CREEPA
Banlı Kullanıcı
Benim rengime önce bak, gör, hisset ve sonra dokun. Çok şey fark edeceksin!
Renk Nedir?
İnsan oğlu, kendini bildiği günden günümüze dek , renk hadisesine ne yazık ki bir kullanım aracı veya obje olarak bakmış, ne güzel kırmızı döpiyes veya sarı kazak adını takmıştır. İlerici görüş, hissediş sahipleri (empresyonistler) rengin farklılığını hissederek çalışmalar yapmışlardır. Hepsinin yola çıkış tarzı önce ışık sistemidir.Renk ve ışık, Spektrumun radyan bir enerjisi veya en düşük elektromanyetik alanı olarak kabul edilir. Beyaz ışık bütün dalga uzaklıklarının karışmasından meydana gelen Spektrumun görünüşü ile orantılıdır.
Renk göz ile yakalanan bir ışık tesiridir. Işığın eşya üzerine çarpmasıyla, yansıyan ışınlardan gözümüzde meydana gelen duyumların her birine "renk" denir. Renk anlamı; ışık, göz ve beyinle idrak edilir. Bu sebeple renk anlamı üç sistemde ele alınmalıdır.
a- Psikolojik sistemde renk: beynimizde uyanan bir durumdur. Mavi duyum gibi
b- Fizyolojik sistemde renk: Çeşitli ışık cinslerinin göz retinası üzerinde, sinirler vasıtasıyla meydana getirilen, fizyolojik olaydır. Işığın görünüş hadisesi fizyolojiktir. Renk ise bizdedir. Renk bir duygudur. Yaşayan varlıkların sinir sistemlerinde mevcuttur.
c- Fiziksel sistemde renk: (ışıkla spektrum ile) : Ölçülerle ve rakamlarla geniş olarak belirtilen bir olaydır. Işığın hangi dalga uzunluğunu hangi oranda bulundurduğu esastır. Fizik bakımından renk türü titreşimde ışık dalgalarından ibarettir. Bu ışık - renk dalgaları değişik uzunluktadırlar. Kırmızının en kısa, morun en uzun olduğu gibi.
Rengin Tarihçesi:
İnsanı insan kılan her değer dümdüz bir cam levha gibidir. Öyle ki her birinin içinden insanı insan kılan o ışık geçer. Rengarenk levhalar parlak güneşin altında parıldar ve bin bir çeşitte renk verirler. Yine de insanı insan kılan ışık tektir.
Renklerin psikolojik ve fizyolojik etkileri dalında renkler ve kişilik gelişimi dallarında araştırmalar yapan Living Colour (canlı renkler) organizasyonunu kuran (1984) Howard Sun, çalışmalarını Theophilus Helidor Gimbel'le yoğunlaştırdı. 1983 yılında renk terapisti unvanını aldı.
İnsanların ruhsal ve insani psikolojileri konusunda tam bir deneyim kazandı. İnsanların kişisel, fiziksel ve ruhsal dünyaları konusunda uzun ve yorucu araştırmalar yaptı. Grup terapileri ile sistemin doğruluğunu insanlara aktardı. Renk analiz uzmanlığını eşi Dorothy Sun ile fevkalade geliştiren Howard Sun 1984 yılında eşi ile birlikte İngiltere'nin ilk resmi terapi merkezini açtı. Bu çalışma İngiltere'de büyük ilgi gördü.İnsanlar renkler ile kişilik ve iç dünyalarının keşfine başladılar.
Renk Bilimi Nasıl Doğdu?:
1642 - 1727 İngiliz fizikçi İshak Newton 1670 de güneş ışığını elmas bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır. Bir odayı kararttıktan sonra güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya doğru bir perdeye aksettirmeyi sağlamıştır.
Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin ( renk tayfının ) görkemi, gizemi bu gün üzerinde bir çok incelemeler yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları beraberinde getirmiş, Renk Bilimini bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler bu proje üzerine yoğunluk vererek çalışmalarını hızlandırmıştırlar.
Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı ) adını verdi. Spektrumun zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine göre renklenen renk tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan doğar.
Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, çivit mavi, menekşe moru, sarı, kırmızı ve mavi renklere; Esas Renkler veya Meydana Getirilemeyen Renkler adı verilir. Yeşil, turuncu ve mor renkler ise esas renklerin ikişer karışımından meydana gelirler.
Örneğin:
sarı + kırmızı = turuncu
sarı + mavi = yeşil
mavi + kırmızı = mor
Böylelikle ortaya konan bu renk şeridine Spektre - Solaire denir. Göz alışımı ile idrak edilen, bütün yaşamı ve varlık dünyasına renk veren renk, renkler ve bu oluşumdan duyarlılığa; renk tesiri ( sansation) denir.
Rengi görmeden duyarlılıkla da hissetmek mümkündür. Bir örnek olarak bahsedeceğim uygulamayı deneyebilirsiniz. Kendinize bir kırmızı ve bir de mavi kart hazırlayın. Gözlerinizi kapatarak hangi kartın hangi renk olduğunu bilmeden dizlerinizin üzerine yerleştirin. Yine gözleriniz kapalı ellerinizi kartların üzerine yaklaştırın konsantre olarak bir süre o şekilde durun. Belirli bir süre sonra kırmızı karttan sıcak bir esinti mavi karttan ise daha serin bir esinti hissedeceksiniz. Kırmızı sıcak renk grubunda avi ise soğuk renk grubundadır ve bu enerjilerine aynen yansır.
Yine benzer şekildeki bir deneyle herhangi bir rengin komplamanterini yani tamamlayıcısını bulmak bilimsel açıdan mümkündür. Daire şeklinde bir kartonun yarısını yeşile boyayın. Diğer yarısı ise beyaz kalsın. Bu daireyi hızla kendi etrafında döndürürsek bir süre sonra beyaz kısmını pembe olarak görmeye başlayacaksınız. Çünkü yeşilin komplamanteri pembedir. Hatta beyaz kısmı pembe olarak boyayıp aynı deneyi yapsak bir süre sonra kartonun beyaz renk alacağını görecektik. Tüm bunlardan varılan sonuç şudur ki renk bir enerjidir ve renk bilimi pozitif bir bilimdir.
Gözün Rengi Algılaması:
Göz ve Görme: İnsanda en gelişmiş organ gözdür. Gözün bir bölümü olan retina bazı bilim çevrelerince beynin bir uzantısı olarak değerlendirilir.aynı zamanda göz, optik bir organdır. Bir dizi karmaşık işlemden geçirilen görsel uyarım beyinde belirtilerek görme sağlanmış olur. Görme olayının aşamalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
a- Işık ve neneler
b- Görme olayı ve göz
c- Gözün fizyolojik yapısı
d- Beyinde tamamlanan görsel uyarım
a- Işık ve Nesneler: Görme olayının en önemli elemanı ışıktır. Görmek için az veya çok ışığa ihtiyaç duyarız. Bazen ay ışığı bile yeterli olurken renkli görüntüyü elde edebilmemiz için daha fazla ışık gücüne ihtiyaç duyarız. Görme olayını sağlayan göz, ışık uyarımlarını belirli işlemlerden geçirerek algılamayı sağlar. Göz için ışığı değerlendiren temel sistem deyimini de kullanabiliriz.
b- Görme olayı ve göz: Görsel algılama ışık uyarımının karmaşık işlemler ile değerlendirilmesidir. Gözde ışığa duyarlı alıcı bir tabakanın varlığı esastır. Göz bebeği ise küçülüp büyüyerek ışık alımını ayarlar. Işık uyumlarını toplayan sinir lifleri tüm uyarımları düzenleyerek, görme siniri denilen ileticiyle beyne gönderir. Beyinde ise bütün veriler normal bir işleyişle değerlendirilir. Sonucunda oluşan ise görsel algılamadır.
c- Gözün fizyolojik yapısı: İnsan için en gelişmiş organlardan biri göz demiştik. Küreye benzeyen yapısını da göz önüne aldığımızda kafatasının içerisinde çok özel bir yerleşim mimarisi meydana gelmiştir. Göz kasları ile de sıkıca bağlam içindedir. Göz kapakları ise birçok fonksiyonunun yanı sıra koruyucu özelliktedir. Son derece karmaşık şekilde çalışan göz, iç içe üç tabakadan meydana gelir.
a- göz akı (cornea)
b- renkli tabaka(koroit)
c- ağsı tabaka(retina)
En dışta bulunan göz akı, sert ve tümüyle saydam olup gözün ön kısmında yaşar. Bu tabakadan dolayı göz küresinin önünde kabarıklık meydana gelir. Gözün dışa bağlantısı bu bölümde meydana gelir. Işığın bir mercek gibi kırıldığı kısım burasıdır. Renkli tabakada ise kan damarları bulunur. İris bu bölümde bulunmaktadır. İrisin görevi göz bebeğinin büyüyüp küçülmesini sağlamaktır. Yani yeterliliğe göre ışık miktarını ayarlamaktır. Ağsı tabakada ise göz merceğinden çıkan iplikçikler, retinayı bir ağ gibi sarar. Bu yüzden ağsı tabaka gözün iç bölümünde kiracıdır. Şeklinden ötürü konik ve çubuk hücreler denilen ışığa duyarlı alıcı sinirler ile donatılmıştır. Konik hücreler, renklere karşı duyarlı iken renkleri algılayıp görmeye yönelik görev yaparlar. Belirgin bir ışık sistemi bu sinirlerin görev yapması için önem taşır. Işık olamadığı zaman bu sinirlerin görev yapma olanağı yoktur. Kırmızı, yeşil ve maviyi ortaya koyan üç tip konik hücre vardır. Işığın yetersiz olduğu durumlarda ise çubuk hücreler devreye girer. Bu hücreler gece görme olanağımızı sağlar. Ne var ki bu çubuk hücreler ile gece ay ışığında görmemiz mümkünken renkleri göremeyiz. Işık arttığında konik hücreler devreye girer ve renkleri algılamaya başlarız. Bazı hayvanlarda konik hücrelerin olmaması ve renkleri algılayamamaları buna örnektir.
d- Beyinde tamamlanan görsel uyarım: Beyine giden görüntü değerlendirilir. Hafızadaki görüntüler ile karşılaştırılır. Yorumlanır. Ayrıca beyine kadar gelen ters görüntü düzeltilerek algılanır. Sonuçta görme sağlanmış olur.
RENGİN MİSTİK BOYUTU
Dinlerde Ve Tapınaklarda Renkler: (İlk çağ renkleri)
Günümüzde Irak devletinin sınırları içerisinde yer alan UR tapınağı ve kentinde yapılan kazılarda yapım yılının MÖ 230 yılına dayanan bir kule ortaya çıkarılmıştır.
Leonard Woolery tarafından 1920'li yıllarda gün ışığına çıkarılan bu kuleye Tanrının Dağı adı verildi. Dünyanın en eski yapılarından biri olarak değerlendirildi. Bu binanın dört duvarı kıpkırmızı iken siyahtan görüntüler verirken kubbesi mavi ve altın sarısı renkler yansıtmaktadır. Eski çinin başkenti Pekin'de tüm duvarlar iyi ve kötü ruhları sembolize etmek amacıyla maviye, çatılar ise sarıya boyanırdı. Eski Mısırlılar ise tapınaklarının tavanlarını cenneti hatırlatması için maviye, zeminini de Nil nehrinin bereketini simgelercesine yeşil renge boyalardı. Öte yandan Yunanlılar binaların şekillerini ve görünüşlerini kuvvetlendirmek için renklerden faydalanırlardı. Örneğin İyon başkentlerinin kireç beyazı evleri mavinin bin bir tonu ile süslenirdi. Knossos'un büyük yükleri taşımakla görevli sütunları ise hakkettikleri kırmızı renkle görünüm verirlerdi. Mısır güneş tanrısı Ra altın sarısı kırmızı ve sarı renklerle simgelenirken Yunanlıların Athenası ise altından örülmüş fistan giydiği için sarı renkle alınırdı. Kırmızı renkli gelincik tarlası çiçeği ekin tanrıçası Ceres'e armağan edilmişti. Ulysses ise heyecan dolu deniz macerasını (Odyssey) hatırlatması için koyu mor renkli giysiler kullanılır. Grek ve Rus ortadoks papazları ile Roma katolik ve İngiliz kiliselerindeki papazların giysileri ile uyum sağlaması için sunakların ve kilise rahlelerinin döşemelerinde mor renk kullanılırdı. Ayrıca mor kralların ve hükümdarların rengi olarak bilinir. Bir hindu dini olan Brahmanizm kutsal olarak kabul edilen altın sarısı ve sarıyla simgelenir. Buddha, ruhsal bilgeliği yüceltici konuşmalar yaparken sarı insan oğlunun değişken kaderini düşünürken, kırmızı kıyafetler giyiyordu.
Konfüçyüs'de sarı rengi kullanırdı. Ne var ki mor rengi kırmızıyı hatırlattığı için her fırsatta sevmediğini belirtirdi. Mor renge bir antipatiği olduğunu da bir çok kitabında hayata geçirdi. "Heang tang" isimli kitabında şöyle der; "üstün insan giysilerini mor renk ile süslemez" . Günümüzde bile bir çok Yunan adasının kapıları ve kepenkleri turkuvaz renkle bütünleştiğini görüyoruz. Duvarların ise güneş ışığını yansıtması için beyaz renkle dekore edildiği dikkatimizden kaçmıyor. Notre Dame'nin kızıl duvarları, Angres'in mavi ve yeşil tonlarla süslenmiş dış duvarları cisimden önce ben varım diyen rengin adeta yansımasını simgeler.
Resimlere bir süre bakin ve daha huzurlu
oldugunuzu görün.
Kabala Sistem ve Hayat Veren Renk Ağacı Gezegenler Melekleri ve Renkleri:
En etkin renk terapisi yöntemlerinden biri de mistik kabala metodudur. Kabala; bir çok felsefe ve pragmatik boyutu olan eski ve gizemli (mistik) inanıştır. Bu düşünce sisteminde evrenin on basamakta yaratıldığı anlatılır. Bir başka anlatımı ise bilincimizi ve enerjilerimizi kontrol altına alma metodudur. Kabala sisteminde yaşamın sembolü renk hayat ağacı ile belirtilir. Ağaç birbirinden farklı on ayrı kademeden meydana gelir. Söz konusu kademeler bir çok fizyolojik aktivitelerimizle şekillenir. Yaratıcılığı ve meta fiziksel vücut fonksiyonlarını ihtiva eden bu bilinçaltı fonksiyonlar, zamanla bir takım değişikliklere uğramış insan oğlunun özelliklerini temsil etmişlerdir. Renklerle bağdaştırılarak hizmetimize sunulan bu kademeleri hayatına aktaran bir insanın bilinçaltında bazı hareketlenmeler meydana gelir. Böylece fiziksel ve ruhsal açıdan bir değişimin temeli atılmış olur. Ağaç insan sağlığını ve dengesini sembolize eden bir figürdür. Sürekli büyüyen ve değişime uğrayan bir şey ağaçla simgelenir. Ağaçlar başka boyutlarla dünyamız arasındaki köprüleri simgeler. Bir ağacın sağlamlığı, nasıl kök ve gövdesine bağlı ise insanoğlu sağlığı da sadece insan bedeni ile oluşumu değildir. Ruhsal dünyamıza ve denge akışımızın da sağlığımızla yakından ilgisi vardır. Bir ağaçtan verim almak için onu iyi toprakla yetiştirir sular gübreler zamanı geldiği anlarda budarız. Ayrıca ağacın verimini sürecek zararlılardan, böceklerden arındırırız. Aynı şeklide bir insan sağlığı için de aynı şeyler gerekmektedir. Ruhsal, zihinsel, duygusal enerjileri dengelenmiş bir insan da sağlıklı insan familyasına girmektedir. Bu enerji sistemlerimizi mutlaka kontrol altına alınması gerekir bilinçaltımızın farklı kademeleri vücudumuzun değişik bölgelerine hükmeder. Burada ele alınması gereken konu ise hangi kademenin vücudumuzun neresini kontrol ettiğidir. Burada kabalistik renk hayat ağacı devreye girer. Şekilde görülen renk hayat ağacında her kademenin bilinçaltımızın hangi basamağına yön verdiği açıkça görülmektedir. Ağacın her kademesi vücudun belli fizyolojik aktivitelerini sağlar. Ayrıca bazı evrensel enerjileri de yönlendirir. Bu enerjiler vücudumuzun zihinsel olarak yaratıcılık ve sezgisel fonksiyonlarını kontrol eder. Söz edilen bu kademelerle ne kadar içli dışlı yaşamasını becerebilirsek bedenimizi ruhumuzu hastalıklardan o derece korumuş oluruz. Hayat ağacının etkilerini iyi etüt edersek bilinmeyen meta fizik sırları da çözme başlangıcı yakalayacağımız bir esastır.
Kademeler;
Krallık: Temel Renk: Siyah, Zeytuni, Kızıl, Kahve, Açık Sarı
Alıntıdır.

Renk Nedir?
İnsan oğlu, kendini bildiği günden günümüze dek , renk hadisesine ne yazık ki bir kullanım aracı veya obje olarak bakmış, ne güzel kırmızı döpiyes veya sarı kazak adını takmıştır. İlerici görüş, hissediş sahipleri (empresyonistler) rengin farklılığını hissederek çalışmalar yapmışlardır. Hepsinin yola çıkış tarzı önce ışık sistemidir.Renk ve ışık, Spektrumun radyan bir enerjisi veya en düşük elektromanyetik alanı olarak kabul edilir. Beyaz ışık bütün dalga uzaklıklarının karışmasından meydana gelen Spektrumun görünüşü ile orantılıdır.
Renk göz ile yakalanan bir ışık tesiridir. Işığın eşya üzerine çarpmasıyla, yansıyan ışınlardan gözümüzde meydana gelen duyumların her birine "renk" denir. Renk anlamı; ışık, göz ve beyinle idrak edilir. Bu sebeple renk anlamı üç sistemde ele alınmalıdır.
a- Psikolojik sistemde renk: beynimizde uyanan bir durumdur. Mavi duyum gibi
b- Fizyolojik sistemde renk: Çeşitli ışık cinslerinin göz retinası üzerinde, sinirler vasıtasıyla meydana getirilen, fizyolojik olaydır. Işığın görünüş hadisesi fizyolojiktir. Renk ise bizdedir. Renk bir duygudur. Yaşayan varlıkların sinir sistemlerinde mevcuttur.
c- Fiziksel sistemde renk: (ışıkla spektrum ile) : Ölçülerle ve rakamlarla geniş olarak belirtilen bir olaydır. Işığın hangi dalga uzunluğunu hangi oranda bulundurduğu esastır. Fizik bakımından renk türü titreşimde ışık dalgalarından ibarettir. Bu ışık - renk dalgaları değişik uzunluktadırlar. Kırmızının en kısa, morun en uzun olduğu gibi.
Rengin Tarihçesi:
İnsanı insan kılan her değer dümdüz bir cam levha gibidir. Öyle ki her birinin içinden insanı insan kılan o ışık geçer. Rengarenk levhalar parlak güneşin altında parıldar ve bin bir çeşitte renk verirler. Yine de insanı insan kılan ışık tektir.
Renklerin psikolojik ve fizyolojik etkileri dalında renkler ve kişilik gelişimi dallarında araştırmalar yapan Living Colour (canlı renkler) organizasyonunu kuran (1984) Howard Sun, çalışmalarını Theophilus Helidor Gimbel'le yoğunlaştırdı. 1983 yılında renk terapisti unvanını aldı.
İnsanların ruhsal ve insani psikolojileri konusunda tam bir deneyim kazandı. İnsanların kişisel, fiziksel ve ruhsal dünyaları konusunda uzun ve yorucu araştırmalar yaptı. Grup terapileri ile sistemin doğruluğunu insanlara aktardı. Renk analiz uzmanlığını eşi Dorothy Sun ile fevkalade geliştiren Howard Sun 1984 yılında eşi ile birlikte İngiltere'nin ilk resmi terapi merkezini açtı. Bu çalışma İngiltere'de büyük ilgi gördü.İnsanlar renkler ile kişilik ve iç dünyalarının keşfine başladılar.
Renk Bilimi Nasıl Doğdu?:
1642 - 1727 İngiliz fizikçi İshak Newton 1670 de güneş ışığını elmas bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır. Bir odayı kararttıktan sonra güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya doğru bir perdeye aksettirmeyi sağlamıştır.
Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin ( renk tayfının ) görkemi, gizemi bu gün üzerinde bir çok incelemeler yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları beraberinde getirmiş, Renk Bilimini bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler bu proje üzerine yoğunluk vererek çalışmalarını hızlandırmıştırlar.
Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı ) adını verdi. Spektrumun zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine göre renklenen renk tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan doğar.
Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, çivit mavi, menekşe moru, sarı, kırmızı ve mavi renklere; Esas Renkler veya Meydana Getirilemeyen Renkler adı verilir. Yeşil, turuncu ve mor renkler ise esas renklerin ikişer karışımından meydana gelirler.
Örneğin:
sarı + kırmızı = turuncu
sarı + mavi = yeşil
mavi + kırmızı = mor
Böylelikle ortaya konan bu renk şeridine Spektre - Solaire denir. Göz alışımı ile idrak edilen, bütün yaşamı ve varlık dünyasına renk veren renk, renkler ve bu oluşumdan duyarlılığa; renk tesiri ( sansation) denir.
Rengi görmeden duyarlılıkla da hissetmek mümkündür. Bir örnek olarak bahsedeceğim uygulamayı deneyebilirsiniz. Kendinize bir kırmızı ve bir de mavi kart hazırlayın. Gözlerinizi kapatarak hangi kartın hangi renk olduğunu bilmeden dizlerinizin üzerine yerleştirin. Yine gözleriniz kapalı ellerinizi kartların üzerine yaklaştırın konsantre olarak bir süre o şekilde durun. Belirli bir süre sonra kırmızı karttan sıcak bir esinti mavi karttan ise daha serin bir esinti hissedeceksiniz. Kırmızı sıcak renk grubunda avi ise soğuk renk grubundadır ve bu enerjilerine aynen yansır.
Yine benzer şekildeki bir deneyle herhangi bir rengin komplamanterini yani tamamlayıcısını bulmak bilimsel açıdan mümkündür. Daire şeklinde bir kartonun yarısını yeşile boyayın. Diğer yarısı ise beyaz kalsın. Bu daireyi hızla kendi etrafında döndürürsek bir süre sonra beyaz kısmını pembe olarak görmeye başlayacaksınız. Çünkü yeşilin komplamanteri pembedir. Hatta beyaz kısmı pembe olarak boyayıp aynı deneyi yapsak bir süre sonra kartonun beyaz renk alacağını görecektik. Tüm bunlardan varılan sonuç şudur ki renk bir enerjidir ve renk bilimi pozitif bir bilimdir.
Gözün Rengi Algılaması:
Göz ve Görme: İnsanda en gelişmiş organ gözdür. Gözün bir bölümü olan retina bazı bilim çevrelerince beynin bir uzantısı olarak değerlendirilir.aynı zamanda göz, optik bir organdır. Bir dizi karmaşık işlemden geçirilen görsel uyarım beyinde belirtilerek görme sağlanmış olur. Görme olayının aşamalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
a- Işık ve neneler
b- Görme olayı ve göz
c- Gözün fizyolojik yapısı
d- Beyinde tamamlanan görsel uyarım
a- Işık ve Nesneler: Görme olayının en önemli elemanı ışıktır. Görmek için az veya çok ışığa ihtiyaç duyarız. Bazen ay ışığı bile yeterli olurken renkli görüntüyü elde edebilmemiz için daha fazla ışık gücüne ihtiyaç duyarız. Görme olayını sağlayan göz, ışık uyarımlarını belirli işlemlerden geçirerek algılamayı sağlar. Göz için ışığı değerlendiren temel sistem deyimini de kullanabiliriz.
b- Görme olayı ve göz: Görsel algılama ışık uyarımının karmaşık işlemler ile değerlendirilmesidir. Gözde ışığa duyarlı alıcı bir tabakanın varlığı esastır. Göz bebeği ise küçülüp büyüyerek ışık alımını ayarlar. Işık uyumlarını toplayan sinir lifleri tüm uyarımları düzenleyerek, görme siniri denilen ileticiyle beyne gönderir. Beyinde ise bütün veriler normal bir işleyişle değerlendirilir. Sonucunda oluşan ise görsel algılamadır.
c- Gözün fizyolojik yapısı: İnsan için en gelişmiş organlardan biri göz demiştik. Küreye benzeyen yapısını da göz önüne aldığımızda kafatasının içerisinde çok özel bir yerleşim mimarisi meydana gelmiştir. Göz kasları ile de sıkıca bağlam içindedir. Göz kapakları ise birçok fonksiyonunun yanı sıra koruyucu özelliktedir. Son derece karmaşık şekilde çalışan göz, iç içe üç tabakadan meydana gelir.
a- göz akı (cornea)
b- renkli tabaka(koroit)
c- ağsı tabaka(retina)
En dışta bulunan göz akı, sert ve tümüyle saydam olup gözün ön kısmında yaşar. Bu tabakadan dolayı göz küresinin önünde kabarıklık meydana gelir. Gözün dışa bağlantısı bu bölümde meydana gelir. Işığın bir mercek gibi kırıldığı kısım burasıdır. Renkli tabakada ise kan damarları bulunur. İris bu bölümde bulunmaktadır. İrisin görevi göz bebeğinin büyüyüp küçülmesini sağlamaktır. Yani yeterliliğe göre ışık miktarını ayarlamaktır. Ağsı tabakada ise göz merceğinden çıkan iplikçikler, retinayı bir ağ gibi sarar. Bu yüzden ağsı tabaka gözün iç bölümünde kiracıdır. Şeklinden ötürü konik ve çubuk hücreler denilen ışığa duyarlı alıcı sinirler ile donatılmıştır. Konik hücreler, renklere karşı duyarlı iken renkleri algılayıp görmeye yönelik görev yaparlar. Belirgin bir ışık sistemi bu sinirlerin görev yapması için önem taşır. Işık olamadığı zaman bu sinirlerin görev yapma olanağı yoktur. Kırmızı, yeşil ve maviyi ortaya koyan üç tip konik hücre vardır. Işığın yetersiz olduğu durumlarda ise çubuk hücreler devreye girer. Bu hücreler gece görme olanağımızı sağlar. Ne var ki bu çubuk hücreler ile gece ay ışığında görmemiz mümkünken renkleri göremeyiz. Işık arttığında konik hücreler devreye girer ve renkleri algılamaya başlarız. Bazı hayvanlarda konik hücrelerin olmaması ve renkleri algılayamamaları buna örnektir.
d- Beyinde tamamlanan görsel uyarım: Beyine giden görüntü değerlendirilir. Hafızadaki görüntüler ile karşılaştırılır. Yorumlanır. Ayrıca beyine kadar gelen ters görüntü düzeltilerek algılanır. Sonuçta görme sağlanmış olur.

RENGİN MİSTİK BOYUTU
Dinlerde Ve Tapınaklarda Renkler: (İlk çağ renkleri)
Günümüzde Irak devletinin sınırları içerisinde yer alan UR tapınağı ve kentinde yapılan kazılarda yapım yılının MÖ 230 yılına dayanan bir kule ortaya çıkarılmıştır.
Leonard Woolery tarafından 1920'li yıllarda gün ışığına çıkarılan bu kuleye Tanrının Dağı adı verildi. Dünyanın en eski yapılarından biri olarak değerlendirildi. Bu binanın dört duvarı kıpkırmızı iken siyahtan görüntüler verirken kubbesi mavi ve altın sarısı renkler yansıtmaktadır. Eski çinin başkenti Pekin'de tüm duvarlar iyi ve kötü ruhları sembolize etmek amacıyla maviye, çatılar ise sarıya boyanırdı. Eski Mısırlılar ise tapınaklarının tavanlarını cenneti hatırlatması için maviye, zeminini de Nil nehrinin bereketini simgelercesine yeşil renge boyalardı. Öte yandan Yunanlılar binaların şekillerini ve görünüşlerini kuvvetlendirmek için renklerden faydalanırlardı. Örneğin İyon başkentlerinin kireç beyazı evleri mavinin bin bir tonu ile süslenirdi. Knossos'un büyük yükleri taşımakla görevli sütunları ise hakkettikleri kırmızı renkle görünüm verirlerdi. Mısır güneş tanrısı Ra altın sarısı kırmızı ve sarı renklerle simgelenirken Yunanlıların Athenası ise altından örülmüş fistan giydiği için sarı renkle alınırdı. Kırmızı renkli gelincik tarlası çiçeği ekin tanrıçası Ceres'e armağan edilmişti. Ulysses ise heyecan dolu deniz macerasını (Odyssey) hatırlatması için koyu mor renkli giysiler kullanılır. Grek ve Rus ortadoks papazları ile Roma katolik ve İngiliz kiliselerindeki papazların giysileri ile uyum sağlaması için sunakların ve kilise rahlelerinin döşemelerinde mor renk kullanılırdı. Ayrıca mor kralların ve hükümdarların rengi olarak bilinir. Bir hindu dini olan Brahmanizm kutsal olarak kabul edilen altın sarısı ve sarıyla simgelenir. Buddha, ruhsal bilgeliği yüceltici konuşmalar yaparken sarı insan oğlunun değişken kaderini düşünürken, kırmızı kıyafetler giyiyordu.
Konfüçyüs'de sarı rengi kullanırdı. Ne var ki mor rengi kırmızıyı hatırlattığı için her fırsatta sevmediğini belirtirdi. Mor renge bir antipatiği olduğunu da bir çok kitabında hayata geçirdi. "Heang tang" isimli kitabında şöyle der; "üstün insan giysilerini mor renk ile süslemez" . Günümüzde bile bir çok Yunan adasının kapıları ve kepenkleri turkuvaz renkle bütünleştiğini görüyoruz. Duvarların ise güneş ışığını yansıtması için beyaz renkle dekore edildiği dikkatimizden kaçmıyor. Notre Dame'nin kızıl duvarları, Angres'in mavi ve yeşil tonlarla süslenmiş dış duvarları cisimden önce ben varım diyen rengin adeta yansımasını simgeler.

