İradenin Özgürlüğü

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan aris
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

aris

Kayıtlı Üye
Bir başka dersin daha tüm dinleyici ve izleyicilerine selamlar. Baal HaSulam’ın İradenin Özgürlüğü denemesini çalışıyoruz ve “Çevrenin Etkisi” isimli kısımdayız. Bireyin kişiliği diye adlandırılan her şeyi oluşturan dört etken öğrendik. İlki bir kişinin doğduğunda miras aldığı veriyi tanımlayan etken. Bu bilgi ve onun ileriki gelişmesini kapsar. Biz bunu bir tahıl tanesini örnek vererek çalıştık. Belli bir tahıl aynı çeşit tahıl tanesinden meydana gelmelidir. Aynı yolla, bir hayvan insan soyundan gelemez. Buna Matza denir; açıklamak gerekirse gelişim programıyla birlikte kişinin orijinal verisi. Bunlar ilk iki etken: iki tane daha etken vardır; çevrenin etkisi ve çevreyi geliştiren program.

Kabaca söylemek gerekirse, “Ben” ve “Ben” i geliştiren program vardır. Sonra dış kuvvetler var; bu “Ben” üzerine dışarıdan etki eden çevre ve çevrenin gelişmesini sağlayan program. Şimdi çevrenin etkisi sorusuna yaklaşımda bulunuyoruz.

ÇEVRENİN ETKİSİ

İkinci etken ise değişmeyen esasın nitelikleriyle ilişkilendirilen doğrudan sebep ve sonuç kanunudur. Dolayısıyla, bu yukarıdaki toprakta ayrışan tahıl tanesi örneğiyle açıklanabilir. Temel için gerekli olan çevre, toprak, mineraller, yağmur, hava ve güneştir. Çevre yavaş yavaş bu tahıl tanesini durumdan duruma değiştirip belli bir düzeye gelene kadar uzun bir zaman boyunca etkiler. Daha sonra esas orijinal şekline geri gelir, yani tohum tanesi şekline, ancak nitelik ve miktarı değişmiş olarak.

Açıkçası, bu tohum tanesi tek başına hiçbir değişime uğramazdı. Bununla birlikte, belirli bir çevrede kaldığından, bu çevreden etkilenerek, belirli bir yolda gelişir. Buna ek olarak öyle bir etken var ki bunu çevre değiştiremez; bir tohum tanesi her zaman bir tohum tanesinden oluşur. Ancak, çevrenin değiştirdiği bir etken vardır – tohum tanelerinin kalite ve miktarı.

Kabala’da bir kişiden bahsederken (muhtemelen bunu daha önce duydunuz) Yaradan’a giden yolumuz değişmez deriz. Bizim iç ruhani genimiz yukarıdan inmek suretiyle elde edilmiştir, sonsuzluk dünyasından aşağı bizim dünyamıza. Her kişi bu programı olan geni taşımaktadır, açıklamak gerekirse kişinin dünyamızdaki ve üst dünyaya yükselişi, tüm gelişim aşamaları. Bu aşamalar değişmez.

Çevre tarafından değiştirilebilen tek şey nitelik ve miktardır; yani kişinin bu yoldaki hız ve niteliği. Kişi ya bu yolda acı, korku, ıstırap, binlerce yıllık savaşlarla, ya da rahatlık içinde geçirebilir. Bunu gittiği yoldaki yaklaşımını değiştirerek yapabilir ki amacını başarmış gibi olsun(aslında henüz bunu yapmamış olsa bile). Kendi ve amacı arasında bağ kurmaya başlar ve sonuç olarak bu onun parçası haline gelir. Bütün bunların hepsi kişinin kendine bağlıdır.

Bunun yanında, konu sadece yolumuzu kolaylaştırmak değildir. Aslına bakarsanız, yolumuz özgürce, tüm onayımızla, kendi kişisel katılımımız ve iyi yaklaşımımız dışında alınamaz. Bu Reşimo, içimizde var olan tohum kendi tarafımızdan seçilmiş ve yaratılmış bir çevreye yerleştirilmezse gelişemez. Sadece bu çevre bu tohumun gelişimi için hazır ve kullanılabilirdir ki doğru sonucu elde etsin, bu da birçok yeni, merhametli ve iyi tohumlar demektir. Öyleyse bu çevre temeldir. “Ve yatak önceki şeklini almıştır, yani tahılın şeklini farklı bir nitelik ve miktarla. Ve genel görünüş itibariyle tamamen değişmemiş olarak kalır ki ondan ne mısır gevreği ne yulaf oluşur. Onlar özellikle miktar bakımından değişirler ki bir saptan bir ya da iki düzine sap çıkar ve nitelik olarak da tahılın önceki şeklinden daha iyi ya da kötü olarak.

Burada ki de aynıdır, insan çevreye yani topluma “yatak” olarak yerleştirilmiştir. Ve tahıllın çevreden etkilendiği gibi insan da onun tarafından etkilenmeye zorlanır, çünkü yatak işlenmemiş ham haldedir. Öyleyse etraf ve çevre ile ikili ilişki sayesinde insan yavaş bir prosedür ya da olaylar zinciri, tek tek sebep ve sonuç olarak (bu kurallar değişmez, ancak çevre tüm akımın sırasını ve gelecekte alınacak sonucun niteliğini belirler) etkilenir.

Aynı zamanda, temelde dâhil olan özellikler bir bilgi biçimi edinerek de değişirler. Örneğin, bir kişi pinti olma eğilimini miras aldı, yetişkin olduğunda kendine çeşitli mantıklı sebepler bulmaya başlar ki bir kişinin pinti olmasının iyi olduğu doğru sonucuna varabilsin. Şöyle ki- kişi çevreyi doğuştan gelen içsel niteliklerine uydurur. “Yani babası cömert olmasına karşın, ondan pintilik gibi negatif bir eğilim miras alabilir, çünkü yok olan da var olan gibi miras alınmıştır.”

Bu neden oluyor? Çünkü tohum dış katmandan ayrışır. Öyleyse belli bir nitelik, diyelim ki paraya olan tavır, yaklaşım değişir: para harcayanın pinti bir oğlu olabilir ya da tam tersi, yani özel bir yaklaşım -dış katman değil– miras alınabilir. Dış katmanın şekli çevreye bağlıdır.

“Ya da atalarından açık görüşlü olma eğilimini miras alırsa; kendisi için fikirler üretir ve bunlardan açık görüşlü olmanın iyi bir şey olduğu sonucuna varır. Ancak kişi bu cümleleri ve sebepleri nereden bulur? Kişi bunları çevresinden alır, bilinçsizce, çünkü çevre fikirleri ve tatları ona yavaşça neden ve sonuç süreci içinde aşılar. Ve bu öyle bir yapılır ki insan onları kendininmiş gibi algılar, onları özgür düşünceyle edinmiş gibi.”

Böylece kütüphaneye belirli kitapları gözden geçirmeye gider ve sonuç olarak bazı insanlara yakınlaşmış olur- başka kişilere değil bu insanlara ve belirli meslekleri seçer; öteki yarısına bir olayla rastlamış gibi görünür; radyoda duydukları ve televizyonda seyrettiklerini filtreleyen kendine ait bir yolu vardır; kanalları değiştirir. Bütün bu tesirler nereden geliyor? Bu yolla bilinçaltımız içimizde var olan programı gerçekleştirir.

“Ve öyle bir yapılır ki insan onları kendisininmiş gözüyle bakar, öyle ki özgür düşüncesiyle edinmiş gibi. Burada da aynı tahılda olduğu gibi, yatağın değişmeyen bir parçası vardır ve miras alınan eğilimler aynı atalarındaki gibi kalırlar. Bu ikinci etkendir.”

Öyleyse kişi bunlar dışında hiçbir şekilde özgür değildir. Bu bizim Baal HaSulam’ı anlayışımız itibariyle basit ve özet bir sonuçtur.

Bunun arzularımızın içinde ruhani ve maneviyatta nasıl olduğu yollarına dair derinlemesine konuşacağız. Hala bir kişinin psikolojik yapısı ve psikolojik değişimleri hakkında konuşuyoruz. Gelecekte, bunu manevi düzeyde açıklıyor olacağız; ancak şu an için sadece sonucu hatırlamak bizim için daha kolay.

Bu ikinci etken; yani çalışmamız, hayattaki arayışımız, içimizde yaptıklarımız – her şeyin içimizde var oluş şekli kesinlikle önceden belirlenmiştir. Bu bizim özgürlüğümüzden anladığımız şeydir. Özgürlük nedir? O, içimde var olanın farkına varmamdır. Bununla birlikte burada iradenin özgürlüğü nerededir? Biri benim içime ne katacağını seçmiş ve ben sadece onu uyguluyorum.

Alışkanlık İkinci Doğan Olur

“Üçüncü etken yatağın geçirdiği ve onlar tarafından değiştirilen doğrudan neden ve sonuç idaresidir. Çevreden ötürü insanın değişen, miras almış olduğu eğilimlerden dolayı bu mefhumların tanımladığı yönde işlerler. Örneğin; doğası pinti olan bir adam ki toplum içinde bu bir mefhuma dönüşmüş ve şimdi adam bazı mantıklı tanımlamalarla pintiliği anlayabilir.

Farz edelim o şimdi başkalarına ihtiyacı olmayacak şekilde kendini savunabilir. Öyle olsun ki bir ölçü pintilik kazandı diyelim, bir süreliğine korku yokken, bu özelliğinden vazgeçebilir. Atalarından miras almış olduğu orijinal eğilimi daha iyiye doğru değişmiş olur. Ve bazen kişi kötü bir eğilimi tamamen kökünden söküp ayabilir. Bu, ikinci doğa olabilme özelliğine sahip alışkanlık ile olur. Öyleyse bazı özelliklerim olmasına rağmen, bazı miras aldığım özelliklerim çevrenin doğrudan ve sürekli etkisi ile onları bastırabilirim.

“Bu bakımdan insanın gücü bir bitkininkinden daha büyüktür. Tahıl değişemez buna rağmen insan kendi özel içinde çevresel neden ve sonuç etkisinin gücüyle değişme yetisine sahip, genelinde ise bu bir eğilimi tamamen kökünden söküp atıp, karşıtına çevirmek olsa bile. “

Kişi bunu çevresel etkinin altında yapabilir. Bu demek ki dışarıdan sürekli olarak işaretler alırsam, bunlar benim içimde alışkanlık yaratırlar, bu benim orijinal doğal Reşimom yerine bir refleks gibi olur. Bu çok önemlidir, bir alışkanlık ikinci doğan olur. Bir sonraki etken ise dış etkendir.

Dördüncü etken ise yatağı, ona tamamen yabancı olan ve dışarıdan onu yöneten, etkileyen sebep ve sonuç yönetimidir. Bunun anlamı şu ki bu güçler yatağı doğrudan etkilemek için değil, ancak dolaylı yönetmek için yatağın büyüme işiyle ilişkilidirler. Örneğin; para işleri günlük hayatın yükleri ya da rüzgârları vs. gibi şeyler kendi içlerinde ve dışlarında bütünsel, yavaş ve derece derece sıralı nedensel sonuçsal olaylar ki bunlar insanın kavramlarını daha iyi veya daha kötüye değiştirir.

Bu noktada sadece bizi dışarıdan etkileyen dış etkenden değil, ama bu dış etkenin kendi kendine nasıl değiştiğinden bahsediyoruz. Bu bizim dördüncü parametremiz, dördüncü etkenimiz.

“Öyleyse, aklımıza gelen her düşünce ve fikrin ürünü olduğu dört doğal etkeni oluşturdum.” Benim “kendime” ait olan her şey ve kendimde var olan her şey: duygularım, bilgim, anlayışım, aklım; karar verme, anlama ve hissetme yolum; kendimi arayış, seçerek alma, her nasılsa seçerek başkalarını etkileme yolum, bütün bunlar içimde bu dört etkenin birbiriyle pekişmesi ve etkileşimi sonucu var olur. Bu dört etken benim gerçek bilgim ve onun gelişimi için gereken program; çevrenin benim üzerimdeki etkisi ve çevrenin gelişimi için gereken program. “Ve biri oturup bütün gün meditasyon yapsa, bu dört etkenin kendine verdiği şeylere ne ekleme yapabilir ne de bunları değiştirebilir.” Bu sınırları aşabilmemizin hiçbir yolu yoktur, biz onların içinde var oluruz ve onlar tarafından çepeçevrelenmişizdir. Ne yapabilirsek ne düşünebilirsek; her ne edinebilirsek her şey bu dört etken tarafından çepeçevrelenmiştir.

“Ek olarak ekleyebileceği miktardır: yüksek akıl veya değil, nitelikte ufacık bir şey bile ekleyemez. Zira bu dört etken karakter ve fikrin şeklini ve sonucu zorlayarak, bizim fikrimizi sormadan (benim fikrim onların bana dikte ettirmesine rağmen ve fikrim onları “dikkate almak bile olmasa” yine de onlardan gelir) Öyleyse biz aynı çamurun çömlekçinin elinde olması gibi bu dört etkenin ellerindeyiz. Bunun dışında hiçbir şekilde özgürlük ya da hissetme düşünme ya da bu dört etkenin dışında hareket etme olasılığımız yok.

Özgür Seçim

“Buna rağmen, bu dört etkeni incelediğimizde gücümüz –yatak- olan birinci etkenle yüzleşecek gücümüz olmasa bile;” Tohumu değiştirmekten aciziz. Diyelim ki tohum kendimim, kendimi değiştiremem ki bir başkası benden doğabilsin. Bu beni aşar, ben benim doğama konmuş olanın sonucuyum.

“...hala diğer üç etkene karşı kendimizi koruyabilecek özgür seçeneğimiz ve yeteneğimiz var ki bunlar yatağın ayrı ayrı bölümlerini değiştirir. Bazen yatak, ona ikinci doğa olarak bağışlanan alışkanlıkla da genel olarak değişir.

Özgür seçenek, çevrenin bizde bir alışkanlık oluşturmasının etkisiyle mümkün olabilir. Bu dördünden bir etken var ki bizi değiştirebilir; içimizde öyle nitelikler yaratabilir ki bizim doğal niteliklerimize karşı çıkar. Buna alışkanlık denir, yani kazanılmış nitelik. Çevrenin bu yeteneğini kullanmak bizim kendimizi dört etkenin etki ve gücünden korumak gibidir. Kendimizi bunlardan birkaç şekilde siper edebiliriz. Çevrenin etkisi ve bu etkiyi yönetme yeteneğimiz üzerindeki gücümüzde bir dereceye kadar özgür oluruz.

“Bu korumanın (dört etkenin köleliğinden) anlamı her zaman çevremizi seçerken yani arkadaşlar, kitaplar, öğretmenler vs. eksiklerimizi giderebiliriz. Aynı, babasından birkaç sap tahıl miras almış bir kişi gibi; bu az miktardan, “yatak” için seçeceği çevre, ki bu (bütün gerekli mineraller ve ham maddeleri olan) tahılı sınırsızca besleyecek verimli topraktır, düzinelerce sap elde edebilir. Ayrıca, çevresel şartları, bitkinin ihtiyaçları ve büyümesi için iyileştiren işçi konusu da var, irfan sahibi en iyi şartları seçecek ve işinde kutsama bulacak; budala ise önüne ne gelirse alacak ve dolayısıyla toprağa ekimi kutsamadan ziyade lanete çevirecek.

İyi halimiz, gelecek mahsule ve gelecek durumumuza yaklaşımımıza bağlıdır. Biz daha önceden bunu tanımlayabiliriz. “Öyleyse, bütün övgüsü ve hevesi tahılın dikileceği çevrenin seçimine bağlıdır (Tahıl, tahıl olmaya devam edecektir ancak kalitesi sadece seçilecek çevreye bağlıdır). Ancak, bir kez seçilen bölgede dikildi mi, onun tam şekli çevrenin sağlayabileceği ölçüye bağlıdır.”

Bu demektir ki birey amaçtan uzaklaşıyor. Tabii ki şöyle bir soru gelir: o zaman bir insan hayatı boyunca sadece tek bir özgür seçeneğe mi sahiptir? Evet, hayatı boyunca sadece bir kez. Kişinin bu noktaya getirildiği zamana “kalbindeki noktanın doğuşu” denir. Bunu doğru şekilde kullanırsa daha ileriye yol alır.

Çevreyi seçmek ne anlama gelir? Birey nasıl davranmalı ki çevreden büyümesi için gerekli filtre edilmiş doğru bilgiye anlayabilsin. Kişi kitabın içini nasıl görebilir? Kitabın kendi iyi olabilir, ancak kişi onu nasıl iyi, etkili ve kendisi için yararlı hale getirebilir? Kişi arkadaşlarıyla, diğer hiçbir şeyi değil de sadece kendi gelişimi için gerekli olan şeyleri almak adına nasıl bir ilişki kurmalıdır? Bir öğretmene gelişim için en önemli şeyleri alıp ve düzinelerce diğer çeşitli nitelikleri almamak için nasıl bir tavır olmalı. Her şey kişinin kendine bağlıdır. Bu iradenin özgürlüğünün yattığı yerdir ve o insanı tamamen farklı manevi bir yaratığa çeviren diğer bütün orijinal sevimsiz bilgileri bastırabilir.

“O (kişi) mutlaka cezalandırılır, seçeneği olmayan kötü düşünce ve edimlerinden dolayı değil (bu en sonunda olacak), ancak iyi çevreyi seçmediği için; çünkü gördüğümüz gibi bunda kesinlikle bir seçenek var bir kişiyi hareketlerinden dolayı yargılamayıp onu özgür seçimini nasıl yerine getireceğini anlaması için eğitmeliyiz!”

"Öyleyse her kim sürekli olarak daha iyi bir çevre seçmek için çabalarsa övgü ve ödülü hak eder. Ancak burada da kendi seçiminden kaynaklanmayan iyi düşünce ve eylemlerinden değil de iyi bir çevre edinmek için çabasından dolayı ki bunlar ona iyi düşünce ve eylemler getirir. Rav Yehoshua Ben Prehya’nın (bu bilge birkaç bin yıl önce yaşadı) dediği gibi: “Kendini bir Rav yap ve kendine bir arkadaş satın al."

Bu demektir ki eğer kişi ilerlemek istiyorsa iyi bir muhite ihtiyacı vardır. Daha sonra neden “Kendini bir Rav yap ve bir arkadaş satın al“ dediğini tartışacağız. Bu şu demek, çabalarımı ona yatırım yapmalıyım ki benim arkadaşım olsun. Buna “satın alma” denir. Kendini bir Rav yapmak ise öğretmenin de öyle idealler bulmalısın ki o senin gözünde bir Rav (büyük) olsun. Sadece bu iki dış kuvveti kullanarak kişi kendisini doğru olarak gerçekleştirebilir, aksi takdirde, onun muhiti keyfi olur, yani kötü.

“Öyleyse, kim ki daha iyi bir çevre edinmek için sürekli çabalarsa;” Bu demektir ki grubumu, arkadaşlarımı ve Rav’ı bir saniyeliğine bile bırakmamalıyım. Onları sürekli olarak kendim için daha iyi bir çevre yapmayı denemeliyim. Bu sürekli bir iştir. Bir grubun parçası olmanın beni etkileyeceğini düşünmeliyim. Bu beni etkilemeyecek. Beni ancak ben etkilenmeyi arzuladığım zaman etkiler. Bu yüzdendir ki Rav Yehoshua Ben Prehya şöyle der; kim sürekli daha iyi bir çevre için çabalarsa ödülü hak eder, “Ödül” ne demektir? Bir sonraki daha yüksek manevi durum demektir. Manevi dünyanın daha ilerisinde Mahsom’u geçtiğimizde (orada olduğu gibi burada) aynı grubumuzu, aynı Rav’ı, onları gerçekte oldukları gibi görürüz. Orada gözleriniz açılır, arkadaşlarınızı sadece kabuklarında değil, onları Yaradan’a özlem duyan ruhlar olarak görürsünüz. Rav’ınızı belli bir ruhani düzeyde, sizi de o düzeye çeken biri olarak görürsünüz.

Buna rağmen, Mahsom’dan sonra bile, çevreleyen toplum kalır ve kişinin manevi gelişimini tanımlayan etken olur. Baal HaSulam bununla ilgili mektuplarında şöyle yazar; “Birbirinize ihtiyacınız olacak, bana ihtiyacınız olacak, (Mahsom’u geçtikten sonra) bugünden de daha fazla.” Bunun sebebi kişinin gelişiminde sadece bu dört etken kişinin Gimar Tikun’a doğru yükselen (son düzeltme) yolu boyunca olan durumunu tanımlar.

İyi Çevre Seçmenin Zorunlu Şartı
“Buradan Rav Yosi Ben Kasma’nın (Zohar döneminde yaşayan bilge -yani 17.-18. yüzyıl önce) (Avot 86) kendisine zengin bir adamın kendi şehrinde yaşaması için binlerce altın lira teklifine verdiği yanıttan ne demek istediğini anlayabilirsiniz.

Yosi Ben Kasma çok fakir olduğu bilinen bir adamdı. Sadece yemeği olmayan bir adam değildi – kendi potansiyelini anlamak için fakirlik içinde yaşadı. Bu hikâyenin tamamını okumalıyız. Talmud’da tarif edilir. Rav Yosi Ben Kasma’nın iyi bir tavsiye verdiğini duyup, onu ziyaret etmeye karar veren zengin bir adamdan bahseder. Bu zengin adam Rav Yosi‘yi dinlediğinde şöyle dedi: “İstediğin bütün şartları sana vereceğim, öğreteceğin büyük bir grubun olacak, sadece bizim şehrimize taşınman gerekiyor. Kendi şehrini bırak ve bizim şehrimize taşın.”

Rav Yosi Ben Kasma cevap verdi. “Bana dünyadaki tüm altın, gümüş ve mücevher versen, sadece Kabala’nın olduğu bir yerde yaşayacağım.” Bu kelimeler bizim basit aklımızın alması için fazla yüce olabilir, çünkü kim bu kadar küçük bir şey için binlerce altından vazgeçip, kendi de kimseden öğrenecek bir şeyi olmayan bir bilge olup, hiç Kabala öğrencisi olmayan bir yerde yaşayabilir.”

Ben Kasma herkesin kendisinden öğrenmeye çalıştığı bir adamdı; herkesten daha yüksekti. Hiç arkadaşı yoktu çünkü o herkes için bir Rav’dı. Buna rağmen, o dönemde bugün olduğu gibi Rav herkesten para almıyordu. O dönem herkesin kendi başına hayatını idame ettirdiği bir zamandı. Biri büyük bir öğretmen olabilirdi ve buna rağmen yiyecek ekmeğe ihtiyacı olabilirdi. Bugün Kabala bireyin davranması gerektiği yolun bu olduğunu öğretiyor. Buna rağmen neden bu teklifi geri çevirdi? Çok büyüktü, herkesin üzerinde ve o muhite ihtiyacı yoktu. Neden kendi okulunu açıp istediğini yapabilecekken başka şehre taşınmayı reddetti?

“Ama gördüğümüz gibi; hepimiz ve her birimiz tarafından gözlemlenmesi gereken basit bir şey. Çünkü herkesin kendi yatağı olmasına rağmen (birinci etken); güçler açıkça ortaya sermekten ziyade kişinin içinde bulunduğu çevreden görünür; aynı güçleri açıkça görülmeyen ancak çevre aracılığıyla yani toprak, yağmur ve güneşin ışığı ile ortaya çıkan, toprağa dikilmiş tahıl gibi.

Öyleyse Rav Yosi Ben Kasma, seçtiği iyi çevreyi bırakıp, zararlı çevreye düşerse ki bunun anlamı Kabala müritlerinin olmadığı bir yer, sadece daha önceki kavramlarından ödün vermekle kalmayıp, yatağında gizli olan, açığa henüz çıkmamış olduğu (yani daha ileri gelişimi duracak herkesten yukarıda olmasına rağmen hala büyümesi gerekti) diğer bütün güçleri de gizli kalacak.

Bunun sebebi bu içsel, potansiyel güçlerin hala onları harekete geçirecek doğru çevreye maruz kalmamaları.

Ve yukarıda açıklığa kavuşturduğumuz gibi, sadece insanın çevreyi seçme konusunda, kendi üzerindeki egemenliği ölçülür ve buna göre seçiminden dolayı övgüye mi yoksa cezaya mı layık olduğu.

Ödül mü ceza mı olduğu bir sonraki aşamada belli olur. Eğer doğru muhitse daha yüksek bir hal ve kötü bir muhitse açıkçası bir sonraki aşama demek.

“Öyleyse insan Rav Yosi Ben Kasma gibi bilge birinin iyiyi seçip kötüyü reddetmesine (çünkü seçim yapabilecek kadar bilgeydi) ve materyal ve bedeni şeyler tarafından yolundan saptırılmamasına şaşırmamak gerek. O şöyle bir sonuç çıkarır: “biri öldüğünde kendisiyle gümüş, altın ya da mücevher değil ancak Kabala’yı götürür (yani doğru çevreyi seçmiş olmanın sonucu olarak kendi içinde değiştirdikleri). Ve böylece bilgelerimiz uyardı: “kendinizi bir Rav yapın ve bir arkadaş satın alın”, bahsettiğimiz kitap seçenekleriyle birlikte (yani Rav, arkadaşlar ve kitaplar).

Bugün bu özel, harika makalenin belli bir kısmını öğrendik. Genellikle, bu hayatımızda yapmamız gereken en önemli şeye dikkat çeker – manevi tatminimize giden yol.

Baal HaSulam’ın bu dünyadaki davranışlarımızdan bahsettiği daha pek çok makalesi vardır. Esasında, bizlerin sadece her şeyde kuklalar olduğumuz gerçeğini anlamak, kişinin üst dünyaya girmesinin ya da yaklaştığının ilk kazanımıdır. Yavaş yavaş insanın sadece ihsan etme niteliğini kazanması kendisini ifade etme fırsatı verdiğini hissettirmeye başlar, bunun dışında her şey Yaradan tarafından verilen egoizmin gücünün altındadır.

Bu Yaradan’ın parçası olacak yaratılmış olduğumuz gerçeğine benzer ve sonrasında özgecilik yavaşça ağırlığını üzerimize bıraktı ve bizi bu dünyanın seviyesine getirdi. Bugün tamamen onun (özgeciliğin) etkisi altında var olmaktayız. Kendimizi, onun gücünden alıkoyarak ve içimizde ihsan etme niteliğini tekrar açığa çıkararak özgürce gerçekleştirebiliriz. İhsan etmenin niteliği iradenin özgürlüğüdür.

Soru: Kişi kendini diğer üç etkenden nasıl korur ve bu korumanın çalıştığını tespit eder. Bu ciddi bir soru. Kişi bu üç etkenden nasıl korunabilir? Sadece muhitine sıkı sıkıya yapışarak. Bu demektir ki ne birinci etken ne ikinci etken ne de çevremi etkileyen etkenlerin otomatikman benim için bir şeyler yapmamasından emin olmalıyım. Ben sadece muhitimin benim gelişimimi belirlemesini istiyorum.

Sonuçta, ben içimde yatan içsel etkenlerin etkisi altında otomatikman hareket ederim. Ben sadece icra eden bir mekanizmayım. Ben, etkisi altında bulunduğum içsel nitelikler ve bana tesir eden dışsal etkenlerin altında var olurum. Ben sadece bu içsel ve dışsal etkenlerin bana dikte ettirdiğini yaparım. Eğer ben bu kontrolden vazgeçmek istersem kendimi seçtiğim çevrenin etkisi altına koymam lazım. Bu demektir ki bana yapmam gerekeni dikte ettirmesi için bir Rav’a, gruba ve kitaplara ihtiyacım var. Bu dört parametrenin belirlediği her şeyi yapmak zorunda olduğuma göre Rav, grup ve kitaplara karşı mantıklı bir yaklaşımda bulunamam. Rav’dan, gruptan ve kitaplardan ihtiyacım olanı seçemeyeceğim; hala dört parametreyi kullanıp onları gücü altında kalacağım.

Bu gücün altından çıkabilmem için benim ne yapmam gerektiğini belirleyen içsel etkenlerle bağımı kesmem gerek; aynı zamanda seçmiş olduğum çevrenin bana zorladıklarını almam gerek. Bunu bir emir gibi almalı ve Rav, grup ve kitaplara kendimi gönüllü olarak teslim etmeliyim. Bu demektir ki ben çevreyi seçiyorum, beni etkileyecek farklı bir etken.

Bununla beraber, yeni çevreye benim orijinal, doğal etkenlerime güvenerek yaklaşırsam, onu içselleştirdiğim anlamına gelmez, ben sadece onu bu dört etkene uyarlıyorum. Sonuç olarak beni gerektiği gibi etkileyecek, yani içimdeki hiç bir şey değişmeyecek. Bu nedenle kişi Rav, grup ve kitaplara gerçek, doğal amaçlarından kurtularak yaklaşmalı ki bu dört etkenle herhangi bir bağdan özgür olsun. Baal HaSulam bunun sürekli bir mücadele olduğunu yazar.

“Öyleyse, her kim sürekli olarak daha iyi bir çevre seçmeye çabalarsa” bu demektir ki kişi sürekli ve her zaman kendini kontrol etmeli: yaptıklarımın, düşüncelerimin ve kararlarımın amacı (niyeti) nedir?

Soru: Eğer bazı niteliklerim çevrenin etkisinden dolayı değişirse, bu değişim kalıcı mı yoksa bir sonraki çevre değişikliğine kadar mı kalır? Bir sonraki çevrenin beni etkilemeye başlamasının başlangıç noktası nedir? O, benim değişen niteliklerim mi, yoksa miras aldığım orijinal halime geri mi dönerim?

Diyelim ki bir kişi bir zaman dilimi içinde doğru çevrede. Kendisini devamlı olarak etkisiyle saracak çevrenin tesirine bırakmaya karar verdi. Daha sonra bir şey olur ve bu seviyeden düşer. Soru gelir: her şeyini kaybeder mi, kaybetmez mi? Kaybolan hiçbir şey yoktur, bunu zaten biliyoruz. Tabii ki bizim içsel niteliklerimizde kalır.

Bununla birlikte Baal HaSulam şöyle yazar; her seferinde yine de iradenin özgürlüğüne ihtiyacın vardır. Bir süre önce doğru işleri yapmış olsan bile geçmiş sana yardım etmeyecek. Şimdiki dakikada yardım etmeyecek. Şöyle denir, geçmişin iyi işleri günah işlediği gün doğru adama yardım etmez. Doğru insan olduğun zaman, doğru şeyler yaparsın, daha sonra yolunu kaybedip günahkâr olursun – günah dolu şeyler yaparsın.

Sonunda, hepsi toplanır bir yerde ortaya çıkar. Belki tekrar daha iyi duruma gelmene yardım eder. Buna rağmen her seferinde çevrenin seçimi iradenin özgürlüğünde yatar ve her seferinde bilinçli bir seçim olmak zorunda.
alıntı
 
Geri
Üst