Sayın tevhid61, "istemek" dediniz ve "olmak" dediniz işte bu ayrım inanabileceğinizden daha büyük bir ayrımdır. Bir şeyi istiyoruz, çok istiyoruz ve evrene yoksunluk enerjisi veriyoruz. İşte her geçen gün, bu isteğimizi, biraz daha uzağa alıyoruz. Çünkü ne demiştik, benzer benzeri çeker ve siz bende yok enerjisi yaydıkça, sizde olmamaya devam eder. Kendinizden ve etrafınızdan gözlemlerseniz şayet, ya istemekten vazgeçince gerçekleşme oranı artar, ya da var ise daha çoğu gelir. O nedenledir ki yoksunluk her neye ise, ne istiyorsak, istemek kafi değildir. İstediğiniz enerjiyi, güçlü şekilde vizyonladıktan sonra, salın, emin olun demekte burdan gelir.
Bir şeyler istemeyecek mi kişi elbette. Misal kabul olan dua, acaba olur mu şeklinde edilen değildir. Şükürle, sana sunulacağına inanarak edilendir. Tam burada kişi şu yanılgıya düşebiliyor. E olsa zaten istemem ben nasıl mış gibi yapabilirim ki... Zaten olmuş gibi yapıldığında, bir süre hemen bilinçaltı devreye girip, kişinin içine türlü isteksizlik korku ve vesvese verecektir. Tam bu noktada kişi, eski hevesini taşımadığından, vazgeçme yanılgısına düşebilir. Aslında içimizde o rahatsızlık veren durum, geçiş sürecinden başka şey değildir, ne zamanki süreç tamamlanır, o yeni kodumuz olur. Ve biz o kodu taşıyan ve dolayısıyla o frekansı yayan kişi olarak, benzer benzeri çeker durumuna devam ederiz. Bu her yeni durum için aynen bu şekilde işlemektedir. Biz o olmak için uğraşmayacağız, önce o olup ( o frekansı yayan kişi olup) sonra deneyimleyeceğiz. Evrenin yasaları, her kişiye başka davranmaz aslında, biz öyle algılarız.
Bazı anlar da vardır ki sıçrama anı denilen dönemlerde, çok bıkkın, çok bitik ve sayısız durumdan sonra da şu sıraladığım durumlar atlanıp, değişim yaşanabilir. Ancak devamı, yine "ol" maya bakar. Yoksa şans oyunlarından zengin olmuş çoğu kişi, sonrasında o kişi olamadığı için kayıplarla eski haline dönmüştür.