LAHİT (Günün Şiiri) ??️

  • Konbuyu başlatan DAİMON
  • Başlangıç tarihi

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
ZÜLEYHA'NIN YUSUF'A MEKTUBU

Züleyha, kalbi acının anlamına doğru sınırlarda dolaşmaya başlayınca Yûsuf'a bir mektup yazmaya karar verdi. İçindeki hallere tercüman olacak sözcükleri bulup da Yûsuf'a göstermek istedi. Dedi, her vasfın karşılığı bir sözcük var nasılsa. Ben de halimi arz edeyim sözcüklerle Yûsuf'uma.

Papirüsten ezilmiş kâğıdı, sivri kalemi aldı eline....
Yûsuf, diye yazdı, nâmenin en başına, sayfanın tam ortasına. İçinden binlerce Yûsuf ses verdi.

Ey içimdeki yıldızlar mütercimi, ölü olmayan kuşlarım benim
Mısr'ın sularına dökülmüş kandillerin aydınlığı
Gizli bahçelerden geçen yeşillerin ıslak çoğulluğu
Konuşan ağacım bana, konuşan ırmağım benim.
Işıklı yağmurum.
Gözlerimle gören ey, ey gözleriyle gördüğüm.

Yûsuf, dedi Züleyha, nâmenin tam ortasına, sayfanın başına. İçinden binlerce Yûsuf daha ses verdi.

En derin kuyusunda kaybolduğum ey,
Nil'in sesi geliyor, gelsin, sesim Nil'e gitmiyor gitmesin.
Sesi bana gelmeyen, sesim ona gitmeyen ey.

Züleyha sayfanıın tam ortasına devam etti, Yûsuf, dedi.

Ey kalbimle seven
Ey kalbiyle sevdiğim.
Muhabbeti kolay giyilir libas olmayan,
Vahayı terk edip çölün rahmetine düşen defterim,
Yitik tahtına gönlünce kurulan çöl misillemesi sevdiceğim,
Dağ lâlesi
Çöl çiçeği

Âh benim yitik ezel gülü vasfınca sahiplendiğim,
âh beni ezel gülü vasfınca sahiplenip de sahiplendiğini henüz bilmeyen sevgilim,

Âh benim! Âh benim!
Ey adı gelecek zamanların ve mekanların insanlarına adımla birlikte kalacak olan,
Ey adım adıyla bile yazılacak olan
Sularıma dökülen karanlık, yoklarımı örten aydınlık
Tezatlarım benim, benim tekrirlerim
Ama muhabbetinden asla dönmediğim
Gün geçtikçe çoğalan benzetmelerim,
Sözcüklerim, lugatim. lisan hacmince vasıfladığım vâsıfım

Yûsuf, yazdı Züleyha, sayfanın tam ortasına. Hâlâ hitaptaydı kalemi, bir satır ileri geçemedi. Bir satır ileri geçsem hitaptan, dedi, yanacağım. Ses verdi içinden bir ses: Yan o zaman, yan o zaman! Züleyha devam etti:

Âh benim Yûsuf'um, âh benim, âh/senim, dedi, başka bir şey diyemedi.

Züleyha, Yûsuf'a bir mektup yazmaya başlayınca. Yûsuf diye başladı, Yûsuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelam yok. Ve Züleyha'nın lügatinde Yûsuf'tan öte sözcük yok.

Yûsuf, dedi, kelâmım artık sende hükümsüz. Ama kelâmımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme. Bil ki kelâmdan da ötede sadece âh var, âh ki dünya onun üzerinde durur, gök kubbe onun hararetiyle döner.
 
D

DAİMON

"Çünkü yasak tanımaz rüzgâr,
Zincir vurulmaz kartala, genç kız kalbine.
Şair de öyledir işte
İçinden geldiği gibi yaşar..."

PUŞKİN
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Soğuk bir günde ölürsem de kimse gelmeyecek. Birkaç kişi bulunacak cenazede. ... Soğuktan kimse gözünü açamayacak; gözyaşları donup kalacak yanaklarında.
Baharda ölmek istiyorum...

Xxxxxxxxxxxxxxxxx.

Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, Boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.

Xxxxxxxxxxxxxxxx

Ne kadar acıyorum kendime; bu yüzden başkalarına acımaya fırsat bulamıyorum. Bütün acımamı kendime harcadım.

Xxxxxxxxxxxxxxxxxx

Bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa Olric
en iyi kendime yazarım ben…
`kış´ dedim, `henüz gitmek için hazırlık yapmıyor´…
hala üşüyorum….

Xxxxxxxxxxxxxxxx

"Öyleyse ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım.
Herkes istediği kadar koşsun Olric.
Beni anlayacak insan oturduğum yerde de beni bulur.".

Xxxxxxxxxxxxxxxxx

"Annemin kurduğu mevsimlik turşulara benziyordu benim kurduğum düşler bol keşkeli... Biraz tuzu fazla gelmişinden biraz kapağı erken açılmışından biraz daha kalsa iyi olurmuşundan...".
 

Aymira

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2019
Mesajlar
43
Tepkime puanı
71
SEN OLMASAN

Sen olmasan.. Seni bir lâhza görmesem yâhud,
Bilir misin ne olur?
Semâ, güneş ebediyen kapansa, belki vücûd
Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar,
Ve bulur;
Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak
Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu,
Bu rûh-ı mecrûhu?...

tanbut8.jpg


Sen olmasan.. Seni bulmak hayâli olsa muhâl,
Yaşar mıyım dersin?
Söner ufûlüne bir lâhza kail olsa hayâl;
Kırılır senden ayrılınca nazar;
Ne hazîn
Gelir hayât o zaman hem vücûda, hem rûha!
Yaşar mıyız seni kaybetsek âh ben, kalbim,
Bu kalb-i muztaribim?...

Sen olmasan.. Bu samîmî bir i’tirâf işte;
Sen olmasan yaşamam.
Seninle râbıtamız hoş bir i’tilâf işte;
Fakat bu râbıta hâlî mi rûhu ezmekten?...
Akşam
Gurûba karşı düşündüm sükûn içinde bunu;
Fena değil sevişip ağlamak, fakat heyhât,
Bükâya değse hayât!...


Tevfik Fikret
( 1867 - 1915 )
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Saatim bozuk
Tam olarak bilemem
Biraz biraz
On vakit namaz önceydi
Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken
Günler hayatlar geçiyor

Kayıp bir bavul gibiyim havaalanında
Ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda
Çok mu ayıp hala mutluluk istemek
Neyse zaten hiç halim yok

Bugün benim doğum günüm.
Hem serhoşum hem yastayım.
Bir Dergah taburesi üstünde,
Babamın öldüğü yaştayım.

Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımdan
Bildiğim tüm hayaller
Paramparça paramparça

FB_IMG_1559216021972.jpg
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
BİR "CEZİM" GİBİ BAĞLASAM ELLERİMİ ELLERİNE..
BİR "ŞEDDE" GİBİ HİDDETLENSEM ARAMIZDAKİ MESAFELERE..
BİR "VAV" GİBİ EĞİLİP BÜKÜLSEM AVUÇLARINDA..
AHH..BİRDE "ELİF" GİBİ DİMDİK DURABİLSE BU VUCUD AYRILIĞINDA..
BAKMA BUNCA ŞEY İSTEDİĞİME..KAVU...ŞMAYA GEREK YOK ASLINDA..
ÖZLENDİĞİNİ BİLMEK BİLE YETER
DEVAMINI BEN İÇİMDEN DEDİM..SEN DUYDUN..
BEN SUSTUM ,SEN YAZ İSTEDİM..
SEN SUSTUN, BENİM YÜREĞİMDE BİR "ELİF" ..BİRDE.. "HE"..MİKTARI YANKI BULDU..
BU BİR "AHH"..İDİ..BİR ISTIRAP BİR BAM TELİ KADAR
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Sevgili,aşkın bana iftihar, söylüyorum ...
Bin söze ne lüzum var,ben kibar söylüyorum;
Bu aşkın târifine lisanlar yetmez amma
Anlayan anlar diye müstear söylüyorum ...

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Yürü gönül,yürü ki bu yol dergâha gider;
Bu yol gâma, kedere, acıya, âha gider...
Çıkabilirsen eger bu yokuşu zirveye
Hüzünlenme, o zaman sonu felâha gider.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Kaçmak , kaçmak uzaklara niyetim ;
Kaç , dedikçe erir kemiğim , etim .
Yazık ki gönülden kaçılamıyor
Hasret kaldıkça büyüyor hasretim ...
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Cânâ,bütün suç benim,suçlar evet benimdr!
Bu kahreden gözyaşı ,acı hasret benimdir.
Çile goncalarından derledim , buyur işte
Ayağının dibine düşen demet benimdir.
Yüreğimi kefene sarıp arz ediyorum ;
Şu musalla taşında yatan iffet benimdir.
Sana yürüyenlerin en sonunda , mecâlsiz
Şu yüzüstü düşen aşk ,şu ibadet benimdir.
Ne coşkun ümitlerle çağladım bunca zaman
Bir tek iltifatınla bin saadet benimdir !.
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Baharda hazanı yaşıyor ömrüm...
Kalbim bir sevdanın çölüne düştü..
Ebedi kalacak dal baktı gönlüm..
Kuru yaprak gibi eline düştü...
Solsa da çiçekler büyümese de..
Ayakalarım sana yürümese de..
Dünya yüzümüze hiç gülmese de..
Derim....bu çileler bahtıma düştü..
Ebedi kalacak dal baktı gönlüm...
Mecnunlar vefasız... MEVLA-ya düştü....!!

BiDamlaHüzün
 

Mr. Şeytan

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2018
Mesajlar
220
Tepkime puanı
915
Konum
Zamanın dışında boşluğun içinde
BAĞIŞLA SEVGİLİM

Ya zamanından çok erken gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibi

Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya herşey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamış

Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken seviye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Seviye on kala ölüme beş

Aziz Nesin favori şairimdir. Görmek duygulandırdı. Bir tane de ben paylaşayım dedim;
HARNUP'UN BAĞRINDA Kİ ÇİVİ
Seni en çok Güver uçurumunun kenarındayken aradım.
Uçurum bir milyon yıllık ,
Yüz on beş metre derinlik.
Sevgimiz yedi yıllık ama Güver'den çok daha derin.
Sanki birden tutacakmışım gibi elimi sana uzattım,
Şu kadar bin kilometreden
Ve tuttum güverin uğuldayan çığlığını 115 metreden
Duydum sesini iki saat ayrımı olan çok uzak yerden
Sevişmenin doruğundan düşer gibi boşluğa
Bir bilinmeyen kuşun çığlığı yuvarlandı
Dudaklarından uçuruma.
Uçurumun kıyısında bir harnup ağacı,
Uçurum bir milyon yaşında,
Harnup yüz,
Yedi yıllık sevgimiz.
Harnupun dallarında çiçek açmış adak çaputları,
Yaz kış çiçeklerini dökmüyor Harnup.
Gövdesine kalın bir çivi çakmışlar,
Bencileyin acılar çeken Harnup.
Uçurum bir milyon yaşında
Harnup yüz
Yedi yıllık sevgimiz .
Sakız sakız kanını akıtmış yarasından.
Adak çiçekleri renk renk dallarında.
Güver uçurumu bir milyon yıllık
Harnup yüz yaşında.
Çivi on yıl önce çakılmış,
Sevgimiz daha yedi yıllık.
Benim tek niyetim sensin
Bu çiviyi çekip çıkarabilsem bağrından harnupun, benimsin
Çıkaramazsam olmayacak niyetim.
Harnup çektikçe bağrındaki acıyı,
Bende çekeceğim ölene dek.
Harnupun sakızı , çivinin pasına kaynamış.
Yarası derinmi derin harnupun.
Tuttum çivinin başını
Nede güçsüzmüş parmaklarım
Dayan sevdalı yüreğim
Göster gücünü demire
Göster sakızı taşlaşmış harnupa
Kurtar harnupun yüreğini
Ve kurtar kendi yüreğini.
Çek,
Çek çıkar çiviyi güçsüz parmaklarım
Herkül'se herkül'ün
Zeus'sa zeus'un
Zaloğlu rüstem'in
Hz. ali'nin parmakları ol.
Savaşım zorlumu zorlu
Kan ter içindeyim
Bir milyon yıllık uçurum
Harnup yüz yaşında
Çivi yarası on yıllık
Sevgimizse yedi.
Pas sakıza , sakız pasa kaynamış
Çıkarabilirsem çiviyi ,uçsun gönül kuşum kendi göklerinde,
Çıkaramazsam , işte uçurum.
Paslı çivi oynadı yerinden
Ya kırılırsa başı çivinin...
Canımı takıp dişime,
Senin adını haykırdım uçuruma.
Sesim geri döndü yüz on beş metreden
Ve bir milyon yıl öteden.
Çivi söküldü harnup'un bağrından
Demek , demek benimsin günü birinde sevgilim.
Harnup'un yarası on yıllık, benim ki yedi
Harnup yüz yaşında , bir milyon yılllık uçurum.
O paslı çiviyi saklıyorum.
Güver uçumunca sabırlıyım
Ölsemde, kalsamda
Dünya durdukça seni seviyorum.
Dünya durdukça seni seviyorum.


Hayatımı anlatan bir şiir olarak görüyorum bunu ☺️
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Aziz Nesin favori şairimdir. Görmek duygulandırdı. Bir tane de ben paylaşayım dedim;
HARNUP'UN BAĞRINDA Kİ ÇİVİ
Seni en çok Güver uçurumunun kenarındayken aradım.
Uçurum bir milyon yıllık ,
Yüz on beş metre derinlik.
Sevgimiz yedi yıllık ama Güver'den çok daha derin.
Sanki birden tutacakmışım gibi elimi sana uzattım,
Şu kadar bin kilometreden
Ve tuttum güverin uğuldayan çığlığını 115 metreden

Duydum sesini iki saat ayrımı olan çok uzak yerden
Sevişmenin doruğundan düşer gibi boşluğa
Bir bilinmeyen kuşun çığlığı yuvarlandı
Dudaklarından uçuruma.
Uçurumun kıyısında bir harnup ağacı,
Uçurum bir milyon yaşında,
Harnup yüz,
Yedi yıllık sevgimiz.
Harnupun dallarında çiçek açmış adak çaputları,
Yaz kış çiçeklerini dökmüyor Harnup.
Gövdesine kalın bir çivi çakmışlar,
Bencileyin acılar çeken Harnup.
Uçurum bir milyon yaşında
Harnup yüz
Yedi yıllık sevgimiz .
Sakız sakız kanını akıtmış yarasından.
Adak çiçekleri renk renk dallarında.
Güver uçurumu bir milyon yıllık
Harnup yüz yaşında.
Çivi on yıl önce çakılmış,
Sevgimiz daha yedi yıllık.
Benim tek niyetim sensin
Bu çiviyi çekip çıkarabilsem bağrından harnupun, benimsin
Çıkaramazsam olmayacak niyetim.
Harnup çektikçe bağrındaki acıyı,
Bende çekeceğim ölene dek.
Harnupun sakızı , çivinin pasına kaynamış.
Yarası derinmi derin harnupun.
Tuttum çivinin başını
Nede güçsüzmüş parmaklarım
Dayan sevdalı yüreğim
Göster gücünü demire
Göster sakızı taşlaşmış harnupa
Kurtar harnupun yüreğini
Ve kurtar kendi yüreğini.
Çek,
Çek çıkar çiviyi güçsüz parmaklarım
Herkül'se herkül'ün
Zeus'sa zeus'un
Zaloğlu rüstem'in
Hz. ali'nin parmakları ol.
Savaşım zorlumu zorlu
Kan ter içindeyim
Bir milyon yıllık uçurum
Harnup yüz yaşında
Çivi yarası on yıllık
Sevgimizse yedi.
Pas sakıza , sakız pasa kaynamış
Çıkarabilirsem çiviyi ,uçsun gönül kuşum kendi göklerinde,
Çıkaramazsam , işte uçurum.
Paslı çivi oynadı yerinden
Ya kırılırsa başı çivinin...
Canımı takıp dişime,
Senin adını haykırdım uçuruma.
Sesim geri döndü yüz on beş metreden
Ve bir milyon yıl öteden.
Çivi söküldü harnup'un bağrından
Demek , demek benimsin günü birinde sevgilim.
Harnup'un yarası on yıllık, benim ki yedi
Harnup yüz yaşında , bir milyon yılllık uçurum.
O paslı çiviyi saklıyorum.
Güver uçumunca sabırlıyım
Ölsemde, kalsamda
Dünya durdukça seni seviyorum.
Dünya durdukça seni seviyorum.


Hayatımı anlatan bir şiir olarak görüyorum bunu ☺️

Bende çok severim şiirlerini. Özellikle bağışla sevgilim şiiride beni anlatıyor.... Geç kalmış olmak çok acı verici.düşünsenize her mutsuzluğa erkenden bulaşmış, ama mutluluğa geç kalmış olmak.. Düşünmesi bile ca(n)m kırığı gibi insanın kalbini ve beynini parçalıyor. Bir şiirinde bir şair:eek:ğlum mernuş! Sen ne o ne bu, ne şu ne busun/sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.. Diyorya, benimde o hesap.

Bu arada bu paylaştığın şiirde çok güzelmiş. Kendimdende yine kesitler buldum. Teşekkür ederim paylaştığın için.
 
D

DAİMON

TUT Kİ HİÇ TOKAT YEMEDİN

Felek bir tokat indirse ne bay ne de gedâ kalır
Nice bütünler bölünür, can cânandan cüdâ kalır

Sevdiklerin hayatından birer birer çıkıp gider
Issızlığın ortasında sanma ki süeda kalır

Yüzünün sırlı konumu ayna gibi kırılınca
Ne sende taze mecal, ne taze bir edâ kalır

Tut ki hiç tokat yemedin, kırılma yok hayatında
Böyle bir düz yaşamadan sanma hoş bir seda kalır

Hayat arazi gibidir; inişli-yokuşlu ve düz
Senin rüyâda gördüğün daima rüyâda kalır

Her şeye bedel ayrılık; on şiddetinde bir deprem
Can çıkmaz, kan akmaz ama bağrında bir cıda kalır

Mum-mum assan gözlerini yüreğimin dallarına
Ne sende şiddet unsuru, ne bende bir gada kalır

Kaç kez okursan oku sen okumamışa dönersin
Kapatınca güldesteyi aklında son veda kalır.

Bahaeddin Karakoç
( 1930 - 2018 )
 
Ü

Üye silindi 56746

Monna Rosa -III- Pişmanlık ve Çileler

Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
Bir odun parçası aydınlatır ocağı.
Anne ateşin önünde perişan,
Anne ateşin içinde hür...
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.

Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır;
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Bin parçaya böldü beni bir divane sır,
Sesi geliyor sesi günahkar çocukların;
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.

Gönüller yanarak kavuşacaktı;
Yüzdeki ıstırap, çile ocağı,
Onun bu ocakta yanan toprağı,
Bir gece rüyamda avuçlarımı yaktı,
Gönüller yanarak kavuşacaktı.

Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.

Annenin başı elleri arasında,
Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük.
Bir fotoğraf asılıdır duvarda:
Aynaya, geceye, maziye dönük,
Annenin başı elleri arasında,

Bir tüfeğin burnu havadadır,
Ateş almak üzredir, mermisiz.
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz!
Bir tüfek ateş almak üzredir, mermisiz...

Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
Eteğini ben çektim.
NEyleyim göğsümü kara dağın sert rüzgarı doldurmuş,
Annemden ilk sütü Gülce'de içtim.
Ankara'ya, çatal dağa biz zindandan gün vurmuş:
Az kalsın yerine ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların...

Kediler halıları parçalıyor,
Kırmızı bir ışık düşüyor yere.
Annenin dizinde derman yok,
Annenin kafası iki parçadır.

Hükmedemiyor insan ruhuna ateş,
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere;
Kediler halıları parçalıyor.

Ateşte sarı gül açan saksılar,
Kızarmış bir ekmek gibi duruyor;
Kulağıma garip sesler geliyor.
Kuş yumurtasından çıkan insanlar
Ahırda bir ata eğer vuruyor,
Kulağıma garip sesler geliyor.

Ben bir şarkı, ben bir tüyüm;
Ben Meryemin yanağındaki tüyüm.
Beni bir azizin nefesi uçurur,
Kalbimde Allahın elleri durur.
Cici ayaklarım iplikle bağlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim;
Ben bir azizin hasreti,
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.

Benim gözlerim yeşildir, evet evet, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...

Ocak sönüyor, ateş kül oluyor.
Annenin saçları beyaz,
Anne saçlarını yoluyor.
Ateşin içinde gül açar, servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür;
Ocak sönüyor, ateş kül oluyor,
Anne ruhunda ruhuma eğiliyor.

Yaralı kuş kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak.
Kadınlar sansa da yaşadığını,
Şarkısız kaldıkça yaşamayacak.
Kadınları şarkılar, geceler aydınlatır.
Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır.
Kadınları şarkılar, zehirler aydınlatır...

Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar.
Hatıralarımı birer birer yakacağım.
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım.
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım.
Batan güne doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım.
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz...
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz!
Artık ben gideceğim atım kişniyor;
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor,
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz;
Beni onun gözleri çağırıyor, duramam duramam.

Benim gözlerim yeşildir, ah, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...

Sezai Karakoç
1952, Güz
 
Ü

Üye silindi 56746

Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni

Bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır
Hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır
Bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni

Ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
Râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni

Bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine
Sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine
Tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine
Hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni

Gâlib-i dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn’a salâ
Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana
Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana
Anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni

şeyh galib
 

Chantal

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ocak 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
120
Konum
Bescos Köyü
*Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
 

Chantal

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ocak 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
120
Konum
Bescos Köyü
Öptü beni : «- Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» - dedi.
«Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» - dedi.
«İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde
«körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» - dedi...
 

Chantal

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ocak 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
120
Konum
Bescos Köyü
Ey oğul ağzımda senin ateşinden bir ateş var.O ateşin beni nasıl yandırdığını söyleyemem zira dilime yüzlerce mühür vurulmuş ,bağlanmış.Benim öyle gizli şulelerim alevlerim var ki o şuleler iki dünyayı da bir lokma eder,yutar;eğer şu dünya tamamıyla yok olsa ne gam; Benim yüzlerce gizli dünyam var.



Ey oğul!

Gözlerümden akadursun durmasun yaşum benim
Ya ne içün saklaram şimden gerü başum benim
Gözlerimden aka dursun, durmasın yaşım benim
Ya ne için saklarım bundan böyle başım benim

İçtiğüm hûn-i cigerdür yedigüm derd ü elem
Türlü türlü matbâğ-ı dilde pişer aşum beni
İçtiğim ciğer kanıdır, yediğim dert ve elem
Türlü türlü pişer gönül mutfağında aşım benim

Ey felek çarhun bozılsun olasun âhır harab
Nitekim odları yaktun bu içim taşum benim
Ey felek çarkın bozulsun, olasın âhır harap
Nitekim ateşlere yaktın, bu içimi dışımı benim

Çektiğüm bâr-ı gamı çarhun kattarı çekmeye
Gelmedi bu vâdi-yi mihnette padaşum benim
Çektiğim gam yükünü, feleğin çark katarı çekemez
Gelmedi bu sıkıntı vadisinde benzerim benim

Ey Muhibbî tâ ölünce işbu derde çâre yok
Bahr olsa yeridür şimden gerü yaşum benim
Ey Muhibbi ta ölünceye kadar, iş bu derde çare yok
Deniz olsa yeridir bundan böyle göz yaşım benim.
 

Merdut

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Nis 2018
Mesajlar
297
Tepkime puanı
314
Konum
İstanbul
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden…
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.


Hüseyin Nihal Atsız
 

Impulse

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Tem 2019
Mesajlar
325
Tepkime puanı
340
Bulanık sularda berrak düşüncelerle yüzen biriyim.
Derin delhizlerimi dolduran bu su, beni diplerine çekiyor.
Gözlerime kadar sağırım burada.
Karanlıklar deryasında sessizliğin ve de sözsüzlüğün dimağımda bıraktığı acı tatla, katman katman inmekteyim.
İndikçe hür yalnızlığa daha az kavuşmakta ölüme daha çok koşmaktayım.
DAİMON
 
Üst