Gevezelikler gevezelikler....

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Parantez konuyu dağıtmış olabilir ama bence olması gerekliymiş.Bazı noktaları bende daha iyi oturdu parantezlerle..Mesela en son satırdaki siyah bıçak.İkı tarafta da olduğu açıklaması bence çok yerinde ,whatsApp profil resmi mesela,kişinin uzaklarda olması gibi gibi...Ben kendim için yerinde buldum .Olayı detayıyla anlayınca duygusuda daha çok geçti içime...
 

Rein

Banlı Kullanıcı
Katılım
10 Mar 2013
Mesajlar
291
Tepkime puanı
26
Konum
İstanbul
İş
Üniversite Öğrencisi
Parantez konuyu dağıtmış olabilir ama bence olması gerekliymiş.Bazı noktaları bende daha iyi oturdu parantezlerle..Mesela en son satırdaki siyah bıçak.İkı tarafta da olduğu açıklaması bence çok yerinde ,whatsApp profil resmi mesela,kişinin uzaklarda olması gibi gibi...Ben kendim için yerinde buldum .Olayı detayıyla anlayınca duygusuda daha çok geçti içime...

O kısımlarda doğru diyorsunuz da diyelim o kısma *1 yazıp altta açıklama olsa dağa mantıklı olurdu bence
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
O kısımlarda doğru diyorsunuz da diyelim o kısma *1 yazıp altta açıklama olsa dağa mantıklı olurdu bence
Olabilirdi tabi öylede.Bilemedim ama ya...Sanki öylede yazıyı okuyup kafamızda bişeyler oluşturup ,sonra altta açıklamayı görüp başka farklı bişeye doğru yönelicektik belki...
Hazar'ın içinden öyle gelmiştir belki..Bilemedim.:)En doğrusunu hazar açıklar.Ben sevdim ama açıklamalar yerinde bence...
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Diğer yazılara da anahtar olur en azından.Bir yazıyı yakalım hepsi kurtulsun.
Bir kere de sözüme güvenilseydi keşke.^
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,263
Tepkime puanı
3,173
Ne parantezmiş arkadaş olay oldu. :D
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,263
Tepkime puanı
3,173
Ben genelde yazdıklarımı sevmem.Ama bazı yazılarım var ki okumaya doyamıyorum.Kendimle iftihar ediyorum ne güzel dizmişim cümleleri diye.
Onlara bu kadar beğeni gelmiyor.

Hazar artik umdugunu degil buldugunu alacaksin :D Bu dunyanin sacma kaderi bu :D
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Ben genelde yazdıklarımı sevmem.Ama bazı yazılarım var ki okumaya doyamıyorum.Kendimle iftihar ediyorum ne güzel dizmişim cümleleri diye.
Onlara bu kadar beğeni gelmiyor.
Beğeni butonu çok farklı algılanabiliyor.Butonu tıklamak;her yazılan harikulâde,öldüm bittim demek değil tabiki.Bazen bir kelime,bir sayfalık yazıdan bir cümle benim için yeterlidir o butonu tıklamaya. .Yalnız diğerleri bu kadar beğenilmedi şeklinde bi serzeniş burda pek şık bi hareket olmadı.
 

Rein

Banlı Kullanıcı
Katılım
10 Mar 2013
Mesajlar
291
Tepkime puanı
26
Konum
İstanbul
İş
Üniversite Öğrencisi
Paranteze karşı düşmanlığım yüzüklerin efendisi serisinde başladı. Bu yazıyı da o yüzden ciddiye alamadım. Şair burada ... Anlatmış dediğinde güldüm hatta :D Tamam haklısınız bazı şeyleri anlayamayabiliriz ama o anlamadığımız yerleri kendi hayatımızdan şeylerle doldurarak yazıyı kendimize daha yakın hissedebiliriz bence :)
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Tamam dediğiniz gibi olsun.Olay oldu.Ayrıca bir yazının çok beğenilmesi beni mutlu etmekten öteye gitmez.Sonuçta o buton bir şey kazandırmıyor.
Herkese teşekkür ederim.
 

Rein

Banlı Kullanıcı
Katılım
10 Mar 2013
Mesajlar
291
Tepkime puanı
26
Konum
İstanbul
İş
Üniversite Öğrencisi
Yazıyı beğenmedik değil yani en azından benim için ama neyse kapattın konuyu :/
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
İçimde kaldı söylemem lazım. :)
O parantezler akıcılığı bozması bakımından tuhaf olabilir. Ama ben parantezleri gördüğümde o kadar güldüm ki:D Yeni bir tarzla çıkmış yine hazaR işte:) Ben bunu bir seferlik bir tarz olarak algıladım. Ve başka bir şey daha. Ve yine orjinalliğinden birşey kaybetmemiş bence..
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Yazıyı beğenmedik değil yani en azından benim için ama neyse kapattın konuyu :/
Konu beğenip beğenmeme olayıda değildi.Yani her zamanki gibi yorumlar yazıldı.
Anlamadığım sanki sorun varmış boyutuna gelmesi.:)Ne problem var,ne sorun,her zamanki düşünceler sadece.Parantezler olay olmadı sadece yorum yapıldı.Neyse bende sonlandırıyorum ki olay olmasın.:)
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Tatsız tutsuz.Böyle olmaması gerekiyordu.Kasım ayı çok başka sanmıştım, ekimin karışıklığına birazda olsa merhem olur bu üzerine her sabah damla damla aktığımız tuvali bir fırça darbesiyle dağlara göllere dönüştürür sanmıştım.Olmadı.Kızıl kaidelerden ibaret kaldık bu ayda o tuvalin üzerinde.Güneşli günlerde üşüdük.Bir fincan kahve bile yetemedi içimizdeki bir av hayvanına ait korkuyu süpürmeye.Hayvanlar kahve içer mi hazar ? İçmezler..Kahveyi insanlar içer adına keyif dedikleri bahaneyi başa koyarak bin bir sebeple..İçimizin mevsimlerine içeriz o kahveyi bilmezler...İçi kasım olan adamın kursağında hep bir tutam telve vardır..O oradadır..O telve geç kalmışlıktır.O telve yazın ortasında bitmesi gereken şeylerin kasıma kadar uzadığının bayrağıdır.Kaç kasım kaldı ömrümüzde ? Yoksa bu sonuncusu mu..Daha kaç yaz üzüleceğiz.? Bu sonuncusu mu ?

Mevsimlerimin sahibini siyah perçemlere sarmışlar günlerdir ona yanıyorum..Biri çıkıpda sana yaşamak haram demiş.Bu karşısına geçtiğimde unuttuğum bütün kelimeler..Diyemedim..Yıllarca biriktirdiğim kelamdan doğru olan iki üç cümle çıkarıpda diyemedim..Gülleri kimse dalında bırakmaz, o vazolar hep o güller için içi kirli tutulur evlerde..O güller, o güzeller..Yılların biriktirdiği tozun içinde bir kaşık suda solar o güzeller..
Senide koparacaklar dememiş miydim ben ? Gitmeden önce..Yağmurun bize yağdığı gece..O şehri ikiye bölmüştük..Bir bulutu ağlatmayı ilk o gece başardık biz..O şehrin yarısı o gece bütün yapraklarını döktü..
Ben ki kendimi şu yaşımda kelimelerimin efendisi sanırdım..İki cümlen yetti bana hepsinin emanet olduğunu hatırlatmaya..Bu siyahlarımın senden kaldığına..Hırçınlığıma..Bu asiliğime.Hepsi ve hepsi.
Beni bir âma olarak yaratmıştı ya tanrı..Şu yaşımdan sonrada dilsiz kaldım..İnsan bu emanet kelimeleri sonsuza kadar kullanabilir mi ? Nasıl susturacağım bu adamı ben ? Bir çocuğa bir sürü kelime bırakıpta gittin..Çocuk daha hayat diyemeden, bir kelam denizinde en diplere kadar battı..Sonra o deniz kurudu.Denizler kurur mu hiç ? Kuruyormuş işte.Bir çöle dönüştü..Karanlıktan korkan bir çocuğun hayatını bir çöl gecesinden ibaret kıldın..Sonraların en sonrasında o çöle yağmurlar yağdı.Ne sahra kaldı ne ben.Çölleri üşüttün sen.Çölleri tek başına üşüttün.Şimdi kelimelerime bir hicret lazım..Kitaplarıma, defterlerime hepsine bir hicret lazım..
Sırası geldiğinde, zamanın aslında yolda değilde hep bir yerde beklediği anlaşıldığında çocuk yeniden konuşmayı öğrenecek..Bu sefer ağzı dili bir kütüphaneden, bir çöle dönen denizlerden ibaret olmayacak..
Çocuk konuşmayı tekrar öğrenmeli.

hz-r
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bu yazımı çok sevmiştim,ama her şeyi istediğim gibi anlatmamışım.Biraz düzelttim.Bu seferde burada paylaşalım.


Tatsız tutsuz.Hepsinden ayrı tuttuğum bu mevsimin böyle olmaması gerekiyordu.Kasım ayı diğerlerinden çok başka sanmıştım, ekimin karışıklığına birazda olsa merhem olur,bu üzerine her sabah bir iğnenin ucundan damla damla aktığımız tuvali hırçın bir fırça darbesiyle ulu dağlara, hiç göremediğimiz yeşilliklere dönüştürür sanmıştım.Olmadı.Kızıl kaidelerden ibaret kaldık o tuvalin üzerinde.Güneşli günlerde tir tir titredik.Bir fincan kahve bile yetmedi içimizdeki bir av hayvanına ait korkuyu dindirmeye.Hayvanlar kahve içer mi ?İçmezler..Kahveyi insanlar içer bu nereden öğrendiklerini bir türlü kestiremediğim adına keyif dedikleri bahaneyi başa koyarak bin bir sebeple..İçimizin mevsimlerine içeriz o kahveyi yudum yudum bilmezler..İçi kasım olan adamın da kursağında hep bir tutam telve vardır..O oradadır..O telve geç kalmışlıktır.Günlerce yağmurlarda yıkansak da geçmez..Bir bankın bütün hüznüne katlanıp saatlerce otursak da geçmez.O telve yazın ortasında bitmesi gereken şeylerin kasıma kadar uzadığının bayrağıdır.Kasım ki sonu gelmişliktir.Soğuğa da sıcağa da açıktır kasımın kapısı.Ölüme de götürür insanı yaşama da.
Kaç kasım kaldı ömrümüzde ? Yoksa bu sonuncusu mu..

Bana da bir kasımdan yadigar kalan.Şu ömrümdeki bütün mevsimlerimin sahibini.Varmış da biri siyah perçemlere sarmış.Bu gölgeden ibaret mahlukat, ölümcül bir cürretle çıkıpda sana yaşamak haram demiş.Bu bir rengin karşısına geçtiğimde unuttuğum bütün kelimeler..O telveyi soğuk bir gayretle yutup da diyemedim..Yıllarca biriktirdiğim kelamdan doğru olan iki üç cümle söküpte diyemedim..Gülleri kimse dalında bırakmaz, o yaşanılsa da boş evlerdeki vazolar hep senin gibi güller için kirli tutulur..O güller, o güzeller..Hepsinin kaderi, yılların biriktirdiği bir toz bataklığında solmaktır.
Senide koparacaklar dememiş miydim ben ? Gitmeden önce..Hüznümüzle yağmur yağdırdığımız o gece.Bir bulutu ağlata ağlata ikiyi ikiye böldüğümüz o gece..Demiştim ya.
Ben ki kendimi şu yaşımda kelimelerimin efendisi sanırdım..İki cümlen yetti bana hepsinin emanet olduğunu hatırlatmaya..Bu siyahlarımın senden kaldığına..Hırçınlığıma..Bu asiliğime.Hepsine yetti.
Beni bir âma olarak yaratmıştı ya tanrı..Şu yaşımdan sonrada dilsiz kaldım..İnsan bu emanet kelimeleri sonsuza kadar kullanabilir mi ? Nasıl susturacağım bu adamı ben ? Bir çocuğa bir sürü kelime bırakıpta gittin..Çocuk daha hayat diyemeden, bir kelam denizinde en diplere kadar battı..Sonra o deniz kurudu.Denizler kurur mu hiç ? Kuruyormuş işte.Bir çöle dönüştü..Karanlıktan korkan bir çocuğun hayatını bir çöl gecesinden ibaret kıldın..Sonraların en sonrasında o çöle yağmurlar yağdı.Ne sahra kaldı ne ben.Çölleri üşüttün sen.Çölleri tek başına üşüttün.Şimdi kelimelerime bir hicret lazım..Kitaplarıma, defterlerime hepsine bir hicret lazım..
Sırası geldiğinde, zamanın aslında yolda değilde hep bir yerde beklediği anlaşıldığında çocuk yeniden konuşmayı öğrenecek..Bu sefer ağzı dili bir kütüphaneden, bir çöle dönen denizlerden ibaret olmayacak.

Çocuk konuşmayı tekrar öğrenmeli.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bu yazıyı yanımda oturan çocuk okusun diye yazdım.En sevdiğim şairin anısına.

Son demler.Bir devirle birlikte son buluyorum.Bir hikayeyi kaç kez bitirmeye çalışır insan.Sanki akciğerime bir kurşun isabet etmişte vucudumdaki son kanı ağzımdan tükürükle karışık hırıltılar şeklinde veriyorum.Nefes alamamayı hissediyorum.Bir semanın altında ezilmeyi hissediyorum.Varlığı iliklerime kadar tattım, şimdi ise yokluğa başlıyorum.Bu kalbi yolda, belkim tek başımayım.Veya bir yoldaşla..Beklenen gün geldi mi diye sormuştun ya..Geldi işte.Güzel olan her günah gibi.Bununda cehennemi geldi işte.Tek başıma mı yanacağım şimdi ben? senin hiç günahın yok mu.

'Yanmamı bekleme benden, ben ne çok yandım biliyorsun
Yanamam ben yanamam
Yanamam küllerim uçuyor
Rüyamda sapladığın jiletler etimde kanamıyor
Acımıyor
Acımıyor..
Bu dünya buz.Bu buzda hiç bir şey acımıyor
Bunlar yalan
Yalan söylediklerim
Yalan söylediklerin


Bunlar sadece dünyaya yakışıyor.
Küldüm ben zaten
Küldüm zaten
Kalmışsa eğer şimdi külün içinde insanım uyanıyor


Dünya görsün şimdi.Bembeyaz dünya.Yoluna baş koyupta buzda kan kusanı.



Öyle.Ah bu sallanan otobüste yazmak ne zor.Bu üç duvar zindanda, şu siyah cübbenin altında.Dilim mi yanıyor,gözlerim mi kestiremiyorum.Sanki her an bir parçam bir çengele takılcakmış korkusuyla, sönmekten korkan bir mum gibi rüzgara karşı yürüyorum.Güneşim eksik.Güneşim yok.Güneşim gitti.Güneşim söndü.
Alındım.Koparıldım.
ve


