Öncelikle özgüveninizi ve emeğinizi takdir ediyorum. Merak etmekle kalmayıp bu ilgiye olan iştiyakınızın peşinden gitmişsiniz.
Konuya gelecek olursak bahsi edilen lakaba sahip şahıs, Ebussuud Efendi değil de, onun hocası olan
Kemal Paşazade dir.
Bu alim zata ilmî ihatası, muhakeme ve münazara kudreti, şer‘î meseleleri çözme ve fetva verme konusundaki kabiliyetinden dolayı
“müfti’s-sekaleyn” (insanların ve cinlerin müftüsü) lakabı verilmiştir.
Gittiğiniz Sıbyan mektebini ise Ebussuud Efendi yaptırmış ve ziyaret ettiğiniz üzere kabri şerifi haziresindedir.
Bu zatlar çok büyük alimlerdir. Her ikisinden de Allah razı olsun.
Peki, Kemalpaşazade cinlere fetva hususunda yardımcı olmuş mudur?
Allah u alem ama ilmi ihatasıyla dillere destan olmuş bir isim oldugu aşikar. Hak, halk ve padişahlar nezdinde de yüceltilmiş bir şahsiyettir. Cinlerin ona saygı duyması ve danışması Allah ın izniyle mümkündür fakat bunu kanıtlamak imkansızdır.
Kemal paşazade ile Yavuz Sultan Selim hakkında herkesin bildiği bir menkıbe de vardır.
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden dönerken İbni Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur Yavuz Selim Han’ın kaftanına sıçrayınca İbni Kemal çok mahcup olur ve ne diyeceğini şaşırır. Bu hali gören Padişah; “Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurlar bize medar-ı ziynettir. Öldüğüm zaman bu kaftanı böylece sandukamın üstüne koysunlar” diyerek hocasını yüceltir. Vasiyeti üzere bu kaftan bugüne kadar yıkanmadan muhafaza edilmiştir.
Ekli dosyayı görüntüle 1124
Mısır’ın fethinden sonra oradaki büyük âlimlerle sohbetlerde ve münâzaralarda bulundu. Burada fazîlet ve üstünlüğü iyice anlaşıldı. 1527 senesinde Şeyhülislâmlığa tâyin edildi. İbn-i Kemâl Paşa, sekiz yıl bu görevde kaldıktan sonra 1534 (H.940)te İstanbul’da vefât etti. Vefâtı için;
“Kemâlle birlikte ilimler de gitti” mânâsına gelen
“İrtehale’l ulûmü bi’l kemâli” sözüyle
; “Vay gitti Kemâli bu asrın” târihi düşürüldü. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır. Boğaz Köprüsü çevre yolu yapılırken kabri târihî bir eser olarak on metre geri alınmıştır.
İbn-i Kemâl Paşa bütün vaktini ilme veren âlimlerdendir. İlmi ile büyük şöhret kazandığından, devrinin âlimleri, içinden çıkamadıkları meselelerde ona başvururlardı. Hattâ bir kısım ulemâ yazdıkları eserleri, tashih (kontrol) için, ona gönderirlerdi. O, on altıncı asrın ilk yarısında Osmanlı kültürünün en büyük mümessili olarak görülmektedir. Ahlâkı güzel, edebi mükemmel, zekâsı ve aklı kuvvetli, ifâdesi açık ve veciz olup, ilmi yeniden ihyâ eden iki dünyâ faydalarını bilen ve bildiren pek nâdir simâlardan biriydi.
Kemalpaşazade ve Ebussuud Efendi hakkında en güvenilir bilgiler DİA maddesinde mevcuttur. Oradan araştırmalarınızı derinleştirebilirsiniz.
Osmanlı şeyhülislâmı ve tarihçisi.
islamansiklopedisi.org.tr
Osmanlı şeyhülislâmı, hukukçu ve müfessir.
islamansiklopedisi.org.tr
***
Mezardaki oyuklara "suluk" denir.
Hayvanların sulanması içindir. Hayvanlar faydalandıkça ölünün sevap hanesi işlemeye devam eder. Çünkü o muhit ölüye aittir. Üzerinde biten ot bile ölüye sevap kazandırır, amel defterine işlenir.
*Suluklar, yalnızca müslüman mezarlarında bulunmaz.
***
İstanbul da oturmama ragmen (Eyüp bana uzak ama) medresenin haziresinde yatan Ebussuud Efendi den haberim yoktu. Video benim için bir farkındalık oldu. En yakın zamanda ziyarete gideceğim.
Ve eski medrese bence hala egitim için kullanılıyor. (Kuran tahsili yapılıyor olabilir.) Girişinde danışma mahiyetinde, hocaya ait bir masa bile vardı. O gün belki tatildi bilemiyorum.