Resimlere bir süre bakin ve daha huzurlu
oldugunuzu görün.
Kabala Sistem ve Hayat Veren Renk Ağacı Gezegenler Melekleri ve Renkleri:
En etkin renk terapisi yöntemlerinden biri de mistik kabala metodudur. Kabala; bir çok felsefe ve pragmatik boyutu olan eski ve gizemli (mistik) inanıştır. Bu düşünce sisteminde evrenin on basamakta yaratıldığı anlatılır. Bir başka anlatımı ise bilincimizi ve enerjilerimizi kontrol altına alma metodudur. Kabala sisteminde yaşamın sembolü renk hayat ağacı ile belirtilir. Ağaç birbirinden farklı on ayrı kademeden meydana gelir. Söz konusu kademeler bir çok fizyolojik aktivitelerimizle şekillenir. Yaratıcılığı ve meta fiziksel vücut fonksiyonlarını ihtiva eden bu bilinçaltı fonksiyonlar, zamanla bir takım değişikliklere uğramış insan oğlunun özelliklerini temsil etmişlerdir. Renklerle bağdaştırılarak hizmetimize sunulan bu kademeleri hayatına aktaran bir insanın bilinçaltında bazı hareketlenmeler meydana gelir. Böylece fiziksel ve ruhsal açıdan bir değişimin temeli atılmış olur. Ağaç insan sağlığını ve dengesini sembolize eden bir figürdür. Sürekli büyüyen ve değişime uğrayan bir şey ağaçla simgelenir. Ağaçlar başka boyutlarla dünyamız arasındaki köprüleri simgeler. Bir ağacın sağlamlığı, nasıl kök ve gövdesine bağlı ise insanoğlu sağlığı da sadece insan bedeni ile oluşumu değildir. Ruhsal dünyamıza ve denge akışımızın da sağlığımızla yakından ilgisi vardır. Bir ağaçtan verim almak için onu iyi toprakla yetiştirir sular gübreler zamanı geldiği anlarda budarız. Ayrıca ağacın verimini sürecek zararlılardan, böceklerden arındırırız. Aynı şeklide bir insan sağlığı için de aynı şeyler gerekmektedir. Ruhsal, zihinsel, duygusal enerjileri dengelenmiş bir insan da sağlıklı insan familyasına girmektedir. Bu enerji sistemlerimizi mutlaka kontrol altına alınması gerekir bilinçaltımızın farklı kademeleri vücudumuzun değişik bölgelerine hükmeder. Burada ele alınması gereken konu ise hangi kademenin vücudumuzun neresini kontrol ettiğidir. Burada kabalistik renk hayat ağacı devreye girer. Şekilde görülen renk hayat ağacında her kademenin bilinçaltımızın hangi basamağına yön verdiği açıkça görülmektedir. Ağacın her kademesi vücudun belli fizyolojik aktivitelerini sağlar. Ayrıca bazı evrensel enerjileri de yönlendirir. Bu enerjiler vücudumuzun zihinsel olarak yaratıcılık ve sezgisel fonksiyonlarını kontrol eder. Söz edilen bu kademelerle ne kadar içli dışlı yaşamasını becerebilirsek bedenimizi ruhumuzu hastalıklardan o derece korumuş oluruz. Hayat ağacının etkilerini iyi etüt edersek bilinmeyen meta fizik sırları da çözme başlangıcı yakalayacağımız bir esastır.
Kademeler;
Krallık: Temel Renk: Siyah, Zeytuni, Kızıl, Kahve, Açık Sarı
Gezegeni: Dünya
Meleği: Sandalfon
Kuruluş: Temel Renk: MorGezegeni: Ay
Meleği: Cebrail
Görkem: Temel Renk: TuruncuGezegeni: Merkür
Meleği: Mikail
Zafer: Temel Renk: Zümrüt YeşiliGezegeni: Venüs
Meleği: Haniel
Güzellik: Temel Renk: SarıGezegeni: Güneş
Meleği: Rafael
Zorlayıcı Güç: Temel Renk: KırmızıGezegeni: Mars
Meleği: Kamael
Merhamet: Temel Renk: MaviGezegeni: Jüpiter
Meleği: İzadkiel
Anlayış: Temel Renk: SiyahGezegeni: Satürn
Meleği: İzaphkiel
Bilgelik: Temel Renk: GriGezegeni: Neptün
Meleği: Ratziel
Taç: Temel Renk: BeyazGezegeni: Uranüs
Meleği: Metadron

Alıntıdır.