nano parçacıkların canlı organizmalara etkisi

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
97
Nanoparçacıkların Canlı Organizmalara Etkisi
Nanoparçacıkların canlı organizmayı nasıl etkilediğini araştırmak amacıyla yapılan deneylerde kobay olarak fareler kullanıldı. Fareler bir kaç hafta boyunca havası, volfram ve kobalt nanoparçacıkları ile kirletilmiş
bir bölmede tutuldu. Bilim adamları bu farelerin organizmasına karışan nanoparçacıkların organizmayı
hiç bir şekilde terketmediğini ve organlarda çökelti olarak biriktiğini tespit etti.
Nanoparçacıklar canlı hücrenin yapısına nüfuz edebilme ve bunun sonucunda da genleri mutasyona
sokma yeteneğine sahiptir. Ayrıca nanoparçacıkların bulunduğu ortamın solunmasının
ciğerlere büyük hasar verdiği tespit edilmiştir.
Terliksiler (dafniya) ve balıklar üzerinde yapılan başka araştırmalarda ise bunların yaşadığı akvaryuma
karbon nanoparçacıkları katıldı. İki gün sonra akvaryumdaki terliksiler hızla ölmeye başlamış,
kobay balıkların ise beyin hücrelerinde hasarlar tesbit edilmiştir.
Nanoparçacıkların canlı organizmalar üzerindeki etkisini inceleyen deneyler Türkiye'de karbon nanoparçacıkların suya katılmasıyla devam etmektedir. Ancak karbon nanoparçaçıklar
artık terliksilerin suyuna değil, insanların içtiği içme suyuna katılmaktadır.
Günümüzde Nanoteknoloji en geniş şekliyle tıpta kullanılmak üzere geliştirilmektedir. Bugün nanoteknoloji ve gen teknolojisi metodlarıyla sentetik hormon, enzim, vitamin, aminoasit gibi pek çok yeni ilaç üretilmektedir. İlaçlarla, yiyecek ve içeceklerle, tuzla ve suyla insan organizmasına giren nanoparçacıkların, insan
vücudunda ne gibi kimyasal reaksiyonlara sebep olabileceği henüz bilinmiyor. Uzmanlara göre
sentetik nano ilaçların vereceği fizyolojik zararların tespiti imkansızdır. Belli bir süreçte bağışıklık
sistemlerinin farklı özelliklerine göre herkeste farklı fizyolojik tahribatlar ortaya çıkacak,
tehlikenin büyüklüğü anlaşıldığında ise iş işten geçmiş olacaktır.
Psikolojik savaş ustaları insan ruhunu rehin alma stratejisini çoktan yürürlüğe koymuştur. Biz artık görünmez bir savaşın tam ortasında yaşıyoruz. Bugün ilaç, gıda, müzik, sinema, psikotronik ve psikotropik silah endüstrisinin, gen teknolojisinin ve son olarak nanoteknolojinin insanlığı vahim bir sona doğru hızla sürüklediği çok açıktır.
Uzaktan zihin kontrolü sınırsız bir alandır. Görüntüleme cihazlarıyla, uydudan takip ile yapılan beyin taraması süperbilgisayarlarda bir araya getirilerek insan davranışları, tüm yönleriyle, uzaktan idare edilebilir.
Yapay uzuvlara sahip insanlar, beyinlerine yerleştirilen bir tuz tanesi büyüklüğündeki mikroçip sayesinde robot kollarını ve bacaklarını hareket ettirebilmektedir ve bu mikroçip, o kişiyi uzaktan yönetmek için yeterlidir. Ancak mikroçip olmasa bile, beyne mikrodalgalar ve dijital dalgalar iletmek mümkündür.
Şu anda cep telefonları ve arabalar sürekli olarak izlenmektedir. Uluslararası büyük firmalardan satın alınan eşyalar ve giysiler RFID (Radyo Frekans Kimliği) çipleri taşımakta ve böylelikle takip edilebilmektedir. İleride, nüfus cüzdanları da RFID çipleri taşıyacaktır. Çiplere nanomoleküller ile bir nanotüp yerleştirilebilir,
gerektiği zaman bu tüp hareke geçirilebilir, bu tüpün içeriği vücuda enjekte edilebilir veya planlanan
herhangi bir şekilde kullanılabilir. Yani araba kullanmasak ya da cep telefonu taşımasak da
yerimiz tespit edilebilir, üzerimizde taşıdığımız nanotüp uydudan veya bir bilgisayardan
yönlendirilebilir ve gerektiğinde kullanılabilir. Örneğin bugün herhangi birine ait cep
telefonunun radyasyonunun yükseltilmesi, ölümcül bir seviyeye getirilmesi mümkündür.
Bir insanın parmakizi, avuçiçi, göz irisi, yüzü, retina tabakası, el yazısı, yürüyüş ve yüz ifadesinin özelliklerinin, kapalı devre kamera sistemleri ve diğer yöntemlerle biyoölçümleri alınır ve biyoölçüm tanımlama sistemlerine aktarılabilir. Bu şekilde o insanın hastalıkları, zayıf noktaları, hafızasındaki gizli kayıtlar ve ruh hali belirlenebilir.

Gerçek tıp -YİTİK ŞİFANIN İZİNDE
Aidin SALİH
 
Üst