Doğuştan Yetenekli Ve Zeki Olan İnsanlar Depresyona Meyilli Oluyor

damned

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
566
Tepkime puanı
53
Bir insan çevresinde olup biteni olduğu gibi kabul etmiyor, kendi zihninde yorumluyor ve bunlara cevap arıyor ise, bu insan doğuştan zeki ya da yeteneklidir.

Fakat bu niteliklere sahip olmanın bir de kötü yanı var: Varoluşsal depresyon.



-Yüksek zekalı insanlar varoluşsal depresyona meyilli oluyorlar.



Yüksek zekâlı insanlar, hele ki doğuştan yetenekli olan insanlar depresyona daha meyilli oluyor. Hayatın doğal akışına ayak uydurmaktan, olanı olduğu gibi kabul etmekten oldukça uzak olan bu kişiler, hayatın anlamsızlığı, ölüm, özgürlük gibi endişeler güdüyor ve bunun sonunda depresyona, özellikle de varoluşsal depresyona yatkın oluyorlar.

Bu tür depresyonlar çoğunlukla insanın başına gerçek manada kötü bir olay geldiği zaman ortaya çıksa da, yüksek entelektüel yeteneklere sahip kişiler bu depresyon türlerini kendiliğinden yaşayabiliyorlar.

Peki, neden?


-Bu insanlar oldukça duyarlıdır.



Doğuştan yetenekli insanlar, birçok insanın yaptığı gibi kendilerini yaşamın normal akışına bırakmak ve günlük meselelere odaklanmak yerine daha önemli ve derin konuları düşünüyor, kendi zihinlerinde bunların muhakemelerini yapıyor ve bu endişelerin sonucunda da depresyona meyilli hale geliyorlar.

Bu insanlar ayrıca çevrelerinde olan olaylara karşı da oldukça duyarlıdır, etraflarında gelişen olayların daha farklı nasıl olabileceğine dair olasılıkları düşünür, konu üzerine çözümlemeler getirmeye çalışırlar. Bu durum da onlara dünyanın gidişatını sorgulama, bu düzenin nasıl bozulduğunu görme becerisi kazandırıyor.

Bunun yanında bu insanlar duygusal anlamda daha yoğun bir hissiyata sahip oluyorlar, bu durum da onları beklentilerine ulaşamadıkları zamanlarda daha fazla hayal kırıklığına uğratıyor.


-Toplumdaki sınıflandırmaları kabul etmez, üzerine fikir üretirler.



Bu kişiler toplumdaki ve etraflarındaki yanlışlıkları, tutarsızlıkları da kolayca fark eder; onlara göre uzun süreden beri gelen gelenekler sorgulanmalıdır. Toplumdaki yaşa veya cinsiyete göre yapılan anlamsız sınıflandırmalar, insanların birbirlerini her durumda yargılama yetileri, insanlar olarak her gün birbirimizi bıkmadan usanmadan kırmamız, toplumlardaki en üst seviyeye çıkmış tahammülsüzlük… İşte tüm bu sorular bu insanların üzerine en çok düşündükleri yargılardır. Birçok insanın yapmaya cesaret edemediği düşünme eylemini korkmadan gerçekleştirmek.



-Bir şekilde, bir şeylerin yetersiz olduğunun farkındadırlar.



Doğuştan yetenekli bir çocuk bu endişelerini çevresindekilerle paylaştığında, genellikle olumsuz bir tepkiyle karşılaşır ve çevresindekilerin, özellikle de kendi yaşıtlarının, bu düşünceleri paylaşmadığını fark eder. Yaşıtlarının bu endişeleri taşımak yerine daha somut şeylerle ilgilendiklerini görürler. Bunun sonucunda bu gençler, genellikle de içlerinden en yetenekli olanlar, kendilerini dışlanmış hisseder ve yakınlarından gittikçe uzaklaşır.

Bu yoğun düşünceleri, kendi potansiyelleriyle de birleşince, doğuştan yetenekli gençler zamansal ve mekânsal yetersizlikler karşısında öfkeli bir ruh haline bürünürler. En basit haliyle, yeteneklerini ortaya çıkaracak çalışmalar yapmak için zamanı yetersiz bulurlar. Bu yetersizlik içinde bazı tercihler yapmak zorunda kalırlar ancak hiçbir zaman “kesinlikle doğru” tercihi yapamadıklarını düşünürler. Zamanla da hayatlarının akış yönünün sıradan insanlar gibi bir okul bitirip, meslek edinme telaşına girdiğini fark ederler ve öfke hali artar.


