aris
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 3 Tem 2008
- Mesajlar
- 660
- Tepkime puanı
- 143
MANEVİ ''GEN'' VE ''İZLENİMLER''
Yaşadığımız bu dönemde, biyolojik bedenimizin içerdiği tüm bilgiler, insanoğlunun taşıdığı genlerin içinde bulunduğunu biliyoruz. İnsanın (manevi) gelişmesini sağlayarak onu daha ileri bir konuma doğru ilerlemesini sağlayan bir özellikten bahsetmek istiyorum. Bu özellik her insanda yaradılıştan var olan ve insanın yaşamı boyunca geçireceği gelişmeleri programlayan bir özelliktir. Kabala bu özelliği insanın Manevi genleri olarak belirtmektedir. Bu özel manevi genler diğer genlerin çok daha derinlerinde olan bir program taşımaktadırlar. İnsan doğduğu andan itibaren bu programın hâkimiyeti altına girmektedir. Her insanın kendine özgü niteliklerini, karakterini, kaderini ve insanın gerçekleştirdiği işlemleri dikte eden, bu programdır. Bununla beraber bu program birçok durumda insana tercih özgürlüğünü tanımaktadır. İnsanın şahsiyetinde (karakterinde) var olan bütün nitelikler bu program tarafından tanımlanır ve böylece o insanın gelişmesini sağlar.
Bu program sadece insanların içinde var olmakla kalmıyor, evrende var olan her şeyin içinde yer almakta olup, ''onun hayatı'' adında bir süreci dikte etmektedir. İnsan doğasından farklı olan bu program insanın içinde sabit olmayıp, insanda yaşamı boyunca gelişerek değişimlere yer vermektedir.
Bu program, peş peşe sıralanmış ve bir birini takip eden bilgilerden oluşan bir emirler zinciridir. Bu zinciri oluşturan emirlerin her birine kabala dilinde ''REŞİMO'' ''İzlenim'' Olarak adlandırılmıştır.
(Reşimo Roşem kelimesinden kaynaklanan bir kelimedir ve Reşimot kelimesinin tekil şeklidir).
Bu izlenimler, İbranice reşimot, her insanın içinde, doğduğumuz andan öleceğimiz ana kadar taşıdığımız izlenimlerin bir listesidir. Bu izlenimler varlığımızın bu dünyaya gelip yaşamını sürdürdüğü tüm dönemlerde geçtiği REENKARNASYONLARDA ruhumuzun eriştiği tüm gelişmelerden edindiğimiz izlenimleri kapsamaktadır.
Bu izlenimlerin ihtiva ettiği bilgi zincirini okuyabilsek, evrenin hangi aşamada nasıl geliştiğini bir film seyreder gibi görebiliriz. Evrenin en ilkel durumundan tutun, güneşin ve yıldızların nasıl oluştuğunu, dinozorların yaşadığı dönemden, en uzak geleceğe kadar her şeyi görebiliriz. Evrenin genel kurallarına göre, evrende hiç bir şey kaybolmaz, ancak her şeyde değişiklik olur, her şey bir durumdan başka bir duruma dönüşür. Bu izlenim zinciri (bilgi zinciri) hayatımızın başından sonuna kadar yaptığımız çalışmaların bir programı ise ve bu program üzerinde bir değişiklik yapmak imkânımız yoksa vazifemizin sadece bu programın içinde yazılı olan emirleri yerine getirmek olduğunu varsayacak olursak, bu programın bir taraftan hepimiz için, diğer taraftan tek, tek her birimiz için neler içerdiğini bilmek çok ilginç olsa gerek. Bu izlenimleri önümüzdeki tarzda incelemek daha doğru olacaktır.
Öncelikle doğanın hedef ettiği nokta nedir onu tespit edelim. İkincisi, bu izlenimler bizi yaradılışın hangi genel kuralına doğru taşımak istemektedir. Bu soruların ardından doğan başka bir soru var, bu izlenimlerin incelenmesinden öğrendiğimiz bilgiler sayesinde her hangi bir şeyi değiştirmek, yeniden yapılandırmak ve her şeyi daha iyi değerlendirerek her şeyin gönlümüzce olmasını sağlayabilir miyiz?
Bu soruların cevabını, izlenimlerin içinde bulunan bilgi zincirini çözmek suretiyle elde edebiliriz. Bu nedenle bu programın ve izlenimlerin içine girebilmek için ihtiyacımız olan her şeyi kabala öğrenerek elde edebiliriz.
Modern çağın insanı kendi hayatının programını ve EVREN'İN tümünü idare eden mekanizmin nasıl işlediğini öğrenmek için gereken çabayı göstererek Dünya'mızın kontrol paneli üzerinde hâkimiyet sağlamak suretiyle onu en doğru ve en iyi bir şekilde kullanmasını öğrenebilir. Bu Program, dünyamızın kontrol paneli ve ışığın kaynağı olan, Olam Atsilut, ''Tecelliler Dünyası'' bilinç seviyesinde bulunmaktadır. Olam Atsilut aynı zamanda hayatı, bolluğu, güveni, sağlığı ve huzuru bize getiren ışığın dünyamıza süzülmesini sağlar. Başlangıçta Ruhumuz en mükemmel şekliyle tecelliler dünyasında bulunmaktadır. Ruh burada, ebedi ışık ve Yaradan'a eşit bir seviyede, huzurla doludur. Ruh, bu yüce mevkiden, ''Bu Dünya'' dediğimiz en alçaklardaki bilinç seviyesine atılmaktadır. Ruh bu yüce mevkiden, Atsilut dünyasından bizim dünyaya doğru yol alırken ilerlediği her kademede kendinde ihtiva ettiği ışıktan boşalmaktadır, ruh bu dünyaya girişinde taşıdığı bütün ışığı yolda kaybederek girmektedir. Ruh bu dünyaya girişinde, (Dünyaya Geldiğinde), sadece şimdiye kadar karşılaştığı olayların yarattığı durumları ihtiva eden izlenimlerle dünyaya gelir Ruh daha sonra bu dünyadan ayrılıp tekrar Atsilut dünyasına doğru yola çıkarken (tırmanırken) bu izlenimlerde yazılı olan durumlar, bu dünyadan, Atsilut dünyasına çıkan basamakları teşkil etmektedir.
Bu izlenimler iki önemli hususa dayanmaktadır. Birincisi, ruhumuzun bu dünya'ya inişinden önce, Yaratanın ışığından elde ettiği zevklerin hatıralarını taşımaktadır. İkincisi, (koha şel Akavana Lemaan Abore), Allah Aşkına niyetinin taşıdığı güç, ruhu en yüksek manevi seviyede tutan, Allah aşkına niyetinin içerdiği güçtür. Bu iki husus, bizi yaşamakta olduğumuz dünyanın, dünyevi bilinç seviyesi ile manevi bilinç seviyesini birbirinden ayıran bölmenin (Paravanın) üzerinde üstünlük kurmak için gereken manevi duyuları içimizde oluşturmaya yardımcı olmaktadırlar. Kabalacıların kendi içlerinde yaratmış oldukları bu duyulara kabala ''MASAH'', ''PERDE'' Adını verdi. Masah insana kaderi üzerinde hâkimiyet elde etmesini ve çevresinde her şeyin daha iyiye gitmesini sağlar.
RUH ışıkla dolu olduğu Yüksek dünyalardan, ışık olmayan bizim dünyaya, yukarıdan aşağıya doğru inerken, her basamağa çarparak yuvarlanan bir topa benzer, ruhun her bir basamağa çarpışında edindiği ''İzlenime'' ''REŞİMO'' diyoruz.
Kabala öğrenen her insan, en son ve en alçak yerde bulunan manevi basamaktan oluşan en ufak ve en yüksek yerde bulunan manevi basamakta oluşan en büyük İzlenimleri, en doğru bir şekilde değerlendirmeyi öğrenir. İnsan daha ilk manevi basamakta elde ettiği değerler sayesinde, bulunduğu düşük bilinç durumundan, kendi dünyası dışında kalan yüksek bir bilinç seviyesine çıkmak arzusu duyar.
DÜNYA'YI YÖNETMEK KONUSUNDA YAHUDİLERİN ÜSTÜN MANEVİ KABİLİYETLERİ NELERDİR?
Yahudiler en üst kademedeki basamaklardan artakalan İZLENİMLERİ realize ederek üst dünyaya çıkmak suretiyle dünyayı yöneteceklerdir. Işık ruhu terk ettikten sonra geriye İZLENİMLERDEN meydana gelen izlenim zinciri kalmaktadır. Bütün izlenimler bu zincirin içinde kapalı ve katlanmış olarak bir nokta şekildedir. Bu nokta her bir insanın içinde olup, ''YÜREĞİMİZDEKİ NOKTA'' veya ''Geleceğin ruhunu üretecek dölüt'' adını veriyoruz.
İnsanın geleceğinde (İstikbalde) taşıyacağı ruhun niteliklerini de izlenimler belirlemektedirler. İzlenimler, Ruhun şeklini, niteliklerini hatta Atsilut dünyasına dönüşünde hangi yeri tutacağını bile belirlerler. Kendi izlenimlerini düzenli ve devamlı bir şekilde realize eden her insan bu dünyaya gelmeden evvel, ruhunun Atsilut dünyasında sahip olduğu yere döner.
Kabala ilminde Atsilut dünyasına, ''ERETS İSRAEL'' adını veriyoruz.
Olam Atsilut bilinç seviyesine çıkan insana, ''İVRİ'' diyoruz.
İvri bir yerden başka bir yere geçen anlamında bir kelimedir ve avar - geçti kelimesinden türemektedir.
Yaşadığımız dünyevi niteliklere sahip bu dünyadan, manevi niteliklere sahip Manevi dünyaya geçtiği için o insana ''İVRİ'' diyoruz. Kendisi, evrenin kontrol panelini teşkil eden yönetim sistemi niteliğini taşıyan Olam Atsilutun bir parçası haline gelir ve böylece dünyamız üzerinde hâkimiyet kurmak kabiliyetini elde ederek, bizim dünyamızda olup biten her şeyi anlamak ve değerlendirmek, İvri insan için, imkan haline gelir.
Ruhun Atsilut dünyasından bizim dünyaya doğru gelişmesinden önceki durumuyla, dünyamızdan yukarıya doğru basamak basamak tırmanarak Atsilut dünyasına çıktıktan sonraki durumu arasında olan fark, ruhun biz insanların isteğiyle ve gayretiyle yukarıya çıkmış olmasından ileri gelmektedir. Ruh, dünyaların basamaklarını özgürce aldığı bir kararla tırmanarak yükselmekte olup böylece Atsilut dünyasındaki manevi katın bütününü elde etmektedir. İnsanın bedeni bizim dünyada varlığını korumaya devam eder. Böylece insan aynı anda her iki dünyada yaşayabilir.
Kabalanın ifade ettiğine göre, insanoğlu dünyevi bedeni içinde yaşarken evrenin tümünü ve var olan bütün realiteyi keşfetmesini sağlayan, Kabala İlmidir. İnsan bunları keşif etmesi sürecinde, kademeli bir şekilde kendinde, Yaradan'ın niteliklerinden olan - etkili olmak, özveri ile davranmak kabiliyetini edinmeye başlar. İnsan bu niteliklere sahip olduğu müddetçe, ruhu gittikçe Yaradan'a benzemeye başlar ve neticede onun gibi olur ki o zaman insan Yaradan'ın seviyesine çıkmış sayılır ve Yaradan'la eşit bir duruma gelir. Bu noktada bir cümleyi hatırlatmak çok yerinde olur, havraya gidenler ve gitmeyenlerin de bir kısmı bilirler, bu cümle İbranicede, Şiviti a şem lenegdi tamid cümlesidir.
Bu cümle insanın Yaradan'la eşit olmak arzusunu dile getirmektedir.
Bu yüzden, kendi kaderini ve bütün dünyayı yönetebilmek için engelin diğer tarafına geçmek için ''YEUDİ'', ''İVRİ'' olmak gerekmektedir.
Yahudi ve Yahudilik nedir bunları açıklamaya çalışalım. İbranice Yeudi kelimesi, müstesna anlamına gelen Yihudi kelimesinden türemiştir. Bilindiği gibi Hz. İbrahim müstesna bir kişiliğe sahipti. Burada Hz. İbrahim'e neden İVRİ denildiğini anlamak için, bu dünya bilincini aşan ilk kişi olduğundan kaynaklandığını açıkça görebiliriz. ''Yeudim'' Yahudiler bir millet değildir, onlar bu dünyayla manevi üst dünya arasındaki engeli aşmak için edindikleri sistemi bütün dünya insanlarına öğretmek vazifesini yüklenmiş ELÇİLERDIR. Yahudiler söz konusu ELÇİLİK Görevini yerine getirmek için seçilmiş MÜSTESNA bir toplumdur. Hz. İbrahim, kabalayı ve Torayı almadan önce, bu insanlar Yahudiler Mezopotamya'da yerleşmiş diğer aileler gibi, büyük bir aile teşkil ediyorlardı. Bizim genlerimiz ve özellikle Aşkenaz Yahudilerinkiler, gerçek Mezopotamyalıların genlerine büyük bir benzerlik taşımaktadırlar. Yahudiler bu nedenle yeryüzünde yaşayan diğer toplumlardan farklı yaşam ve dini kuralların, başka toplumlara kıyasla benzeri olmayan farklılaşmalar nedeniyle, toplumlar arasında, müstesna bir konumda binlerce yıl devamlı olarak yerini muhafaza etmeyi başaran tek toplum olduğunu görmekteyiz.
Bizler ve başkaları arasında var olan farklılık, Hz. İbrahim’in ailesi tarafından belli bir hedefi olan ve uygulanabilir bir misyonu (görevi) yerine getirmek için yaradan tarafından seçilmiş olmalarından ileri gelmektedir. Misyonumuz, dünyanın yönetimini ve Yaradan'a olan bağlantıyı evvela kendimize sonra da bütün beşeriyete öğretmektir. Bu misyonu kendine yükleyen herkese ''Yeudi'' Yahudi diyoruz.
Fakat Yahudi diye bir millet kavramı yoktur, çünkü gerçekte baştan beri böyle bir millet yoktu. Atalarımız Avraam, Yitshak ve Yaakovdur.
TARİH BOYUNCA YAHUDİLER MANEVİ YÜKSEK BİR SEVİYE ELDE EDEREK DÜNYADA MANEVİ YÖNDEN HÜKMETTİLER Mİ YOKSA SADECE GELECEKLE Mİ İLGİLİ?
Mısırdan çıktıktan sonra, Erets İsrael, İsrael topraklarına yerleştikleri dönemde, birinci ve ikinci Beyt Amikdaş, yaklaşık bundan iki bin sene evveline kadar, o dönemde yaşayan kabalacılar, eski dünyayı iyi bir durumda muhafaza etmişlerdir. Fakat o dönemlerde bütün beşeriyetin Yaradan'ın seviyesine çıkmak mecburiyeti henüz yoktu ve Yahudilere, diğer milletlere karşı tarihi görevlerini yerine getirmek mecburiyeti yüklenmemişti.
İkinci Beyt Amikdaş harap olup tahrip olduktan sonra, Yahudilerin misyonu sürgüne çıkmak ve dünya milletleri arasına karışarak kademeli bir şekilde gelişerek, hayvani izlenimlerin seviyesi olan, sadece bu dünya zevklerine dalmak arzularında değişiklik yaparak manevi hayatı ve realiteyi yönetmek olduğunun bilincine varmakla, ADAM izlenimleri seviyesine çıkmaktır.
Yaşamakta olduğumuz çağ bilgi çağıdır, kabala ilmini özellikle bu dönemde evvela kendimiz Hz. İbrahim’in soyundan olduğumuz için öğrenmeliyiz, sonra da bütün beşeriyete bu bilgileri aktarmalıyız, içimizdeki izlenimleri değerlendirmeyi, manevi duyumuzu geliştirerek üst dünyalara geçmek suretiyle, Yaradan'la bağlantı kurarak, dünya yönetimini elimize almalıyız.
alıntı
Yaşadığımız bu dönemde, biyolojik bedenimizin içerdiği tüm bilgiler, insanoğlunun taşıdığı genlerin içinde bulunduğunu biliyoruz. İnsanın (manevi) gelişmesini sağlayarak onu daha ileri bir konuma doğru ilerlemesini sağlayan bir özellikten bahsetmek istiyorum. Bu özellik her insanda yaradılıştan var olan ve insanın yaşamı boyunca geçireceği gelişmeleri programlayan bir özelliktir. Kabala bu özelliği insanın Manevi genleri olarak belirtmektedir. Bu özel manevi genler diğer genlerin çok daha derinlerinde olan bir program taşımaktadırlar. İnsan doğduğu andan itibaren bu programın hâkimiyeti altına girmektedir. Her insanın kendine özgü niteliklerini, karakterini, kaderini ve insanın gerçekleştirdiği işlemleri dikte eden, bu programdır. Bununla beraber bu program birçok durumda insana tercih özgürlüğünü tanımaktadır. İnsanın şahsiyetinde (karakterinde) var olan bütün nitelikler bu program tarafından tanımlanır ve böylece o insanın gelişmesini sağlar.
Bu program sadece insanların içinde var olmakla kalmıyor, evrende var olan her şeyin içinde yer almakta olup, ''onun hayatı'' adında bir süreci dikte etmektedir. İnsan doğasından farklı olan bu program insanın içinde sabit olmayıp, insanda yaşamı boyunca gelişerek değişimlere yer vermektedir.
Bu program, peş peşe sıralanmış ve bir birini takip eden bilgilerden oluşan bir emirler zinciridir. Bu zinciri oluşturan emirlerin her birine kabala dilinde ''REŞİMO'' ''İzlenim'' Olarak adlandırılmıştır.
(Reşimo Roşem kelimesinden kaynaklanan bir kelimedir ve Reşimot kelimesinin tekil şeklidir).
Bu izlenimler, İbranice reşimot, her insanın içinde, doğduğumuz andan öleceğimiz ana kadar taşıdığımız izlenimlerin bir listesidir. Bu izlenimler varlığımızın bu dünyaya gelip yaşamını sürdürdüğü tüm dönemlerde geçtiği REENKARNASYONLARDA ruhumuzun eriştiği tüm gelişmelerden edindiğimiz izlenimleri kapsamaktadır.
Bu izlenimlerin ihtiva ettiği bilgi zincirini okuyabilsek, evrenin hangi aşamada nasıl geliştiğini bir film seyreder gibi görebiliriz. Evrenin en ilkel durumundan tutun, güneşin ve yıldızların nasıl oluştuğunu, dinozorların yaşadığı dönemden, en uzak geleceğe kadar her şeyi görebiliriz. Evrenin genel kurallarına göre, evrende hiç bir şey kaybolmaz, ancak her şeyde değişiklik olur, her şey bir durumdan başka bir duruma dönüşür. Bu izlenim zinciri (bilgi zinciri) hayatımızın başından sonuna kadar yaptığımız çalışmaların bir programı ise ve bu program üzerinde bir değişiklik yapmak imkânımız yoksa vazifemizin sadece bu programın içinde yazılı olan emirleri yerine getirmek olduğunu varsayacak olursak, bu programın bir taraftan hepimiz için, diğer taraftan tek, tek her birimiz için neler içerdiğini bilmek çok ilginç olsa gerek. Bu izlenimleri önümüzdeki tarzda incelemek daha doğru olacaktır.
Öncelikle doğanın hedef ettiği nokta nedir onu tespit edelim. İkincisi, bu izlenimler bizi yaradılışın hangi genel kuralına doğru taşımak istemektedir. Bu soruların ardından doğan başka bir soru var, bu izlenimlerin incelenmesinden öğrendiğimiz bilgiler sayesinde her hangi bir şeyi değiştirmek, yeniden yapılandırmak ve her şeyi daha iyi değerlendirerek her şeyin gönlümüzce olmasını sağlayabilir miyiz?
Bu soruların cevabını, izlenimlerin içinde bulunan bilgi zincirini çözmek suretiyle elde edebiliriz. Bu nedenle bu programın ve izlenimlerin içine girebilmek için ihtiyacımız olan her şeyi kabala öğrenerek elde edebiliriz.
Modern çağın insanı kendi hayatının programını ve EVREN'İN tümünü idare eden mekanizmin nasıl işlediğini öğrenmek için gereken çabayı göstererek Dünya'mızın kontrol paneli üzerinde hâkimiyet sağlamak suretiyle onu en doğru ve en iyi bir şekilde kullanmasını öğrenebilir. Bu Program, dünyamızın kontrol paneli ve ışığın kaynağı olan, Olam Atsilut, ''Tecelliler Dünyası'' bilinç seviyesinde bulunmaktadır. Olam Atsilut aynı zamanda hayatı, bolluğu, güveni, sağlığı ve huzuru bize getiren ışığın dünyamıza süzülmesini sağlar. Başlangıçta Ruhumuz en mükemmel şekliyle tecelliler dünyasında bulunmaktadır. Ruh burada, ebedi ışık ve Yaradan'a eşit bir seviyede, huzurla doludur. Ruh, bu yüce mevkiden, ''Bu Dünya'' dediğimiz en alçaklardaki bilinç seviyesine atılmaktadır. Ruh bu yüce mevkiden, Atsilut dünyasından bizim dünyaya doğru yol alırken ilerlediği her kademede kendinde ihtiva ettiği ışıktan boşalmaktadır, ruh bu dünyaya girişinde taşıdığı bütün ışığı yolda kaybederek girmektedir. Ruh bu dünyaya girişinde, (Dünyaya Geldiğinde), sadece şimdiye kadar karşılaştığı olayların yarattığı durumları ihtiva eden izlenimlerle dünyaya gelir Ruh daha sonra bu dünyadan ayrılıp tekrar Atsilut dünyasına doğru yola çıkarken (tırmanırken) bu izlenimlerde yazılı olan durumlar, bu dünyadan, Atsilut dünyasına çıkan basamakları teşkil etmektedir.
Bu izlenimler iki önemli hususa dayanmaktadır. Birincisi, ruhumuzun bu dünya'ya inişinden önce, Yaratanın ışığından elde ettiği zevklerin hatıralarını taşımaktadır. İkincisi, (koha şel Akavana Lemaan Abore), Allah Aşkına niyetinin taşıdığı güç, ruhu en yüksek manevi seviyede tutan, Allah aşkına niyetinin içerdiği güçtür. Bu iki husus, bizi yaşamakta olduğumuz dünyanın, dünyevi bilinç seviyesi ile manevi bilinç seviyesini birbirinden ayıran bölmenin (Paravanın) üzerinde üstünlük kurmak için gereken manevi duyuları içimizde oluşturmaya yardımcı olmaktadırlar. Kabalacıların kendi içlerinde yaratmış oldukları bu duyulara kabala ''MASAH'', ''PERDE'' Adını verdi. Masah insana kaderi üzerinde hâkimiyet elde etmesini ve çevresinde her şeyin daha iyiye gitmesini sağlar.
RUH ışıkla dolu olduğu Yüksek dünyalardan, ışık olmayan bizim dünyaya, yukarıdan aşağıya doğru inerken, her basamağa çarparak yuvarlanan bir topa benzer, ruhun her bir basamağa çarpışında edindiği ''İzlenime'' ''REŞİMO'' diyoruz.
Kabala öğrenen her insan, en son ve en alçak yerde bulunan manevi basamaktan oluşan en ufak ve en yüksek yerde bulunan manevi basamakta oluşan en büyük İzlenimleri, en doğru bir şekilde değerlendirmeyi öğrenir. İnsan daha ilk manevi basamakta elde ettiği değerler sayesinde, bulunduğu düşük bilinç durumundan, kendi dünyası dışında kalan yüksek bir bilinç seviyesine çıkmak arzusu duyar.
DÜNYA'YI YÖNETMEK KONUSUNDA YAHUDİLERİN ÜSTÜN MANEVİ KABİLİYETLERİ NELERDİR?
Yahudiler en üst kademedeki basamaklardan artakalan İZLENİMLERİ realize ederek üst dünyaya çıkmak suretiyle dünyayı yöneteceklerdir. Işık ruhu terk ettikten sonra geriye İZLENİMLERDEN meydana gelen izlenim zinciri kalmaktadır. Bütün izlenimler bu zincirin içinde kapalı ve katlanmış olarak bir nokta şekildedir. Bu nokta her bir insanın içinde olup, ''YÜREĞİMİZDEKİ NOKTA'' veya ''Geleceğin ruhunu üretecek dölüt'' adını veriyoruz.
İnsanın geleceğinde (İstikbalde) taşıyacağı ruhun niteliklerini de izlenimler belirlemektedirler. İzlenimler, Ruhun şeklini, niteliklerini hatta Atsilut dünyasına dönüşünde hangi yeri tutacağını bile belirlerler. Kendi izlenimlerini düzenli ve devamlı bir şekilde realize eden her insan bu dünyaya gelmeden evvel, ruhunun Atsilut dünyasında sahip olduğu yere döner.
Kabala ilminde Atsilut dünyasına, ''ERETS İSRAEL'' adını veriyoruz.
Olam Atsilut bilinç seviyesine çıkan insana, ''İVRİ'' diyoruz.
İvri bir yerden başka bir yere geçen anlamında bir kelimedir ve avar - geçti kelimesinden türemektedir.
Yaşadığımız dünyevi niteliklere sahip bu dünyadan, manevi niteliklere sahip Manevi dünyaya geçtiği için o insana ''İVRİ'' diyoruz. Kendisi, evrenin kontrol panelini teşkil eden yönetim sistemi niteliğini taşıyan Olam Atsilutun bir parçası haline gelir ve böylece dünyamız üzerinde hâkimiyet kurmak kabiliyetini elde ederek, bizim dünyamızda olup biten her şeyi anlamak ve değerlendirmek, İvri insan için, imkan haline gelir.
Ruhun Atsilut dünyasından bizim dünyaya doğru gelişmesinden önceki durumuyla, dünyamızdan yukarıya doğru basamak basamak tırmanarak Atsilut dünyasına çıktıktan sonraki durumu arasında olan fark, ruhun biz insanların isteğiyle ve gayretiyle yukarıya çıkmış olmasından ileri gelmektedir. Ruh, dünyaların basamaklarını özgürce aldığı bir kararla tırmanarak yükselmekte olup böylece Atsilut dünyasındaki manevi katın bütününü elde etmektedir. İnsanın bedeni bizim dünyada varlığını korumaya devam eder. Böylece insan aynı anda her iki dünyada yaşayabilir.
Kabalanın ifade ettiğine göre, insanoğlu dünyevi bedeni içinde yaşarken evrenin tümünü ve var olan bütün realiteyi keşfetmesini sağlayan, Kabala İlmidir. İnsan bunları keşif etmesi sürecinde, kademeli bir şekilde kendinde, Yaradan'ın niteliklerinden olan - etkili olmak, özveri ile davranmak kabiliyetini edinmeye başlar. İnsan bu niteliklere sahip olduğu müddetçe, ruhu gittikçe Yaradan'a benzemeye başlar ve neticede onun gibi olur ki o zaman insan Yaradan'ın seviyesine çıkmış sayılır ve Yaradan'la eşit bir duruma gelir. Bu noktada bir cümleyi hatırlatmak çok yerinde olur, havraya gidenler ve gitmeyenlerin de bir kısmı bilirler, bu cümle İbranicede, Şiviti a şem lenegdi tamid cümlesidir.
Bu cümle insanın Yaradan'la eşit olmak arzusunu dile getirmektedir.
Bu yüzden, kendi kaderini ve bütün dünyayı yönetebilmek için engelin diğer tarafına geçmek için ''YEUDİ'', ''İVRİ'' olmak gerekmektedir.
Yahudi ve Yahudilik nedir bunları açıklamaya çalışalım. İbranice Yeudi kelimesi, müstesna anlamına gelen Yihudi kelimesinden türemiştir. Bilindiği gibi Hz. İbrahim müstesna bir kişiliğe sahipti. Burada Hz. İbrahim'e neden İVRİ denildiğini anlamak için, bu dünya bilincini aşan ilk kişi olduğundan kaynaklandığını açıkça görebiliriz. ''Yeudim'' Yahudiler bir millet değildir, onlar bu dünyayla manevi üst dünya arasındaki engeli aşmak için edindikleri sistemi bütün dünya insanlarına öğretmek vazifesini yüklenmiş ELÇİLERDIR. Yahudiler söz konusu ELÇİLİK Görevini yerine getirmek için seçilmiş MÜSTESNA bir toplumdur. Hz. İbrahim, kabalayı ve Torayı almadan önce, bu insanlar Yahudiler Mezopotamya'da yerleşmiş diğer aileler gibi, büyük bir aile teşkil ediyorlardı. Bizim genlerimiz ve özellikle Aşkenaz Yahudilerinkiler, gerçek Mezopotamyalıların genlerine büyük bir benzerlik taşımaktadırlar. Yahudiler bu nedenle yeryüzünde yaşayan diğer toplumlardan farklı yaşam ve dini kuralların, başka toplumlara kıyasla benzeri olmayan farklılaşmalar nedeniyle, toplumlar arasında, müstesna bir konumda binlerce yıl devamlı olarak yerini muhafaza etmeyi başaran tek toplum olduğunu görmekteyiz.
Bizler ve başkaları arasında var olan farklılık, Hz. İbrahim’in ailesi tarafından belli bir hedefi olan ve uygulanabilir bir misyonu (görevi) yerine getirmek için yaradan tarafından seçilmiş olmalarından ileri gelmektedir. Misyonumuz, dünyanın yönetimini ve Yaradan'a olan bağlantıyı evvela kendimize sonra da bütün beşeriyete öğretmektir. Bu misyonu kendine yükleyen herkese ''Yeudi'' Yahudi diyoruz.
Fakat Yahudi diye bir millet kavramı yoktur, çünkü gerçekte baştan beri böyle bir millet yoktu. Atalarımız Avraam, Yitshak ve Yaakovdur.
TARİH BOYUNCA YAHUDİLER MANEVİ YÜKSEK BİR SEVİYE ELDE EDEREK DÜNYADA MANEVİ YÖNDEN HÜKMETTİLER Mİ YOKSA SADECE GELECEKLE Mİ İLGİLİ?
Mısırdan çıktıktan sonra, Erets İsrael, İsrael topraklarına yerleştikleri dönemde, birinci ve ikinci Beyt Amikdaş, yaklaşık bundan iki bin sene evveline kadar, o dönemde yaşayan kabalacılar, eski dünyayı iyi bir durumda muhafaza etmişlerdir. Fakat o dönemlerde bütün beşeriyetin Yaradan'ın seviyesine çıkmak mecburiyeti henüz yoktu ve Yahudilere, diğer milletlere karşı tarihi görevlerini yerine getirmek mecburiyeti yüklenmemişti.
İkinci Beyt Amikdaş harap olup tahrip olduktan sonra, Yahudilerin misyonu sürgüne çıkmak ve dünya milletleri arasına karışarak kademeli bir şekilde gelişerek, hayvani izlenimlerin seviyesi olan, sadece bu dünya zevklerine dalmak arzularında değişiklik yaparak manevi hayatı ve realiteyi yönetmek olduğunun bilincine varmakla, ADAM izlenimleri seviyesine çıkmaktır.
Yaşamakta olduğumuz çağ bilgi çağıdır, kabala ilmini özellikle bu dönemde evvela kendimiz Hz. İbrahim’in soyundan olduğumuz için öğrenmeliyiz, sonra da bütün beşeriyete bu bilgileri aktarmalıyız, içimizdeki izlenimleri değerlendirmeyi, manevi duyumuzu geliştirerek üst dünyalara geçmek suretiyle, Yaradan'la bağlantı kurarak, dünya yönetimini elimize almalıyız.
alıntı