aris
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 3 Tem 2008
- Mesajlar
- 660
- Tepkime puanı
- 143
İKİ DURUM - ŞAMATİ 50
Dünyanın iki durumu vardır. Birinci durumda dünyaya “acı” denir, ikinci duruma da “Kutsal İlahiyat”. Bu şekilde adlandırılır zira kişi yaptıklarının ıslahını edinip ihsan etme niteliğini edinmeden önce, kişi dünyayı acı ve ızdırap dolu görür.
Ancak, daha sonra kişi İlahi Takdirin tüm dünyanın içerisinde yer aldığını görmeye layık olur, bu duruma Yaratan dünyayı doldurur denir. O zaman dünyaya “Kutsal İlahiyat” denir ve Yaratan’dan alır. Buna Yaratan ve kutsallığın bütünleşmesi denir. Yaratan’ın verdiği gibi tüm dünya artık ihsan etmekle doludur.
Hüzünlü bir melodi gibidir. Bazı müzisyenler üzüntülerini melodilere aktarabilir, zira tüm melodiler konuşulan bir dil gibidir ve melodi kişinin yüksek sesle anlatmak istediğini anlatır. Eğer melodi hissedilen hüzünden dolayı herkeste gözyaşlarına neden oluyorsa, melodi olarak kabul edilir ve herkes duymaktan hoşlanır.
Ancak, insanlar nasıl hüzünden mutluluk duyabilirler? Zira melodi şimdiki hüzünle ilişkili değildir, geçmişle ilişkilidir, yani çekilen acılar geçmişte kalmıştır ve tatlandırılmış ve doyumu almıştır denir ve bu yüzden insanlar bu melodileri duymaktan hoşlanır. Yargıların tatlandırıldığının işaretidir ve kişinin acılarının tatlandırılmasıdır. Bu yüzden bu acıları duymak tatlıdır, sonra da dünyaya “Kutsal İlahiyat” denir.
Bilinmesi gereken önemli olan şey şehrin bir yöneticisi olduğudur, hocalarımızın dediği gibi; “Hz İbrahim dedi ki, lideri olmayan hiç bir şehir yoktur.” Kişi sanmamalıdır ki dünyada olan şeyler tesadüfi ve Sitra Ahra kişinin günah işlemesine neden oluyor ve her şey hasbelkader.
Keri (İbranice: Meni) Hammat (İbranice: Kabı) kelimesinin anlamı budur. Bir tane Hammat var ve Keri ile dolu. Keri kişinin her şeyin Bemikreh (tesadüf eseri) olduğunu düşündürür. (Sitra Ahra kişiye bu düşünceleri getiriyor ve kendisine her şey tesadüf eseri, rehbersiz diyor bile olsa, buda bir tesadüf değildir, zira Yaratan böyle istemiştir).
Ancak, kişi ödül ve cezaya inanmalıdır ve bir yargı ve yargıç vardır ve her şey Yaratan tarafından ceza ve ödül vasıtasıyla yönetilir. Bunun nedeni, bazen kişiye manevi ve Yaratan’ın yolunda çalışmak için bir arzu geldiğindendir ve kişi bunun şans eseri geldiğini düşünür, bilmelidir ki burada da kendisi duruşmadan önce bir çaba sarf etmiştir. Yukarı’ya niyetle bir hareket edebilmesine yardım için dua etmiştir ve buna MAN yükseltmek denir.
Ancak, kişi bunu hemen unutur ve yapmayı bile düşünmez zira duasına hemen bir cevap alamamıştır, “ama Sen her ağzın duasını duyarsın.” Ancak kişi her halükarda inanmalıdır ki duasına yanıt günler ve aylar sonra gelebilir.
Kişi şu anki uyandırılışının tesadüfî olduğunu düşünmemelidir. Bazen kişi derki: “Şimdi hiç bir eksikliğimin ve endişemin olmadığını hissediyorum. Aklım şimdi ferah ve dingin ve bu nedenden dolayı aklımı ve arzumu manevi çalışmaya verebilirim.”
Şöyle ki, insan Yaratan’ın yolunda yaptığı tüm çalışmaları için “kendi bileğimin gücüyle bu zenginliği hak ettim” diyebilir. Ancak, kişi manevi yolunda ilerleyecek ve manevi ihtiyaçlarını edinecek çalışmaya girdiğinde, yaptığa duaya aldığı cevabın bu olduğuna inanmalı. Daha önce yaptığı bir dua şimdi cevap bulmuştur.
Ayrıca, bazen bir kitap okurken, Yaratan kişinin gözlerini açınca ve kişi bir uyanış hissedince, kişi o zamanda genel davranış sebebiyle bunu şansa bağlar. Ancak her şey Yaratan’ın yönlendirmesiyledir.