-Öfkenin yerini zamanla depresyon alır.



Yeteneklerinin farkında olan birey, zamanla bir şeyi daha fark eder: Aslında öfke duymasına sebep olan şeylerin birçoğu kendi iradesinin dışında ve kader olarak nitelendirilen bir kavramın sonuçlarıdır. Öfkesi yersizdir. Öfkesinin yerini de zamanla depresyon alır.

Çevresindeki insanlara nazaran daha sorgulayıcı bir zihne sahip olan genç, kendisini bu adaletsizlikten kurtaracak yollar ve yöntemler aramaya başlar. Girdiği sonsuz ve adaletsiz döngüden sıyrılmaya çalışır. Bir süre sonra farkına vardığı şey ise aslında bu dünyada çok değersiz bir yıldız tozu olduğumuz ve uğruna çabaladığımız şeyler de dâhil, her şeyin koca bir hiçlikten meydana geldiğidir. Bir sonraki adım ise hayatın anlamını sorgulamaktır. Bu dünyanın nihai olup olmadığı, tek yaşamın şu an yaşadığımız yaşam olup olmadığı, her şeyin aslında bu kadar büyük bir hiçlikten meydana gelip gelmediği gibi…

Bu tür sorgulamalar “orta yaş krizi” denilen dönemde ortaya çıktığında normal karşılanabilir ancak 20’li yaşların başında ortaya çıkması ciddi bir duruma işaret ediyor. Bu tür varoluşsal depresyonlara dikkatlice yaklaşmak gerekiyor çünkü sonu bazen hiçte istenildiği gibi bitmiyor




-Rüyalarına sıkıca sarıl...


Peki, bu varoluşsal kaygılarla mücadele etmeye çalışan gençlere nasıl yardımcı olabiliriz? Varlığımızın bir sonu olduğu konusunda hiçbirimizin yapabileceği bir şey yok. Ancak bu endişelerle boğuşan gençlere, yalnız olmadıklarını ve onları anlayan birileri olduğunu gösterebiliriz. Dışlanma hissi yaşamalarına engel olabiliriz. Bunu sağlamanın en iyi yollarından biri, onlarla uzun süreli ilişkiler kurmak. Belki doğuştan yetenekli bu çocuklarla aynı varoluşsal endişeleri taşımıyor olabilirsiniz ancak onları anladığınızı gösterebilirsiniz.

Dışlanma hissini aşmanın bir diğer yolu da dokunma. Özellikle yakın çevresindekilerin, ebeveynlerin düzenli olarak sarılması veya kendi aralarında bazı şakalar yapması sağlayabilir. Dokunma, varoluşun en temel ve içgüdüsel hali olarak görülüyor. Sadece doğuştan yetenekli olanlar değil, varoluşuyla ilgili depresif hisler içinde olan herkese yardımcı olmak mümkün. Bunu yapmanın tek yolu, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek ve belki de şair Langton Hughes’ın verdiği mesajları gerçekleştirmelerini sağlamak:

Rüyalarına sımsıkı sarıl

Eğer rüyalar ölürse

Hayat kanadı kırık bir kuştan farksız olur

Uçamaz

Rüyalarına sıkıca sarıl

Eğer rüyaların kaybolursa

Hayat çorak bir topraktan farksız olur

Karlarla kaplı…

Kaynak: Alıntıdır.
 

etil

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Ara 2014
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Konum
İzmir...
Her kelimesi kelimesine kadar beni anlatıyor desem de, kimsenin bana inanmayacağından eminim, ama, her kelimesine kadar beni anlatıyor:(:(...
 

uzumakikamilov

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Nis 2015
Mesajlar
176
Tepkime puanı
13
Çağın en büyük problemi bu. Varoluşsal depresyon... Tanıdığım insanların yarısından fazlası aynı dertten muzdarip. Ben en azından bu yıllar için bu tespitin yerinde olmadığı inancıdayım.
 

etil

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Ara 2014
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Konum
İzmir...
Çünkü insanlar arasında var olan bir durum bu :( Görmeden inanmam hesabı... Onun için öyle dedim...
 

fransula

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Tem 2014
Mesajlar
292
Tepkime puanı
25
Yaş
37
Çok küçük yaşlarda başladım sorgulamaya, anneme sorardım çoğu zaman tövbe tövbe nereden de gelir aklına deyip sustururdu:D Sonra etrafımdaki insanlara sormaya başladım sonuç yine aynıydı. Araştırmaya başladım o insanların bildiklerinden ziyade aslında cevapları olmadığını fark ettim. Hiç bir zaman ekstrem şeyler düşünmedim bir yanım kabul etti varoluşu gidiş hattı ama aklımın bir köşesinde cevapları beni hala tatmin etmeyen sorular vardı elbet sormaya artık üşendiğim... Şimdi böyle anlatınca ben zekiyim gibi bir anlam çıktı çıksın tabi :D Şu yaşıma kadar depresif yanım ağır bastı. Kimsenin aklına gelmeyenleri düşündüm, kafamın içinde kocaman bir dünya taşıdım. Farkına vardığım tek nokta her insan kendi cennetini veya cehennemini kendi tasarlıyor. Hep savundum düşünmektir insanı insan yapan, düşünmeyip sürüye katıldıysan eğer var oluş amacın çok yavandır. Şunu da belirteyim zekamı derslerden yana kullanmasaydım ( kullansaydım demiyorum ) şu an olduğum yerden daha yüksekte olurdum. Vakit kaybettim yükselmek için. Sanırım konuyu da dağıttım :D Toparlamak gerekirse kendimi bildim bileli depresyondayım, el becerisi ve müzik konusunda doğuştan yetenekliyim o zaman ben zekiyim :) Bu konuda mütevazi olamayacağım :sifone:
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Beyni boş olan,yer yerinden oynasa tınlanamayan genelde rahat bir insan asla depresyona girmez.Yukarıdaki gibi aynen,çok kurunca ,biseyleri çok irdeleyince ,çok detaylı düşününce ki bu yapınızda varsa depresyonu kapıda bilin.Çünkü insanın yapısı,karakteri değişmiyor.Çok düşünen biriyken birdenbire relax bi insan haline gelemiyorsunuz.Kimi insana bir tek ağır cümle söylersin bir ay düşünür,üzülür,etkilenir,diğerinin sırtında sopa kırsan tınlamaz.Yaradılış;herkes bir değil.
Benim panik atağımın sebebi ,kaynağı çok düşünmemdi.Patlak verdiği nokta trafik kazasıydı amma velakin panik atak olmamın altında yatan sebep olayın sonrasındaki sabahlara kadar süren düşüncelerim.

Yaş tespiti o kadar doğru ki;panik atak başlangıcımda 19-20 yaş.Herşeyi sorguluyordum.Çare arayıp,döngüyü kırmak istiyordum Yukarısı çok doğru,aşamaları bile doğru,mükemmel tespit edilmiş.
Ha şuda var ki Fransula gibi el becerisinde bende yetenekliyim.;)Bu konuda benden de mütevazilik beklemeyin.:)Hatta sinema sektöründeki mesleğim el becerisiydi.Ellerimle yapamayacağım şey yoktur vesselam.;)Yavaş yavaş konu dağılımına sebep olmadan sustum.:D
 

Hiperaktifejderha

Banlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2015
Mesajlar
190
Tepkime puanı
7
Konum
Lily Dale
Sanırım olay toplumda çoğunlukta olan zekasını kullanma yeteneği az insanların olayları sorgulamaksızın kabul etmesi ve zekasını kullanma yeteneği çok olan azınlık üzerinde sorgulama yapmaması için baskı oluşturması. Zekasının kapasitesinin farkında olan kişinin zekasının ancak sorgulamayla gelişeceğinin farkında olması ancak yoğun baskı sonucu sorgulama özgürlüğün kısıtlanmasıyla hayata küsmesi.
Yine de her depresyona girenin hayattan zevk almayı bilmediğini kabul etmek yerine 'zeki olduğum için depresyondayım ' gibi bir bahane haline gelmeye açık bir durum.
 

damned

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
566
Tepkime puanı
53
Ne yazık ki ülkemizde küçük yaşlardan itibaren beceri ve yeteneklerimiz doğrultusunda yönlendirilmediğimiz, aynı fabrikadan çıkmış gibi belirli kalıplara sokulduğumuz ve sürü psikolojisi ile yetiştirilmemizin de bunda payı olduğunu düşünüyorum. Farklı olan çocuk büyüdükçe kendine sorularla yol açmaya çalışıyor ama bu da toplum nezdinde hoş karşılanmadığı için hemen bastırılıyor çevre tarafından. Sonra kendini hayattan soyutlama dönemine giriliyor. Değerlerine inanmadığı bir düzenin parçası olmaktansa kendi küçük dünyasında yaşamayı seçiyor.

Bence sorun toplum yapımızın özgünlükten uzak ve farklılıklara kapalı olması. Farklı olanı da kendine benzetme veya yok etme güdüsü.
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Ne yazık ki ülkemizde küçük yaşlardan itibaren beceri ve yeteneklerimiz doğrultusunda yönlendirilmediğimiz, aynı fabrikadan çıkmış gibi belirli kalıplara sokulduğumuz ve sürü psikolojisi ile yetiştirilmemizin de bunda payı olduğunu düşünüyorum. Farklı olan çocuk büyüdükçe kendine sorularla yol açmaya çalışıyor ama bu da toplum nezdinde hoş karşılanmadığı için hemen bastırılıyor çevre tarafından. Sonra kendini hayattan soyutlama dönemine giriliyor. Değerlerine inanmadığı bir düzenin parçası olmaktansa kendi küçük dünyasında yaşamayı seçiyor.

Bence sorun toplum yapımızın özgünlükten uzak ve farklılıklara kapalı olması. Farklı olanı da kendine benzetme veya yok etme güdüsü.
Malesef böylede bi gerçek var.İlkokul çağında kaç ebeveyn çocuğunun yetenekleriyle ilgileniyor?Kaç aile çocuğunun müzik kulağına,resim yeteneğine,spor aktivitelerine duyarĺı oluyor?
Herkesin sabitlediği bi eğitim hayatı var,sınavlar var fixlenmiş,öyle yola devam.Bu çocuğun matematik kafası var mı,fizikle kimyayla yapabilir mi?Bunu ne eğitim sistemi sorgular ne aile?Çocuk çırpınırsa belki ...Bi yaştan sonra patlak veriyo ya depresyonla ya da başka şekilde.Yilların sıkışmışlığının ,kendini gösterme ,ben burdayım deme şekli belki..
Farklı olduğunda yıl 2016 oldu halen yadırgama var.Dunyaya geldin,fix eğitimi alıp iş hayatına geçip evlenip doğuracaksın.Sistem bu.Bunu yapan yadırganmıyor,toplumumuzun kabul ettiği insan tipi.
 

damned

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
566
Tepkime puanı
53
Malesef böylede bi gerçek var.İlkokul çağında kaç ebeveyn çocuğunun yetenekleriyle ilgileniyor?Kaç aile çocuğunun müzik kulağına,resim yeteneğine,spor aktivitelerine duyarĺı oluyor?
Herkesin sabitlediği bi eğitim hayatı var,sınavlar var fixlenmiş,öyle yola devam.Bu çocuğun matematik kafası var mı,fizikle kimyayla yapabilir mi?Bunu ne eğitim sistemi sorgular ne aile?Çocuk çırpınırsa belki ...Bi yaştan sonra patlak veriyo ya depresyonla ya da başka şekilde.Yilların sıkışmışlığının ,kendini gösterme ,ben burdayım deme şekli belki..
Farklı olduğunda yıl 2016 oldu halen yadırgama var.Dunyaya geldin,fix eğitimi alıp iş hayatına geçip evlenip doğuracaksın.Sistem bu.Bunu yapan yadırganmıyor,toplumumuzun kabul ettiği insan tipi.

Kesinlikle temel neden bu. Toplumumuzda ki tek tip insan anlayışı değişmediği sürece bunalımlı nesiller yetişmeye devam edecek. Şahsen ben ilkokul çağımdan beri komşunun çocuğu ne kursuna gidiyorsa ona gitmeye zorlandığım için bu son paragrafta yazdıklarını en iyi ben anlayabilirim. Hiçbir zaman batı hayranı olmadım ama bu konuda onların bizden çok daha ileri bir bilinç düzeyinde olduğu malum. Neden kendi alanında dünya çapında başarılı insan çıkarma sayımız yerlerde sürünüyor..? Bunu da düşünmek lazım.
Sosyal medya faktörü de var tabi. Bir gün kapatılacakları ve insanların taklitçi değil özgün kimliklere sahip olacağı bir toplum hayalim var:)
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
Malesef böylede bi gerçek var.İlkokul çağında kaç ebeveyn çocuğunun yetenekleriyle ilgileniyor?Kaç aile çocuğunun müzik kulağına,resim yeteneğine,spor aktivitelerine duyarĺı oluyor?
Herkesin sabitlediği bi eğitim hayatı var,sınavlar var fixlenmiş,öyle yola devam.Bu çocuğun matematik kafası var mı,fizikle kimyayla yapabilir mi?Bunu ne eğitim sistemi sorgular ne aile?Çocuk çırpınırsa belki ...Bi yaştan sonra patlak veriyo ya depresyonla ya da başka şekilde.Yilların sıkışmışlığının ,kendini gösterme ,ben burdayım deme şekli belki..
Farklı olduğunda yıl 2016 oldu halen yadırgama var.Dunyaya geldin,fix eğitimi alıp iş hayatına geçip evlenip doğuracaksın.Sistem bu.Bunu yapan yadırganmıyor,toplumumuzun kabul ettiği insan tipi.

birebir yaşadığım durum lakin ayak uydurdum . müziğe resime karşı yeteneklerim olmasına karşın ailemden hiç bir şekilde destek görmedim , hatta kızdılar bunlar seni kurtaracak şeyler değil diyerek set çektiler. o zamanlar tabi fazla da ısrar edemedik . zamanla köreldi ara ara öylesine bir şeyler çizer, değişik müzik enstrümanlarını araştırır bakarım hayıflanırım. şansıma her türlüsüne kafam basıyordu , biz de sayısaldan yola devam ettik . şuan durumum , uğruna çalıştığım emek verdiğim şeye ait olmadığımı anladım. baba tarafından gelen bir genetik bir şey var , çok ilginç bir şekilde babamın mesleğine ait olduğumu anladım , ailemde erkek taraf hepsi aynı meslekle meşgul sadece isim farklı biraz. hatta hem resim ya da müzikle uğraşıp babamın mesleğini bile yapabilirdim.. zor değildi babam eşit ağırlıkçı bir yapıya sahip ki ben de öyleyim. sayısal ile gençliğimi heba ettim lanet olsun :D

devam ettirir miyim hiç. tabi ki baba mesleğine geri dönüş sinyali veriyorum , extra ufak bir eğitim ile :D
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Böyle hebâ olan yeteneğini değerlendiremeyen neler kimler var kimbilir..İşte böyle insanların içınde uhde kala kala, ordan bişey burdan bişey birike birike depresif insanlara dönüşüyoruz nihayetinde.
 

0denizhan0

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Nis 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
5
Konum
istanbul
İş
Öğrenci
Hiç bir zaman ben zekiyim akıllıyım vs küstahlığına girmesem de ne bileyim daha geni açıdan düşünmek evrensel kainatla birlikte olaylara bakmak sorgulamak bu kadar mı zor.Daha ilginci ben bu muhakemeleri uzun uzun düşünerek kendimle çoğu zaman ters düşerek hatta depresyon gibi zor aşamalarla çözerek ilerlerken.Bu hazır bilgiyi insanlara anlatmaya çalıştığımda hala anlamıyorlar.Düşünmek bu kadar mı zor ki.Daha 5 yaşımdayken acaba nasıl çalışıyorlar diye sağlam oyuncağımı bırakmazdım sürekli bir merak içime vardı ufacık çocukken bile ama okumuş koca koca insanlar nasıl bu kadar ilgisiz bunu anlayamıyorum.
 

EbruA

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Haz 2015
Mesajlar
49
Tepkime puanı
2
Yetenekli falan değilim,zeki falan da değilim.Ama sürekli bir depresyon hali,sürekli bir mutsuzluk.Kabullenemediğim o kadar çok şey var ki .
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Yetenekli falan değilim,zeki falan da değilim.Ama sürekli bir depresyon hali,sürekli bir mutsuzluk.Kabullenemediğim o kadar çok şey var ki .
Önce avatarı değiştirerek depresyondan kurtulmayı tercih etmeye başlayabilirsin.
 

Sitra_Ahra

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Eki 2013
Mesajlar
213
Tepkime puanı
129
Konum
Zion
Bende bu tayfadayım fakat üzüleyim mi sevineyim mi bilemedim :D
 
Üst