Dunyanin yuvarlak oldugunu kim soyledi ?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Üye silindi 58480
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Dünya düz, Güneş çok küçük. Hemen tepemizde. Sandığımız kadar büyük değil. Ay ve güneş aynı boyutlardalar. Güneş zaten küçük olduğu için biraz uzağa gitti mi hemen kızıla dönüyor.
 
Güneş ve ay beraber anılıyor, elmayla armut gibi. İkisinin de kütlesel olarak birbirinden bir farkı yok.


Güneşin dünyadan 1,3 milyon kat daha büyük olması tamamen gerçek dışıdır. Bu büyüklüğü de bilmem kaç milyon ışık yılı uzaktaymış gibi dengelemesi tamamen bir varsayımsal matematik hesaplamasına dayanır.



Güneş bir plates topu, dünya da bir misket tanesi gibi gösteriliyor. Ama öyle olsaydı,
Güneş ışınları dünyaya dik gelirdi. Çünkü misket, koca bir plates topunun etrafa sactigi ışınları ancak dikine alabilirdi, boyutu itibari ile.


Resimdeki durum tam tersi :


1756180172885.webp

Biraz olsun Analitik geometri bilen, üçgenin tepesini hesaplayabilir. Işınlar üçgen yapıyor. Bu resme göre dünya plates topu gibi büyük , güneş ise misket tanesi gibi küçük olmalıdır. Yoksa ışığın tabiatina aykırılık meydana gelir.

Çok yol almanız gerekiyor. Matrix'te tutuluyorsunuz. Uyanmanız istenmiyor. Maymundan geldiginize inanmaniz bile istendi. Bilim sizin dininiz değil, kontrol mekanizmaniz
 
Son düzenleme:
Düz Dünya teorisyenlerinden Jeran Campanella, Austin Whitsitt ve diğerleri, "Son Deney" (The Final Experiment) adı verilen bir keşif gezisiyle Antarktika'ya gittiler. Bu gezinin amacı, Düz Dünya modelinin en temel iddialarından biri olan "Antarktika'da 24 saat güneşin olmadığı" iddiasını test etmekti.

Grup, Antarktika'daki yaz aylarında (Aralık) Güney Kutbu'na yakın bir kampa seyahat etti ve burada gece yarısı güneşini (midnight sun) bizzat gözlemledi. Bu fenomen, Kuzey Kutup Dairesi'nde olduğu gibi, güneşin 24 saat boyunca ufukta kalması ve batmaması anlamına geliyor. Düz Dünya haritasına göre, bu durum fiziksel olarak mümkün değil çünkü güneşin her zaman kutupların üzerinde dönmesi gerekiyor.

Bu deneyin ardından Jeran Campanella, bir açıklama yaparak Düz Dünya inancını terk ettiğini duyurdu. "Bazen hayatta yanılırsınız," diyen Campanella, 24 saat güneşin olduğuna artık inandığını belirtti. Bu, onun yıllardır savunduğu teorinin en önemli dayanaklarından birinin kendi gözleriyle çürütüldüğünü kabul ettiği bir andı.

Ancak, Düz Dünya topluluğunun çoğu, bu deneyin sonuçlarını reddetti. Bazıları, geziye katılanların stüdyoda çekim yaptığını ya da büyük bir komplonun parçası olduğunu iddia etti. Bu olay, bir inancı test etmek için bilimsel bir yöntem kullananların bile, sonuçları kabul etme konusunda zorlanabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek oldu.

Kaynak : Teknorun
 
Düz Dünya teorisyenlerinden Jeran Campanella, Austin Whitsitt ve diğerleri, "Son Deney" (The Final Experiment) adı verilen bir keşif gezisiyle Antarktika'ya gittiler. Bu gezinin amacı, Düz Dünya modelinin en temel iddialarından biri olan "Antarktika'da 24 saat güneşin olmadığı" iddiasını test etmekti.

Grup, Antarktika'daki yaz aylarında (Aralık) Güney Kutbu'na yakın bir kampa seyahat etti ve burada gece yarısı güneşini (midnight sun) bizzat gözlemledi. Bu fenomen, Kuzey Kutup Dairesi'nde olduğu gibi, güneşin 24 saat boyunca ufukta kalması ve batmaması anlamına geliyor. Düz Dünya haritasına göre, bu durum fiziksel olarak mümkün değil çünkü güneşin her zaman kutupların üzerinde dönmesi gerekiyor.

Bu deneyin ardından Jeran Campanella, bir açıklama yaparak Düz Dünya inancını terk ettiğini duyurdu. "Bazen hayatta yanılırsınız," diyen Campanella, 24 saat güneşin olduğuna artık inandığını belirtti. Bu, onun yıllardır savunduğu teorinin en önemli dayanaklarından birinin kendi gözleriyle çürütüldüğünü kabul ettiği bir andı.

Ancak, Düz Dünya topluluğunun çoğu, bu deneyin sonuçlarını reddetti. Bazıları, geziye katılanların stüdyoda çekim yaptığını ya da büyük bir komplonun parçası olduğunu iddia etti. Bu olay, bir inancı test etmek için bilimsel bir yöntem kullananların bile, sonuçları kabul etme konusunda zorlanabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek oldu.

Kaynak : Teknorun

Düz dünyada güneşin yörüngesini oturtamamıştır onlar. Daha doğrusu düz dünyaya asla oturmayan çürütülmesi kolay bir yörüngeyi varsaymışlar sonra da kolayca bunun tersini ispatlamışlardır. Halbuki küre dünyadaki her fenomen düz dünyada da kolayca açıklanabiliyor. Güneş ve ay tutulmasından mevsimlerin oluşumuna kadar. Hatta tutulmaların bu denli net örtüşmesinin sebebi zaten düz dünya.

Güneşi bu kadar gözünüzde büyütmeyin. Güneş ışığı kolayca taklit edilebiliyor artık. Bitki yetiştirmekten tut, ten yapmak için girdiğimiz solaryum teknolojilerine kadar güneşi her türlü taklit edebiliyoruz. Küçücük bir gök cismidir güneş. Ayetlerin tabiri ile lambadır. Ay kandildir. Beraber hareket ederler. Güneşi Milyonlarca ışık yılı uzakta olarak bize kakalayan bilim adamları, eğer güneş 1 metre daha yakın olsaydı dünyada canlılık oluşmazdı vs gibi şeyler söylemeye devam ederek artık bizimle alay etmeye başladılar.
 
birçoğu dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyenlerin Batı kaynaklı yada buna benzer yapıların insanları kandırmak için söylediklerini idda etmişlerdir..
ama tarihe bakarsak ünlü islam alimleri ve bilim insanları Gazali'den tutun, Biruni, İbnü Heysem, Er Razi'ye kadar, El Umeri'de dahil hepsi dünyanın yuvarlak olduğunu savunmuşlar ve ileri sürmüşlerdir... (galile yada pisagor gibilere inanmak istemeyenler için)
bana göre ; Ay dünyanın aynasıdır... Ay'a bakan dünyanın şeklini zaten görür... yüksek teknolojili bir Teleskopla tüm gezegenlere bakılınca tek bir düz yada kare veya dikdörtgen yada yamuk bir gezegen yoktur... hepsinin şekli birbirine benzerdir...
tüm bunlardan yola çıkarsak kendi fikrimce dünyanın düz olması, en başta yaratıcının ilahi düzenine aykırıdır...
 
Halbuki küre dünyadaki her fenomen düz dünyada da kolayca açıklanabiliyor.
Paylaştığım kaynaktan da görüldüğü gibi açıklanamıyor. Madem bu kadar kolay ve madem kendi argümanını dayatmak istiyorsun, öyleyse ;

Kanıt toplar
Makaleni yazar
Hakemli bir dergide yayınlarsan, belki şirinleri görebilirsin..

Maymundan geldiginize inanmaniz bile istendi.
Bir gün çocuk annesine gidiyor ve soruyor : Anne biz nasıl dünyaya geldik ?
- Allah yarattı.
Sonra çocuk babasına gidiyor ve aynı soruyu ona da soruyor.
- Maymunlardan geldik.

Bu sefer bizim haylaz çocuk annesine gidip diyor ki : Annecim, hani bizi Allah yaratmıştı ? Babam maymunlardan geldiğimizi söylüyor !
Anne elindeki maksimum kozu kullanarak şöyle cevap veriyor : O, babanın sülalesi.

**

Evrim Teorisi, adı üstünde teori. Neden ve nasıl sorularına cevap arama hali. Teoriyi kabul etmiyor olmanın temelinde yatan şey inancın.. Oysa bilim neden sorusunu bir inanç temelinde sormaz. Yaşamın, neden bu kadar çeşitli olduğunu sorgular ve cevabını da bu soru üzerinden vermeye çalışır. Semavi dinlerin yaratılış hikayesini kabul etmediği için kötülenen bilim ve dindar camia tarafından neredeyse yeni bir din akımı olarak görünen Evrim teorisi, tür çeşitliliğini -hala- en iyi açıklayan teoridir. Bırakalım da insanlar işini yapsın dimi ? Bilime sallamayalım, hem de inanç uğruna.
 
Oysa bilim neden sorusunu bir inanç temelinde sormaz.

En baştan mı başlayalım?
Bilim neden sorusunu zaten sormaz, soramaz.
Nasıl sorusunu sorar ama.




Yani Bilim bir Rolex saatin nasil yapıldığını irdeleyebilir anca. Neden yapıldığını irdeleyemez. Yaylarını, çarklarını, dişlilerini, camını, barometresini, ham maddesini çok güzel inceler ve seni teknik konularda aydinlatabilir.

Ama o saatin neden varlık kazandığını ve hangi temel veya yanal amaçlara hizmet ettiğini irdeleyemez. Orası bilimin değil, felsefenin alanına girer. Bilime bi kere kırmızı çizgileri en baştan hatırlatalım.

İnan bana neden sorusunun cevabı, nasıl sorusunun cevabından daha kıymetlidir. Neden sorusunu sorabilmek 5B+ bilinç gerektirir. Nasıl sorusu 3,4B de takılı kalır.

Rolex!
Kimisi için zamanı gösterir, kimisi için sosyal statüsünü gösterir, kimisi için yatırım amacı ile tercih edilir vs vs. Bilim, felsefe ya-pa-maz. Yapmamalı da. Haddine değil çünkü niyet sorgulayamaz bilim. Bilimin ruhu yoktur. Vahye kapalıdır. Ama felsefe bilimi kendine her açıdan alet e-de-bi-lir. Felsefe bir düşünme mekanizmasıdır. Bilimsel bulgular herhangi bir felsefi düşünceye sadece paralellik kazandirabilir. Felsefi düşünceyi ispatlamaz da, çürütmez de.



Bilimi gözünüzde çok fazla büyütmeyin. Bilim din değil. Bazı insanlar bilime inandıklarını ve bilimin Kabul etmediği hiç bir şeye sıcak bakmadiklarini söylerler mesela. İşte bu da kör bir iman biçimidir. Ve son derece kıt bir bakış açıdıdır. Çünkü rolexi ne amaçla kullanacağını anlamak için teknik bilgilerde boğulup kalacaklardır. Teknik bilgi yol göstermez. Hatta Yolunu bile bulandırır eğer bir hayat felsefen yoksa.
 
Son düzenleme:
Bilim neden sorusunu zaten sormaz, soramaz.
Yanlış. Modern bilim neden sorusunu ilişkisel incelemeler ile sorar. Örneğin : Çevresel faktörler, türlerin farklılığına neden olabilir mi ?

Yani Bilim bir Rolex saatin nasil yapıldığını irdeleyebilir anca. Neden yapıldığını irdeleyemez. Yaylarını, çarklarını, dişlilerini, camını, barometresini, ham maddesini çok güzel inceler ve seni teknik konularda aydinlatabilir.

Ama o saatin neden varlık kazandığını ve hangi temel veya yanal amaçlara hizmet ettiğini irdeleyemez. Orası bilimin değil, felsefenin alanına girer. Bilime bi kere kırmızı çizgileri en baştan hatırlatalım.
Kozmoloji, evrenin başlangıcında hangi koşulların olduğunu ve neden böyle olduğunu sorgularken yalnızca işlevselliğe bakmaz. Bilim, amaç kavramını metafiziksel ya da dinsel olarak ele almasa da ; sebep - sonuç, işlev ilişkisi bağlamında neden sorusunu sorar.

Kimisi için zamanı gösterir, kimisi için sosyal statüsünü gösterir, kimisi için yatırım amacı ile tercih edilir vs vs. Bilim, felsefe ya-pa-maz. Yapmamalı da. Haddine değil çünkü niyet sorgulayamaz bilim. Bilimin ruhu yoktur. Vahye kapalıdır. Ama felsefe bilimi kendine her açıdan alet e-de-bi-lir. Felsefe bir düşünme mekanizmasıdır. Bilimsel bulgular herhangi bir felsefi düşünceye sadece paralellik kazandirabilir. Felsefi düşünceyi ispatlamaz da, çürütmez de.
Çünkü insanın öznel inançları ile ilgilenmez. Gözlemlenebilir gerçeklik anlayışını temel alır. Keza, tavrı gözlemlenebilir olmasaydı, dogmatik inançların aracı haline gelirdi. Bugün beğenmediğin bilim olmasaydı, felsefe kendini yenileyebilir miydi ? Kuantum mekaniği sayesinde, nedensellik kavramı yeniden tartışılmaya başlandı.

Bilimi gözünüzde çok fazla büyütmeyin. Bilim din değil. Bazı insanlar bilime inandıklarını ve bilimin Kabul etmediği hiç bir şeye sıcak bakmadiklarini söylerler mesela. İşte bu da kör bir iman biçimidir. Ve son derece kıt bir bakış açıdıdır. Çünkü rolexi ne amaçla kullanacağını anlamak için teknik bilgilerde boğulup kalacaklardır. Teknik bilgi yol göstermez. Hatta Yolunu bile bulandırır eğer bir hayat felsefen yoksa.
Bilim zaten kendi kendini sürekli eleştiren ve yanlışlayabilen bir mekanizma. Dinde değişmez dogmalar var, bilimde ise eski teori yeni veri ile değişebilir. Bu yüzden bilime inanmak ayrı, tek doğru olarak görmek apayrı.

Konuyu daha fazla uzatma niyetinde değilim. Bilimi, yalnızca teknik bilgi olarak görmen ve hatta felsefe - bilim ikilisini bambaşka alanlara hizmet ediyor gibi öne sürmen, şahsi bakış açıma uygun değil. Bilim Galileo dönemine kadar felsefe ile iç içeydi ki hala öyle. Tek fark, Rönesans ile başlayan süreçte çok daha deneysel bir yol almaya başlamış olması.

Hem bilimin hem de felsefenin yürüttüğü düşünce deneylerini yok saymamak gerek. Platon'un mağara alegorisi ne kadar kıymetliyse, Einstein'ın görelilik teorisine giden düşünce deneyi de o kadar değerlidir. Eğer, ışık hızında giden bir trende aynaya baksaydım, kendimi görür müydüm ? sorusunun kıymeti matematik ile kanıtlanabilir olmasıdır.
 
Yanlış. Modern bilim neden sorusunu ilişkisel incelemeler ile sorar. Örneğin : Çevresel faktörler, türlerin farklılığına neden olabilir mi ?

Saptırma. Bilim "neden" sorusunu sormaz. "Nasıl" sorusunu sorar.

"Neden" ve "nasıl" kelimeleri kıt Türkçede birbirlerinin yerine kullanılabiliyorlar kelime sayımız olduğu için. 600 bin özgün kelime var İngilizcede aktif kullanılan. 1000 tanesi günlük kullanıma yetiyor. Bizde 500 bin tane var. 400 bini unutulmuş. Günde 80-120 kelime çeşitliliği ile konuşuyoruz.


Bilimin deney alanı olan "Neden-sonuç ilişkisi" bile aslında "Nasıl" sorusuna bir cevaptır.

Kuşların neden göç ettikleri sorulabilir. Ama bu sorgu, temelde yatan göç mekanizmasının NASIL çalıştığına ulaşmak içindir. O mekanizmanın NEDEN o şekilde kurulmuş olduğuna ulaşmak için değil.. Çünkü bilim, tanrının tarafından bakmadıkça, yani taraf tutmadıkça O'nu doğru bir şekilde sor-gu-la-ya-maz. Sorguladığı anda gözlemci ilkesi devreye girer ve atomlar farklı davranmaya başlarlar. Yani ilahi güç deneye tabi tu-tu-la-maz. İnancın bilimi yine de yapılmalıdır. Ama o da bilimin laikliğine karşı bir durum oluşturacaktır. Bilim taraf tutamaz. Bilim adamları mutlaka tutmalıdır ama. Matrixin içinde kalıp matrixin mimarisi hakkında daha fazla ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler bilimi takip edebilirler. Ama felsefi olarak matrixin bir oyun alanı olduğu fikrine ulaşamayanlar için bilimsel gelişmeler artık hiç bir hayranlık uyandırmayacaktır.

Güneşmiş, yıldızlarmış kimsenin umurunda olmaz. Kuru ve sıkıcı bilgiler olarak kalırlar.

 
Son düzenleme:
Bilim zaten kendi kendini sürekli eleştiren ve yanlışlayabilen bir mekanizma.

Ne zaman ? koca bir nesli yoldan saptırıp, okullarda insanları ateister haline getirdikten sonra mı ?
Hayatın tesadüfler dolayısı ile oluştuğunu ve yaratıcıya dair hiç bir kanıt olmadığına dair bilimsel makalelerle tüm dünyanın beyin ölümüne sebep olduktan sonra mı ?


Bilimi bu kadar masum görüyor olmana şaşırmıyorum. Çünkü popülistsin.
 
Çünkü bilim, tanrının tarafından bakmadıkça, yani taraf tutmadıkça O'nu doğru bir şekilde sor-gu-la-ya-maz.
Tanrı'nın tarafından bakmak ?
Tanrı'nın tarafı : Ben yarattım ! Konu kapandı.

Şimdi bu '' ben yarattım '' ilkesi üzerinden nasıl bir bakış mümkün olabilir ?

Sorguladığı anda gözlemci ilkesi devreye girer ve atomlar farklı davranmaya başlarlar.
Bu bilgiye sahipsin çünkü bilim böyle söylüyor. Demek ki bilime kafa tutarken bile bilimi kullanıyormuş insan..

İnancın bilimi yine de yapılmalıdır.
Melek Bilimi ? Huri Bilimi ? Cennet Bilimi ? Mesela süt akan nehirleri ölçsün bilim. Bu sütün bozulmuyor oluşunun nedeni insanın sevapları mı ölçümü yapsın. Belki bu yöntemle sevapmatik bile icat edebilirler.

Ayrıca nörobilim bu konuyla da ilgileniyor merak etme. İnancın, insan beyninde biyolojik temsiline bakıyorlar. Nöroteoloji, araştır.

Matrixin içinde kalıp matrixin mimarisi hakkında daha fazla ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler bilimi takip edebilirler. Ama felsefi olarak matrixin bir oyun alanı olduğu fikrine ulaşamayanlar için bilimsel gelişmeler artık hiç bir hayranlık uyandırmayacaktır.
Başa dönüyorum. Mağara Alegorisi felsefenin konusudur ve bu yapı ; gerçekliği, algıyı, bilinci sorgular. Çağ ilerler ve bilgisayarlar icat edilir. Bu sefer devreye Simülasyon teorisi girer ve bilim insanları holografik evren modeli üzerinde çalışmaya başlar. Deneysel bir yöntem şimdilik bulunamadığı için konu teorik fizik ile bilimsel felsefe arasında durur.

Bu noktada emin olduğumuz bir gerçek var ki, simülasyon teorisi kanıtlandığı anda hem hayranlık artacak hem de din felsefesi çökmeye başlayacak. Hatta daha ileri yıllarda din diye bir şey kalmayacak.

koca bir nesli yoldan saptırıp, okullarda insanları ateister haline getirdikten sonra mı ?
Lütfen Adnan Oktar okumayı bırak. Geçmişte kod adıyla yazdığı evrimi çürütme kitapları vardı, hatırlarsın. Harun Yahya mıydı ? Malum sonrasında kendisi çürüdü.
 
Tanrı'nın tarafından bakmak ?
Tanrı'nın tarafı : Ben yarattım ! Konu kapandı.


Yine işin içine tanrı ile kendi aranda olan endişelerini katarak konuyu bükmüşsün.


Ama az kaldı bilim kendi kendine şuna vardı :


Atomların tabiatını incelerken, onlara sınama gözü ile bakınca başka davranıyorlar, İnanç ve koşullanmışlık nazarı ile bakınca başka davranıyorlar. Bu mikro atomik davranış, makoya uyarlaninca senin dünyadaki tüm potansiyel kazanımlarına (veya kayıplarına) kadar ışık tutuyor. Eşya ile olan bağını ortaya koyuyor çünkü.


Ben yarattım konu kapandı ne Allah aşkına? Ben yarattım, bir de ona göre inceleyin bakalım diyor. Çünkü Atomların tabiatını sınar gibi bakınca Sana kendilerini açmıyorlar işte. Bilimsel bir gerçek 😀😀😀😀 sınar gibi bakacağın şeyler belli. Ama onların da bir sınırı var. Sen matrixin sır dokusuna ulaştığın Zamn da artık sınama gözü ile (tanrıyı teste tabi tutarak) bakmaya devam edersen Matrix te seni içeride tutmak için sana ona göre davranıyor.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst