"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Farkındayım... Peki ya sonra?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Hopee
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hopee

Kayıtlı Üye
Sadece fiziksel olarak olduğumuz bu dünyada tahmin ettiğimden çok daha fazla yer kapladığımı fark etmeye başladım. Auramı gördüm, onu hissettim saf enerjiden oluştuğumu, bu enerjiyi hissettim. İçtiğim sigaranın ciğerlerimden çıkarken boğazımda bıraktığı külümsü iğrenç şeyi fark ettim. Doğanın parçası olduğumuzu ve onunla bir olmamız gerektiğini, evrenin, yıldızların, galaksilerin her şeyin bir olduğunu ve etrafta devamlı olan enerji akışını herhangi kötü bir düşüncenin veya kötü bir niyetin ortamı nasıl anında değiştirdiğini enerjiyi ve aurayı nasıl etkilediğini fark ettim. Ellerimdeki, parmaklarımın arasındaki (aynı kurbağalardaki gibi) perdemsi enerji boğumlarını fark ettim. Dünyanın insanların bildiği ve inandığı somut gerçeklerden çok daha fazla olan soyut, öğrenilmeyi ve keşfedilmeyi bekleyen binlerce şey olduğunu anladım ve fark edemediğim milyarlarca şey olduğunu fark ettim.

İşte anlayamadığım yada anlamlandıramadığım şey şu peki ya sonra? Ne yapmalıyım? Sokakta gezen, birbirinin fotoğraflarını çeken, yanından geçip giden insanların düşüncelerini fikirlerini ve saklı kalmış daha binlerce şeyi hiç merak etmeyen bu et yığınlarından korkuyorum. Onlardan olmak istemiyorum. Bu dünyaya masa başında bir işte çalışıp öleceğim günü beklemek için gelmedim. Görevim bu değil. Yardımınıza ihtiyacım var. Farkındayım, bir şeyler oluyor, büyük şeyler. Bunlar olmaya devam ederken olanlara seyirci kalmak istemiyorum. Yardım edilmesine ve yardım etmeye hazırım, sadece ufak bir işaret bekliyorum nerden başlayacağıma dair ufak bir işaret. Anlamak, anlamlandırmak istiyorum ve bu yolda ne gerekirse yapacağım, son nefesime dek.

Başlamam gerek... Ancak nerden başlayacağımı bile bilmiyorken bu nasıl mümkün olabilir?
 
Bir sonraki aşama anlamlandırma arzusunu eyleme gerçekten geçirebilcek yüreğe sahip olanlara nasip olur.Siz bütün evrenin galaksilerin enerjilerin farkında olduğunuzun farkında olurken aslında kendinizi de diğer insanlardan uzaklaştırıyorsunuz.Onlara et yığını diyorsunuz.Halbuki sizin içinizdeki potansiyel, çi enerjisi, prana veya adına ne derseniz öz onların içinde de var.Ve bu öz yaratılışığı gereği sonsuz potansiyele ve olasılığa sahip.Ruh istediği gibi deneyimler istediği şeye dönüşebilir.Tamam anlıyorum gerçekten etrafımızdaki insanlar evrimden adeta ters yöne doğru koşuyor ama bu onların başka hayatlarda başka oluşlarda sınavlarını anlamayacakları anlamına gelmez.Kainatta Allaha, bir olana veya gerçeğe giden yollar bütün yaratılmışların nefesi kadardır.Yani realiteler/gerçeklikler.Kişi bu yüzden kendine veya dış dünyaya yaptığı en ufak etiketlemede aslında bu öze yani potansiyele hakaret ediyor.Yargılıyor.
yargı, etiket öyle bir şeydir ki üzerine yapıştığı kişiyi tüketir.azaltır veya eksiltir.İşte mesela burada başlıyor.Bugüne kadar tükettiğiniz her şeyi üretmeye başlamanız gerekiyor.Tükettiğinizden daha fazlasını ürettiğiniz anda gelişime devam edersiniz.Sevgi üretin, anlayışın üretin, analiz üretin.Kabul edin ve yargılamayın.
Ayrıca fikir ve anlayış içinde geldiğiniz nokta için bol bol şükretmeyi unutmayın.Çünkü gayet güzel şeylerin farkındasınız.
 
Bir sonraki aşama anlamlandırma arzusunu eyleme gerçekten geçirebilcek yüreğe sahip olanlara nasip olur.Siz bütün evrenin galaksilerin enerjilerin farkında olduğunuzun farkında olurken aslında kendinizi de diğer insanlardan uzaklaştırıyorsunuz.Onlara et yığını diyorsunuz.Halbuki sizin içinizdeki potansiyel, çi enerjisi, prana veya adına ne derseniz öz onların içinde de var.Ve bu öz yaratılışığı gereği sonsuz potansiyele ve olasılığa sahip.Ruh istediği gibi deneyimler istediği şeye dönüşebilir.Tamam anlıyorum gerçekten etrafımızdaki insanlar evrimden adeta ters yöne doğru koşuyor ama bu onların başka hayatlarda başka oluşlarda sınavlarını anlamayacakları anlamına gelmez.Kainatta Allaha, bir olana veya gerçeğe giden yollar bütün yaratılmışların nefesi kadardır.Yani realiteler/gerçeklikler.Kişi bu yüzden kendine veya dış dünyaya yaptığı en ufak etiketlemede aslında bu öze yani potansiyele hakaret ediyor.Yargılıyor.
yargı, etiket öyle bir şeydir ki üzerine yapıştığı kişiyi tüketir.azaltır veya eksiltir.İşte mesela burada başlıyor.Bugüne kadar tükettiğiniz her şeyi üretmeye başlamanız gerekiyor.Tükettiğinizden daha fazlasını ürettiğiniz anda gelişime devam edersiniz.Sevgi üretin, anlayışın üretin, analiz üretin.Kabul edin ve yargılamayın.
Ayrıca fikir ve anlayış içinde geldiğiniz nokta için bol bol şükretmeyi unutmayın.Çünkü gayet güzel şeylerin farkındasınız.

Yorumun için gerçekten müteşekkirim. Çevremdeki insanları küçük görmüyorum veya onları aşağılamıyorum aksine içlerindeki pürüzsüz mükemmeliyeti göremedikleri, saflıktan uzaklaştıkları içindir bütün öfkem ve sinirim. Sorgulamıyorlar, merak etmiyorlar, sadece yaşıyorlar.
"Yaşamak" sadece yaşamaktan ibaret değil, olamaz, olmamalı..
 
Bu noktadan sonra mevcut olan algınızı somut bilgilerle beslemeniz gerekiyor. Şöyle ki etraftaki çoğu insanın elinde bir sepeti var dolduracak, sizin ise kamyonunuz. Doldurmazsanız sadece fazla yer kaplarsınız dediğiniz gibi.
Farkında olmak, ilimsiz faydadan çok zarara yol açar, insanı olduğu yerden daha da düşürebilir.
 
İnsanların bu dünyaya gezip eğlenmeye gelmediğini farketmek güzel birşey. Tabi bazı farkındalıklar beraberinde öfkeyide getirebilir. Mesela etrafta yığınla gezen insanlardan bahsetmişsiniz fakat sokakta fotoğraf çeken insanların bile ne türden bir düşünce yapısına sahip olduğunu bilmenin imkanı yok. Gözümüzle düşünmek bizi hem çevreden soyutlar, hemde yanılgı içine sokar. Bazen en berbat gördüğünüz veya size en itici gelen tipler bile o kadar çok bilgi ve farkındalık sahibi çıkıyor ki anlayamıyorsunuz. Tabi bir yandan da sizin gibi düşünmüyor değilim orası ayrı, şahsen insan seven bir tip değilim. Bunun önüne geçip sadece kendimizi görmemizi ve kendimize yönelmeye başlamamız lazım. Herkesin tecrübesi kendine. Bırakın kim hangi yolda yürürse yürüsün. Siz kendinizi yetiştirip geliştirmeye bakın. Şu da var.. Bize dayatılan ve olması gereken diye gözümüze gözümüze sokulan, çoğu insana görede normal olan bu uyuşmuş düşünce sistemini benimsememenin elbet ki bize bir zararı olacak. Bu zarar zamanla omuza yüklenen sorumluluk olsun, yük olsun v.b. durumlara göre de yoğunluk gösterecek. Siz ne kadar çok savaşırsanız herşey o kadar çok üstünüze gelecek. Farkındalık sahibi olmakta kolay değil bu devirde yahu. :) Hadi oldunuz diyelim bunu baskılayan toplum ne olacak? Herkes üstünüze üstünüze gelecek. Belki sevdikleriniz bile sizi düşüncelerinizden dolayı yargılayacak. Siz bunları kaldırabilecek misiniz? Kendinizi yetiştirmeyi bile kısıtlayan bu sistemde ne kadar ilerleyebileceğinizi bir düşünün. Eğer ki gerçekten ben artık birşeyler yapmalıyım diyorsanız engelleri ve toplumu aşmanız gerekecek.. Sizin düşüncelerinize saygı göstermeyen bir toplum içinde olacaksınız. Buna gögüs germeye hazır olmalısınız. Doğruya doğru.. Büyük işler yapan insanlarda bu yollardan geçerek bir yerlere varabildiler. Bütün zorlukların insana belli bir çerçevede farkındalık kattığını keşfettiler.

Bazı şeyleri bir kenara bırakıp sadece isteyince görmeyi becerebildikten sonra oturup düşünün. O kadar çok şey var ki insan nereden başlayacağını şaşırıyor. Siz en iyisi en zor olanından başlayın. Yani kendinizden..

Size birşey sormak isterim. Sizi dinledikten sonra sadece şunu merak ettim. En büyük hayaliniz nedir?
 
Ben butun yorumlari okuyunca sunu fark ettim; dusunceler ucsuz bucaksiz, bir tezin hep bir anti tezi var. Karar vermekte zorlaniyorum. Acaba her tezin bir anti tezi olduguna dair fikrimden dolayi mi?

Not: Bilgisayarimda Turkce karakterler olmadigindan dolayi yazim kurallarina aykiri yazmak zorunda kaldim. Admin'lere duyurulur. Bilgisayar yurt disindan geldi.
 
Cok guzel belirtmissiniz farkindalik ve bir oldugumuza dair o hissiyati. Nacizane dusuncem ve tecrubem bu donemden sonra kabullenme geldigidir. Farkinda olmak yetmez. Bir de bu durumu kabullenip icsellestirmek var. Kabullenmenin ardindan tum kavramlarin kaynaklarinin tek oldugunu gorup kucak acmak ve var olan olmayan her seyi sevgiyle kucaklamak vardir. Yukselen titresiminin canlilara olumlu etkilerinin yaninda bu yeni duruma uyum saglayan beseri benlikte kendisini baskalarina hizmete adayacaktir.
 
Bir kişi bilinçlendiği anda yalnız olur.Bilinciniz ve farkındalığınız ne kadar artarsa o kadar yalnızsınız.
Chandra Mohan Jain
 
Ben yıllardır herşeyin farkındayım hatta doğduğumdan beri farklı hissediyorum ancak değişim kolay değil ben hayallerimi uçan balon gerçekleri ipi olarak düşünüyorum sanki ipin ucunu bırakırsam uçup gidecekmiş gibi hissediyorum bu beni korkutuyor..
 
Farklı olan bir çok insan var. Hepsi de yalnız. Kimileri maskeler takmış enim gibi. Kendimi bildim bileli bir içim bir de dışım var. Derin düşüncelere daldığımda "neyin var?" sorusuna karşılık bahsettiğimde anlamayacakları, anlasalar da bir şey katmayacakları veya çözüm olmayacakları fikriyle sokak ağzıyla saçma sapan bir cevap veririm hep. Hayat hep bir tiyatro gibi geldi. Herkesle konuşacak bir çok konum var. Tanıdığım bir çok çevreden bir çok insanın ilgi alanlarına göre konuşarak vakit öldürüyorum veya geçiştiriyorum hayatı. Merakım olan bir çok şey var. Ama insan yaptığı meslek neyse sadece o insanların gözünde. Takdir edilen bir müzik zevkim ve kulağım vardır. Herhangi bir enstrümanla bir şeyler çalabilirim ama hiç bir enstrümanı ustalıkla gerçek tekniğiyle çalamam. Bir şeyler çizebilirim ama gereksiz ayrıntılar yerine benim için önemli hatları ortaya koyup, kafamdaki konuyu ifade ederim. Bir şeyler inşa etmeyi severim. Bulduğum materyallerle yapabileceğim her şeyi yaparım. Bir şeyleri tamir ederim sürekli. Tasarımına ve mühendisliğine hayran kalırım. Hayatta hobiden çok şeyim yok galiba. Ama benim de elle tutulur bir amacım yok. Hiç bir şey yeterince önemli gelmiyor. Kendi sınırlarımı gördüm diyemem. Sanki insan her şeyde sınırsız gibi. Adapte olamayacağı şart yok gibi. Bir kaç kez ölüme de yaklaştım. Ama hala ölmedim. Sınırlarımızı zorlayacak, kendimizi şaşırtmamızı sağlayacak ne olabilir ki? Yarına kadar zamanı geçiştirmekten öte nereye varabiliriz? Geçenlerde benden yaklaşık 10 yaş büyük birisinin benimle aynı dertlerden müzdarip olup, hızlıca ezbere bahsettiğini gördüm. Anlattığı insanın gözüne bile bakmıyordu. Sadece kendine tekrar ettiğine emin oldum. 10 yıl sonra da aynı şekilde devam ediyormuş dedim kendi kendime. Bir çok insandan çok azında gördüğüm farkındalığın, yalnızlaştıran etkisine defalarca şahit oldum. Büyük şeyler olduğunu düşünemiyorum. Gördüğümüzden öte, içimizde bildiğimizden öte bir şey yok bence. Cevabını bulacağın şeyleri bile içinde biliyorsun bence. Sadece kendi düşüncelerini tasdikletmek istiyorsun.
 
Farkındalığın artmasının yalnızlıktan sonraki yan etkisi de tembellik malesef. Ben de bunu aşmaya çalışıyorum.
 
Yorumun için gerçekten müteşekkirim. Çevremdeki insanları küçük görmüyorum veya onları aşağılamıyorum aksine içlerindeki pürüzsüz mükemmeliyeti göremedikleri, saflıktan uzaklaştıkları içindir bütün öfkem ve sinirim. Sorgulamıyorlar, merak etmiyorlar, sadece yaşıyorlar.
"Yaşamak" sadece yaşamaktan ibaret değil, olamaz, olmamalı..

Anlıyorum ancak şunu da unutmamalıyız.Biz bütün bunları fark ediyor yaşıyor veya bir şekilde başkalarına da anlatmaya çalışıyoruz.İnanın ki bu nafile bir uğraş.Defalarca kez deneyimledim.Bir mum olduğunuzu düşünün, mum doğası gereği nasıldır ? Sabit nitelikli ancak ateşe de sahip.Yani dönüştürücü aydınlatıcı da.Bir mumun birilerini veya bir şeyleri aydınlatmak için oradan oraya savrulduğunu gördünüz mü hiç ?-Hayır.
İşte bu içimizdeki şeylerde ışığını doğal bir şekilde dış dünyaya yansıtmalı.Biliyorum zor ama öğrenilmesi gereken bir ders.Demek istediğim kendimizi herhangi bir konuda savunmaya geçtiğimizde veya haklı çıkmak için bir tartışmaya girdiğimizde -ki emin olun istiyoruz-nefsimizden yani egomuzdan konuşmuş oluruz.ancak bu yanlış, evrenden veya dua ettiğiniz varlıktan size kalp dilini öğretmesini isteyin.Bu peygamberlerin sahip olduğu bir yetenekti.Veya diğer üstadların.Kalpten konuşmayı bilmek.İşte o zaman öğretici aydınlatıcı olmaya başlıyoruz.Kalp alfabesinin ilk harfi kabullenmektir.Asla ama asla biri bir şeyi bizim doğru olduğunu düşündüğümüz şekilde yapmıyor diye ona öfkelenemeyiz.Siz iyileştirici-şifacı- bakış açısıyla bakmak zorundasınız.Yani kabul ederek.Belkide yıllarca tam manasıyla sahip olamayacağımız bir yetenek evet bunu öğrenmek zordur, anlatması da bu kadar kısa sürmez ama anladığınızı sanıyorum.Gördüğünüz gibi bilinç yükseldikçe imtihanlar çok daha zorlaşıyor..
 
Farklı olan bir çok insan var. Hepsi de yalnız. Kimileri maskeler takmış enim gibi. Kendimi bildim bileli bir içim bir de dışım var. Derin düşüncelere daldığımda "neyin var?" sorusuna karşılık bahsettiğimde anlamayacakları, anlasalar da bir şey katmayacakları veya çözüm olmayacakları fikriyle sokak ağzıyla saçma sapan bir cevap veririm hep. Hayat hep bir tiyatro gibi geldi. Herkesle konuşacak bir çok konum var. Tanıdığım bir çok çevreden bir çok insanın ilgi alanlarına göre konuşarak vakit öldürüyorum veya geçiştiriyorum hayatı. Merakım olan bir çok şey var. Ama insan yaptığı meslek neyse sadece o insanların gözünde. Takdir edilen bir müzik zevkim ve kulağım vardır. Herhangi bir enstrümanla bir şeyler çalabilirim ama hiç bir enstrümanı ustalıkla gerçek tekniğiyle çalamam. Bir şeyler çizebilirim ama gereksiz ayrıntılar yerine benim için önemli hatları ortaya koyup, kafamdaki konuyu ifade ederim. Bir şeyler inşa etmeyi severim. Bulduğum materyallerle yapabileceğim her şeyi yaparım. Bir şeyleri tamir ederim sürekli. Tasarımına ve mühendisliğine hayran kalırım. Hayatta hobiden çok şeyim yok galiba. Ama benim de elle tutulur bir amacım yok. Hiç bir şey yeterince önemli gelmiyor. Kendi sınırlarımı gördüm diyemem. Sanki insan her şeyde sınırsız gibi. Adapte olamayacağı şart yok gibi. Bir kaç kez ölüme de yaklaştım. Ama hala ölmedim. Sınırlarımızı zorlayacak, kendimizi şaşırtmamızı sağlayacak ne olabilir ki? Yarına kadar zamanı geçiştirmekten öte nereye varabiliriz? Geçenlerde benden yaklaşık 10 yaş büyük birisinin benimle aynı dertlerden müzdarip olup, hızlıca ezbere bahsettiğini gördüm. Anlattığı insanın gözüne bile bakmıyordu. Sadece kendine tekrar ettiğine emin oldum. 10 yıl sonra da aynı şekilde devam ediyormuş dedim kendi kendime. Bir çok insandan çok azında gördüğüm farkındalığın, yalnızlaştıran etkisine defalarca şahit oldum. Büyük şeyler olduğunu düşünemiyorum. Gördüğümüzden öte, içimizde bildiğimizden öte bir şey yok bence. Cevabını bulacağın şeyleri bile içinde biliyorsun bence. Sadece kendi düşüncelerini tasdikletmek istiyorsun.
Sana katılıyorum,insan içinde bence de herşeyin cevabını biliyor.Bazen işimize gelmediğinden cevabı görmezden geliyoruz.Bazen de dediğin gibi onaylanma ihtiyacı,bunuda zaman yapıyor.
Geçmişe döndüğümde içimde düşündüğüm her bir sorunun cevabını zaten bildiğimi yaşayarak gördüm.Kalp hakikaten biliyor.Herşey içimizde,dışarıda hiçbir şey yok.Gerçekten yok.
 
Ben de sizin kadar sorgulama halindeyim anlamı, amacı, adaleti, sonrasını... Kim bilir siz beni fotoğraf çekerken gördünüz de neden sorgulamadığım hakkında bana öfkelendiniz. Oysa durum hiçbir zaman göründüğü gibi değildir. Bu kadar derin düşünen kimsenin, bu dünya için yaratılmış kılıflarımızın altında olabilecek cevherleri de ihtimale katması gerekir.
Her ne kadar soyut şeyler hakkında kafa yorsak da aile, arkadaş, maddiyat, eğlence bu dünyadan tamamen soyutlanmamıza izin vermiyor. Zaten doğru olan bu değil ki. Asıl mesele dengeyi kurabilmek
 
Aradığınız şey tam olarak nedir bilmiyorum ama yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla hakikati arıyorsunuz . Bu durumda nasıl evrelerden geçeceğinizi kendimce ifade etmeye çalışayım.

Fark Etmek -> Kabullenmek -> Teslim olmak -> Sabretmek -> Çok Sabretmek -> Daha Çok Sabretmek -> Her Şeyden Vazgeçmek -> Kavuşmak -> Yok Olmak

Eğer gerçekten başlamak istiyorsanız bir KILAVUZ edinmenizi şiddetle tavsiye ederim. Saygılarımla
 
En sonu beni bayağı kaygılandırdı :)
:) nasıl anlatsam bilemedim. :) aslında ''Yok Olmak'' tan sonra bir evre daha var. ''Dönüş Evresi'' desek pek yanlış olmaz. Yok olmaktan kasıt değersiz görünen şeylerden arınma aşaması diyelim. Bir örnek kullanalım mesela bir elmas parçası , kömür yığınları içende kalmış bir elmas parçası düşünelim. Kömür tozları içinde aynı kömür gibi görünen bir elmas. Özünde elmas ama görüntü itibariyle tıpkı bir kömüre benziyor , şimdi biz bu elmasa kömür gözüyle baksak onun değerini çok aşağılara çekmiş oluruz. Şayet biz bu elması temizlesek eski parıltılı haline getirsek değeri kat kat artar. Bu örnekten yola çıkarak ''Yok olmak'' aşamasını şöyle açıklayalım; HAKİKAT yolcusu yok olmaz , sadece onda mevcut olan karanlık (negatif , olumsuz , kötü) örtü onun üzerinden kalkar. Böylelikle gerçek değerine ulaşır ve Dönüş Evresi başlar. Saygılarımla :)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst