sevimkoşkatilgeldi
Kayıtlı Üye
Suç Sosyolojisi dersinde kendisinin ciddiye alınmadığını düşünen hocamızın sınıfa verdiği ilginç dersi sizinle paylaşmak istiyorum.
Ders hocası Türkiye'nin sosyal bilimler alanında en bilindik okulundan misafir öğretim görevlisi olarak gelen bir doçent. Karşısında, sivil hoca görünce bayram çocuğu gibi şımaran haylaz 52 tane son sınıf öğrencisi.
O günkü ders aslında olağan başlamıştı. Normalde yasak olmasına rağmen "Sivil ders bir şey olmaz." diyerek sınıfa kahve, gazete, şans oyunu kuponları, çikolata gibi sıkıntı giderecek şeyler çıkarmıştık. Kimi sohbet ediyor, kimi kupon dolduruyordu. Ben de soğumuş yarım dolu kahve bardağına masamdaki silgi artıklarını, kağıt parçalarını işte ne bulursam atıp karıştırıyordum. Hoca dayanamadı hepimize sırayla laf çarptırmaya başladı. Hatta yanıma gelip bana söylediğini hiç unutmuyorum, "O içilmez artık."
En ön sırada yan yana iki tane kız arkadaş oturuyordu. Hoca onları hiç ikaz etmedi, hatta doğru düzgün bakmadı bile o tarafa, dersini anlatmaya devam etti. Dersin bitmesine birkaç dakika kalmıştı ki oraya dönüp "Sarışın olan! Sen nişanlısın. (Gerçekte nişanlı değildi) Yanındaki arkadaşın senin yüzüğünü çaldı. Şimdi uyanın bakalım" dedi. Sarışın olan arkadaş bir anda eline baktı ve yanındakine "Yüzüğüm yok! Sen aldın. Çabuk geri ver!" diye bağırdı. Bütün sınıf donduk kaldık onların kavga edişini izlerken.
Hoca kapıdan çıkmadan "Tamam bitti." demeseydi kızlar kavgaya devam edeceklerdi. Korku ve şaşkınlıkla kimse ne yapacağını bilemedi. Nasıl olmuştu? Özel bir davranış sergilemeden, ders anlatırken nasıl başarmıştı? Bunları çözemedik ama o günden sonra bir daha o derste hiç birimiz nefes almaktan başka tek bir faaliyette bile bulunmaya cesaret edemedik.
Ders hocası Türkiye'nin sosyal bilimler alanında en bilindik okulundan misafir öğretim görevlisi olarak gelen bir doçent. Karşısında, sivil hoca görünce bayram çocuğu gibi şımaran haylaz 52 tane son sınıf öğrencisi.

O günkü ders aslında olağan başlamıştı. Normalde yasak olmasına rağmen "Sivil ders bir şey olmaz." diyerek sınıfa kahve, gazete, şans oyunu kuponları, çikolata gibi sıkıntı giderecek şeyler çıkarmıştık. Kimi sohbet ediyor, kimi kupon dolduruyordu. Ben de soğumuş yarım dolu kahve bardağına masamdaki silgi artıklarını, kağıt parçalarını işte ne bulursam atıp karıştırıyordum. Hoca dayanamadı hepimize sırayla laf çarptırmaya başladı. Hatta yanıma gelip bana söylediğini hiç unutmuyorum, "O içilmez artık."

En ön sırada yan yana iki tane kız arkadaş oturuyordu. Hoca onları hiç ikaz etmedi, hatta doğru düzgün bakmadı bile o tarafa, dersini anlatmaya devam etti. Dersin bitmesine birkaç dakika kalmıştı ki oraya dönüp "Sarışın olan! Sen nişanlısın. (Gerçekte nişanlı değildi) Yanındaki arkadaşın senin yüzüğünü çaldı. Şimdi uyanın bakalım" dedi. Sarışın olan arkadaş bir anda eline baktı ve yanındakine "Yüzüğüm yok! Sen aldın. Çabuk geri ver!" diye bağırdı. Bütün sınıf donduk kaldık onların kavga edişini izlerken.
Hoca kapıdan çıkmadan "Tamam bitti." demeseydi kızlar kavgaya devam edeceklerdi. Korku ve şaşkınlıkla kimse ne yapacağını bilemedi. Nasıl olmuştu? Özel bir davranış sergilemeden, ders anlatırken nasıl başarmıştı? Bunları çözemedik ama o günden sonra bir daha o derste hiç birimiz nefes almaktan başka tek bir faaliyette bile bulunmaya cesaret edemedik.