diğer araştırmam;
Bilindiği üzere insanın yaratıldığı günden bu yana İslam dininin var olduğu savunulur.Hz.Adem in dini de İslam olarak bilinir.Ama İslam dininin kitabında bu mevzu sadece birkaç ayette geçer ve kapalı anlatılır ve kesin bir sonuç çıkarılamaz.(Bknz:Ali İmran:19)Yani yoruma açıktır.Ama birçok İslam âlimi Hz.Adem(a.s)in dininin de İslam olduğu konusunda hemfikirdir.Peki diğer dinlerin,kitapların ve peygamberlerinin indirilme amacı nedir? Eğer Allah katında tek din İslam ise;neden Kuran da diğer dinler hakkında da onlar da kurtuluşa erenlerdir ifadeleri yer alır?Peki eğer dünya yaratıldığı ilk günden itibaren İslamiyet mevcut ise;neden Hristiyanlık ve Yahudilik indirilmiştir? Bu bir çelişki midir?İşte bunun cevabını arayalım.
İslam kelimesinin kelime köküne bakarsak asıl anlamı ‘barış’ tır.Ve bir diğer asıl kelime anlamı ‘teslimiyet’ tir.Yani yaradana teslim olma anlamına gelir.İslam kelimesi hiçbir yerde ‘özel isim’ olarak yer almaz.Yani bir isimden ziyade isim-fiil olarak değerlendirilebilir.Yani burada şu yorumu yapabiliriz;Allah katında tek geçerli olan barıştır,yaradana teslimiyettir,ondan başka bir yaradan olmadığı gerçeğidir.Yani Allah katında tek geçerli olan bir din değil,bir görüştür.Orada geçerli olan birliktir,orada geçerli olan koşulsuz sevgi ve kardeşliktir.Buradan çıkacak sonuç insan dünyaya indirilmeden önce orada geçerli olan ve varolan bir din değil,görüş idi.Bunları neden yazdım derseniz;olaya bu açıdan bakarsak ancak o zaman ilk pragrafta yazdıklarıma cevap bulabiliriz.Oysa çoğu insan Ali İmran suresinde geçen ‘Allah katında tek geçerli din İslamdır.’ ayeti ile diğer dinlerin edyân-ı münzele olmadığını iddaa eder.Eğer öyle ise;Hz.İsa,Hz.Musa,Hz.Davut farklı bir dinden olduğu için Allah katında refaha erişemeyeceklerdir.(haşa)O zaman onlar cennete giremeyecektir?Bu bir çelişki değil mi?İşte bunu anlamak için olaya iki açıdan bakmak lazım.Sadece ‘Allah katında tek din İslamdır.’ ayeti ile mevzuyu idrak edemeyiz.Bunu Allah katında tek geçerli olanın barış ve teslimiyettir olarak yorumlar isek işte o zaman meseleyi idrak edebiliriz.Yani sonuç olarak ‘din’ kavramı sadece bu dünyada geçerli bir kavramdır.Dinlerin indirilme amacı;insanı yaratan bir yaratıcının olduğunu insanlara bildirmektir.Şeytan konusunda insanları uyramaktır.Yani din bir yaratanı kabul etmek ve fark etmek için bir araçtır.Ahirete tekabül ettiğimiz gün,bunun farkına varacağımız için orada bu dinlerin bir önemi olmaz.Çünkü ayetler ile sabittir ki insan orada amellerinden sorguya çekilecektir.Yani dünya yok olduğu zaman,insanlar öldüğü zaman Allah katında kabul görecek olan bir din değil bir görüştür.Bu görüş ise dinler sayesinde elde edilebilir.Dinler sayesinde insanlar böyle bir görüşe âgâh olabilir.
Buraya kadar anlaşılıyor ki İslam bir dinden ziyade bir görüştür,bir tanımdır,bir amaçtır.Çünkü dünya üzerindeki dinler;Müslümanlık,Hristiyanlık ve Yahudilik dir.İslam ise bunların genel adıdır.İslam fikri altında bu dinler birleşir.Yani İslam dini,Hz.Adem (as)’den Hz.Muhammed(sav)’e kadar gelen bütün semavî dinlerin manen,zımnen ortak adıdır.Çünkü bütün hak dinler, Allah’ın gönderdiği hak ve hakikati ifade eden dinlerdir.Dinin temel inanç esaslarında hep aynı dersi vermişlerdir.
Dünya üzerindeki semâvi dinlerin öğretileri birbirileri ile paralellik gösterir.Bu dinlerin kitapları ancak bir bütün olarak incelendiğinde hakikatı kavrayabiliriz.İnandığımızın haricinde bir dinin kitabını incelemeden diğer dini anlayamayız.Haliyle hepsi bir bütün olduğu için inancımız hep bir noktada tıkanır ve şüpheler baş gösterir.Dünya üstündeki bozulmalarının temelide aslında budur.Diğer bir dinin kitabını ve peygamberini yeterince analiz etmeden inandığımız din hakkında da yeterli bilgiye sahip olamayız.Bu aynı şekilde diğer din inanları için de geçerlidir.Peki bu mevzuda kutsal kitaplar ne diyor?Hepsinden örnek vermek isterdim ama Kuran dışında diğerlerinin değiştiğini iddaa ettiğiniz için onlardan ayetleri yazmayacağım.Ama şunu da belirteyim.Hz.Âdem'den(a.s.) Peygamber Efendimize(sav) gelinceye kadar bütün peygamberlerin tebliğ etmiş oldukları iman esasları birdir.Mesela Müslümanlıkta bilinen İslamın şartlarını diğer tüm dinlerde mevcuttur. İlâhî dinler arasında iman esasları hususunda hiçbir fark olmadığı gibi, bilhassa temel ibadetler hususunda da fark bulunmamaktadır.Dolayısıyla diğer dinlerde namaz,zekat var mı tarzı bir tartışma içerisine girmeye gerek yok.Çünkü bu da ayetler ile sabittir.Bunun ispatını Kuranda görebilirsiniz.Mesele dinler hakkında Kuranda bulunan ayetler ile başlayalım.
BAKARA SURESİ:62 Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.
MAİDE SURESİ : 68 De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.
MAİDE SURESİ : 69 Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.
HAC SURESİ : 17 İman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve şirke sapanlar arasında Allah, kıyamet günü ayrım yapacaktır. Allah, her şey üzerine Şehîd'dir, tanıktır.
Bu gibi açık olarak anlatan yada dolaylı yoldan mevzuyu anlatan birçok ayet vardır,Bunları açıp baktığımızda görebiliriz.Yani Müslümanlık harici bir dine mensub birisine kesinlikle cennete giremez damgası vurmak bu ayetlere karşı çıkmaktır.Tabii ki inanmayanlar ile alakalı ayetler de var ahirette neler olacağına dair.Ama bunlar incelendiğinde inanmayanlar hakkında yazıldığı anlaşılır.Yani sözde inanıyorum diyenlerle alakaladır. Kur’ân’da yeralan Yahudiler ve Hristiyanlar ile ilgili suçlamalar “Tahrif” ile ilgili değildir.Bir değişmeden yada bozulmadan söz edilmez.Aksine dinleri kullanarak insanları saptırmaya yönelik olanlara,sözde dindarım deyip yine başkaları tarafından o inancın yanlış algılanması amacı ile uğraşanlara yönelik ayetlerdir.çünkü sadece bir ayeti tek başına inceleyerek asıl anlamını kavramak zor olur.Bir önceki ve bir sonraki ayet ile değerlendirilmelidir.Yani diğer dinlerin tahrif edildiğine dair hiçbir kanıt yoktur.Lakin sahih olduklarına dair birçok kaynakta nişanlarını bulmak mümkündür.O yüzden bir şeyin aksini iddaa edeceksiniz önce elinizde delil olması lazım.Değişmediğinin kanıtları Müslümanların kitabı olan Kuran-ı Kerim de belirtilmiş ise diğer dinlerin sahih olmadığını nasıl söylersiniz?Mesela şu ayeti inceleyelim.
ALİ İMRAN SURESİ : 84 De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilmiş olana, Mûsa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na teslim olanlarız."
ALİ İMRAN SURESİ : 85 85 Kim İslam'dan/Allah'a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana düşenlerdendir.
Buradan da net bir şekilde anlaşılıyor ki İslam tüm dinlerin genel adıdır.Yani sadece Müslümanlık hak dindir demek Kuranın dedikleriyle çelişir.Ve bunun ne anlama geldiğini ben söylemeyeyim.
Hala anlamayanlar olabilir.Yine birkaç delil daha sunayım. Şayet bir insan Müslüman ise "Tevrat ve İncil tahrif edildi, değiştirildi." diyemez. Tevrat ve incil değiştirildi, diyen Kuran'ı inkar etmiş olur. Oysa bir Müslüman Kuran'ın tek bir ayetini bile reddetmemeli. Bunu ben mi uyduryorum? Hayır, bunu Kuran diyor:
"...Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir." (BAKARA SURESİ: 85)
Birçok kişi hala göremiyor olabilir.Bunun nedeni kimsenin böyle bir araştırmaya cesaret edememesidir.Çünkü bir insan bugüne kadar doğru bildiği bir olguyu yanlış mı acaba diye araştırma zahmeti duymaz.Şöyle bir düşünce zuhur eder dimağında;’Ya bildiğim yanlışsa?’ işte insan böyle bir anda buhrana sürüklenir ve şüpheye düşer.Önce olaya iki açıdan bakamadıktan sonra bu iki fikirden birisinin doğru olduğunu ispat edemezsiniz.Yani iki ihtimali de düşünmeden hangisinin gerçekleşeceğini.hangisini gerçek olduğunu bilemezsiniz.
Ayrıca birçok kişi bu mevzuyu sorguladığında işin içinden çıkamayacağını düşünür ve buna cesaret edemez.Haliyle bunu sorgulayan başka bir kişinin fikrine başvurur.Ki bu kişinin de ne kadar güvenilir olduğunu bilinmez. Kendi aklınızı kullanmak varken neden başkalarının sözünü sorgusuz sualsiz kabul ediyorsunuz?Sorgulamak hacı hocaya danışmak demek midir?Öyle ise bize niye akıl verildi.Herşeyin net anlatıldığı Kuranı aklımız almaz diye anlamaya çalışmamak olur mu?Öyle ise bu akıl bize niye verildi?Kuranda şöyle bir ayet yoktur; ‘ Kuranı anlamak için başkalarına başvurun,anlayan başkasına sorun.’ Böyle bir ayet yoktur.Aksine şöyle bir ayet vardır; "Biz bu kuranı okuyup anlayasınız diye sizlere indirdik". Şimdi burada ben anlayamam,ben çözemem,bizi aşar tarzı bir ifade bu ayet ile çelişmez mi? Kur'an'ı anlayamayız anlayışı,önyargısı, Kur'anı anlamanın önündeki en büyük engellerden biridir. Kur'an a karşı, böyle bir anlayışa sahip olmaktan daha büyük bir yanlış olamaz.Adeta, Kur' anın bütün işlevini sıfıra indirgeyen, insanla Kur'an arasındaki bütün ilişkileri koparan, aklı donduran ve Kur'an anlaşılmamaya mahkum eden bu anlayış değişmedikçe Kur'an'ı anlamak mümkün olmayacaktır.Birkaç ayet ile de mevzuyu destekleyelim.
"İşte böylece Kuran'ı apaçık ayetler, olarak indirdik. Allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir'' (Hac - 16).
"Andolsun ki, sana apaçık ayetler indirdik. Onları sadece yoldan çıkmışlar inkar eder"
(Bakara - 99)
"Andolsun ki Kur'an'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık.Öğüt alan yokmudur?' (Kamer -17)
Kur'an'da bu ayetlere benzer daha birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi Kur'an kendisinin anlaşılır olduğunu söyleyerek "Biz onu anlayamayız diyenleri yalanlamiş olmuyormu ? Kur'an'ın ortaya koyduğu gerçek odur ki Allah biz kullarına, kitabını anlayacak düzeyde akıl vermiş, kitabını da aklımız düzeyinde anlaşılır olarak indirmiştir.Kuranı ancak aklı olanlar anlamaz.Zaten onlarda sorumlu değildir.
Birde şunu belirteyim ki;tefsir ile çeviri atrı kavramdır.Çeviri başka dildeki anlamıdır.Tesfir ise örtülü bir şeyi açmak, yorumlamak anlamına gelir.Kur’ân-ı Kerim’in anlamını açıklamak anlamına gelir.Yani çeviri her yerde aynıdır.Ama tefsir kişiden kişiye değişir.Yani Kuranın Türkçe çevirisini alıp okuyup anlayabiliriz.Aklı olmayan anlamaz.Ki onlarda bundan sorumlu değildir.Aklımız var şükür.ve önümüzde kuran var.Anlamak için niye başkasının yorumuna ihtiyaç duyalım?Başkası ne kadar güvenilirdir?Yok ben hala anlamam derseniz nasıl anlayacaksınız peki?O zaman Arapçamı bilmek lazım?Eğer Arapça bilmiyorsak Kuran neden Türkçe dilinde de indirilmedi?Yada farklı bir dilde daha?
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır ın bir sözü ile sona geleyim;
‘’Ayetin açıklamasını biz yaparsak;Ben Abdülaziz hoca olarak bir ayetin açıklamasını yaparsam;sizde bu açıklamanın gerçekten ayetin açıklması olduğunu zannederek bunu kabul ederseniz,ne duruma düşmüş olursunuz?Bana kul olmuş olursunuz.Benim sözümü Allahın sözü zannederseniz.’’
Buradan da anlaşılıyor ki Kuranı anlamak için başkasına ihtiyaç duyulmamalıdır.Çünkü bize de akıl verilmiştir.Ve Kuranda da bu aklı kullanarak Kuranı anlamamız emredilir.Ben bilemem demekte büyük bir çelişki olur.
Asıl mesele diğer dinlerin değişip değişmediği mevzusu idi.Ve Diğer kitapların.Bunun cevabınında Kuranda gayet net bir şekilde verildiğini izah ettik.Yukarıdakilere dayanarak söylüyorum;nasıl olurda biz anlamayız denebilir?Kuranda yazıyor ama biz bunu anlamayız demek,kuranda yazan ile çelişir.Eğer bunu idrak edersek yani diğer dinlerin ve kitapların değişmediğini idrak edersek,diğer kitaplarıda okursak aralarındaki bağlantıları çözebiliriz.Bir kaç örnek verelim;İncil de Süleymanın Meseleleri 5-16 bölüm ve yine Barnaba İncili, 43-51. bölümde bunun net delilleri vardır.
Meseleye noktayı koyalım:Bu ayet gayet açıktır.Anlamamak mümkün değildir;
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا فَلاَ تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne)
"Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyle uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir" de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme.’’
Eğer dinler değişmiş ise;bu ayetten ne anlaşılır?Hâla değişti diyorsanız,Bu ayet niye var?Diyelim ki değişti.O zaman Allah geleceği görememiştir.(haşa)Diyelim ki değişeceğini biliyordu.Peki niye Kuran da bununla alakalı bir ayet yoktur?Artık hala anlamamakta ısrarlı iseniz;yolunuz açık olsun.Selametle...