Kişi tüm Tora’nın (Tevrat) Yaratan’ın isimleri olduğunu bilmesine rağmen kişi nasıl olurda okuduğundan kendisine ulu bir his geldi diyebilir? Kişi sık sık okuduğu bir kitabın tümünün Yaratan’ın isimleri olduğunu bilmesine rağmen, kişiye hiç bir kutsallık hissi gelmemektedir. Bunun yerine, her şey kuru bilgidir ve kişinin bildikleri kendisine hiç yardımcı olmamaktadır.
Bu yüzden, kişi belli bir kitabı çalışırken ve ümidini O’na bağlarken, kişinin çalışmasının temelinde inanç olmalı, şöyle ki kişi İlahi Takdire ve Yaratan’ın kişinin gözlerini açacağına inanmalıdır. O zaman kişi Yaratan’a ihtiyaç duyar ve O’nunla bağı olur. Böylelikle kişi O’nunla bütünleşebilir.
Birbiriyle çelişkili iki güç vardır, bir Üst Güç ve bir de Alt Güç. Üst Güç şöyle yazdığı gibi, “Benim adımla anılan herkes, Benim ihtişamım için yarattım.” Bu şu demektir; tüm dünya sadece Yaratan’ın ihtişamı için yaratıldı. Alt güç ise her şeyin kendisi için yaratıldığı yolunda iddia sahibidir, hem fiziksel hem de manevi dünya, bunların hepsi kişisel sevgi içindir.
Alma arzusu hem bu dünyayı hem de sonraki dünyayı kendi hak ettiği için olduğunu iddia eder. Elbette Yaratan galip gelir, ancak bu yola ızdırabın yolu denir. “Uzun bir yol” olarak adlandırılır. Bunun yerine kısa bir yol vardır, “maneviyatın yolu” olarak adlandırılır. Zamanı kısaltmak herkesin niyeti olmalıdır.
Buna “hızlandıracağım” denir. Yoksa “kendi zamanıyla” olur ve hocalarımızın dediği gibi “hızlandıran ödülünü alır, kendi zamanıyla gelen değil,” “şöyle ki üzerinize bir Hamman adında bir Kral veriyorum ve o sizi değişmeye zorlayacak.”
Toraj “Bereşit” (Başlangıçta) ile başlar vs. “Şimdi dünya oluşmamıştı ve boşluktu ve karanlıktı vs” ve şöyle son bulur, “tüm İsrail’in önünde”
Başlangıçta görüyoruz ki topraklar “oluşmamış, boş ve karanlık,” ama sonra kendilerini ıhsan edebilmek için ıslah ediyorlar ve bununla hak kazanıyorlar “ve Yaratan dedi: ışık olsun” ta ki ışık gözlerimizin önünde ifşa olana kadar.
alıntı
Dünyanın iki durumu vardır. Birinci durumda dünyaya “acı” denir, ikinci duruma da “Kutsal İlahiyat”. Bu şekilde adlandırılır zira kişi yaptıklarının ıslahını edinip ihsan etme niteliğini edinmeden önce, kişi dünyayı acı ve ızdırap dolu görür.
Ancak, daha sonra kişi İlahi Takdirin tüm dünyanın içerisinde yer aldığını görmeye layık olur, bu duruma Yaratan dünyayı doldurur denir. O zaman dünyaya “Kutsal İlahiyat” denir ve Yaratan’dan alır. Buna Yaratan ve kutsallığın bütünleşmesi denir. Yaratan’ın verdiği gibi tüm dünya artık ihsan etmekle doludur.
Hüzünlü bir melodi gibidir. Bazı müzisyenler üzüntülerini melodilere aktarabilir, zira tüm melodiler konuşulan bir dil gibidir ve melodi kişinin yüksek sesle anlatmak istediğini anlatır. Eğer melodi hissedilen hüzünden dolayı herkeste gözyaşlarına neden oluyorsa, melodi olarak kabul edilir ve herkes duymaktan hoşlanır.
Ancak, insanlar nasıl hüzünden mutluluk duyabilirler? Zira melodi şimdiki hüzünle ilişkili değildir, geçmişle ilişkilidir, yani çekilen acılar geçmişte kalmıştır ve tatlandırılmış ve doyumu almıştır denir ve bu yüzden insanlar bu melodileri duymaktan hoşlanır. Yargıların tatlandırıldığının işaretidir ve kişinin acılarının tatlandırılmasıdır. Bu yüzden bu acıları duymak tatlıdır, sonra da dünyaya “Kutsal İlahiyat” denir.
Bilinmesi gereken önemli olan şey şehrin bir yöneticisi olduğudur, hocalarımızın dediği gibi; “Hz İbrahim dedi ki, lideri olmayan hiç bir şehir yoktur.” Kişi sanmamalıdır ki dünyada olan şeyler tesadüfi ve Sitra Ahra kişinin günah işlemesine neden oluyor ve her şey hasbelkader.
Keri (İbranice: Meni) Hammat (İbranice: Kabı) kelimesinin anlamı budur. Bir tane Hammat var ve Keri ile dolu. Keri kişinin her şeyin Bemikreh (tesadüf eseri) olduğunu düşündürür. (Sitra Ahra kişiye bu düşünceleri getiriyor ve kendisine her şey tesadüf eseri, rehbersiz diyor bile olsa, buda bir tesadüf değildir, zira Yaratan böyle istemiştir).
Ancak, kişi ödül ve cezaya inanmalıdır ve bir yargı ve yargıç vardır ve her şey Yaratan tarafından ceza ve ödül vasıtasıyla yönetilir. Bunun nedeni, bazen kişiye manevi ve Yaratan’ın yolunda çalışmak için bir arzu geldiğindendir ve kişi bunun şans eseri geldiğini düşünür, bilmelidir ki burada da kendisi duruşmadan önce bir çaba sarf etmiştir. Yukarı’ya niyetle bir hareket edebilmesine yardım için dua etmiştir ve buna MAN yükseltmek denir.
Ancak, kişi bunu hemen unutur ve yapmayı bile düşünmez zira duasına hemen bir cevap alamamıştır, “ama Sen her ağzın duasını duyarsın.” Ancak kişi her halükarda inanmalıdır ki duasına yanıt günler ve aylar sonra gelebilir.
Kişi şu anki uyandırılışının tesadüfî olduğunu düşünmemelidir. Bazen kişi derki: “Şimdi hiç bir eksikliğimin ve endişemin olmadığını hissediyorum. Aklım şimdi ferah ve dingin ve bu nedenden dolayı aklımı ve arzumu manevi çalışmaya verebilirim.”
Şöyle ki, insan Yaratan’ın yolunda yaptığı tüm çalışmaları için “kendi bileğimin gücüyle bu zenginliği hak ettim” diyebilir. Ancak, kişi manevi yolunda ilerleyecek ve manevi ihtiyaçlarını edinecek çalışmaya girdiğinde, yaptığa duaya aldığı cevabın bu olduğuna inanmalı. Daha önce yaptığı bir dua şimdi cevap bulmuştur.
Ayrıca, bazen bir kitap okurken, Yaratan kişinin gözlerini açınca ve kişi bir uyanış hissedince, kişi o zamanda genel davranış sebebiyle bunu şansa bağlar. Ancak her şey Yaratan’ın yönlendirmesiyledir.
Kişi tüm Tora’nın (Tevrat) Yaratan’ın isimleri olduğunu bilmesine rağmen kişi nasıl olurda okuduğundan kendisine ulu bir his geldi diyebilir? Kişi sık sık okuduğu bir kitabın tümünün Yaratan’ın isimleri olduğunu bilmesine rağmen, kişiye hiç bir kutsallık hissi gelmemektedir. Bunun yerine, her şey kuru bilgidir ve kişinin bildikleri kendisine hiç yardımcı olmamaktadır.
Bu yüzden, kişi belli bir kitabı çalışırken ve ümidini O’na bağlarken, kişinin çalışmasının temelinde inanç olmalı, şöyle ki kişi İlahi Takdire ve Yaratan’ın kişinin gözlerini açacağına inanmalıdır. O zaman kişi Yaratan’a ihtiyaç duyar ve O’nunla bağı olur. Böylelikle kişi O’nunla bütünleşebilir.
Birbiriyle çelişkili iki güç vardır, bir Üst Güç ve bir de Alt Güç. Üst Güç şöyle yazdığı gibi, “Benim adımla anılan herkes, Benim ihtişamım için yarattım.” Bu şu demektir; tüm dünya sadece Yaratan’ın ihtişamı için yaratıldı. Alt güç ise her şeyin kendisi için yaratıldığı yolunda iddia sahibidir, hem fiziksel hem de manevi dünya, bunların hepsi kişisel sevgi içindir.
Alma arzusu hem bu dünyayı hem de sonraki dünyayı kendi hak ettiği için olduğunu iddia eder. Elbette Yaratan galip gelir, ancak bu yola ızdırabın yolu denir. “Uzun bir yol” olarak adlandırılır. Bunun yerine kısa bir yol vardır, “maneviyatın yolu” olarak adlandırılır. Zamanı kısaltmak herkesin niyeti olmalıdır.
Buna “hızlandıracağım” denir. Yoksa “kendi zamanıyla” olur ve hocalarımızın dediği gibi “hızlandıran ödülünü alır, kendi zamanıyla gelen değil,” “şöyle ki üzerinize bir Hamman adında bir Kral veriyorum ve o sizi değişmeye zorlayacak.”
Toraj “Bereşit” (Başlangıçta) ile başlar vs. “Şimdi dünya oluşmamıştı ve boşluktu ve karanlıktı vs” ve şöyle son bulur, “tüm İsrail’in önünde”
Başlangıçta görüyoruz ki topraklar “oluşmamış, boş ve karanlık,” ama sonra kendilerini ıhsan edebilmek için ıslah ediyorlar ve bununla hak kazanıyorlar “ve Yaratan dedi: ışık olsun” ta ki ışık gözlerimizin önünde ifşa olana kadar.
alıntı