URUMHAMATAHAYİL
Yönetici
Eski Ahit’e gore Tanrı ,sadece Adem’i degil,«yerdeki hayvanları ve gökteki kuşları» da «topraktan» yaratmışti.
Bu tur degerlendirmelere ,birisi otekinden daha dogru olmayan, ‘tanrisal takdir’ ,ya da ‘tanrisal uydurma’ ikilemi ile yaklasmak mumkun.Fakat,boyle yapmakla gerçek bir açiklamada bulunmus sayilamayiz.
Buna karsilik,dini yazinin bozulmus ve soyutlanmis kavramlarinin tarihteki anlamlarini tanimaya çalismaya basladigimiz olçude,Eski Ahit’te,« yerdeki hayvanlar » ile « gokteki kuslar »in da, neden,tipki Adem gibi, « topraktan » yaratilmis olduklari konusu berraklasmaya baslar. Eski Ahit,tam olarak nasil gerçeklestigini anlamaya çalistigimiz bir sureç içinde, ‘yeryuzu-toprak’ kavrami ile Sumer topluluk atalarini ; ‘gokyuzu’ kavramiyla da Sami topluluk atalarini (ve topraklarini) tanimlama gelenegini devralmisti. Bu nedenle de Sumer toplulugunun Eridu’su « yer-yuzu »’nu ve An,Enlil ile Inanna’nin Ur,Uruk,Nippur yerlesimleri de « gok-yuzu »’nu anlatan ifadeler halini aliyor ;buralardaki tapinaklar ‘yer dagi,yer tapinagi’ ile ’gok dagi,gok tapinagi’ biçimlerinde tanimlaniyordu.Bilge uzmanlarimiz bu kavramlardan bir Sumer evren kozmonojisi elde etmis olsalar da,Sumer ve Sami erken topluluklar,« Yerin Gok’ten,Gok’un Yer’den ayrilmasi » islemiyle çok daha basit ve fakat gerçek bir olguyu kastediyorlar ;iki temel toplulugun birbirinden ayristirilarak yeniden kurduklari bir ittifak duzenini anliyorlardi. « Yer’in Gok’ten,Gok’un Yer’den ayrildigi » bu yeni ittifak duzeni onlar için o kadar elle tutulur bir duzenleme idi ki,bu « ayristirma »nin bir toren olarak « tapinaklarda ekmek yemek » le ayni anda oldugunu belirtiyorlardi. « Yer gok’ten,Gok Yer ‘den ayrilinca » saban’a guç geldigini,’yesilliklerin’ fiskirdigini,’hayvanlarin basarili bir sekilde var edildigini’ vb. ifade ediyorlardi.Bu islem,Sumer-Sami topluluklarin yasaminda,diyelim ki,eskiden SSCB uyesi olan bir toplulugunun AB topluluguna iltihak ettigi gunde yapilan bayram havasinda ;Turkiye AB topluluguna uye olarak girdiginde duzenlenebilecek bir senlik ortaminda kutlanilmisa benziyordu.
Eski toplum birimlerin ilk ittifak donemlerinin hemen baslangiç donemi içinde,Yer’in ve Gok’un,yani Sumer ve Sami topluluklarin,hayvan ve bitki totemlere ayristirildigini da goruyoruz.Bu totemlerin bir bolumu burçlar uzerinden gunumuze ulasmistir zaten.Oteki totemlerin bir bolumunu ise ,sunu hayvan-bitkiler ile sunu biçimlerini ve uç dinin ‘haram’ yiyeceklerini tanima çalismasi içinde bulabiliriz.Gunumuze ulasan kartal,aslan,guvercin,horoz gibi sembollerin yanisira,eski tabletlerin tanimlamalarinda ve eski çizimlerde yer alan ‘melez’ hayvan-canavarlar da bu noktada fikir vericidirler.Diyelim ki,Isa,’goklerin kiralligina’ sahip oldugunun bir delili olarak guzel semer vurulmus bir sipaya binme rituelini onemsemis ise ;Musa Tanri ile bulusmak için daga tirmandiginda onun kavmi bir « altin dana » seklinde put dokup buna tapmaya baslamis ise,bu hayvanlarin da geçmis totemler olduklari kanisina ulasabiliriz.Tek yanli anlatilmis ilahi metinleri de bize hayli yardimci olurlar.Cunku bu ilahilerde bir topluluk,kendileri ’insan’ olarak,otekilerini hep canavarlar,tanrisal yaratiklar olarak gorur ve oyle aktarirlar.
Enuma Elis’te,Tiamat’in yarattigi 12 canavar arasinda kizil solucan,aslanbasli kartal,aslan-adam,akrep-adam,firtina kusu,balik- adam,azgin kopek gibi yaratiklar bulunuyordu.Kurban sunum listeleri ve dini inanç kalintilarina bakilirsa,bu topluluklarda,renk ayirimlarina da sahip olarak (ak,kara,altin renkli !) ,inek,okuz,boga, dana,koyun,keçi, domuz, meduz,tavsan,guvercin,kumru,tavuk,horoz gibi hayvan totemlere sahip alt toplum birimler de bulunmus olmaliydi.Musa’nin, kavmini yeniden sekillendirirken animsattigi eski dinsel kurallari,geçmisteki sunu ve yasak hayvan-bitkilerin neler oldugunu ;bunlarin yakma,haslama,azad etme biçimindeki uygulamalarini onemli bolumuyle yansitir.Eski toplumda bitki-hayvan toteme ve kurban edimlerine sadakatin temelinde garip inançlar degil;bu totemlerin insanla yer degistirerek,insan kurbanini onleme olanagini ortaya çikarmasi yatar.Kurban sunan birey ve toplum birimde ,sunulan kurbanda kendileri,kendi et ve kanlari bulunur.Bu bakimdan kurban sunum rituelleri,kurban’in hazirlik biçimleri,bize,eski toplumun yamyamlik turleri arasindaki farklari da tanimlar.Musa,yeni yil toreninde ‘kesinlikle haslamayacaksiniz’,’gece yarisinda,basini,ayaklarini ve vucudunu parçalamadan kizartarak yiyeceksiniz’ turunde bir kurban sunum biçimini dikte etirmis ise,bu kurban hazirlik ve tuketim biçimini gunumuzun yilbasi hindilerinin hazirlik biçimde buluruz.Eski toplumumuzun kurbani neden farkli sunum biçimlerine ayristirdigi sorusu bizi,kutsal atesimizin farkli kullanim biçimleriyle karsilastirir.
Eski toplumun, bu gerçek yapisini tanimaya basladigimiz oranda,Kutsal Kitap’ta Tanri’nin ,’hayvan’,’surungen’,’kus’,’yabanil ot’lar gibi ayrintili dokumlere sahip yaratilis anlatimi biraz daha yerine oturacaktir.Tanri,orada,bu bakimdan,eski toplumun totem hayvan-bitki ayrismasi nedeniyle, onlari yaratirken oldugu kadar kahrederken de tutarli davranmak zorunda kalir ; ‘ayrintili listeye’ bagli kalmaya ozen gosteren bir kahredis orgutler.Bir Tufan yapmayi kararlastirinca,su ile oldurme biçimli olarak tercih ettigi Tufan’da ‘Adem ogullari’ni cezalandirmakla yetinmez ;gorunuse gore gunahsiz olmasi gereken ve fakat tipki Adem gibi ‘topraktan’ yaratilmis olan ‘hayvan,surungen ve kuslar’i da,Ademogullari ile ayni kapsam içerisinde ele alir.Tanri,
"Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım"(Yaratilis 6-7)
dediginde , ‘toprak’tan yaratilmis olanlar ‘toprak’tan yaratilmis olmanin ortak kaderini paylasirlar.Anlariz ki,Eski Ahit’in anlattigi son ortak Tufan rituelinde kurbanlar, ‘toprak’tan yaratilan,Sumer kaynakli topluluklardi.Bu Tufan’i yapan,Sami toplulukklarin Enlil’i idi.Bu Tufan’in hedefi olan topluluklarin Sumerlerle olan iliski derecelerini Tufan’i incelerken,belki, daha net olarak anlayabilecegiz.
Eski kavramlarin geçmiste tasimis olduklari anlamlar taninmaz ise,sadece, Eski Ahit’te tanrinin ilk gun,neden ates haliyle ‘isik’i yaratmis oldugunu anlamak mumkun olamayacagi gibi, hiristiyanlikta kutsal gorunumuyle yucelen atesin,Islamda neden Seytan’i yaratan kavurucu ates halini almis oldugu ;Isacilikta insani ‘arindirma’ vasfina sahip vaftiz ates’inin Islamda neden cehennem kazaninin kaynaticisi haliyle yer aldigini da anlamak mumkun olamaz.Sumer-Sami toplumunda,uzmanlarimizin pek derin olmayan saptamalariyla ‘kozmik ruzgar’ halini alan Enlil ,Ellil ,El buyuk bir tanri haline getirilmisse,bunun nedeni ‘atesi yakma’ ve ‘atesi sondurme’ yetkesi,boylece kontrol altina alinabilmis oldugu içindi. « Ates yakma » ve « ates sondurme »,orada,basit atesi degil,insan kurban rituellerinin bir ayin aracini anlatiyordu ve barbarliktan kurtulmaya çalisan eski toplum,Enlil tapinagina bagli rahipler eliyle,ates araciligiyla yamyamlik edimini kontrol altina aldigi için Enlil’i yuceltiyordu.Sumer-Sami topluluklari daha uygarlik asamasina girerken,« ates yakma » ve « ates sondurme »yi,tipki « tufan yapma », « kutsal fahiselik », « kiraliyet makami»(gunumuzdeki,ornegin, « Cumhurbaskanligi makami » gibi) turunden kurumlar arasina sokmus ;onlari « kutsal yasalar », « me »ler (1) araciligiyla denetime almisti.Enlil gelenegine dayanan hiristiyanlikta («kutsal ruh »),ates,mum gibi araçlar bu nedenle kutsal bir ozellik tasirlar.Islamda kotulenen ‘ufurukçulugun’ gerisinde de,ters bir sekilde, ‘ates yakici’ ve ‘ates sondurucu’luk eski kult gelenegi bulunur.
Sumer-Sami topluluklarinin sureç içinde geçirdigi degisikliklerin, farkli alt toplum birimlere ayristirilmasinin,farkli alt toplum birimler arasinda kurulan, kurallara bagli , karsilikli evlilik ve karsilikli yiyecek-icecek hak ve yukumlulugu temelinde isleyen ittifaklarin gerçek tarihi bilinemez ise,tanrinin,yarattiklari arasinda,’yesillikler’den bagimsiz bir ‘yaban otu’ bulunmasinin nedeni de ; Tanrinin,cennetten kovdugu Adem’e « Yaban otu yiyeceksin »(Yaratilis 3: 18) buyrugunu neden vermis oldugu da anlasilamaz.
Sumer-Sami topluluklarin yasamis olduklari biçimiyle gerçek tarihleri bilmek ise, bize,Eski Ahit’te,Tanrinin dogrudan dogruya ‘gunes ve ay’ demek yerine, neden « büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışık » demis oldugunu anlamak olanagi da verir.Eski topluma yon veren kurumlar,ornegin daha once incelemeye çalistigimiz ,tarihsel gelismede « ikizlik » olarak karsilastigimiz asamanin içinde sekillenmis « buyuk ogul,kuçuk ogul » ayrimi ve bunun fonksiyonel yapisini bilmekle,bu bilmecemsi tanimin arka yuzu,toplumsal nedenleriyle birlikte,anlasilir ozellik kazanmaya baslar.
Eski toplumun gelisme çizgilerinin çanak-comlek yapimciligindaki gelisme duzeyi kilavuzlugunda ,el yordamiyla, belirlenmeye çalisildigi 1890’li yillardan sonra,giderek çesitli eski toplumsal kurumlara ait ornekler saptanmaya baslanmisti.Ama,yine de bu kurumlar o toplumlarda sanki gelisiguzel bir sekilde ortaya çikmis gibi dururlar.Verili bir anin eski toplumunda,onlarin birbirine bagli,kaçinilmaz ,hiç olmazsa onemli bir bolumunun donuserek modern toplumun bugunku kurumlari haline gelmis olduklari,pek saptanamaz.
Farkli sosyoloji okullari,eski toplumda,ornegin,yiyecegin çig veya pismis yiyecek olarak ayristirildigina ;pisirilmis yiyeceklerin haslama,kizartma gibi alt biçimlere bolundugune,bunlarin erkek-kadin sofra ayrimiyla baglanti içinde bulunduklarina ;kutsal yiyecek turu olarak yasak veya kullanilir olduklarina iliskin çok sayida bulguya ulasmislardi.Fakat,bu farkli uygulamalari,uzak Asya’dan Afrika’ya baglayan ,yiyecek-içecek ile cinsiyet arasindaki iliskileri duzenleyen nasil bir toplumsal eksen bulundugu sorusu ender olarak sorulmus,yanitlari da dogal olarak,ayni enderlikte ele alinmaya çalisilmisti.
Beri yandan,Sumer ve Akad,Assur,Hitit ve oteki kultur birimleri ile ilgili kazi çalismalarinin yurutulmesi,bu topluluklarin yazili kayitlarinin çozumu ile birlikte,insan bilim bakimindan çok onemli bir açilim olanagi dogmustu ama,burada da , geçmis onyargilar eski toplumun isleyis yasalarinin belirlenmesi yolundaki çalismalarin onunde çok onemli bir engel olarak kalmaya devam etmistir. Ozellikle,konu bu topluluklarin kutsal inançlarina ,bu inanç sistemini onlarin neden ve nasil gelistirmis olduklari soruna geldigimizde,yanitlar agiz birligi etmiscesine « kurgu » veya «cehalet » sozcukleri etrafinda dugumlenir.Butun bir omrunu bu alanda çalismaya hasretmis degerli uzmanimiz sayin M.I.Cig,butun ‘okuma’larinin ardindan su sozleri edebiliyorsa,bu okuma turunun hangi on engellerle çevreli olduklarini daha iyi anlariz :
«Sumerliler … Güneş neden doğuyor, rüzgar neden esiyor diye cevaplayamadıkları sorulara tanrılarla cevap vermişler. Çözemedikleri şeyi tanrı yapmışlar.»(M.Ilmiye Cig)
Ulasabildikleri uygarlik seviyesine uygun olarak,butun bilim alanlarinin temellerini,bize,dogru bir sekilde aktarmis olan eski topluluklarin,konu dinsel inanç sistemine gelince neden sadece ‘kurgu’ ve ‘cehalet’ urunu olan uydurmalari aktarmis olsunlar?Boyle dusunmeyi gerektiren hangi verilere sahibiz ?!
Bu veriler pek açik degildir ama,bilim dunyamiz, ne yazik ki,’kurgusal’ oldugunu dusundugu eski inanç kaynaklarina karsi ayni ‘kurgusal’likta bir inanç etrafinda gezinip durur.Dogal olarak,ustelik,bu tur yargilar, açiklama yukumlulugunden muaf dururlar.Fakat artik biliyoruz ki,bu onyargilar savunucularina bir açiklama yukumlulugu vermez ama,ayni sekilde,onlara,eski toplumun ‘tanriyi hangi nedenle yaratmis’ olduklarini açiklama gucu de vermez
--------------------
Kutsal kavram ve kurumlarin kaynaklarini incelerken ve bize simdi ‘garip’ gorunen bir dizi toplumsal davranisin nedenlerini açiklamaya çalisirken,kendisinden guç alacagimiz alan,eski toplumsal iliskilerdir. Toplum birimlere ait kurallar,bu toplum
birimlere aid ‘birey’ ile,ona aid olmayan ‘birey’ arasindaki hak ve yukumlulukler ilkiskisidir ayni zamanda.Bu çabalar bizi,hiçbir sekilde ’hayali’,’kurgusal’ olmayan,gerçek yasama ait, eski yasami duzenleyen kurallar duzenine ulastirir.
Fakat burada engelsiz bir yolda yuruyor degiliz.Eski toplumsal kurumlar degismez ozellikler toplami olarak sekillenmedikleri için,her durumda, sabit biçim ve anlam içeriyor olarak kalmazlar.Onlari vareden iliskilerin geçirecekleri degisikliklere paralel olarak,donusur, belki yiter,bozulur, karmasiklasir,yeni kosullara bir sekilde tutunmus olarak yola devam edip bize ulasirlar.Bozulmus anlam ve biçimler uzerinden,eski iliskilerin goruntusunu yeniden olustururken,varolan haliyle bir kurumu almak,onu parçalara ayirmak,ilk biçimini,sonraki ekleme veya çikarma ogelerini saptamak, degisim surecini izlemek gerekir.
Toplumsal kurumlarin geçirdigi degisim surecine ait bir ornegi,oruç ibadeti ile ilgili olarak, Kuran’da buluyoruz.Muhammed orada soyle diyordu:
« Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı…. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın.»
Burada, kurallari gozlerimizin onunde degistirilen bir oruç kurumuyla karsi karsiyayiz.Anlatimdan anlasiliyor ki, onceki Ramazanlarda bu ibadet,sadece, gunduz yiyecek-içecek yasagi ile sinirli bir edim degildi ;Ramazan donemi boyunca,gunduz ve gece,kesin bir cinsel iliski yasagi da uygulaniyordu.
Eski toplumun ‘yeme-içme’ ile ‘cinsel iliski’ arasinda hep kuruyor oldugu bu baglantiyi olum-yas donemi torenlerinde de ele almistik.Boylece,bir yandan yeme-içme ile cinsel iliski yasaklarinin;ote yandan uyuma,yikanma,saç-sakal,tirnak kesme,yuksek sesle konusma gibi yasaklarin bulustugu eski toplumun genis kutsallik meydanina ulasiriz. Toplumsal kurumlar arasindaki baglantilari onemsemeyen,hatta yoksayan sosyoloji ekollerinin ogretilerini asmayi gerektiren bu noktada; eski yasaklarin tanimlayabilecegi bir toplum biçimini ve onun iliskilerini tarihte var oldugu haliyle tanima olanaginin kapisi da aralanmis olur.
Orada,ornegin ‘abdest’ konusuyla karsilasiriz.Sumer-Sami dinlerinin ‘su’larini cehennem’de olumsuz ,cennette olumlu yonuyle isleyen Islam dininde onemli bir arinma ibadeti olarak ‘abdest’ edimi uzerinde sadece biraz ilerleyince,islama uygun bir abdest islemi sirasinda,
«Sağ el ile sümkürmenin »,
«Abdest âzâlarından birini üç defadan fazla veya eksik yıkamanın»,
«Suyu yüze çarparak yıkamanın »,
« Güneşte ısınmış su ile abdest almanın»,
« Abdest alırken konuşmanın »
« Başın dörtte birinden fazlasını mesh etmenin»
« mekruh » sayildigini saptamaya baslariz. ’El suyu=ab+dest’e iliskin bu kurallar, onun hiçbir sekilde fiziki bir temizlik unsuru olarak ortaya çikmamis oldugunu saptamaya yeterlidir.Fakat,ilerledikçe bu noktaya iliskin bulgularimiz
derinlesecektir zaten.
Sumer-Sami dinlerinde,ates’in oldugu gibi su’yun da,anlaticimiza gore degisen,
olumlu ve olumsuz yorumlari bulunuyordu.Bunlar daha sonra,ayni dini inançda içiçe geçmis vaziyette yer almaya baslarlar.Onlarda ‘ari,saf,kutsal su’,’su ile arinma’ edimlerini (‘kutsal irmak’,’Inanna gelin yikanmasi’,Asur,Babil ‘nehir tanrisi’ vb.) tanidigimiz gibi,ote yandan,«elini su’ya dokundurmadigi» için kutsal sayilan dini sahislara da rastliyoruz.Mesela, kutsal fahise tanriça Inanna,kiraliyet makami ve kutsal me’leri Eridu’dan Uruk’a tasirken, ona yardimci olan dogru sozlu danismani, Uruk’un kutsal merkezlerinin yoneticisi, ozel temsilcisi Ninsubur’u,
« Eline hiç su degmemis,
Ayaklarina hiç su degmemis » (1)
olma ozelligiyle de yucelterek tanitiyordu. Ates-gunes kult merkezlerinden birisi olan Uruk’un Ninsubur’unun kutsalligi,su ile arinmayla degil,su ile temas etmemekle de saglaniyor olmaliydi.(2)
Sumer-Sami erken doneminin ilk kutsal varliklari olarak tanidigimiz ‘tatli-tuzlu su’ kavramlari ; « eline hiç su degmeyen » Ninsubur’un kutsalligi gibi noktalar da hesaba katilirsa,bu durumda,varligini Lagas Ensi’si Gudea’dan bu tarafa tanidigimiz « el yikma=abdest » ibadetinde fiziki temizlik motifi aramanin pek yerinde olmayacagi anlasilir.Buna karsilik,sayin M.I.Cig,eski tabletlerde,« temizlenmis el » gibi ifadelere her rastladiginda, bundan, sadece fiziki temizligi anladigini,Sumerlerin ‘temizlige’ pek onem verdikleri gibi sonuçlara ulastiginda,anlatmis olmaktadir.
Eski toplumda,dinsel ‘arinma’ araçlari olarak sadece ‘ates’in ve ‘su’yun degil,’toprak’in kullanilmis oldugunu da goruyoruz.Kuran,bu noktada bize eski toplumda toprakla arinmaya iliskin bir gelenek kalintisini tanitir.Kuran’da ,(boy ?) abdest (i) bagintisinda,su yerine geçen bir ‘toprakla teyemmum’ kuralini buluyoruz :
« …Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi ( toprakla ) meshedin. »(Nisa Suresi)
Bana oyle geliyor ki,bir insanbilimci boyle konularla karsilastiginda,burada,tipki, 5 ya da 6 bin yil oncesine ait bir yerlesim alanini kesfetmek uzere olan bir arkeologun yasayabilecegi sevinci duyumsayabilir.Onun kaziya bir an once baslama çoskusuna ulasabilir ; butun bir kazi alaninin topragini avuç-avuç elden geçiren buyuk sabrini ve itinali dikkatini benimseyebilir. Gelgelelim,tarihsel bir oren yerini,bunun eski topluma ait bir ‘cehalet kumbeti’ oldugunu belirterek terkeden bir arkeologla karsilasma olasiligi pek yoksa da,eski topluma ait bir dizi kurumun bozulmus yazili kalintilariyla ;gorenek artiklariyla karsilasinca bunlari, ’cehalet çukuru,hurafet kumbeti’ diye tanimlayip ‘yolunda’ gitmeye devam edenlere çok sik tanik oluyoruz.
Bir ibadet biçiminde,«sümkürme» ; sumkurulecek ise bunun sag yondeki el’e mi,yoksa sol yondeki el’e mi ait bir odev oldugu ;ibadet sirasinda kullanilacak suyun ‘sogukluk’ veya ‘sicakligi’ gibi konular,eski toplumu,gerçekten ’cehalet’i nedeniyle mi bu kadar çok ilgilendiriyor? Muhammed’in veya oteki bazi kutsal kisilerin abdest sirasinda kullandigi artik su,hangi nedenle ‘sifali su’ halini alabilir ?Su’ya ozellik degistirten,Muhammed’in etiyle temas etmesi midir ? (3) Toprakla arinma inancinin temeli ne olabilir ? Ates,su veya toprakla,degisik biçimlerde arinma ibadetinin gerisinde hangi eski toplumsal iliski ve kurumlar bulunuyor ?
Sumer-Sami kayitlarina daha dikkatle yaklastigimizda,kutsal alanda karsilastigimiz «tukurmek », « sumkurmek », veya « kusma» gibi sembolik davranislarin eski toplumda,’tanrilara sunulan’ yiyecek-içecek solenleriyle ilgili gerçek davranislarin karsiligi olduklarini saptamaya baslariz.Eski anlatimlarda, yeni tanrilar,yani yeni toplum birimler,bu toplumbirimleri ifade eden totem hayvan-bitkiler « yaratilip » ortaya çikarilirken, Hitit ve eski Yunan anlatimlarinda da yinelenir bunlar, « kusmak »,«tukurmek» motifleri de kullaniliyordu.«Tukurmek » veya « sumkurmek »,eski toplumda,sunularla,sunu kokulari ve sunu yiyimleriyle ilgili farkli davranis biçimlerinin anlatimlari olarak belirirler.(4)
‘Yaratilis’la ilgili versiyonlardan birisinde,Enki, « Birinci ayin 7 ve(ya) 15’inde » « tanri Igigi»lerden birisinin kurban edilecegini ; Tanriça Belet-Ili’nin (Nintu’nun) «kil »i ( ?toprak’i) kurban edilen «Tanri Igigi»nin eti ve kani ile yoguracagini anlatiyordu :
« Boylece,Insan ile Tanri’nin ittifaki kil’de olusmus » olacakti.
Enki’nin bu açiklamasi uzerine,torende hazir bulunan butun Annunaki’ler,hep bir agizdan « evet /amin » diye bagirdiktan sonra,Tanrilar sofrasi hazirlanmaya, davul’lar da çalmaya baslamisti :
« Duyuluyordu davul sesleri,
Bir Ruh girdi (kurban edilecek) tanri’nin sekline,
Haykirdi onun yasam isaretini ,
Istiyordu ki,unutulmasin (anilarda)
kurban edilecek bu Tanri !
Belet-Ili karistiriyordu kil’i( ?)
Ittifak kurulsun Insan ile Tanri arasinda diye.
Tukurduler Igigi’ler bu kil’in ustune
Buyuk Tanri’lar haline gelebilsinler diye »
Bu tur ilahilerde yer alan ozel kavramlari tek tek incelemek,eski toplumun gerçek iliskilerinin taninmasi yaninda,onlarin kutsal kitaplardaki izlerinin takip edilmesi için de faydali olabilir.(5)
Fakat biz simdilik Igigi’lerin (kelime anlami ‘goz+siyah/kara/toprak ?’ gibi gorunuyor) kendi aralarindan birisi kurban edildiginde,’kil,’e tukurme («les Igigu…. crachèrent sur l'argile ») davranislarina anlam bulmaya çalisalim.
Gunumuzde,’tukurmek’,bir asagilama davranisi ;bir reddedis ifadesi olarak kullanilir.(6) ‘Tu’lamak ote yandan,dini edimlerde ‘okuyup uflemek’ yaninda,koruyucu bir ozelligi varsayilarak da kullaniliyor.
Ilahimize yakindan baktigimizda,orada,Igigi’ler arasindan birisinin kurban edildigini ve buyuk tanrilara verdikleri bu kurban karsiliginda oteki Igigi’lerin, daha ust bir konuma geçtiklerini goruyoruz.Bu rituelde, Igigi’ler,’tukurme’ davranisi ile,tanrilar sofrasinin kutsal yiyecegi haline gelen kendi et’lerini,kendilerinden birinin etini yemeyi red davranisini anlatmisa benziyor olmalilar.Belki,burada, daha onceki biçimiyle, tukurme davranisinda,eski kurallara dayanarak once yeme ve sonra da pismanligi saptamak daha uygun olabilir.
Eski toplum,iç yamyamligi,herhalde, pekçok farkli sembolik davranislarla asmaya çalismis olmaliydi.Olum ve yas torenlerinde,içki kadehlerini ve yiyecek tabaklarini kirma davranisinda,olu yamyamligini reddedis,bu araçlari bir kez daha kullanmama istegi bulabilecegimizden bahsetmistik.Musa yasalarinda çok sayida ornegi bulunan ‘kirli’ kavraminda, ‘kirliye’,’haram hayvana’ el araciligiyla dokunma yasaklarinda da,eski toplumun iç yamyamliktan uzaklasma çabalarinin farkli ifadelerini buluruz. Eski toplum,iç yamyamligi onleyebilmek için,kendi kutsal totemini ‘kirli’ ilan etmekten çekinmemise benziyor.Cunku,Musa’nin sadece domuz’dan olusmayan yasak hayvan listesi,Sumer-Sami erken donemin kutsal totem listesinden baska bir sey degildir aslinda.
Domuz’u,kopeg’i,tavsan’i ‘dokunulmaz’,’kirli’ kilan eski toplum birimlerin bu davranislarinin ardinda,kendi toplum birim aidi bireylerinin yasamlarinin korunmasi,iç yamyamliktan uzaklasma durtusunun bulundugunu saptadigimiz anda,’cehalet’ sozcugu curuk alaninda kurulmus sosyoloji ve din teorilerinin gosterisli binalari, birer birer çokmeye baslarlar.
([1] ) « La sainte Inanna s'adressa à sa ministre Ninshubur :
"Viens, Ninshubur, ma ministre d'E-Ana,
ma ministre sukkal(sag+gal) parlant juste,
reine de l'est,domestique fidèle du lieu saint d'Uruk.
Ma conseillère, qui me donne de sains conseils.
Mon guerrier qui combat à mon côté.
L'eau n'a jamais touché ta main,
L'eau n'a jamais touché tes pieds!.
Sauve le bateau du ciel et les mesures sacrées !" »(Inanna ve Enki :Kutsal Kural ve Yonetim Makamlarinin (Me’lerin) Eridu’dan Uruk’a Aktarilis Ilahisinden
(2) « Atesin suyla sondurulmesinin gunah olmasi » turunden inanç kalintilari,ote yonden,mesela kisinin ‘ardindan su dokmek’le tamamlanir.
Ates,gunes kultu gelenegine sahip Sami topluluk ve ardillarinin ruhani kadro yapisinda,su ile temas etmeyerek kutsalligini surduren kategorilerin tarihsel boyutunun incelenmesi ,belki,unlu ‘susuz Kerbela’ anlatimina farkli bir boyut kazandirabilir.
(3) : (KİTÂBÜ'L-VUDÛ'
NAMAZDA SÜTRE İTTİHÂZINA DÂİR EBÛ CÜHAYFE HADÎSİ’nden)
« Ebû Cuhayfe Şöyle demiştir:
(Bir seferde) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, öğlenin sıcak zamânında yanımıza çıktı. Kendisine abdest suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, abdest suyunun artanını alıp (teberrüken) vücudlarına (üstlerine, başlarına) sürmeğe başladılar. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem önünde bir harbe olduğu halde Öğleyi ve İkindiyi ikişer rek'at kıldırdı.
Sâib b. Yezîd Şöyle demiştir :
(Çocukluğumda) teyzem beni Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına götürüp: "Yâ Resûlâ'llâh, benim (şu) hemşîre-zâdemin ayağından ıztırâbı var." dedi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem eliyle) başımı sığayıp bana bereket duâsı etti. Sonra abdest aldı. Abdest suyundan içtim. Sonra arkasında durdum ve iki omuzu arasında gerdek çadırının koca düğmeleri (yâhud keklik yumurtası) gibi Hâtem-i Nübüvveti gördüm.
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir:
Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem beni ıyâdete geldi. Kendimi bilmiyecek derecede hasta idim. Abdest alıp abdest suyundan üzerime döktü. Gözümü açtım. "Yâ Resûlâ'llâh mîrâs (ım) kime kalacak? Benim vârislerim, kelâle (yâni usûl ve fürûumdan olmayan kimseler) dir" dedim. Bunun üzerine ferâiz âyeti nâzil oldu. »
(4) Ates,su ile vaftiz’in oteki yuzunde,insanin bir kurban olarak,ates ve su araciligiyla oldurulmus olma varsayimi bulunur.Isa’nin,butun vucuduyla Urdun nehrine batirilip çikarilmasi,hiristiyan inancinda bu nedenle olum ve yeniden dirilisin simgesidir ayni zamanda.Ates uzerinden ziplayan Nevrozcu simdi farkinda degilse de,bu davranisiyla,eski kimligiyle yanmis ve yeni kimligiyle ‘gunahlarindan arinmis’ olarak ortaya çikmis olur.Toprak araciligiyla arinmanin gerisinde de,bireyin eski toplumda toprak araciligiyla oldurulme biçiminin kullanilisi yatiyor olmalidir.Eski toplumda farkli oldurme biçimlerinin kullanimini incelerken ‘kuyu’lardan,’yer yarilmasi’ndan vb. bahsetmistik.Topragin opulmesi ile toprakla mesholmak,topraga alin surmek,eski toplumda temelde birbirinden farkli iki davranisin anlatimi gibi gorunuyor.
(5)Kurban edilen-oldurulen Apsu’nun,Tiamat’in, Kingu’nun kan ve etlerinden,bazi organlarindan bir çok ‘yaratilis’in saglandigi rituel anlatimlarinda da ‘kil’ kavrami ile karsilasiyoruz.Bu kavram, toprak,komur tozu,’poussier’, toprak tozu,’poussière’ biçimlerinde de tercume ediliyor.Gerisinde 5-6 bin yil bulunan bir kavramin etimolojisini saptamak belki olanaksizdir ama,torenlerin dikkatli bir kurgusu,’kil’ kavrami ile anlatilabilecek olanin ne oldugunu meydana çikarabilir. Cunku,’tukruk’le ilgili bir baska anlatima Enuma Elis’te da rastliyoruz.Orada Marduk,oldurdugu Tiamat’in « tukrugu » ile bu kez « bulutlari ? » yaratiyordu.
--------------------
Sumer-Sami kutsal 'yaratilis' anlatimlarinda,'et' , 'kan','yiyecek','içecek', 'ates','su','tuz','meyve','kurban' gibi kavramlar merkezi konulari olustururlar.Bu durumda ilahiyatçi veya tanritanimaz bilim adamlarimizin, dinin kaynaklarina iliskin çalismalarda,«ruhani» alani çikis noktasi alma adetini gozden geçirmeleri yararli olmaz mi?
Eski Ahit’te Tanrinin, ilk andan itibaren,insanlara 'kan içmeyi' ,su ya da bu yiyecegi yemeyi yasaklamakla çok ilgili bulunmasi,kutsal dinlerde ‘yeme-içme’ konusunun neden onem tasidigina egilmeyi gerektirmez mi?
Sumer-Sami aktarimlarina dayanan uç kutsal din yazininda , 'yiyecek-içecek' konusu kutsal davranislarin,rituellerin,tanri yasaklarinin temel konusu olmaya devam etmistir.Ornegin Tanri,bir baska biçimde yaratmasi mumkun degilmis gibi,yaratilis sirasinda Adem'i uyutur;kaburgasindan bir parçayi çikarip alir, Havva'yi bu kan ve et parçasindan var eder.Adem de Havva'ya, «benim kanim , benim etim» diye ad verir.Tanrinin ‘ol’ diyerek bir anlik edim yerine,kan-et-kemikle iliskili bu operasyonel yaratilis anlatiminda eski toplumun insan kurbani,et,kan ile ilgisinin bulundugunu ileri surmek pek mi aykiridir?
Kutsal anlatima gore,Adem ile Havva yaratilip da cennete konulduklarinda,Tanri'nin yaptigi ilk is,onlara «meyve» yasagi bildirimini yuksek sesle ilan etmek olmustu. Bu anlatim tarzinda ,Tanri ile bire-bir konusan Adem-Havva, bahçede gizlenen Adem'in yerini 'neredesin?' diye sorarak ogrenen bir tanri gibi noktalar uzerinde dolasmak asil konuyu gormeyi engellememelidir.(1)
Sumer-Sami topluluklarin tarihsel gelisme zeminine oturtarak surdurdugumuz incelemeler,bize bu anlatim tarzlarinin,birey 'adi' olmayan Adem ve Havva tanimlari etrafindaki iki toplum birimin bir rituel halindeki ittifak orneklerine dayandigini gostermekteydi.Bu anlatimlarda yer alan, «çiplaklik», «gozlerin açilmasi», «yilan ile konusma»,o donemin rituel biçimleri ve o doneme ait kavram içerikleriyle ilgiliydiler.
'Insanin yaratilisina' iliskin anlatimlarda ilk anlardan itibaren karsimiza çikan bu yiyecek-içecek yasagini ilk 'yasak bilinci' veya ilk 'kural kavrami' gibi,konunun dogrudan ozunu ifade etmeyen genel degerlendirmeler çevresine oturtarak açiklayamayiz.Burada ,dogrudan dogruya,'yiyecek' ve 'içecek'in kendisine iliskin bir kural duzeni anlatimi bulunuyordu.
Adem ile Havva'nin,daha sonra birbirini oldurecek olan dusman 'kuçuk' ve 'buyuk' ogullari,yine anlatima gore, ortada daha henuz 4 kisilik bir 'aile' var iken,hemen mesleki bir arayisa yonelmislerdi.Bir ogul kendine
'çiftçi'ligi oteki ogul ise 'çobanligi' seçmisti.Bununla da kalmamislar,’meslek’lerinden elde ettikleri urunlerinin ilk agzini derhal Tanriya sunmaya baslamislardi.
Bu anlatim tarzlari ve kullandiklari kavramlarin gerisinde, ,eski toplumda , çoban ve çiftçi toplum birimler arasinda gerçeklesen ittifaki;bu ittifakin evlilik ile karsilikli urun degisimi,mubadelesini buluruz.Orada, eski mubadele, kural ve sonuçlari içinde ele alinmalidir.
Tufan olmus,butun dunya sel-sulara karismis,ortalikta 'canli' olarak,tanriya buyuk sadakat besleyen Nuh ile yakin çevresi ile,Nuh'un,aktarima gore,toparlayip « gemi »ye bindirdigi birer çift hayvan ile kus kalmisti.Gelgelelim, boyle bir « Tufan » sona erer ermez, Nuh'un yaptigi ilk is,Tufan'dan kurtulup canli kalsinlar diye gemiye soktugu hayvanlari bogazlayip tanriya kurban etmek olmustu! Eski toplum,elinde bulunup bulunmadigina bakmadan,karsit toplum birimine,kendi toplum aidi bireylere,kendi tanrisina,karsit tanrilara durmadan kurban,sunu sunar!Kaniyla yunar,topraga akitir,yakar,iç organlarini,yagini,budunu,iskembesini ozenle ayirir,farkli tanrilara farkli hayvan kurbanlari
sunar...Eski toplum,eski din,kurbansiz,sunusuz,zekatsiz yasayamaz!
Nuh'un,'soylari yasasin' diye gemiye aldigi hayvanlari,onlar daha uremeye bile firsat bulamamis olmalari gereken bir anda,'Gemi'nin kondugu 'dag'in basindaki sunakta bogazlamasi, kizginligina yol açmak surda dursun,Tanriyi memnun da etmistir ustelik.(2)
Tufanin ardindan,Tanri, Nuh ile 'anlasma'sini yapar! Bu 'anlasma' sirasinda Tanrinin tek bir kosulu vardi:Artik 'insan kani içilmemeli','insan eti yenilmemeli'ydi.
Tanrinin 'iman' uzerine Nuh’a ve evlatlarina ruhani açiklamalar yapmasini bos yere bekleriz!Anlatima gore butun 'dunya'da,'insan,hayvan ve surungenleri' yok edecek kadar gaddar tanri,zaten bir avuç kalmis Nuh ile 'ailesi'ne ,israrla,'insan kani içmeme' ve 'insan eti yememe’ sartlari dayatip durmaktadir.
Tanri ile bireyin 'kalbi' arasinda bulundugu varsayilan 'ruhani' inanç iliskisinde,kan ve etin,'kutsal kazan'in,'ibrik','kupa','buhurdanlik'in,'ates(mum) yakma ve sondurme' gibi olgularin nasil bir yeri olabilir? Boylesine açik baglantilari ilahiyatçilarimiz duymak bile istemezler!
Oysa Tanrilar,yarattiklari ilk varliklarin yeme-içme isleri ve yasaklariyla bu denli ugrasmis,siddet kullanmis,dil dokmusler ise,butun bunlar nedensiz degildi.
Hiç kuskusuz,eski kayitlarda,«içmek » ve « yemek » kavramlarini,bireyin gundelik dogal edim konusu olarak degil,kutsal uygulama ve inanç parçasi olarak buluyoruz. Sumer-Akkad toplumlarindan Hititlere degin,yazili belge,çizim ve kazit bulgularinda , «içmek» ve « yemek » kavramlari,araçlari ve bunlarin kullanim tarzlari dinsel, kutsal bir edim haliyle bulunmaktadir.Sumer-Sami kutsal kurallarina dayaniyor olmasi gereken Musa yasalarinda,sunaga yaklasmak,sunuyu sunmak,atesi yakmak,sunudan yemek,kutsal kazana dokunmak,bunlarla ilgilenmek tamamen farkli duzeyde kutsal sahislarin odevleri olarak duzenlenmisti.
‘Yemek’ ve ‘içme’nin kutsal karakterini ve anlamini,hiristiyanligin kutsal sofra gelenegini ifade eden son aksam ziyafetinde butun safligiyla goruruz.Isa, « goge uçmadan » onceki aksam havarilerine verdigi ziyafette,onlara sarap dagitmis,
«için, bu benim kanimdir » demisti.
Ekmek vermis
«yiyin, bu benim etimdir » demisti.
Bu kutsal toren, kendinden,3500-4000 yil onceki Sumer-Sami atalarinin yamyamlik doneminden,kan içicilik ve insan eti yiyicilikten vazgeçme surecinde olusturduklari kultur duzeyine ait sembolizmi yinelemekten baska bir degildir aslinda. eski toplum geçen sure zarfinda,yamyamligi,’ekmek’e,kan içicilik uygulamasi ‘içki’ içme gelenegine donusturmus durumdaydi.(3)
Sumer-Akkad yazin kaynaklari ilk kutsiyet kavramlari ile yiyecek-içecek ve cinsel iliski duzeni arasindaki baglari yeterince gosteriyor.Bir uygarlik kategorisi olarak sekillenen ilk kutsiyet kavramlarinin,insanin en dogal guduleri olan yiyecek-içecek ve cinsel iliski alanlarinda,eski barbar kurallari asma sirasinda olusturulan bir sembolizm olarak sekillenmesi anlasilabilir.Bu sembolizm,uygarligin safagi doneminde,artik nerede ise,gerçeklesmis durumda olmalidir ki,erken Sumer-Sami topluluklarinin anlatimi sirasinda karsilastigimiz, «Yer’den Gok’un,Gok’ten Yer’in» birbirinden ayristirilmasi islemi bir rituel konusu olarak ele aliyor;«yer ile gok » yani Sumer ve Sami topluluklar arasindaki iliski duzeni,ittifak,tapinaklarda «kutsal ekmek yenmesi» ile saglaniyordu.
Eski tanrilarin kutsal sofralari,bir anlasma,ittifak ifadesiydi.Iki toplum birim arasindaki anlasmanin araci olan «yasam suyu» ve «yasam ekmegi» kavramlarini erken Sumer-Sami topluluk kayitlarindan itibaren taniyoruz.
Orada bir topluluk için «yasam yiyecegi ve içecegi» olan olgular, ittifakin oteki tamamlayicisi bakimindan «olum yiyecegi ve olum içecegi» olarak degerlendiriliyordu.Bu durumda,’yasam yiyecegi’,ayni zamanda ‘olum yiyecegi’;yasam içecegi,ayni zamanda olum icecegi idi. Eski toplumda,iyi ve kotu,helal ve haram,yasam ve olum,iki toplum birim arasinda zit ozellik tasir.
Bu yandaki 'yasam yiyecegi, içecegi' karsi yanda 'olum yiyecegi,içecegi' halini aliyor ise,oyle anlasiliyor ki,taraflar kendilerine ait insan kurbanlara dokunmuyor,bunu karsi tarafa sunuyorlardi.Igugu’lerin,kendilerinden birisi kurban edildiginde kurbana ‘tukurmeleri’ (4),bu durumu anlatiyor olmalidir.
Biri 'su' ,oteki 'ates' ile ilgili olan Ea-Enki ve Anu arasindaki iliskide ‘yasam –olum içecek-yiyecek’ iliskisini tam olarak goruyoruz.Bu anlatimda,Eridu'nun Enki-EA toplulugu için « olum yiyecek ve içecegi », Anu/Enlil toplulugu için «yasam yiyecek ve içecegi » olarak kavraniliyordu.Adapa anlatimina iliskin Tel Harmal'da ele geçen bir versiyonda bu açikca ifade edilmektedir:
«Eridu'nun evladi»,«EA'nin oglu» olarak da tanimlanan Adapa ,«insan soyundan»di.Enki-Ea tarafindan varedilmis,yani eski kavramlarla, onun 'adi' EA tarafindan verilmisti.Eridu'daki odevi,ekmekçi, firinci, kazanci, yemek pisiricilikti.Kisaca mutfak sorumlulugu diyebilecegimiz bu kutsal goreve iliskin kalintilari, Eski Ahit'in Musa donemi ve Ehl-i Beyt orgutlenmesinde buluyoruz.(5) 'yiyecek'le ilgili bu kutsal gorev,'kutsal kazan'la da çok yakin baglara sahip olmalidir.Rituellerde kazan basinda bulunma odevi,erken Sumer anlatimlarinda,sonradan bize 'cadi' ve 'cadi kazani' olarak ulasacak olan bir Tanriça odevi idi.Kadin ve erkek sofra ayirimi olarak da taniyacagimiz ayrisma içinde bu odev,giderek,erkeklere dogru evrilmis gorunuyor.
Adapa,bir gun «balik avi»nda iken,'kayigi' «guney ruzgari» tarafindan devrilir.Boylece Adapa,o sirada «bir ayna gibi olan» «deniz»e dalar.Bunun uzerine Adapa, «Guney ruzgarinin kanatlarini» kirar.Bu arada Anu(Samas) farketmistir ki,bir haftadir(='7 gun') «guney ruzgari» esmiyor.Bunun sorumlusunun Adapa oldugu ortaya çikar.Ates,Gunes,Gok tanrisi Anu onu bulundugu yere çagirir.Adapa Anu'nun yanina gitmeden once babasi tanri Ea-Enki ona ,Anu'ya oldugu kadar Dumuzi ve Giszida'nin tutumlarina da dikkat etmesi gerektigini anlatip;
‘ölüm ekmeği ikram ederlerse yeme,
ölüm suyu ikram ederlerse içme!’
diye uyarir.
Adapa,«Gok'un esigine»,Anu'nun kapisina gelip Dumuzi ile Giszidum'la karsilastiginda,bu iki tanri veya tanrisal varligi tanimistir.Dumuzi ve Giszidum,ona,neden yas giysileri giymis olduklarini sorarlar.Adapa onlara
«Ulke'nin,(yeryuzunun?,topragin,Eridu'nun?) iki tanrisini kaybettik,
Bunun için yas elbiseleri giydim» der.
Isimlerini anmasi,bu iki tanriyi (veya tanrisal varligi) mutlu kilmistir.Dumuzi ve Kiszidum,Adapa’ya bir «giyecek» ve «(zeytin?) yag(i)» verirler. Yagla yaglanir, giyecegi de giyer,
Sag ve sol'daki melekler,ikizler,Anu tapinaginin girisinin iki yaninda bulunan iki aslan sembolu olarak da taniyacagimiz Dumuzi(= Tammuz,Adonis,Adam) ve Kiszidum(=Ningiszida)( 6 aylik devrelerde bir olunce oteki dirilen yaz-kis,ikiz..lerdir de) Adapa'yi alip Anu'nun huzuruna çikarirlar.
Anu,Adapa'ya,
« guney ruzgarinin kanatlarini niye kirdin? »
diye sorar.Adapa basindan geçenleri oldugu gibi anlatir.
Anu,EA'nin korudugu Adapa'nin bu içtenligi karsisinda,onu yuceltmek ister.Ona « yasam yiyecegi » ile « yasam içecegi » sunar.Fakat Adapa,Ea'nin uyarilarina bagli kalarak bunlari yemeyi ve içmeyi reddeder.Cunku,Ea,Anu'nun 'yasam yiyecegi' dedigine 'olum yiyecegi'; 'yasam içecegi' dedigine de 'olum içecegi' demisti ve Adapa’nin bunlari içmesi ve yemesini yasaklamisti. Bu durumda Adapa sadece yaglanmis olmayi ve yeni giyecekleri sirtina geçirmeyi yeterli bulur.Fakat Adapa boylece,olumsuzler arasina ulasma sansini da yitirmistir artik.(E.Dhorme.Les Religion de Babylonie et d'assyrie. Pages 16,46,309-310 etc) (6)
« Yasam yiyecegi » ve « yasam içecegi » kavramlarina Inanna'nin « yer altina inme » rituel anlatiminda da buluyoruz.
Inanna « gokyuzunu » birakip, « yeryuzunu » birakip « yeraltina » inmeyi aklina koyunca,temsilcisi,sozcusu Ninsubur'u yanina çagirip soyle demisti:
« Kutsal Inanna Ninsubur'a dedi ki
-Ey benim devamli dayanagim
Bilgece fikir verenim
Tapinagimin yoneticisi Saggal
Yanimda savasanim
Iniyorum Kur'a,cehenneme
Donemezsem eger
indigim Kur'dan(cehennemden) geriye
Uygun sozlu vezirim
Dogru sozlu savascim
Agita basla benim için yikintida(?harabede)
Davul çal benim için meydanda
Tapinaklarin etrafinda don-dolas benim için
Indir gozlerini
Dudaklarini kapat
dov dizlerini benim için
Kotu elbiseler giy benim için
(? Yirt elbiselerini benim için)
[(Inanna,bundan sonra Ninsubur'a, sirasiyla Enlil'in Ekur'una (E-kur=Ulke Evi=Tapinak); Ur'da Ekisnugal'a,baba Nanna tanrinin evine giderek kendisini kurtarmalari için yardim dilenmesini soylemektedir.Eger onlar yardim etmezlerse,Eridu'ya Enki-Ea'ya basvurmalidir.)]
«Eridu'da Enki tapinagina girince
Agla, yalvar Enki onunde,
Deki ,
«Ey Enki baba
Kizini yeraltinda birakma»
Bilgeligin tanrisi Enki
Tanir o 'yasam yiyecegi'ni
'Yasam içecegi'ni tanir
Bilir yasamin sirrini o
[(Inanna,butun kutsal kurallar , kutsal giysi ve takilariyla indigi cehennemde,7 kapinin her birisinin onunde bazi kurallar ve kutsal giysileri çikarilir,en sonunda çirilçiplak kalir.Inanna’nin indigi ‘yeralti’,islamin ust uste 7 kapili cehennem taniminin Sumer-Sami erken biçimidir)]
«Oturdu tahtina Tanriça Ereskigal
Hukum verdi hakkinda
7 yargiç Annunaki
Baktilar ona olum gozleriyle
Suçlayip bagirdilar ona
Kadin(Inanna) dondu cesede
Cesedi asildi bir çiviye»
[(Sozcu Ninsubur,3 gun 3 gece geçipte Inanna gelmeyince,Tanriça'nin direktifi dogrultusunda basladi,Baba Enlil'i,Baba Nanna'yi dolasmaya.
Onlardan gerekli yardimi alamayinca bu kez baba Enki'nin tapinagina geldi.)]
«Girdi Eridu'da Enki'nin tapinagina
Aglayip yalvardi Enki onunde
-Ey Enki baba
birakma kizini yeraltinda
parlak(?altin,gumus?) madenini tozlara bulatma
Lapis lazuli (mavi) taslarini kirdirtma
Simsir agacini(?asa'sini) kestirtme!»
[(Enki,Ninsubur'un bu haberine uzulur.)]
«Enki baba dedi ki
Ninsubur'a
-Ne oldu kizima?
Uzuldum..
Inanna'ya ne oldu?
Uzuldum..
Gogun kutsal fahisesine ne oldu?
Uzuldum..»
[(Enki baba kizi Inanna'ya yardim etmeyi istemektedir)]
«(Enki baba)
kir çikardi tirnaklarindan
Yapti Kurgarra'yi
Kirmizi tirnaklarindan çikartti kiri
Yapti Galaturra'yi
«Yasam yiyecegi»ni verdi Kurgarra'ya
Galaturra'ya «yasam içecegi»ni verdi
Enki baba dedi ki,
Galaturra ve Kurgarra'ya
(....)
(Yer alti tanrilari) size nehir suyu verecekler
almayin
Tarlanin tahilini verecekler
almayin
Isteyin (Ereskigal)den
Civiye asili (cesedi) Inanna'yi
Dokun uzerine «yasam yiyecegi»ni
Serpin uzerine «yasam suyu»nu
Canlanir boylece Inanna»
[(Gallaturru ve Kurgarru,Enki'nin emirleri dogrultusunda hareket ederler ve çiviye asili cesedin uzerine «yasam ekmegi»ni ve «yasam suyunu» dokerek Inanna'yi canlandirirlar.(7)
safakacmaz@yahoo.com
<if><endif>*19. Yüzyılda BEKTAŞÎLİK .Dr. A. Yılmaz Soyyer. AKADEMİ KİTABEVİ, İZMİR • 2005
<if><endif>1)Kutsal anlatim kavramlarinin,bir çok halde,gunumuzdeki içerikle ele alinamayacagini açiklamistim.Bu bakimdan farkli olgulari anlatan kavramlari,Eski Ahit veya Kuran'da yer alan degisik içerikle kullaninca ortaya çikan 'çelisme','mantiksizlik' gibi noktalar etrafinda dolasan bir sorgulama metodu beni hiç ilgilendirmiyor.Bunu yapan hayli insan var.
Kutsal anlatim kavramlari, eski tarihsel donemin rituel biçim ve kavramlarina bagli ele alinmadan ve bi çok halde baska içerik degerlerine sahip olduklari anlasilmadan,cennet'te Adem'in tanridan «saklanabilmesi»,Adem ile Havva'nin «gozleri henus açilmamisken» bahçede nasil geziniyor, « yasak meyveyi » nasil buluyor,Yilan'la nasil konusabiliyor,yasak meyveyi yer iseler tanri gibi olacaklarini nasil bildikleri gibi açiklama gerektiren noktalar açiklanamaz.
--------------------
varsa , buna karsilik,arkeolog,din ve dilbilimcilerimizin de,insanbilim kurallarina bagli kaldiklarinda kazanacaklari çok sey vardir.
Diyelim ki,bir mezarligin, yerlesim alaninin surlari içinde mi,yoksa bu surlarin disinda mi kurulu oldugu konusunu, mimari nedenlere,yerlesim alani kosullarina baglayarak açiklayan bir arkeologun yorumlarina pek guven duymaz isek,haksiz sayilamayiz.
Bunun gibi,Sumer,Sami,Hurri,Hitit,Assur kayitlarinda yer alan kavramlarin tercume ve yorumlarinda,eski toplumun isleyis yapisi,dini iliskileri hesaba katilmaz ise, dogru sonuçlara ulasmak pek mumkun olmaz.
Bu konuda onumuzde uygun bir ornek bulunuyor.Bu ornek ,Sumer kayitlarinda «yasam ekmegi»,«yasam içecegi» olarak rastladigimiz dini kavramlarla iliskilidir.
Isa,goge çekilme hazirligi yaptigi sirada,12 havarisini toplamis, onlara « kendi eti yerine » « kutsanmis ekmegi »,«kendi kani yerine » ise « kutsanmis sarabi » dagittigi bir sofra ayini yapmisti.
Hiristiyanlikta «kutsal sofra » ve «vaftiz » gibi en onemli iki kurumun dayandigi gelenegi biliyoruz artik.Incelemelerimiz içerisinde, su-ates vaftizlerinin ve « kutsal ekmek », « kutsal içki » kavramlarinin kokenlerinin Sumer-Sami donemlerine degin uzaniyor oldugunu gormeye baslamis durumdayiz.
Sumer-Sami donemi ile hiristiyanlik arasindaki zincirde,Hitit'lerde karsilastigimiz « ekmek yiyin,su için » kalip sozcukleri,ara boslugu kapatan bir olgu olarak ortaya çikiyor.Ilk hiristiyanligin Hitit ve Assur etki alanindaki topraklarda sekillenmis olmasi, bu alanlara yonelmeyi gerektiriyordu zaten.
Hitit dilinin çozumunu borçlu oldugumuz bay B.Hrozny,çabasina baslangiç noktasi olarak, içerigini henuz bilmeden,«Ninda-an ezzateni watarra ekutteni» cumlesini almisti. Bu anahtar cumleyi,çalismasi içinde,
«ekmegi yiyeceksiniz,suyu içeceksiniz»
biçiminde tercume etmisti.Hitit dili bu iki temel kavramin kesfi uzerinden ilerleyerek çozumlenebilmistir.
Gorunuse bakilirsa ,garip bir cumledir bu. Ekmek elbette yenilir,su elbette içilirdi.Fakat,isin daha garip yonu,bu kalipsal cumlenin Hitit yazininda tekrarlaniyor olmasiydi.Bununla birlikte,eski toplumun yapisi ve dini isleyisinin temellerinin yeterince bilincinde olmayan uzmanlarimiz,bu kalipsal cumlenin yazitlarda neden yineleniyor oldugunu kendilerine sorma geregi hissetmise pek benzemezler.En azindan ben,okuduklarim arasinda,bu cumlenin yinelenisine dikkat çeken,bunun anlamini bulmaya çalisan bir yaziya rastlamadim.
Hitit dilbilimcileri ve genel olarak hititologlarimiz bu kalip cumlenin dogal bir yeme içme eylemi ozelligine sahip oldugunu dusunmeye devam etmise benziyorlar.Degerli çabalari daima anilacak olan bay Akurgal’in da bu dar kavrayis alanin disina çikamamis oldugunu goruyoruz.Bay Akurgal’in Hattusili'nin unlu vasiyet çeviri metnine baktigimizda,bu kalipsal cumlenin,orada da dogal ‘yeme,içme’ biçimli bir edim gibi kavranilmis oldugunu,bu yaklasim tarzinin tercume ifadelerine de yansitildigi gorulmektedir.
MO. 1660-1630 lara tarihlenen Hitit Tabarnasi,buyuk kiral Hattusili’nin unlu vasiyetinde en az bes kez yinelenenen «ekmek yiyin,su için» kalipsal cumlesi,gerçekte bir rituel direktifi idi.
Tanrilara,dine,genel olarak toresel kurallara bagli kalma çagrisini ifade eden tipik bir dini cumle olmaliydi. «Ekmek yiyin,su için» veya «ekmek yiyip,su içelim » demek,Islamdaki biçimiyle «tanrinin ipine sarilmak»,dine,tanrisal yasalara bagli kalin-kalalim’ anlami tasiyor olmaliydi.
Cumlenin bu ozelligi,aslinda hem yazitlarda açikti,hem de Hitit dini inançlarinin bin, binbesyuz yil kadar sonraki biçimi olan Isaci hiristiyanligin «kutsal ekmek ve kutsal sarap»tan olusal kutsal tanrisal sofrasinda devam eden bir gelenegi anlatiyordu.
Bay Akurgal'in tercumesine gore,Hattusili vasiyetnamesinin bazi ilgili bolumleri soyledir:
« Boylece (sen Mursili,ben) babanin sozlerini tut,
babanin sozlerini tuttugun surece
ekmek yiyip su içeceksin.
Olgun adam oldugun zaman ise
gunde iki uç kez ye,kendine iyi bak.
....
Sizler(soylular toplulugu) benim en yuksek gorevlilerimsiniz!
Ve benim,sizler de kiralin sozlerini tutunuz.
Siz yalniz ekmek yiyip su içeceksiniz.
Boylece Hattusa ayakta kalacak
Ulkemde de huzur ve baris içinde olacak.
....
Sizler,benim, Büyük Kral Labarna 'nin, sozlerini tutunuz.
Tuttugunuz sürece Hattusa kenti ayakta kalacak ve siz ülkenizi
basariya ulastzracaksiniz.
Yalniz ekmek yiyip su içeceksiniz.
Sozlerimi tutmazsaniz, ülkeniz yabancilarin eline geçer.
Ancak sizler tanrilara da saygidan geri kalmayiniz:
Onlarin ekmek payi onlarin sarap payi;
onlarin çorbalari(?) onlarin yemekleri sofraya konmalidir;
ve sen Mursili bunu ne savsaklamalisin ne de unutmalisin.
Ama savsaklarsan felaket yine gelir,eskisi gibi.
Boyle olsun (amen). " *
Vasiyette goruldugu gibi,'ekmek yemek' ve «su içmek',dini bir ozellik ifadesi olarak,tanrilara tapinma ve ulkenin huzur konusu ile bag içinde ifade edilmektedir.Eger,tablet ifadeleri,bu temel vargidan yola çikilarak yeniden yorumlanirsa,oyle saniyorum ki,vasiyetin anlami daha belirgin ozellikler tasiyabilecektir.(1)
Isaciligin « kutsanmis ekmek ve sarap » ritueli Hitit Hurri,Assur topraklarinda suren ,asil olarak Semitik ates-gunes-gok kult alanlarinda ortaya çikmis « kutsal ekmek-içki » den gelen bir uygulamaya dayaniyordu.(2)
Arastiricilarimiz,tarihsel verileri insanbilim kurallarini daha derinlemesine kullanarak degerlendirebilmis olsalardi, Hattusili vasiyetinde sozu edilen ‘ekmek yiyin,su için’ kavraminin « karninizi doyurun », « kendinize bakin » anlamina gelemeyecegini belki gorebilecekler ve bu tur bulgular,dini olgularin kavranmasinda
bizleri daha ileri bir noktaya tasimis olabilecekti.
--------------------
uzmanlarimizin,nedense,Hitit kayitlarina,Hattusili’nin sozlerine inanmama gibi bir saplantilari vardir.Mesela Hattusili,’benim oglum’ diye birisini gosterirse ;uzmanlarimiz agiz birligi etmiscesine, ’olsa olsa yegeni’,'kizkardesinin oglu' diye deger biçerler.
Mesela Hattusili,kizinin dogurdugu erkek çocuk Mursili'yi
« Bakin buraya,Mursili simdi benim oglum » diye tanitirsa ;uzmanlarimiz ona,’olsa olsa torunu’ diye deger biçerler.
Uzmanlarimiz ,burada belki,karisini « kizkardesi » akrabalik kavramiyla da niteleyen bir Hattusili bulabilecegimizi;eski donem toplumlarinin bir baska tur akrabalik iliski ve kavramlarina sahip olabileceklerini dusunmezler.
Eger bir Hitit kirali ile kiraliçesi birbirine ‘kiz kardesim’,’erkek kardesim’ de demis ise,kutuk kayitlarina girerek bunlarin ‘olsa olsa uvey kardes kari-koca’ olabilecegini açiklamak için adeta çirpinirlar !
Benzer tarihsel çagdaki Abraham’in karisina ‘kizkardesim’ demis olmasinin,eski Yunan,eski Sumer-Sami tanri ve tanriçalarinin,Dumuzi ile Inanna’nin,daima birbirlerinin « kiz ve erkek kardes kari-kocalari » olmalarinin Hititlerdeki bu akrabalik duzeni ve kavramlariyla bir ilgisi bulunup bulunmadigina dikkat bile etmezler.Boylece,garip biçimde genellikle ‘yegen’lerin vb. kiral oldugu bir Hitit tarih anlatimina
ulasmis oluruz.
Toplum bilimcinin gorevi,oturdugu yerde Hitit kayitlarini,Hattusili’nin sozlerini bozmak degil,kayitlarda yer alan kavramlarin içerigini tanimaya çalismak olmalidir.
2)
Gökten inmiş olan diri ekmek Ben`im. Bu ekmekten yiyen sonsuza dek yaşayacak. Dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir.”(Yuhanna 6:51)
Tanrı`ya şükrettiğimiz şükran kâsesiyle Mesih`in kanına paydaş olmuyor muyuz? Bölüp yediğimiz ekmekle Mesih`in bedenine paydaş olmuyor muyuz?(1. Korintliler 10:16)
Sonra eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve onlara verdi. “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın” dedi. (Markos 14:22,Matta 26:26,Luka 22:19)
__________________
Bu tur degerlendirmelere ,birisi otekinden daha dogru olmayan, ‘tanrisal takdir’ ,ya da ‘tanrisal uydurma’ ikilemi ile yaklasmak mumkun.Fakat,boyle yapmakla gerçek bir açiklamada bulunmus sayilamayiz.
Buna karsilik,dini yazinin bozulmus ve soyutlanmis kavramlarinin tarihteki anlamlarini tanimaya çalismaya basladigimiz olçude,Eski Ahit’te,« yerdeki hayvanlar » ile « gokteki kuslar »in da, neden,tipki Adem gibi, « topraktan » yaratilmis olduklari konusu berraklasmaya baslar. Eski Ahit,tam olarak nasil gerçeklestigini anlamaya çalistigimiz bir sureç içinde, ‘yeryuzu-toprak’ kavrami ile Sumer topluluk atalarini ; ‘gokyuzu’ kavramiyla da Sami topluluk atalarini (ve topraklarini) tanimlama gelenegini devralmisti. Bu nedenle de Sumer toplulugunun Eridu’su « yer-yuzu »’nu ve An,Enlil ile Inanna’nin Ur,Uruk,Nippur yerlesimleri de « gok-yuzu »’nu anlatan ifadeler halini aliyor ;buralardaki tapinaklar ‘yer dagi,yer tapinagi’ ile ’gok dagi,gok tapinagi’ biçimlerinde tanimlaniyordu.Bilge uzmanlarimiz bu kavramlardan bir Sumer evren kozmonojisi elde etmis olsalar da,Sumer ve Sami erken topluluklar,« Yerin Gok’ten,Gok’un Yer’den ayrilmasi » islemiyle çok daha basit ve fakat gerçek bir olguyu kastediyorlar ;iki temel toplulugun birbirinden ayristirilarak yeniden kurduklari bir ittifak duzenini anliyorlardi. « Yer’in Gok’ten,Gok’un Yer’den ayrildigi » bu yeni ittifak duzeni onlar için o kadar elle tutulur bir duzenleme idi ki,bu « ayristirma »nin bir toren olarak « tapinaklarda ekmek yemek » le ayni anda oldugunu belirtiyorlardi. « Yer gok’ten,Gok Yer ‘den ayrilinca » saban’a guç geldigini,’yesilliklerin’ fiskirdigini,’hayvanlarin basarili bir sekilde var edildigini’ vb. ifade ediyorlardi.Bu islem,Sumer-Sami topluluklarin yasaminda,diyelim ki,eskiden SSCB uyesi olan bir toplulugunun AB topluluguna iltihak ettigi gunde yapilan bayram havasinda ;Turkiye AB topluluguna uye olarak girdiginde duzenlenebilecek bir senlik ortaminda kutlanilmisa benziyordu.
Eski toplum birimlerin ilk ittifak donemlerinin hemen baslangiç donemi içinde,Yer’in ve Gok’un,yani Sumer ve Sami topluluklarin,hayvan ve bitki totemlere ayristirildigini da goruyoruz.Bu totemlerin bir bolumu burçlar uzerinden gunumuze ulasmistir zaten.Oteki totemlerin bir bolumunu ise ,sunu hayvan-bitkiler ile sunu biçimlerini ve uç dinin ‘haram’ yiyeceklerini tanima çalismasi içinde bulabiliriz.Gunumuze ulasan kartal,aslan,guvercin,horoz gibi sembollerin yanisira,eski tabletlerin tanimlamalarinda ve eski çizimlerde yer alan ‘melez’ hayvan-canavarlar da bu noktada fikir vericidirler.Diyelim ki,Isa,’goklerin kiralligina’ sahip oldugunun bir delili olarak guzel semer vurulmus bir sipaya binme rituelini onemsemis ise ;Musa Tanri ile bulusmak için daga tirmandiginda onun kavmi bir « altin dana » seklinde put dokup buna tapmaya baslamis ise,bu hayvanlarin da geçmis totemler olduklari kanisina ulasabiliriz.Tek yanli anlatilmis ilahi metinleri de bize hayli yardimci olurlar.Cunku bu ilahilerde bir topluluk,kendileri ’insan’ olarak,otekilerini hep canavarlar,tanrisal yaratiklar olarak gorur ve oyle aktarirlar.
Enuma Elis’te,Tiamat’in yarattigi 12 canavar arasinda kizil solucan,aslanbasli kartal,aslan-adam,akrep-adam,firtina kusu,balik- adam,azgin kopek gibi yaratiklar bulunuyordu.Kurban sunum listeleri ve dini inanç kalintilarina bakilirsa,bu topluluklarda,renk ayirimlarina da sahip olarak (ak,kara,altin renkli !) ,inek,okuz,boga, dana,koyun,keçi, domuz, meduz,tavsan,guvercin,kumru,tavuk,horoz gibi hayvan totemlere sahip alt toplum birimler de bulunmus olmaliydi.Musa’nin, kavmini yeniden sekillendirirken animsattigi eski dinsel kurallari,geçmisteki sunu ve yasak hayvan-bitkilerin neler oldugunu ;bunlarin yakma,haslama,azad etme biçimindeki uygulamalarini onemli bolumuyle yansitir.Eski toplumda bitki-hayvan toteme ve kurban edimlerine sadakatin temelinde garip inançlar degil;bu totemlerin insanla yer degistirerek,insan kurbanini onleme olanagini ortaya çikarmasi yatar.Kurban sunan birey ve toplum birimde ,sunulan kurbanda kendileri,kendi et ve kanlari bulunur.Bu bakimdan kurban sunum rituelleri,kurban’in hazirlik biçimleri,bize,eski toplumun yamyamlik turleri arasindaki farklari da tanimlar.Musa,yeni yil toreninde ‘kesinlikle haslamayacaksiniz’,’gece yarisinda,basini,ayaklarini ve vucudunu parçalamadan kizartarak yiyeceksiniz’ turunde bir kurban sunum biçimini dikte etirmis ise,bu kurban hazirlik ve tuketim biçimini gunumuzun yilbasi hindilerinin hazirlik biçimde buluruz.Eski toplumumuzun kurbani neden farkli sunum biçimlerine ayristirdigi sorusu bizi,kutsal atesimizin farkli kullanim biçimleriyle karsilastirir.
Eski toplumun, bu gerçek yapisini tanimaya basladigimiz oranda,Kutsal Kitap’ta Tanri’nin ,’hayvan’,’surungen’,’kus’,’yabanil ot’lar gibi ayrintili dokumlere sahip yaratilis anlatimi biraz daha yerine oturacaktir.Tanri,orada,bu bakimdan,eski toplumun totem hayvan-bitki ayrismasi nedeniyle, onlari yaratirken oldugu kadar kahrederken de tutarli davranmak zorunda kalir ; ‘ayrintili listeye’ bagli kalmaya ozen gosteren bir kahredis orgutler.Bir Tufan yapmayi kararlastirinca,su ile oldurme biçimli olarak tercih ettigi Tufan’da ‘Adem ogullari’ni cezalandirmakla yetinmez ;gorunuse gore gunahsiz olmasi gereken ve fakat tipki Adem gibi ‘topraktan’ yaratilmis olan ‘hayvan,surungen ve kuslar’i da,Ademogullari ile ayni kapsam içerisinde ele alir.Tanri,
"Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım"(Yaratilis 6-7)
dediginde , ‘toprak’tan yaratilmis olanlar ‘toprak’tan yaratilmis olmanin ortak kaderini paylasirlar.Anlariz ki,Eski Ahit’in anlattigi son ortak Tufan rituelinde kurbanlar, ‘toprak’tan yaratilan,Sumer kaynakli topluluklardi.Bu Tufan’i yapan,Sami toplulukklarin Enlil’i idi.Bu Tufan’in hedefi olan topluluklarin Sumerlerle olan iliski derecelerini Tufan’i incelerken,belki, daha net olarak anlayabilecegiz.
Eski kavramlarin geçmiste tasimis olduklari anlamlar taninmaz ise,sadece, Eski Ahit’te tanrinin ilk gun,neden ates haliyle ‘isik’i yaratmis oldugunu anlamak mumkun olamayacagi gibi, hiristiyanlikta kutsal gorunumuyle yucelen atesin,Islamda neden Seytan’i yaratan kavurucu ates halini almis oldugu ;Isacilikta insani ‘arindirma’ vasfina sahip vaftiz ates’inin Islamda neden cehennem kazaninin kaynaticisi haliyle yer aldigini da anlamak mumkun olamaz.Sumer-Sami toplumunda,uzmanlarimizin pek derin olmayan saptamalariyla ‘kozmik ruzgar’ halini alan Enlil ,Ellil ,El buyuk bir tanri haline getirilmisse,bunun nedeni ‘atesi yakma’ ve ‘atesi sondurme’ yetkesi,boylece kontrol altina alinabilmis oldugu içindi. « Ates yakma » ve « ates sondurme »,orada,basit atesi degil,insan kurban rituellerinin bir ayin aracini anlatiyordu ve barbarliktan kurtulmaya çalisan eski toplum,Enlil tapinagina bagli rahipler eliyle,ates araciligiyla yamyamlik edimini kontrol altina aldigi için Enlil’i yuceltiyordu.Sumer-Sami topluluklari daha uygarlik asamasina girerken,« ates yakma » ve « ates sondurme »yi,tipki « tufan yapma », « kutsal fahiselik », « kiraliyet makami»(gunumuzdeki,ornegin, « Cumhurbaskanligi makami » gibi) turunden kurumlar arasina sokmus ;onlari « kutsal yasalar », « me »ler (1) araciligiyla denetime almisti.Enlil gelenegine dayanan hiristiyanlikta («kutsal ruh »),ates,mum gibi araçlar bu nedenle kutsal bir ozellik tasirlar.Islamda kotulenen ‘ufurukçulugun’ gerisinde de,ters bir sekilde, ‘ates yakici’ ve ‘ates sondurucu’luk eski kult gelenegi bulunur.
Sumer-Sami topluluklarinin sureç içinde geçirdigi degisikliklerin, farkli alt toplum birimlere ayristirilmasinin,farkli alt toplum birimler arasinda kurulan, kurallara bagli , karsilikli evlilik ve karsilikli yiyecek-icecek hak ve yukumlulugu temelinde isleyen ittifaklarin gerçek tarihi bilinemez ise,tanrinin,yarattiklari arasinda,’yesillikler’den bagimsiz bir ‘yaban otu’ bulunmasinin nedeni de ; Tanrinin,cennetten kovdugu Adem’e « Yaban otu yiyeceksin »(Yaratilis 3: 18) buyrugunu neden vermis oldugu da anlasilamaz.
Sumer-Sami topluluklarin yasamis olduklari biçimiyle gerçek tarihleri bilmek ise, bize,Eski Ahit’te,Tanrinin dogrudan dogruya ‘gunes ve ay’ demek yerine, neden « büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışık » demis oldugunu anlamak olanagi da verir.Eski topluma yon veren kurumlar,ornegin daha once incelemeye çalistigimiz ,tarihsel gelismede « ikizlik » olarak karsilastigimiz asamanin içinde sekillenmis « buyuk ogul,kuçuk ogul » ayrimi ve bunun fonksiyonel yapisini bilmekle,bu bilmecemsi tanimin arka yuzu,toplumsal nedenleriyle birlikte,anlasilir ozellik kazanmaya baslar.
Eski toplumun gelisme çizgilerinin çanak-comlek yapimciligindaki gelisme duzeyi kilavuzlugunda ,el yordamiyla, belirlenmeye çalisildigi 1890’li yillardan sonra,giderek çesitli eski toplumsal kurumlara ait ornekler saptanmaya baslanmisti.Ama,yine de bu kurumlar o toplumlarda sanki gelisiguzel bir sekilde ortaya çikmis gibi dururlar.Verili bir anin eski toplumunda,onlarin birbirine bagli,kaçinilmaz ,hiç olmazsa onemli bir bolumunun donuserek modern toplumun bugunku kurumlari haline gelmis olduklari,pek saptanamaz.
Farkli sosyoloji okullari,eski toplumda,ornegin,yiyecegin çig veya pismis yiyecek olarak ayristirildigina ;pisirilmis yiyeceklerin haslama,kizartma gibi alt biçimlere bolundugune,bunlarin erkek-kadin sofra ayrimiyla baglanti içinde bulunduklarina ;kutsal yiyecek turu olarak yasak veya kullanilir olduklarina iliskin çok sayida bulguya ulasmislardi.Fakat,bu farkli uygulamalari,uzak Asya’dan Afrika’ya baglayan ,yiyecek-içecek ile cinsiyet arasindaki iliskileri duzenleyen nasil bir toplumsal eksen bulundugu sorusu ender olarak sorulmus,yanitlari da dogal olarak,ayni enderlikte ele alinmaya çalisilmisti.
Beri yandan,Sumer ve Akad,Assur,Hitit ve oteki kultur birimleri ile ilgili kazi çalismalarinin yurutulmesi,bu topluluklarin yazili kayitlarinin çozumu ile birlikte,insan bilim bakimindan çok onemli bir açilim olanagi dogmustu ama,burada da , geçmis onyargilar eski toplumun isleyis yasalarinin belirlenmesi yolundaki çalismalarin onunde çok onemli bir engel olarak kalmaya devam etmistir. Ozellikle,konu bu topluluklarin kutsal inançlarina ,bu inanç sistemini onlarin neden ve nasil gelistirmis olduklari soruna geldigimizde,yanitlar agiz birligi etmiscesine « kurgu » veya «cehalet » sozcukleri etrafinda dugumlenir.Butun bir omrunu bu alanda çalismaya hasretmis degerli uzmanimiz sayin M.I.Cig,butun ‘okuma’larinin ardindan su sozleri edebiliyorsa,bu okuma turunun hangi on engellerle çevreli olduklarini daha iyi anlariz :
«Sumerliler … Güneş neden doğuyor, rüzgar neden esiyor diye cevaplayamadıkları sorulara tanrılarla cevap vermişler. Çözemedikleri şeyi tanrı yapmışlar.»(M.Ilmiye Cig)
Ulasabildikleri uygarlik seviyesine uygun olarak,butun bilim alanlarinin temellerini,bize,dogru bir sekilde aktarmis olan eski topluluklarin,konu dinsel inanç sistemine gelince neden sadece ‘kurgu’ ve ‘cehalet’ urunu olan uydurmalari aktarmis olsunlar?Boyle dusunmeyi gerektiren hangi verilere sahibiz ?!
Bu veriler pek açik degildir ama,bilim dunyamiz, ne yazik ki,’kurgusal’ oldugunu dusundugu eski inanç kaynaklarina karsi ayni ‘kurgusal’likta bir inanç etrafinda gezinip durur.Dogal olarak,ustelik,bu tur yargilar, açiklama yukumlulugunden muaf dururlar.Fakat artik biliyoruz ki,bu onyargilar savunucularina bir açiklama yukumlulugu vermez ama,ayni sekilde,onlara,eski toplumun ‘tanriyi hangi nedenle yaratmis’ olduklarini açiklama gucu de vermez
--------------------
Kutsal kavram ve kurumlarin kaynaklarini incelerken ve bize simdi ‘garip’ gorunen bir dizi toplumsal davranisin nedenlerini açiklamaya çalisirken,kendisinden guç alacagimiz alan,eski toplumsal iliskilerdir. Toplum birimlere ait kurallar,bu toplum
birimlere aid ‘birey’ ile,ona aid olmayan ‘birey’ arasindaki hak ve yukumlulukler ilkiskisidir ayni zamanda.Bu çabalar bizi,hiçbir sekilde ’hayali’,’kurgusal’ olmayan,gerçek yasama ait, eski yasami duzenleyen kurallar duzenine ulastirir.
Fakat burada engelsiz bir yolda yuruyor degiliz.Eski toplumsal kurumlar degismez ozellikler toplami olarak sekillenmedikleri için,her durumda, sabit biçim ve anlam içeriyor olarak kalmazlar.Onlari vareden iliskilerin geçirecekleri degisikliklere paralel olarak,donusur, belki yiter,bozulur, karmasiklasir,yeni kosullara bir sekilde tutunmus olarak yola devam edip bize ulasirlar.Bozulmus anlam ve biçimler uzerinden,eski iliskilerin goruntusunu yeniden olustururken,varolan haliyle bir kurumu almak,onu parçalara ayirmak,ilk biçimini,sonraki ekleme veya çikarma ogelerini saptamak, degisim surecini izlemek gerekir.
Toplumsal kurumlarin geçirdigi degisim surecine ait bir ornegi,oruç ibadeti ile ilgili olarak, Kuran’da buluyoruz.Muhammed orada soyle diyordu:
« Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı…. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın.»
Burada, kurallari gozlerimizin onunde degistirilen bir oruç kurumuyla karsi karsiyayiz.Anlatimdan anlasiliyor ki, onceki Ramazanlarda bu ibadet,sadece, gunduz yiyecek-içecek yasagi ile sinirli bir edim degildi ;Ramazan donemi boyunca,gunduz ve gece,kesin bir cinsel iliski yasagi da uygulaniyordu.
Eski toplumun ‘yeme-içme’ ile ‘cinsel iliski’ arasinda hep kuruyor oldugu bu baglantiyi olum-yas donemi torenlerinde de ele almistik.Boylece,bir yandan yeme-içme ile cinsel iliski yasaklarinin;ote yandan uyuma,yikanma,saç-sakal,tirnak kesme,yuksek sesle konusma gibi yasaklarin bulustugu eski toplumun genis kutsallik meydanina ulasiriz. Toplumsal kurumlar arasindaki baglantilari onemsemeyen,hatta yoksayan sosyoloji ekollerinin ogretilerini asmayi gerektiren bu noktada; eski yasaklarin tanimlayabilecegi bir toplum biçimini ve onun iliskilerini tarihte var oldugu haliyle tanima olanaginin kapisi da aralanmis olur.
Orada,ornegin ‘abdest’ konusuyla karsilasiriz.Sumer-Sami dinlerinin ‘su’larini cehennem’de olumsuz ,cennette olumlu yonuyle isleyen Islam dininde onemli bir arinma ibadeti olarak ‘abdest’ edimi uzerinde sadece biraz ilerleyince,islama uygun bir abdest islemi sirasinda,
«Sağ el ile sümkürmenin »,
«Abdest âzâlarından birini üç defadan fazla veya eksik yıkamanın»,
«Suyu yüze çarparak yıkamanın »,
« Güneşte ısınmış su ile abdest almanın»,
« Abdest alırken konuşmanın »
« Başın dörtte birinden fazlasını mesh etmenin»
« mekruh » sayildigini saptamaya baslariz. ’El suyu=ab+dest’e iliskin bu kurallar, onun hiçbir sekilde fiziki bir temizlik unsuru olarak ortaya çikmamis oldugunu saptamaya yeterlidir.Fakat,ilerledikçe bu noktaya iliskin bulgularimiz
derinlesecektir zaten.
Sumer-Sami dinlerinde,ates’in oldugu gibi su’yun da,anlaticimiza gore degisen,
olumlu ve olumsuz yorumlari bulunuyordu.Bunlar daha sonra,ayni dini inançda içiçe geçmis vaziyette yer almaya baslarlar.Onlarda ‘ari,saf,kutsal su’,’su ile arinma’ edimlerini (‘kutsal irmak’,’Inanna gelin yikanmasi’,Asur,Babil ‘nehir tanrisi’ vb.) tanidigimiz gibi,ote yandan,«elini su’ya dokundurmadigi» için kutsal sayilan dini sahislara da rastliyoruz.Mesela, kutsal fahise tanriça Inanna,kiraliyet makami ve kutsal me’leri Eridu’dan Uruk’a tasirken, ona yardimci olan dogru sozlu danismani, Uruk’un kutsal merkezlerinin yoneticisi, ozel temsilcisi Ninsubur’u,
« Eline hiç su degmemis,
Ayaklarina hiç su degmemis » (1)
olma ozelligiyle de yucelterek tanitiyordu. Ates-gunes kult merkezlerinden birisi olan Uruk’un Ninsubur’unun kutsalligi,su ile arinmayla degil,su ile temas etmemekle de saglaniyor olmaliydi.(2)
Sumer-Sami erken doneminin ilk kutsal varliklari olarak tanidigimiz ‘tatli-tuzlu su’ kavramlari ; « eline hiç su degmeyen » Ninsubur’un kutsalligi gibi noktalar da hesaba katilirsa,bu durumda,varligini Lagas Ensi’si Gudea’dan bu tarafa tanidigimiz « el yikma=abdest » ibadetinde fiziki temizlik motifi aramanin pek yerinde olmayacagi anlasilir.Buna karsilik,sayin M.I.Cig,eski tabletlerde,« temizlenmis el » gibi ifadelere her rastladiginda, bundan, sadece fiziki temizligi anladigini,Sumerlerin ‘temizlige’ pek onem verdikleri gibi sonuçlara ulastiginda,anlatmis olmaktadir.
Eski toplumda,dinsel ‘arinma’ araçlari olarak sadece ‘ates’in ve ‘su’yun degil,’toprak’in kullanilmis oldugunu da goruyoruz.Kuran,bu noktada bize eski toplumda toprakla arinmaya iliskin bir gelenek kalintisini tanitir.Kuran’da ,(boy ?) abdest (i) bagintisinda,su yerine geçen bir ‘toprakla teyemmum’ kuralini buluyoruz :
« …Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi ( toprakla ) meshedin. »(Nisa Suresi)
Bana oyle geliyor ki,bir insanbilimci boyle konularla karsilastiginda,burada,tipki, 5 ya da 6 bin yil oncesine ait bir yerlesim alanini kesfetmek uzere olan bir arkeologun yasayabilecegi sevinci duyumsayabilir.Onun kaziya bir an once baslama çoskusuna ulasabilir ; butun bir kazi alaninin topragini avuç-avuç elden geçiren buyuk sabrini ve itinali dikkatini benimseyebilir. Gelgelelim,tarihsel bir oren yerini,bunun eski topluma ait bir ‘cehalet kumbeti’ oldugunu belirterek terkeden bir arkeologla karsilasma olasiligi pek yoksa da,eski topluma ait bir dizi kurumun bozulmus yazili kalintilariyla ;gorenek artiklariyla karsilasinca bunlari, ’cehalet çukuru,hurafet kumbeti’ diye tanimlayip ‘yolunda’ gitmeye devam edenlere çok sik tanik oluyoruz.
Bir ibadet biçiminde,«sümkürme» ; sumkurulecek ise bunun sag yondeki el’e mi,yoksa sol yondeki el’e mi ait bir odev oldugu ;ibadet sirasinda kullanilacak suyun ‘sogukluk’ veya ‘sicakligi’ gibi konular,eski toplumu,gerçekten ’cehalet’i nedeniyle mi bu kadar çok ilgilendiriyor? Muhammed’in veya oteki bazi kutsal kisilerin abdest sirasinda kullandigi artik su,hangi nedenle ‘sifali su’ halini alabilir ?Su’ya ozellik degistirten,Muhammed’in etiyle temas etmesi midir ? (3) Toprakla arinma inancinin temeli ne olabilir ? Ates,su veya toprakla,degisik biçimlerde arinma ibadetinin gerisinde hangi eski toplumsal iliski ve kurumlar bulunuyor ?
Sumer-Sami kayitlarina daha dikkatle yaklastigimizda,kutsal alanda karsilastigimiz «tukurmek », « sumkurmek », veya « kusma» gibi sembolik davranislarin eski toplumda,’tanrilara sunulan’ yiyecek-içecek solenleriyle ilgili gerçek davranislarin karsiligi olduklarini saptamaya baslariz.Eski anlatimlarda, yeni tanrilar,yani yeni toplum birimler,bu toplumbirimleri ifade eden totem hayvan-bitkiler « yaratilip » ortaya çikarilirken, Hitit ve eski Yunan anlatimlarinda da yinelenir bunlar, « kusmak »,«tukurmek» motifleri de kullaniliyordu.«Tukurmek » veya « sumkurmek »,eski toplumda,sunularla,sunu kokulari ve sunu yiyimleriyle ilgili farkli davranis biçimlerinin anlatimlari olarak belirirler.(4)
‘Yaratilis’la ilgili versiyonlardan birisinde,Enki, « Birinci ayin 7 ve(ya) 15’inde » « tanri Igigi»lerden birisinin kurban edilecegini ; Tanriça Belet-Ili’nin (Nintu’nun) «kil »i ( ?toprak’i) kurban edilen «Tanri Igigi»nin eti ve kani ile yoguracagini anlatiyordu :
« Boylece,Insan ile Tanri’nin ittifaki kil’de olusmus » olacakti.
Enki’nin bu açiklamasi uzerine,torende hazir bulunan butun Annunaki’ler,hep bir agizdan « evet /amin » diye bagirdiktan sonra,Tanrilar sofrasi hazirlanmaya, davul’lar da çalmaya baslamisti :
« Duyuluyordu davul sesleri,
Bir Ruh girdi (kurban edilecek) tanri’nin sekline,
Haykirdi onun yasam isaretini ,
Istiyordu ki,unutulmasin (anilarda)
kurban edilecek bu Tanri !
Belet-Ili karistiriyordu kil’i( ?)
Ittifak kurulsun Insan ile Tanri arasinda diye.
Tukurduler Igigi’ler bu kil’in ustune
Buyuk Tanri’lar haline gelebilsinler diye »
Bu tur ilahilerde yer alan ozel kavramlari tek tek incelemek,eski toplumun gerçek iliskilerinin taninmasi yaninda,onlarin kutsal kitaplardaki izlerinin takip edilmesi için de faydali olabilir.(5)
Fakat biz simdilik Igigi’lerin (kelime anlami ‘goz+siyah/kara/toprak ?’ gibi gorunuyor) kendi aralarindan birisi kurban edildiginde,’kil,’e tukurme («les Igigu…. crachèrent sur l'argile ») davranislarina anlam bulmaya çalisalim.
Gunumuzde,’tukurmek’,bir asagilama davranisi ;bir reddedis ifadesi olarak kullanilir.(6) ‘Tu’lamak ote yandan,dini edimlerde ‘okuyup uflemek’ yaninda,koruyucu bir ozelligi varsayilarak da kullaniliyor.
Ilahimize yakindan baktigimizda,orada,Igigi’ler arasindan birisinin kurban edildigini ve buyuk tanrilara verdikleri bu kurban karsiliginda oteki Igigi’lerin, daha ust bir konuma geçtiklerini goruyoruz.Bu rituelde, Igigi’ler,’tukurme’ davranisi ile,tanrilar sofrasinin kutsal yiyecegi haline gelen kendi et’lerini,kendilerinden birinin etini yemeyi red davranisini anlatmisa benziyor olmalilar.Belki,burada, daha onceki biçimiyle, tukurme davranisinda,eski kurallara dayanarak once yeme ve sonra da pismanligi saptamak daha uygun olabilir.
Eski toplum,iç yamyamligi,herhalde, pekçok farkli sembolik davranislarla asmaya çalismis olmaliydi.Olum ve yas torenlerinde,içki kadehlerini ve yiyecek tabaklarini kirma davranisinda,olu yamyamligini reddedis,bu araçlari bir kez daha kullanmama istegi bulabilecegimizden bahsetmistik.Musa yasalarinda çok sayida ornegi bulunan ‘kirli’ kavraminda, ‘kirliye’,’haram hayvana’ el araciligiyla dokunma yasaklarinda da,eski toplumun iç yamyamliktan uzaklasma çabalarinin farkli ifadelerini buluruz. Eski toplum,iç yamyamligi onleyebilmek için,kendi kutsal totemini ‘kirli’ ilan etmekten çekinmemise benziyor.Cunku,Musa’nin sadece domuz’dan olusmayan yasak hayvan listesi,Sumer-Sami erken donemin kutsal totem listesinden baska bir sey degildir aslinda.
Domuz’u,kopeg’i,tavsan’i ‘dokunulmaz’,’kirli’ kilan eski toplum birimlerin bu davranislarinin ardinda,kendi toplum birim aidi bireylerinin yasamlarinin korunmasi,iç yamyamliktan uzaklasma durtusunun bulundugunu saptadigimiz anda,’cehalet’ sozcugu curuk alaninda kurulmus sosyoloji ve din teorilerinin gosterisli binalari, birer birer çokmeye baslarlar.
([1] ) « La sainte Inanna s'adressa à sa ministre Ninshubur :
"Viens, Ninshubur, ma ministre d'E-Ana,
ma ministre sukkal(sag+gal) parlant juste,
reine de l'est,domestique fidèle du lieu saint d'Uruk.
Ma conseillère, qui me donne de sains conseils.
Mon guerrier qui combat à mon côté.
L'eau n'a jamais touché ta main,
L'eau n'a jamais touché tes pieds!.
Sauve le bateau du ciel et les mesures sacrées !" »(Inanna ve Enki :Kutsal Kural ve Yonetim Makamlarinin (Me’lerin) Eridu’dan Uruk’a Aktarilis Ilahisinden
(2) « Atesin suyla sondurulmesinin gunah olmasi » turunden inanç kalintilari,ote yonden,mesela kisinin ‘ardindan su dokmek’le tamamlanir.
Ates,gunes kultu gelenegine sahip Sami topluluk ve ardillarinin ruhani kadro yapisinda,su ile temas etmeyerek kutsalligini surduren kategorilerin tarihsel boyutunun incelenmesi ,belki,unlu ‘susuz Kerbela’ anlatimina farkli bir boyut kazandirabilir.
(3) : (KİTÂBÜ'L-VUDÛ'
NAMAZDA SÜTRE İTTİHÂZINA DÂİR EBÛ CÜHAYFE HADÎSİ’nden)
« Ebû Cuhayfe Şöyle demiştir:
(Bir seferde) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, öğlenin sıcak zamânında yanımıza çıktı. Kendisine abdest suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, abdest suyunun artanını alıp (teberrüken) vücudlarına (üstlerine, başlarına) sürmeğe başladılar. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem önünde bir harbe olduğu halde Öğleyi ve İkindiyi ikişer rek'at kıldırdı.
Sâib b. Yezîd Şöyle demiştir :
(Çocukluğumda) teyzem beni Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına götürüp: "Yâ Resûlâ'llâh, benim (şu) hemşîre-zâdemin ayağından ıztırâbı var." dedi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem eliyle) başımı sığayıp bana bereket duâsı etti. Sonra abdest aldı. Abdest suyundan içtim. Sonra arkasında durdum ve iki omuzu arasında gerdek çadırının koca düğmeleri (yâhud keklik yumurtası) gibi Hâtem-i Nübüvveti gördüm.
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir:
Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem beni ıyâdete geldi. Kendimi bilmiyecek derecede hasta idim. Abdest alıp abdest suyundan üzerime döktü. Gözümü açtım. "Yâ Resûlâ'llâh mîrâs (ım) kime kalacak? Benim vârislerim, kelâle (yâni usûl ve fürûumdan olmayan kimseler) dir" dedim. Bunun üzerine ferâiz âyeti nâzil oldu. »
(4) Ates,su ile vaftiz’in oteki yuzunde,insanin bir kurban olarak,ates ve su araciligiyla oldurulmus olma varsayimi bulunur.Isa’nin,butun vucuduyla Urdun nehrine batirilip çikarilmasi,hiristiyan inancinda bu nedenle olum ve yeniden dirilisin simgesidir ayni zamanda.Ates uzerinden ziplayan Nevrozcu simdi farkinda degilse de,bu davranisiyla,eski kimligiyle yanmis ve yeni kimligiyle ‘gunahlarindan arinmis’ olarak ortaya çikmis olur.Toprak araciligiyla arinmanin gerisinde de,bireyin eski toplumda toprak araciligiyla oldurulme biçiminin kullanilisi yatiyor olmalidir.Eski toplumda farkli oldurme biçimlerinin kullanimini incelerken ‘kuyu’lardan,’yer yarilmasi’ndan vb. bahsetmistik.Topragin opulmesi ile toprakla mesholmak,topraga alin surmek,eski toplumda temelde birbirinden farkli iki davranisin anlatimi gibi gorunuyor.
(5)Kurban edilen-oldurulen Apsu’nun,Tiamat’in, Kingu’nun kan ve etlerinden,bazi organlarindan bir çok ‘yaratilis’in saglandigi rituel anlatimlarinda da ‘kil’ kavrami ile karsilasiyoruz.Bu kavram, toprak,komur tozu,’poussier’, toprak tozu,’poussière’ biçimlerinde de tercume ediliyor.Gerisinde 5-6 bin yil bulunan bir kavramin etimolojisini saptamak belki olanaksizdir ama,torenlerin dikkatli bir kurgusu,’kil’ kavrami ile anlatilabilecek olanin ne oldugunu meydana çikarabilir. Cunku,’tukruk’le ilgili bir baska anlatima Enuma Elis’te da rastliyoruz.Orada Marduk,oldurdugu Tiamat’in « tukrugu » ile bu kez « bulutlari ? » yaratiyordu.
--------------------
Sumer-Sami kutsal 'yaratilis' anlatimlarinda,'et' , 'kan','yiyecek','içecek', 'ates','su','tuz','meyve','kurban' gibi kavramlar merkezi konulari olustururlar.Bu durumda ilahiyatçi veya tanritanimaz bilim adamlarimizin, dinin kaynaklarina iliskin çalismalarda,«ruhani» alani çikis noktasi alma adetini gozden geçirmeleri yararli olmaz mi?
Eski Ahit’te Tanrinin, ilk andan itibaren,insanlara 'kan içmeyi' ,su ya da bu yiyecegi yemeyi yasaklamakla çok ilgili bulunmasi,kutsal dinlerde ‘yeme-içme’ konusunun neden onem tasidigina egilmeyi gerektirmez mi?
Sumer-Sami aktarimlarina dayanan uç kutsal din yazininda , 'yiyecek-içecek' konusu kutsal davranislarin,rituellerin,tanri yasaklarinin temel konusu olmaya devam etmistir.Ornegin Tanri,bir baska biçimde yaratmasi mumkun degilmis gibi,yaratilis sirasinda Adem'i uyutur;kaburgasindan bir parçayi çikarip alir, Havva'yi bu kan ve et parçasindan var eder.Adem de Havva'ya, «benim kanim , benim etim» diye ad verir.Tanrinin ‘ol’ diyerek bir anlik edim yerine,kan-et-kemikle iliskili bu operasyonel yaratilis anlatiminda eski toplumun insan kurbani,et,kan ile ilgisinin bulundugunu ileri surmek pek mi aykiridir?
Kutsal anlatima gore,Adem ile Havva yaratilip da cennete konulduklarinda,Tanri'nin yaptigi ilk is,onlara «meyve» yasagi bildirimini yuksek sesle ilan etmek olmustu. Bu anlatim tarzinda ,Tanri ile bire-bir konusan Adem-Havva, bahçede gizlenen Adem'in yerini 'neredesin?' diye sorarak ogrenen bir tanri gibi noktalar uzerinde dolasmak asil konuyu gormeyi engellememelidir.(1)
Sumer-Sami topluluklarin tarihsel gelisme zeminine oturtarak surdurdugumuz incelemeler,bize bu anlatim tarzlarinin,birey 'adi' olmayan Adem ve Havva tanimlari etrafindaki iki toplum birimin bir rituel halindeki ittifak orneklerine dayandigini gostermekteydi.Bu anlatimlarda yer alan, «çiplaklik», «gozlerin açilmasi», «yilan ile konusma»,o donemin rituel biçimleri ve o doneme ait kavram içerikleriyle ilgiliydiler.
'Insanin yaratilisina' iliskin anlatimlarda ilk anlardan itibaren karsimiza çikan bu yiyecek-içecek yasagini ilk 'yasak bilinci' veya ilk 'kural kavrami' gibi,konunun dogrudan ozunu ifade etmeyen genel degerlendirmeler çevresine oturtarak açiklayamayiz.Burada ,dogrudan dogruya,'yiyecek' ve 'içecek'in kendisine iliskin bir kural duzeni anlatimi bulunuyordu.
Adem ile Havva'nin,daha sonra birbirini oldurecek olan dusman 'kuçuk' ve 'buyuk' ogullari,yine anlatima gore, ortada daha henuz 4 kisilik bir 'aile' var iken,hemen mesleki bir arayisa yonelmislerdi.Bir ogul kendine
'çiftçi'ligi oteki ogul ise 'çobanligi' seçmisti.Bununla da kalmamislar,’meslek’lerinden elde ettikleri urunlerinin ilk agzini derhal Tanriya sunmaya baslamislardi.
Bu anlatim tarzlari ve kullandiklari kavramlarin gerisinde, ,eski toplumda , çoban ve çiftçi toplum birimler arasinda gerçeklesen ittifaki;bu ittifakin evlilik ile karsilikli urun degisimi,mubadelesini buluruz.Orada, eski mubadele, kural ve sonuçlari içinde ele alinmalidir.
Tufan olmus,butun dunya sel-sulara karismis,ortalikta 'canli' olarak,tanriya buyuk sadakat besleyen Nuh ile yakin çevresi ile,Nuh'un,aktarima gore,toparlayip « gemi »ye bindirdigi birer çift hayvan ile kus kalmisti.Gelgelelim, boyle bir « Tufan » sona erer ermez, Nuh'un yaptigi ilk is,Tufan'dan kurtulup canli kalsinlar diye gemiye soktugu hayvanlari bogazlayip tanriya kurban etmek olmustu! Eski toplum,elinde bulunup bulunmadigina bakmadan,karsit toplum birimine,kendi toplum aidi bireylere,kendi tanrisina,karsit tanrilara durmadan kurban,sunu sunar!Kaniyla yunar,topraga akitir,yakar,iç organlarini,yagini,budunu,iskembesini ozenle ayirir,farkli tanrilara farkli hayvan kurbanlari
sunar...Eski toplum,eski din,kurbansiz,sunusuz,zekatsiz yasayamaz!
Nuh'un,'soylari yasasin' diye gemiye aldigi hayvanlari,onlar daha uremeye bile firsat bulamamis olmalari gereken bir anda,'Gemi'nin kondugu 'dag'in basindaki sunakta bogazlamasi, kizginligina yol açmak surda dursun,Tanriyi memnun da etmistir ustelik.(2)
Tufanin ardindan,Tanri, Nuh ile 'anlasma'sini yapar! Bu 'anlasma' sirasinda Tanrinin tek bir kosulu vardi:Artik 'insan kani içilmemeli','insan eti yenilmemeli'ydi.
Tanrinin 'iman' uzerine Nuh’a ve evlatlarina ruhani açiklamalar yapmasini bos yere bekleriz!Anlatima gore butun 'dunya'da,'insan,hayvan ve surungenleri' yok edecek kadar gaddar tanri,zaten bir avuç kalmis Nuh ile 'ailesi'ne ,israrla,'insan kani içmeme' ve 'insan eti yememe’ sartlari dayatip durmaktadir.
Tanri ile bireyin 'kalbi' arasinda bulundugu varsayilan 'ruhani' inanç iliskisinde,kan ve etin,'kutsal kazan'in,'ibrik','kupa','buhurdanlik'in,'ates(mum) yakma ve sondurme' gibi olgularin nasil bir yeri olabilir? Boylesine açik baglantilari ilahiyatçilarimiz duymak bile istemezler!
Oysa Tanrilar,yarattiklari ilk varliklarin yeme-içme isleri ve yasaklariyla bu denli ugrasmis,siddet kullanmis,dil dokmusler ise,butun bunlar nedensiz degildi.
Hiç kuskusuz,eski kayitlarda,«içmek » ve « yemek » kavramlarini,bireyin gundelik dogal edim konusu olarak degil,kutsal uygulama ve inanç parçasi olarak buluyoruz. Sumer-Akkad toplumlarindan Hititlere degin,yazili belge,çizim ve kazit bulgularinda , «içmek» ve « yemek » kavramlari,araçlari ve bunlarin kullanim tarzlari dinsel, kutsal bir edim haliyle bulunmaktadir.Sumer-Sami kutsal kurallarina dayaniyor olmasi gereken Musa yasalarinda,sunaga yaklasmak,sunuyu sunmak,atesi yakmak,sunudan yemek,kutsal kazana dokunmak,bunlarla ilgilenmek tamamen farkli duzeyde kutsal sahislarin odevleri olarak duzenlenmisti.
‘Yemek’ ve ‘içme’nin kutsal karakterini ve anlamini,hiristiyanligin kutsal sofra gelenegini ifade eden son aksam ziyafetinde butun safligiyla goruruz.Isa, « goge uçmadan » onceki aksam havarilerine verdigi ziyafette,onlara sarap dagitmis,
«için, bu benim kanimdir » demisti.
Ekmek vermis
«yiyin, bu benim etimdir » demisti.
Bu kutsal toren, kendinden,3500-4000 yil onceki Sumer-Sami atalarinin yamyamlik doneminden,kan içicilik ve insan eti yiyicilikten vazgeçme surecinde olusturduklari kultur duzeyine ait sembolizmi yinelemekten baska bir degildir aslinda. eski toplum geçen sure zarfinda,yamyamligi,’ekmek’e,kan içicilik uygulamasi ‘içki’ içme gelenegine donusturmus durumdaydi.(3)
Sumer-Akkad yazin kaynaklari ilk kutsiyet kavramlari ile yiyecek-içecek ve cinsel iliski duzeni arasindaki baglari yeterince gosteriyor.Bir uygarlik kategorisi olarak sekillenen ilk kutsiyet kavramlarinin,insanin en dogal guduleri olan yiyecek-içecek ve cinsel iliski alanlarinda,eski barbar kurallari asma sirasinda olusturulan bir sembolizm olarak sekillenmesi anlasilabilir.Bu sembolizm,uygarligin safagi doneminde,artik nerede ise,gerçeklesmis durumda olmalidir ki,erken Sumer-Sami topluluklarinin anlatimi sirasinda karsilastigimiz, «Yer’den Gok’un,Gok’ten Yer’in» birbirinden ayristirilmasi islemi bir rituel konusu olarak ele aliyor;«yer ile gok » yani Sumer ve Sami topluluklar arasindaki iliski duzeni,ittifak,tapinaklarda «kutsal ekmek yenmesi» ile saglaniyordu.
Eski tanrilarin kutsal sofralari,bir anlasma,ittifak ifadesiydi.Iki toplum birim arasindaki anlasmanin araci olan «yasam suyu» ve «yasam ekmegi» kavramlarini erken Sumer-Sami topluluk kayitlarindan itibaren taniyoruz.
Orada bir topluluk için «yasam yiyecegi ve içecegi» olan olgular, ittifakin oteki tamamlayicisi bakimindan «olum yiyecegi ve olum içecegi» olarak degerlendiriliyordu.Bu durumda,’yasam yiyecegi’,ayni zamanda ‘olum yiyecegi’;yasam içecegi,ayni zamanda olum icecegi idi. Eski toplumda,iyi ve kotu,helal ve haram,yasam ve olum,iki toplum birim arasinda zit ozellik tasir.
Bu yandaki 'yasam yiyecegi, içecegi' karsi yanda 'olum yiyecegi,içecegi' halini aliyor ise,oyle anlasiliyor ki,taraflar kendilerine ait insan kurbanlara dokunmuyor,bunu karsi tarafa sunuyorlardi.Igugu’lerin,kendilerinden birisi kurban edildiginde kurbana ‘tukurmeleri’ (4),bu durumu anlatiyor olmalidir.
Biri 'su' ,oteki 'ates' ile ilgili olan Ea-Enki ve Anu arasindaki iliskide ‘yasam –olum içecek-yiyecek’ iliskisini tam olarak goruyoruz.Bu anlatimda,Eridu'nun Enki-EA toplulugu için « olum yiyecek ve içecegi », Anu/Enlil toplulugu için «yasam yiyecek ve içecegi » olarak kavraniliyordu.Adapa anlatimina iliskin Tel Harmal'da ele geçen bir versiyonda bu açikca ifade edilmektedir:
«Eridu'nun evladi»,«EA'nin oglu» olarak da tanimlanan Adapa ,«insan soyundan»di.Enki-Ea tarafindan varedilmis,yani eski kavramlarla, onun 'adi' EA tarafindan verilmisti.Eridu'daki odevi,ekmekçi, firinci, kazanci, yemek pisiricilikti.Kisaca mutfak sorumlulugu diyebilecegimiz bu kutsal goreve iliskin kalintilari, Eski Ahit'in Musa donemi ve Ehl-i Beyt orgutlenmesinde buluyoruz.(5) 'yiyecek'le ilgili bu kutsal gorev,'kutsal kazan'la da çok yakin baglara sahip olmalidir.Rituellerde kazan basinda bulunma odevi,erken Sumer anlatimlarinda,sonradan bize 'cadi' ve 'cadi kazani' olarak ulasacak olan bir Tanriça odevi idi.Kadin ve erkek sofra ayirimi olarak da taniyacagimiz ayrisma içinde bu odev,giderek,erkeklere dogru evrilmis gorunuyor.
Adapa,bir gun «balik avi»nda iken,'kayigi' «guney ruzgari» tarafindan devrilir.Boylece Adapa,o sirada «bir ayna gibi olan» «deniz»e dalar.Bunun uzerine Adapa, «Guney ruzgarinin kanatlarini» kirar.Bu arada Anu(Samas) farketmistir ki,bir haftadir(='7 gun') «guney ruzgari» esmiyor.Bunun sorumlusunun Adapa oldugu ortaya çikar.Ates,Gunes,Gok tanrisi Anu onu bulundugu yere çagirir.Adapa Anu'nun yanina gitmeden once babasi tanri Ea-Enki ona ,Anu'ya oldugu kadar Dumuzi ve Giszida'nin tutumlarina da dikkat etmesi gerektigini anlatip;
‘ölüm ekmeği ikram ederlerse yeme,
ölüm suyu ikram ederlerse içme!’
diye uyarir.
Adapa,«Gok'un esigine»,Anu'nun kapisina gelip Dumuzi ile Giszidum'la karsilastiginda,bu iki tanri veya tanrisal varligi tanimistir.Dumuzi ve Giszidum,ona,neden yas giysileri giymis olduklarini sorarlar.Adapa onlara
«Ulke'nin,(yeryuzunun?,topragin,Eridu'nun?) iki tanrisini kaybettik,
Bunun için yas elbiseleri giydim» der.
Isimlerini anmasi,bu iki tanriyi (veya tanrisal varligi) mutlu kilmistir.Dumuzi ve Kiszidum,Adapa’ya bir «giyecek» ve «(zeytin?) yag(i)» verirler. Yagla yaglanir, giyecegi de giyer,
Sag ve sol'daki melekler,ikizler,Anu tapinaginin girisinin iki yaninda bulunan iki aslan sembolu olarak da taniyacagimiz Dumuzi(= Tammuz,Adonis,Adam) ve Kiszidum(=Ningiszida)( 6 aylik devrelerde bir olunce oteki dirilen yaz-kis,ikiz..lerdir de) Adapa'yi alip Anu'nun huzuruna çikarirlar.
Anu,Adapa'ya,
« guney ruzgarinin kanatlarini niye kirdin? »
diye sorar.Adapa basindan geçenleri oldugu gibi anlatir.
Anu,EA'nin korudugu Adapa'nin bu içtenligi karsisinda,onu yuceltmek ister.Ona « yasam yiyecegi » ile « yasam içecegi » sunar.Fakat Adapa,Ea'nin uyarilarina bagli kalarak bunlari yemeyi ve içmeyi reddeder.Cunku,Ea,Anu'nun 'yasam yiyecegi' dedigine 'olum yiyecegi'; 'yasam içecegi' dedigine de 'olum içecegi' demisti ve Adapa’nin bunlari içmesi ve yemesini yasaklamisti. Bu durumda Adapa sadece yaglanmis olmayi ve yeni giyecekleri sirtina geçirmeyi yeterli bulur.Fakat Adapa boylece,olumsuzler arasina ulasma sansini da yitirmistir artik.(E.Dhorme.Les Religion de Babylonie et d'assyrie. Pages 16,46,309-310 etc) (6)
« Yasam yiyecegi » ve « yasam içecegi » kavramlarina Inanna'nin « yer altina inme » rituel anlatiminda da buluyoruz.
Inanna « gokyuzunu » birakip, « yeryuzunu » birakip « yeraltina » inmeyi aklina koyunca,temsilcisi,sozcusu Ninsubur'u yanina çagirip soyle demisti:
« Kutsal Inanna Ninsubur'a dedi ki
-Ey benim devamli dayanagim
Bilgece fikir verenim
Tapinagimin yoneticisi Saggal
Yanimda savasanim
Iniyorum Kur'a,cehenneme
Donemezsem eger
indigim Kur'dan(cehennemden) geriye
Uygun sozlu vezirim
Dogru sozlu savascim
Agita basla benim için yikintida(?harabede)
Davul çal benim için meydanda
Tapinaklarin etrafinda don-dolas benim için
Indir gozlerini
Dudaklarini kapat
dov dizlerini benim için
Kotu elbiseler giy benim için
(? Yirt elbiselerini benim için)
[(Inanna,bundan sonra Ninsubur'a, sirasiyla Enlil'in Ekur'una (E-kur=Ulke Evi=Tapinak); Ur'da Ekisnugal'a,baba Nanna tanrinin evine giderek kendisini kurtarmalari için yardim dilenmesini soylemektedir.Eger onlar yardim etmezlerse,Eridu'ya Enki-Ea'ya basvurmalidir.)]
«Eridu'da Enki tapinagina girince
Agla, yalvar Enki onunde,
Deki ,
«Ey Enki baba
Kizini yeraltinda birakma»
Bilgeligin tanrisi Enki
Tanir o 'yasam yiyecegi'ni
'Yasam içecegi'ni tanir
Bilir yasamin sirrini o
[(Inanna,butun kutsal kurallar , kutsal giysi ve takilariyla indigi cehennemde,7 kapinin her birisinin onunde bazi kurallar ve kutsal giysileri çikarilir,en sonunda çirilçiplak kalir.Inanna’nin indigi ‘yeralti’,islamin ust uste 7 kapili cehennem taniminin Sumer-Sami erken biçimidir)]
«Oturdu tahtina Tanriça Ereskigal
Hukum verdi hakkinda
7 yargiç Annunaki
Baktilar ona olum gozleriyle
Suçlayip bagirdilar ona
Kadin(Inanna) dondu cesede
Cesedi asildi bir çiviye»
[(Sozcu Ninsubur,3 gun 3 gece geçipte Inanna gelmeyince,Tanriça'nin direktifi dogrultusunda basladi,Baba Enlil'i,Baba Nanna'yi dolasmaya.
Onlardan gerekli yardimi alamayinca bu kez baba Enki'nin tapinagina geldi.)]
«Girdi Eridu'da Enki'nin tapinagina
Aglayip yalvardi Enki onunde
-Ey Enki baba
birakma kizini yeraltinda
parlak(?altin,gumus?) madenini tozlara bulatma
Lapis lazuli (mavi) taslarini kirdirtma
Simsir agacini(?asa'sini) kestirtme!»
[(Enki,Ninsubur'un bu haberine uzulur.)]
«Enki baba dedi ki
Ninsubur'a
-Ne oldu kizima?
Uzuldum..
Inanna'ya ne oldu?
Uzuldum..
Gogun kutsal fahisesine ne oldu?
Uzuldum..»
[(Enki baba kizi Inanna'ya yardim etmeyi istemektedir)]
«(Enki baba)
kir çikardi tirnaklarindan
Yapti Kurgarra'yi
Kirmizi tirnaklarindan çikartti kiri
Yapti Galaturra'yi
«Yasam yiyecegi»ni verdi Kurgarra'ya
Galaturra'ya «yasam içecegi»ni verdi
Enki baba dedi ki,
Galaturra ve Kurgarra'ya
(....)
(Yer alti tanrilari) size nehir suyu verecekler
almayin
Tarlanin tahilini verecekler
almayin
Isteyin (Ereskigal)den
Civiye asili (cesedi) Inanna'yi
Dokun uzerine «yasam yiyecegi»ni
Serpin uzerine «yasam suyu»nu
Canlanir boylece Inanna»
[(Gallaturru ve Kurgarru,Enki'nin emirleri dogrultusunda hareket ederler ve çiviye asili cesedin uzerine «yasam ekmegi»ni ve «yasam suyunu» dokerek Inanna'yi canlandirirlar.(7)
safakacmaz@yahoo.com
<if><endif>*19. Yüzyılda BEKTAŞÎLİK .Dr. A. Yılmaz Soyyer. AKADEMİ KİTABEVİ, İZMİR • 2005
<if><endif>1)Kutsal anlatim kavramlarinin,bir çok halde,gunumuzdeki içerikle ele alinamayacagini açiklamistim.Bu bakimdan farkli olgulari anlatan kavramlari,Eski Ahit veya Kuran'da yer alan degisik içerikle kullaninca ortaya çikan 'çelisme','mantiksizlik' gibi noktalar etrafinda dolasan bir sorgulama metodu beni hiç ilgilendirmiyor.Bunu yapan hayli insan var.
Kutsal anlatim kavramlari, eski tarihsel donemin rituel biçim ve kavramlarina bagli ele alinmadan ve bi çok halde baska içerik degerlerine sahip olduklari anlasilmadan,cennet'te Adem'in tanridan «saklanabilmesi»,Adem ile Havva'nin «gozleri henus açilmamisken» bahçede nasil geziniyor, « yasak meyveyi » nasil buluyor,Yilan'la nasil konusabiliyor,yasak meyveyi yer iseler tanri gibi olacaklarini nasil bildikleri gibi açiklama gerektiren noktalar açiklanamaz.
--------------------
varsa , buna karsilik,arkeolog,din ve dilbilimcilerimizin de,insanbilim kurallarina bagli kaldiklarinda kazanacaklari çok sey vardir.
Diyelim ki,bir mezarligin, yerlesim alaninin surlari içinde mi,yoksa bu surlarin disinda mi kurulu oldugu konusunu, mimari nedenlere,yerlesim alani kosullarina baglayarak açiklayan bir arkeologun yorumlarina pek guven duymaz isek,haksiz sayilamayiz.
Bunun gibi,Sumer,Sami,Hurri,Hitit,Assur kayitlarinda yer alan kavramlarin tercume ve yorumlarinda,eski toplumun isleyis yapisi,dini iliskileri hesaba katilmaz ise, dogru sonuçlara ulasmak pek mumkun olmaz.
Bu konuda onumuzde uygun bir ornek bulunuyor.Bu ornek ,Sumer kayitlarinda «yasam ekmegi»,«yasam içecegi» olarak rastladigimiz dini kavramlarla iliskilidir.
Isa,goge çekilme hazirligi yaptigi sirada,12 havarisini toplamis, onlara « kendi eti yerine » « kutsanmis ekmegi »,«kendi kani yerine » ise « kutsanmis sarabi » dagittigi bir sofra ayini yapmisti.
Hiristiyanlikta «kutsal sofra » ve «vaftiz » gibi en onemli iki kurumun dayandigi gelenegi biliyoruz artik.Incelemelerimiz içerisinde, su-ates vaftizlerinin ve « kutsal ekmek », « kutsal içki » kavramlarinin kokenlerinin Sumer-Sami donemlerine degin uzaniyor oldugunu gormeye baslamis durumdayiz.
Sumer-Sami donemi ile hiristiyanlik arasindaki zincirde,Hitit'lerde karsilastigimiz « ekmek yiyin,su için » kalip sozcukleri,ara boslugu kapatan bir olgu olarak ortaya çikiyor.Ilk hiristiyanligin Hitit ve Assur etki alanindaki topraklarda sekillenmis olmasi, bu alanlara yonelmeyi gerektiriyordu zaten.
Hitit dilinin çozumunu borçlu oldugumuz bay B.Hrozny,çabasina baslangiç noktasi olarak, içerigini henuz bilmeden,«Ninda-an ezzateni watarra ekutteni» cumlesini almisti. Bu anahtar cumleyi,çalismasi içinde,
«ekmegi yiyeceksiniz,suyu içeceksiniz»
biçiminde tercume etmisti.Hitit dili bu iki temel kavramin kesfi uzerinden ilerleyerek çozumlenebilmistir.
Gorunuse bakilirsa ,garip bir cumledir bu. Ekmek elbette yenilir,su elbette içilirdi.Fakat,isin daha garip yonu,bu kalipsal cumlenin Hitit yazininda tekrarlaniyor olmasiydi.Bununla birlikte,eski toplumun yapisi ve dini isleyisinin temellerinin yeterince bilincinde olmayan uzmanlarimiz,bu kalipsal cumlenin yazitlarda neden yineleniyor oldugunu kendilerine sorma geregi hissetmise pek benzemezler.En azindan ben,okuduklarim arasinda,bu cumlenin yinelenisine dikkat çeken,bunun anlamini bulmaya çalisan bir yaziya rastlamadim.
Hitit dilbilimcileri ve genel olarak hititologlarimiz bu kalip cumlenin dogal bir yeme içme eylemi ozelligine sahip oldugunu dusunmeye devam etmise benziyorlar.Degerli çabalari daima anilacak olan bay Akurgal’in da bu dar kavrayis alanin disina çikamamis oldugunu goruyoruz.Bay Akurgal’in Hattusili'nin unlu vasiyet çeviri metnine baktigimizda,bu kalipsal cumlenin,orada da dogal ‘yeme,içme’ biçimli bir edim gibi kavranilmis oldugunu,bu yaklasim tarzinin tercume ifadelerine de yansitildigi gorulmektedir.
MO. 1660-1630 lara tarihlenen Hitit Tabarnasi,buyuk kiral Hattusili’nin unlu vasiyetinde en az bes kez yinelenenen «ekmek yiyin,su için» kalipsal cumlesi,gerçekte bir rituel direktifi idi.
Tanrilara,dine,genel olarak toresel kurallara bagli kalma çagrisini ifade eden tipik bir dini cumle olmaliydi. «Ekmek yiyin,su için» veya «ekmek yiyip,su içelim » demek,Islamdaki biçimiyle «tanrinin ipine sarilmak»,dine,tanrisal yasalara bagli kalin-kalalim’ anlami tasiyor olmaliydi.
Cumlenin bu ozelligi,aslinda hem yazitlarda açikti,hem de Hitit dini inançlarinin bin, binbesyuz yil kadar sonraki biçimi olan Isaci hiristiyanligin «kutsal ekmek ve kutsal sarap»tan olusal kutsal tanrisal sofrasinda devam eden bir gelenegi anlatiyordu.
Bay Akurgal'in tercumesine gore,Hattusili vasiyetnamesinin bazi ilgili bolumleri soyledir:
« Boylece (sen Mursili,ben) babanin sozlerini tut,
babanin sozlerini tuttugun surece
ekmek yiyip su içeceksin.
Olgun adam oldugun zaman ise
gunde iki uç kez ye,kendine iyi bak.
....
Sizler(soylular toplulugu) benim en yuksek gorevlilerimsiniz!
Ve benim,sizler de kiralin sozlerini tutunuz.
Siz yalniz ekmek yiyip su içeceksiniz.
Boylece Hattusa ayakta kalacak
Ulkemde de huzur ve baris içinde olacak.
....
Sizler,benim, Büyük Kral Labarna 'nin, sozlerini tutunuz.
Tuttugunuz sürece Hattusa kenti ayakta kalacak ve siz ülkenizi
basariya ulastzracaksiniz.
Yalniz ekmek yiyip su içeceksiniz.
Sozlerimi tutmazsaniz, ülkeniz yabancilarin eline geçer.
Ancak sizler tanrilara da saygidan geri kalmayiniz:
Onlarin ekmek payi onlarin sarap payi;
onlarin çorbalari(?) onlarin yemekleri sofraya konmalidir;
ve sen Mursili bunu ne savsaklamalisin ne de unutmalisin.
Ama savsaklarsan felaket yine gelir,eskisi gibi.
Boyle olsun (amen). " *
Vasiyette goruldugu gibi,'ekmek yemek' ve «su içmek',dini bir ozellik ifadesi olarak,tanrilara tapinma ve ulkenin huzur konusu ile bag içinde ifade edilmektedir.Eger,tablet ifadeleri,bu temel vargidan yola çikilarak yeniden yorumlanirsa,oyle saniyorum ki,vasiyetin anlami daha belirgin ozellikler tasiyabilecektir.(1)
Isaciligin « kutsanmis ekmek ve sarap » ritueli Hitit Hurri,Assur topraklarinda suren ,asil olarak Semitik ates-gunes-gok kult alanlarinda ortaya çikmis « kutsal ekmek-içki » den gelen bir uygulamaya dayaniyordu.(2)
Arastiricilarimiz,tarihsel verileri insanbilim kurallarini daha derinlemesine kullanarak degerlendirebilmis olsalardi, Hattusili vasiyetinde sozu edilen ‘ekmek yiyin,su için’ kavraminin « karninizi doyurun », « kendinize bakin » anlamina gelemeyecegini belki gorebilecekler ve bu tur bulgular,dini olgularin kavranmasinda
bizleri daha ileri bir noktaya tasimis olabilecekti.
--------------------
uzmanlarimizin,nedense,Hitit kayitlarina,Hattusili’nin sozlerine inanmama gibi bir saplantilari vardir.Mesela Hattusili,’benim oglum’ diye birisini gosterirse ;uzmanlarimiz agiz birligi etmiscesine, ’olsa olsa yegeni’,'kizkardesinin oglu' diye deger biçerler.
Mesela Hattusili,kizinin dogurdugu erkek çocuk Mursili'yi
« Bakin buraya,Mursili simdi benim oglum » diye tanitirsa ;uzmanlarimiz ona,’olsa olsa torunu’ diye deger biçerler.
Uzmanlarimiz ,burada belki,karisini « kizkardesi » akrabalik kavramiyla da niteleyen bir Hattusili bulabilecegimizi;eski donem toplumlarinin bir baska tur akrabalik iliski ve kavramlarina sahip olabileceklerini dusunmezler.
Eger bir Hitit kirali ile kiraliçesi birbirine ‘kiz kardesim’,’erkek kardesim’ de demis ise,kutuk kayitlarina girerek bunlarin ‘olsa olsa uvey kardes kari-koca’ olabilecegini açiklamak için adeta çirpinirlar !
Benzer tarihsel çagdaki Abraham’in karisina ‘kizkardesim’ demis olmasinin,eski Yunan,eski Sumer-Sami tanri ve tanriçalarinin,Dumuzi ile Inanna’nin,daima birbirlerinin « kiz ve erkek kardes kari-kocalari » olmalarinin Hititlerdeki bu akrabalik duzeni ve kavramlariyla bir ilgisi bulunup bulunmadigina dikkat bile etmezler.Boylece,garip biçimde genellikle ‘yegen’lerin vb. kiral oldugu bir Hitit tarih anlatimina
ulasmis oluruz.
Toplum bilimcinin gorevi,oturdugu yerde Hitit kayitlarini,Hattusili’nin sozlerini bozmak degil,kayitlarda yer alan kavramlarin içerigini tanimaya çalismak olmalidir.
2)
Gökten inmiş olan diri ekmek Ben`im. Bu ekmekten yiyen sonsuza dek yaşayacak. Dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir.”(Yuhanna 6:51)
Tanrı`ya şükrettiğimiz şükran kâsesiyle Mesih`in kanına paydaş olmuyor muyuz? Bölüp yediğimiz ekmekle Mesih`in bedenine paydaş olmuyor muyuz?(1. Korintliler 10:16)
Sonra eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve onlara verdi. “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın” dedi. (Markos 14:22,Matta 26:26,Luka 22:19)
__________________