Kimseye yakın değilim inan susmaktayım, uzağında değilim unutmanın..
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Çok ihmal ettim bana dost yare hayatımın bab'ı olan şu defteri.Sayfalarını kahveyle ıslattım, daha samimi oldum siyah çaylarla yıkadım.Daha da acımasız oldum kolumdan kanadımdan kanadım..Biraz uçtum biraz duruldum, içimin nehirlerinden kova kova sular taşıdım..Daha çok gencinde bir büyücü gibi, ölmüş böcekler garip kokan otlar sıkıştırdım bu saman mı hardal mı anlayamadığım sayfaların omurgalarına..Böcekler bu hüsrandan bu karanlıktan canlandı da kaçıp gittiler.Otlarım her gece peyderpey palazlandılar..Yırtıldı sayfalar bir gece yarısı, onlarda bu nereden geldiğini bu sefer bildiğim rüzgara kapılarak soyut anaforlar gibi döne döne terkettiler beni
.Bir defter olmayan bir kalemde kaldık öyle.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bu bana artık farz olmuş bir veda.Bu artık yakmam gerektiği kitabı kalemi.Bitirmem gerektiği.Çok sancılı bir yolculuğun sonu..Halim ince belli bir bardağın dibinde kalan çay çöpleri gibiydi zaten nicedir..Ya tamamen dökülmeyi yada tazelenmeyi bekliyordum..Benim sana, senin yüzüne,gözlerine,ayaklarına 'dilim dönmez artık..Şuncacık zaman hep utangaç bir kalbi taşıdım ya ben, çıksan karşıma şimdi.Öleceğimi bilsem söylerim seni bir zamanlar sevdiğimi..O hiç girmediğimiz günahlardan bahsederim sana, bir bülbülün hiç giremediği makamdan bahsederim ..O vakti öldürdüğümüz geceden, o na murad sevdadan hiç korkmadan bahsederim .Utanmam da gücenmem de.
Ama biliyorum.Bunların hepsi beyhude, rüzgarda uçuşan yanmış bir kağıdın parçaları gibi..Saf lekeden ibaret.Yaksa desen yakmaz, sadece kirletmek için vardır o pareler.Biliyorum aramızda tek cümle geçemez artık..Düşündüm, gecelerce günlerce.Düştüğüm yolculukların istisnasız hepsinde durmadan düşündüm.Benim bu mahluka söyleyecek bir şeyim olmalı diye.Aramızda bir ses,aramızda bir inilti aramızda bir ah olmalı dedim.'Ah ki rabbin en kısa adıdır.'
Yokmuş meğer.Döktüm neyim var neyim yok kağıda.Bir tanesi bile senin varlığına uymadı.Anladım sonra.Yazdığım onca şey senin varlığına yazılmadı.
'Kimse yokken bu kadar sevilmedi'
Bitmez denen de bitiyormuş meğer..Ben aşk sandığım o gürültünün sessiz, içinden yanan garip şairi.Sen şu dünyadaki bütün mutluluklara layık, 'güzeller güzelinin has-ı salihası'.Bitiyoruz.Bitiriyoruz.Şu hayatta hep uzatmaya luzum görmediklerim uzadı ya, bana en çok senin uzaman senin dallanıp budaklanman, senin her kış ölüp baharda tekrar doğman lazımdı..Ben üç koca kışı sana yaktım.Ben üç koca yazı sana üşüdüm.Üç koca baharı sana ziyan ettim ben...Her güz kolumdan kanadımdan verdim.Her güz kendimden verdim.Eksildim ben.Azaldım yokluğunda.Azaldım.
'Çünkü ben sensizdim.'
Git şimdi lütfen,
'kar şiddetle rüzgarla büyük bir kırgınlıkla
vardı gece yarısı dağlarına. gelemem artık yanına.
ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla.

Böyle.Küçük alıntılar feda edebilirim ancak artık sana.Bırak kelimemi, bırak resmimi, bırak sesimi bana.Ve artık gerçekten git lütfen.Ömrümün harcadığın üç yılı senin olsun.Gülemediğim gençliğime de lanet olsun.Ve hepsi bir kez daha senin olsun..
Ben mahlası kırık, babamdan bin sancıyla doğma annemdenbin ahla kopma.Gecenin en yarım şairiyim.
Bu hikayeyi burada bitiriyorum.
hikayeyi
burada
bitiyorum.

hazar.
 
Üst