Kuranda geçen vadrıbû-hunne

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

baysal01

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Eyl 2013
Mesajlar
161
Tepkime puanı
10
Nisa 34. ayette vadrıbû-hunne kelimesi geçiyor. Kadınlarınız itaat etmesse hafifçe dövün anlamında. Bunu bir türlü açıklayamadım. Bir hocama sordoğumda başka bir ayette seyahat etmek uzaklaşmak anlamında kullanıyor dedi. Kuranda dayak anlamında söylenmesi imkansız gibi geliyor bana. Din kadını dövmeyi emredermi hiç. Bunu nasıl açıklarız ?
 

jokerstyle

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Tem 2013
Mesajlar
93
Tepkime puanı
9
Degerli Kardesim,

Ku´ran-i Kerimi Rabbimiz cümlemize idrak edirsin.

Öncelikle Nisa Suresi 34.ayetinde
Erkekler, mallarından (kadınlar için mehir ve nafaka olarak) harcamaları sebebiyle ve Allah'ın, onların bir kısmını, diğerlerine üstün kılmasından dolayı, kadınların üzerinde daha çok kâimdirler (koruyup gözetici, idare edicidirler). Bu bakımdan salih amel (nefs tezkiyesi) yapan kadınlar itaatkârdırlar, Allah'ın (onların haklarını ve iffetlerini) korumasıyla, onlar da gaybde (kocalarının yokluğunda hem kendilerini, hem kocalarının mal ve şerefini) koruyucudurlar. İtaatsizliklerinden (baş kaldırmalarından) korktuğunuz (kadınlara) ise (önce) nasihat ediniz.Ve (sonra da) yataklarında yalnız bırakınız.Ve ( hâlâ itaat etmezlerse) onlara vurunuz. Bundan sonra eğer size itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah Âli'dir (yücedir), Kebîr'dir (büyüktür).

Yapilan en cok hatalardan birisi ise bir ayet okuyup onunla hükmetmekdir oysa ki Allah (c.c.) bize Al-i Imran suresi 119. ayetinde söyle sesleniyor

İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca "biz îmân ettik" dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: "Öfkenizden ölün."Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.

Kitabin tümüne iman eden ise bütün ayetlere inanan ve onunla amel edendir.

Nisa suresinin 34. ayetine cevab ise Sad suresinin 44.ayetinde yazmakdadir.
Ve (Ey Eyüp!) eline bir demet sap al onunla vur, yeminini bozma. Muhakkak ki Biz, onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu. Muhakkak ki o, Allah'a ulaşmıştı (ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırıp teslim etmişti).

Hz. Eyüp, hanımına, onun emrini yerine getirmeyince "Yemin olsun ki;sana yüz sopa vuracağım." demişti ve Allahû Tealâ: "Yaş ve kuru otlardan bir demet al. Yüz tane olsun. Onların hepsiyle beraber hanımının sırtına bir defa vur. Yeminini böylece yerine getirirsin." diyor. Allahû Tealâ, onun yeminini bu tarzda yani hanımının canını yakmadan yerine getirmesini uygun görüyor.

Benim acizsane idrak bu dur fakat en dogrusunu Allah (c.c.) bilir.

Allah (c.c.) yardimcimiz olsun!!!
 

Yakinas

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Şub 2014
Mesajlar
109
Tepkime puanı
5
İş
Öğrenci
Nisa 34 ayetindeki ‘idribuhunne’ kelimesi ‘o kadınları dövün’ diye çevrilmiş. Bu kelime üzerinde incelemeye geçmeden önce karı koca ilişkisi üstüne Kuran’ın bir değerlendirmesini hatırlatmak isterim. 30- Rum Suresi 21. ayette şöyle geçer: “Kendileriyle rahatlayıp huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması O’nun ayetlerindendir. Düşünen bir toplum için bunda işaretler vardır.” Görüldüğü gibi evliliğin amacı sevgi ve merhamete dayalı huzurdur. Herhangi Arapça bir sözlüğe bakarsanız, bu kelimenin altında uzun bir anlamlar listesini bulacaksınız. Denilebilir ki ‘daraba’ kelimesi, Arapça’da en zengin anlama sahip kelimedir. Arapça’da parayı ‘daraba’ yaparsın yani basarsın. Nitekim ‘darphane’ Arapça, Farsça bileşimi bir kelimedir. Arapça’da greve gitmek “drab”tır. Türkçemizde de ‘vurmak’ kelimesi aynı şekilde değişik anlamlarda kullanılır. Tutmak ve çalmak da öyle. ‘Radyoyu çaldım’ diyen birisi, bu ifadeyle ya hırsızlığını itiraf eder, ya da radyoyu kullandığını bildirir. Nitekim ‘idrib’ kelimesi de ‘çık dışarı’ anlamına gelir. Kuzey Afrika’da Arapça konuşanlar hâlâ ‘daraba’ fiilinin emir kipini bu anlamda kullanmaktadırlar. Çok anlamlı bir kelimeyle karşılaştığımızda uygun olan anlamını metnin içeriğini, kullanış biçimini ve sağduyuyu dikkate alarak seçeriz. Örneğin 13- Rad suresi 17. ayetindeki ‘daraba’ kelimesini ‘açıklamak’ yerine ‘dövmek’ olarak anlasaydık saçma bir sonuçla karşılaşırdık: ‘İşte Allah hakkı ve batılı böyle döver.’ Nisa 34’teki ‘nuşuz’ kelimesi de meallerde ‘şirretlik, itaatsizlik’ olarak çevrilmiş. Halbuki bu kelime flörtten başlayarak gayri meşru cinsel ilişkiye kadar uzanan sadakatsizlik ve iffetsizlik anlamını da içerir. Nitekim Nisa 34 ayetini dikkatle incelediğimizde, bu ikinci anlamın sözün gelişine daha uygun olduğunu görüyoruz. Nisa 34 ayeti, sadakatsiz ve iffetsiz davranan eşine kocasının nasıl davranacağını öğretiyor. Bu uygunsuz tavrın başlangıcında koca öğüt vermeli. Eğer kadın başkasıyla flörte devam ederse kocası yatakları ayırmalı. Eğer bu da yarar sağlamaz ve kadın işi zinaya kadar götürürse, o zaman kocası onu evden çıkarmalı. Erkeğini kandırarak evlilik anlaşmasına ihanet eden bir kadını dövmek, nihai bir çözüm olamaz.

Alıntı.

Gerçekten buna yeltenecek bir kadını dövmek çözüm değil. Çünkü zaten kadın birçok şeyi göze almıştır bunu yaparken. Eğer kişi eşinin hatasını affetmeye razıysa ve yaptığı hatayı eşine göstermek istiyorsa bunun için verilebilecek en büyük ceza belli bir süre ayrı kalmaktır. Zaten herşey burada herşey ortaya çıkacaktır. Kadın bu boşluktan daha fazla mı faydalanacak, yoksa hatasını anlayacak mı belli olacaktır.
Eğer kişi bu hatayı affedemeyecek ise zaten ayrılır. Ne cezaya gerek kalır, ne de affetmeye.
 

baysal01

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Eyl 2013
Mesajlar
161
Tepkime puanı
10
Cevaplar için teşekkür ederim. Onca islam alimi dövün olarak yorumlamış o benim kafamı karıştırmıştı.
 

Yakinas

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Şub 2014
Mesajlar
109
Tepkime puanı
5
İş
Öğrenci
Nisa suresinin 34. ayetinde geçimsizlik durumunda ne yapılması gerektiği açıklanıyor. Bu ayeti iyi analiz edebilmek için öncelikle ayetteki eleştirilen kelimeyi Arapça karşılığı ile aktaracağız. Bu söz konusu ayetin hem ilk kısmına hem de ikinci kısmına yönelik farklı eleştiriler mevcut olduğu için biz bu cevapta yalnızca ikinci kısma odaklanacağız. (1. kısım başka paylaşımda ele alınacaktır)

ayetin (2. kısmının) meali:

''Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve nihayet onları ''darb'' edin. '' (Nisa suresi 34. ayet)

Bu ayetteki darb edin kelimesi birçok mealde ''dövün/vurun'' diye geçmektedir. Bunun doğru bir çeviri olup olmadığını gelin berabar analiz edelim. Öncelikle eski arapça sözlüklerinde bu kelimenin hangi anlamlara sahip olduğuna ve Kuran'da bu kelime hangi anlamlarda kullanıldığına bakalım.

-Sözlüklerdeki anlamları:

Ayette çoğu zaman vurun diye çevirilen kelimenin Arapça karşılığı ''vedribuhunne''dir ve bu kelimenin arapça kökü ''darabe'' (D-R-B) fiilidir.
Türkçe karşılıkları: dövmek, vurmak, ateş etmek , çalmak/vurmak (çalgı aletini), dokunmak/tıklamak, (akrep) sokması, zorlamak, ayrılmak , terk etmek , yüz çevirmek , başka yere gitmek.[1]

Lisanu'l Arab gibi eski ve en iyi klasik Arapça sözlüklerden biri olarak bilinen sözlükte ise bu kelimenin daha da çok anlamları mevcuttur. [2] Yani oldukça zengin bir kelimeyle karşı karşıyayız.

-Kuran'daki anlamları:

Darabe kelimesi Kuran'da tam 58 defa geçmektedir. Geçen tüm anlamları ve yerleri için bkz[3]

Sözlük anlamları bunca çeşitlilik arz eden darabe kelimesinin Kuran’daki kullanımları da bu anlamların bir bölümünü içerecek şekildedir ve oldukça fazladır. Şu anlamlarda kullanıldığını görüyoruz:

Örnek vermek, isnad etmek, itelen-dirmek, perde koymak, vazgeçmek, salmak, sarkıtmak, (yol) açmak, (yol) tutmak, örtmek, (duvar) çekmek, layık olmak, çarptırılmak, düşkünleştirmek, çarpmak, sert vurmak, ölüm esnasında kafirlere eziyet etmek, vurmak, dokunmak, vurup kırmak ve yolculuğa çıkmak. [4]

Kuran'da da bu kelimenin farklı anlamlarda kullanılmış olduğunu görmüş olduk. Dolayısıyla vurmak anlamını almak gibi bir zorunluğumuz yoktur. Bu kelimenin en çok kullanılan anlamı vurmak olmakla birlikte ayrılmak gibi anlamları da mevcuttur. Peki biz böyle bir durumda hangi anlamı seçeceğiz ?

''Ali geçen gene çok attı'' gibi basit bir cümlede Alinin attığı şey yalan da olabilir gol da olabilir. Biz böyle bir durumda elbette metne göre anlam çıkarırız. O kitabın yazarının neyi kast etmiş olabileceğini anlamak için en sağlıklı yöntem o cümlenin geçtiği kısıma ve de kitabın geneline bakmaktır.

Metnin bağlamına uyan bir anlam olduktan sonra uygun bir anlam seçmekte dil-bilimsel açıdan bir sakınca yoktur. Şimdi size Nisa suresinin 34. ayetine en uygun ve mantıklı anlamın ''ayrılmak'' olduğunu ve dövmek gibi bir anlamın neden tutarsız olduğunu birçok argümanla göstermek istiyoruz.

1. Argüman:

Dövme anlamını vermedeki sorunlardan biri ''dövme'' eyleminin müteşabih (farklı yorumlanabilecek) bir hüküm olmasıdır. Hükümlerin müteşabih olması mantıklı değildir. Hükümde bir belirsizlik olamaz. İnsan vurun deyince ne anlamalı ki ? ne kadar ve nasıl soruları doğurur bu hüküm. Kadına tokat atmak da dövmektir kadını komalık yapmakta. Peki biz dövmekten ne anlayacağız ? Halbuki kurandaki başka cezalarda mutlak bir ölçü verilmiştir. Mesela Kur'an (herkesin görebileceği bir yerde) zina yapan kişiye yüz sopa vurun der. Eğer dövmek kast edilmiş olsaydı ''10 tane tokat vurun'' tarzı bir ifade geçmesi beklenmez miydi ?

2. Argüman:
Dövme anlamını vermenin Kur'an geneline uymaması.

Ahzab suresinin 28. ayetinde şöyle yazıyor: ''Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.''

Görüldüğü gibi burda peygamberden (en yüksek otorite sahibi olmasına rağmen) itaat etmeyen eşlerini dövmesi, onlara vurması değil; onlardan ayrılması istenmektedir. Ve üstelik bunun da güzellikle yapılması isteniyor.
Yine bir başka ayette şöyle yazmaktadır: ''Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir.'' (Bakara suresi 229. ayet)

Bu ayetten de anlaşılacağı üzere hem boşanmama durumunda hem de boşanma durumunda bunun güzel bir şekilde yapılması şart koşuluyor. Bu da yine dövme düşüncesine terstir.

Bunun dışında genel anlamda eşlere iyi davranılması gerektiğini vurgulayan ayetler de vardır:

''Ey inananlar, eşleriniz ve çocuklarınız size düşman olabilirler. Öyleyse onlardan sakının. Ama affeder, hoşgörülü davranır ve bağışlarsanız, elbette ALLAH da Bağışlayandır, Rahimdir.'' (Tegabun suresi 14. ayet)
"Kadınlarla iyi geçinin." (Nisâ suresi 19. ayet)

3. Argüman:

Yapılması gerekenler sıralamasındaki tutarsızlık. Darabe kelimesi ''dövmek'' şeklinde anlamlandırılınca konu, içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Çünkü ilk iki uygulama öğüt vermek ve yatakta ayrılmak olunca üçüncüsünün dayak olması anlaşılabilir bir şey değildir.

Şimdi düşünelim! Eşler arasında geçimsizlik başlıyor ve daha sonra oturup konuşmalarına rağmen anlaşamıyorlar ve ayrı yaşamaya başlıyorlar. Şimdi, bundan sonra, sorunun çözümü için 3. ve son aşama, acaba ne olabilir? Erkeğin eve gelip karısını dövmesi mi; yoksa, anlaşamayan çiftin ayrılmaları mı?

4. Argüman:

Ayrılmak manasının bir ayet sonrasıyla güzel bir uyum içerisinde olması Nisa 34'ten hemen bir sonraki ayet (Nisa 35) "Ve in hiftum şikaka beynihima..." yani "Şayet o ikisinin (karı-koca) arasının yarılmasından/açılmasından/ayrılmasından korkarsanız..." şeklinde başlamaktadır. Bu durum, bir önceki ayette bir ayrılıktan bahsedildiği görüşünü destekleyici niteliktedir.

Peki ''dövün'' yorumunun kaynağı nedir ?
Biz bu konuyu sadece ''dövün diye bir şey yoktur'' diye geçiştirmektense kaynağını da vermek ve açıklamak istiyoruz. Aklınıza muhtemelen ''Dövün diye yorumlayan onca islam alimi Arapça bilmiyor muydu?'' diye bir soru gelmiştir. Aslında dövün yorumunun temel kaynağı Arapça değildir. Birçok tefsirci ve mealci Kur'an merkezli bir yaklaşıma sahip olmadıkları için ayeti yorumlarken bazı rivayetlerdeki ''dövün'' emrini baz almışlardır. Ne yazık ki önce Kur'an sonra rivayetler gibi bir yaklaşıma gidilmemiştir. Yukardaki açıklamamızda da görmüş olduğunuz gibi Kuran'dan ''dövün'' gibi bir yorum asla çıkmamaktadır.

"Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz'' diye bir rivayet vardır. Bu rivayet ne Kur'an ile ne de diğer hadislerle kesinlikle uyuşmamaktadır ve asla peygamberin ağzından çıkmış olamaz. Bu rivayet doğru varsayıldığı için bazıları tarafından nisa 34'teki kelime seçimi ona göre yapılıyor.

Böyle bir rivayeti doğru diye kabul etmek bizi içinden çıkılmaz bir duruma sokacaktır çünkü söz konusu rivayet hem Kur'an ile çelişkiye yol açacaktır hem de şu hadislerle:

"Karılarını dövenler hayırlılarınız değildir. Akşam bir yatağı paylaşacağınız eşlerinizi nasıl hayvanlar gibi dövebiliyorsunuz?!."[5]

''Resûlullah hiçbir hizmetçisini ve hiçbir hanımını dövmemiştir'' [6]

5. Argüman:

Hafifce dövmenin anlamsızlığı.

Gelenekte çoğu alim tarafından bu ayet dayak anlamında değil de hafifce vurmak anlamında yorumlanmıştır. Bu hafifce vurmanın yine iki temeli vardır. Biri Arapçada dayak için alternatif ve daha iyi kelimeler varken o kelimelerin kullanılmaması. Mesela Kuran'da darabe kelimesi Hz. Musanın asasını denize dokundurması anlamında da kullanılmaktadır. Burdan bunun zaten sert vurma olamayacağı yorumuna gitmek mümkündür. Bir başka temeli de yine rivayetlere dayanmaktadır. Darabe kelimesinin ibni abbas tarafından peygambere sorulduğu ve bunun sanki bir misvakla vurmak gibi olduğu rivayet edilir.[7]

Peki şimdi sorabiliriz. Bu nerdeyse sembolik olan vurmanın ne gibi bir anlamı olabilir ki ? Zaten geçinemeyen eşlerin birbirinden ayrılması mı daha iyi bir açıklamadır yoksa kocasının eşine hafifce dokunması mı ?

Sonuç
İslam'da kadınların dövülmesi diye bir şey kesinlikle yoktur. Nisa suresinin 34. ayetinde genelde ''vurun'' diye yorumlanan darabe fiiline vurma anlamı verilemeyeceğini birçok argümanla gösterdik. Biz bu cevapta aklı veya mantığı değil de öncelikle metni merkeze aldık. Kuran'ı sırf birilerine güzel göstermek için herhangi bir çarpıtmaya gitmedik.

''Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun ayetlerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için işaretler vardır.'' (Rum suresi 21. ayet)

Alıntı.

Konu din olsa dahi karşınızdakine hiçbir şekilde hakarette ve atıfta bulunma hakkınız yok. Ortada yanlış bir şey olduğunu düşünüyorsanız fikrinizi belirtirsiniz ve neye dayandığını da açıklarsınız. Konunun ve ayetin içeriğinin yukarıda yeteri kadar iyi anlatıldığını düşünüyorum.
Saygılarımla.
 

Keira

Moderator
Katılım
18 Ocak 2009
Mesajlar
1,403
Tepkime puanı
361
Konum
İstanbul
Konu farklı yönlere kaymaya başlamıştır. Yorum yaparken daha dikkatli ve özenli cümleler seçmeye dikkat edelim. Konu kilit.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst