Evlilik hakkında

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Ori
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Ori

🌙
Moderator
Merhabalar, sizlere sadece iki görüş sunacağım. Umarım bütün güzellikler her iki şekilde de sizi bulur. Sevgiler.


1) Günümüzün evlilik zorlaması, bireysel özgürlüğü hiçe sayan, köhnemiş toplumsal kalıpların modern birey üzerindeki baskıcı etkisinin en net örneklerinden biridir. Evlilik, olması gerektiği gibi bir sevgi, uyum ve ortak yaşam kararı olmaktan çıkıp, adeta toplumun dayattığı bir “tamamlanmışlık” ölçütüne dönüşmüştür. Aileler, çevreler ve hatta medya, bireyin kişisel gelişimini, mutluluğunu ya da hayattan beklentilerini dikkate almaksızın, belirli bir yaşa gelindiğinde evlenmeyi zorunlu bir görev gibi sunar. Evlenmeyen bireyler, çoğu zaman eksik, başarısız ya da sorunlu olarak damgalanır. Bu bakış açısı, bireyin ruhsal sağlığını zedelediği gibi, yalnızca toplumun beklentilerine cevap vermek uğruna kurulan sağlıksız evliliklerin de temelini oluşturur. Dahası, evliliği bir "başarı", yalnızlığı ise bir "başarısızlık" olarak gösteren bu anlayış, kişisel mutluluğun önüne yapay bir ideal koyar. Gerçekte ise, evlilik insan hayatında bir seçenekten ibaret olmalı; bireylerin hazır hissetmedikleri, istemedikleri bir hayatı yaşamak zorunda bırakılmaları, ne birey için ne de toplum için gerçek bir kazanç yaratır. Aksine, bu tür dayatmalar sahte ilişkiler, mutsuz birliktelikler ve derin bireysel tatminsizlikler üretir.


2) Günümüzde evliliğe dair beklentiler değişmiş olsa da, bu durum yeni ve umut dolu bir anlayışın da kapılarını aralıyor. Artık birçok insan, evliliği bir zorunluluk değil, bilinçli bir tercih olarak görüyor. Ailelerin ya da toplumun baskısı hâlâ zaman zaman hissedilse de, bireyler kendi mutluluklarını ve kişisel gelişimlerini öncelik haline getirerek daha sağlıklı kararlar verebiliyorlar. Modern dünyada evlilik, yalnızca iki insanın bir araya gelmesi değil, aynı zamanda ortak hayallerin, değerlerin ve özgürlüklerin birleşimi olarak anlam kazanıyor. İnsanlar, kendilerini tamamlayacak bir eş aramak yerine, hayat yolculuklarına eşlik edecek bir dost, bir sırdaş bulmanın peşindeler. Bu da evlilikleri daha samimi, daha güçlü ve daha gerçek kılıyor. Evlilik artık, zaman dolduğu için aceleyle girilen bir kurum olmaktan çıkıp, sevgi, anlayış ve gönüllü bağlılıkla şekillenen bir yol arkadaşlığına dönüşüyor. Bu bakış açısı, bireylerin hem kendilerine hem de karşılarındaki insana daha büyük bir saygıyla yaklaşmalarını sağlıyor. Sonuçta, aceleye getirilmemiş ve içtenlikle seçilmiş bir birliktelik, hem kişisel mutluluğun hem de güçlü bir toplum yapısının en kıymetli temellerinden biri haline geliyor.
 
Günümüzdeki evlilikler daha çok ev arkadaşlığı modelinde elonomik şartlardan dolayı. İnsanlar evlenip bekar gibi takılmaya devam ediyorlar. Kimse kimseye güvenmiyor. Çoğunluk böyle en azından.
 
Evliliklerin, nikahların, düğünlerin çoğu Baylar için malesef bir aşağılanma konusu haline geldi.
Hele bir de tematik şekilde organize edilen düğünlerin sirk gösterisinden hiç bir farkı kalmadı benim nazarımda.
"Sweet November" şarkısı ile batılı bir hava katıp, 5 dakika sonra eli mecbur halay çekilmesi tam bir kültürel sıkışmışlık haline geldi..


Maskülenitesini neredeyse yitirmiş adamlar dışarıdan cakalı ama içeriden palyaço kıyafeti giymiş gibi görünmeye başladılar gözüme.
Durumu toparlamak için 1 haftalık zeybek provası yapıp sonra da düğünde sahne aldığında sırıtan figürlerle zeybek taklidi yapan damatçıklar gördüm.

B*ktan bir pırlanta yüzük için bütçesinin kat kat üstünde harcama yaparak, düğündeki takı merasimine bel bağlayan adamlar gördüm. (En sinir bozucu bulduğum bu çünkü erkek rasyonel olmalı, hayalperest değil. Bu adam sonra altınlarını bozar bir iş için sonra o işi de batırır.)

Bayların resmen maskaraya döndüğü çok fazla düğün gördüm. Düğünde neysen evlilikte de osun çünkü.



Not : Sözüm meclisten dışarı. Ama geleneğin bence biraz aslına dödürülmesi lazım. Feminiteye karşı değilim. Ama düğünlerin organizaysonuna erkekler de el atmalı. Dinlenme tesislerindeki içleri geçmiş gececi WC memurları gibi oturuyorlar masada.
 
Evlilik, yaşam yolunda destek sağlasa da her zaman ideal bir tablo oluşturmaz. Ortak hedefler ve aidiyet duygusu olmayan birliktelikler, bireylerin gelişimine katkı sağlayamaz. Yanlış seçimler, uyumsuzluklar.. tarafları fazlasıyla yıpratabilir.

Bekarlık açısından değerlendirirsek ; zamanını ve kaynaklarını bağımsızca kendin için kullanabilirsin. Tabi bu tam özgürlük kavramı zaman içerisinde olumsuza evrilebilir ve sosyal baskı, duygusal tatminsizlik gibi pasif agresif halleri açığa çıkarabilir.

Kısacası ne evlilik mutluluğun garantisi ne de bekarlık huzurun garantisidir. Birey, anlamlı bir hayatı hangi koşulda inşa edebiliyorsa seçimi o koşuldan yana olmalıdır.

Herkesin kendi özelinde anlam kattığı değerler bütünü var. Kimi özgürlük ister, kimi adalet, kimi sevgi.. Bireyin değeri kendi ile olan uyumudur. Haliyle yaşam doyumunu da o kaynaktan alır. Ve kaynak ne kadar ulaşılabilirse ; kişi ruhsal ve psikolojik olarak o kadar dengelidir.



Edit : Retro'nun modern düğün anlayışı adı altında yazdığı aşağılanma konusuna katılmıyorum. Feminen ve Maskülen enerjiyi yöneten bir sosyal medya kültü var ve sadece erkekleri hedef almıyor. Rıza usulü işleyen bir organizasyonda mağdur olmaz. Her iki tarafta faildir. Neticede değerler bütünü dedik.. Demek ki adalet herkes için aynı duyguyu barındırmıyor. X yapıyorsa ben de yapabilirim etkisini doğuruyor. Ve değer olarak gösteriş seçiliyor..
 
Evlilik meselesi eşyanın tabiatı ile alakalı.

Hala kendi yaralarını sarmadıysan, eşyanın tabiatı gereği yaralarınla yüzleşmeye seni davet edecek türden bir partner giriyor hayatına.
Sorun şurada ki hepimiz kendimiz için en ideal eşi istiyoruz, ama eşyanın hukukuna yüzeyden değil, ta en temelden bağlı olduğumuz için, karşımıza çıkan kişiler bizi sürekli kendimizdeki en asli duygularımızla yüzleştirecek cinsten oluyor.

Hayata atılabilmek ve kabul görmek için travmalarını bir an önce çözmek yerine, sadece semptomlarını bastırmayı öğrenmiş, derinliği olmayan insanlar var artık hayatımızda. Bunlar ortalama bir insana göre çok daha baskın, dikkat çekici, eğlenceli, albenili ve cazibeli olurlar. Çünkü hayatta kalabilmek için otomatik tepkiler geliştirmeyi öğrendiler, manipülasyonu öğrendiler, taklidi karakter özellikleri geliştirmeyi öğrendiler. Ama derinlikli ve içli olmayı bir türlü öğrenmek istemediler. Çünkü bir blok kat çekildi ve altına bakmadan hızla üstüne koymaya başladılar.
 
Son düzenleme:
Klasik değişmez senaryo :

Çocukken sevilmemiş birisi, bir ilişkiye başlar. İlişki çok iyi başlamıştır. Çünkü yıllar içinde sosyal ilişkilerini başarılı bir şekilde geliştirdi ve toplum içinde yer edinmeyi başardı, balki de nüfüzlu biri haline geldi. Ama İlişki ağaç gibidir. Zaman geçtikçe daha derinlerdeki sulardan beslenmeye başlar. Bu ilişki ileri boyuta taşınacağı zaman saf sevgi, bilincin daha alt katmanlarına doğru ilerlemek isteyecektir. Ama çocukluktan kalan sevilmeme frekansın orada müzede durur gibi duruyorsa, bu sefer de partnerine tepkiler vermeye ve onu itmeye başlarsın. İlişkiniz restleşmelere evrilir ve bir anlık ani kararla da bitiverir. İşin arka planında bizzat kendi Travmasına sahip çıktığını anlamaz bile. Ve derken araya 2. aktör girer. Yani seni yarı yolda bırakacak, bir sevip bir sevmeyecek yüzeysel ama eğlenceli birisi hayatına girer. Ruh eşin zannedersin. Çünkü ortalama frekansını sana tam olduğun gibi yansıtıyordur. TAAA ki kendinle yüzleşip kendini onarana kadar. Kendini onarabilirsen, bu sefer de partnerini sığ ve acınası bulmaya başlarsın ve bir noktada ondan da yolunu ayırırsın.

Eşyanın hakikati nazarı ile bakarsan bütün tablo çok sade ve anlaşılırdır. Yapman ve yapmaman gerekenler bellidir. Ama eşyanın hakikatinden bihabersen, vallahi hayat içinden çıkılmaz girdaplara seni sürükler.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst