Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Amma da canım sıkılıyor, inanılır gibi değil. Ne yapsam acaba? Gözlerimi kapadım, parmaklarımı kitaplarımın üzerinde gezdiriyorum. Gelişigüzel birini çektim aralarından. Kierkegaard’dan Ya/Ya Da… Haydi bir sayfa açalım, bakalım ne çıkacak? Böyle bir tesadüf mümkün mü, yoksa evren benimle konuşmaya mı başladı kitaplar aracılığı ile? Bak hele beni hayrete düşüren şu cümlelere: “Sıkılmak, bütün kötülüklerin anasıdır. […] Bunun tarihi ta dünyanın başlangıcına dayanır. Tanrılar sıkıldılar, insanı yarattılar. Adem yalnızlıktan sıkılınca Havva yaratıldı. O zamandan beri sıkıntı dünyaya girmiş ve nüfusa oranla artmıştır. Adem tek başına sıkılıyordu, sonra Adem’le Havva birlikte sıkıldılar. Sonra Adem’le Havva ve Habil’le Kabil ailecek sıkıldılar. Sonra dünya nüfusu arttı ve halklar kitleler halinde sıkıldı. Kendilerini eğlendirmek için başı göğe değen bir kule yapma fikrine kapıldılar. Bu fikrin bizatihi kendisi, kulenin boyunca sıkıcıydı. Sonra uluslar, şimdi tıpkı insanların yurtdışına çıkmaları gibi, yeryüzüne dağıldılar ama sıkılmaya devam ettiler.”
Yurtdışına gitmek deyince aklıma ne geldi. Seneler önce en yakın dostum buralardan sıkıldığı için başka bir ülkeye yerleşmişti. Gidiş o gidiş. Hayat tekerrürden ibaret, ikincisi de gidiyor.
“İnsan taşrada yaşamaktan sıkılır şehre taşınır. Vatanından sıkılır yurtdışına çıkar. Avrupa bıkkını olur, Amerika’ya gider vesaire; en nihayetinde insan bir yıldızdan bir yıldıza sonsuz yolculuk hülyalarının tadını çıkarır. Ya da hareket farklıdır ama hala geniş bir alanı kapsar. Porselen tabakta yemekten usanır gümüşte yer; gümüşten usanır altına döner. Truva’nın yanışı nasıl bir şeydi diye Roma’nın yarısını yakar. Bu yöntem kendini boşa çıkarır; bu düpedüz sonsuzluktur. Peki Neron’un eline ne geçti?” Kambur nereye giderse gitsin, kamburunu yanında götürür diyorsun yani. Peki ya sen ne öneriyorsun? “Benim yöntemim toprak değişimine dayanmıyor. Gerçekten ekin rotasyonundaki (ekim nöbeti) gibi toprağı işleme yönteminin ve cinsinin değiştirilmesine dayanıyor. İşte burada devreye hemen kısıtlama ilkesi giriyor, dünyadaki tek kurtarıcı ilke. Kendinizi ne kadar kısıtlarsanız, keşif bakımından o kadar verimli olursunuz. Müebbet hapsin münzeviliğindeki bir mahkûm çok keşfedici olur. Örneğin bir örümcek onun için büyük bir eğlence kaynağı olabilir.”
Bir dakika, bana bunun benzerini geçenlerde söylemiştin Bertrand Russell kılığına bürünüp. O zaman bir anlam verememiştim. Bir daha göz atayım.
“Can sıkıntısının aksi bir kelime ile haz değil, heyecandır. Fakat, fazla heyecan yalnız sağlığı tehlikeye düşürmekle kalmaz, her türlü zevk iştahını körleştirir ki bu da organik doyum yerine gıdıklanma isteğinin, güzellikler yerine kaba şaşırtmacaların geçmesi ile olur. Heyecanın belirli bir derecesi iyidir, ama her şeyde olduğu gibi bu da bir nicelik işidir. Pek azı hastalık derecesinde isteklere, çok fazlası yorgunluklara yol açar. Şu halde, mutlu bir hayat için, belirli derecede can sıkıntısına dayanabilme gücü şarttır.” Sanırım haklısın. Baksana bana iyi gelmiş gibi görünüyor, ne de olsa yazmaya başladım. [FONT="]Melda Güngül[/FONT]
sıkılgan bir insan olarak yazıda kendimi gördüm.Hep; bu şehirden sıkıldım,bu ülkeden sıkıldım,bu işten sıkıldım deyip duruyorum.Ama asıl olay yazıda da belirtildiği gibi bu sıkıldıklarımdan yeni şeyler çıkartabilmem ki kendimi geliştirebileyim.Acaba becerebilir miyim
bu aralar benimde canım çok sıkılıyor ama zaman geçtikçe sanki canımın sıkılmasından mutluluk duyuyorum hiç birşey yapmak gelmiyor içimden evde odama kapandım oturuyorum,arkadaşlarım çağırıyorlar gitmiyorum halimi anlamış değilim içimden sadece ewde oturim başka hiç bir şey yapmiim diyorum anlamadım gitti fftopic: