İslamda çakralar

Yazgıt

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Ocak 2023
Mesajlar
193
Tepkime puanı
191
Selamun Aleyküm, ben 1-2 haftadır İslamda çakraların var olup-olmadığını ve varsa bile hangi esmaların açacagını merak ediyordum. Araştırmalarım sonucunda bunları buldum ama sizin bildikleriniz var ise eğer lütfen yorumda belirtin. Ayrıca bu esmaların tam olarak çakra actığında dair net kaynak yok elimde bir siteden buldum. Fikirleriniz önemli

İşte çakraları açan esmalar

1- KÖK ÇAKRASI – ya rabbi
2- SAKRAL ÇAKRASI – ya kadimu
3- SOLAR ÇAKRASI – ya halıku
4- KALP ÇAKRASI – ya rahim ya kerim
5- BOĞAZ ÇAKRASI – ya musahharas semevati vel ardı ve -ma fihima
6- ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI – ya alimu
7- TAÇ ÇAKRASI – ya muhyi
 

Yazgıt

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Ocak 2023
Mesajlar
193
Tepkime puanı
191
Selamun Aleyküm, ben 1-2 haftadır İslamda çakraların var olup-olmadığını ve varsa bile hangi esmaların açacagını merak ediyordum. Araştırmalarım sonucunda bunları buldum ama sizin bildikleriniz var ise eğer lütfen yorumda belirtin. Ayrıca bu esmaların tam olarak çakra actığında dair net kaynak yok elimde bir siteden buldum. Fikirleriniz önemli

İşte çakraları açan esmalar

1- KÖK ÇAKRASI – ya rabbi
2- SAKRAL ÇAKRASI – ya kadimu
3- SOLAR ÇAKRASI – ya halıku
4- KALP ÇAKRASI – ya rahim ya kerim
5- BOĞAZ ÇAKRASI – ya musahharas semevati vel ardı ve -ma fihima
6- ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI – ya alimu
7- TAÇ ÇAKRASI – ya muhyi
Bu arada hangi çakrada problemi olan var ise günde 15-20dk ayırarak gözleri kapalı kıbleye karşı bağdaş pozisyonunda(hangi pozisyonda olduğun pek önemli değil) vakit koyarak 10 veya 20 dakika arası çalışma yapabilir. Daha fazla araştırma yapacağım
 

Elnora_alila

Kayıtlı Üye
Katılım
1 May 2023
Mesajlar
1,785
Tepkime puanı
4,002
Şafi ile her çakrayı çalıştım ama bu şekilde hiç denemedim.

Boğaz çakrasında ki esmayı açsanız keşke biraz. Neden bu şekilde ? Güven vermedi, bana yanlış gibi hissettirdi.
 

Yazgıt

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Ocak 2023
Mesajlar
193
Tepkime puanı
191
Şafi ile her çakrayı çalıştım ama bu şekilde hiç denemedim.

Boğaz çakrasında ki esmayı açsanız keşke biraz. Neden bu şekilde ? Güven vermedi, bana yanlış gibi hissettirdi.
Birçok sitede felan baktım baktıklarım orada yazilanlari gosteriyor. Ama digerlerini denemenizi oneririm
 

ChiReiki

Kayıtlı Üye
Katılım
30 May 2011
Mesajlar
185
Tepkime puanı
72
Ya Alim Ya Batın Ya Hakim Ya Cabbar
Ya Kuddüs La ilahe illalah Zikri ve Ya Basir
Ya Musavvir çakra açmak için kullanılan önemli esmalardandır.
 

ChiReiki

Kayıtlı Üye
Katılım
30 May 2011
Mesajlar
185
Tepkime puanı
72
LETÂİF NEDİR?

Allah dostları, zikrin kalpte dâimî bir idrak hâlinde yaşanabilmesi ve insanın âdeta zikrin içinde kaybolup asıl mezkûr olan Cenâb-ı Hak’ta fânî olması için, tarih boyunca muhtelif usûl ve metotlar belirlemişlerdir. İşte bu metodlardan biri de insan vücudunun muhtelif bölgelerinde bazı letâifler (rûhânî merkezler) belirlemek sûretiyle zikr-i küllîye erişme yoludur.

Maddî vücûdumuzun hayâtiyetini devam ettirmesi için kalp, beyin, karaciğer, akciğer gibi birtakım cihazların sıhhatli çalışması ne kadar lüzumlu ise, mânevî dünyamızın uyanması ve hassasiyet kazanması bakımından da birtakım mânevî merkezlerin varlığı ve sıhhatli çalışması da son derece lüzumludur. İşte ehlullah hazarâtı, keşif ya da tecrübe yoluyla, vücutta bazı letâifler/rûhânî merkezler belirlemişlerdir. Bazı farklı değerlendirmeler var ise de genel kabul gören anlayışa göre bu letâifleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:

LETÂİFLERİN YERLERİ NERELERDİR?

Kalp: Sol göğsün iki parmak altında çam kozalağı şeklinde bulunan et parçasını mahal edinen, yani maddî kalbin derûnunda hissiyatımızın merkezini teşkil eden mânevî latîfedir.

Ruh: Sağ göğsün iki parmak altında bulunan mânevî latîfedir.

Sır: Sol göğsün iki parmak üstünde bulunan mânevî latîfedir.

Hafî: Sağ göğsün iki parmak üstünde bulunan mânevî latîfedir.

Ahfâ: Göğsün tam orta kısmında ve diğer dört letâifin ortasında yer alan mânevî latîfedir.

Nefs-i nâtıka: Alnın tam ortasında iki kaşın arasından yukarıya doğru dik bir çizgi hâlinde bulunan bir latîfedir.

Zikr-i sultânî/Zikr-i kül: Zikrin, vücûdun bütün zerrelerine kadar yayılmasıdır. Diğer bir ifadeyle yukarıda zikredilen latîfelerin zikre alışması gibi, vücûdun bütün zerrelerinin birer latîfe hâline gelerek Allâh’ı zikretmesi hâlidir.

Gönül terbiyecileri olan Hak dostları, bu letâiflerin asıllarının “halk âlemi”nden değil, mânevî kalp gibi “emir âlemi”nden bir sır olduğunu beyan etmişlerdir. Ehl-i mükâşefe için ayân olan bu hâlin, söz kalıpları içinde ifadesi zordur.

Nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesi için zikrin lüzumuna yakînen inanan mürşidler, zikrin hem cehrî (açıktan dille yapılanı) hem de hafî (gizli sessiz ve sözsüz yapılanı) olmak üzere iki şekilde icrâ edilebileceğini ifâde etmişlerdir.

LETÂİF VE HAFÎ ZİKİR

Letâiflerde yapılan zikir, cehrî bir zikir olmayıp, hafî zikirdir. Âyet-i kerîmede zikrin bu çeşidine şöyle işâret edilir:

“Kendi öz benliğinde yalvararak, ürpererek ve sesi de yükseltmeden Rabbini sabah akşam zikret. Ve sakın gâfillerden olma!” (el-A’râf, 205)

Letâifler, ancak çok zikretmekle uyandırılabilir. Son dönemin büyük âriflerinden Mahmud Sâmi -kuddise sirruh- bu konuda şöyle buyurur:

“Zikr-i dâimî, kalbi yumuşatacak ve tasfiye edecek birinci şarttır. Çünkü Cenâb-ı Hak; “Ey mü’minler! Allâh’ı çok çok zikredin.” (el-Ahzâb, 41) buyurmuştur. Zira az yapılan zikir, kalbin yumuşamasına kâfî gelmez, kalp ancak çok zikirle yumuşar. Hiçbir şey buna mânî olmamalıdır. İnsanın mükerrem oluşu, zikr-i dâimî ile tecellî eder, beden bununla nurlanır, temizlenir.”[1]

Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Topbaş -kuddise sirruh- da, zikrullâhın mânevî terbiyedeki ehemmiyeti hususunda şu tespitlerde bulunur:

“Zikir, mühim bir aşk ve îmân ölçüsüdür. Seven sevdiğini çok zikreder, ara vermeden gece gündüz, her saatte, her anda zikreder, anmadan yapamaz. Zikrullâha vâsıl olan her şeye kavuşmuştur. Zikrullâhtan mahrum olan da her şeyi kaybetmiştir. Zikrullâh kalbin nuru, rûhun huzuru, gönlün cilâsı, aklın ölçüsüdür. Zikre devam edenin kalbi mâmur, fiil ve ahlâkı güzel, rûhu sevinçli olur.

Bir kalbe aşk-ı ilâhî girerse, o gönülde Allah zikrinden başka hiçbir şey kalmaz, hepsi yok olur. Evvelce geçirilen büyük mecâzî aşklar bile.

Kalbi zikirle meşgul etmeli, zikirle uyandırmaya, çalıştırmaya gayret etmelidir. İyi çalışıldığı takdirde zikir bütün letâiflere dağılır, nefse, sonra cesede.”[2]

AHİRETTE YÜZ AKI İÇİN

İnsan, bedeni itibâriyle türâbîdir, yani toprağa mensuptur ve neticede toprak olacaktır. Ruh itibâriyle ise Rabbânîdir ve ruh ölümsüzdür. Yeniden dirilişin gerçekleşeceği kıyâmet gününde, bu rûha yeni bir beden giydirilecektir. Bu bedenin keyfiyeti, dünyada iken rûhun kazandığı mânevî seviyeye göre nûrânî ya da zulmânî bir şekilde tezâhür edecektir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara; «Îmânınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azâbı tadın.» (denecektir). Yüzleri ağaranlara gelince, (onlar) Allâh’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Âl-i İmrân, 106-107)

Letâiflerin ve hattâ bütün mânevî dünyamızın şu âlemde nurlanması, kıyamette yüz aklığının en müessir vesîlesi olacaktır. Bu itibarla ölmeden önce nûrâniyete bürünme adına tam bir mücâhedeye sarılmak zarûrîdir.
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Çakralar açılmaz zira sadece ölülerin çakraları kapalıdır. Önce dilimizden çakra açma kelimesini bir çıkaralım.

Çakralar dengelenir.

Leatif yani ruhani merkezler çakraya benzetirler ama alakası yoktur.

Ülkemiz de her şeyi islamlaştırma çalışması yüzünden islamda da çakralar var diye leatifleri öne sürüyorlar.

Leatif tasavvuf içinde son derece önemli olan nefis terbiyesi ve nefes ile ilgilidir. Başlı başına harikadır bence benzetme çabası yerine ayrı ayrı işlense daha harika olur.

çakraşrın nefis terbiyesi ile ilgisi yoktır.

Tek ortak noktaları beden de bulunan bir merkez olarak kabul edilmelidir başka ortak noktası yoktur.

Çakraları dengelemek için elbet mantralar kullandığı için Esmalarda kullanılabilir

çakraların mantraları ses frekansı iele ilgili o yüzden Esma yerine bence hurufların ses frekansları kullanırsa daha mantıklı olur.

anlam bakımından bakarsak bana anlam açısından da mantıklı gelmedi. Kişi ikincil anlam ya da özellik olarak bunları belirlemiş olabilir sonra da kopyala yapıştır her yere yayılmıştır.
 

Retro

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ocak 2023
Mesajlar
2,178
Tepkime puanı
4,885

Karşıma çıktı buraya bırakayım.
Kalp çakrasına doğrudan bir biyokimyasal izah olabilir.
 
Son düzenleme:

ChiReiki

Kayıtlı Üye
Katılım
30 May 2011
Mesajlar
185
Tepkime puanı
72

Karşıma çıktı buraya bırakayım.
Kalp çakrasına doğrudan bir biyokimyasal izah olabilir.

Maşallah çok güzel...Bir hadiste şöyle buyrulur.Ye

Karşıma çıktı buraya bırakayım.
Kalp çakrasına doğrudan bir biyokimyasal izah olabilir.

Maşallah çok güzel islam kaynaklarında bir hadisi kutsi şöyledir..Ben yere göğe sığmam mübin kulumun kalbine sığarım

Karşıma çıktı buraya bırakayım.
Kalp çakrasına doğrudan bir biyokimyasal izah olabilir.

Kalbimizde hisler ve düşünceler depolanıyor yani kalb açılması kalbin nurlanması önemlidir

Karşıma çıktı buraya bırakayım.
Kalp çakrasına doğrudan bir biyokimyasal izah olabilir.
Kalbimizde hisler ve düşünceler izlenimler depolanır.Kuranda kalb akıl ve sağduyu anlamında kullanılır kalbi açmak kalb nuru kalb gözü tabirleride çok yaggın maneviyattta önem atfediliyor kalbe kuranı kerimde Kur’an’ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var? Gibi ayetler var bir hadisi kutside ise şöyle buyrulmuş...Yere göğe sığmam mümin kulumun kalbine sığarım.
 

Elnora_alila

Kayıtlı Üye
Katılım
1 May 2023
Mesajlar
1,785
Tepkime puanı
4,002
'' Gönül hikmet aynasıdır ; insan gönlünden aksedenleri kendinden bilmemeli çünkü onlar Hak'tandır. '' Rumi ( kalp ile idrak )

İbrahim, kalbi yatışsın diye ölüyü diriltmenin nasıl olduğunu sorduğunda akli bir idrak ile bilmek için sormadı. Eğer soru akli olsaydı içinde şüphe barındırırdı. Oysa o, kalbimin yatışması için bilmek istiyorum diye tekrar etti. Kalbe bu bilinme isteğini veren, soruyu sorduran, cevabı ona deney yoluyla gösteren Allah..

Kuşları kendine meylet : İhtiyaç halinde bırak
Alıştır : Dua kapısı ol
İyice tanı : Ne istediğini bil ( kalbini tanı )
Onları çağır : Sur'a üfle
Bak nasıl koşarak gelecekler : Kalbi yola düşecek

İbrahim'in kuşları ; İnsan ve Allah arasındaki kopmaz bağ yani gönül bağıdır. Yatıştırmaya çalıştığı kalbi ise, Hak bilgeliğidir.
 

Retro

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ocak 2023
Mesajlar
2,178
Tepkime puanı
4,885
Kalpler ancak Allahın zikri ile mutmain olur diyor.

Israrla Mantık dayatırsan kalbin daha çok sıkıșabilir dikkat et muhakemen kayar hastalık riski de doğar diyor anlayana.

Șu an kalp ile ilgili tüm ayetlere bakış açım güncelleniyor))
 
Son düzenleme:

ChiReiki

Kayıtlı Üye
Katılım
30 May 2011
Mesajlar
185
Tepkime puanı
72
Kalpler ancak Allahın zikri ile mutmain olur diyor.

Israrla Mantık günlük olarak daha çok sıkıșabilir dikkat ve muhakemen kayar olası risk de doğar diyor anlayana.

Şu an kalp ile ilgili tüm yönlere bakış açım güncelleniyor))

Evet kalb sevgiyi sezgiyi ve ilhami kapsar mantığıda kullanıp nefse beyne zıt gitmek mantıkötesi gitmek bu aralar bu tecellilerdeyim :)
 

Elnora_alila

Kayıtlı Üye
Katılım
1 May 2023
Mesajlar
1,785
Tepkime puanı
4,002
Șu an kalp ile ilgili tüm ayetlere bakış açım güncelleniyor))
Ali İmran'a bakar mısın ? ( 152-154 )

Ayet açıkça savaş anlatıyor ama ben neden öyle anlamıyorum ? İnsanın ruhsal yolculuğunda açılımlar yaşamaya başladıktan sonraki rahatlığını görmem normal mi ?

Zaferi gördün ve gevşedin. Ben de seni yeniden sınadım ( kendi içinde bozguna uğrattım ), keder üstüne keder verdim. Kederin ardından da kalbine güven aşıladım. Ve sana tatlı bir uyku bahşettim.

İnsan yaşanmışlığı kadar görür. Ben burada halkların savaşını değil, kendi tekamülümde yaşadığım uyanış içinde uyanışı yani kavrayışımı ve hak edişimi görüyorum. Tatlı uyku hali tefekkürle gelen koşulsuz inanç olabilir mi dersin ?
 

ChiReiki

Kayıtlı Üye
Katılım
30 May 2011
Mesajlar
185
Tepkime puanı
72
Ali İmran'a bakar mısın ? ( 152-154 )

Ayet açıkça savaş anlatıyor ama ben neden öyle anlamıyorum ? İnsanın ruhsal yolculuğunda açılımlar yaşamaya başladıktan sonraki rahatlığını görmem normal mi ?

Zaferi gördün ve gevşedin. Ben de seni yeniden sınadım ( kendi içinde bozguna uğrattım ), keder üstüne keder verdim. Kederin ardından da kalbine güven aşıladım. Ve sana tatlı bir uyku bahşettim.

İnsan yaşanmışlığı kadar görür. Ben burada halkların savaşını değil, kendi tekamülümde yaşadığım uyanış içinde uyanışı yani kavrayışımı ve hak edişimi görüyorum. Tatlı uyku hali tefekkürle gelen koşulsuz inanç olabilir mi dersin ?

Koşulsuz İnanç ve ruhun bedenin zikir fikir tefekkürle yumuşaması kabala metilerinde şöyle denir Izdırap adamın etini yumuşatır...Kuran Sonsuz anlamlara sahiptir 7 derece okunur bilinç ve açılım çabayla Sonsuz algılar hissedersin senin yaşadığın durum doğru ve gerçek bizlerde o şekilde düşünüyoruz

Duygularımız düşüncelerimizde değişiyor inşikak Suresi 19.ayet:Muhakkak siz halden hale durumdan duruma geçeceksiniz.
 
Üst