne acıkmışsa- toprağı dahi yer. Gerçeğe böylesine acıkmadan tek bir kişi bile yok ki Oʼnunla "bir" olmayı göze alabilsin.
 
Yazdığım yazı 'Allah yoktur, vardır' kavgasının alevini harlamak için değildi. Siz anladığım kadarıyla gerçekte Oʼnu aramıyor, var mı, yok mu, sadece fikir yürütüyorsunuz. O öyle Varʼdır ki; varlığı, varʼın da yokʼun da Ötesindedir. Özür dilerim, zihninizi meşgul ettim. Allah yoktur mesajını ancak özensizce okuyan biri çıkarabilir, özen göstermekten mahrum birinin duyabileceği kelimelerim yok benim.
Gerçekten o kadar ucu açık konuşuyorsunuz ki ne demek istediğinizi kendinizin bile anladığından emin değilim
 
Yazdığım yazı 'Allah yoktur, vardır' kavgasının alevini harlamak için değildi. Siz anladığım kadarıyla gerçekte Oʼnu aramıyor, var mı, yok mu, sadece fikir yürütüyorsunuz. O öyle Varʼdır ki; varlığı, varʼın da yokʼun da Ötesindedir. Özür dilerim, zihninizi meşgul ettim. Allah yoktur mesajını ancak özensizce okuyan biri çıkarabilir, özen göstermekten mahrum birinin duyabileceği kelimelerim yok benim.

Hallac-ı Mansur'un söylediği 'Ene'l Hak' geldi aklıma açıklamalarınızı okuyunca.
 
Bu sizin kişisel yolculuğunuz, o gibi, şu gibi, ben gibi. Her insan gibi. Tek kaynağa ulaşan yolu hepimiz yalnız yürürüz. Fikirler verebiliriz, bakış açıları sunabiliriz, okuduğunuz her cümle o insanın gözünden okuyacağınız tanrı figürüdür. O tanrı kavramını öyle görüyordur. Ve keskin bir gerçekliğe , bilgiye sahipmiş gibi konuşacaktır. Onların tanrısı, size yarar sağlamaz. İpin koptuğu yeri bulun önce. Ne olduda maneviyatı kaybettiniz? Ama bir tahmin yürüteyim, anne- babanızdan size gelen inancı alıp, üzerine kendinizden bir şey koymadan inandınız şu ana kadar belki de. Ve bir olay karşısında, müslümanların hareketleri karşısında, bir hadis, tek bir ayet... Bam! Birden gözünüze çarptı. Sonra dediniz "bu ne böyle, hayır bu olamaz, doğru değil, doğru gelmiyor, din buysa ben yokum." böyle böyle içinizde kopan fırtınalar dayanılmaz bir noktaya geldi. Kopma anını bulun. Tek bir kopma anı vardır, diğer her şey onun ardından gelir. Pencere bir kere açılır, diğerleri ilmek ilmek gelir. Ve şu an tutunacak bir dalınız yok. Bir tufanda sürüklenip gidiyorsunuz. Yalnız olduğunuzu düşünüyorsunuz, güvenip sırtınızı dayayacak bir varlığa olan inancınız sarsıldı. İnsanlar ile (ki asla anlamak yerine kınayacak, düşüncesini aşılamaya çalışacak düşünce faşistleriyle, dinlemek yerine sözün kendisine gelmesini bekleyecek cahillerle değil) fikir alışverişi yapın, ama unutmayın. Sizin yolunuzda, yalnızca siz yürüyeceksiniz. Siz de kaynağa ulaşmaya çabalıyorsunuz. Ama size bir şey söyleyeyim. Rahat ve huzur alanınızdan çıktığınız anda sürekli bu "sorgulama" eylemi bir kıymık gibi batacak. Aklınıza geldikçe rahatsız olacaksınız. Daha yeni uyandınız. Rahat varsa eylem yoktur, rahatsızlık varsa bir şeyler işlemeye başlamıştır. Bir şeyler oluyordur. Rahatsız hissetmek iyidir, insan rehavet altında yalnızca uyur. Korkmayın, yolculuğa çıkın. Dokunulamaz denilen tanrıya dokunun, sorgulanamaz denilen tanrıyı sorgulayın, onu ulaşamayacağınız yüksek bir kaideye kaldırıp acı çekmek yerine, aşağı indirin, tam yanınıza, sorgunuza, kalbinize. Akıl varsa, ilk iş sorgu vardır, ve onu veren "veriyorum ama asla beni sorgulama" demez. Bu rahatsızlık, iç sıkıntısının onun tarafından verildiğine inanıyorum. Sanki şey deniyor. "HEY, UYAN! VARLIĞIN KAYNAĞINI, BENİ SORGULA İNSAN! EDEN BAHÇESİNDEN ÇIK, VE O MEYVEYİ YE. ACI ÇEK VE DÜŞ. ÇÜNKÜ ANCAK BÖYLE REHAVET VE HUZUR PERDESİNİ YIRTABİLİRSİN. BANA GELEN YOLLAR, GÜLLERLE OLDUĞU KADAR, DİKENLERLE DE ÇEVRİLİ."

İnsan, rahatlık etrafını sarmışken sorgulamaz. Bir şey onu harekete geç diye dürter, rahat vermezse iç dinamikleri işlemeye başlar.
 
Müslümanlıkta olan imtihan inancı hep garip geldi bana zaten. Çevremde çok müslüman görünenlerin yaptıklarına da şahit olunca doğal olarak ipler koptu. Bir yaratıcı yarattığının ne olduğunu bilir, neyin imtihanı bu, kime neyi ispatlayacak? İmtihan sadece bazılarına mı var ? Dünyaya kurbanlarla gelmiş gibi şanslı, hep dört ayağı üstüne düşen tiplerin üstünlükleri ne ? Cevap bulamıyorum bu sorularıma.
 
Müslümanlıkta olan imtihan inancı hep garip geldi bana zaten. Çevremde çok müslüman görünenlerin yaptıklarına da şahit olunca doğal olarak ipler koptu. Bir yaratıcı yarattığının ne olduğunu bilir, neyin imtihanı bu, kime neyi ispatlayacak? İmtihan sadece bazılarına mı var ? Dünyaya kurbanlarla gelmiş gibi şanslı, hep dört ayağı üstüne düşen tiplerin üstünlükleri ne ? Cevap bulamıyorum bu sorularıma.

İşte bendeki durum da tam olarak bu. En büyük ahlaksızlıkları çevremdeki en dindar görünenlerin yapması.
Öyle bir duruma geldim ki artık inanmak istesem de inanmıyorum. Sadece dine değil, ruha, cinlere ve daha maddi olmayan pek çok şeye.
 
Unutma, imanı verende Allah alanda Allah.

Ki ansızın peygamberin göğüsünü açıp, kalbine iman koymadılar mı?

Demek istediğim, Allah dilerse zaten bazı olaylar sana imtihan olup, dinine kuvvet verir..

Yada tam kaybedip...
Cehennemi boylarsın...


Bazı insanlarda sırf depresyonda oldukları için, çökme yaşarlar...
Mutlu bir yaşam, kalbinede güzellik verende... Oracıkta... Başarırsın, Rabbini sevmeyi....
 
İşte bendeki durum da tam olarak bu. En büyük ahlaksızlıkları çevremdeki en dindar görünenlerin yapması.
Öyle bir duruma geldim ki artık inanmak istesem de inanmıyorum. Sadece dine değil, ruha, cinlere ve daha maddi olmayan pek çok şeye.

Evet kesinlikle doğru tespit. Hayatımda tanıdığım en karaktersiz, en bencil, en menfaatçi, en ahlaksız tipler çok dini bütün görünenlerden çıktı. Maalesef benim cinlere filan inanmama lüksüm yok, büyü de yapıldığı için. Yapan da yine çok müslüman görünen namaz kılan (kime kıldığını bilmiyorum), kapalı bir tip. Hepsi beni sınama için sıraya mı girmiş ne :D
 
Geri
Üst