Görünmeyen bilgiyi sezme yetisi, insanın sadece fiziksel bir varlık olmadığını, aynı zamanda ruhsal ve enerjisel boyutlara sahip olduğunu gösteren derin bir algılama biçimidir. Bu yeti, mantığın kavrayamadığı ama ruhun çoktan algıladığı bir bilgiyi, içsel bir bilme hali olarak ortaya çıkarır. Bu nedenle 6. his olarak da adlandırılır. İnsan bir şeyi neden bilmiyorum ama hissediyorum dediğinde aslında bu görünmeyen bilgi akışı devrededir.
Ruh bu sürecin merkezindedir. Çünkü ruh, zaman ve mekânın ötesinde bir farkındalıkla bağlıdır. Henüz gerçekleşmemiş olayların enerji izlerini, insanların sakladığı niyetleri ya da yaklaşan bir durumun titreşimlerini çok daha erken algılayabilir. Bu algı bilince hemen düşmez; ruh bunu derin bir katmanda hisseder. Hissiyatı kuvvetli kişilerde ruhsal kanal daha açıktır, bu yüzden bu bilginin akışı daha net olur.
Ruhun aldığı bilginin bedene ulaşmasında enerji alanı kritik bir rol oynar. Auranın genişliği ve duyarlılığı, çevredeki enerjisel değişimleri anten gibi yakalamasını sağlar. Enerji alanı, hem insanların duygusal titreşimlerini hem de mekânların atmosferini hisseder. Hatta henüz hayat bulmamış bir olayın potansiyel enerjisini bile algılayabilir. Bu yüzden bazı insanlar yaklaşan tehlikeyi metrelerce uzakta fark eder veya bir ortama girdiğinde burada bir şey ters hissine kapılır. Enerji alanı, ruhsal bilginin titreşimini beden düzeyine taşır.
Bu görünmeyen bilgi en son aşamada beden tarafından algılanır. Beden, ruh ve enerji alanından gelen sinyalleri fiziksel tepkilere dönüştürür. Bir anda yaşanan kalp sıkışması, ani ürperti, içe doğan bir huzursuzluk ya da tam tersine açıklanamayan bir güven hissi bedensel sezgi tepkileridir. Beden, görünmez olanı hissettiğinde kişi bunu içime doğdu veya içimde bir şey beni uyardı şeklinde yorumlar. Böylece sezgi, bedensel bir işaret olarak görünür hale gelir.
Zihin bu sürece en son katılan katmandır. Mantık, gelen sinyali açıklayamayabilir ama kişi içinde derin bir kesinlik duygusu hisseder. Bu nedenle görünmeyeni sezme yetisi, akıldan çok ruh ve enerji düzeyinde gerçekleşir. Zihin sadece bu bilginin farkına varır; kaynağına erişemez. Bu yüzden sezgi çoğu zaman nedeni yok ama doğru biliyorum hissiyle gelir.
Genel olarak bu ruhun aldığı yüksek farkındalık bilgisinin enerji alanında titreşime dönüşmesi ve beden aracılığıyla algılanmasıyla oluşan çok katmanlı bir süreçtir. Bu üç alan ne kadar uyumlu ve açık çalışırsa kişi de görünmeyeni o kadar net hisseder, algılar ve hayatın akışındaki ince işaretleri kolayca fark eder.
Ruh bu sürecin merkezindedir. Çünkü ruh, zaman ve mekânın ötesinde bir farkındalıkla bağlıdır. Henüz gerçekleşmemiş olayların enerji izlerini, insanların sakladığı niyetleri ya da yaklaşan bir durumun titreşimlerini çok daha erken algılayabilir. Bu algı bilince hemen düşmez; ruh bunu derin bir katmanda hisseder. Hissiyatı kuvvetli kişilerde ruhsal kanal daha açıktır, bu yüzden bu bilginin akışı daha net olur.
Ruhun aldığı bilginin bedene ulaşmasında enerji alanı kritik bir rol oynar. Auranın genişliği ve duyarlılığı, çevredeki enerjisel değişimleri anten gibi yakalamasını sağlar. Enerji alanı, hem insanların duygusal titreşimlerini hem de mekânların atmosferini hisseder. Hatta henüz hayat bulmamış bir olayın potansiyel enerjisini bile algılayabilir. Bu yüzden bazı insanlar yaklaşan tehlikeyi metrelerce uzakta fark eder veya bir ortama girdiğinde burada bir şey ters hissine kapılır. Enerji alanı, ruhsal bilginin titreşimini beden düzeyine taşır.
Bu görünmeyen bilgi en son aşamada beden tarafından algılanır. Beden, ruh ve enerji alanından gelen sinyalleri fiziksel tepkilere dönüştürür. Bir anda yaşanan kalp sıkışması, ani ürperti, içe doğan bir huzursuzluk ya da tam tersine açıklanamayan bir güven hissi bedensel sezgi tepkileridir. Beden, görünmez olanı hissettiğinde kişi bunu içime doğdu veya içimde bir şey beni uyardı şeklinde yorumlar. Böylece sezgi, bedensel bir işaret olarak görünür hale gelir.
Zihin bu sürece en son katılan katmandır. Mantık, gelen sinyali açıklayamayabilir ama kişi içinde derin bir kesinlik duygusu hisseder. Bu nedenle görünmeyeni sezme yetisi, akıldan çok ruh ve enerji düzeyinde gerçekleşir. Zihin sadece bu bilginin farkına varır; kaynağına erişemez. Bu yüzden sezgi çoğu zaman nedeni yok ama doğru biliyorum hissiyle gelir.
Genel olarak bu ruhun aldığı yüksek farkındalık bilgisinin enerji alanında titreşime dönüşmesi ve beden aracılığıyla algılanmasıyla oluşan çok katmanlı bir süreçtir. Bu üç alan ne kadar uyumlu ve açık çalışırsa kişi de görünmeyeni o kadar net hisseder, algılar ve hayatın akışındaki ince işaretleri kolayca fark eder.